Rekabetçi Kur

TL’nin yabancı paralar karşısındaki kayıpları uzunca bir süredir görülmekle birlikte son dönemde risklerdeki artış da hızlandığı için kayıplar daha da hızlandı. TCMB ve kamu bankalarını yönlendiren hükümet, faiz artışı yapmayarak kuru denetlemek için piyasaya milyarlarca dolarlık satış yaptı. Böylece piyasada doları bollaştırarak kuru düşürmeyi amaçladılar. Ama evdeki hesaplar piyasaya uymadı. Çünkü bu dönemde sosyal, siyasal sıkıntılar, dış politikada sorunlar ve jeopolitik riskler arttı. Böyle bir dönemde ekonomi politikası yönünden yapılacak şey faizi artırarak yola çıkmaktı. Ne var ki faizi ekonomi bilimi dışında bir konuma taşıyınca bu imkân da kalmadı.  

İşte tam o sıralarda ‘rekabetçi kur’ diye bir söylem atıldı ortaya. Rekabetçi kur ihracatçıların ortaya attığı bir yaklaşım ve ‘bir ülkenin para birimi yabancı paralara karşı değer kaybederse o ülkenin ihracatı artar’ şeklinde özetlenebilecek bir ekonomi hipotezine dayanıyor. Ekonominin en iyi bilinen hipotezlerinden birisi paranın dış değeriyle dış ticaret arasındaki ilişkiyi ortaya koyan yaklaşımdır. Ülke parası yabancı paralara karşı değer kaybederse ihracat ucuz hale geleceği için artar, ithalat ise pahalı hale geleceği için azalır. Doğru bir hipotezdir bu. Ama her hipotez, altındaki varsayımlar ve çevrelendiği koşullarla ele alınıp değerlendirilmelidir. Aksi takdirde hipotezlikten çıkar, slogan haline dönüşür. Bu hipotezi gerçek yaşama uygularken yanıtlamamız gereken sorular vardır. Bunların en önemli ikisini şöylece özetleyebiliriz: (1) İhracat yaptığımız ülkelerin ekonomik durumu, bizim mallarımıza ek talep artışı gösterecek durumda mıdır? İhraç malları ve ithal malları açısından Marshall – Lerner koşulu mevcut mudur?[i]  Bu soruların yanıtlarına bakmadan paranın dış değer kaybının ihracatı artırıp ithalatı düşüreceğini söylemek doğru olmaz.  

Aşağıdaki grafik Türkiye’nin ihracatıyla (mavi) yıllık ortalama USD/TL kuru değişimi (yeşil) arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor (Kaynak: İhracat verileri için TÜİK dış ticaret istatistikleri, USD/TL kuru için TCMB döviz kuru istatistikleri.)

Grafik bize USD/TL kurunun sabit bir eğilim gösterdiği 2002 – 2012 yılları arasında, küresel krizin Türkiye’yi etkilediği 2009 yılı hariç, ihracatın düzenli olarak arttığını gösteriyor. Bir başka deyişle kur rekabetçi olmadığı halde ihracatımız artmış. Buna karşılık TL’nin hızla değer kaybettiği 2013 – 2019 yılları arasında ihracat o dönemdeki gibi bir artış sergileyememiş. Bu analiz bize ‘rekabetçi kur’ denilen yaklaşımın öyle sanıldığı gibi otomatik etkiler yaratmayacağını gösteriyor.

Faizi dolaylı yoldan değil de açıkça artırarak kuru tutmak yerine milyarlarca doları piyasaya sattıktan sonra yine de TL’deki değer kaybını durduramayınca rekabetçi kur söylemini ortaya atmak, kurdaki olağanüstü artışı meşrulaştırma çabasından öte bir anlam taşımıyor.

 



[i] Marshall-Lerner Koşulu: Bir ülke parasının dış değerini kaybetmesinin cari işlemler dengesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olması, ihraç mallarının dış talep esnekliği ile ithal mallarının iç talep esnekliği toplamının 1'den büyük olması koşuluna bağlıdır. Bu koşul şöyle gösterilir: ex + em > 1. (e: esneklik, x: ihracat, m: ithalat.)

Yorumlar

  1. Hocam rekabetçi kur üst sınırı var mıdır? Nerelerde müdahale gelir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üst sınırı yok, milyon da olur milyar da.
      Açık olduğu sürece gider.

      Türkiye özelinde hükümet cari açık dengelenene kadar uygulamak ister gibi geliyor, cari açığın altında yatan ekonomik verimsizlik üzerine gitmiyor.

      Mevcut koşullarda düşük TL ve turizm gelirleri ile cari denge sağlanırdı, bir süre önce oldu. Kovid etkisi ile önümüzdeki sene de turizm gelirlerinde düşüş devam edecek gibi.

      Ekonomi verimliliği konusunda, şahsi düşüncem Türkiyenin bir yılı filan kaldı ekonomi verimini artıracak hamleleri yapmak için. Bir yıl kadar daha yapamaz ise, ardından kim gelirse gelsin mevcut ekonomik çıktı miktarını koruyacak seviyede verimlilik artışı yapabilecek kurumsal yapı kalmayacak. Ne olur, daha düşük seviyede veya fakirlikte bize benzer ülkelere göre daha verimli bir ekonomik yapı olur.

      Misal; Bangladeş'e göre daha verimli çalışan bir tekstil endüstrimiz olur, ancak Çin ve Hindistan ile teknolojisi ile rekabet edemez.

      5^c{=Fg7Wvff+Wt\

      Sil
    2. Mahfi hocam merhaba. Ben Mert Coşkun. Akdeniz Üniversitesi Ekonometri bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. Uzun süredir sizin yazılarınızı takip ediyorum ve size karşı büyük hayranlık duyuyorum. Sevgili hocam biz Akdeniz Üniversitesi Girişimcilik ve Kariyer Topluluğu öğrencileri olarak sizinle tanışmak ve online olan etkinliğimizde sizinle buluşmayı çok istiyoruz. Size ulaşabileceğim bir mail adresi bulamadığım için buradan yazdım. Hocam size saygılarımı sunar, sağlıklı günler dilerim.

      Sil
  2. Hocam size ekonomiyi teslim etseler, kabul eder misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir bilmeyen adam1 Kasım 2020 17:50

      Ameliyat masasında ölen bir hastayı başka bir cerraha teslim edermisiniz babından bir soru. Neden alsın ki bu saatten sonra. Bırak ölsün gömelim. Yeni doğuşa bakalım

      Sil
    2. Mahfi hocam siyaset ile ilgileniyorsa bu soruya hayır cevabı vermesi gerekir :)

      Sil
    3. Konu ekonomi değil. Oraları geçtik.

      Sil
  3. Bilimsel ama bu kadar sade anlatılabilir. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Hocam bu tarz söylemlerin ve hareketlerin insanların cebi üzerinde çok kötü etkisi oluyor buda her halükarda oy kaybetmelerine sebebiyet vermez mi? Sonuçta siyasilerin en önemli hedefi sıradaki seçimi kazanmak değil midir? Onlarda farkında değil mi kendilerine zarar verdiklerinin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz hakkında öyle ağır ifadeler kullandılar ki artık dönüşü zor.

      Sil
    2. hocam 2018 de kurun anormal yükselmesi sebebi ile faizler yuzdec24 e çıkmış ve dolar 5.25 lere kadar gerilemisti.şimdi meb hatırı sayılır bir faiz arttirimi yapsa ve dolar 7 tl nin altına düşse her 2 senede bir aynı seneryoyumu seyredeceğiz.yani politika faizini yada meb in son birkaç aydır arttırdığı dolaylı faiz arttirimi yapmadan dövizi kontrol altına alma çözümü yokmudur?

      Sil
    3. Kısa vadede bunun başka bir çözümü yoktur güzel kardeşim. Kaldı ki faiz artırımı bile %100 bir sonuç vermeyebilir. Neticede faiz artırmak demek yabancı yatırımcıya: “Gel vatandaş, senin parana en çok faizi ben veriyorum sağa sola kaçma yanaş buraya” diye seslenmektir. Lakin yatırımcı pazarcıyı herhangi başka bir sebepten beğenmezse parasını getirmeyebilir ve kimsede onu buna zorlayamaz.

      Enerjide (petrol ve doğalgaz) ve değerli metaller ile petrol türevi ürünlerde (sanayi üretiminin önemli girdileri) dışa bağımlılığı yüksek olan, patates ihraç ederek karşılığında iphone ithal etmeye çalışan bir ülkenin, döviz ihtiyacını karşılamak için kısa vadede faiz artırmaktan başka çaresi yoktur.

      Uzun vadede bunun çözümü, ithalat bağımlılığını azaltmaya yönelik doğru stratejiler üretmeye bağlıdır. 2002-2013 yıllarında döviz kurları görece düşük seviyelerde ve daha stabil iken, ülkeye gelen dövizi betona gömmeyip üretime kanalize etmeyi başarabilseydik, bugün 2 senede bir faiz artırmak zorunda da kalmazdık.

      Sil
  5. Cahil halkı kandırmak için iyi bir yol nede olsa faiz enflasyon nedenidir diye 18 yılı geride bıraktık ama kimse bunun doğru olup olmadığını sorgulamadi bunu da sorgulayan olmayacak.

    YanıtlaSil
  6. Herkesin anlayacağı şekilde anlatmışsınız teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
  7. Rekabetçi kur; dolar inerken biz demir yumrukla doları indirdik diyen kişinin dolar çıkarken ben dolara bakmıyorum, ihracaatçımız açısından diğer ülkelerle yani rakiplerimizden daha avantajlıyız masalını dile getirmesinden farklı bir şey değildir. Malesef ehil olmayan ellerde Türk liramız pul oldu, biz zaten geleceğimizden vaz geçtik, çocuklarımızın hatta daha doğmamış çocuklarımızın bile gelecekleri çalındı. Memleketimize, merkez bankasının rezervlerine ve dahi milletimize yazık oldu

    YanıtlaSil
  8. Daha önce Faiz sebeptir, Enflasyon sonuçtur iddiası vardı, bu tutmayınca şimdi rekabetçi kur iddiası kullanılıyor. Turgut Özal zamanındaki Enflasyonlu Kalkınma modeli gibi bir şey. Yapacakları bir şey kalmadığından böyle saçma iddialarla işi yürütmeye çalışıyorlar. Böylece daha da batıp (af edersiniz uçup) duruyoruz. İşimiz Allaha kaldı.

    YanıtlaSil
  9. Üretebileceğimiz tarımsal ürünleri ithalât yolu ile temin edersek hem dışarıya gereksiz para öderiz hem de içerideki her kesimden üreticiyi çok mağdur ederiz. Çoğu malda da gümrük vergisini sıfırlamakla hem haksız rekabet hem de gümrük dolayısıyla gelir kaybı oluşur. Yönetenler bildikleri yoldan hiç şaşmayacaklar gibi görünüyor. Teşekkürler Mahfi bey..

    YanıtlaSil
  10. Hocam yazınız yine ufuk açıcı. Peki bu piyasa sürülen onlarca dolara ne oldu ? MB nin bu doları tekrar piyasadan toplamaya yonelik bir hareketi olabilir mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onemli bir kismi yurt disina gitti. Yabancilar DIBS ve BIST'den cikip varliklarini sattilar ve ucuz kurdan doviz alip Turkiye'den ciktilar. Bir kismi yerli yatirimcilar tarafindan doviz ve altin olarak yastik altina gitti. Bir kismi da Turk bankalarindaki doviz tevdiat hesaplarina park edildi.

      Giden dovizlerin hepsini piyasadan toplamak imkansiz, bir kismi yurt disina gittigi icin. Gene de makul bir miktarini toplamak icin yapilmasi gereken politika faizini ciddi anlamda artirip TL tasarruflara tatmin edici bir reel faiz vermekten geciyor ki TCMB bunu yapmadi. Ciddi faiz artisi olsa bile artik yabancilarin geri gelmesi de zor gozukuyor, malum siyasi, hukuki ve jeopolitik sebeplerden dolayi. Yerlilerin belki bir kismi diviz hesaplarini bozup TL vadeli mevduata gecebilir. Yastik altinin cozulmesi de pek kolay degil. Guvenin geri kazanilmasi kolay olmayacak.


      Bu is artik TCMB hareketleri ile cozulebilir olmaktan cikti, siyasi duzleme gecti. Artik gerek ic gerekse dis dinamiklerle Turkiye siyasetinde bir degisim olmadikca giden dovizleri toplamak pek kolay olmayacak hatta belki hic mumkun olmayacak. Mutlaka bir cozumu vardir ama ben kisa vadeli bir cikis yolu goremiyorum malesef.

      Sil
    2. Tl basip toplayabilir. Bunun sonicinda doviz kuri ve enflasyon ucar gider!

      Sil
    3. Mig.29

      "Guvenin geri kazanilmasi kolay olmayacak."
      Artik Erdogan gitmedigi surece guven falan yok. Ne iceri ne disari hic guven vermiyorlar. Bu adamlar gitmeden bir duzelme imkansiz ki bu sadece ekonomik baglamda da degil.

      Sil
  11. Türkiye ihracat yapması için önce ithalat yaptığı için Türkiye'de döviz kurunun düşük olması Türkiye'nin ihracatını arttırıyor. Şu an ise doların yükselişi durdurulamadığı için "rekabetçi kur" diye bir şey çıkardılar.

    YanıtlaSil
  12. Hocam merhaba,

    Bizdeki asıl sıkıntı ihracat arttıkça, ithalatın daha fazla artmasıdır ki bunun da temel nedeni 2002-2012 döneminde uygulanan yüksek faiz-düşük kur politikasıdır. Yani esasında türkiye, bu dönemde verimli üretim kabiliyetini kaybetmiş, ithalat ve dolayısıyla sıcak para bağımlısı bir ülke haline gelmiştir. Yine bu dönemden başlayarak dış borçlar artma eğilimine girmiş ve artık sürdürülemez hale geldiği için de 2013 yılından itibaren ülke dış borç sarmalında gittikçe fakirleşmektedir.

    Doğrusu, paranın bol olduğu bu dönemde yapısal reformları hayata geçirerek ülkeyi dışa bağımlı cari açık modelinden kurtarıp, küresel rekabete uygun bir üretim ekonomisine dönüştürmekti. Ancak sanırım tren çoktan kaçtı.

    Ne dersiniz hocam?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önünde sonunda olacağı budur ama geciktikçe kaybımız büyüyor.

      Sil
  13. Hocam takdir etmek lazım. Bu fikirler çok iyi pazarlanıyor ki etrafımda bu fikirleri savunan bir sürü yurttaş görüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takdir etmemiz için ülkenin lehine bir şey olması lazım.

      Sil
  14. Hocam emekleriniz için çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  15. Dünyanın en kaliteli ve ucuz mallarını üretseniz bile -ki durumumuz bu değil- mal satacağınız ülkelerin kimisinin iç işlerine müdahale ediyor, kimisinin terör örgütü olarak kabul ettiği kuruluşlara ev sahipliği yapıyor, kimileri ile sürekli çıkar çatışmasına giriyor, kimilerinin liderlerine de hakaretamiz cümlelerle ayar vermeye kalkıyorsanız o malları kimseye satamazsınız. Hele bir de saçma sapan politikalarla ihracatınızı neredeyse %80 oranda ithalata bağımlı hale getirmişseniz, paranız değer kaybettikçe ithalat-üretim maliyetiniz de artacağından ne yaparsanız yapın dış ticaret açığı vermeye devam edersiniz.

    Her şeyin başı akıl, bilim, hukuk ve tüm dünya ile kurulacak iyi ilişkilerdir. Tüm hayatı cephelerde vuruşarak geçmiş, daha sonra da döneminin en ileri ülkelerinden birini yoktan var etmiş büyük komutan, devrimci ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün "yurtta barış, dünyada barış" sözlerini korkaklık olarak niteleyip "yurtta savaş, dünyada savaş" prensibini benimser ve onun yaptıklarının tam tersini yapmayı marifet zannederseniz sonuçta geleceğiniz nokta burasıdır...

    YanıtlaSil
  16. Hocam uluslararası rezervler merkez bankasının sitesinde 8inci ayın sonu itibarıyla 124 milyar civarında. Bu paraya tcmb resmi rezervleriyle bankalar muhabir mevcudu ve efektif kasa toplamı diyor.

    Burada bankalar kelimesiyle anlatılan türkiyedeki bankalar mı ve bankalardaki efektif dövizden mi bahsediliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uluslararası rezervler TCMB' nin brüt altın ve döviz rezervleriyle bankaların brüt rezervlerini kapsıyor. Eğer bir banka rezervini yurt dışında bir bankada tutuyorsa buna o da dahil.

      Sil
  17. Hocam biraz gec kalinmis bir analiz degil mi? 3 ay once etrafimdakilere bunun hesabini yapiyordum ve yirtiniyordum kur ile ihracatimiz artmamis diye

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2013'de yazmışım:
      http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html
      2018'de bir kez daha yazmışım:
      http://www.mahfiegilmez.com/2018/03/tl-deger-kaybederse-ihracat-artar.html

      Sil
  18. Hocam sizce ekonominin lideri kim olmalı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark eder mi? Ekonominin liderini bugun degistirsek ve allame-i cihan birisini getirsek dunya lideri onu icraatlarinda serbest birakip calistirir mi? Tek adam rejiminin dogasinda boyle birsey yok ki. Ekonominin liderininin kim olacagini dusunmek yerine kuvvetler ayriligini, hukukun ustunlugunu ve liyakata onem vermeyi ne zaman geri getirebiliriz ona konsantre olmak lazim.

      Sil
  19. Hocam çok subjektif bir yazı olmuş.

    Kur artışını savunanlar, sadece ihracat artacak kurtulacağız demiyor. Kurun artışıyla birlikte cari açık kapanacak ve ülkeden yurtdışına döviz transferi son bulacak diyor.

    Bu sebeple sizin buraya kur-ihracat artış grafiğini değil, kur-cari açık grafiğini koymanız gerekirdi.


    Bu grafiği koysaydınız, doların sabit kaldığı dönemlerde cari açığın nasıl fırladığını doların arttığı dönemlerden sonra ise cari açığın cari fazlaya nasıl döndüğünü görecektik.

    Bakınız 2012 ve 2019 cari fazlaları .. eğer devlet kuru baskılamazsa 2021 de de büyük ihtimalle cari fazla vereceğiz ve kaybettiğimiz dolarları geri kazanacağız..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari açığın düşmesi için ithalatın ihracattan hızlı düşmesi lazım. Böyle bir durum yok. İhracat % 11 düşmüş, ithalat % 1,5 artmış. Türkiye sadece krizlerde cari fazla verebilir.

      Sil
    2. Hocam 2019da 8milyar dolar cari fazlamız var. 2018 rahip krizinden dolayı.

      İthalat elbette artar. 20 milyar dolar net rezerv varken şimdi -40 milyar dolara geldik. Yani Tcmb 60 milyar dolar para bulmuş ve 60 milyar dolarlık kur baskılaması yapmış. Eğer bu baskılama olmasaydı ithalat ciddi anlamda düşecekti. Şu andan itibaren birazda mecburen bu baskılamayı bırakacak. Çünkü cari açığı finanse edecek tüm yollar kapandı nerdeyse. Swapp -imf v.b... cari açığı finanse etmek için Tcmb nin dolar bulması gerekir. Cds i 550 olan bir ülkeye kimse borç vermez.

      İthalatçı, doları bankadan alır banka da Tcbm den.Tcbm nerden? Yollar kapalı. İthalatı finanse etmek için tek yol ihracat ve turizm kaldı. Bu sebeple ithalat gider kalemi ihracat gelir kalemi ise bunu dengelemek için sadece 2 seçenek kaldı.

      1-)faiz artışı
      2-)kur artışı

      Faizi arttırıp kuru baskılamak çifte intihar olur çünkü hem tl kredi kullananları batırırsınız hem de dışarıdan gelecek dolarlarla ithalatın artmasına sebep olup cari açığı fırlatırsınız bu sebeple kur artışından başka seçenek kalmadı önümüzde. Acı ama gerçek.

      Eğer hükümet, asgari ücret artışını kur artışına yakın noktaya çekerse o zaman bu kur artışından çok az bir kesim etkilenir. Ama bu yapılmazsa o zaman ekonomi tam açmaza girer.

      Çünkü özel sektör herzaman en az dolar artışı kadar zam yapar.

      Sil
    3. Ülkenin konsolide bilançosu, artan dış borçlanma nedeniyle sürekli bozuluyor. Çünkü üretim kabiliyeti artık bitti. Dışa bağımlı bir ekonomiye dönüştük. 2018 yılındaki kur şoku bunun sonucuydu. Kur şoku ile dış borç çevirme kabiliyetini de kaybetti ülke ekonomisi. Dolayısyla bu saatten sonra kur artışı da çare olmayacak. Bozuk bilançoya reset atılması lazım. Bunun birkaç yolu var ama buraya yazmak uygun olmaz. Malum sosyal medya açık mecra..

      Sil
    4. Kaybettiğimiz dolarları geri alıp sağda solda cihatçı bir takım eşkiyaya ve hazine garantisi adı altında müteahhit görünümlü birkaç tahsildara dağıtacaksak bırakalım, dağınık kalsın...

      Sil
    5. Hocam emeklerinize sağlık,
      Aydınlanıyoruz sizinle, bütün çevreme yazılarınızı , okumalarını öneriyorum ,,,

      Sil
    6. Anonim 20:03


      Kur artışı ile ihracatın artmadığı zaten Mahfi Hoca'nın makalesinde ispatı ile duruyor. CDS'i 550 olan ülkeye borç verilmez demişsin, doğru. Peki CDS'i düşürmek için bir hamle yapılsa olmaz mı?
      İhracat arttığında ithalat daha fazla artıyor. Şu an ciddi belirsizlik var. İthal araçlarda talep patlaması var. Çünkü seneye herkes fiyatların çok daha yüksek olacağını düşünüyor ve nakit olarak alıyorlar. Ticari kredilerdeki azalmaya rağmen araç satışlarındaki artıştan bu anlaşılabilir.

      Ayrıca faizler zaten arttırılmış durumda? Bankalar daha yüksek faizden kredi kullandırıyorlar şu an. Politika faizi yerine APİ işlemleri ile faiz arttırıldı. Bu da acı ama gerçek.

      Asgari ücret artışı %40 yapılsın dediğiniz gibi peki bunu hangi şirket ödeyebilecek piyasa bu kadar kötüyken? Zaten işsizlik tarihi yüksek seviyelerde iken?

      Ödemeler dengesi krizini daha önce duymuş muydunuz? İsterseniz bu konuyu da araştırın, hangi koşullarda geçmişte girmişiz mesela.

      Sil
  20. Hocam başlıktan alakasız ama cevaplarsanız çok sevinirim.
    Hocam ben iktisat son sınıf öğrencisiyim ve bu işi gerçekten çok severek yapıyorum ama benim iktisat içinde dikkatimi çeken kısım matematiksel iktisat ve mikro iktisat kısımları. Alpha chiang kitabını zaten derslerimizde işlemiştik bunun üstüne matematik bölümünden diferansiyel denklemler ve lineer cebir derslerini aldım, derslerde standart olarak gösterilen ekonometri kitaplarıda yeterli hissettirmiyor ve kaynaklara baktığım zaman genelinin ön sözünde matematiksel notasyonu en basit şekilde anlatmak istedik tarzında ifadeler yer alıyor. Bu yılın sonunda inşallah yüksek lisansa başlama fikrim var acaba matematiksel iktisat ve mikro iktisat kısımlari için matematik yönü kuvvetli kaynaklar önerebilir misiniz?
    Şimdiden çok teşekkür ederim hocam, iyi çalışmalar sağlıklı günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.goodreads.com/book/show/11930383-a-mathematical-approach-to-economic-analysis
      http://econweb.rutgers.edu/ctamayo/graduate/Math_&_Micro_Theory_Review.pdf
      https://www.uky.edu/~deberti/applied.pdf

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim hocam değerli tavsiyeniz için

      Sil
  21. İstanbulda 220 gram beyaz ekmek 2 TL olmuş.

    Ekonomik lavaş veriyoruz diyorlar evet savaşın kaybedeni hep halk oluyor.

    Zamlar yeni vergiler ücretlerde düşme ile halkın belini kırdılar.

    Rekabetçi halk diyelim kurtaralım. En kolay yöntem yada söylem bu olsa gerek. Çalanlar ve çalamayanlar kim daha iyi çalarsa kazanır çalmayan kaybeder. Akıllı olmak para etmiyor kazandırmıyor çünkü çalmak meşru oldu ahlak edep olmayacak insanda yoksa hep kaybeden oluyor yalan söylemek kolay olacak ki kandırasın.


    Enflasyon hep aynı bakalım ekmeğe zam gelince mecburi gıda maddesinden sonra herşeye zam gelir.

    YanıtlaSil
  22. Çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  23. Tabi bir de borclarimiz yukluce yabanci para cinsi olunca kuru rekabetci yaparken borclari rakipsiz yukseltmis olduk. Firmalar ayni oranda TL karlarina arttiramadiklarina gore yeni bir iflas dalgasi kacinilmaz olurdu. Neyseki iflas etmek yasaklandi. Korona olmak da yasaklandi. Hatta issiz kalmak bile yasak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sekilde yorum yapmak yasak. Bu sekilde yorum yapmanin yasaklandigina dair haber yapmak da yasak.

      Sil
  24. Hocam ara mal ithal ediyor oluşumuz ve ihracatın ithalata bağımlı olması da önemli. Bir de kuru yükselten nedenler ihracatı da etkileyecek nedenler. Her şey o kadar iç içe ki, biri bozulduğunda diğerini aynı tutamıyorsunuz.

    YanıtlaSil
  25. Hocam yaşadım yer ülkenin en kırsal yerlerinden birisi(Afrin sınırı). Yaklaşık 2 ay önce ekmeğe(200gram) %25 zam yapılmıştı. 2 gün önce tekrar%20 zam yapıldı. 2 ayda ekmek %50 artti. 1tl*1,25=1,25tl> 1,25tl*1,2=1,5tl. Yani ekmek bile 2 ayda %50 arttı varın gerisini siz düşünün. Enflasyon sözde 11.5 tabi emekli, memur maaşları artmamali. Bunun için de enflasyon düşük gösterilmelidir. Yazık oluyor vatana millete. Artik bu ülkenin beka sorunu gerçekten vardır. Hemde sözde beka sorunu uyduranlar sayesindedir.

    YanıtlaSil
  26. Hocam merhaba, elinize sağlık, her zaman olduğu gibi çok berrak yazmışsınız. Ancak talep esnekliği dediğinizde talebin gelir esnekliği gibi anlaşılabiliyor. Marshall Lerner koşulunda talebin fiyat esnekliğinin kastedildiğini belirtmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama bu bir sayının artı olduğunu belirtmek gibidir. Belirtirseniz garanti olur ama belirtmezseniz de artı olduğu (eksi demediğiniz sürece) anlaşılır. Esneklikte de hiçbir şey belirtmezseniz talebin fiyat esnekliğini kastettiğiniz anlaşılır. Yine de garanti olsun diye fiyat esnekliği demekte yarar var.

      Sil
  27. Ağzına sağlık öğretmenim anlatımınız okadar anlaşlırki remzi kitap evindeki bütün kitapları sipariş ettim.

    YanıtlaSil
  28. Bir ülkede vatandaşlar sürekli köşe dönme derdinde olursa, çalışmadan nasıl zengin olurum derdinde olursa, eline fırsat geçtikçe çalmaya çalışırsa, yönetimde olup çalarak yada rant ile zengin olmayı hayal ediyorsa,yöneticilerden farklı birşey beklememek lazım. Ülkece yozlaşma sonucu bu hallerdeyiz. Herkesin az yada çok etkisi ve yetkisi oranında mesuliyeti var.

    YanıtlaSil
  29. Hocam aslında baktığımızda tüm dünyada üretim için gereken hammaddelerin(elektrik, petrol, demir vb.) Fiyatları istisnalar haricinde genel olarak yakın fiyatta değil mi? Bu noktada naçizane fikrim üretimde avantajlı olmak için bahsedilen daha ziyade emeğin ücretinin düşük hale gelmesi gibi. Çin uzun süre bunu kullandı, ABD de aylık işçi ücreti 2 bin doların altında değilken 100-200 dolara çalıştılar, biz de şimdi 300 lere kadar düştük bakıldığında. Onun dışında belki bir de üreticelere verilen sübvansiyonlar vergi teşvikleri olabilir ekstra.

    YanıtlaSil
  30. Hocam seçim nezaman olur sizce.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2021 Nisan-Mayis gibi. Malum 2021 Mart sonunda ABD'de Halkbank davasi gorulmeye baslanacak. Davada Halkbank yoneticilerinden ile birlikte baska kisilerin isimleri de dosya'ya girmis vaziyette. ABD'ye karsi Turkiye icinde bir guvenoyu tazeleyip arkamda halk destegi var mesaji vermekten baska care yok. Halkbank davasi secilecek ABD baskanindan bagimsiz olarak devam ediyor artik.

      Sil
  31. Hocam peki Amerika ile Çin arasındaki ticareti savaşı olarak adlandırılan rekabette Yuan'ın aşırı değersiz durumu konu başlığı olarak neden bu kadar yer tutuyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü Çin'in ihraç malları çok ucuz, rakibi yok.

      Sil
  32. Hocam İÜ Hukuk Fakültesi öğrencisiyim. Sizin köşe yazılarınızı okuyarak başladığım ekonomiye kitaplarınızla devam ediyorum. Bir istirhamım olacak.. Israrla üzerinde durduğunuz ‘yapısal reformlar’ hakkında bizleri aydınlatacak detaylı bir yazı yazabilir misiniz ?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. http://www.mahfiegilmez.com/2019/01/yapsal-reformlar-kitab.html

      Sil
  33. Hocam İbrahim Kahveci ile yakında bir program yapın lütfen

    YanıtlaSil
  34. Rekabetçi olsaydık, rekabetçi kura gerek kalmazdı.

    Rekabetçiliği nasıl kaybettik? Halkın gözünü boyamak için inşaatta parayı ziyan ettik. Deyim yerindeyse para taşa, toprağa gömüldü. Sanayiye, imalatta güçlü olan alanlara, ihracatı artıracak alanlara gitmeliydi.

    Neyse, geçmediğimiz köprülerle övünürüz, BİM’e alışverişe giderkene.

    YanıtlaSil
  35. Hocam merhaba, belirttiğiniz hipoteze karşı 2 soru öne sürmüşsünüz.Naçizane olarak 3. bir soru da benden gelsin. "İhraç eden şirket her ne kadar yerel para birimi değer kaybetse de ihraç ettiği malların döviz fiyatlarını düşürerek miktarsal olarak satışlarını arttırmak istiyor mu?" Örnek olarak yıllık 40-50 mio EUR cirolu şirketim malların döviz fiyatlarını hiç değiştirmiyor. Döviz kurundan oluşan kar şirkete kalıyor. İhracat tutarı fiyat ayarlamalarından dolayı artmıyor. Artıyorsa diğer nedenlerden dolayı artıyor.

    YanıtlaSil
  36. Yine bir safsatayı çürüttünüz hocam.

    YanıtlaSil
  37. Ne olmuş yeni bir stanley fişer mi var piyasada.

    YanıtlaSil
  38. Bu grafiğin pek bir anlamı yok...Dünya ticareti ve rakiplerimizin ihracatıyla yan yana getirip karşılaştırmadan ihracat az artmış yada çok artmış diyemeyiz.

    Ayrıca cari açık o zaman ne kadarmış buz zaman ne kadar mı bakmak lazımç

    YanıtlaSil
  39. Hocam kur ataklarını MB durduramıyorsa kim durduracak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB rekabet istiyor.

      Sil
    2. MB rekabetci bir merkez bankasidir. Fed ile rekabet halindedir

      Sil
  40. Rekabetçi kur diye bir şeyin olmadığını herkes biliyor bilmesine de bir umut işte...
    Şöyle somut bir örnek vereyim. Mart ayında, pandemiden önceki dönemde ihracat birim fiyatı 75 dolar olan çimentonun bugünkü fiyatı ne olabilir? 55-56 dolar diyenler, bundan sonraki kısmı dikkatli okuyalım. Tamı tamına 75-yazı ile yetmiş beş- dolar... Üstelik çimento bu. Kalkerimiz, alçı taşımız ve tüm hammaddelerimiz de yerli.
    Turizmde veya hizmete dayalı başka sektörlerdeki durumu bilemem ama yapı malzemelerinde durum bu.
    Son Ada adlı romanın, isimsiz pes etmiş anlatıcısı bir bölümde şöyle der:
    "... Bir umuda bağlanmak isteyen komşularına bunun yalan olduğunu söyleme, kimseyi gerçekçi olmaya çağırma. Çünkü bunalan insanların, yalan bile olsa bir umuda sığınma ihtiyaçları, gerçeği söyleyenlerden nefret etmesine yol açıyor. Aradan bir süre geçip haklı çıksan bile bir şey ifade etmiyor bu."
    Bu yüzden çok değerli ve önemlidir Mahfi hoca gibilerin doğruları, gerçekleri söylemekten vaz geçmemeleri, pes etmemeleri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam bulway2255,
      Hizmet tarafında yetenekli insanların fiyatları da döviz cinsinden değişmedi. Cerrah, yazılımcı, mühendis, matematik uzmanı, finans uzmanı ... diye uzayıp giden bir liste. Fırsatını yaratan insanlar, iş güçlerini dünya piyasa fiyatlarında sunabilmek için ülke dışına çıkıyorlar.

      Bir kaç vakayı duydum, ister istemez hizmet kalitesini de düşürmeye başlamış Türkiye deki ücret politikaları.

      İnsanlara, hoşlarına gidiyor diye, menfaatimiz var diye yalan söylemek malesef sorunları çözülemeyecek seviyelere getiriyor.

      Sil
  41. Aykut Göçer2 Kasım 2020 13:24

    Çok güzel bir yazı olmuş hocam, elinize sağlık. Fakat resmi daha detaylı görmek için ithalat verilerine de aynı tabloda bakmamız gerekmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben baktım orada da durum karışık. Yani TL'de bu kadar değer kaybı olmasına karşın ithalat artıyor.

      Sil
  42. Mahfi bey, gündem İzmir depremi ve Dolar/TL'nin önlenemez yükelişi olsa da, ABD Başkanlık Seçimleri'nin ekonomik yansımaları ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyor musunuz? Sanki bu seçime ya gereğinden fazla anlam yükleniyor, ya da gerçekten dönüm noktası olacak bir seçim.

    Özellikle şu "küreselciler (Biden tarafı)" ve "milliciler (Trump tarafı)" ayrımını kimlerin yaptığına dikkat ettiğimde, bu ayrımı yapanlar genellikle muhafazakârlar. Türkiye'de bile muhafazakârlar, sırf Biden kazanmasın diye Trmup'ı desteklemeye hazır.

    YanıtlaSil
  43. İzmir depreminin ardından bazı kiralar bir günde 500 lira arttı, nakliye parası 2 katına çıktı

    İzmir'de yaşanan 6,6 büyüklüğündeki depremin ardından evini taşımak zorunda kalan bazı vatandaşlar, yüksek fiyat talepleriyle karşılaştı. Bir vatandaş kiraların bir günde 500 lira arttığını söylerken, bir diğeri ise nakliye fiyatlarının saatler içinde ikiye katlandığını ifade etti.

    İzmir depreminin ardından arama-kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, depremin ardından kira artışı yapanlar büyük tepki topladı.

    Acil olarak evlerini taşımak zorunda kalan ev sahipleri boş ev bulmakta zorlanırken, bazı emlakçıların kendilerine fırsatçılık yaptığını bazılarının ise özellikle yardımcı olmak için uğraştığını iddia etti. Ayrıca ev sahipleri bazı nakliye firmalarının da iki katı fiyat aldıklarını belirtti.

    Bayraklı'da yetkililer tarafından ağır hasarlı olarak gösterilen bir binada oturan Süleyman Güler, "Binamız ağır hasarlı. Hemen eşyalarımdan bir kısmını alıp çıktım. Şimdi yeni ev bakıyorum. Bazı emlakçılar ellerinde ev olmamasına rağmen yardımcı olmaya çalışıyor. Zaten İzmir böyle bir şehir. Ama birkaç emlakçı gerçekten bu dönemde davranılması gerektiği gibi davranmıyor. Bunu da gördük. Biz açıkta kaldık. Onlar bu durumda 400-500 lira fazla kira talep ediyor. Bize bir sürü kriter soruyor. Böyle zamanda bu şekilde davranılmaz" sözleri ile yaşadıklarını dile getirdi.

    İzmir Karşıyaka'da emlak ofisi sahibi Uğur Berkant Balta, İzmir’de az katlı ve müstakil evlere talebin depremden sonra arttığını söyledi. 1 günde satılık villa fiyatında 150 bin lira zam yapan mülk sahibi olduğunu belirten Balta, "Urla’da bir villa 850 bine ilandaydı. Müşteri geldi, mülk sahibi 1 milyon dedi” dedi.

    Balta konuşmasının devamında, "Bornova’dan arayanlar az katlı ve 2010 sonrası yapılmış ev soruyor. Maddi durumu iyi olanlar ‘rakam önemli değil güvenli ev arıyorum’ diyor.

    Önümüzdeki dönemde Urla, Çeşme ve Sasalı’da fiyatlar daha da artacak" ifadesini kullandı.

    Çeşme'ye giden komşumuz 4 bin lira nakliye ücreti ödedi

    Bayraklı'da yaşayan başka bir vatandaş ise acil olarak ev baktıklarını ancak ev bulmanın çok zor olduğunu belirtti.

    Özellikle daha yamaç ve kayalık olan bölgelerde ev aradıklarını ancak bulamadıklarını aktaran bina sakini, "Evimizi boşalttık. Ev bulmak da zor. Bir de taşınmak zorunda olduğumuz için işin nakliye tarafı var. Şu anda en yakın yerlere bile 1500-2000 bin lira isteniyor. Dün Çeşme’ye giden komşumuz 4 bin lira nakliye ücreti ödedi bu normalde yarı yarıya daha azdı. Anlıyorum iş tehlikeli ama bu fiyatlar da olmaz” diye konuştu.

    Öte yandan sosyal medyada, ev arama sitesinde kirada olan bir evin, deprem öncesi ve sonrası fiyatında 500 lira fark olduğu görülüyor.

    https://t24.com.tr/haber/izmir-depreminin-ardindan-bazi-kiralar-bir-gunde-500-lira-artti-nakliye-parasi-2-katina-cikti,912685

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anonim 14:50

      O fırstçıları ihbar edin. Sivil ekipler müşteri kılığında gidip suç üstü enselesin.

      Sil
    2. Doğal afet, kontrolsüz şehircilik, standartsız hizmet sunumu yukarda yazılan sorunları çıkarıyor.

      Son Irak savaşı çıktıktan sonra, özellikle silahlı şiilerin bölgesinden - Muktade al sadr-, bazı aileleri güvenle tahliye etmek gerekti. Onları genelde kuzeydeki güvenli kürt bölgesine yerleştirmiştik. Dönemin parası ile 40 bin - 50 bin USD etmeyecek evler, sadece suyu var veya su kaynağına yakın diye 350 bin 400 bin Euro nakit fiyatlara kadar çıkmıştı. 2-3 gün içinde bir kaç taş ustasının yaptığı kapısı penceresi olmayan, 4 tarafı ve tepesi kapalı yerlere insanlar 250 bin Euro ödemişti.

      Kıyas yapmak gerekir ise, İstanbul Nişantaşı, Bebek gibi yerlerde evler 100-110 bin Euro bandındaydı.

      t^yF<s+Zp6f{65f/

      Sil
    3. Birisi bu ulkenin insanlarina komunist bir sistemde yasamadigimizi, mal ve hizmetlerin fiyatinin piyasada serbestce belirlenebildigini hatirlatabilir mi? Ayni terane salginin ilk gunlerinde de cikmisti, yok efendim kolonya fiyati nasil bu kadar artar, birisi buna dur desin.. Buna dur diyecek birisi varsa o da bu topraklarda yasayan insanlardir, mal ve hizmetlerin fiyati serbestce belirlenmesin, devlet hepsine fiyat koysun o fiyattan alip satalim diyorsaniz buyurun ulkemin huzunlu komunist partilerine uye olun calismaya baslayin.

      Sil
    4. Anonim 17:42,

      Ben, "komünist" değilim. Fakat, yazdıklarınızda devasa bir çelişki olduğunu belirteyim.

      Şu an dünyanın "en kapitalist" ülkesi ABD.

      Mart 2020'de salgın hızla yayılmaya başladığında, özellikle ABD içinde; amazon.com, ebay gibi siteler üzerinden, günlük ihtiyaca yönelik ürünleri tek seferde alarak bunları bir miktar daha yüksek fiyata satmaya çalışan "kurnaz" kullanıcıların adı, bütün ABD medyasında ifşa edildi.

      Örneğin, amazon.com'un New York merkezli bir kullanıcısı, amazon.com üzerinden satın aldığı tuvalet kağıtlarını sırf istiflemek için evinin garajını boşalttı ve pandemi başladığı an bölgedeki tuvalet kağıdı stoğunun çok büyük bir bölümünü garajına getirtti, ve bunların üzerine bir miktar kâr payı koyarak satmaya çalıştı. Bu tür düzenbazlıkların hızla artması neticesinde ise, amazon.com yetkilileri, bu tür kullanıcıların hesabını bloke ettiklerini ve mahkeyeme vereceklerini duyurdu. Sivil toplum örgütleri de buna benzer "kurnaz"lıklar peşinde olanlara yönelik hukuki mücadeleye başladı.

      Eğer pandemi olmasaydı, yukarıdaki örnekte olduğu gibi "kurnaz" kullanıcılar yine kâr peşinde koşarak, amazon.com üzerinden, ebay üzerinden rahat para kazanmaya devam edecekti. Pandemi, maskelerinin düşmesine yol açtı.

      Bütün bunlar, dünyanın "en kapitalist" ülkesi ABD'de oldu.

      Anonim 17:42, siz ise gelmişsiniz Mahfi bey'in sitesine, İzmir depremi sonrasında ortalığın tozunu attırmaya hevesli "kurnaz"ların yaptıklarını "normal" göstermeye uğraşıyorsunuz ve bunu "komünizm" gibi alâkası olmayan bir alana çekiyorsunuz.

      Yanlışınızı kabul ediniz.

      Sil
    5. 17:42 istiklal savaşında fırsatçılık yapanların torunusun herhalde. kapitalizm sürdülebilir olduğu ölçüde sağlıklı olur, saldım çayıra yaparsan ekonomik terörizm haline dönüşür. Üstteki arkadaş ağzının payını vermiş.

      Sil
  44. Bir ulkenin kur rejiminin ve politikasinin rekabetci olmasi icin bana gore bazi sartlar soz konusu olmalidir kur rejimine paralel.
    *En bastan soyliyeyim benim rekabetci kurdan ve kur politikasindan kastim salt ihracat odakli degildir. Ayni zamanda ithalat odaklidir da. Yani ihracatin arttigi ithalatin kisildigi bir kur rejimidir. Bu ikisi olmasa bile ikisinden birinin gerceklesmesi bile rekabetci kur anlayasina uygundur.Yani ihracat artmasa bile ithalatin kisilmasi ozellikle "iceride uretilen" mal ve urunlerin ithalatin kisilmasi.Ithalat kisilmasa bile ihracatin artmasi ithalatta da yatirim mallarinin artmasi gibi...Ama ihracat artip ithalat kisiliyorsa ne ala...

    Gelelim rekabetci kur hangi sartlarda bir ulkede basarili olur. Oncelikle bana gore enflasyon sorunu olmayan fiyat istikraririnin oldugu bu fiyat istikrari kavraminin en az 25 yildir surdugu bir ulkede tum literatur baglaminda doviz kurundaki degiskenlik enflasyon geciskenligi baglaminda azdir. Daha cok ithal mallarin ozellikle de luks ve "iceride uretilen mallarin" ithalati azalir boyle ekonomide.
    Ihracatta diger rakip ulkelerle arasindaki "birikimli enflasyon farki" olmadigi icin fiyat istikrarindan dolayi kurda rekabetcilik ciddi manada ihracata ve ithalata yansima egilimi gosterir yuksek enflasyonlu ulkenin develuasyonik rekabetci kur anlayisina gore bu tur ulkelere kiyasla. Son yillarda Avusturalya buna guzel ornektir.Kronik ve geleneksel cari acik ve dis ticaret acigi olan ulke rekabetci bir kur anlayisi ile bu sorununu cozmustur.
    Keza yine fiyat istikrarinin oldugu bir ulkede tahvil faiz orani doviz kuru artis oranindan dusukse yani 1 yillik doviz kuru artis orani tahvil faiz oranindan ve hatta enflasyon oranindan yuksekse o ulkede rekabetci kur soz konusudur ve bunun yansimasi dis ticarete olumludur.
    Yine fiyat istikrari olan bir ulkede doviz kurunun enflasyonun ve tahvil faiz orninin uzerinde yukselmis olmasi boyle ekonomilerde genellikle maas ve ucret ayarlamalarinin gerceklesen enflasyona gore olustugu goz onune alindiginda ucretler doviz kuru baglaminda reel olarak dusuk seyreder ancak ayni ucretler mevcut ic enflasyon baglaminda(ulkede ciddi bir durgunluk kriz yok ise) ise ucretler stabil ve refah dususune ugramadan seyreder.
    Turkiye ozelinde ise mevcut sartlar rekbaetci kur denklemine uygun degildir. Oncelikle yanlis ve yapay dusuk faiz politikasi ve yuksek enflasyon soz konusudur. Boyle bir ekonomide develuasyon-faiz-enflasyon kisir dongusu soz konusu oldugundan kurda rekabetcilik olusamaz olussa bile kalici ve orta vadeli bir surec yasatmaz.
    *Dis politik uluslararasi iliskiler boyutlarina girmiyorum. Kuskusuz dosthane diyaloglar her zaman ticareti isler kilar
    *Fiyat istikrari kavrami en alt bant %1.90 ile en ust bant %2.50(GU) GOUler icin enflasyonun maksimum %4ve %4un altinda oldugu seviyeler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devam; son yillarda avusturalya ve macaristan rekabetci kur denkleminde bir politika izlemislerdir.
      Ozellikle Macaristanin sureci dikkate degerdir. Bundan 10 yil kadar once cari acik yuksek enflasyon(8-12 bandinda) ve develuasyon cikmazi icerisinde olan ulke. Once kuresel kriz doneminde develuasyon surecine girmis daha sonra enflasyonunu faiz politikalari ile fiyat istikrari seviyesine cekerek cari acikta olumlu kazanimlar elde etmis. Kur politikasini ise surekli enflasyonun uzerinde olusmasini saglamis. Olusan fiyat istikrari dusuk enflasyon yuksek reel efektif doviz kuru sayesinde kronik ve geleneksel cari acigini kalici minvalde fazlaya donusturuvermistir. Avrupada olusan deflasyonik dalga baglaminda dusuk faiz politikasina ise butun bunlari yaptiktan sonra basvurmustur. Boylelikle dusuk enflasyon kosullarinda devam ettirilen yuksek reel efektik doviz kuru ihracata turizme ivme uzerine ivme katmistir.
      Bu baglamda gelismis ulkeler kapsaminda avusturalya gelismekte olan ulkeler kapsaminda macaristan rekabetci kur duzleminde cari denge surecini degistirebilmis ulkelerdir.

      Turkiyede surec ise yuksek enflasyon yuksek geciskenlik dusuk rekabet verimlilik ve yuksek develuasyon sarmalindadir. Mevcut yapay ve dusuk faiz politikasi ise acik ve net ithalati besleyen destekleyen bir politika surecidir.
      Bu baglamda Turkiyenin rekabetci kur sartlarina nail olmasi icin ilk yapmasi gereken enflasyonu fiyat istikrari seviyelerine cekmektir. Boylelikle kendine rakip olan ve/veya mal ve urun sattigi ulkelerle arasindaki "birikimli ic enflasyon farki" daha dusuk bir surece evrilir gunun sonunda dusuk enflasyon uzerinden olusabilen yuksek kur politikasi daha islevsel bir mekanizma alabilir. Turkiyenin birinci onceligi fiyat istikrari mekanizmasini bulamamamisidir. Siz ne kadar develuasyonik surec yaratin aradaki farki birikimli ic enflasyon farki yiyecektir bu da rekabetinizi yok edecektir. Hatta bana kalirsa olusacak fakirlesme ekseninde ise verimlilik ve kalite de dogal bir surec dahilinde dusecektir.
      Bahsettigim iki ulkede fiyat istikrari seviyesi uzerinden rekabetci reel yuksek kur politikasi uygulamislardir. Surec icerisinde birikimli ic enflasyonlari fiyat istikrari kavraminda yer aldigindan ve saglikli faiz politikasi izlediginden yuksek kurun enflasyona gecisgenligi minimum duzeyde olusmus dahasi maas ve ucretlerde doviz kuru baglamindaki reel erime rekabeti getirmis ve ayni sekilde maas ve ucretler ic enflasyon baglaminda yipranma surecine girmemistir bu da verimlilikte dogal kayiplari engellemistir. Cunku gecmis tecrubelerimizden biliyoruz ki yuksek develuasyonik ve yuksek enflasyonik ortamlarda dusen reel ucret seviyesinin ilk vuracagi yapi isgucu verimliligidir. Oysa bu ulkelerde doviz kuru ekseninde reel ucretler dusmesine ragmen fiyat istikrari ve dusuk enflasyon sayesinde ise de reel ucretlerde erime olmadigi gibi yukselme olmustur bu da bir nevi verimlilige yabanci yatirimlara uygun ortam saglamistir. Zamanla olusan olumlu atmosfer ve dunyada bol parayla Tahvil faiz oranlarinin doviz kuru artisindan dusuk olmasi ve bu ulkelerin kurumlar vergisi ve benzeri vergilerde de bazi indirimler yaratmasi sureci makro baglamda kalici ve rekabetci kilmistir. Boylelikle kronik geleneksel dis ticaret acigi ve cari denge sorunu kalici olarak cozume kavusan bir yapiya evrilmistir.
      Yine bu baglamda Polonya da bu surec dahilinde ornek bir ulke olarak alinabilir.

      Sil
    2. Devam;
      Turkiyedeki durumda bugun icin enflasyonun son derece altindaki faiz politikasi ithalati beslemekte bunun sonucu olarak da ihtalat yuksek kura ragmen artisini devam ettirmektedir.
      Ihracat ise mevcut konjoktur herkesle kavgali surec dahilinde dusme egilimine evrilmektedir.
      Ornegin cokca ifade edilen 2018 agustos ayi surecinde ise develuasyonik surec sonunda enflasyon artisina ve o donem mevcut ithalata hem faiz yonunden hem de yuksek kur duzleminde darbe vurmak icin sok faiz artisi yapilmisti. Bu acikcasi sancili ama gec dogru bir karardi. Boylelikle yuksek kur duzleminde ve yuksek faiz duzlemi bir araya girip ithalati ve ic tuketimi vurmustu. O donemde en azindan simdiye gore cok daha iyi olan hem uluslarasi ekonomik konjoktur ve bizim yine bu zamana gore bir tik daha iyi olan ticari iliskilerimiz sayeisnde ihracatta artma egilimine girmis. Ithalat hem faiz hem yuksek kur hasebiyle cokerken ihracatta artmisti.cari denge bir cok uzmani sasirtir derecede fazla vermisti.
      Bu cari fazla sureci ekonomi yonetiminin kur uzerindeki baskisi kuru sabit tutma hatta dusuk tutma politikasina ragmen islemisti.(2018Eylulde 6.15-6.30da dengelenen kuru doviz satarak neredeyse 2019 baharina kadar 5.26-5.38araligina sabitlemek)

      Sil
    3. Bu baglamda kaynak ve kanit olmasi bakimindan
      Ilgili ulkelerin IMFnin bir cok belli basli ulkelere gore olusturdugu sepet para birimine karsi deger degisimi. Ilgili ulkelerdeki enflasyon seviyesi imfnin sepetindeki ulkelerin enflasyonuna benzer enflasyona sahip olmalarina ragmen sepetin bu ulkerin para birimine karsi artisi ve artis dalgasi rekabeti dogrular nitelikte
      https://www.xe.com/currencycharts/?from=XDR&to=AUD&view=10Y
      https://www.xe.com/currencycharts/?from=XDR&to=HUF&view=10Y
      https://www.xe.com/currencycharts/?from=XDR&to=PLN&view=10Y

      Ilgili ulkelerin cari denge sureci
      https://tr.tradingeconomics.com/australia/balance-of-trade
      https://tr.tradingeconomics.com/australia/current-account
      https://tr.tradingeconomics.com/hungary/current-account-to-gdp
      https://tr.tradingeconomics.com/poland/balance-of-trade
      https://tr.tradingeconomics.com/poland/current-account-to-gdp
      Son tahlilde Avusturalya Macaristan ve polonya baglaminda surece baktigimizda salt makro veriler isiginda rekabetci kur anlayisinin dusuk enflasyon kosullarinda daha isler halde oldugunu gorebiliyoruz.Yine buna paralel ulkenin bulundugu sartlara uygun faiz politikasinin da bu sureci yonetebilmede bir faktor oldugu gorulebilir.
      Bir basari karsilastirmasi soz konusuysa enflasyonun uzun yillardir kalici bir fiyat istikrari baglaminda oldugu Avusturalya kronik cari denge acigini kapatma surecinde IMF para sepetine gore rekabetci kur baglaminda basarili bir sonuc yakaladigi asikardir.
      Yine enflasyonu polonya ve avusturalyaya gore daha yuksek bir seviyede sekillenen macaristanda ise basari daha zayif gozukmektedir. Polonya ise dusuk enflasyon kosullari baglaminda dogru faiz politikasi ve imf sepetine gore sekilledigimiz rekabetci kuru sayesinde macaristandan daha iyi bir surec yakalamistir.

      Sil
    4. Devam;
      Ek olarak Avusturalya gibi imalat sanayinden cok tarihsel ve geleneksel olarak cogunlukla tuketime, egitim gayrimenkule sicak paraya ve maden gibi yeralti kaynagina dayali bir ekonomide boyle bir sonucun olmasi dikkate deger bir durumdur.

      Avusturalyanin bu sonucunun polonya ve macaristan gibi imalat sanayine dayali ve enerjiye de disa bagimli bir ekonomilere gore verimli basarisi tartisilmasi gereken bir fenomendir.

      Analizimizi burda sonlandirirsak sayet rekabetci kur kavraminin bence basarili olmasinin belli basli Makro ekonomik sartlari vardir.

      1)uzun yillardir dusuk enflasyon kosullarina ve fiyat istikrarina ve fiyat hassasiyetine sahip olmak.
      2)az da olsa enerjide kendi kendine yetebilir bir seviyede olmak. Enerjide disa bagimliligin az olmasi. Enerji giderlerinin az olmasi
      3)Doviz kurlarinin yuzde artis oraninin enflasyondan ve mevcut tahvil faizlerinden yuzde olarak fazla olmasi.
      4)Dogru faiz ve para politikasi enflasyonla paralel olan ya da enflasyonun biraz uzerinde olan ama doviz artis oraninin uzerinde olmayan bir faiz politikasi
      5)Reel ucretlerin ulkedeki olusan enflasyonla ayni tutulmasi ancak reel ucretlerin doviz kurlarina endekslenmemesi(Macaristan mesela asgari ucreti enflasyondan cok doviz kuruna endekslemis hatta doviz kuruna gore reel arttirmistir. Polonya ise bu yolu tercih etmemis daha cok ic enflasyona ve ic enflasyonun uzerinde reel artisa yonelik bir asgari ucret seviyesi yakalamistir. Avusturalyada ise asgari ucret cogunluk meslek kollarina ve ic enflasyona gore serbest piyasa kosullarina gore olusmustur. Bu baglamda Avusturalya ve Polonyanin ucret politikasi rekabetci kur anlayisi ile esgudumlu ve basariya yoneliktir)
      6)Rekabetci kur sureci devam ederken bazi vergi indirimleri yapilmasi mesela kucuk ve orta boy isletmeler uzerindeki vergilerin azaltilmasi gibi(Inceledigimiz uc ulkede de neredeyse es zamanli olarak kurumlar vergisi ve Isletmelere yonelik buna benzer vergi indirimleri yasanmistir.)
      7) Inceledigimiz uc ulkede de 2013 yilini baz alirsak sayet ki yukarida paylastigim veriler de bu ulkelerin ozellikle 2013den sonra rekabetci kur anlayisna evrildigini goruruz. Ayni donem icinde bu uc ulkenin butce disiplinlerinde belirgin bir iyilesme oldugu soz konusudur. BU baglamda rekabetci kur icin ayni zamanda saglam bir butce disiplini ve gereksiz harcamalarin kisildigi bir sureci gorebiliriz. Bu durum ulkelerin butcelerini daha verimli alanlarda kullanma ve rekabetci kur anlayisina yonelik harcama politikasini gostermektedir.

      Tum bu incelemelerimiz dahilinde yaptigimiz analiz salt makro iktisat anlayisi dahilindedir. Surecin yapisal reform siyaset egitim sistemi vs gibi niteliklerden ziyade makro ekonomik ortodoks iktisat baglaminda rekabetci kuru degerlendirdim bu uc ulke duzleminde. Bu baglamda Turkiyenin uyguladigi uygulamaya calistigi para maliye kur ve faiz politikasi hic bir sekilde rekabetci kur anlayisina hizmet etmemektedir. Rekabetci kuru para maliye faiz ve ucretler politikasindan ayri dusunmemek gerekmektedir. Cunku her sey birbirnin birer halkasi konumundadir.

      Sil
    5. Üşenmemiş bu kadar detaylı yazmışsıniz. Emeğinize sağlık

      Sil
    6. 6. maddeye ek olarak vergi indirimlerinin salt sirketler kurumlar ve kobiler uzerinden degerlendirilmesinin yani sira bana gore insanlarin temel ihtiyac mallarinda ozellikle "Temel Gida urunlerinde" KDV indirimleri mesela et sut ve sut urunleri bakliyatlarda meyve ve sebzelerde kdv indirimleri rekabetci kur icin avantaj saglayabilir.

      Onceki senelere gore vergisi kdvsi dusurulmus ve alim gucune gore Dusuk temel gida fiyatlari en basta isci ucretlerindeki artis talebini ve baskisini bertaraf edebilir dahasi calisanlarin aldiklari maasla temel gida maddelerine erisimini kolaylastirdigi ve ucuzlattigi icin refaha ve verimlilige ve tasarrufa dogrudan ve ya dolayli etki edebilir. Dahasi gida enflasyon sepetinde ozellikle cekirdek enflasyonda dusuk seviyeler olustirarak ic birikimli dezenflasyon avantaji yaratarak Yuksek kurun yarattigi manevrayi surecte daha aktif hale getirebilir. Bu dedigim olgunun olmasi icin de ulkede enflasyonun fiyat istikrari seviyesinde dusuk enflasyon kosullarinda olmasi bana gore oncelikli sarttir.

      Bu baglamda Turkiye gibi yuksek enflasyonlu bir ulkede gida enflasyonun yarattigi ekstra baski hem calisanlar uzerinde yikim etkisi gostermektedir hem de enflasyonun geometrik manada etki eden kendi kendini besleyen bir yapi kazanmasini saglamaktadir.BOyle bir ekonomide ise ne rekabetten ne de rekabetci kurdan verimlilikten bahsedilemez.Ancak fiyat ve enflasyon oynakligindan kisaca istikrarsizliktan bahsedilebilir.

      Sil
  45. eğer rekabetçiliği sadece para üzerinden değerlendirirseniz lehinize görünen durumlar aniden aleyhinize dönebilir. esas değerlendirme veya rekabetçi ekonomi ürettiğiniz teknolojidedir. yahu şunu bir düşünün fransıza kendi arabasını satıyoruz almana kendi makinesini vs. turşucuya turşu satıyoruz gibi bir şey oluşuyor. yani ilk etapta bizden daha üstün teknolojiye sahip ülkelerle dış ticareti azaltıp kendi bölgemizdeki daha zayıf --balkanlar ortadoğu kafkaslar orta asya daki-- ülkelere yönelmezsek bizim dış ticaret solcuların tabiriyle sömürülmemizden başka sonuç vermez. dünyada artık yerel paralarla ticaret öne çıkıyor. biz istesek de istemesek de batıcılarımız üzülecek ancak batıyla ticaretten kader bizi koparıyor. istikametimiz Osmanlı atlası. biz bu kurlarla Batıyla ticaret yapamayız. doğuya yöneleceğiz ticaretimiz de orayla artacak. batılılar kendi içinde ekonomik yapı ve kendi paralarıyla ticari yapı kuracaklar. biz de kendi aramızda kendi paralarımızla ticaret yapacağız.batı yüksek teknoloji ürünlerini pahalıya satıp da biz bunu kredilerle ilelebet satın alamayız veya onların pahalı teknolojisiyle burada montaj üretimi sürdüremeyiz. sonumuz sefalet olur allah göstermesin bu . biz de bir miktar şu tarımsal ürünleri bolca üretip gıdada bağımsız ve de bölgemize ihracatçı olsak ayrıca teknolojimizi de geliştirsek bölgemizdeki ülkelere tedarikçi olur hem siyasi gücümüz hem de ticaretimiz gelişir kurlarla boğuşmayız. bölgemize dönelim bence ve Osmanlıdan kalan misyonumuzu yeni ve çağdaş bir ekonomiyle hayata döndürelim. doğrusu da bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siyasal islam, ortadoğudan güney asyaya kadar uzanan halkların üretim güçlerinin sömürülmesinin ismidir. İslam, 2. dünya savaşı sonrasında, Batı dünyasının politik çocuğudur.

      Yani, sizin doğu dediğiniz yerin mülk sahibi Batı'dır.

      Milyarlarca insandan oluşan ucuz iş gücünün isyansız ve ucuz yönetilmesinin adına İslami Rejim denir.

      Türkiye'de laik ve cumhuriyet yapısı ile arada bir devlet idi. Son 15 yıl operasyonu bitirildi. Şimdi o kervanın içinde Türkiye. Piyasada gördüğümüz fiyat hareketleri, politik gerçeğin fiyatlara yansıması.

      Ben bunları yazınca birileri islam düşmanı diyor. Neticede gerçek budur. Lafı eğip bükmeye gerek yoktur. Doğu ya gitmek isteyenler buyursunlar gitsinler, kimseyi tutan yoktur. Türk milletinin de diğer İslam ümmetleri gibi bir yere gideceği filan yoktur. Yerinde durur. Türkiye'nin şartlarını o doğudaki ümmetler seviyesine indiren de Batı'dır, maşası cemaatlerdir.

      Artık olan olmuştur. Türk milletinin de batıya yürüyecek mecali, parası da, ekonomisi de, yönetimi de yoktur.

      {8ZF&QkXas~Q&g!n

      Sil
    2. Osmanlı; cihat, ganimet, haraç gibi mefhumlar çağdışı kaldığı için Galata bankerlerine devasa borçlar takarak battı, o borçları sonraki nesiller ödemek zorunda kaldı. Osmanlı'nın misyonunu devam ettirmeye çalışanların ülkeyi getirdikleri noktanın aynı olması kaderin cilvesi olsa gerek demek isterdim ama bunun kaderle değil aynı ilkel zihniyetle bağlantılı olduğu ortada. Bu zihniyetin değişmeyeceğini ve ülkeyi her geçen gün, dakika, saniye daha beter noktalara götüreceğini göre göre göre bu yorumu yapabilmek için herhalde aynı zihniyetten olmak ve gerçeklerden tamamen kopmak gerekiyor.

      Allahın muhafaza etmediği, iktidarın akıl ve bilim dışı saçma sapan politikalarının doğal sonucu olarak açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan on milyonlarca insanımız çöplerden, akşam pazarlarından yiyecek toplamaya çalışırlarken sizin bu gerçekleri inkar lüksünüze sahip olamıyorlar ne yazık ki, gerçekliği tüm çıplaklığı ile deneyimliyorlar. Tek tesellimiz, gerçekleri görenlerin sayısı arttıkça iktidarın önündeki yolun kısalması...

      Sil
    3. Sn Mahdut,

      Bu duruma düştü, bundan sonra Türkiye'deki iktidar değişimleri sadece bir vitrin süsleme sanatı, başka bir şey değil.

      Türk hükümetinin alternatiflerinin de finansal kaynakları aynı yerden. Yani hem İ.. partisi, hem C. partisi, hemde iktidarın koltuk değneği olan M. partisi. Bu üç parti aynı finans kaynağını paylaşır.

      Türkiye gibi ülkelerde iç işleri bakanlığı yapmış olanlar, özellikle de hayatlarının bir döneminde parti lideri de olmuşlar ise, onlar ile reis aynı yerin adamıdır.

      Sn içişleri bakanı olan hanım ağa, benzer sebep ile askeri bir muhtıra sonucu görevinden alınmıştır. Malesef 90 ların sonundaki askeri irade, ülkeye sadece 4-5 yıl kazandırabildi. Yetişen asker çocuklar, üst kurmay seviyelerine gelemeden Kozmik odada tepelerine bindiler. Çok acı oldu. Ülkeye yazık oldu.

      Sizin teselli diye yazdığınız ülkeye ölü kedi sıçması hissi verdirmek, başka bir şey değil. İktidarın alternatifi, iktidarın kendisi. Türkiye'nin sahibi bunları bizden önce düşündü ve yaptı. Mesele yalnızca halkın sözde iradesi ile iktidarı değiştirmesi değil, o iktidarı getiren güç, olur da (insan bu) başına bir şey gelirse (son kullanım tarihi garantisi yok) alternatif kardeşini hazırlamıştır çoktan.

      Diğer ülkelerde de böyle oldu. Pakistan, ilkokul çocukları elinde kılıçlı hocalarından şeriat düzeninde nasıl kafa keseceklerini öğreniyorlar. Ben Pakistan vidyosunu gördükten sonra, soruşturdum Türkiye'de kalan tanıdıklara, iki tane cemaat okulunda orta okul çocuklarına kafa kesme ile ilgili şer'i hukuk anlatılmış. Uygulama yapılmamış. Bunlar benim öğrendiğim. Daha başkalarını bilemem.

      Siyasal islam, gitmemek üzere gelir.

      PC`j9bHtE-P'W2\G

      Sil
    4. Milli olan şeyin yalnızca adı olduğu Milli Görüş öldü. Etrafımızdaki ülkeler sahipli. Osmanlıymış bölgecilikmiş olmaz. Lübnanda bayrağını yakıyorlar. Suudi Arabistan ve BAE donumuza kadar aldı çölde ilkelliklerini gösteren kuklalar. Nereye gidecen... Libya bitti. Pakistan Hindistan'a karşı ABD'nin oyuncağı. Erbakan bunlara yaslanacaktı güya.

      Sil
    5. Sayın Unknown 00:08

      Milli görüş'ün "Milli" kısmı bizim bildiğimiz millilik değildir, orada milli ile kast edilen şey Kur'an'da geçtiği şekli ile İbrahim milleti, yani ümmettir. Siyasal islam da bu anlayış üzerine inşa edilmiş bir ideolojidir, temel amacı başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkelerinde aydınlanmacı, bağımsızlığı ve çağdaşlığı hedefleyen uyanışları bastırmaktır. Ortaya çıkış nedeni yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin bölge ülkelere kötü örnek olmasını engellemek olduğundan sonunun da bu topraklarda gelecek olması tarihin akışına uygundur...

      Sil
    6. Erbakan her partisi kapatıldığında İsviçre ve Almanya'da ne yapıyordu? kimse sormadı. Niye Cidde veya Kahire değil Almanya...

      Sil
  46. Mahfi Bey,

    TL'nin değer kaybının bu seviyeye ulaşmasının ardından ihracatın ithalatı karşılama oranının 87,9%'dan 95,3%'e geldiğini söylemek basit bir matematiksel fırsatçılıktır diye düşünüyorum. Siz de büyük bir önsezi ile bu açıklamadan hemen bir gün önce bu yazıyı kaleme almışsınız. Bravo demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Aklınıza sağlık; bir kez daha.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayin juxtapose,

      Ne yazik ki siz de "PR iluzyonu" diye tanimlayabilecegimiz bir karisiklik yasamis, sayilar ve tanimlar arasinda kaybolmussunuz. 87.9%'dan 95.3%'e cikan bir sey yok, birincisi altin dahil ikincisi altin haric ihracat/ithalat oranlari. Gecen senenin ayni ayi ile bir kiyas ozellikle verilmemis cunku gecen senenin ayni ayina gore ithalatin artis orani daha fazla.

      Fakat bu iki oran (altin dahil, altin haric) yan yana ve digerlerinden farkli fon rengiyle yazilarak bir ilerlemeyi, bir artisi isaret ediyormus gibi gosterilmeye calisilmis. Sanirim basarili da olmus, burada bu hususu aciklama geregi duyulduguna gore.

      Sil
  47. Hocam,V tipi toparlanmayla kastedilen kurdaki toparlanma olabilir mi?

    YanıtlaSil
  48. Yazılan yazı ve yorumların hepsi birbirinden değerli okudukça üzülüyorum.

    Günlük hay huy veya güncel siyasetin yarattığı boş tartışmalar üzerinde harcanan insanların enerji tüketmesi de katmerleştiriyor.

    Sorun, tek ve gerçek. Siyasi otorite ve rejim değişmeli. Ekonomi ikinci plandadır.
    Misal 1: Kuklanın teki Telekom firmasını almış, borç ile almış, kasadaki parayı dışarı çıkarmış, rüşvetini vermiş, bankalara borcunu ödememiş, aradan geçen zamandaki kazancı da yurtdışına çıkarmış. Şirkete bankalar zararlarını çıkarmak için el koymuş.

    Bunun adı hırsız değil, hırsızın verdiği zarardan daha fazlası verilmiş. Yan etkileri ile 15 milyar dolara yakın bir zarar verilmiş. Sadece bir kurumdaki kamu zararını kaç yıllık rekabetçi kur cari fazlası kurtarır? Cevap hiç. Bu kadar zararı türkiye ticaret yaparak kurtaramaz, o gitti. Rekabetçi kur denilen seviye günü kurtaracak kadar kaynağın ülkeye girmesi için hükümetin uydurduğu kavram.

    Kozmik oda öncesinde olsa, Lübnan'a gidip, onu kulağından tutup getirecek, o paranın milletin parası olduğunu gösterecek, o paranın o kişilerin ailelerine kalmayacağını, hatta ortada ailelerinin de kalmayacağını nazik bir dille anlatacak kişilerin var olduğunu bilerek işlerini yaparlardı. Siyasetçi de bilirdi. Vaka, paranın ödenmemesinin kozmik oda hadisesi sonrasında olması da tesadüf değildir.

    Sorun bellidir, sorunları yapanlar bellidir, adresleri bellidir, yerleri bellidir, yapılması gerekenler bellidir. 80+ milyonluk aziz ve necip milletimizi tutan da yoktur. Buyursunlar, çözsünler.

    eq.6U.ZWLmuY327<

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi bir yorum ancak bu işlerin küresel sermayenin ilgili lokal istasyon şeflerinden bağımsız gerçekleştiğini düşünmek biraz yanlış olur. Telekom Benzeri operasyonlar daha önce de pekçok kez oldu bu ülkede. Mesela cem uzan'ın ipinin çekilmesi gibi. Ptt'nin t si gibi..Dolayısıyla bu noktada millet birşeylerin hesabını soracaksa ki böyle bir ihtimal de çok zayıf, mesela önce ağır vergilere karşı bir direniş başlamalı, hesap sorulmalı.

      Dışarıya yapılan işlerin hesabı ise, şartlar olgunlaştıkça bilahare sorulur..

      Sil
    2. Şu "kozmik oda" lafı da kabak tadı verir oldu artık.

      "İllüminati var mı? / Yok mu?", diye tartışılır durulur onyıllardır. Hikaye anlatır gibi anlatılır illüminati hakkında. Öyle bir "sır"ki, herkes bu "sır"rı biliyor.

      "Kozmik oda" da böyle. Anlat anlat dur. "Doğru ya da yalan", diye ses çıkaran kimse yok ne de olsa...

      Sil
    3. Bahsettiginiz 15 milyar dolarlik zararin belki sadece 1 milyar dolarini Lubnan'da bulabilirsiniz, geri kalan 14 milyar dolar baska bir yerden cikarsa sasirmayin. Mesela Katar'dan cikarsa. Bilmem anlatabildim mi.

      Sil
    4. İlluminati 1 Mayıs 1776 yılında, özellikle dini dogmalarla mücadele etmek için Adam Weishaupt tarafından kurulmuş aydınlanmacı bir örgüttür ve gerçektir. Döneminin en önemli düşün insanları bu örgüte katılmışlar ve dini dogmaların karanlığına karşı mücadele vermişlerdir. ABD anayasası, Fransız devrimi, İtalya birliğinin kurulması fikirsel bazda etkin olduğu önemli tarihsel olaylar arasındadır. Yakın dönemde de Avrupa Birliği fikrinin oluşması ve prensiplerinin geliştirilmesinde illuminatinin temel öğretileri etkin olmuştur. Uygulama farklı yönde gelişmiştir, o ayrı.

      Kuruluş amacı aydınlanma ve dini dogmalarla mücadele olduğu için dincilerin tarihte en çok nefret ettikleri ve şeytanlaştırdıkları örgütlerin başında gelir. Günümüzde bilinen bir etkinliği kalmamıştır.

      Kozmik oda konusunda bilgim yok ama aramızda detaylı bilgisi olan arkadaşlar var gördüğüm kadarı ile. Benim o konuda merakım şudur: O odada bulunan bilgiler, listeler v.s. basılacağı haftalar öncesinden biliniyor olmasına rağmen neden orada tutulmaya devam edildi? O dönemde TSK'ni yönetenler bu listeleri ortadan yok etmeyi akıl edemeyecek kadar basiretsiz miydiler? Ya da, aslında karşı tarafın eline geçmesini arzu edecekleri bir takım bilgiler ve listelerle değiştiremezler miydi?

      Ben olsam öyle yapardım. Bilen varsa ve açıklama getirirse ben de çok memnun olurum...

      Sil
    5. Yahu Mahdut bey güldürmeyin beni lütfen...

      Ciddi misiniz siz?

      Gerçekten var olup-olmadığına emin olmadığınız "kozmik oda" denen bir hayal ürünü hakkında, internetteki bir iktisat blogunda, size birilerinin bilgi vereceğini sanıyor musunuz hakikaten?

      İyi niyetli, düşünen, sorgulayan birisiniz ama saflığa yatmayın lütfen Mahdut bey...

      "Kozmik oda" diye bir şey yok. Taaa 1952'de TSK bünyesinde kurulduğu "iddia edilen" bir garabetin (Seferberlik Taktik -Tetkik- Kurulu) içinde olduğu "iddia edilen" evrak-mevrak bilgiler onyıllar boyunca dışarıya sızdırılmadı da, taaa 2009'a kadar mı beklenildi?! Bu saçmalığa inanacak kadar saf olamazsınız Mahdut bey.

      "Kozmik oda", bir hikaye kitabı. İçinde olduğu "iddia edilenler" de, hikaye kitabının sayfaları.

      Eğer İngilizceniz varsa, aşağıdaki PDF'yi okuyabilirsiniz. Ha içinde yazanlar ahım-şahım şeyler değil.

      Bir ordunun, eğer ülke içinde "yaramazlık" yapanlar olursa onlara karşı nasıl harekete geçeceğini anlatan, ve yaramazlık yapmaya teşne başkalarını da meydana cenk etmeye çıkmadan evvel bunları toplum nezdinde tehlikeli göstermek için ordunun nasıl "sahte olaylar" tasarlayıp uygulayacağını anlatan bir taktik kitabı.

      Kısacası, tipik bir "devlet destekli provokatörlük nasıl yapılır?" elkitabı, fazlası değil:

      Field manual 31-15

      United States of Army: War Office
      Headquarters, Department of Army

      "Operations Against Irregular Forces"
      May 1961

      https://www.bits.de/NRANEU/others/amd-us-archive/FM31-15%2862%29.pdf

      Sil
    6. Sn. 23:13,

      Evet kozmik oda işi koca bir tiyatroydu. Aslında derin devlet diye de birşey yoktur. Rahmetli başkan kenedy'i vuran kişi Kendi hesabına hareket eden bir meczuptu. J. Edgar ile h. Kıssınger pek de iyi anlaşamazdı..

      Sil
    7. Kozmik odalar, orduların yetişmiş özel istihbarat birimlerinin görev bilgilerinin bulunduğu alanlar, en özet bilgisiyle.

      Burada İlker Başbuğ kozmik odanın ne olduğunu anlatıyor.

      https://www.youtube.com/watch?v=SMUOSn2lfcU&t

      Özet ile Eski GKB İlker Başbuğ, eğer Türkiye işgal edilirse niçin Atatürk gibi bir vatandaşın bir daha çıkmayacağını da açıklamış. Atatürk de Osmanlı askerinin gayri-nizami harb için yetiştirdiği güzide bir insandı.

      Bu videoda Korgeneral Erdoğan Karakuş, şehit edilenlerin sayısı hakkında bir tahmin yürütmüş.

      https://www.youtube.com/watch?v=iF9KjBh73Sw

      Daha tehlikelisi, Türkiye kozmik oda hadisesi sonucunda, şehit olanların dışında ülkesini koruyabilecek insanlarını da kaybetti, ilk tahminler 2 bin kadar görev başındaki subayın görev bırakması. Tehlikenin devamında da artık kimsenin ülkeyi veya sizi korumak istememesi, sahip çıkmayana sahip çıkılmaz.

      Bulunduğumuz ülkedeki ekonomi, devlet var ise Türkiye Ekonomisi ismini alır.

      2. dünya savaşı sonrasındaki modern devletler ile kabile yapılarını ayıran unsurdur, özel kuvvetlerin varlıkları.

      Özel kuvvetlere en çok yatırım yapan ülkeler, İngiltere, Kanada, Amerika, Fransa, Rusya, İsrail, (son yıllarda Almanya) dir.

      Dış işlerinde de en güçlü olanlar aşağı yukarı bu ülkelerdir. Birbirlerini iyi kollarlar.

      Kolay bulunamayacak bir bilgiyi ifşa edelim:

      Türkiye'nin geleceği bu ülkelerin isteklerine göre şekillencek. En son tartışmalara göre, ülke elçileri şu konuyu birbirleri ile tartışıyorlar.

      Türkiye, Nato'dan çıkarılırsa, Düzce-Zonguldak civarından, Trabzonun doğusuna kadar olan bölümden aşağıya indiğinizde, Eskişehirin doğusu ile Erzurum Bingöl ün batısında kalan, Kırşehir ve Yozgat'ın yarısını içeren bir bölgeyi Rusların kontrol bölgesi yapılması.

      Rusların Doğu ile bağı kesilsin diye, Artvin Erzurum Kars Ağrı bölgesini Ermeni unsurların kontrol ettiği,

      Ruslardan arta kalan İç Anadolu, Akdeniz bölgesi Urfa ve Adıyamanın dahil olduğu bölgeyi Uluslar arası Nato birliğinin kontrol ettiği,

      Edirnenin Kuzeyi, Kırklareli bölgesini Bulgarların kontrol ettiği,

      Marmara, boğazlar, Ege, Muğlayı Yunan ve Avrupa birleşik kuvvetlerinin kontrol ettiği,

      Hakkari ,Van Güneydoğu anadoluyu da Kürt unsurların kontrol ettiği bir bölge olarak tasarlansa neler düşünürsünüz? diye Rusya ve Nato müttefikleri tartışıyorlar.

      Tabi tartışma bu hemen gerçek değil, herkes bir konsensus oluşturmak istiyor.

      Bu duruma şimdilik Ruslar karşı.

      Ruslara sus payı olması için Hatay, yani Suriyeye ek olarak Akdeniz tarafında bir kontrol alanı da teklif edilse Ruslar ne düşünür diye de soruldu.

      Ruslar, üstteki yerlere ek olarak Hatay'a da evet diyor, ama Rusları tedirgin eden, boğazların Yunan ve Avrupa kontrolünde olması.

      Bu bir denge paylaşımı diye iletilmiş Rus tarafına, Suriye'deki Rus kazanımları Hatay ile korunurken, zaten bir Nato üyesi olan Türkiye kontrolünde olan Marmara ve Ege, yine bir Nato üyesi olan Yunanistan ve Avrupa tarafına aktarılıyor denilmiş.

      Nato tankları da Türkiyenin 50 km batısına kadar gelmiş. Bunlar olur ya da olmaz. Bilemeyiz. Bildiğimiz, Türkiye bu tartışmalarda pasif unsur. Kaderi neyse ona razı konumda bir edilgen.

      Kozmik oda mensupları, böyle durumlarda nasıl bir davranış ile o tartışmaların içinde aktif olarak bulunup, tartışılan planların boşa düşürülmesini sağlayan kişilerdi bir diğer tanımı ile.

      Bunu Osmanlı Sevr ile yaşadı. Atatürk ve ekibinin teşkilatlanması bu sebepleydi. İngiliz veya Yunan gelirse, işgali onlar için öyle bir maliyetli yapacaklardı ki, İngilizler bırakmak zorunda kalacaktı. Anadolu ekibinin bu planı o kadar güzeldi ki, İngilizlerin rakibi Ruslar hemen tuzlukla koştular, silah ve cephane veririz dediler.

      Bizimkiler bağımsız bir ülke kurmayı başardı, daha güzeli ülkenin kaderini vatandaşlar belirlesin diye Cumhuriyet ile ülkeyi vatandaşa hediye ettiler.

      jX7pMH9q?t.UX/vw

      Sil
    8. 01:25,

      Siz "eski asker"siniz, ve size "doktrine edilenleri" hiç sorgulamadan bugün bile iştahla savunmaya hazırsınız.

      Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürütülen "Kurtuluş Savaşı" yıllarında istihbarat faaliyetlerinde bulunan "Müsellâh Müdâfaa-i Milliye (Mim Mim Grubu)", o zamanın şartlarına göre hareket eden bir istihbarat teşkilatı idi. Hâttâ bizzat Celâl Bayar bile "Galip Hoca" mahlasıyla kendini gizleyip, Ege ve Akdeniz'deki stratejik bölgeleri gezip kaynak tespiti yapmış, direnişin örgütlenmesine destek olmuştu.

      Size "doktrine edilen" Kozmik Oda'nin ise; 1952'de kurulduğu, ve 2009 yılında bu oda içindeki bütün bilgilerin dışarıya sızdırıldığı "iddia edilir" uzun süredir. Ne böyle bir odanın varlığını, ne de içindekilerin ne kadar da mühim bilgiler olduğunu kanıtlayan bir tek delil bile yok. Ordunun "sahte olaylar" tasarlayıp uygulamakta ne kadar mahir olduğu aşikâr, kendini daima masum göstermesi de cabası. "Orgeneral bilmemne" bunu demiş... "Korgeneral bilmemne" şunu demiş... Tipik askerlik hikayeleri bunlar... Rütbe yükseldikçe, hikaye anlatma hırsı da yükseliyor... "Kozmik Oda"; ordunun kendini topluma doğruluk ve hakkaniyet timsâli olarak pazarlamak için uydurduğu bir safsatadır, kirli ellerini göstermemek icin uydurduğu bir yalandır. Bütün ordular (TSK dahil) kendine "esrarengizlik kılıfı" uydurmakta maharetlidir.

      Askerlik hikayelerinizi ve komplo teorilerinizi başkalarına anlatın 01:25. Bu blogda, komplo teorilerinizle yorum alanı işgal etmek yerine, daha faydalı şeyler yazabilirsiniz.

      Sil
    9. Müsellâh Müdâfaa-i Milliye, Atatürk ile aynı teşkilattan yetişmiş istihbaratçılar tarafından kuruldular. Yaygınlaştı. Işıklar içinde uyusun Mustafa Vasıf Karakol etkin liderliğindendir.

      Grubun sıkıntısı, içindeki kadroların siyasi kökenleri idi. Grup içindeki kadrolar köstebek barındırmaya uygun idi. Mustafa Vasıf da bu durumdan şikayetçiydi, kritik bir kaç istihbaratçı yakalanıp öldürülmüştü. Bu grup ile mücadele sürdürülemezdi.

      Durumu bilen Mustafa Kemal ve ekibi daha güvenilir bir teşkilat kurmak için Mustafa Vasıf ile de görüştüler. Nihayetinde, Müsellâh Müdâfaa-i Milliye içindeki pek çok şüpheli kişi gruptan atıldı. Kalanları ışıklar içinde uyusun Hüsamettin Ertürk yeniden organize etti, milli mücadelenin, -Mustafa Kemal'in- emrine verdi.

      Sizin de çelişkiye düştüğünüz gibi bunlar ismi cismi bilinen hikaye olmayan, asker kökenli kişiler. Ülkeyi kurdular.

      İstihbarat olmadığında aziz ve necip milletin fertleri malesef düşman karşısında me'leyen bir koyun ile aynı başarıyı gösterir. Bu insanlar olmasaydı, bu yazıları yazıyor veya okuyor olmazdık.

      Bu kadar eğitimli, Atatürk ve ekibi gibi deneyimli kurmayların, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra donanımı yüksek, eğitimi yüksek, kabiliyeti yüksek bir ekip kurmayacağını iddia etmek, bu işleri bilmemektir. Hatay'ın anavatana ilhakı yine Atatürk liderliğindeki istihbarat çalışmaları neticesinde gerçekleşti. Eğitimlerini Türk ordusu üstlendi.

      Kurtuluş savaşı öncesinde, yazdığınız dışında bir kaç tane daha istihbarat teşkilatı kurulmuştur. Atatürk, liderliği ile bunları birleştirmiştir. Müdafa-ı Hukuk cemiyetlerinin tamamı bu kategoridedir.

      Düşman işgali sonrasında, bu kadar dernek ve teşkilat kurulabilmesi, Türk ordusunun ne kadar başarılı kurmay eğitimi sunduğunun da ispatıdır.

      Günümüze gelince, teşkilatın dağıtıldığını yukardaki video da GKB İlker Başbuğ açıkça söyledi. Ben, bu yaşa geldikten sonra, Atatürk tarafından Maraşal Fevzi Çakmak himayesine verilen istihbarat teşkilatını onun hamilik basireti ile korumasını Sn Başbuğ'dan veya 80 ihtilali sonrasında yükselmiş askeri kurmay erkandan beklemiyorum.

      Ekonomi bloğunda yazılır. Ekonomi, bağımsızlık ister, bir devlet, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı insanlar, yönetim rejimi ve hukuki sistem ister.

      Ben okuyanlara nacizane bu unsurların en önemli gördüğümün temelinin nasıl yok edildiğini aktardım. Bu konu çok kişi tarafından bilinmezdi, bilinmeye başlandı.

      Yazmak gerçekten sıkıcı, yazdıktan sonra yazmasaydım dediğim konular, bazen de yazdıktan sonra siliyorum. Bunlar bilinmiyordu, çoğunluk tarafından bilinmeyecek de, bir kaç tane bilen araştırmacı ilerde yoğunlaşır belki. Neticede her koyun kendi bacağından asılır, herkes kendi hayatını yaşar. Yazılmasalar da olur.

      ;g)v]sBjH]4Yj\*Q

      Sil
    10. 1819, 0125, 1730 a hak verin.

      Resmi ideolojiyi değiştirmek ne kadar zordur, Türkiye'de imkansız derecesinde zordur.

      Türkiye rejimini değiştirmek, toprak ağasının toprağını üzerindeki marabaya vermek gibidir.
      Eğitimli veya değil, günümüz Türk insanının yeteneği maraba seviyesindedir.

      1819, 0125, 1730 da yazanlar Maraba'yı çiftçi yapmak isterler.
      Çiftçi demek, toprağa sahip olmak demektir, tarımı bilmek demektir, ürünü verimli üretmek demektir, satmayı bilmek demektir, toprağı güzel kullanmak demektir.

      Türk insanı toprağında marabadır.
      Ağası vardır.
      Ağanın kahyası vardır.
      Kahyanın yardımcıları vardır.
      Bunlar marabanın canına okurlar.
      Kahya değiştikçe maraba sevinir.
      Türkiye'nin sahibi olan Ağa o kadar güçlüdür ki,
      kendi adamı olan 3 kahyayı seçsinler diye marabaya sorar.
      Maraba sevinir, kahyayı seçtik diye.
      Maraba bilmez tüm kahyalar ağanın adamıdır.

      İspat mı?
      Hemen verelim, bizim bir dönem komutanımız,
      Şimdi siyaset erbabı Sn Engin Alan'ın twitter hesabını açın.

      İki dakikanızı ayırın, 5-6 mesajını okuyun.
      Engin Alan bizim komutanımızdı.
      Şimdi 1819, 0125, 1730 ve diğer kriptolu yazanları okuyun.
      Aradaki farkı gördünüz mü?

      En basitinden;
      Burda yazanlar ateist iken diğeri türk-islam sentezcisidir.
      Aynı ordu mensupları, aynı binalarda senelerce kalan insanlar,
      Biri ast, biri üst ne kadar fark var gördünüz mü?

      Şimdi Ağanın kahyalarının nerelere kadar girdiğini gördünüz mü?

      Türk insanının kurtuluşu bireyseldir.
      Birey olanlar, kendini ve geleceğini korur, çabasını ona göre yapar.
      Maraba olmaktan çıkmaya çalışır.
      Kahyaları bulur, öğrenir.
      Siyasetin kahyalarına umut bağlamayın.

      Boşuna onlardan ekonomiyi düzeltmelerini beklemeyin.
      Onlar sizin ekonominizi yıkmak için varlar.

      Hayat böyle,
      Kimsenin kimseye faydası olmuyor,
      Benim size, sizin bana,
      Yeri gelir çocuğun babaya, babanın çocuğuna faydası olmaz,
      Gemisini kurtaran kaptan.
      Bilin, okuyun, bilime sarılın.
      Güzel meslek sahibi olun, mesleğinizi geliştirin.

      Kendiniz ve aileniz için.

      bHA*ZrHe2sx+-5qN

      Sil
    11. 0125, 2048,
      İlker B. ve Engin A. açıkladılar.
      Gönüllerinden geçen Azerbaycan ile Türkiye'nin birleşmesi.

      Bu iki ülkeyi birleştireceklermiş.

      Bu ikisi bırak ülke birleştirmeyi, iki tavuk kümesini bile birleştiremezler.
      İlker niye korktu bu işlere girdi bilmiyorum.
      İlker den önce merhum Yaşar B. bi gaza geldi, sonra gazı çabuk kaçtı.
      Yaşar'a da iki tavuk emanet edilmezdi.

      Boşverin, olan oldu, biten bitti, ölen gelmez.
      Ayaktasınız, sağsınız, ailelerinizlesiniz.
      Şükür deyip, gidin.
      Kaç bebe babasız, baba sevgisinden yoksun büyüdü,
      sizin veletler ne şanslı.

      7k[]*x=H7N.RsxS\

      Sil
  49. hocam ne kadar yazsak da,bizi dinleyen yok,herşey daha kötüye gidiyor..berat beyin rekabetçi kurdan kastettiği şudur:birkaç sene daha enflasyonun %9 gösterilip o miktarda zam yapılması sonucu asgari ücretin dolar bazında dünyanın enfakir ülkelerindeki miktara ulaşmasıdır..burundi,etyopya,orta afrika cum,çad,liberya gibi ülkelerdeki asgari ücrete eşitlenmesidir,yaptığım hesaplamalara göre 31 aralık 2020-21-22 tarihlerinde %10ar zam yapılırsa ve 2023te seçimden önceki gün 1$=19,98tl olursa hedefe ulaşılacak,saydığım ülkelerden daha düşük olacak bizde dolar bazında asgari ücret..işte sayın maliye bakanımızın ulaşmak istediği tek hedef budur,son2yıldaki kur artışına bakarsanız,ermenistan,suriye,ırak topraklarında uçacak f-16larımızın da desteğiyle bu ulaşılabilir bir hedeftir..

    YanıtlaSil
  50. Hocam ben 2001 devalüasyonu sonrası sizi asaf ve deniz hoca ile yaptığınız NTV proglarında tanıdım yaşım 19 du çalıştığım firma devalüasyon sebebiyle kapanmıştı.2001 Haziran ayında şirket kurdum 19 yıldır tekstil işiyle uğraşıyorum ithalat yapıyorum bankalarla kredi kullanımlarım 1,2 milyon dolara kadar çıktı ama hiç bir zaman kredi aksatma durumum olmadı sizi 2001 yılında izlerken hep Notlar almıştım 19 yıldır şirketi
    Yönetirken bu ülkenin kendi dinamikleri olduğunu hesaba katarak borçlanmalarımı yaptım ocak 2018 de 800.000$ borcumu mayıs ayında 300000$ indirmiştim krizi göre biliyordum.Sonrasında kurun geri geleceğini daha önceki tecrübelerden bildiğim için bekledim ocak 2019 itibaren kapatarak 30000$ indirdim.Bu geri geliş diğerleri gibi değil hükümet baskısıyla olduğu için sürdürülemez olduğundan dolayı yeni kredileri TL ve uzun dönem ödemesiz 36 taksitli kullandım.Şu an kullandığım kredilerin tüm faizleri sıfıra denk geldi kurun yükselmesiyle.Ben sizin televizyon programını izleyip 19 yaşında şirket kurup -(ABD krizi 2008-Darbe-Devalüasyon 2013-2018-2020 ve son olarak pandemi süresinde bütün sıkıntıları atlattım merak ediyorum bu kadar danışmanı olan ekonomi bakanımız nasıl oluyorda bu kadar kötü kararlar alabiliyor yada bize okulda faiz enflasyon demektir diye öğrettiler diyen cumhurbaşkanımız hızla duvara çarpmakta olduğumuzu göremiyor.Türkiye’de yarın faizleri 6/8 puan da artırsanız kısa vadede kur 7,30-7,50 bandına iner ama 1-2 sene içinde 9,5 /10 olur.Çözüm sizden öğrendiklerime göre 1- Kura baskı yapmayacaksınız yıllık enflasyon oranına orantılı artmalı yoksa 6/7 yıllık artışı bir anda yapar 2- En önemlisi güven siz faizi ne kadar artırırsanız artırın güven olmadığı için kimse TL mevduata dönmüyor... bakın 2018 de TL de net faiz verilmesine dolar da komisyon artmasına rağmen dolarizasyon artı ciddi bir biçimde çünkü herkes verilere güvenmiyor doların çıkacağını düşünüyordu bu ortam değişmediği güven sağlanmadığı sürece dolarizasyon bitmez.3- Ya çok yüksek bir faiz artışı yani mevduatı olanın dolar artışının o kadar olmayacağına inanması 18/20 puan artış yada herkesin güvendiği yanlış bir karar olduğunda imza atmayacak bürokratların olduğu bir ekonomi yönetimi mesela siz .Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedikleriniz doğru ama konu ekonomi yönetimi değil çok daha genel bir sorunumuz var: Türkiye'nin siyasal sistemi sorunlu. O nedenle ekonomi yönetiminin değişmesiyle işleri düzeltmek mümkün değil.

      Sil
    2. Benzer hataları 1993 yılında üstelik iktisat prof. tansu çiller de yapmıştı. 1994 nisan başında finansal çöküntü büyük olmuştu.

      Sil
  51. Hocam selamlar. EVDS'ye göre TCMB fonlamaları kotasyon ve ihale yoluyla fonlama olarak ikiye ayrılıyor. Burada kotasyon gecelik, ihale haftalık mı? Bu konuda net bir bilgi de bulamadım.

    YanıtlaSil
  52. 2021 Nisan seçim var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. secimle her sey cok guzel olacak
      Turkiye suan 90li yillardaki gibi
      Virus konusunda Cin masum Trump suclu

      Sil
  53. Merhabalar, Türkiye için ülkenin şu an aşağıdaki koşullarıda dikkate alırsak rekabetçi kurun, olması gereken kurun hangi aralıklarda olması gerekirdi.

    1. Vatandaşın hakettiği şekilde yaşaması için
    2. 3.dünya ülkesi vatandaşların ülkemize gelerek adeta yağmalama şeklinde harcama ve ürün almamamsı için
    3. Temel ekonomik veriler dikkate alındığı zaman
    4. İhracat firmalarının karlılıklarını sürdürebilmesi için
    5. 30-40 yıllık çürük arabalara binip kaza yapıp vefat eden vatandaşların artık olmaması için
    6. Kendisini geliştirmek için yurt dışı deneyimi kazanmak isteyen öğrenci ve çalışanın rahat karar vermesi için

    YanıtlaSil
  54. Sayın Hocam,
    "emreozk" adlı okuyucunun da belirttiği gibi (Hocam ara mal ithal ediyor oluşumuz ve ihracatın ithalata bağımlı olması da önemli.) ihracatımızın girdilerindeki ithalat payının giderek arttığını okuduğumu hatırlıyorum.
    Acaba "ihracat -ithal girdi" gibi bir ölçü takip ediliyor mu?
    Takip ediliyorsa, bu ölçüdeki durum nedir?
    Kur çok artmaz iken, bu ölçüdeki performansımız nedir acaba?
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  55. Hocam , kaleminize sağlık, çok kısa ve öz ( her zamanki gibi ). Buradaki esas tehlikeli gidişat Türkiye'nin ucuz iş gücü ile artık Avrupa'nın işçi köle pazarına dönüşmesi. Şu an işçi maliyetleri Çin'in altına inmiş durumda? Kimse refah artışından falan da bahsetmesin bu durumda lütfen.

    YanıtlaSil
  56. Hocam bazı ülkelerin büyümesi neden kredi artışına bağımlı olur? Hemen hemen her ülkede bu bağımlılık vardır ama bazı ülkelerde neden diğerlerine göre fazladır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf oranı düşük ekonomilerde krediye bağımlı büyüme daha fazladır.

      Sil
    2. Hocam dünyada işçilik ücret artışları yetersiz olduğundan dolayı gelir arz artışı düşüyor. Bu açık kredilerle kapatılıp suni talep oluşturuluyor. Zaten bu yüzden ülkeler büyük borç stoku biriktirdi hocam.

      Sil
  57. Hocam,MB neden enflasyonu tetikliyor?

    YanıtlaSil
  58. Mahfi bey Dolar/TL yükseliyor diye konuşuyoruz, gram altın rekor kırıyor diyoruz ama, köfte ve ayrana ihtiyacımız olduğunu da unutuyoruz.

    İktisat teorileri ne ilginç şeyler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktisat teorisi aslında köfte ve ayranla ilgilenir. Dolar ve altınla ilgilenen finans teorisidir.

      Sil
    2. Köfteci ve ayrancının borcu döviz cinsinden olunca, onların kaderini de etkiliyor.

      Sil
    3. Mahfi bir siz soğuk değilsiniz.

      Yani şöyle, iktisadı matematiğe ve paraya indirgeyip, "matematik ne derse iktisat odur, gerisi fasa fisodur" demiyorsunuz.

      Galiba azsınız, pek yok sizin gibi iktisatçı.

      Sil
  59. Mutluluk bu kadar işte
    Bi köfte, bi ayran

    Dünyayı paylaşamayanlar
    Belki utanırsınız

    YanıtlaSil
  60. Mahfi bey sizce hükümet hiç istemese de, toplumsal dinamiklerin, ekonomideki gidişatın erken seçimi getirme ihtimâli var mı? Problem olduğu apaçık, niye 2023'e kadar beklensin ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir durumu zorlayacak bir muhalefet var mı?

      Sil
    2. Selam 1527, muhalefet partilerinin hepsi mevcut iktidar partisinin farklı tonu. Eğer bir muhalif parti iktidar olursa, kadrolarını bir iki sene içinde mevcut iktidar partisinin kadrolarından dolduracak.

      Değişim vitrin değişimi olacaktır.

      *A_vB)C8rpkd'$a?

      Sil
    3. Sn 20:03

      İktidar partisinin kadrosu falan yok. Kadro dedikleriniz, ne görev verilirse onu yapan sınırlı sayıda bir ekip. Bir muhalif parti ya da muhalif blok iktidar olursa tümü yargı önüne çıkarılacaklar, bundan emin olabilirsiniz.

      Bu kadar gerçeklerden uzak, mantıksız yorumlarla nereye varmak istiyorsunuz bilemiyorum ama bu iktidarla birlikte siyasal islam sadece bizde değil, bölgemizde de tüm etkinliğini yitirecek. Türkiye dahil görevlendirildikleri hiçbir ülkede görevlerini layıkıyla yerine getiremediler ve iyice gözden düştüler. Bunun da ötesinde, bu canavarı yaratan ülkelerin kontrolünden çıkmaya ve onların başlarına da dert olmaya başladılar.

      Bütün dünya nasıl büyük değişimlere gebeyse bizim ülkemiz de aynı durumda. Bu süreç tahminlerimizden de hızlı gelişeceği için sonuçlarını görmeye sanırım hepimizin ömrü yetecek. Bu ülkenin geleceğinin siz ve kriptolu yazan diğer yorumcuların öngörülerinden çok farklı ve olumlu olacağını sanırım yakında hep beraber görme olanağını bulacağız...

      Sil
    4. Bana bak Mahdut, umut aşılayıp duruyorsun.
      Eğer boşa çıkarsa ve sen yanılıyorsan musallat olurum yorumlarına :D
      2023 seçim sonuçlarına kadar vaktin var.
      Yine bu zihniyet "Eee nerde kalmıştık?" diye başlayan bir balkon konuşması yaparsa hıncımı senden alırım.

      Sil
    5. Secim hayalleriyle Akpnin Secimle gidecegine inanlar ile Korona asisinin cikacagina inananlar dikkat edin ayni tipler.
      Secim gecim mecim yok asi da yok kardesim YOK. YOK oglu YOK. Aertik anlayin bunu.
      Ortada olsa olsa bir zeka sorunu var ya da en iyi ihtimalle saflik soz konusu.

      Sil
    6. 16:31

      Hacı, corona aşısına gerek yok. Rekombinant DNA teknolojisi ile corona'nın ilacı geliştirildi, önümüzdeki yaz piyasaya çıkar. Bu kışı ölmeden atlat, yeter yani. Aynı durumun ülke için de geçerli olduğunu söyleyebilirim :)...

      Sil
    7. Mahdut Bey,
      Ben eczacilik ogrencisiyim. Millet dunya milletleri asi diye tuturmus bunu goren politikacilarda bunun uzerinden politika yapiyor tum dunyada. Asi oyle kolay bir is degil. Bulunsa da dagitimi yayginligi organizasyonu korunmasi saklanasi vs zor isler. Ilaca bak inanirim.

      Bu asamada yapilmasi gereken sey viruslerin rekabet kendi iclerinde rekabet ettigi ve vucutta canli aktif bir virus varsa baska virusun bu vucuda ugramayacagi teorisinden bilgisinden yararlanarak bir virutuk hastaligin asisini olmak ve bunun uzerine de bir de cigerlerle ilgili bakteriyel bir asi yaptirmak zature tuberkuloz vs...BU iki asi turu bir virutik bir de ciger ve ust alt solunumla ilgili bakteriyel asi en azindan koruma kalkani yaratabilecegini dusunuyorum dusunen de zaten az degil.Su asamada bundan baska yapilabilecek bir sey yok kanimca korunma anlaminda.

      Sil
    8. Sevgili 17:48

      Ben de hekimim. Aşı konusu oldukça tartışmalı, IgG oluşum oranları ve süreleri belirsiz. Bu konuda korunmak adına fazla abartmamak, kalabalık içine girmemek, vit D3 K2 ve B12, Mg, Zn takviyelerini ihmal etmeyerek immün sistemi güçlü tutmak bence yeterli gibi görünüyor. Aşıdan çok, etkili antiviral ilaçlar bu konuyu çözecek gibi duruyor, ABD’de geliştirilen ve Trump’ta da kullanıldığı söylenen bu yeni sentetik antikor bence önemli. Bu arada, immün sistemimizin ne kadar farklı savunma fonksiyonları olduğunu her geçen günle biraz daha fazla öğreniyoruz. Farklı corona virüsleri ile daha önce tanışmış vücutlarda Memmory T hücreleri sayesinde hastalık oluşmadığı gibi yeni bilgiler ediniyoruz mesela.

      Bence aşıdan çok, yeni ve etkili tedavi yöntemleri ile bu iş bu yaz biter...

      Sil
  61. Hüseyin Karagün3 Kasım 2020 16:11

    Hocam çok güzel bir yazı emeginize saglık.Türkiye için asıl sorun sorunun oldugunu kabul etmemek gibi duruyor.

    YanıtlaSil
  62. 70 yıllık ömrünüzde ne çok şey gördünüz be hocam

    Bakalım biz sizin kadar yaşayabilecek miyiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah sağlıklı olarak yaşarsınız. Çok yaşamaktan daha önemlisi arkanızda iyi bir iz bırakmaktır.

      Sil
  63. MHP nin olduğu her koalisyonda kriz olur ve arkasından erken seçim olur.

    Bu siyasi olarak incelenmesi gereken kimlerin kimlerle ne iş yaptığı ve nereye hizmet ettiği konusunda çok açık fikir verir.

    Seçim muhtemel 2021 yaz ayına gelmeden olacak ve bundan önce çok garip siyasi olaylar olabilir. Dış güçler iç güçler terör olayları ekonomik kriz ve seçim sonrası ortaya çıkan ülkenin müthiş fakirleşmesi.

    Eğer MHP varsa mutlak kriz var ve mutlak erken seçim var demektir.

    YanıtlaSil
  64. Bu sene rekabete doğacağız. Siyasette rekabetten bi haber olanlar rekabetçi kur türküsü söylüyor. Şu işe bak.

    YanıtlaSil
  65. hocam merhaba. Merkez bankasının faiz kararı önemli ancak şu anki piyasa faizi zaten piyasa tarafından belirlenmiyor mu? MB nin faiz kararı politika gösterge faizi olmayacak mı? Mb nin karşılıksız para basması sizce TL nin değer kaybetmesinde ne derece önemli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB'nin faizi artırmasının maddi anlamı dışında sembolik bir anlamı da var: MB'nin bağımsız karar alabilme yetisini göstermesi. O nedenle önemli.
      MB fazla da para basmış değil. Geçen yıl sonunda bugüne % 25 emisyon artışı var.

      Sil
    2. Cevabınız için teşekkür ederim hocam.

      Sil
  66. Reel efektif kuru 60.66 ile 1994 te ölçülmeye başladığından bu yana ilk defa bu seviyeye geriledi. TL efektif kur bu seviyeye kadar düşmesinin sebebi nedir.

    2016 Ekim ayında 100 puan altına düşmüştü. Muhtemelen bu düşüşte rekabetçi sayılır ancak Türk lirası hiç bu kadar diğer para birimlerine karşı değersiz olmadı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. reel efektif kur endeksi normal bir ulke icin rekabetci kur baglaminda 75-85 band araligi makuldur. Bunun alti rekabetci kurdan ziyade fakirlestirme yasatir. Eger bu bandin altinda bir kur politikasi varsa ciddi ciddi bir makro ekonomik program ve hedef olmasi lazim ki en azindan fakirlesirken cari dengeni guclendirken bir takim yapisal sureclerle sistemi surdurulebilir kilarsin. Turkiyede olan ise boyle birsey yok. 1994de bu tur bir uygulama soz konusuydu ki nitekim 1995-96-97 donemlerinde hem verimlilik hem cari denge hem turizm ihracat 1994 oncesine gore ciddi bir iyilesme farklilasma kazanmisti.

      Sil
  67. Rekabetçi kur düzeyi nedir peki bakan buna da açıklık getirsin tabi gerçekten iktisattan anlıyorsa?. Bana göre devalüasyon olması gerekir. Ancak dalgalı kur rejiminde devalüasyon olmamaktadır. Dolayısıyla 2018 ağustos ayındaki gibi bir kur şoku yaşanırsa cari açık çakılır derim. Aksi halde dolar kuru tek haneli oldukça bu aşırı hale getirilmiş ithalata bağımlılık yüzünden cari dengesizlik devam edecektir.

    YanıtlaSil
  68. Mahfi hocam, 1994 5 nisan kararlarına gidilen süreçte ülkemizde dalgalı kur rejimi mi yoksa sabit kur rejimi mi uygulanıyordu?. Ben tabi o zamanlar henüz iktisat ile ilgilenmiyordum çünkü 18 yaşındaydım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sabit kur rejimi uygulanıyordu.
      Dalgalı kur rejimi 2001 ekonomik krizi sonrası başladı

      Sil
  69. Kurun artmasıyla birlikte yerli araç satışının toplam araç satışındaki payı arttı. Bu bile doların gerçek değerinde tutulması halinde ekonominin düzeleceğinin işaretidir.

    Tcmb nin yapması gereken şey net rezerv miktarını 50 milyar dolar seviyesine çekmek olacaktır. Bu yapılırken ciddi cari fazlamız olacak ve yerli sanayiyi desteklemiş olacağız. Biz büyüyeceğiz Avrupa küçülecek bizim işsizliğimiz azalacak onlarınki artacak.

    Almanya parasını değersiz tutmak için Avrupa Birliğini kurdu. Bu şekilde cari fazla vermesine rağmen euro değeri bu oranda artmıyor ve cari fazlasını devam ettiriyor. Eğer markta kalsalardı 1 mark 30 tl olacaktı ve ihracat yapamayacaklardı.
    Çin desen tüm cari fazlalarını Abd tahvillerine yatırıp parasını değersiz tutarak cari fazlaya devam ediyor.

    Biz ise tam tersini yapıp dolar baskılaması yapıyoruz. Bu doğru değil 2018 Eylülde dolar fiyatı 6.80e çıktığında faiz arttırılmasaydı cari fazlamız çok daha yüksek olacaktı. O dönemde kur baskılandı ve 5.20e getirildi. Dolar her çıktığında özel sektör zam yapıyor ama düştüğünde indirim yapmıyor. Bu sebeple dolar bir yere çıktıktan sonra bırakın orada kalsın yoksa her inip çıktığında gelen zamlarla ücretliler ciddi zarara uğruyor.

    YanıtlaSil
  70. Su ise bak
    Insanlik dusmanlari birbirleriyle yarisiyor.

    YanıtlaSil
  71. Hocam, Amerika tasarruf açığı mı veriyor ?

    YanıtlaSil
  72. Sn. Mahfi Hocam, değerli görüşleriniz ve açıklamalarınızla aydınlattığınız için çok teşekkürler.
    Yüksek kur bahsettikleri gibi rekabetçi kur olsa dahi gelecek nesil için çok tehlikeli olmaktan öteye gitmiyor. Şu an yurtdışı yüksek lisans ve diğer derecelerde eğitim alacak bir çok öğrenci eğitim süreçlerini durdurdu. Zaten düşük kur sayesinde eğitim alanların bir çoğu da yurtdışına gittiler. Trendleri takip edemeyen, teknoloji atılımı yapmak için gerekli donanımdan eksik ve dünyadan bir haber bir geleceğin bizi bekliyor olması da korkutucu. Kabul edelim ki yurtdışında bir çok ülkeden öğrenci bir araya gelip global vizyonun kazanılması için birbirlerine yardımcı oluyorlar. Bu iş mercedese binmeyi, phone kullanmayı, Avrupa tatillerini bırakmayı da aşıyor. Şu an iş hayatında bile 80-88 doğumlularla sonrası arasında uçurum var. Bu aralıkta doğan belirli bir gelir seviyesindeki çalışanlar, evini , arabasını almış , tasarruflarına başlamış görünüyor. 90 nesli ise, aynı gelir düzeyiyle işe başlamasına rağmen sadece temel ihtiyaçlarını karşılıyor, maaş ile mülk edinimi ve tasarruf yapılması imkansız. Yine bu neslin kalifikasyonları da bir önceki nesle göre daha az olduğu için (yurtdışı eğitim vs.) kariyer planlamaları da zor ve belirsiz oluyor. Uzun vadede tasarruf yapamayan, inşaat piyasasını besleyemeyen bir hane halkı da problem oluşturacaktır. Avrupa tatiline gitmeyin demekle bitmiyor. Tekrar yineliyorum. Saygılar.

    YanıtlaSil
  73. Sn. Mahfi Hocam, değerli görüşleriniz ve açıklamalarınızla aydınlattığınız için çok teşekkürler.
    Yüksek kur bahsettikleri gibi rekabetçi kur olsa dahi gelecek nesil için çok tehlikeli olmaktan öteye gitmiyor. Şu an yurtdışı yüksek lisans ve diğer derecelerde eğitim alacak bir çok öğrenci eğitim süreçlerini durdurdu. Zaten düşük kur sayesinde eğitim alanların bir çoğu da yurtdışına gittiler. Trendleri takip edemeyen, teknoloji atılımı yapmak için gerekli donanımdan eksik ve dünyadan bir haber bir geleceğin bizi bekliyor olması da korkutucu. Kabul edelim ki yurtdışında bir çok ülkeden öğrenci bir araya gelip global vizyonun kazanılması için birbirlerine yardımcı oluyorlar. Bu iş mercedese binmeyi, phone kullanmayı, Avrupa tatillerini bırakmayı da aşıyor. Şu an iş hayatında bile 80-88 doğumlularla sonrası arasında uçurum var. Bu aralıkta doğan belirli bir gelir seviyesindeki çalışanlar, evini , arabasını almış , tasarruflarına başlamış görünüyor. 90 nesli ise, aynı gelir düzeyiyle işe başlamasına rağmen sadece temel ihtiyaçlarını karşılıyor, maaş ile mülk edinimi ve tasarruf yapılması imkansız. Yine bu neslin kalifikasyonları da bir önceki nesle göre daha az olduğu için (yurtdışı eğitim vs.) kariyer planlamaları da zor ve belirsiz oluyor. Uzun vadede tasarruf yapamayan, inşaat piyasasını besleyemeyen bir hane halkı da problem oluşturacaktır. Avrupa tatiline gitmeyin demekle bitmiyor. Tekrar yineliyorum. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kur daha düşükken yurtdışında okudum geldim çokta matah değil.

      Sil
  74. Üniversiteden beri 20 yıldır severek merak ederek takipteyim. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  75. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  76. hocam ihracat mallarının talep esnekliklerine de biraz değinebilir misiniz? bir de maliyet enflasyonunda kitabınızda da belirttiğiniz gibi faizin düşük olması gerektiğini yazmıştınız. Bu yüzden blog sayfanızda faiz konusunda yazdıklarınıza bir anlam veremiyorum. Ülkemizde faizin düşük olması özellikle talep esnekliği yüksek olan sektörlerde yatırımları teşvik etmiyor mu? Yüksek lisans dersinde 2017 yılında gecelik fonlama haftalık repo faizlerinin düşük olduğu fakat glp faiz oranının artmasıyla 2018 yılında %20'lere yakın enflasyon oluştuğunu da gözlemlediğimizi söylemek isterim. Bu para politikasında yüksek genişlemenin bir sonucu mu sizce yoksa GLP'deki artıştan mı kaynaklıdır?

    YanıtlaSil
  77. Hocam, Türkiye'de reel efektif döviz kuru arttığı zaman diş ticaret açığı da artıyorsa, bu durumda Marshall - Lerner koşulu sağlanıyor diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi