Merkez Bankasının Faiz ve Kur Açmazı
Bankaların bugün itibariyle bir yıllık mevduata verdiği
yüzde 9 - 10 dolayındaki nominal faizden yüzde 15 gelir vergisi kesintisini
(stopaj) düşersek yüzde 8,5 oranındaki net nominal faizi bulmuş oluruz. Bu,
kişinin eline geçecek faiz oranıdır. Buna göre yılbaşında bankaya 100 TL yatıran
bir kişi yılsonunda parasını faiziyle birlikte 110 TL değil 108,5 TL olarak
geri alacak demektir.
Aşağıdaki tablo, 100 TL’sini bir yıl vadeyle ve yüzde 10
nominal faiz üzerinden bankaya yatıran bir Türk ile 46,1 dolarını getirip 2,17
TL’lik kurdan bozdurup elde ettiği 100 TL’yi aynı faizle bankaya yatıran
Amerikalının durumunu karşılaştırmalı olarak ortaya koymayı amaçlıyor (Notlar:
1TL’nin değerinde yani USD kurunda bir yıl boyunca değişiklik olmadığı
varsayılmıştır. 2. ABD’li tasarruf sahibi/yatırımcı yabancı yatırımcılar için
örnek olarak seçilmiştir. Aynı durum Avrupalılar için de geçerlidir.)
Türk (TL)
|
Amerikalı (USD)
|
|
Yılbaşı ve yılsonu dolar kuru
|
1 USD = 2,17 TL
|
1 USD = 2,17 TL
|
Söz konusu tutar
|
100 TL
|
46,1 USD
|
Mevduat olarak yatırılan
|
100 TL
|
100
TL
|
Nominal faiz
|
% 10
|
%
10
|
Nominal faiz geliri
|
10 TL
|
10
TL
|
Nominal faizden GV stopajı
|
% 15
|
%
15
|
Net nominal faiz geliri
|
8,5 TL
|
3,92 USD
|
Toplam getiri
|
108,5 TL
|
50,0 USD
|
İlgili ülkedeki enflasyon
|
% 8,5
|
% 2
|
Reel faiz
|
% 0
|
% 6,3
|
Buna göre Türk de Amerikalı da bir yılın sonunda 10 TL faiz
elde etmiş olacak, bu faiz gelirinden yüzde 15 gelir vergisi kesilecek ve her
ikisinin de eline 8,5 TL faiz geliri geçecek demektir. Her ikisinin de o
aşamada parasını çektiğini düşünelim. İkisinin de elinde toplam 108,5 TL olacaktır.
Amerikalının aynı gün parasını 2,17’lik kurdan dolara çevirdiğini ve eline
geçen 50 dolarla ülkesine döndüğünü düşünelim. Türkiye’de enflasyon yüzde 8,5
olduğu için Türk’ün bu işlemden elde ettiği reel faiz 0 olmuştur. ABD’de faizler sıfır dolayında olduğundan Amerikalı, kendi
ülkesinde parasını bankaya yatırsa muhtemelen negatif reel faiz elde etmiş olacaktı.
Oysa parasını Türkiye’ye getirmekle 46,1 dolarına karşılık 3,92 dolar faiz elde etmiş
olmaktadır. Bunun 100 dolara karşılık gelen reel faizi ise kabaca yüzde 6,3'tür.
Eğer TL, Dolar karşısında değer kazanırsa ABD’li
yatırımcının kazancı artar, eğer tersi olur da TL değer kaybederse ABD’li
yatırımcının kazancı azalır, hatta değer kaybının oranına göre duruma göre
negatife de düşebilir. TL’nin değer kazanması olasılığı sıcak para açısından
Türkiye’yi çekici hale getirirken, değer kaybetmesi olasılığı da riskleri
artırmakta, çekiciliği azaltmaktadır. O nedenledir ki Türkiye’ye gelen para kısa
vadeli yani sıcak para olarak gelmektedir.
Tablo bize açıkça gösteriyor ki biz Türk tasarruf sahibine
sıfır ya da negatif faiz verirken yabancı tasarruf sahibine genellikle pozitif
faiz veriyoruz. Yani yerli tasarruf sahibini korumak yerine yabancı tasarrufu
sahibini korumuş oluyoruz. Yerli kaynakları yatırımlarda kullanacağımıza
yabancı kaynakları çekmeye çalışıyoruz. Faizi her düşürdüğümüzde yerliyi daha
çok cezalandırmış oluyoruz. Bunu tersine çevirmenin yolu döviz kurunu yavaş
yavaş yükselen bir yapıya oturtabilmektir. O zaman da yabancı kaynak gelişi
azalabilir. Çünkü yabancının buraya yönelttiği tasarrufundan elde ettiği reel
faiz, kur riskini karşılamakta zaten zorlanıyor. TL değer kaybederse yabancı
tasarruf sahibi/yatırımcı bu faizi de kaybedeceği için gelmekten vazgeçebilir.
Fed’in faizleri artırmaya karar vermesi halinde ortaya çıkabilecek tehlike de
buradadır. ABD’de faizler yükselirse ABD’li yatırımcının kur riskini alarak
Türkiye’ye gelmesinin anlamı kalmayacak. Oysa Türkiye’nin bir yıl içinde vadesi
gelecek dış borçlarını ödeyebilmesi ve ortaya çıkacak cari açığını
kapatabilmesi kabaca 210 – 215 milyar dolar tutarında dış kaynak ihtiyacı var.
Merkez Bankası’nın
açmazı buradadır: Faizi düşürse yerli tasarruf sahibini daha da
cezalandıracak ve iç tasarruflar artmayacak, kuru yükseltse yabancı tasarruf
sahibini kaçıracak ve dış kaynak ihtiyacını çözmekte zorlanacak. Bu açmazı yerli
tasarruf sahibini tasarrufundan, yabancı tasarruf sahibi/yatırımcıyı da buraya
gelmekten vazgeçirmeden çözmenin tek yolu var: Enflasyonu düşürmek.
Hocam elinize sağlık. Karşılaştırmayı bono/repo için yapsaydık yabancı yatırımcı o %15'i de ödemeyecek ve iyice avantajlı duruma gelecekti. Bu yüzden de yabancı yatırımcılar bu araçları daha çok tercih ediyorlar.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilEvet haklısınız.
Hocam "TL’nin değerinde yani USD kurunda bir yıl boyunca değişiklik olmadığı" varsayımını yapmışsınız ancak böyle bir varsayım ilgili ülkelerdeki enflasyonların da eşit olması gerektiği varsayımını beraberinde getirmez mi?
YanıtlaSilGeçmişte bir yıl boyunca TL nin sabit kaldığı dönemler oldu ana enflasyonlar eşit değildi.
SilSayin hocam, enflasyonu dusurmenin yollari nelerdir, bunu yapabilmrk devletin ya da MBnin elinde mi
YanıtlaSilEnflasyonu düşürmenin bir yolu üretimi artırmak bir yolu da tüketimi azaltmaktır. Burada yanıtlamayacak kadar uzun bir konu bu.
SilBu ülkede döviz neredeyse sabit iken %7-10 enflasyon oldu. Sermayenin bu kadar bol, üretimin çok kolay olduğu bu dönemde enflasyonun bu kadar yüksek çıkmasının sebebi nedir. Kur artmış olsaydı enflasyon %10-15 hatta daha fazla çıkmaz mıydı. Kimler nasıl müşteri kaybetme korkusu olmadan fiyat artırıp enflasyonu tetikleyebilmektedir ona bakmak gerekmiyor mu. Serbest piyasa kuralları çalışıyor olsaydı bu durum oluşur muydu.
YanıtlaSilEnflasyonun düşürülemeyişinin nedeni yabancı yatırımcıların getirdikleri dövizlerin aşırı para bolluğu yaratmış olmasıdır.
SilSizin gibi bir ekonomist bu arkadaş gibi konuşamıyor ya...
Silaslında dolar kuru normalde 1,7-1,8 idi. zorla +2,10 yaptırdılar. tabloyu ona göre hazırlamak gerekirdi. Ayrıca merkez bankalarının ne zaman tasarruf sahiplerini düşündüğü görülmüş?
"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir." Bizim Mr. Bascı göreve geldiğinden beri sanki amaç unutulmuş gibi? kur yükseliyor hamle yapmak için 2-3 ay bekleniyor. neden? enflasyon yükseliyor, düşürmek için adımlar atılacağına sürekli enflasyondan şikayet ediliyor.
Umarım eleştirilerim sizi üzmez ama böyle devam ederseniz reel ekonomist olamazsınız nominal ekonomist olarak kalırsınız :)
merkez bankası 2011-12'deki parasal sıkılaştırmanın aynısını yapabilseydi enflasyon bu kadar artmazdı. ancak 2012 ve 2013'te seçim yoktu. merkez bankası daha az siyasi baskı gördü. bu yıl 2 seçim, gelecek yıl da genel seçim var. dolayısıyla istediği gibi parasal sıkılaştırma yapamıyor. hatta tam tersi bu aralar parasal gevşeme var. amerikan ekonomisi resesyona girmediği müddetçe (emtia fiyatları çok sert bir şekilde düşmedeği sürece) enflasyonda düşüş bu ortamda oldukça zor.
Silİki mesele var: (1) Türkiyenin iç tasarruflarını artıramadığı sürece her yıl bulması gereken 200 - 2230 milyar dolar kaynak söz konusu. Bunu bulmanın bir yolu yabancının getirisini yüksek tutmak. (2) Yabancının daha da fazla kazanmasını önlemek ve ihracatı artırmak için TL'nin değer kaybetmesi lazım. Bu da enflasyonu artırıyor.
Silİktisatçının (ya da ekonomistin) reel nominali olmaz. Reeli ve nominali olanlar kur ya da faizdir.
Silhocam merhaba,
YanıtlaSilYazı için çok teşekkürler. yazının anafikri son cümle olmuş :) Türkiye vatandaşları veya tasarruf sahipleri için enflasyondan bağımsız bir faiz oranı düşünülemez.
sayg.
Enflasyon nasıl düşürülür?
YanıtlaSilYukarıda yanıtladım
SilHocam elinize saglik yine her zaman ki gibi anlasilir ve faydali bir yazi olmus tesekkur ederim.Birde hocam merkez bankasinin gercek anlamda uzerine dusen gorevi tarafsiz birsekilde ne zaman ortaya koymaya baslar?yoksa artik bu saatten sonra merkez bankasinin tarafsiz olmasi gibi bir seyi hic aklimiza getirmemelimiyiz??
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilMerkez Bankasının bağımsızlığı, siyasetçinin bu düşünceyi sindirmesine bağlıdır.
Merkez Bankasının bağımsızlığı siyasetçinin bu düşünceyi sindirmesine bağlıdır.
SilEnflasyonu düşürsek, yabancı yatırımcılar da paralarını Türkiye'ye getirmeye devam etse Türkiye'nin uluslararası net yatırım pozisyonu kötüleşmeye devam etmez mi?
YanıtlaSilEğer paralarını doğrudan yatırım olarak getirirlerse öyle kötüleşme pek sorun olmaz.
Silhocam son kısımda bahsettıgınız uzere merkez bankası faizi dusururse kur zaten yukselmıs olmaz mı
YanıtlaSilHer zaman değil. Eğer bir ülkede riskler düşmüşse faiz düşüşü daha çok döviz gelmesine bile neden olabilir.
SilHocam Merhaba ,
YanıtlaSilKonuyla ilgisiz ancak cevabını bulamadığım bir soru var. 2 yıllık ya da 10 yıllık tahvil faizleri piyasada nasıl değişir , daha doğru soru neden değişir? Örneğin forex ekranından takip ediyorum , kötü bir haberde faizler bir anda yükselirken , iyi bir haberde ise aniden düşebiliyor. Yani burdaki sistem hangi mantıkla çalışıyor ve dahası nası bu kadar anlık değişebiliyor?
Kötü haberde insanlar ellerindeki tahvilleri satmaya başlayınca tahvil fiyatları düşüyor. Biliyorsunuz tahvil fiyatlarıyla tahvil faizleri ters yönlü çalışır. O durumda faizler yükseliyor. İyi haber gelince insanlar tahvil almaya başlıyor sistem tersine çalışıyor. Bu konuyu açıklayan şu yazıma bir göz atın: http://www.mahfiegilmez.com/2013/06/faiz-yukselince-kim-kazanr-kim-kaybeder.html
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilTL, USD karşısında değer kazansa da (2 TL/USD varsaydım) kaybetse de (2,30 TL/USD varsaydım) yukarıdaki hesaplamaya göre kazancım hep aynı olmuş oluyor. Dolayısıyla sizin bahsetmiş olduğunuz "Eğer TL, Dolar karşısında değer kazanırsa ABD’li yatırımcının kazancı artar, eğer tersi olur da TL değer kaybederse ABD’li yatırımcının kazancı azalır" yorumunu hesaplamalardan çıkaramadım. Gözden kaçırdığım bir nokta mı var?
2,15'ten dolar bozan ABD'li hiç faiz almasa bile 2 TL'den dolar alırsa kazançlı çıkar yahu. Bu gözden kaçırılacak bir şey değil ki...
SilKuru sabit kabul ediyoruz. Dolayısıyla sıcak parayı da 2 TL'den bozduruyor, faizi alınca da 2 TL'den bozduruyor. Sonuç yine aynı oluyor %'desel kazanç olarak. Onun için kurun inip çıkması bir şey değiştirmiyor gibi geldi bana. Mahfi Hocam ne diyecek merak ediyorum.
SilDiyelim ki 46,1 doları getirdi ve 2,17'den bozdurup 100 TL aldı ve bunu bankaya % 10 ile yatırdı. KUr değişmezse yılsonunda eline geçecek para 108,5 TL. Bunu 2,17 ile bozdurunca eline 50 dolar geçiyor.
SilYılsonunda diyelim ki kur 2,50 oldu. Bu durumda eline geçecek para yine 108,5 TL. Bunu 2,50 kur ile bozdurunca eline 43,4 dolar geçer. Getirdiği para 46,1 dolardı demek ki aldığı faize rağmen 2,7 dolar zarar eder.
Yılsonunda diyelim ki kur 2 oldu. Bu durumda eline geçecek dolar 54,3 dolar olur. Demek ki anapara + faizden 4,3 dolar daha fazla kazandı.
Kur değişiminin etkisi budur.
TL’nin değerinde yani USD kurunda bir yıl boyunca değişiklik olmadığı varsayımı kolayca yanlış hale gelebilecek bir varsayım.
YanıtlaSilSerbest piyasada döviz giriş çıkışı , alım satımına göre dengelenen bir değer. Bu dengeninde sürmesi için devamlı döviz satıcısı gelmesi gerekiyor, MB kendi çapında müdahalelerini saymazssak. Yani değişiklik olmayacağının varsaydınız parametre en değişken parametre haline gelebilir, yani faizlerden fazlada oynayabilir. Yılbasında olduğu gibi saygılar...
İyi de geçmiş yıllarda TL hemen hemen hiç oynamadan durduğu yıllar oldu.
SilVarsayıma niye takılıyorsunuz ki. Bir üstteki yanıtta yer alan örneğe bakın.
Ekonomistler böyle varsayımları çok yapıyor, yani geçmişte böyle olduğu için gelecektede böyle olur tarzı.. Bu mühendislikte geçerli olmuyor. Yani challenger uzay mekiği 30 km yukarda patlayınca 30 km düzgün çıktıydı diyemiyoruz. Amerika emlak balonu da geçmişte fiyatlar hem yükseldiği için , hiç düşmeyecek varsayımına dayanıyordu ama düştü ve balon patladı... Ekomistler siyasetle iç içe olduğu için sanırım belli bir süre günü kurtarma tarzında böyle düşünüyorlar.. Diğer görüşlere de açığım..Saygılar...
SilAslında aynı varsayımları mühendisler de yapıyor ama bunun varsayım olduğunu ifade etmiyorlar. Challenger uzay mekiği bir sorun olmazsa şu kadar yüksekliğe çıkar diye varsayım yapıyorlardır mutlaka. Tam o sırada düzgün gitmeyen bir şey olup da mekik düşmeye başlarsa varsayım tutmamış oluyor.
Silhocam Türkiyenin iç tasarruflarını artıramadığı sürece her yıl bulması gereken 200 - 230 milyar dolar kaynak söz konusu olduğunu ve tasarrufllar artarsa cari açığın azalacağını ve yüklü miktarda para bulmamıza gerek olmayacağını belittiniz.benim akılma ilk olarak türkiyenin parası tl olduğundan nasıl olurda tasarruflar artarsa daha az dövize gerek duyulur gibi bir soru aklıma geldi fakat burada tasarruflar artar diyince bu tasarufların içinde dövizi de kastediyorsunuz değil mi?
YanıtlaSilBunu daha önceki yazılarımda, sorulara verdiğim cevaplarda defalarca anlattım.
Silhocam türkiye'nin tasarruflarının artması ile dışardan bulunması gereken dövizin azalacağını belirttiniz.acaba bunu şu şekilde mi düşünmeliyiz:1)artan tasarruflar içerde tüketimi kısacağından hem ithalata yönelik tüketim kısalacak hemde yerli üretimin kısılmasıyla yerli üreticiler bu malları dışarı pazarlayarak ihracata katkı yapacağından tasarrufların artması cariaçığı azaltır.2)eğer tasarruflar artarsa bireyler ve kurumlar bunu finansal siteme aktardıkları taktirde bankaların kredi verecek kaynakları birikmiş olacağından iç harcamalar için bile dışardan borçlanıp içerde kredi vermek durumda kalmayacaktır.dediğinizden bunu mu çıkarmalıyım ?bu iki nedenden hangisine dayanarak tasarrufların artmasının döviz ihtiyacını azaltacağını belirttiniz?
YanıtlaSilHocam değerli yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilİzninizle sizden bir bilgi almak istiyorum. Son sınıf iktisat ögrencisiyim. Banka müfettişliği düşünüyorum. Gerekli bilgileri araştırdım ne iş yaparlar, nerelerde görevde bulunurlar gibisinden. Siz önceden özel bir bankanın yönetim kurulunda bulundugunuz için sizlere de sormak istedim. İlerde fon yöneticisi, yatırım danışmanlığı gibi mesleklerde hayatımı sürdürmek istiyorum. Tabi bu meslekler mezun olur olmaz hemen bilgi edinilip yapılacak meslekler deği birçok deneyim ister. Sizce 7-8 yıl müfettişlik yaptıktan sonra bu mesleklerde yeterli olabilir miyiz? Demek istediğim yatırım danışmanlığı için müfettişlik gibi bir mesleğin deneyimi arasında bir bağlantı var mıdır? Ve diğer merak ettiğim müfettşlikten sonra banka tarafından şubbe müdürlüğü vb. görevlerden başka hangi görevlere alınabiliriz?
Kesinlikle olabilirsiniz. Ama sadece müfettişlik yaparak değil. Bir yandan da kendi kendinize çalışmanız kendinizi bu alanlarda yetiştirecek kitaplar okumanız gerekir. İyi yetişmiş bir banka müfettişi olursanız her türlü banka biriminde görev alabilirsiniz.
SilKendinizi müfettişliğin yanında diğer bilgilerle de yetiştirirseniz müfettişlik size artı getirir. Her türlü birimde görev alabilirsiniz.
SilTamam. Her şey çok açık. Tablo çok net gösteriyor mekanizmayı.
YanıtlaSilSoru şu :
Bu mekanizma nasıl bu kadar uzun süre devam ettirilebiliyor.?
-Bir yandan tasarruf oranı düşük diyoruz.
-Bir yandan Türk vatandaşlarının bankalardaki TL mevduatı 600 milyar tl diyoruz.
-Diğer yandan 60 cari açık 140 yatırım toplam 200 milyar dolar parayı her sene bu ülke buluyor diyoruz.
Burda bir terslik yok mu ?
Daha kapsamlı bir analize gerek var belki de.
Tersten soralım.
Ne olsaydı Türk vatandaşının bankalardaki parası yabancılara düşük faiz politikası üzerinden transfer edilemezdi ?
Enflasyon mesela yüzde 2 olsaydı bu olmazdı. Çünkü o zaman Türkiye bu kadar yüksek faiz vermek zorunda kalmazdı.
Silhocam 22-08-2014 günü itibarıyla merkez bankasının analitik bilanço kısmında yayınlanan hazine borçları 9.472.911.000 Türk lirası MERKEZ BANKASInın hazineye kısa vadeli borç vermesi yasaklanmış değil miydi hocam?
YanıtlaSilTCMB, Hazineye borç vermiyor. Bunu bir araştırmam lazım.
SilHocam cok ozur dilerm ynls gormusum.dibs olucakmis
SilŞimdi oldu.
SilSayın hocam evvela gündeme dair fevkalade önemli hususları çok güzel bir üslupla izah ederek bizlere aktardığınız için teşekkür ederiz. Benim kafamdaki sorun şöyle; Türkiye'de Tüik tarafından resmi olarak açıklanan temmuz ayı verilerine göre son 1 senede fiyatlar genel düzeyinde %9,32 artış olmuş. Ancak bankaların mevduat faizleri yılık %8-9 düzeyinde. Bu durumda faiz oranlarını daha da düşürme politikası tasarrufların tamamen dövize, altına yönelmesine yol açmıyor mu? Ayrıca Merkez Bankası faiz oranlarını düşürünce, bu tasarrufların kendine gidebilecek en uygun yolu dövizde, altında bularak TL'nin değer kaybetmesine yol açmasıyla, dövize endeksli temel ithalat girdilerimiz olan petrol, doğalgaz gibi hammaddelerin fiyatları artmış ve ülkemizdeki üretime yansımış olmuyor mu? Yani maliyetlerde artışa yol açmış olmuyor mu? Faiz oranı bu kadar düşük olmasına rağmen yatırımlarda, istihdamda önemli artış göremiyoruz. Bunun sebebi ne olabilir?
YanıtlaSilŞahsi kanaatim -siz konunun uzmanı olarak daha iyi bilirsiniz- 27 Ağustosta Merkez Bankasının faiz oranlarında önemli bir değişime gitmeyeceği kanaatindeyim dünyadaki konjonktür gereği. Saygılarımı sunarım.
Teşekkürler.
SilBiliyorsunuz faiz bugün yatırılan paranın vade sonunda (genellikle bir yıl olarak kabul ediliyor) getireceği getiri. Yani geleceğe ait bir para. Oysa sözünü ettiğiniz enflasyon geçmiş bir yılda olan enflasyon. O nedenle bu kıyaslamayı gelecek bir yılın sonunda beklenen enflasyonla yapıyorlar. Hedeflenen enflasyon yüzde 5 olduğu için ona bakıp faiz getirisi pozitif diyorlar. Reel faiz böyle hesaplanıyor. Ne var ki karşımızda hedefini 5 yıldır tutturamamış bir MB olunca insanlar bu hedefe inanmıyor.
27 Ağustos itibariyle MB'nin ne yapacağını bilemiyorum. Çünkü çeşitli baskılar altındalar ve bağımsız hareket edebildiklerini sanmıyorum. Ama ne yapması gerektiğini biliyorum: Bu koşullar altında faize dokunmaması gerekir. Ben de sizinle aynı görüşteyim.
Sayın hocam aynen şahsi tahminim ve sizin de bu husustaki görüşünüzde olduğu gibi Merkez Bankası politika faizlerinde %8,25 i korumuş, bazı faiz çeşitlerinde az oranlarda indirime gitme kararı almış. Kararda aynen dünyadaki şartlar ve ülkemizdeki durum gerekçe olarak belirtilmiş. Şahsi kanaatim pozisyonu korumak olarak değerlendirilebilir ancak siz konunun uzmanı olarak bu alınan karar, ekonomimizde, döviz fiyatlarında, altın fiyatlarında kısa-orta vadede beklenen etkileri gösterecek midir? Haberin linki : http://www.paralimani.com/merkez-bankasi-faizi-sabit-tuttu-haberi-40284 Saygılarımı sunarım ve teşekkür ederim kıymetli bilgiler için.
SilMahfi hocam iyi günler. Uzun süredir kafama takılan bir soruyu size sormak istedim.
YanıtlaSilBugun spor,sanat,medya ve buna benzer bir çok sektörde çok büyük paralar dönüyor. Eskiden, filmlerde başrol oyuncularının bile çok az para aldıkları söylenir. Futbolculara bile kız vermezlermiş. Medya da buna benzer bir durum hakimmiş. Günümüzde durum çok farklı. Kameradan kafası geçene bile biseyler veriyorlar. Burda sormak istediğim: Bu para nerden geliyor? Reklam bu işin temel taşı belkide, o şekilde bir aktarım vardır ana yinede tam bir cevap bulamıyorum. Binlerce kişi nasıl oluyorda bir fabrikadan daha çok kazanıyor.
Geçmiş yıllara göre de, devrim niteliğinde, ekonomik olarak, bir sıçrama yaşadığımızı düşünmüyorum.
Nasıl oluyor acaba :) saygılar hocam.
Bu dediğiniz aşağı yukarı bütün dünyada böyle oldu. Herşeyden önce sizin de dediğiniz gibi reklam olayı çok gelişti. Eskiden hiç olmayan bir şey ortaya çıktı: Sponsorluk. Ekonomiler sanayi sayesinde büyüdü ama başka alanlara daha çok para harcar oldu. Genellikle de böyle olur. Yani gelirler arttıkça zorunlu alanlardan çok bu tür alanlara harcama yapılmaya başlanır. Buna bir devrim denebilir mi bilmiyorum ama çok önemli bir değişim olduğu kesin.
SilMahfi bey yazınız için teşekkürler. Herzamanki gibi çok net bir şekilde sorunu ve çözümü ortaya koymuşsunuz.
YanıtlaSilÇok teşekkürler
SilHocam açmaz kısmını anlayamadım. Faizler düşerse zaten normal şartlar altında kur yükelir. Kur yükseldiği zaman da yabancı yatırımcı kaçar diyorsunuz ama kurun yükselmesiyle ihracat artarken ithalat da azalır. Dolayısıyla cari açık da azalır. Yani zaten bu azalışla bir miktar yabancı kaynağa da ihtiyacımız kalmaz. FED faiz artırımına gittiğinde TCMB de mutlaka faiz artırımına gidecektir. Bu durumda FED'in faiz artırımıyla kaçan para TCMB'nin artırımıyla geri gelecektir. Dolayısıyla kurda (normal şartlar altında) bir değişim olmaması gerekir. Türkiye'de enflasyon da normal seyrederse TR'de artan faizlerle yurtiçi yatırımcının da reel getirisi artacaktır. Burda tek sıkıntı TR'de yatırımların düşecek olmasıdır. Sizin bahsettiğiniz şekilde bir açmaz göremedim bağışlayın.
YanıtlaSilBizim yabancı kaynağa ihtiyacımız sadece cari açık nedeniyle değil. Önümüzdeki bir yıllık süre içinde Türkiye'nin toplamda 220 milyar dolar yabancı kaynak ihtiyacı var. Bunun 170 milyar dolara yakın kısmı bir yıl içinde vadesi gelecek dış borçları ödemek için. Kalan 50 milyar dolarlık kısmı ise cari açık için. Yani cari açığı ne kadar düşürsek te borç ödemek için kaynak ihtiyacı devam edecek.
SilTCMB'nin bu siyasal iktidar zamanında faiz artırımının kolay olacağını düşünüyorsanız mesele yok. Benim görebildiğim kadarıyla bu o kadar kolay değil. Açmaz orada.
Hocam tl değer kazanırsa yabancı yatırımcının kazancı nasıl artıyor? Bunu anlayamadım kısaca anlatırsanız sevinirim
YanıtlaSilYukarıdaki sorulardan birisine verdiğim yanıtta açıkladım.
SilHocam yazınız için teşekkürler ve bir konuda bilgi almak istiyorum. Açmazın çözülmesi için enflasyonun düşürülmesi gerektiğini söylemişsiniz. Bu noktada enflasyonun düşürülmesi faizlerin arttırılması yoluyla mı çözülmeli yoksa kısıtlayıcı maliye politikasıyla mı ya da her ikisiyle de mi? Ayrıca faizlerin arttırılmasına başvurulursa ya da hükümet harcamaları kısılırsa, bunlar yapacağı olumlu etkiden daha büyük bir negatif etki yaratabilirler mi? Çok teşekkürler.
YanıtlaSilAslında sorunuzun içinde açmazın tanımı var. Bütün bu soruların yanıtları açmazın ta kendisi. Kısıtlayıcı maliye politikası mı uygulanmalı yoksa faiz artırımına mı gidilmeli? Faiz artırılırsa ya da harcamalar kısılırsa olumlu etkilerin yanında negatif etkiler daha fazla olmaz mı? Bu soruların hepsi ekonomi politikasının açmazları.
SilNe yazık ki ekonomi politikası bir trade off lar bütünüdür. Yani bir şeyden fedakarlık etmeden başka bir şeyi elde etmek mümkün değil.
tasarruf oranı düşük diyorsunuz.merkez bankası emisyon hacmi 75 milyar.nüfusa bölsek kişi başı 1000 lira düşüyor bu para tasarruf etmek için yeterli değil gibi görünüyor.bu kadar kağıt parayla bu çark nasıl dönüyor anlamıyorum
YanıtlaSilÇünkü kaydi para diye bir olay var. Diyelim ki bir bankadan 1000 TL kredi aldınız. Ama o parayı kullanacağınız zamana daha 1 ay var. Ve bu parayı aldığınız bankaya 1 aylık mevduat olarak yatırıyorsunuz. Banka da kendisine yatan bu parayı 1 ay vadeli kredi isteyen bir başka müşterisine yeniden kredi olarak veriyor. 1000 TL ile 2000 TL'lik satınalma gücü yaratmış oldunuz. Basitleştirme için zorunlu karşılığa değinmedim. Normalde banka kendine yatan bu paranın diyelim % 10'unu karşılık ayırıp TCMB'ye yatırmak zorunda. Kalan 900 TL'yi yeniden kredi olarak verebilir. Böylece teorik olarak 1000 TL ile 10 bin TL'lik para yaratabilirsiniz.
Silhocam bildiğim kadarıyla türkiye sadece cari açığı için değil aynı zamanda dışardan aldığı borcu iç harcamalarda kullanmak içinde borçlanıyor.eğer tasarruflar artarsa iç harcamalar için borçlanmaya gerek kalmaz diyoruz.şunu sormak istiyorum;sadece iç harcamalar da kullanmak için dışardan aldığımız borç miktarı büyüklüğü hakkında bir bilgiye ulaşamadım .gerçi dışardan alınan borcun üzerinde bu iç harcamalar da kullanmak için bu da dışardan mal almak için yazmıyor ama yine de sormak istredim.belki bu konu hakkında bir veri vardır.aydınlatırsanız sevinirim
YanıtlaSilBununla ilgili özel sektör açısından benim de bildiğim bir veri yok. Kamu için ise borç raporunda (hazine sitesinde) bilgi var.
Silreel faizlerin ortalama %6'nın üzerinde olduğu 2002-08 yılları arasında bile tasarruflarımız %15 düzeyindeydi. %15 düşük bir oran, %20 gibi çok mütevazı oranlarda yatırım yapsak minimum %5 cari açık eder ki %5 cari açık bile sürdürülebilir değildir, sıkıntı yaratır. demek ki bizim tüketim problemimiz var. bu tüketim problemini nasıl çözebiliriz? daha az tüketip daha çok tasarruf yapsak bu sefer ülke içinde satılmayan mal fazlasını ihraç etmemiz gerekir. ya ihraç edemezsek? o zaman da başka birileri işsiz kalır. işimiz zor hocam.
YanıtlaSilEnflasyonu % 2'lere düşürüp orada tutmayı becerebilsek bunun üzerinde 2 puan da reel faiz versek tasarruflar artar. Ama insanlar biliyor ki biz enflasyonu düşürdüğümüz yerde tutamıyoruz.
Silsorunun enflasyondaki düşüşü insanların geçici olarak görüp görmediğiyle ilgili olduğunu sanmıyorum. 2002 sonuyla 2008 sonu arasında bariz bir dezenflasyon süreci içindeydik. kimse enflasyon tekrar %20'lere çıkar diye düşünmüyordu ve reel faizler gerçekten çok tatmin ediciydi. yabancı yatırımcı deli gibi para kazanıyordu. yerli de memnundu. ama tasarruflar %15 gibi düşük sayılabilecek seviyelerdeydi. bir tüketim problemimiz olduğu aşikar. enflasyonun %2'ye inmesinin tüketim sorunumuzu çözeceğinden pek emin değilim.
Silhocam tam emin olmadım ama kısa bir sorum olacaktı; hazine dışardan borçlandığı tutarı merkez bankasında hesabı olduğundan oraya yatırıyor ve istediğinde bu parayı iç harcamalarında kullanıyor istediğinde de dış borç ödemelerinde kullanıyor desem yanılırmıyım?
YanıtlaSil2)hazine her zaman merkez bankası ile mi çalışmaktadır?yani dışardan borçlandığında bunu merkezden değilde herhangi bir bankadan bozduramaz mı yada herhangi bir bankaya parayı yatıramaz mı?
(1) Yanılmazsınız.
Sil(2) TCMB Kanununda Hazine'nin MB ile çalışması yasal zorunluluk olarak belirtilmiştir.
hocam faizler eğer daha da düşürülüp enflasyonun altına inerse bilmem katılırmısınız ama şu sorunun olacağını düşünüyorum;faizlerin daha da düşmesi durumunda tasarruf sahipleri reel getiri alamayacağını düşünerek paralarını finansal sisteme aktarmaz bilakis harcama yönünden teşvik edilmiş olurlar.kredi kullanıcıları ise tam tersine kredi talebini artırır. bankalar ise tasarruf sahiplerinin fonlarını düşük faizden dolayı bankalara aktarmamasından dolayı yeterince kredi verecek kaynak birikmediğinden gözlerini yurtdışına çevirirler bu da borçları artırır ve ufak bir kur dalgalanmasında sarsılırlar.olaya sadece bankalar açısından baktım eksik varsa düzeltirseniz sevinirim
YanıtlaSil2)aslında bugün türk bankaları kedilerine mudilerce yeterince kaynak aktarılmadığından tl cinsinden kredi açmak için bile yurt dışından borçlanmak durumunda kalıyorlar gibi geliyorlar bana.siz bu konuda böyle mi düşünüyorsunuz?ayrıca eğer enflasyonun üzerinde faiz verilirse de ekonomik birimler tasarrufa teşvik edilmiş olurlar bunun sonucunda da hem ithalata dayalı tüketim düşürülebileceği gibi hemde bankalara kaynak aktarılarak bankaların yurtdışından borçlanmalarının önüne geçilir diye düşünüyorum katılırmısınız
(1) Evet genel olark böyle olur.
Sil(2) Evet yeterli iç tasarruf olmadığı için dışarıdan borçlanmak zorunda kalınıyor.
Enflasyonun üzerinde faiz verilirse tasarruflar artabilir ama o zaman da konut kredileri düşüyor ve konut satılamaz oluyor.
Hocam merhaba.
YanıtlaSilTürkiye bin cari açık ve dış borçlarından dolayı düştüğü durum malum.
Ortalama her 100 vatandaştan 70 i bankalara borçlu.
Sizce son 12 yılda topluma yerleşen tüketim hastalığının ağır bir bedeli olacak mı ya da Türkiye yukarıdaki durumu ne kadar daha götürebilir?
Ayrıca AB' bin olası parasal genişlemeye gitmesi Türkiye'ye sermaye akışı sağlar mı veya ABD nin sıkılaşmaya gittiği bir ortamda Türkiye için bir nefes ferahlık sağlar mı?
Teşekkürler.
Hocam gıda ürünlerinde ureticiden tüketiciye bu enflasyon sürdükce enflasyon düsmez stokculuk istifcilik yüzünden enflasyon körükleniyor ayrıca tv kanallarıda her gün kuraklık haberleri verip bu ise istemeden ortak oluyor sadece antep fıstıgında su an %40 fahis fiyat var
YanıtlaSilHocam dikkat ediyorum bütün yazılarınızda sanki normal olan "kurun sabit kalması" imiş gibi anlatıyorsunuz ve okuru yanlış yönlendiriyorsunuz. Enflasyon oranları 10% (Türkiye) ve 3% (ABD) olan iki ülkede, ilk ülkenin para biriminin (TL'nin) ikinci ülke para birimine karşı (dolara karşı) iki ülke enflasyon oranları arasındaki fark kadar (7% oranında) değer kaybetsi zaten NORMAL olandır. Piyasa zaten bu beklenti içerisindedir. Nominal kurdaki bu değişiklik reel kurun yerinde kalmasını temin edecek olan değişikliktir. Yani hiç sizin alattığınız gibi ABD'li yatırımcı parasını Türkiye'de kullanarak öyle yüksek getiri falan elde etmiyor. Çünkü dolar her sene TL'ye karşı ortalama 7% değer kazanıyor (bazen bu oranın biraz altında, bazen biraz üstünde).
YanıtlaSilbence siz de çözüm öneriniz ile aynı kısır döngüye girmişsiniz. enflasyonu düşürmenin yolunu da mb faiz artışında görüyor. ancak doğru olan bir şey var: o da faizin kötü olduğunu itiraf etmenizdir. çünkü faizin ürün ve hizmet veren şirketlerin maliyetine girerek fiyatları arttırdığını ve enflasyonu arz telep ten ziyade bu faiz maliyetinden kaynaklandığını görmek istemiyorsunuz bence..batı nın ekonomik teorilerini olduğu gibi alıyorsunuz. faiz maliyetinin şirketlerin ve bireylerin giderini arttırarak fiyatları yükselttiğin görmek istemiyorsunuz. örneğin siz 100.000 tl e ev aldınız. bunun finansman gideri yıllık %10 ise, siz bu daireyi yıl sonunda 110.000'den aşağıya satmak istemezsin.. ve çoğunluk da bunu yapar.. bunun bir diğer ispatı daha var.. türkiye de neredeyse her sektörde fiyat artışı var. bunu arz talep ya da mevsimselliğe bağlayamayız..bütün ürünlerin içinde faiz maliyeti var.. bu iddiamı çürütebilir misiniz? =)
YanıtlaSil