Yunanistan Nasıl Bu Hale Düştü?
Aşağıda Yunanistan ekonomisinin
en önemli göstergelerini içeren 7 tane grafik sunuyorum. Bu grafiklere bakarak
Yunanistan’ın bugünkü duruma niçin düştüğünü kısaca yorumlar bölümüne yazar
mısınız? Yorumlar yazıldıktan sonra ben bu yazıya geri dönerek yazının altına
kendi görüşümü yazacağım. Kendi görüşümü yazarken yorumunu beğendiğim
okurlarımın görüşlerinden de yararlanacağım. Bakalım hangi noktalarda aynı
şeyleri yazacağız?
Analiz için ipuçlarına
ulaşmak (ekonomik krizin incelenme şekli olay yeri incelemesine benzer)
Bir cinayetin işleniş biçimini anlamak için olay yeri
incelemesi yapmak gerekir. Bunu tam anlamıyla yapabilmek için kimse müdahale
etmeden olay yerine gidip, inceleme yapmak ve varsa kanıtları toplamak gerekir.
Olay yeri incelemesi yapacak olan detektif ve/veya adli tabip çok dikkatli ve titiz
davranmalıdır. Ayrıca kendisini ön yargılardan kurtarmış olmalı ve analitik
bakış açısına sahip olmalıdır. Ne kadar çabalanırsa çabalansın hiç bir cinayet,
iz bırakmayacak kadar mükemmel değildir. İnceleme mükemmel yapılmışsa mutlaka bazı
izler bulunur. Eğer incelemeyi yapanlar zor bulunan izleri bulmakta
beceriksizce davranırlarsa, olayın öncesini ve sonrasını iyi araştırmazlarsa, cinayet
aydınlanmadan kalabilir. Olay yeri incelemesi bittikten sonra detektif, o
verileri ve sonradan çıkacak olan laboratuar incelemesi sonuçlarını da alarak
işin önünü, arkasını inceleyerek, akıl yürüterek sonuca varmaya çalışır.
Bir ekonomik krizin nedenlerini anlamak için olay yeri
incelemesi yapmak gerekebilir ama şart değildir. Asıl olarak eldeki verileri
incelemek gerekir. Ekonomik krizin nedenini büyük ölçüde anlayabilmek için
nerede olunursa olunsun sağlıklı verilere ulaşmak yeterlidir. Verileri
inceleyecek olan iktisatçının her türlü ön yargıdan uzak olması ön koşuldur.
Aksi takdirde olayın iç yüzünü anlayamaz. Takıldığı ön yargılar onun krizin
gerçek nedenini bulmasına engel olabilir. Hatta bazen bazı veriler, ön yargıyla
konuya yaklaşanları destekler ve yanlış yola girmesine neden olur. Verilere
bakarak sonuç çıkarmak mümkün olsa bile işin derinliğini anlayabilmek için krizin
çıktığı toplumun yapısını, tarihini, sosyolojisini, siyasal ve kültürel
eğilimlerini incelemek, eldeki verileri doğru analiz ederek daha doğru sonuçlara
varmayı kolaylaştırabilir.
Okur yorumlarının genellenmesi:
Yorumları toparlamaya çalışırsak Yunanistan’ın bugünkü
durumuna düşmesinin temel nedenlerini kabaca şu başlıklarda gruplandırabiliriz:
(1) Tasarrufların artırılamaması: Tasarruflarda yaşanan düşüş, yatırımlarla
aradaki farkın açılması, yani cari açığın giderek büyümesi. İkiz ve üçüz
açıkların (bütçe açığı, cari açık ve yatırım tasarruf açığı) ortaya çıkması. (2)
Kamu açıklarının düşürülememesi: Bütçe açıklarında başlayan artışların bütçe
dengesini bozması. Maaş ve ücretlerin yüksek olmasının kamu açıklarında artmaya
neden olması. AB fonları desteğinin devletin harcamalarını artırmasına yol
açması. Borçlanmaya ağırlık vererek geleceği satıp gününü gün eden bir ekonomik
model uygulanması. (3) Üretim - tüketim dengesinin bozulması: Üretmeden tüketimin
artırılması. Olimpiyatlara yapılan büyük harcamaların karşılıksız kalması. (4)
Yatırımların doğru yönlendirilmemiş olması: Dış borçlanmanın doğru yatırımlara
yöneltilememesi. Yunanistan’ın savaş ekonomisine ağırlık vererek verimli
yatırımlara girmemesi. (5) Drahmiden Euro’ya geçişin yarattığı sıkıntılar: Para birimini değiştirip Drahmiden Euro’ya
geçmiş olmaları. Euro’ya geçiş sonucu bağımsız para politikası izleme seçeneğinin
yitirilmesi.
Bu şekilde toparlayarak özetlediğim yorumlar, okurların, yukarıda
sunduğum grafiklere bakarak, Yunanistan’ın reel üretim anlamında yeterince
üretim yapmayan, buna karşılık ürettiğinden fazlasını tüketen, bu nedenle üçüz
açık veren, açıklarını da borçlanarak kapatan bir ekonomi olduğu izlenimi
edindiklerini anlatıyor. Bu görüşlere ek olarak Yunanistan’ın Euro’ya girişinin
bağımsız bir para politikası izlemesine engel olduğunu ve krizin çıkışını
değilse de durdurulmasını önlediği görüşü öne sürülüyor.
Yukarıda özetlediğim yorumlarla aynı kategoriye girmeyen (aykırı)
görüşleri de üç başlıkta toparlayabilirim: (1) Asıl suçlu kapitalizm ve/veya (paralarını
yurtdışına çıkaran) Yunan sermayesidir. (2) Yunan halkının tembelliği bu sonuca
yol açmıştır. (3) Borç verenlerin de suçu vardır.
Bu aykırı görüşlerden ilk ikisinde doğruluk payları olabilir
ama bunların bu çapta bir krize yol açma yeteneğine sahip olabileceğini düşünmüyorum.
Borç verenlerin kusuru meselesine gelince ilk bakışta doğru görünen bir
yaklaşımdır bu. Eğer gidişatı gördükleri halde borç vermeye devam etmişlerse
borç verenler de kusurludur. Yalnız ben, Yunanistan krizinin ilk çıktığı
dönemlerde gazetelerde çokça yer alan bir konuyu hatırlıyorum. O dönemin
gazeteleri Yunanistan’ın istatistikleri çarpıttığını, birçok veriyi olduğundan
iyi gösterdiğini yazıyordu. Hatta IMF ve Avrupa Konseyi de kendilerine sunulan
verilerin çoğunun doğru veriler olmadığını sonradan anladıklarını ifade
ediyorlardı. Dolayısıyla kusurun bir bölümünün de borç verenlerde olduğunu
söylemeden önce bu iddiaları da dikkate almak gerekir diye düşünüyorum.
Yorumlar içinde en fazla dikkatimi çekeni Hakan Eryalman’ın yorumu oldu. Bu
yorumu buraya aynen alıyorum:
“Tablodaki veriler
şunlar: (1) Tasarruf ve yatırım azalıyor. (2) Büyüme azalıyor. (3) işsizlik
artıyor. (4) Enflasyon azalıyor. (5) Bütçe açığı artıyor. (6) Kamu borcu
artıyor. (7) Cari açık artıyor.
Yorumlar: (1) Her ne
kadar ikisi de azalsa da tasarrufa göre yatırım yüksek. Bu durumda sermaye
yetersizliği borçlanma ile karşılanmış. Borcun maliyeti sürekli artarken
yatırımlar azalmış. Tasarruf azlığı, tüketimin çok oluşu ve yatırım için
gereken kredinin borçlanarak sağlanması temel sorun. (2) Yatırımın azalması
büyümeyi azaltıyor. Üretime dayalı büyüme olmadığı gibi tüketime dayalı büyüme
de yok. Bu durum, harcamaların ekonomiyi tetikleyen alanlara yapılmadığını ve
belki de sadece mamul ithalatından ibaret olduğunu gösteriyor.
(3) Harcamaların ekonomiyi tetiklememesi ve tasarruf azlığı nedeniyle yatırımın azalması yeni iş alanları açmadığı gibi mevcut iş alanlarının da azalmasına neden oluyor.
(4) Enflasyon azalıyor. Euro bölgesi kuralları nedeniyle euro basmak mümkün olmuyor. Kendi para birimi olmadığı için duruma göre politika belirleyemiyorlar. Normal şartlarda enflasyon da olması gerekirdi. Böyle olsaydı, tüketim reel olarak azalacaktı.
(5) Memur ve maaş fazlalılığı nedeniyle üretim olmamasına rağmen kamunun sabit gider kaleminde azalma yok. Yani gelir azalırken gider azalamıyor. (6) Devlet kaynak ihtiyacını borçlanma ile karşılıyor. Devletin kasasında para yok, para basamıyor ve üretim de yok. Tek yol borçlanma. (7) Ekonomide katma değeri ve rekabet gücü yüksek üretim yok. Hizmete dayalı. Millet olmayan parasını yurtdışına harcıyor.”
(3) Harcamaların ekonomiyi tetiklememesi ve tasarruf azlığı nedeniyle yatırımın azalması yeni iş alanları açmadığı gibi mevcut iş alanlarının da azalmasına neden oluyor.
(4) Enflasyon azalıyor. Euro bölgesi kuralları nedeniyle euro basmak mümkün olmuyor. Kendi para birimi olmadığı için duruma göre politika belirleyemiyorlar. Normal şartlarda enflasyon da olması gerekirdi. Böyle olsaydı, tüketim reel olarak azalacaktı.
(5) Memur ve maaş fazlalılığı nedeniyle üretim olmamasına rağmen kamunun sabit gider kaleminde azalma yok. Yani gelir azalırken gider azalamıyor. (6) Devlet kaynak ihtiyacını borçlanma ile karşılıyor. Devletin kasasında para yok, para basamıyor ve üretim de yok. Tek yol borçlanma. (7) Ekonomide katma değeri ve rekabet gücü yüksek üretim yok. Hizmete dayalı. Millet olmayan parasını yurtdışına harcıyor.”
Hakan Eryalman’ın yorumları bu görünüme bakarak benim yazmayı
düşündüğüm yorumları büyük ölçüde içeriyor. O nedenle ben de aynı şeyleri bir
kez daha yazmayacağım. Eryalman bu grafiklerden çıkarılması pek de mümkün
olmayan bazı ek çıkarımlar yapmış. Örneğin 7 numaralı yorumunda yer alan “Ekonomide katma değeri ve rekabet gücü yüksek
üretim yok. Hizmete dayalı. Millet olmayan parasını yurtdışına harcıyor” ifadesi
doğru bir ifade de olsa, bu grafiklerden çıkacak bir yorum değil. Bu ifade, olay
yeri incelemesinin öncesinde veya sonrasında ek çalışma yapan detektifin yapabileceği
yoruma benziyor.
Bazı yorumlarda ürkek de olsa dillendirilmiş bir ifade var:
Yapısal reformlar. Bence bu yorum ürkek olarak değil açık ve net olarak dile
getirilmeli. Yukarıda çeşitli nedenlerle değindiğim gibi bu yorum da bu
grafiklerden çıkmaz. Bu yorum, olsa olsa olay yeri incelemesinin öncesinde veya
sonrasında ek çalışma yapan detektifin yapabileceği yorum gibi bir ifade
niteliği taşıyor. Bu tür bir ek inceleme bize Yunanistan’ın yapısal reformları
yapmamış olduğunu net olarak gösteriyor.
Gerek bu blogda gerekse twitter’da yorumlarıyla bu yazının
oluşmasına katkı yapan bütün okurlarıma teşekkür ediyorum.
hocam benim dikkatimi cari açık çekti 2008 e gelirken inanılmaz cari açık vermiş. kriz olunca da sıcak para girişi azalınca önce cari açık azalmış sonra büyüme düşmüş, büyüme düşerken milli gelir azalmış ve işsizlik artmış. diğer yönden kamu borç stoku ve bütçe açığı artmış sanırım burada da mali disipline yeteri derecede önem verilmemiş.
YanıtlaSilMali disipline neden önem versin. Almanya abisi gelir kurtarır. Adamların kazandıkları paraları koyacak yerleri kalmadı. Her dakika bir Merso, BMW banttan iniyor. Yunanlılar akıllı insanlardır. Bir şey yapmışlarsa mutlaka bir nedeni vardır.
Silelin parasıyla kriz zamanında çok kötü yakalanmış
YanıtlaSilAcikca goruluyor ki cari acik ve dusen yatirim oranlari en buyuk etkenler..
YanıtlaSilTasarruflar ve yatırımların hızı yaklaşık 2002den itibaren azalmaya başlamış, belli ki yurtiçinde yaratılan zenginlik başka yerlere gitmiş. Ama büyüme hızına da bakılırsa, yapılan harcamalar ekonomik büyümeyi destekleyen faaliyetlere de gitmemiş. Cari açıktaki artış ise, yapılan harcamaların ekonomik değer yaratmadığının bir başka kanıtı bence.
YanıtlaSilBu esnada kamu hızla borç yükünü artırmış, ki bu da devlet harcamaları kanalıyla iç piyasanın canlı tutulduğunu düşündürüyor.
İşsizliğin artmasını ise, gelir dağılımındaki dengesizliğin daha da artmasına yoruyorum açıkcası.
Hocam enflasyonu tetikleme yoluyla diger degiskenler uzerinde etki gucu yok Yunanistan'in cunku para politikasini bagimsiz belirleyemiyor.
YanıtlaSilFazla borclanma ve borclanmanin uretimde hic kullanilmamasi..
YanıtlaSilBütçe açığı/GYSH Euro'ya geçmeyle beraber hızla artmaya başlamış, Tasarruf/GYSH hızla düşmeye başlamış. Yani devlet, yiyin efendiler, bu mal enayi malı (Alman malı), yemeyen enayidir deyip euroları yerken halk ta bi daha mı gelicez dünyaya diyerek, tabak kırıp euro savurmuş.
YanıtlaSilYorgo abi tee ne zaman yazmış bunları, euroya geçmeden 1 ay önce...
http://arsiv.ntv.com.tr/news/82833.asp
Kendi tasarruflari yetmedigi icin, surekli disaridan borclanmislar. Buna ragmen ozellikle 2008 yilindan sonra buyumeyip siddeli bir sekilde kuculmus Yunan ekonomisi. Bu demekki yapilan yatirimlar uretime yonelik degilmis, resmen yemisler yatirim paralarini. Bu sebeple uretim olmadigi icin 2008 yilinadn sonra, 2009 global krizle birlikte issizlik roket hiziyla artmis. Zaten surekli acik veren ama AB tarafindan kapatilan butce devasa boyutta aciklar vermeye baslamis. Borc stoku'nun kamu tarafinda bariz yukselmesi borclanmanin kamu tarafindan yapildigini ve memurlara ve emeklilere karsiliksiz dagitildigini gosteriyor. Demek ki resmen el parasi ile gunlerini gun etmisler. Bu da kendisini cari acikta gostermis, uretim dusuk oldugu icin hemen hersey guclu Euro sayesinde ithal edilir olmus. Cari acik kapatilamaz duzeyde artmis. Ta ki carkin dondurulemeyeceginn anlasildigi 2012 yilina kadar devam etmis bu durum. 2012 yilinda AB zorlamasi ile kamunun odemelerine kontrol gelmis ve ilk defa tasarruflar butce acigini makul duzeye dusurup cari acik pozitif'e donunceye kadar (yani cari fazla verinceye kadar). Enflasyon Drahmi kullanildigi zamanlarda oldukca yuksek olmakla birlikte Euro'ya gecildikten sonra Euro enflasyonu oldugu icin Yunanistan'in kotu ekonomik durumunun dogrudan etkisi olmamis. Gidisatin olumluya donebilmesi icin butce aciginin kapatilmasi gerekiyor bu da emekli ve memur maaslari ile birlikte kamu harcamalarini azaltmaktan geciyor. Ancak kamu borc stoku hala cevrilemez vaziyette dolayisi ile carklarin donmesi icin hala disaridan gelecek paraya (Gungor Uras'in tabiriyle can suyuna) ihtiyac var. Issizlik bir sure daha bu sekilde devam etmek zorunda.
YanıtlaSilUrperdim bir an dogrusu...
Yıllardır bilinen şey Yunanistan'da AB'den yatırım amaçlı fon alınıyor. Yatırım ya yarım olarak veya düşük kalitede yapılıyor ya da hiç yapılmıyor. Peki alınan fon nereye gidiyor. Politikacıların ceplerine :)
SilBatı'da yaratılan korkunç bir katma değer var. İşin içinde hem sömürgecilik hem de üretim gücü yatıyor. Bu korkunç katma değerin ufak bir yüzdesi Yunanistan gibi yılllarca Batı'nın bekçiliği yapmış Yunanistan'a aktı. Yunanistan bir refah ülkesi haline getirildi.
SilHocam, tasarrufların yurtiçi hasılaya oranı yatırımların yurtiçi hasılaya oranından az. Bu iki eğri genel olarak birbirine paralel bir seyir gösterse de 2005 yılında aradaki marj ciddi şekilde artıyor. Yatırımların yurtiçi hasılaya oranının tasarruflardan fazla olması yapılan yatırımların borçlanma yolu (giderek azalsa da) finanse edildiğini gösteriyor. Yatırımların azalma eğilimi ile birlikte büyüme negatif etkilenmeye başlıyor. Büyümenin azalması işsizliği tetikliyor. İşsizliğin artması, talebin azalmasına yol açtığı için enflasyonun düşmesine sebep oluyor.
YanıtlaSilYatırımların borçlanma ile finanse edilmesi bütçe açığının yurtiçi hasılaya oranın da giderek artmasına neden olmuş. Borçlanma ile yapılan yatırımlar kamu borç stokunun artmasına neden olmuş.
Yatırımların azalması ile düşüş göstermeye başlayan büyüme geçmişten gelen cari açık sorununu tetiklemiş ve tarihi yüksek seviyelere gelmesine neden olmuş )Hocam burada, büyümenin üretim ile yüksek pozitif korelasyonunu düşünüp üretimin azalmasının ithalatı arttırması sebebi ile cari açığa etkisi olacağını düşündüm).
Sonuç: Elde var Yunanistan
Sayın Hocam , ben bu konuyu 29.9.2011 tarihli Dünya Gazetesi Online'da "Mega Krizde buzdağının görünmeyen yüzü ve Türkiye" başlıklı yazımda farklı bakış açılarından ve derinlemesine ele almış olup , bu yazının Linkini belki okumadığınız düşüncesiyle sizin ve okurların değerli bilgilerine sunuyorum.. Saygılarımla Bekir Kavruk LİNK : http://www.dunya.com/news_detail.php?id=133637
YanıtlaSilDünya'daki yazınızı okudum. Çok güzel bir değerlendirme olmuş. Emeğinize sağlık.
SilMerhaba Hocam ve okumakta olan..
YanıtlaSilDüşen tasarruflar harcamanın arttığını gösteriyor. Bu harcamalarda çoğu zaman kendi paraları ile olmamış ki cari açığı arttırmış gözüküyor. Yatırımlar azalmış bu da işsizliğin artmasına ve büyümenin düşmesine sebep olmuş. Bütçe açığı işsizliği engellemek için alınan kamu personelinden kaynaklanmış olabilir. Enflasyon ise euro da olduğu için düşük kalmış denebilir. 2008 de almanya kral çıplak diyene kadar bi süre kamu borçla idare etmiş. 2008 den sonra ise göstergeler refleks hareketi yapmış gibi.
İyi akşamlar.
kapitalızmi ogrenemedimiz surece bizim gibi ulkeler bunu fasit daire seklın de hep yasayacaklar
YanıtlaSilDevlet destekli suni refahını doyasıya yaşamış, AB'den şanslı (batamayacak kadar büyük) küçük ve kilit oyuncu.
YanıtlaSil2004'ten sonra yatırım tasarruf makası iyice açılmış. Zaten yatırımlar hep tasarruflardan fazlaymış. Bir borçlanma ilk grafikte görülüyor. Fakat 2004'ten sonra bu iyice artmaya başlamış. Yani Yunanistan yatırım yaparken, alabildiğine dışarıdan borçlanmış. Kamu borç stoğuna baktığımızda sürekli bir artış söz konusu. Yatırımların yapılabilmesi için borçlanıldığını doğruluyor bu grafik.
YanıtlaSilFakat yapılan yatırımlar, istihdam sağlayabilecek veya üretime yönelik olmamış. Bu nedenle de 2008 itibariyle küçülme ve işsizlik baş göstermiş. Yunanistan'ın işi oldukça zor görünüyor.
Verilen grafiklerde açıkça görülmektedir ki Yunanistan'ın en büyük sorunlarından bir tanesi yatırım-tasarruf dengesidir. yatırımların 2012 yılına kadar (94 yılı hariç) sürekli tasarrufları aşması kamu borç stokunda artışları beraberinde getirmiş. Yunanistan'ın yatırımlarının- tasarrufları aşması 2008 yılına kadar kabul edilebilir bir resim çizmiştir. Ancak 2008 yılında ABD'de yaşanan kriz bu resmi paramparça etmeye yetmiştir. Son olarak enflasyon grafiğini incelediğimizde bu grafiğin Yunanistan ekonomisi hakkında yanıltıcı bilgiler verdiği görülmektedir. Bunun sebebi ise; enflasyonun yıllar içerisinde düşmesi ekonomide bir iyileşme etkisi gibi görünmektedir oysa kanaatimce bu düşüşün sebebi Euro'dur.
YanıtlaSilBence bu göstergelerin arasında eksik iki eksik var: biri hane halkı borcu/GSMH, diğeri şirketler öz sermaye/borçluluk oranı. Burada göremiyoruz ama kamu borç stoku ile aynı olduğunu tahmin edebiliriz. Burada bence açıklama çok basit: iktidarda olup ekonomiyi yöneten insanlar, bedelinin ne olacağını düşünmeksizin, sadece refah arttırıp seçim kazanmak üzerine kurulu bir politika izlediler. Dış borcu bu kadar hızlı büyüyen bir ülke, ticarete konu olan mal ve hizmet üretmeden büyüyorsa, o borcun altından kalkamaz. Alt yapı yatırımı, ithalat, ticarete konu olmayan mal ve hizmetler üreterek borçlanan her ülke, Yunanistan’ın yaşadığını yaşamaya mahkumdur. Maalesef biz de aynı yoldayız.
YanıtlaSilKriz zamanlarindaki keskin oynamalari bir kenara koyup, oncesine uzun vadeli bakinca benim gozume ilk olarak kamu borc stogu oraninin istikrarli artisi ve ikinci olarak enflasyonun hizli sekilde dususu geliyor. Diger yandan surekli ikiz acigi ve tasarruflardaki dusus egilimini de hatirda tutuyorum.
YanıtlaSilGrafiklerin uc asagi bes yukari hepsinde ortak olarak iki keskin donum zamanlari gozukuyor. Birincisi 92-93 yillari, ikincisi 07-08 yillari. Ikinci nokta malum global kriz. Birinci noktada ise hangi olay oldu acikcasi bilemiyorum, ancak acikcasi ilginc gozukuyor. Cunku bu noktadan sonra bircok gostergede iyiye dogru bir atilim gozukse de, yatirim ve tasarruflarda kotu etki etmis, genel olarak ise eskiden beri gelen sorunlari esasinda sadece gecici bir sure maskeleyebilmis (enflasyon haric).
Bu sartlarda yorumum sudur. Kamu borc aldikca almis fakat eski temel sorunlar (tam olarak neyse) hic cozulmemis. Normal sartlarda borcu geri oderken (uretim yoksa) enflasyonun artarak sistemi dengelemesi gerekirken (euro'ya gectikleri icin) enflasyon artamamis. Bu uzun donemde (sanirim enflasyondaki dususun etkisiyle) azalan tasarruflarin dolayli yoldan cari aciga etkisini de goruyoruz. Artan kamu borclari, uretimdeki sikintilar, enflasyon/faiz ayarlanamamasi, tasarruf eksikligi derken global krize kadar idare eden Yunanistan krize kotu sartlarda yakalanip hala kamu borclarini toparlayamamis.
Geleceklerini satmislar.
YanıtlaSil1000 tane cümle kurun ama Yunan sermayesi hakkında bir çift kelime etmeyin (tüm arkadaşlara-gözümden kaçan varsa özür) Şu an yurtdışında milyarlarca Euro'yu stoklamış işbirlikçi Yunan sermayesidir esas suçlu, devlet sadece onun ülkeyi soymasının aracıdır. Gelecek Türkiye Krizi'nde, yurtdışından gelen para ile kredilendirilip cep telefonlarının son modellerini almaya koşullanan halkı mı suçlayacağız?
YanıtlaSilbence bu sorunuzun cevabı "evet". karşı tarafın yaptığı ahlaksızlık ancak akılsızlık daha büyük günah ya da karşı tarafın yaptığı doğal seçilim artık hangisi hoşa giderse.
SilHocam bir de ödül koysaydınız iyi olurdu doğrusu, neyse benim gördüğüm şudur: Grafikler ayrı şeyleri gösteriyor görünseler de hepsi aynı şeyi anlatıyorlar, başka deyişle, farklı kriterlere göre Yunanistan'ın neden battığını anlatıyorlar, kısaca grafikler bir biriyle uyumlu ve tutarlı görünüyor..
YanıtlaSilBütün kötülüklerin anası tasarruf açığıdır.
YanıtlaSilHocam grafiklere bakınca Yunanlar yemişler içmişler yatmışlar sadece arada bir kalkıp sirtaki yapmışlar denilebilir. Affiniza sığınarak Anadoludaki bir tabir tam yunanların halini anlatıyor gibi: 'Başkasının şeyiyle kırıklığa gitmek'
YanıtlaSilGördüğüm kadarıyla Yunanistan zaten uzun süredir ince bir ipin üzerinde yürüyormuş, düşene kadar herkes ağzı açık gösteriyi izlemiş ama düşeceği çok belliymiş ve 2008 de esen rüzgarda dengesini kaybetmiş. İstikrarsız bir büyüme, sürekli artan borç yükü ve bu alınan borçlara rağmen düşen tasarruflar ve yatırımlar. Boşuna Avrupanın şımarık çocuğu demiyorlar Yunanistan için. İpin üzerindeyken aşağıdan izleyenler egosunu kabartmış olacak ki gösteriyi bitirmeye çalışmak yerine ipin üzerinde dans etmeyi denemiş, sonuç hüsran.
YanıtlaSilHocam,grafikleri görünce aklıma direkt olarak sizin üçüz açık yazınız geldi.Yunanistan hem cari,hem bütçe hemde tasarruf açığı vermiş.Bunun sonucunda ise borç stokları geri ödeme kapasitesinin üstüne çıkmış.Üretiminde daha çok hizmet sektörlerinde yoğunlaşması işlerini dahada zorlaştırıyor.Para birimlerinide rekabetçi kur düzeyine getiremiyorlar.Türkiye'nin durumuda bu noktalarda benzer ama iyi kötü bir sanayi üretimi ve ulusal para birimimizin olması en azından bir teselli.Züğürt teselliside diyebiliriz.
YanıtlaSilHerkes cok guzel ozetmemis. Pek goremedigim bir kac tespiti de ben yazayim.
YanıtlaSilYunanistan'daki krizin temel nedeninin Kamu Borclanmasi oldugu acik goruluyor herhalde. Kamu neden bu kadar borclanmis grafikten anlamak mumkun degil ama AMB ve IMF yaptirimlarinda ortaya cikiyor, erken emeklilik, yuksek emeklilik/kamu mensubu maaslari ve sosyal yardimlar ayrica Yunan kamu iktisadi isletmelerinin zararlari olsa gerek sattirmaya calistiklarina gore(!). Yani ulke guneye giderken yapisal reformlari gerceklestirmemisler. Ancak ilginc olan noktalar da var, ornegin Turkiye ile ayrisan Cari acik ve buyume iliskisi. Cari acik arttigi halde buyume hep dusuk kalmis, herhalde bu noktada cari acigin kaynaginin Kamu borclanmasi olmasi onemli, Turkiye'de Cari acigin kaynagi ozel kesimden kaynakli. Gene cari acigin Kamu borcunu azaltmamasi bizden ayrisan noktalardan, kamunun KDV geliri ithalat ile artamiyor haliyle. Son bir darbe ise herhalde EURO bolgesindeki dusuk enflasyonun borclanma maliyetlerini arttirmasi olmus. Git gide daha fazla reel faiz odemeye basladilar. Bu da ekonominin EURO bolgesi enflasyonu artmadan duze cikmasini imkansiz kiliyor. Ya borclari silecekler, ya da daha iyi sartlarda kredi verecekler. Ama kriz senaryosu Turkiye ile pek yakin gorunmuyor, Turkiye'de cari acik temelli bir kriz cikabilir, Kamu borclanmasi temelli degil.
İlerideki Türkiye.Borçlanılan paraları kullanım şeklimiz aynı.Büyümemiz düşüyor,işsizlik artıyor,tasarruf açığı konusu bizimkine paralel.Tedbir almalıyız.Kriz görmeden reform yapmama huyumuzdan sıyrılmalıyız.
YanıtlaSilTürkiye'de Büyüdüğü zaman istihdama en önemli katkıyı yapan sektör inşaat sektörü,büyümenin istihdam esnekliği bu sektörde yaklaşık 0.74 dolaylarında.Yani inşaat sektörü %1 büyüdüğünde yaratmış olduğu istihdam %0.74.
İşsizlik artarken inşaat sektörünü canlı tutup istihdam yaratma beklentisi yerinde değil.Çünkü bu sektörün emek talibi kalifiye olmayan,kas gücüne dayalı emekten oluşuyor.Oysa sizin ülkenizdeki işsiz kalıbınız nitelikli iş gücünden oluşuyor.
Üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı %20 her 5 mezundan 1 tanesi işsiz 2 tanesi niteliksiz işgücünün çalışabileceği alanlarda çalışıyor, kalan 1 tanesi ise öğrenim görmüş olduğu alan dışında çalışıyor.Bütün bunlar katma değer yaratma sürecinde işgücünüzü etkinsiz kullanmanıza neden oluyor.
Sonumuz hayırlı olur inş.
Bu işten nasıl çıkılır? ne yaparız? nasıl daha güzel günler görürüz? acaba Yunanistan olur muyuz ?soruları insanı umutsuzluğa götürmemeli.
Açıp bakınız bilim hepsini cevaplıyor...
Hocam, yazik yahu... 16 yasindaki ortalama ama gelecek vaadeden bir futbolcunun bonservis hakkini omur boyu Barcelona'ya verip, yine bir omur yedek kulubesinde oturmasi gibi bisi olmusmus. Birde bu sure icerisinde bu furbolcu diskodan cikmamis, ha birede kilo alip sismanlamis. Daha 20 yasina gelmeden kalbi yaglanmis.. Euro bolgesi senin neyine...
YanıtlaSilBakış açımız Cari Denge üzerine olmalı diye düşünüyorum. Cari Denge formülünde her ülkenin ,aynı zaman diliminde, cari fazla vermesi mümkün değil.
YanıtlaSilBu zaman diliminde iki ülkeyi göz önünde bulundurun. Almanya ve Çin. (Aslında sadece bu iki ülke değil tabi.) Biri yüksek kaliteye sahip markalarıyla karşımıza çıkıyor(Almanya), diğeri de dünya ticaret kurallarını kendine göre yorumlayan bu uğurda her türlü aracı kullanan bir Çin çıkıyor karşımızda. Işınlanmayı icat etseler, evimizde içtiğimiz çayı bile, Çin de üretip ışınlayarak bize satmaya çalışırlar.
Ve unutmayalım zamanında atmış olduğumuz kendimizi sınırladığımız Dünya Ticaret Kuralları var. Yani zamanında Güney Kore'nin yaptığı gibi gümrük vergilerini çok yükseltip, yurtiçi üretimini destekleme gibi çok önemli bir araca sahip değiliz.
Bu aşamada Çin ile neden baş edemediğimizden bahsetmek istiyorum. Ucuz işgücü nedeniyle olduğunu düşünüyorsak yanılırız. Bir mahkeme kararını okumuştum, bizimkilerin Çinli firmalara açmış olduğu haksız rekabet hususunda karar veren. Bakınız Çin ne yapıyor.
1- Hammadde ihracatını engelliyor ve yurt içi üretim miktarını olabildiğince arttırıyor. Hammaddeyi ihraç etmediğin için ve üretim miktarı da yüksek olduğu için hammadde fiyatları düşük kalıyor.
2- Yurt dışından hammadde ithal ediyor. Birinci şıkkı düşünün o ülkelerde ki hammadde fiyatlarının yükselmesine sebebiyet veriyor.
3- Yuanın değerini düşük tutuyor.
Hammadde ucuz, işgücü ucuz, değersiz bir yuan, herşeyi üreten bir ülke. İşte rakibimiz Çin. Sadece bizim değil, her ülkenin üretimi neredeyse Çin'e kaydı. Bir ülkenin imalatçısı, sanayicisi bu üç etkenle baş edebilir mi, siz onları yalnız bırakırsanız. Üstüne üstlük değerli TL ile baş başa bıraktığınızda.
Çinle baş edemiyorsunuz, kaliteli ürünler üretmeniz lazım, ama o ligin de kahramanı var Almanya.
Ve biz bu süreci daha çok iç hesaplaşmalarla geçirdik. Gücümüzü, kapasitemizi bu hesaplaşmalara ayırdık. Bu hesaplaşmalarda ekonomiyi kendi haline bıraktık, o da davulcuya kaçtı. Sadece inşaat gözönüne gelmesin, devlette bir sürü memur işçi aldı. Bizim bile ilçemizdeki belediyenin normal kadrosu 200 kişi, şuan 600 kişi çalışıyor. Her katta 2-3 çaycı var.
İnşaat istihdam yaratmasaydı, devlet personel alımı yapmasaydı yukarıdaki şartlar altında istihdamı hangi sektör sırtlayacaktı. Sanayi sektörü mü?
Tüm bunları elimizden bir şey gelmezdi manasında değil, tüm bunları göz önünde bulundurmamamız anlamında paylaşıyorum.
Çözümsüz mü herşey? Hayır değil. Yeter ki biz farkına varalım, yöneticilerimiz farkında olsun. Hepimiz aynı gemideyiz. Birbirimize destek olmalıyız, birbirimizin boğazına sarıldığımız müddetçe, elin oğlu daha çoook yol alır.
Ürettiğini satamazsan sana "bıyıkları yeni terlemiş kapitalist" derler!
SilSömürecek (yani Almanya'nın ürettiklerini satacağı!) ülkeler, insanlar olmadığı müddetçe, üretmenin o kadar da anlamı yok!
Dünya gezegeni dışında mal ve hizmet satılacak bir gezegen de olmadığına göre, bakalım bir sinek olan kapitalizmden daha ne kadar yağ çıkarabileceksiniz!
Dar kalıplarla düşünmeye devam!...
"Ve unutmayalım zamanında atmış olduğumuz kendimizi sınırladığımız Dünya Ticaret Kuralları var. Yani zamanında Güney Kore'nin yaptığı gibi gümrük vergilerini çok yükseltip, yurtiçi üretimini destekleme gibi çok önemli bir araca sahip değiliz. " aslında sahibiz: Örneğin 1000TL'ye kadar telefon vergisi %18 üstü %80 dersin olur biter. İşi bilecen sen mal olursan neylesin mabut (ucuz telefonu biz üretemesek bile en azından pahalı ithal mal kullanımı önlenmiş olur...) Sadece Türkiyede patentlenmiş bir parça/filtre vs. yapacan bunu takmayana %50 ek vergi diyecen (hatırla avrupa çevre vergileri...), patenti kimseye vermeyecen... Yani akıllı olana yol çok birde damping vergisi var gidecen görecen belgeleyecen sınırlayacan en son olarak ticarete insan hakları vergisi getirilebilir, insan hakları yoksa ticarete ek vergi çünkü insan haklarını sürdürmek için gerekiyor yani insan hakları değerlendirmesi yapıp buna bile vergi koyabilirsin...
SilHerkes özel sektörden çıkıp memurluğa girmiş bu çok açık...
YanıtlaSilEuro bölgesine girmemiş olsalardı şuanda Yunan parası yerlerde idi. Kriz daha derin olacak Uluslararası Kuruluşlar daha güçlü olacaklardır. Yunanistan AB'YE üye olmanın önemini anlamamı s görünüyor hala.
YanıtlaSilDünya da üretilen mal ve teknolojiye yeni ortaklar katılırken,gelir getirecek olan yeni ve farklı üretim sahalarının açılamaması, ileride Yunanistan gibi bir çok batmaya aday ülke olabileceğini düşündürüyor.
YanıtlaSilüretmeden, borçlanarak harcamanın sonucu.
YanıtlaSilaylık sabit gelirli bir bireyin kredi kartından fütursuzca alışveriş yapması gibi.
Bu grafiklerin yanına ,Türkiye'nin grafiklerinide koymalısınız ki ,daha anlamlı olsun.@_HAKANPASA_
YanıtlaSilÜretmeden sadece hizmet sektörü (turizm) ile ekonomi ancak bu kadar dayanabiliyor bir de tasarruf yapmiyor paralari harciyorsan kriz kacinilmaz adamlar keyiflerine düşkün anca siesta yapsinlar
YanıtlaSilhocam olan olmuş. bundan sonrasına bakalım. Yunanistan için belli ki önceki 9 numara haircut'ı 6 numaraya çekmek gerekiyor. kreditörler haircut'a yanaşmazsa o zaman Euro'dan çıkmakla tehdit edecek, diğer ifadeyle 3 numara haircut pek bi saç kalmaz. sanırım Syriza ülkeyi erken seçime götürecek, "yine beni seçerseniz borçların bir kısmını ödemiycem ona göre" diyecek. yani bir nevi moratoryum referandumu. biz Yunanistan anlaşmalı veya anlaşmasız default ederse etkileri ne olur onu tartışalım. AB, ABD ve IMF, Yunanistan gibi jeo-stratejik anlamda kilit bir ülkeye sırtını döner mi?, bunları tartışalım.
YanıtlaSilBence en büyük sorun Avrupa Birliği, üretmeyen Toplum sorunu. Avrupa'ya bakıldığında üretim yapan ülkelerden Almanya problemsiz gözüküyor, neden çünkü her alanda çok iyiler, mühendislikte marka Yönetimi'nde belki de dünya da tekler. Almanya dışında ki ülkelerin kırılganlıkları fazla, her an Yunanistan durumuna düşebilirler. Bakıldığında İtalya da İngiltere de hatta Fransa da yüksek borç yüküyle hayatlarını idame ettiriyorlar ama her üç ülke de Kısmen de olsa üretiyor ve ciddi markalara sahipler. Sürekli borçlanarak ailesini geçindirmeye çalışan bir birey düşünelim, Yunanistan da bu görüntüde. Anlatılacak yazılacak çok şey var ama temel görüntü budur. Türkiye nin de bu duruma düşmemesi için birbirini yemekten ziyade ciddi Yapısal reformlar gerçekleştirmesi gerekli, ithalata Bağımlı bir ülke olmaktan kurtulmalıyız, enflasyon çok çok önemli değil, kendi kendimize yeten bir ülke olduğumuz müddetçe bize hiçbir şey olmaz Biiznillah... saygılarımla. Mustafa Şahin
YanıtlaSilYukarıda sayın Çimen'e yazılan cevabın aynısı sizin için de geçerli sayın Şahin:
SilÜrettiğini satamazsan sana "bıyıkları yeni terlemiş kapitalist" derler!
Sömürecek (yani Almanya'nın ürettiklerini satacağı!) ülkeler, insanlar olmadığı müddetçe, üretmenin o kadar da anlamı yok!
Dünya gezegeni dışında mal ve hizmet satılacak bir gezegen de olmadığına göre, bakalım bir sinek olan kapitalizmden daha ne kadar yağ çıkarabileceksiniz!
Dar kalıplarla düşünmeye devam!...
Hocam ne yazık ki geçen yazınızdaki duruma benzer bir durum yaşanmış. Özellikle 2005'deki kırılım sonun başlangıcı olmuş. Yatırımlar artmış fakat bu durum büyümeye yansımamış. Kamu borcu dışında bizimle benzer bir görüntü var. İşin kötüsü bizdeki gibi borcun özel sektörde olması bence daha tehlikeli.
YanıtlaSilYunanlılar hep bir ağızdan ne olduysa olimpiyatlardan sonra oldu diyorlar..
YanıtlaSilİbrahim Gököz
Doğru tespit. Pekin 2008 ' in bitmesini beklediler ondan sonra Lehman krizi geldi. Aslında kriz 2006 'da sinyalini vermişti. Leverage Buy Out'lar teker teker bankalar (kreditörler) tarafından reddedilmeye başlamış idi.
SilBuradaki kasıt 2004 Atina Yaz Olimpiyatları sanırım, daha sonrakiler değil. Yunanistan'ı batıran şeylerden biri 2004 öncesi AB fonlarının iyice şişirdiği Yunan ekonomisinin bu ölçülerdeki operasyonları tam kaldıramamış olmasıdır. Her ne kadar hizmet sektörü üzerine kurulu bir ülke olsa da Olimpiyatların ortaya çıkardığı bir hücum hareketi ve elbetteki yolsuzluklar daha sonra sürdürülemez bir refah programının en büyük ilk adımı idi.
Silİ.İ.
Sevgili ss veya Mahfi Hocam hanginiz ilk önce gördüyse lütfen cevaplayabilir misiniz:
SilLeveraged buyout ne demek?
(Mesela bir bankadan) kefil göstererek kredi çekmek arasında ne fark var?
Lütfen aydınlatınız...
Bu makalede açıklanıyor:
Silhttp://www.sosbilko.net/dergi_YBD/arsiv/2010_1/13ismail_yildirim.pdf
Sayın İ:İ: , dikkat çekmek için Pekin'i yazdım. 2004 olimpiyatlarından sonra Yunanistan, 2008 olimpiyatlarından sonra Dünya battı. Burada bence önemli olan yapılan bu yatırımların belli bir özsermaye ile yapılmaması. ''Başkasının taşı ile başkasının kuşunu vurma'' gibi bir yatırım kültürü gelişti.Maalesef koca koca üniversitelerde bunun eğitimi veriliyor.
SilBenim kastım "Yunanların Olimpiyatları suçlaması" yorumunaydı. Yunan vatandaşlarının yaşadıkları sorun ile ilgili olarak suçladıkları şeylerden biri 2004 Yaz Olimpiyatları ve bu devasa operasyonun artçı dalgaları. Selamlar...
Silİ.İ.
tasarruf yapmak ve yapmamak arasındaki ikilemde şu an ab nin şımarık ve asi çocuğu 2008 yılında hazır eldeki birikimi yemiş (ağustos böceği misali) şu an geldimi kış ayı ağustos böceği (yunanistan)
YanıtlaSilşu sıralar karıncanın kapısına (ab) dayandın işte 2014 yılına kadar saz çalıp gezen yunanistan şimdilerde ocağınıza düştüm diyerek yalvar yakar vaziyette
Memura 13. Maaş uygulaması, dış yardımların yatırıma yönlendirilmemesi, turizm dışında neredeyse hiçbirşey üretmektedir, yapısal reformlar yapılmak yerine popülist harcamalar yapılması sayılabilir. Burada (İstanbul) konuştuğum bir yunanlı iş adamı da aynı şeyleri söyledi; :Yunanistan hiçbirşey üretmiyor, herşeyi dışarıdan alıyor en basit şeyleri bile. Çin'den ve Türkiye'den karşılıyor ihtiyaçlarını"
YanıtlaSil2000-2004 yılları arasında ticari maksatlı bulunduğum yunanistan hakkında şu tesbitleri yapmıştım , bu ülke bu kadar tembel toplum yapısıyla ( az mesai fazla rehavet/ tatil) olmayan sanayisiyle , kontrolsüz ve her dönem artan ithalatıyla ( özellikle gipsy çingene nüfusun yoğun yaşadığı şehirlerdeki rüşvet ve yolsuzluk marifetiyle düşük vergi ödenerek yapılan ithalatlardan elde edilen haksız kazanç veya ortaya çıkan vergi kayıplarıyla nasıl batmıyor. Sadece Turizmle nasıl ayakta kalıyor.
YanıtlaSilBülent Özkeçeci/Gaziantep
Tablodaki veriler şunlar:
YanıtlaSil1- tasarruf ve yatırım azalıyor.
2- büyüme azalıyor.
3- işsizlik artıyor.
4- enflasyon azalıyor.
5- bütçe açığı artıyor
6- kamu borcu artıyor
7- cari açık artıyor
Yorumlar:
1- Her ne kadar ikisi de azalsa da tasarrufa göre yatırım yüksek. Bu durumda sermaye yetersizliği borçlanma ile karşılanmış. Borcun maliyeti sürekli artarken yatırımlar azalmış. Tasarruf azlığı, tüketimin çok oluşu ve yatırım için gereken kredinin borçlanarak sağlanması temel sorun.
2- yatırımın azalması büyümeyi azaltıyor. Üretime dayalı büyüme olmadığı gibi tüketime dayalı büyüme de yok. Bu durum, harcamaların ekonomiyi tetikleyen alanlara yapılmadığını ve belki de sadece mamul ithalatından ibaret olduğunu gösteriyor.
3- harcamaların ekonomiyi tetiklememesi ve tasarruf azlığı nedeniyle yatırımın azalması yeni iş alanları açmadığı gibi mevcut iş alanlarının da azalmasına neden oluyor.
4- enflasyon azalıyor. Euro bölgesi kuralları nedeniyle euro basmak mümkün olmuyor. Kendi para birimi olmadığı olmadığı için duruma göre politika belirleyemiyorlar. Normal şartlarda enflasyon da olması gerekirdi. Böyle olsaydı, tüketim reel olarak azalacaktı.
5- memur ve maaş fazlalılığı nedeniyle üretim olmamasına rağmen kamunun sabit gider kaleminde azalma yok. Yani gelir azalırken gider azalamıyor.
6- devlet kaynak ihtiyacını borçlanma ile karşılıyor. Devletin kasasında para yok, para basamıyor ve üretim de yok. Tek yol borçlanma.
7- ekonomide katma değeri ve rekabet gücü yüksek üretim yok. Hizmete dayalı. Millet olmayan parasını yurtdışına harcıyor.
Yunanistanda devlet riski almış zengini ve fakiriyle halk yemiş.Bizde özel sektör riski almış devleti yönetenler, işbirlikçileri ve oy getirecek fakir (azcık) yemiş.Biz kurnazız yani.Yabancı sermayede bizim kurnazlığımızı fırsat yapmış oluşan rantla iliğimizi kurutmuş kurutuyor kurutacak.Cahili kibri şıh yapmış şıh uçmazmış mürit uçururmuş birde müritlerin içine karışmış sömürücü fırsatçılar.Ha nereye kadar posası çıkıncaya kadar.En kullanışlı aptal kendini en akıllı sanandır zannımca.
YanıtlaSilYunanistan 2008 krizine kadar cok anormal bir durum yok...bozulmalar var ama.
YanıtlaSil2008 kriziyle şapka düştü kel görünmüş...
Grafikten ayrı olarak bir soru sormak istiyorum hocam
Ben gelişmiş ülkelerde şunu gördüm;bir çoğunda onlarca araba markası veya uçağı cep telefonu markası vs.sanayi iş kolunda farkli farklı markalar var.
Acaba bizim devletimiz bizzat kendi sermayesiyle bir kaç tane otomobil,yolcu uçağı kısacası üst teknoloji yatırımlarini kendi sermayesiyle yapsa sonra da yerli yatirimcilara yeterli büyüklüğe gelince satsa olmaz mı? Neden hep babayiğit arar dururuz anlamadım.
Yoksa bixim bilmediģimiz bir şeyler mi var?
.
kesinlikle katılıyorum. cep telefonu, otomobil ve bilgisayar gibi yüksek teknoloji ürünlerini devlet üretmeye başlamalı, daha sonra isterse satarak özelleştirebilir. özellikle yerli otomobilde ilk yatırım maliyeti yüksek olduğundan, bu işin altından ancak devlet kalkar. kore ve Hyundai örneğinde olduğu gibi. Wolksvagen'i de Hitler döneminde devlet kurdu. Renault, Fransa devletine ait. örnekleri çoğaltmak mümkün. TC devleti kendi otomobilini yaparsa, hem iç pazarı besler, hem de komşu Müslüman ülkelere satarız. Bir yerli otomobil markasının GSYH daki etkisi + %3-4 civarındadır...
SilMerhaba ;
SilCep telefonu ve bilgisayar gibi katma değeri yüksek ürünleri üretebilmek için ARGE çalışması yapılması ve sürekli dünyanın bir adım ötesinde olmaya çalışmak gerekli ( en azından çağın ürünlerini üretebilmek ve diğer ürünlerin muadili/rakibi olmak için ). Türkiye ve ARGE konusu zaten başlı başına bir çıkmaz bunun yanı sıra devlet gibi hantal bir organizasyonun bu çalışmayı yapmasını beklemek ne yazıkki çok mümkün değil.
Örnekler için de : Kore eğitim ve zihniyet olarak bunu yapabilecek kapasitede.
Wolkswagen kıtlık ekonomisinde kuruldu ve piyasalarda çok alternatif yoktu ( normal bir vatandaşın o zamanlar "ithal" araç almasının zorluğu ve başlı başına ayrı bir konu olan Wirtschaftswunder'a girmiyorum )bunların yanında köle işçiliğinden yararlandı ( Nazi Almanyası zamanında ).
Renault ise 2 kardeş tarafından kurulup daha sonra "almanlarla iş birliği yaptılar" diye millileştirildi.
CT
Yuksek teknoloji urunleri uretecek fabrikalari kurmak un fabrikasi kurmaya benzemiyor. Yuksek teknoloji urunleri rekabetci urunlerdir, diger sanai urunleri gibi buyuk yatirim yapip 20 sene ayni fabrikanin uretim yaptigi seyler degil. Onemli olan urunu uretmekten daha cok urunu gelistirmek. Zaten arabayi uretiyoruz, ama gelistiremiyoruz. Cunku yeni ve rekabetci urun gelistirmek icin ciddi ve surekli ARGE yatirimi yapmak gerekiyor. ARGE yatirimi ise gene yapisal bir degisimi gerektiriyor. Devlet daha son 5 yildir ARGE'nin onemini idrak edip tesvikler gelistiriyor ancak daha pek gozle gorulur geri donusumunu alamadik, demek onda da eksikleri gorup degistirmek lazim. Teknokent kurup isi ticarilestirmek ve amacsiz olarak para sacmakla bu isler olmuyor. Ama en nihayetinde bu urunleri uretmenin formulu ulkeyi duzgun bir ekonomik yapiya kavusturmak, ve bu ortamda mevcut ureticilerin para kazandikca ARGE yatirimi yapmalarini saglamaktir. Bugun gunumuzde akliniza gelen her urun icin gelismis ulkeler inanilmaz ARGE yatirimi yapiyorlar. Bir kurdanin bile 'tercih edilen marka' olmasi icin arastirma gelistmre yapmaniz lazim. Sadece uretmeye odaklanmak orta ve uzun vadede yanlis gorunuyor, zira Cin orneginde goruldugu gibi rekabeti uretim uzerine kurarsaniz nufusu cok, motivasyonu yeterli ulkeler kolaylikla bu uretimi kendine cekebiliyor, ancak urun gelistirme kisa surede olmuyor. Hele bunu devletin yapmasi ise hayalden ote gereksiz bir bekleyis.
SilYUNANİSTAN KRİZİNİN NEDENLERİ
YanıtlaSil1-Bağımsız para politikasına sahip olmadığı için elindeki tek silah olan maliye politikası kullanıp bunu verimli üretken alanlarda kullanılmaması
Normal durum:Maliye politikasıyla para politikası araçlarını uyumlu kullanıp verimli alanlarda kullanıp büyümeyi arttırmak.
2-2008 Krizi
3-Yunanlıların çalışma kültürlerinin tam olarak oluşamaması
SONUÇLARI
1-Yüksek kamu borç stoku ve bütçe açıklarının oluşması.Özellikle 2008 kriziyle hükümetin elindeki tek silah olan maliye politikasını popülist kullanması sonucuyla Maastricht kriterlerinden tamamen uzaklaşması.
2-Tasarrufların 80li yıllardan beri giderek azalması ve yatırımlara olan kaynağın giderek azalması ve 90-2010 yılları arası yüksek cari açık.
3-Krizle birlikte büyümenin eksilere düşmesi ve istihdam alanlarının yaratılmaması nedeniyle düşük büyüme düşük istihdam döngüsüne girmesi
4-Genişletici maliye politikalarının uygulanmasına rağmen iç talebin yaratılmaması nedeniyle hem büyüme olumlu etkilenmemiş hem de enflasyon düşük düzeyde kalmıştır. Enflasyon göstergesi Maastricht kriterlerine uyumlu giden tek gösterge olarak görülmektedir.
NE YAPILMALIYDI?
BAĞIMSIZ BİR PARA POLİTİKASINA SAHİP BİR YUNANİSTAN BELKİ BU KRİZDEN DAHA AZ HASARLA ÇIKMIŞ OLURDU.ANCAK KRİZİN TEK NEDENİ OLARAK 2008 KRİZİ OLARAK BAKMAMAK LAZIM GÖSTERGELER 2008 ÖNCESİ DÜŞEN YATIRIM, TASARRUFLAR, DENGESİZ DÜŞÜK BÜYÜME ORANLARI VE BUNCA YIL ÇALIŞMA KÜLTÜRLERİNİN OLUŞMAMASINI GÖSTEREBİLİRİZ.
Borç verenin hiç suçu yok mu?
YanıtlaSilKapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için sizi 5555 kez kırbaçlamalıyız!
SilKapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için sizi en donanımlı hapishanelerde işkence tezgâhlarından geçirmeliyiz!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için sizle ilgili "Ha Ha Ha! Hâlâ solcu solcu konuşuyor embesilin önde gideni!" diye facebook da public page açmalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için "yabancılaşma"ya & "alienation"a sizi de maruz bırakmalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için yemeyi, içmeyi 8 gün 25 saat size de yasaklamalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için sizi 10 kez farklı metodlarla idam etmeliyiz!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için idamınızdan sonra, vücudunuzdaki her zerreyi birer "meta"ya dönüştürip, emerging marketlerde en büyük reklamcıların stratejileri ile pazarlamalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için idamınızdan sonra, saçlarınızı Fransa ve İtalya'daki moda & kozmetik devlerine satmalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için idamınızdan sonra, dişlerinizi özel işlemlerden geçirip iPhone 325S'in ve Samsung Galaxy S69823'ün parmak izi okuma haznesinde hammadde olarak kullanmalıyız!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için idamınızdan sonra, vücudunuzda gerçekleştirilen bütün bu işlemleri birer birer fotoğraf karesi hâline getirmeli ve dünyanın en popüler bienallerinde, giriş 35$, sergilemeliyiz!
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için idamınızdan sonra, vücudunuzda gerçekleştirilen bütün bu işlemler için ünlü senaristler bir senaryo yazmalı ve Spielberg & Nolan kıvamında bir yönetmen tarafından filmi çekilmeli (tıpkı Steve Jobs dallamasına yapıldığı gibi!)
Kapitalizmin kuralları dışında bir soru sorduğunuz için siz bırakın "insan" olmayı, geri dönüşüme gitmeye hazır bir "sokak ortasına fırlatılmış plastik şişe"den bile daha değersizsiniz!
Haddinizi biliniz!
Solcuların evlerinin duvarına cerceveletip ibret olsun diye asmak lazım bu cevabı.
Sil'Solcuların evlerinin duvarına cerceveletip ibret olsun diye asmak lazım bu cevabı.'
Silyanıtını veren ve bu yanıtı aklından geçiren herkesin evinin duvarına çerçeveletip ibret olsun diye asmak lazım bu cevabı!
Yunanistan, memur ve emekli cenneti haline getirildi, halk üretmeden tüketmeye alıştı, AB den aldığı yardımları üretimde kullanmadı, çatır çatır yedi ve harcadı. Sadece pamuk üretip, herşeyi ithal edersen ve üretmeden harcamaya devam edersen olacağı budur, Spor toto ve kumarhaneler kurtarmaz seni. Avrupa'nın şımarık ve tembel çocuğu Yunanistan, çalışkan, gayretli ama emperyalist kardeşlerini peşisıra sürükleyerek batağa saplanmak üzere. Önce Yunan bankaları batar, sonra diğerleri...
YanıtlaSilVayy bee... Sayın seyirciler...
SilBütün suç Yunanistan'daymış da haberimiz yokmuş bee...
Ne kadar suçluymuş be şu memleket!
Umarız Marmara Bölgesi içindeki nadide bir şehrimizde faaliyet gösterdiğiniz şirketinizde işleriniz zora girmez de; gün gelir Yunanistan'ın durumuna düşmezsiniz sayın Korur!
Umarım ve umarız:
...çalışkan, gayretli ama emperyalist "kan emiciler" teker teker tökezler de bataklığa düşerler, yıllarca çıkamayacakları bir krize sürüklenirler!
Ancak o zaman "devrimci durum" oluşur ve halklar artık gerçek idarenin kendilerinde olduğunu idrak ederler!
Tıpkı bir zamanlar Spartacus'un,
Veya bir zamanlar Fransız ekmek fırınlarında çalışan emekçilerin,
Veya bir zamanlar Bosch/Rexroth, Renault, TOFAŞ, Ford Otosan, Türk Traktör ve benzerlerini omuzlarında taşıyan emekçilerin yaptıkları gibi!
Ekonomileri deflasyona girdi. Syriza'nın sosyal transferler ile ekonomiyi ayakta tutmak istemesi doğru bir teşhis. Ama kasada para olmayınca kreditörleri çukur kazdırıp kapatmak için borç vermeye ikna etmek kolay olmuyor. Euro bölgesinde çıkmanın da siyasi ve sosyal yönden farklı açmazları var.
YanıtlaSilHocam aynısının Türkiyelisini, öyle olduğunu belirtmeden inceleseniz/inceletseniz hep beraber :)
YanıtlaSilTabloların tamamını değerlendirdiğimizde Yunanistan'ın sorununun ciddi bir finansman sorunun yanısıra yapısal olduğunu söyleyebiliriz. 2014 senesinde AB ve IMF'nin zorladığı mali disiplin önlemlerini değerlendirme dışı bırakacak olursak, 2000'li yıllardan itibaren ülkenin yatırımlarını dış kaynaklarla finanse ettiği, bu yatırımların nitelik itibarıyla istihdam arttırıcı etkisinin bulunmadığı, dolayısıyla büyümenin de sadece tüketimden kaynaklandığı bunun da ispatlayıcı verilerinin Tasarruf/GSYH tablosundan rahatlıkla görülebildiği, dünya konjonktürüne bağlı olarak düşen enflasyona karşılık kitlelerin yanlış bir algılamayla tasarruf olgusunu tamamen terk ettikleri, yüksek kamu harcamalarını karşılamak zorunda olan hükümetin, iç ve dış piyasalardan artarak borçlandığı bunun da ülkenin cari açığını arttırdığı son yılda ise büyümedeki hızlı düşüşe rağmen cari açığın yüksek kalmaya devam etmesini, önceki yazılarınızda ifade ettiğiniz gibi ülke ekonomisinin Marshall/Lerner koşulunu sağlamadığını bir kez daha ispatladığı anlaşılmaktadır. Özetleyecek olursak,verdiğiniz tablolar bize "harç bitti yapı paydos" demektedir.
YanıtlaSilM.Bahadır Güral
ellerinize sağlık hocam.bir de bu grafiklerin hemen yanına bizim Türkiye'nin grafiklerini de ekleseydiniz durum daha açık ve net göz önüne gelirdi.
YanıtlaSilHocam eğer bir önceki msjım geldiyse bunu dikkate almayın.
YanıtlaSilÖncelikle bir kpss çalışanı ve ekonomi ilgilisi olarak yazılarınızın bana kattıklarından dolayı çok teşekkür ederim. Benim bir sorum olacak konuyla çok alakasız ama nerede sorabileceğimi bilemedim. Hocam şu an piyasada ki en çok satan iki soru bankasında yazan ama mantığıma bir türlü oturtamadığım bir nokta var. Sadece yanılıp yanılmadığımı yazabilirseniz çok sevinirim. LM yatıklaştıkça toplam talep dikleşir bilgisi var bu kitaplarda ama genişletici para politikası sonrası faizler düşecek ve gelir artacak dolayısıyla para talebinin hem faize hem de gelire duyarlılığı düşük olmalı gibi geliyor bana bu durumda da toplam talebin eğimiyle LM in eğimi arasında tam olarak ters yönlü bir ilişki olmuyor. Kendi mantığıma mı güvenmeliyim yoksa atladıgm birsey mi var biraz daha mı araştırayım. Değerli vaktinizi ayırabilirseniz cok memnun olurum. Bu soruyu sorduğum alakasız yer için tekrar özür dilerim.
Yunanistanın bu hale düşmesindeki en büyük sebeplerden biri Savaş Ekonomisine ağırlık verip bu yönde yatırımlarını hızlandırmasıdır. Bir tarafta yiyip içip gününü gün eden ikindi uykuları ile tembel bir millet,diğer tarafta politika yapanların harcamaları ve tasarrufların düşüklüğü bu hale getirdi.
YanıtlaSilYunanistan'daki krize sadece Yunanistan üzerinden bakarsanız hata etmiş olursunuz. Bu sadece Yunanistan'ın krizi değildir Avro bölgesinin krizidir. Bunu Avrupalı siyasetçiler ne kadar kabul etmeseler de bu gerçektir. Avro'nun işleyiş sistemi baştan hatalıdır. 1929 Büyük Buhran'ın benzerini Avrupa yaşamaktadır. O dönemki ABD'nin ekonomi modeli ile şu anki Avrupa'nın ekonomi modeli incelensin. Yunan Ekonomi bakanını Varoufakis The Global Minotaur kitabında açıklamış bu durumu katıldığı konferans ve söyleşilerde de bu konuya değiniyor zaman zaman internet üzerinden videoları var.
YanıtlaSilYunanları tembel olarak gören insanlar yanılıyorlar. Her yerde Yunanistandaki insanların tembelliği söyleniyor ama yapılan çalışmalar tam tersini gösteriyor. Yunanistan, Avrupa'da en fazla saat çalışan ülke konumunda. OECD araştırması da ülkelerin yıllara göre çalışma saatlerini vermiş inceleyebilir isteyenler. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım haksız yere kimseyi tembel ilan etmeyelim.
YanıtlaSilhttp://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetCode=ANHRS
Hocam merhaba bizim ekonomimizle benzerlikler olması hiç hoş değil..
YanıtlaSilBide şu yunanistan ile ilgili paylaştığınız 1980 itibari ile ilgili 7 veriyi gelişmiş 30 ülke ve yükselen 20 ekonomiyi bir arada toplayıp seçme butonu ile mesela amerikayı seçip o anda bu 7verisini görebilsek harika olur veya başka bir ülkeyi..
Yunanistan'nin eli kolu bagli para birligi nedeniyle. Esas sorun burada. Almanya gibi isci ucretlerini 2000'de ortak uzlasiyla dusurmus, teknoloji ver sermaye zengini bir ulkeyle ayni birlige girersen, onun kadar produktif olmak zorundasin. Yoksa zaman icinde orc icinde yuzer hale gelirsin, elinde tek silah kalir o da paranin degerini dusurmek ve enflasyon yaratarak borclarini reel bazda eritmek ve de ihracatini arttirmak . Ama bunu da yapamiyor, o yuzden tam caresiz.
YanıtlaSilTabii esas olarak Yunanistan bu birlige girmemeliydi, am girdikten sonra ona Almanya gibiymis gibi borc veren bankalar ikinci suclu. Ucuncu de dogru duzgun bir vergi toplama sistemi oturtamayan ve cok maliyetli erken emeklilige care bulamayan politikacilar ve onlari secen Yunan halki.
Selamlar,
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilVallahi bende bilmiyorum hocam ;) lakin;
YanıtlaSilBen üretim kaynakli olduğunu savunuyorum bir ekonomide uretim olmazsa olmaz sayin hocam. Üretim yoksa büyüme de yok. (Ulke 2008 den bu yana depresyonda).Büyüme yoksa yatirim yok yatirim yoksa üretim yok. Büyüme yoksa cari açık artar bunun sonucunda bütçe düşer bütçenin düşmesi devletin dış borc stogunu arttırir devletin dis borc stogunun artmasıyla ve bu yükümlülüğü yerine getirememesi durumunda cds , ülkenin borclanma maliyeti yükseliyor. Tabi tasarrufda gerekli cari acigin yukselme sebeplerinden birisi tasarruflarin düşük olmasi. Kisacasi uretim olduğu sürece ekonomi ayakta ekonomi ayaktaysa ülke yürür yoksa üretmeyen ekonomide ülke çöker ve dilencilik oynar. Bunun için sıfır sil baştan iyi bir mali politika sart ama ondan once imf recetesini onaylamasi şart. Talep doğrultusunda arzi gerçekleştirmez askeri ihtiyaclar , savunma , adalar, ege deniziyle ugrasmaktan ekonomiye üretime odaklan yunanistan.
Sevgi saygilarimla hocam. Sağolun.
Herşeyden önce sanırım temelini 1992-1993 yıllarında başlayan ve enflasyonu düşürmek için alınan para politikası tedbirlerinin etkisi anlamak gerek.Ülke 1992'den 2007'ye kadarki dönemde hep büyüme sağlamış. Ki 2007 Yunanistan'ın AB'ye kabul tarihi. Belli ki 92-98 arasında bütçe açığını kapatacak adımlar atılmış. 98'de enflasyon istenen seviyeye gelince ise bu bütçe kontrolü bırakılmış.BU hamleler sonrası sanırım 1994 sonrası gelen AB fonları ile belli ki parasal genişleme sağlanmış ve bu başta bütçe açığı için kullanılmış. Ancak, 1998 sonrası belli ki bu para piyasaya akmış ve yatırımın tasarrufa oranı arasındaki ilişki bozulmuş. Bu da büyümede büyük dalgalanmalara yol açmış ve 2005'de sinyal verip 2008'de (yani AB'ye girişten hemen sonra) tamamen durmuş.
YanıtlaSilBunların hepsi bana AB'ye girmenin Yunanistan'a yaramadığı ve ülkeye giren dış kaynağın kontrollü kullanılamadığını anlatıyor. Gelen sermaye yatırım olarak kullanılamamış ve cari açık artarken gelen sermaye yatırım olarak dönmemiş. Bu da yeni gelir yaratılamaması sonucu kamu borç stoğunu arttırmış. Ülkenin temel sorunu tasarruf eğiliminin bozulmuş olması ve yatırım gereksiniminin bu azalan tasarruf ile karşılanamayacak kadar büyük olması (ki aslında Türkiye'de benzer bir durumu sürdürmeye çalışıyor sanki...). 2014'de görülen büyüme artışı da tabii ki küçülmenin boyutlarındaki büyüklük nedeniyle oluşan küçük bir atışın bile etkisinin oransal olarak yüksek olmasından kaynaklı. Ayrıca 2013'de enflasyonun eksiye dönmesi de tüketim eğiliminin de durduğu ve yapılacak yatırımlar için yeni pazar yaratma imkanlarının azaldığını gösteriyor. Ki bu mevcut durumu daha da ağırlaştırıyor.
Bunların hepsinden benim çıkarımım bu. Sorun eldeki nakit varlığın yönetilememesi. İşin kötüsü şu an ellerinden nakit hiç bir varlık kalmamış durumda. Ancak, yatırım eğiliminin tasarruf eğiliminin altında kalması sayesinde elde kalan tasarrufların yeniden doğru yatırımlara yönlendirilmesi bu çıkmazdan belki de tek çıkış olarak gözüküyor.
Belli bir özsermaye ile yapılmayan yatırımların, borçlanmaların, harcamaların doğal sonucu. Diğer bütün grafikler, istatistikler teferruattır.(enflasyon,işsizlik,büyüme vsvs). Şu anda ne konuşuyoruz '' Yunanistan borcunu ödeyemiyor'' , işsizlik, enflasyon kimin umurunda.
YanıtlaSil80 li yıllara baktığımızda yüksek enflasyon oranlarına rağmen tasarrufların ne kadar yüksek olduğunu görmekteyiz. Bu Yunanistan Merkez Bankasının faiz oranlarını ne kadar doğru belirlediğini gösterdiğini düşünüyorum. Ancak Avrupa Birliğine girildikten sonra euro nun gücüyle birlikte düşük enflasyon ortaya çıkmış ancak faiz oranlarının Avrupa Birliği tarafından belirlenmesi faiz oranlarını düşürmüş ve Yunanlıların tasarruflarında da düşmeye yol açmış. Bu da zaman içerisinde yabancı yatırımcılara bağlılığı arttırarak musluğun biraz kısılması durumunda Yunanistanın büyümesinde düşüşe yol açmış.Bu açıdan baktığımızda Yunanlıların Avrupa Birliğine girmesi onların büyümesine olumsuz bir etki yaratmış gibi görünüyor.
YanıtlaSilZeus da, Jesus da, Tanrı da, Allah da ne Greece'i ne de dünyanın geri kalanını kurtarabilir artık!
YanıtlaSilPara icat edildi, mertlik bozuldu!
2008-2014 arasında negatif büyüme gerçekleşmiş ve 2012 den sonra negatif enflasyon görülmeye başlanmış.Büyüyememek bir ekonomideki beklentileri bitirir diye düşünüyorum.
YanıtlaSilBir kişi de yazmamış ki:
YanıtlaSilASIL SUÇLU KAPİTALİZM!
Yazıklar olsun!...
Aaa evet sosyalist ülkeler zenginliklerini nereye koyacaklarını bilemiyorlar.Asıl suçlu değer üretmeden,istaf ölçüsünde tüketenlerde ve bunu özendiren politikacılarda.Almanya'da kapitalist ama bakın dünyanın en müreffeh ülkelerinden birisi.
SilBuyurun öyleyse "Almanya'da kapitalist ama bakın dünyanın en müreffeh ülkelerinden birisi" diyen sayın Adsız!
SilToz pembe hayallerinizde yaşamaya devam ediniz:
SORU:
Hocam oncelikle yaziniz icin tesekkur ediyorum gayet guzel bir yazi olmus. Sormak istedigim bizim gibi gelismekte olan ekonomilere bizim kadar yabanci sermaye girisi olmusmu? Eger olduysa bunlarin ekonomik buyumeleri bizimkilerle kiyaslandiginda nasil bir durumdayiz ?
CEVAP 1:
Bakmak gerek. Ben Kore'ye baktım bizden fazla yabancı sermaye çekmiş ama büyümesini de katlayarak artırmış. O çektiği yabancı sermayeyle bugün gelişmiş ülke statüsüne çıkmış. Çünkü çektiği sermayeyi hep verimli alanlara, yeni yatırımlara yatırmış. Bizim gibi eldeki satmak veya inşaat yapmak için çekmemiş. (Mahfi Eğilmez)
CEVAP 2:
Mahfi Bey, iyi güzel de; Kore diye bir yer yok!
Kuzey Kore var, pis derler!
Güney Kore var, baş tacı ederler!
Hitit tarihi ile ilgili esaslı çalışmalarınız olduğuna göre tarihe meraklı olduğunuz aşikar.
Kore Savaşı diye bir savaş vardı bir zamanlar, siz o zaman daha çocukluğa adım atıyordunuz ama ilerleyen yıllarda mutlaka bilgi edinmişsinizdir.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya'nın nasıl demilitarize edildiğini hepimiz biliyoruz! "Sesini soluğunu çıkarma! Sen teknolojine bak, sermayenin kurallarına göre oyna ve bundan sonra bizle sürtüşme! Korkma, artık arkanda olacağız!" diyen bir ABD vardı, hâlâ var!
Kore Savaşı'ndan sonra aynı sözler bu kez baş tacı ettiğiniz "Güney" Kore için söylendi! İşte bu nedenle "Güney" Kore o kadar parlak! Mesela niye Çin, Rusya, "Kuzey" Kore veya Küba o kadar parlak değil acaba!
( Ek bilgi: SSCB'nin uyguladığı "köktenci" siyasi hamleleri eleştirip/eleştirmemek başka bir yazının konusu. Ama SSCB'deki biliminsanlarının özellikle 1950'lerin ikinci yarısından itibaren muazzam ilerleme kaydettiğini, fakat "sermayenin kurallarına göre" oynamayı reddedip, onurlarını yerle bir etmediklerini gayet iyi biliyoruz!
Acaba SSCB'yi bitiren temel etmen:
1. Kendi içindeki köhnemişliği miydi?
2. Yoksa "dışarıdan özgürlük getirdiği" müjdesini bas bas bağıran Rocky & Rambo kapitalizmi miydi?
Cevap: "2." ! )
Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki; oyunu "İngilitere + ABD'nin koyduğu kapitalist kurallara" göre oynarsanız bu dünyada at koşturabilirsiniz! Satya Nadella niye Microsoft'a veya Muhtar Kent niye Coca-Cola'ya CEO oldu acaba!
Yorumlara cevap yazıyorsunuz, objektif kalmaya özen gösterdiğinizi her fırsatta yineliyorsunuz, bari "kapitalizm" çemberinin dışına da çıkarak, tam teşeküllü bir cevap yazın. Bırakınız, ondan sonrasını okuyucu değerlendirsin!
Herşeyi "inovasyon" gibi cezbettiğini zannettiğimiz bir kelimenin tenceresinde karıştırıp "yapısal reform, yapısal reform, yapısal reform" diye ağlamak BİLE ne yazık ki "İngilitere + ABD'nin koyduğu kapitalist kurallara" göre geçerli!
Sıkıysa o kurallara karşı gelin bakalım size yapısal reform yaptırıyorlarmı!
Sıkıysa o kurallara karşı gelin bakalım size "eğitim reformu" yaptırıyorlarmı!
İşte her zaman olduğu gibi bu durumda da "siyaset" denen o mükemmel konsept devreye giriyor!
"Ekonomi" ile "siyaset"i birbirinden kopararak düşünmeye devam ettikçe daha çok su kaldırır bu tartışma...
Adres:
http://bit.ly/1GsDim2
Atatürk diye birisi var bilir misiniz? Bu sizin anlattığınız ABD'nin yerinde o zaman da İngiltere, Fransa vardı. Üstelik Osmanlı'dan devralınacak devasa boyutta borçlar vardı. Ve Türkiye hangi yapısal reformu yaptıysa o zaman yaptı. Kapitalizm o zaman çok daha vahşiydi. Emperyalizm de bundan aşağı değildi. Bana hikaye anlatmayın. Kendi tarihinizi okuyun biraz. Ve oradan yapısal reform neymiş, nasıl yapılırmış öğrenin.
SilPeki, en doğrusunu siz bilirsiniz!
SilSanki Osmanlı da, Atatürk de kapitalist değilmiş gibi!
Hocam acaba kapitalizm e ek kurallarla mı bu cumhuriyet in yapısal reformları yapıldı çünkü bana mantıksız gelen bir sürü mantıksızlık var bu ilk dönemde.
SilCumhuriyet'in kendisi bile yapısal reform. Koskoca bir ulusu bir padişahın kulları olmaktan çıkarmak başlı başına bir yapısal reform. Bugün tam tersine yapılan propagandaya karşın Türk tarihinin bu çapta yapabildiği başka yapısal reform yok. Tam tersine başta eğitim olmak üzere o reformları tersine çevirme çabası son hızıyla sürüyor.
SilKapitalizmin en üst aşaması olan emperyalizme karşı savaş vermiş olan Atatürk'ü kapitalist diye nitelemek ancak ve ancak Türklere özgü bir yaklaşım olabilir.
hocam türkiye ekonomisinin üretebilmesi için yapısal reformlar lazım eğitim sistemi vergi sistemi gibi. peki sanayinin gelişebilmesi adına bunları yapacak kişilere ciddi şekilde teşvik mi verilmeli yoksa devlet mi ilk olarak başlamalı? devlet işe el atarsa çok sıkıntı çıkabilir biliyorsunuz. bu sanayi atılımı devlet eliyle mi özel sektör eliyle mi olmalıdır sizce ve neden?
YanıtlaSilmahfi hocam şunu tespit ettim siz katılır mısınız bilemiyorum. yaklaşık 90 yıllık ülkemizde sol politikalar emeğe ücrete önem verirken sağ politikalar emekten ücretten ziyade kamu kurumlarını özelleştirerek ülkeye yol köprü baraj hastane gibi hizmetler yapmış ve her iki politika halk açısından kıyaslarsak halkımız genellikle sağ politikaları daha çok beğenmiş sanırım hizmetleri işçinin ücretinden çok yapılanları eliyle elleyip gözüyle gördükten sonra bu yönde düşünmüş diye düşünüyorum. ikincisi örneğin bir yol yapılacak sol kesim bu kanuna göre mi yapılıyor falan mı yapılıyor ihalelere fesat karıştırılıyor gibi konulara bakarken halkın baktığı bunlardan ziyade hizmet sonuç olarak olmuş mu olmamış mı buna bakıyor diye düşünüyorum.
YanıtlaSilHocam keşke grafikleri verip ülke adı vermeseydiniz. Çok daha objektif değerlendirme yapılırdı.
YanıtlaSilMahfi Hocam emeğinize sağlık. Hocam bu grafikleri tüm ülkeler için güncel olarak takip edebileceğimiz uluslararası bir kaynak tavsiye edebilir misiniz ?
YanıtlaSilSaygılarımla.
IMF'nin World Economic Outlook Database'inde yer alan verileri excel'e aktarıp grafikleri kendiniz üretmeniz gerekiyor.
SilMerhaba ;
YanıtlaSilGörülen o ki yatırımların bir bölümü dış finansmanla uzun seneler devam etmiş. 2008 özel bir yıl olmakla birlikte zaten süre gelen borç yükleri iyice artmış, yatırım yapanların yatırımdan kazandıkları düşünce paralarını çekmiş, işsizlik artmış ve insanların tüketimi azalmış durumda ( enflasyon düşmesi ). Kamu bunları dengelemek için iyice borçlanmış ve bir kısır döngüye girmiştir.
Bunun sebebi borçlanmaların çoğu ( tablolarda olmamasına rağmen bence önemli bir ayrıntı ) Türkiye'de de olduğu gibi "günü kurtarmak" için olmuş ve üretimde artış ve işsizlikte düşüş yaşanmamıştır.
İşin kabaca özeti taşıma suyla değirmen dönmemiş ve bu duruma gelinmiştir.
Nasıl çıkılacağı ise bence, bu Troika ile ilgili bu sert tutumdan vazgeçmek ya da en azından biraz daha yumuşatmak ( ancak politikacı verdiği sözler gereği bunu çok yapabilecek gibi durmuyor )
Bir şekilde üretime katkı yapacak yatırımları çekmek ( Yunanistanın belirsizliğini ve sol fikrin kamulaştırmayı savunduğu düşünülüerse çok mantıklı değil [yatırımcı açısından])
Yunanistana olan güvensizliği göstermek için yeterli olacak uzun vadede borçlanma faiz grafiği aşağıda mevcut.
http s://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c3/Long-term_interest_rates_%28eurozone%29.png
CT
-suçlu biriktirmeyip tuketen yunan halkı
YanıtlaSil-bu tuketimin yol açtığı cari açığı finanse eden hükümetler
-parasını ulke dışına çıkarıp yatırım yapan işadamı
Türkiye ile benzerlikler tedirgin edecek seviyede
Rakamlarda gosterilemeyecek seyler de var. Zaten rakamlara bakarken de dusunuyorum, EURO bolgesi icin cari acik hesaplamasi nasil yapiliyor acaba? Ayrica dis borc ic borc hesaplamasi EURO bolgesine gore mi yoksa EURO bolgesi disi icin mi hesaplaniyor? Aslinda Avrupa Birligi ciddi bir paradigma kaymasi olusturuyor genel iktisadi tanimlara gore. Hem birligi tek bir ulke olarak gorup, ayni zamanda bagimsiz bir ulke gibi hareket edebilmek kolay olmasa gerek. Zaten AB'ye uyelik sonrasi en cok tartisilan uretimin Almanya'ya kaymasi ve Yunanistan'in da aslinda ulke olarak ederi olmayan uygun kredi avantaji bocalamasinin sebebi. Belki de domino etkisi derken diger ulkelerin de bu paradigma kaymasina pek uyum saglamamis gorunmesinden bahsediyorlar. Yoksa kagit uzeri borclar silinir, yeniden yapilandirilir duzeltmesi pek zor degil. Ama hem 'milliyetci' davranip, hem de AB gibi bir olusumun icinde olmak sorunlarin cozumunu zorlastiriyor. Almanya da benzer sekilde 'benim borcum degil' diyerek denklemin diger tarafinda duruyor. Ama eger Yunanistan EURO bolgesinde kalip, sartlari yerine getirirse, Almanya ve Fransa bu yuku kaldirirsa, AB daha da butunlestirecek. Bu uyum surecine bakip, daha koalisyonu bile beceremeyen ulkemizin AB ile butunlesmesi icin de genel mantalitesini oldukca gelistirmesi gerektigi ortada.
YanıtlaSildışardan gelen parayı yemişler.Bi olaya benzetmek gerekirsede Borcu borçla kapatmışlar.En son alacak günü geldiğinde sonun başlangıcı olmuş.
YanıtlaSilTablolardan:
YanıtlaSilyatırım (↓) yapılmamış, tasarruf (↓) yapılmamış,
yatırım (↓) yapılmamış, tasarruf (↓) yapılmamış >> büyüme (↓) düşmüş,
büyüme (↓) düşmüş, yatırım (↓) yapılmamış >> işsizlik (↑) artmış,
yatırım (↓) yapılmamış, işsizlik (↑) artmış, >> enflasyon düşmüş (↓),
bütçe açığı (↑) artmış >> borç stoğu (↑) kontrolden çıkmış,
bütçe açığı (↑) artmış, borç stoğu (↑) kontrolden çıkmış >> cari açık 2000-2008 arası artmış (↑).
Özellikle 2000-2008 arası kötü giden ekonomik veriler ışığında yatırıma dönüşmeyen düşük tasarruflar oranları, kemer sıkma politakaları ve bütçe politası iyi uygulanamadığı için kontrolden çıkan borç ekonomiyi alt üst etmiş . Yeni hükümete "enkaz" devredilmiş. :)
Saygılar sevgiler hocam.
Burak
Hocam , birçok şey yazılabilir ancak ben Yunanistan için neden özellikle Avrupa ve Amerika'nın kayıtsız kaldığı hususunda birkaç kelamda bulunmak istiyor.
YanıtlaSilKriz dönemlerinde insanlar kapitalizmden fazlaca bahsetmeye başlarlar ve bunun pek iyi bir seçenek olmadığı hususunda mahalle ağzında bilgisizliklerle eleştirilerde bulunurlar. Böyle bir ortamda başa gelen Sosyalist bir parti elbette ki algı açısından insanlar üzerinde çok büyük efekte sahip olacaktır. Yunanistan'ın bariz bir şekilde bu işten sıyrılması ve işleri raylarına koyması durumunda insanların Kapitalizm ile Sosyalizm'i kıyaslaması kaçınılmaz olacak.Bu durum domino etkisi yaratır mı ? Yeni bir Fransız İhtilali gibi bir etki yaratıp, deva olarak görülüp Sosyalizm'in gerçekten çok kuvvetli bir alternatif olduğu özellikle kriz dönemlerinde , insanlarının mevcut sistemi sorgulaması hususunda da Yunanistan'ı gerçekten kurtarmak , külliyen sisteme zarar verebilir.
Bu benim kendi görüşümdür ve sizin de bu konuda görüşlerinizi engin bilgilerinizle talep ediyorum.
hocam merhaba.öncelikle yazılarınızla bizleri anlaşılabilir bir şekilde bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim.benim sorum; analitik düşünmemizi katkı sağlayabilecek, olayları ekonomik,sosyal,kültürel vs daha akılcı irdelememizi sağlamaya yardımcı olabilecek hangi kitapları önerirsiniz.ekonomiyle ilgili olması şart değil ya da yazar olarak yerli yabancı kimleri önerirsiniz
YanıtlaSilİLK ÖNCE ŞU REFERANSLARLA BAŞLAMANIZ İÇİN ISRAR EDİYORUZ:
SilKİTAP: Aylak Sınıfın Teorisi
Yazan: Thorstein Veblen (İktisatçı ve sosyolog)
Çevirenler: Zeynep Gültekin & Cumhur Atay
Yayınevi: Babil Yayınları (İstanbul)
KİTAP: Asrın Vebası: Narsisizm İlleti
Yazanlar: Jean M. Twenge (Psikoloji profesörü) & W. Keith Campbell (Psikoloji profesörü)
Çeviren: Özlem Yüksel
Yayınevi: Kaknüs Yayınları
Adres:
http://www.kaknus.com.tr/new/index.php?q=tr/node/851
KİTAP: "Borç" İlk 5000 Yıl
Yazan: David Graeber (Antropolog)
Çeviren: Muammer Pehlivan
Yayınevi: Everest Yayınları
Adres:
http://www.everestyayinlari.com/tr/kitap.asp?id=1454
KİTAP: Karakter Aşınması “Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri”
Yazan: Richard Sennett (Sosyolog)
Çeviren: Barış Yıldırım
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Adres:
http://bit.ly/1CkYv08
KİTAP: İşletme Hastalığına Tutulmuş Toplum "İşletme İdeolojisi, Yönetsel İktidar ve Toplumsal Taciz"
Yazan: Vincent de Gaulejac (Klinik sosyolog)
Çeviren: Özge Erbek
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Adres:
http://bit.ly/1dX0lOW
KİTAP 2: Prekarya “Yeni Tehlikeli Sınıf”
Yazan: Guy Standing (Çalışma ekonomisi ve istihdam politikaları üzerinde uzman iktisatçı)
Çeviren: Ergin Bulut
Yayınevi: İletişim Yayınları
Adres:
http://bit.ly/1LmQPD2
KİTAP: "Ne Ders Olsa Veririz" Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü
Yazanlar:
Aslı Vatansever (İstanbul Doğuş Ünv. İnsan ve Toplum biriminde yardımcı doçent)
Merâl Yalçın (Abant İzzet Baysal Ünv. Sosyal Psikoloji bölümünde yardımcı doçent)
Yayınevi: İletişim Yayınları
Adres:
http://bit.ly/1SApX3z
KİTAP: Küresel Çarkın Dışında Kalanlar “Tüketim Toplumundaki Yeni Fakirlik”
Yazan: Kathrin Hartmann (Gazeteci)
Çeviren: Etem Levent Bakaç
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Adres:
http://bit.ly/1LrQ7Bh
önerileriniz için teşekkürler
SilTeşekkür ederiz hocam, keyifli bir çalışma oldu :).
YanıtlaSilHocam bu grafiklerden açık ve net bir şekilde benim gördüğüm, üretmeyen, katma değer yaratmayan, üstelik yaratmadığı gibi daha fazlasını harcayan toplumun genel olarak kronik sonucu bu veriler bence.
YanıtlaSilFatmagül'ün suçu ne? sorusuna özetle cevap vermeye çalıştınız.
YanıtlaSilPeki şimdi Fatmagül nasıl kurtulur? sorusuna da tecrübenizi konuşturarak bir cevap yazarsınız umarız (?)
Siz "Bana ne! Ben mi söyledim onlara ödeyemeyeceğiniz yükün altına girin diye! Ne hâlleri varsa görsünler, çok da tın!" yaklaşımına sahip bir iktisatçıya benzemiyorsunuz...
Doğru saptama. Yakında yazarım.
SilHocam,
YanıtlaSil...eldeki verileri doğru analiz ederek daha doğru ve daha sonuçlara varmayı kolaylaştırabilir.
Galiba 've daha'yı çıkarmanız gerekiyor.
...en fazla dikkatimi çekeni Hakan Eryalman’ın yorumu oldu.
yorumu: 'y' harfindeki kalın sekmeyi galiba kaldırmanız gerekiyor.
Saygılarımla
Düzelttim, çok teşekkür ederim.
SilHocam; Para Birliğinin yarattığı Sıkıntılar önümüzdeki dönemde başka üye ülkeleri kapsayacak şekilde genişleyecektir. Bu bakımdan yukarıda konsolide Euro muhafaza edilerek, Avrupa birliği merkez Bankası'na tabi her ülkenin kendi euro sunu basması kaçınılmaz olacaktır. Zaten şuan üç aşağı beş yukarı Euro=DM, tek fark ülkeler para basamıyor. Yunanlılar Yunan Euro su basıp, kısa vadede Turizm gelirlerini arttırmaya Yönelik hamleler yaparsa hem geçici istihdamla işsizliğe çözüm bulur hemde Turizmle gelen parayı bozulan cari dengeyi düzeltmeye Yönelik adın atabilir ama bunun için birlikten ayrılmadan para basılabilmesine imkan veren düzenlemelerin yapılması Şart ki birlik önümüzdeki dönemde bir arada kalmayı sağlayabilmek için bunu yapmak zorunda kalacak bence. Tabii bu durumda Yunanlılar birden felaket bir enflasyonla karşı karşıya kalacaklar ama ne yapalım kapitalizm kötü.
YanıtlaSilBREAKING NEWS:
YanıtlaSilPINK FLOYD'UN GİTARİSTİ DAVID GILMOUR, SOLO ALBÜMÜNÜ EYLÜL'DE ÇIKARIYOR!
İSMİ: "RATTLE THAT LOCK"
İşte o albümden iki tadımlık:
1. Girl with a Yellow Dress
2. Boots on the Ground
1:29:30'a getirirseniz dinleyebilirsiniz:
http://floydpodcast.com/by-numbers/
Ve bir talebi var:
Eğer Ahmet Mahfi Eğilmez, Eylül'de çıkaracağı Mikro Ekonomi kitabını imzalayıp kendisine gönderirse, Gilmour da İstanbul, Ankara ve Diyarbakır'da konser verecekmiş...
*
Pink Floyd'un daha önce yayınlanmamış eseri:
"The Sound of Change" (1968)
https://www.youtube.com/watch?v=-_4xFV2xUek
Hocam, adamcağız cevabınızı bekliyor?
SilSİLİKON VADİSİ HIRSIZ!
YanıtlaSilRoger Waters, 3 Mayıs'da Rolling Stone dergisinde yayınlanan söyleşisinde dijital müzik yayınlarıyla müzik dünyasını yeniden şekillendirmeye çalışan Silikon Vadisi'ni "dolandırıcı ve hırsız" olmakla suçladı. Söyleşide Waters, neredeyse bedava olan müzikle sanatçının gelişiminin zorluğuna dikkat çekti. Waters, Pink Floyd'un bir araya gelmesinin söz konusu olmadığını da belirtti.
"1983 yerine 1943 yılında doğmuş olmaktan dolayı kendimi olağanüstü şanslı sayıyorum!" diyen Waters, "O zamanlar (1960 ve 70'ler) bir müzik sektörü vardı ve henüz Silikon Vadisi tarafından ele geçirilmemişti! Neticede yazabilecek, kayıt yapabilecek ve insanlara çalabilecek kadar kazanıyordunuz. Bu dolandırıcı ve hırsız çetesinin kendilerini yaratıcı insanlarla potansiyel dinleyicileri arasına sızıp yarattıkları her kuruşu çalmadan önceki bir dönemdi!" şeklinde konuşuyor.
Waters bu söylemiyle, kullanımı gittikçe artan "Spotify" ve benzeri kataloglar üzerinden hizmet veren şirketler aleyhinde olan sanatçı grubuna katılmış oldu. Tartışmanın ana noktası bu müzik yayını yapan merkezlerin kendi gelirlerini reklam ve üyelikleriyle artırdıkları halde sanatçılara çok düşük miktarda ödeme yapmalarından kaynaklanıyor. Talking Heads'den David Byrne kendi eleştirisinde "Bu şirketlerin mantığına göre şu anda yaptıkları çok küçük ödemeler ancak sistemlerini çok büyük kitlelerin kullanmasıyla artabiliyor."
Pink Floyd davulcusu Nick Mason'da U2'nun son albümü Songs of Innocence'ın dağıtımını Apple'a vermesini çok yanlış bulmuş. "Bakınız; U2 büyük bir grup ve Bono çok özel biri, bu yüzden bu U2 karşıtı bir söylem değil" diyerek, "Fakat bu, 21. yüzyıldaki müziğin durumu hakkında hayati bir görüşün altını çizdi. Ayrıca başka bir ilginç nokta da Apple'ın bundan dolayı herhangi bir bedel ödemiyor olması. Kimse onları suçlamıyor. Apple yıllar boyu çok büyük işler yaptı, fakat müziğin değersizleşmesinde de büyük payları var!"
4 Mayıs 2015
http://pinkfloydturk.net/2015/05/04/roger-waters-silikon-vadisi-hirsiz/
Yunanistan da söz konusu durumla karşılaşılmasının temel 3 sebebi var diğerleri sonuç. İlk olarak Yunan ekonomisindeki yatırım-tasarruf oranlarının sürekli düşmesine rağmen yatırımlardaki düşüşün daha düşük seviyede olması bizi borçlanmayla yatırımların finanse edildiği sonucuna götürür ki bu borçlanmaların sürekli maliyeti arttığından giderek daha kötü bir tabloya götürmekle kalmayıp dışa bağımlılığında sürekli artmasıdır.İkinci sebep ise Yunanistan'ın AB girmek gibi bir hata yapmış olmasıdır. Çünkü AB girişle birlikte kendi para politikasını gerektiği gibi uygulayamamaktadır.Son sebep ise yatırımların etkin olarak kullanılamamasıdır. Bunu ise büyüme grafiğinde görmekteyiz
YanıtlaSilBu yazıma yapılan yorumlara tek tek yanıt vermiyorum çünkü zaten çoğunu yazıya monte ettim. Herkese teşekkür ederim. Bu yazı adeta bir ekonomik analiz dersi gibi oldu. Ben moderatörlük yapmış oldum ve hep birlikte bir değerlendirme gerçekleştirdik.
YanıtlaSilNe garip:
YanıtlaSilKazanmak insanlara yetmiyor, diğerlerinin kaybettiğini de görmek istiyor!
Gore Vidal
1925-2012
TÜRKİYE'YE
YanıtlaSilVE
İKTİSATÇILARA UYARI!
Son 10 yılda Vestel'in veya Arçelik'in veya BSH'nin tesisleri haricinde üretim yapan fabrika açılmadı!
İnşaat sektörü kendisine sınırlı bir iş gücü yarattı, o kadar!
Halbuki her sene en az yukarıdaki markaların fabrikaları büyüklüğünde insan çalıştıracak birer fabrika açılmalıydı, ki bu da işsizliğe derman olamazdı!
Aynaya bakmayan Türkiye:
Üretemediğinin farkında değil!
Rusya'ya meyve-sebze,
Avrupa'ya otomotiv yedek parça,
Herkese turizm pazarlıyoruz ama;
Yılda 15 savaş uçağı, 100 tank alsak elimizdeki para bitiyor!
Daha fazla üretim yapıp, ihraç etmemiz şart!
Ancak ihracatta çok fazla gelir getirecek, yani 'yükte hafif, pahada ağır' kalemlerimiz sınırlı!
Bir yandan da 'genç bir nüfusa sahibiz' diye övünüyoruz;
Resmi rakamlar da bile gençler arasında işzsizlik %20'lerde!
Bu durumda 'resmi olarak' bir ekonomik krizimiz yok!!!
Eğer bir de ekonomik krizin göbeğine;
Hükümet kurma krizi ile dalacak olursak,
İşsizlik; kronik kaderimiz olacak!
Zira:
Bu şartlarda ne yeni işyerleri açılır!
Ne de iş imkânları oluşur!
Sanırım işsizliğin tek çaresi:
Bir milletvekili çocuğu olmak!
Onlar da burada ne yazıyor,
Ne de okuyorlar!
https://eksisozluk.com/entry/52369297
"UZUN" ÇALIŞMA SÜRELERİ,
"DÜŞÜK ÜCRET" DAYATMASI,
"GÜVENCESİZ" ÇALIŞMA;
TÜRKİYE'DE İŞSİZLİĞİ BESLİYOR!
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ORANI: %17,5 !
İŞSİZ SAYISI: 5 MİLYON 519 BİN !
KADINLARDA GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ORANI: %25,8 !
YÜKSEKÖĞRETİM MEZUNU KADINLARIN %27'Sİ, ERKEKLERİN %22'Sİ 1 YILDAN UZUN SÜREDİR İŞSİZ !
GENÇLERDE İŞSİZLİK: %30'U GEÇMEK ÜZERE !
HER ÜÇ İŞSİZDEN BİRİ; "GEÇİÇİ BİR İŞTE ÇALIŞTIĞI İÇİN" İŞSİZ KALDI !
"YENİ İŞSİZLERİN" YARISINDAN ÇOĞU; ÜNİVERSİTE MEZUNU !
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan İşgücü Anketi Mart 2015 dönem sonuçlarını değerlendirdi:
1.
Resmi işsizlik oranı yüzde 10,6 ile geçtiğimiz yılın 0,9 puan üzerinde gerçekleşti. Tarımdışı işsizlik oranı ise % 12,6 oldu. Geçtiğimiz yılın aynı dönemi için bu oran % 11,6 seviyesindeydi. Resmi işsiz sayısı yeni seriye göre geçen yılın aynı dönemine göre 322 bin kişilik artış göstererek 3 milyon 69 bine ulaştı. Buna karşın mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik rakamları bir önceki aya göre 0,2 puan azalış gösterdi. İşsiz sayısı kriz öncesi 2008 Mart dönemine göre 843 bin kişi artmış durumda.
2.
Mart 2015 döneminde resmi işsizlere, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar da (umutsuzlar ve diğer) dâhil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 17,5, işsiz sayısı da 5 milyon 519 bin kişi olarak gerçekleşti. İşinden memnun olmayan ya da daha fazla çalışmak istediği halde düzgün işler bulamadığı için çaresiz kısa süreli işler yapanlar (eksik ve yetersiz istihdam edilenler) ilave edildiğinde işsizler, gizli işsizler ve çaresizlerin toplam sayısı 6 milyon 568 bin kişi oldu. Bunların geniş işgücü içindeki payı ise % 20,9 olarak gerçekleşti.
3.
Kadınlar için resmi işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,9 puan artarak % 12,9 olarak gerçekleşti. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı ise % 25,8 oldu. Tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 17,2 olarak gerçekleşti.
4.
Geçici bir işte çalışıp iş bittiği için işsiz kalanlar toplam işsizler arasında en ağırlıklı kesimi oluşturdu. Toplam işsizlerin yüzde 34’ü yani 1 milyon 50 bini geçici işlerde çalışıp iş bittiği için işsiz kalanlar. Yeni işsizlerin (1-2 aydır iş arayanların) içinde geçici bir işte çalışıp, iş bittiği için işsiz kalanların sayısı 397 bin. Yeni işsizlerin 158 bini ise işten çıkartıldığı için işsiz kalanlar.
(...)
5.
YanıtlaSilYükseköğretim mezunları arasında işsiz sayısı bir önceki senenin aynı dönemine göre 170 bin kişi fazla. Bu işsiz ordusuna 170 bin yeni üniversite mezununun katıldığını gösteriyor. İşsizlikteki toplam artışın yüzde 53’ü yükseköğretim mezunu işsizlerin sayısındaki artıştan kaynaklanıyor. Yükseköğretim mezunu resmi işsiz sayısı 648 bin kişi, resmi işsizlik oranı ise yüzde 10,7. Buna karşın yükseköğretim mezunu kadınlar için bu oran yüzde 15,8 seviyesinde. Yükseköğretim mezunu kadın işsizlerin sayısı ise geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 110 bin kişi arttı. Yükseköğretim mezunu kadınların % 27’si, erkeklerin ise %22’si 1 yıldan uzun süredir işsiz.
6.
Gençler için (15-24 yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı resmi genç işsizlik oranı olan % 18,6 rakamının yaklaşık 10,5 puan üzerinde yüzde 29,2 seviyesinde gerçekleşti.
7.
TÜİK yeni serisinde daha önceki seride olan ve anket soru formunda yer alan işin sürekliliği ile ilgili verileri dinamik sorgulamadan çıkartmıştır. Geçici çalışanların sayısındaki gelişim istihdamın niteliği açısından son derece önemli bir değişkendir. Bu verinin web sitesinde ve dinamik sorgulamada artık paylaşılmaması, daha önce kolayca ulaşılan bir bilgiye ulaşmak için bürokratik süreçlere başvurulması zorunluluğu getirilmesi büyük bir eksikliktir.
SONUÇ ve ACİLEN YAPILMASI GEREKENLER:
TÜİK İşgücü Anketi Mart 2015 dönemi verilerine göre işsizlik hem görünen hem görünmeyen boyutlarıyla tehlike sinyalleri vermeye devam etmektedir. Bu tehlike gençler, kadınlar, geçici çalışanlar açısından ciddi boyutlardadır. Gelecek dönem açısından uzun çalışma süreleri, düşük ücret dayatması, taşeronluk, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması temelinde şekillenen istihdam politikaları terk edilmezse güvencesiz-geçici çalışanların, eğitimli işgücünün ve kadınların istihdamda yaşadığı problemlerin ve istihdam alanındaki krizin süreceği görülmektedir.
Türkiye haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu, gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan geçmektedir. 7 Haziran 2015 seçimlerinde, işsizlik verilerindeki artışı, istihdam yapısının niteliğini bozarak, yani yoğun çalışma koşulları altında, daha esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırarak durdurmanın reçetelerini topluma sunan bir siyasal anlayış kaybetmiştir. Ucuz işgücü için, taşeron çalışmayı yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını fona devrederek ortadan kaldırmayı, kölelik bürolarını hayata geçirmeyi hedefleyen, AKP ürünü olan ve emek örgütlerinin talepleri yok sayılarak hazırlanan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi artık rafa kaldırılmalıdır.
(...)
İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu anlayışa karşı emeğin taleplerini gündemine alan bir anlayışla çıkılmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de, Ermenek’te ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir. İşsizlikle gerçek mücadele için;
YanıtlaSil1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
5. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.
6. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.
7. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
8. Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
16 Haziran 2015
http://www.disk.org.tr/2015/06/uzun-calisma-sureleri-dusuk-ucret-dayatmasi-ve-guvencesiz-calisma-issizligi-besliyor/
AKP döneminde gerçekleşmiştir.
YanıtlaSilHocam bunu birisinin yazması gerekiyordu...
Sayın Adsız 20.06.2015 23:16 katkınız için teşekkür ederim. Söylediklerinize ek olarak, ithalat masraflarını arttırmak adına, bazı ithal kalemleri tek bir gümrükten geçme şartı konulur. O gümrük te örneğin Konya' da olur. Bu tarz yöntemler de var.
YanıtlaSilBir de paralel ithalat diye bir şey var, bizi zora sokan.Yanlış anlaşılmasın Pensilvanya'dan yapılan ithalat anlamında değil. Örneğin İthal elektronik eşyanın Türkiye'de satılabilmesi için servis ayağının kurulması gerekiyor. Bu şart atlatılmak için Türkiye'deki bir servisle anlaşma yapılıyor. Bu şart sağlanmış gibi gözüküyor ama bu serviste bakım onarım yapılmıyor. Tamir için gönderilmiş cihazlar çok uzun süre bekletiliyor, ya kullanıcı hatası denilerek geri gönderiliyor, ya da fahiş servis fiyatı çıkarılıyor. Kullanıcı da bunu ödeyeceğime, yenisi alırım daha iyi diyor.
Görüyorsunuz ithalatçının da yan kısa yolları var. Bu durum siyasetçiler tarafından da bürokratlar tarafından da bilinmiyor mu? Bilmemeleri, görmemeleri mümkün değil.
Biz malız, aklımız yok dediğimiz de ne oluyor biliyor musun? Bu duruma neden olanları unutup, görmezden gelip, suçu bu halka atmış oluyorsun. Sen biliyorsun bunun böyle olmadığını ama, seni okuyanlar farkına varmadan bilinçaltlarına "biz adam olmayız" deyip, davayı kapatmış oluyorlar. Çünkü suçlu bulundu, yargı verildi, biz adam olmayız.
Bir de kurgumuza şunu da eklemeliyiz. üretimimize zarar veren, engelleyen ithalattan öyle bir korunma yöntemleri geliştireceksin ki, karşı taraf tarafından aynı uygulamaların sana uygulanmasına neden olmayacaksın. Katı, göze batan bir uygulama devreye sokarsın, 1 birim ithalatı engellersin, bir de bakmışsın bu süreçte 2 birim ihracattan olmuşsun.
Saygılarımla,
Not: Artık yazım kurallarına daha çok dikkat ediyorum, bildiğimce. Tüik'ten katılan değerli bir yorumcumuzdan sonra, TDK'dan aramıza katılan değerli bir yorumcumuz oldu. Bilmiyorum Mahfi Bey, ilk başlarda böylesine zengin bir blog olacağını, insanlara katma değer katacağını düşünmüş müydü?
Başkasının parasıyla hayal içinde yaşayan bok içinde ölürmüş.Saygilar.
YanıtlaSilGrafiklere göre;
YanıtlaSil1-)Yatırım ve tasarrufların GSYH’deki payı yıllar itibariyle düşüş eğiliminde
2-)Büyüme yıllar itibariyle dalgalı seyir halinde olmakla birlikte 2009-2014 yılları arasında ekonomide küçülme gerçekleşmiştir.
3-) Yıllar itibariyle süre gelen GSYH’deki düşüşle birlikte istihdamda azalma görülmekte ve işsizlik oranlarında artış gerçekleşmiştir.
4-)Ekonomisi büyüyemeyen ülkede harcama yetersizliği nedeniyle deflasyon görülmektedir.
5-)Son 34 yıl bütçe açığı veren ülke kaynakları verimsiz kullanılmaktadır. Buna ek olarak bütçe açığının en çok arttığı dönemler büyümenin en düşük olduğu dönemler olarak göze çarpmaktadır.
6-)Kamu borç stoku yıllar itibariyle artmakta olup, kamu kaynaklarının verimsiz kullanıldığı, yapısal reformların geciktirildiği düşünülmektedir.
7-)Cari açık son 10 yıldır artış eğiliminde.
Oncelikle bunu bir cinayet olay yeri analizi degil, intihar mektubu incelemesi ya da otopsi raporu olarak gördugumu söyleyeyim.
YanıtlaSilBu davayi cözmek icin 2007 ve öncesine odaklanmamiz gerekiyor. Cunku 2007 öncesi sebep, 2007 sonrasi yasananlar ise sonuctur.
1) Yatirimlar devam ediyor ancak tasarruf 2000'li yillarda gelen dis finansman bolluguyla beraber erimeye basliyor.
2) Buyume 2007'ye kadar sinyal vermiyor cunku finansman bir sekilde bulunmus. Problemler biriklmeye basliyor ama buyume devam ediyor. 2007 sonrasi olanlar ise sebep degil, sonuc.
3) Issizlik de ayni sekilde. 2007-2008'e kadar olan dönem alarm zilleri calmiyor. 2008'den sonra bakip "issizlik cok artmis" demek kolay. Halbuki hastamiz 2008'den itibaren toksik maddenin etkisinde.
4) 2008'e kadar yine hicbir sorun gorunmuyor. 2008 global finansal kriz öncesi faiz orani ortaminda alisilmamis oranlar degil. Daha sonra olanlar ise sonuc. Sonuc, analizimiz cercevesinde bizim ilgimizi cekmiyor cunku hastanin öldugunu ya da agir yarali oldugunu zaten biliyoruz.
5) 2000'li yillarda yeniden artmaya baslayan butce acigi elimizdeki en buyuk ipuclarindan biri. Demek Yunanistan, gelen kolay paraya kanarak cari acigi kucultmek yerine (7) tasarrufunu azaltip (1) borc yukunu artirma yoluna gitmis (6). Bunu bir kenara koyalim.
6) Kamu borc yuku artiyor. Fakat aslinda sikinti bu degil. 2000-2007 dönemine bakarsak asil sikinti su ki, kamu borc yuku AZALMIYOR. Yunanistan, kendini Avrupa'nin iyi nispeten iyi isleyen ekonomileri ile bir görup eline gecirdigi her dis finansman firsatini kisa vadeli yatirimlar icin kullanmis belli ki. Para dogrudan yatirim, uzun vadeli özel sektor kredisi ya da devlet borclanmasi seklinde bir seklilde gelmesine ragmen yeterli ve gerekli ekonomik kalkinma saglanmamis. Benzer sekilde, 2008'den sonra gördugumuz ziplama ise artan borc yukunun ve kuculen ekonominin bir sonucu.
7) Cari acik henuz 2004 yilina kadar döndurulebilir (azaltilabilir anlaminda) seviyelerdeyken Yunanistan kuresel para bollugu sebebiyle vites artirmis ve en sonunda duvara carpmis.
Sonuc olarak, elimizdeki sebep ve sonuclari iyice ayikladigimiz zaman Yunanistan'in surdurulebilir olmadigi belli olan dis finansman kaynaklarini yillarca uretime degil tuketime yönlendirerek duvara tosladigini görmek zor degil. Burada "Yunanlilar yan gelip yatiyor" demek cok kolay ama isin aslina bakinca krizin altinda surdurulebilir olmayan bir ekonomik kalkinma modeli (ekonomik buyume vs ekonomik kalkinma), yanlis tesvik sistemleri (sanayi yatirimi olmayan) ve kisa vadeli populist politikalar (2008'den sonrasi icin konusmak kolay) oldugunu söyleyebiliriz.
Bu calismanin bir sonraki adimi olarak bu grafikleri 2006-2007 yillarina kadar alip Turkiye'nin 2014-2015 yilina kadar olan grafikleri ile örtusturup benzer ve farkli noktalari incelemeye sunabilirsiniz. Bircok parametrede ilginc benzerlikler olacagina inaniyorum.
Yunanistan'ın tek çıkış yolu yapısal reform mudur sizce hocam? Ve bu interaktif yaziniz için çok teşekkür ederiz.
YanıtlaSilhocam öncelikle analiz için teşekkürler bahsettiğiniz yapısal reformlar için neleri örneklendirebilirisniz?
YanıtlaSilBatı, Yunanistan'a artık seni finanse etmeyeceğim çünkü senin stratejik önemin azaldı, Türkiye tehdit olmaktan çıktı dolayısıyla artık kendine çeki düzen ver dedi. Olay budur.
YanıtlaSilHocam bu verilerle bu analiz doğru olabilir ama eksik. Yunanistan'ın merkez ülkelerle (Almanya, Fransa, özellikle birincisi) rekabet kapasitesi dikkate alınmadan yapılacak her analiz eksiktir. Reel döviz kurlarını dikkate almadan Yunanistan'ın neden bu duruma düştüğünü tam olarak anlamak mümkün değildir. Sanayisi zayıf bir ülkenin, yatırım ve dış ticaret maliyetleri giderek aleyhine artarken dengeyi bulması imkansıza yakındır. World Econ Outlook'a bakın son yıllarda Fransa bile zorlanıyor.
YanıtlaSilhocam, yunanistanın uzun yıllardır vermiş olduğunuz grafiklerde de açıkça görüldüğü üzere iktisadi yükü daha çok kamu tabanı üzerine almış olduğundan ötürü ve kamu kaynak dağılımlarının çok çarpık ve düşük prodüktiviteye sahip olması, makro iktisadi bazda sermaye dağılım mobilizasyonlarının çok kalitesiz oluşu, yüksek emeklilik ücretleri ve bunun tüketimi de körüklemesi fakat bu taleplerin daha çok dış dünyanın tasarruflarının ithal edilerek arz açıklarının kompanse edilmesinin tercih edilmesi, tüm bu olumsuz makro iktisadi etkenlere ek olarak Euro 'ya geçilmesi ve bu nedenle de 1- değerli para biriminin kullanılmaya başlanmasıyla satın alma paritesi giderek yükseldi ve tüketim hızla palazlandı. 2- daha değerli para düşük faizle dağıtıldığı için de daha önceleri ortalama bazda % 12 lik oranlarla borçlanabilen bir Yunanistan gitti yerine birden % 3 ile borçlanabilen bir Yunanistan ortaya çıktı a.b nimeti olarak tabii. 3-kolay para ve küresel düzeydeki genleşen finansal sermaye etkisiyle de bilhassa da kamu ekonomisinde bütçe açıkları zorlanmadan finanse edildi ve özellikle de yunan bankaları alman ve Fransız bankalarından yoğun olarak aldıkları fonları hem tüketim patlamasının finansmanında hem de yüksek kamu borçlanma gereksinimlerinde kullandılar ve resmen finanse edildiği sürece sorun yok anlayışı güçlendi ki; bu yüzden de kamu maliyesinde bütçe disiplini hızla bozuldu ve ayrıca da ihtiyatlı maliye politikaları benimsenmedi, kamusal iktisadi stabilitellik kaybedildi. 4-içeride kredibilitesi düşük şahıslara ve işletmelere yüksek kredibilitesi varmış gibi çok ucuz maliyetli fonlar dağıtıldı ve bankacılık sistemi bilançolarını kesinlikle iyi yönetemedi ve aktif varlık kaliteleri giderek bozuldu ve toksik varlık stokları büyüdü.5- sabit sermaye yatırımlarının düşük tasarruf yaratma kapasitesi de yine genel ulusal tasarrufları aşağıya çekmiş görünüyor. tasarrufların tüketime dönüşümü yatırıma dönüşüme nazaran çok daha yüksek olması da bu sonucu doğurmuş olabilir. 6- ancak başta almanya ve fransa olmak üzere Yunanistan gibi bir iktisadi yapıya bol keseden fonları dağıtan ülkelerin de bana göre bu sonuçta rolleri vardır. zira: bu ülkelerdeki finansal sistem, kendi iç piyasalarında tüketimin nispeten az olması nedeniyle aktifleştiremedikleri büyük fon stoklarını Yunanistan gibi tüketim yönü güçlü ancak tasarruf oranları yetersiz olan bir ekonomik yapıya doğru yoğun biçimde aktifleştirerek bilançolarını dışarıdan gelecek büyük fon talepleri doğrultusunda şişirmeye çalışmışlardır. bu mali politika da, oluşturulan balonların patlatılmasıyla yerle yeksan hale gelmiş ve büyük bir ödemeler krizine sebebiyet vermiştir. tabi yunan ekonomisinde zayıf halka kamu olunca da devlet büyük bir çıkmazla karşı karşıya kalmıştır. aslında sorun küresel boyuttadır. zira: artık kapitalist sistemde çok aşırı bir finansal genleşme mevcuttur ve finansal sistem kendi ürettiği aşırı sermayeyi absorbe edememektedir... bana göre küresel boyutta yepyeni bir iktisadi teorem geliştirilmeli ve yeni bir iktisat tabanı kurulmalıdır!... mesela; bilgi ekonomisine geçiş yapılabilir fakat ekonomilerin bir an önce finansal yükümlülüklerini çok daha makul seviyelere çekmeleriyle bu mümkün olabilir görünüyor...
YanıtlaSil