Nebukadnezar
Babil’in bir kent devletinden yola çıkarak Mezopotamya’da büyük krallık haline gelişi ünlü yasa koyucu kral Hammurabi (M.Ö. 1793 – 1750) zamanında oldu. Babil kenti kralı Hammurabi öteki kentleri yenerek hepsine egemen oldu ve Babil krallığını kurdu. Babil krallığının ortadoğuda bir süper güç olarak çıkışı Nebukadnezar zamanında oldu.
II. Nebukadnezar (M.Ö. 605 – 562) Babil’i bir süper güç olarak ortadoğuda yükseltti. Med kralının kızı Prenses Amytis ile evlenerek Med krallığının gücünü de arkasına aldı ve rakiplerini dize getirerek Babil’i Mezopotamya’ya egemen kıldı.
Med kralının kızı prenses Amytis’in ülkesi yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı Amytis’i bunalıma sokunca Nebukadnezar, karısının sıla hasreti çekmemesi için Babil’in başkenti Ninova’da yapay dağlardan ve suların akacağı büyük teraslardan oluşan ve dünyanın yedi harikasından birisi olarak nitelenen Babil’in asma bahçelerini yaptırdı. Yunan coğrafyacı Strabon’un tanımlamasına göre bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.
Gecenin birinde Nebukadnezar bir rüya gördü ve etkisinden bir türlü kurtulamadı. Rüyada gördüğü şey kentin ortasında yükselen altın, gümüş, bakır ve demirden yapılmış görkemli bir heykeldi. Bu görkemli heykelin kaidesi demir ve kil karışımından yapılmıştı. Nebukadnezar gördüğü bu rüyanın ne anlama geldiğini öğrenmek için kâhinlere danıştı ama hiçbirinden doğru bir yanıt alamadı. Sonunda kâhin Daniel (Danyal peygamber) krala rüyasının anlamını yorumladı: Nebukadnezar Babil’i çok güçlü kılacak ama ondan sonra Babil yakılıp yıkılacaktı. Tam olarak doğrulanmamış bir görüşe göre Nebukadnezar bir süre sonra gördüğü bu rüyanın da etkisiyle depresyona girdi, sonunda aklını oynattı ve sarayın bahçesinde hayvanlar gibi otlamaya başladı.
Nebukadnezar’ın yaşamının bir bölümü ünlü İtalyan besteci Guiseppe Verdi’nin Nabucco operasının konusunu oluşturmaktadır. Nabucco, Nebukadnezar’ın kısaltılmış halidir. Saddam Hüseyin Irak ordusunun vurucu gücüne Nebukadnezar adını vermişti. Ortadoğu’nun doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak olan doğal gaz projesi de Nabucco adını taşımaktadır. Matrix film üçlemesinin reloaded bölümünde Morpheus’un gemisinin adı da Nebukadnezar’dı.
Nebukadnezar’ın ölümünden bir süre sonra Persler Babil’e girdiler, başkent Ninova ve Babil’in asma bahçeleri dahil olmak üzere ülkeyi yakıp yıktılar. Kâhin Daniel’in yorumu doğru çıkmıştı.
İktisatçı gözüyle rüyayı yorumlamaya çalışırsak şöyle diyebiliriz sanırım: “Bir ekonomi çok güçlü görünebilir ama eğer sağlam temellerle dayanmıyorsa yıkılmaya mahkûmdur.”
Nebukadnezar’ın rüyasındaki heykeli bugünün Avrupa’sına benzetmek mümkündür. Altından ve diğer metallerden yapılmış bir heykel kil ve demir karışımından yapılmış kaide üzerinde yükseliyor. Kil ve demir karışımından kaide Euro’yu temsil ediyor. İçinde Deutsche Mark da var Drahmi de.
Bakalım Babil’i taşıyamayan bu karışık malzemeden yapılmış kaide Avrupa’yı taşıyabilecek mi?
Hocam bu yeni blog mu yoksa ikincisi mi?
YanıtlaSilAvrupa depresyona girince kendine bir Arka Bahçe hazırlamalı otlamak için...
YanıtlaSilkissadan hisse veren metafor!larla dolu bir hikaye hocam..teprikler..ancak avrupa eknomisinin "curuk" kil temeller uzerinde yukselmesinin farkli bir ornegini su an turkiye yasamiyor mu?
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilTürk parası Euro'dan daha sağlam görünüyor en azından.
Herşeye para yani madde bazlı bakış yok etmiştir belkide Babil'i." Tarih tekerrürden ibarettir'. Yani nedir tekerrür eden, ve bu güne taşınan insan Fıtratıdır. Parayı öne çıkarıp insanı geride tutuşudur. Yani bir nevi insanın Karanlık Yanı diyebiliriz. İkiz Kuleler Olayını hatırlayalım. Bir de Babil dönemine bakalım, aynı son değil mi? İnsan bir nevi Kefaret ödemek zorundadır.
SilTüm büyük olaylar insanlık için bir sıçrama tahtası, bir Talih Dönümüdür. İnsanlığın yükselişi, maddenin önüne geçişi dönemi başlangıcı gibi görünüyor herşey. Çünkü herşey insan için değil midir? Maddenin Kölesi olmuş insan için Kurtuluş Zamanıdır............
İnsanlar maddenin kölesi değildir. Hiç bir zaman da olmamıştır. Para ve faiz konularını ideolojik yaklaşımların etkisinde kalıp "kötü şeyler" diye itmek yerine derinliğine inceleyince bunların o kadar da kötü şeyler olmadığını görürsünüz.
SilDaha önceki bir yazınızda da belirttiğiniz üzere bizim aklımız karışık. Bir yandan da, nasıl karışmasın ki? Etrafımızda o kadar çok şey oluyor, gelişiyor, değişiyor ki, bu durum bize sanki fırsat vermeyip, sakin sakin oturup, düşüncelerimizi, kendimizi sorgulamamızı engelliyor.
SilFaize kötü demek kolaydır, paraya da. Ama faiz de bir şekilde, örneğin, bankaların karıdır. Yani faiz kötüdür diyorsak, kar da kötüdür, ücret artışı da kötüdür demek gerekir. Faiz de, para da insanın bir yansımasıdır. Kötülük varsa bu paradan, faizden dolayı değil, insan olmanın bir sonucudur. Parayı kaldırırsak maddiyatçılık olmayacak mı?
Ya da insanın içinden maddiyatçılığı söküp atabilecek miyiz? Belki bilim buna imkan verebilir, ama bu sefer de bu kararı kim verecek sorunu ortaya çıkar.
Yani parayı kaldırabilirsiniz ama yerine ne koyarsanız koyun içinde paranın özellikleri barındıracaktır. Bu konu başlığının son örneğinde vermiş olduğunuz gibi, drahmiyi kaldırdılar, ama euronun içinden söküp atamadılar. Neden, Drahmi kalkınca, Yunan ekonomisinin zayıflıkları da yok olmadı. Çünkü suç drahmi de (parada) değil, onu kullanan insanda. Drahminin harcında onu kullanan insanların harcı vardı, drahmi gitti, euro geldi, bu harc euro da bulaşmış oldu.
Kötülüğü kendimiz de görelim.
Saygılarımla,
Sevgili Saygıdeğer Hocam..
YanıtlaSilTarihten örnekler vererek bugüne atıfta bulanmak ve bir nevi atalete düşenleri uyarmak son derecede faydalı bir beyin jimastiği. Ancak şöyle bir katkıda bulunup eleştirdiğimiz batı ekonomileri hakkında yersiz bir eleştiriden kaçınarak görüşlerinizi öğrenmek isterim...
Tarihini sunduğunuz Nabukadnezar dönemi bilek kuvveti kol gücü ile fethedilen ve toplumların köleleştirildiği bir dönem. Bu dönemlerde insan karın tokluğuna çalışır, iyi çalışmazsa cezlandırılır hatta rahatça öldürülürdü. Haliyle fetih yaptığınız zaman savaş kazanmanız durumunda bölgenin süper gücü olabilirdiniz.
Halbuki günümüz aklın ve bilimin ışığında çalışmaların sürdürüldüğü hatta çalışmayanları, brakın cezalandırmayı onlara sahip çıkmayı gerektiren bir dönem.
Bilim ise halen batıda üretilmektedir. Bilimi üretmenin yolu ise sorumlulukların paylaşıldığı yönetişim yeteneği ile ortaya çıkar. Bu disiplin batıda ilk öğrenim yıllarında çocukluktan başlar ülkenin yönetildiği otoritenin çalışma alışkanlıklarına kadar sürer. Nobel ödülleri dağıtmak bu dna ları sürdürebilmek içindir.
Batıda Microsoft veya Apple yaratır
Çin bu yaratılanların bütün ürünlerini üretir ancak tüm üreticilerin geliri yaratıcılarından az olur.
Söylemeye çalıştığım odur ki,
Batının, alışkanlıklarından vazgeçmedikleri taktirde yavaşta olsa bu krizleri aklın ışıgında ve bilimin rehberliğinde yöneteşim içerisinde aşması bana çok doğal geliyor.
Bizlerin aradaki farkı kapatabilmemiz için ise,
İlk öğrenime başlayacak çocukları bu sorumluluk paylaşımı ve analıtik düşünceye sahip, müşterek çalışabilen bireyler olarak yetiştirmemiz lazım..
Lazım çünkü,
Onlar da 30 yıl sonra ülkelerini veya yaptıkları işleri yönetişim içerisinde tek adamlıktan uzak
yapabilsinler ve insanları sistemlerin kölesi olmaktan kurtarsınlar ... derim...
Bilmem siz ne dersiniz sevgili Üstadım:
Amacım blogunuza renk katmaktan ibaretir...
Sevgi ve Saygılarımla,
Bloga kattığınız ren için çok teşekkür ederim.
SilAşağı yukarı aynı şeyleri düşünüyoruz. Japonya ve Çin, batıdaki akıl yolunu izlemeye çalışıyorlar. Bir süre sonra Çin de onlar gibi olabilir. Bizdeki temel sorun sizin de dediğiniz gibi analitik eğitim. Soru soran adamı istemeyen bir sistem hiçbir zaman yeterli bilim adamını yetiştiremez.
" Matrix film üçlemesinin reloaded bölümünde Morpheus’un gemisinin adı da Nabukadnezar’dı." demişsiniz ama serinin ilk filmi "The Matrix"in 36. dakikası civarında zaten Nabukadnezar'ı görüyoruz.
YanıtlaSilDaniel dediğiniz kahin falan değil bizzat Hz. Danyal peygamberdir. Ayrıca hikayede eksiklik var. Nabukadnezar rüya gördükten sonra rüyasını unutuyor. Yinede kahinlerinden rüyasını tabir etmelerini istiyor. Onlarda "rüyanı anlatki tabir edelim" diyorlar ama Nabukadnezar yinede onları cezalandırıyor. Bu arada Danyal a.s. hapistedir ve haber ulaştırıp deki "onun unuttuğu riyasını ben tabir ederim". Sonrab olaylar gelişir.
YanıtlaSilKahin Daniel diye biri yok. Bahsettiğiniz Hz. Danyal peygamberdir.
YanıtlaSilpeygamberlerin geleceği haber veren insanlar olduğunu söyleyen kafirler her peygamberden gelecek tahminleri mucizeleri beklemişlerdir. onlar için önemli olan peygamberin ne söylediği değil, mucize görmekti. ingilizcede, peygamber ve kehanet yapmak aynı kelimedir, prophet ve prophecy.
SilDaniel ya da Türkçe Arapça versiyonuyla Danyal o zaman sadece bir kahindir. Peygamberliği sonradan.
YanıtlaSilKıssadan hisse; Ne söylersen söyle, söylediğin karşı tarafın anladığı kadardır.
YanıtlaSil(1.Daniel ya da danyal'ın kahin veya peygamber olmasının konu tibari ile önemi yoktur.
2. Nebukadnezar adının matrixin birinci veya üçüncü bölümünde yer almasının önemi yoktur. Atif yapılmış olması hikayenin günümüzde de önem taşıdığının göstergesidir)
Konunun özünü gözden kaçırıp ayrıntılarda boğuluyor olmamız neden orta gelir tuzağindan kurtulmaya çalışmamız gerekirken bir alt gelir seviyesine doğru dümen kırdığımızı gösteriyor diye düşünüyorum.
Nedim Zalma'yı yaptığı değerli yorumlarindan dolayı kutluyorum.
Süper yorum / katkı. Teşekkürler.
SilHikaye bir kehanete dayanıyor, roubini bu aralar herhangi br rüya yorumlamadıgına gore kısa vadede bir şey gorunmuyor..
YanıtlaSilBu seferde ben tahminde bulunayım ( belki tutar Roubini den şohretini alırım)
Avrupa merkezi yönetimi olmayan ve temelde bir pazar/piyasa birliği olarak doğmuştur(AET) ve doğumdan sonra siyasi anlamlar yuklenmeye çalışılması boş işlerdir.
Avrupa da bağımsız devletler ve onlarda "baş" varken parasal rakibi ABD de valiler ve guçlu ve tek bir başkan bulunuyor..yasalar ,vergiler, ordu tek , dış işleri , istihbarat tek..
İşte bu sağlam zemine oturan bir model ile birbirini " teknik" olarak düşman gorduğu için istihbarat savası yapan onlarca farklı millet ve onlarca çoban ile bir koyunu gutmeye çalışan AB aynı değildir..
Yani kehanete gerek yok ; Nasılki SSCB den sonra oluşturulan BDT (bağımsız devletler topluluğu) tutmadıysa, nasılki OPEC gibi aynı malı uretenler ortada buluşamıyorsa, AB deki gelir uçurumu ile üretim ve teknolji modellerindeki farklar nedeniyle zenginlrşen ve fakirleşenler de bu birliktrliğe son verecekler..
Yunanlılar sadece işaret fişeğini çaktı..gerisi gelecektir..
ingiltere ve isviçrenin daha çocuk doğarken baldız/ bacanak rolunu ( uzak akraba) secmiş olmalarınin acaba daniel ile bir ilgisi varmı bakmak gerekir..
Hocam AB ile ilgili gelişmelerde genelde aklıma gelen ilk yazı bu oluyor. Brexit ile birlikte sanırım kaidenin dağılış aşamalarını izlemeye başlayacağız. Umarım sürecin Türkiye üzerindeki etkisi, yıkıcı olmaz.
YanıtlaSilSaygıdeğer Mahfi Hocam, Matrix filminde Nebukadnezar kullanılarak nasıl bir gönderme yapılmak iştenmiş ben anlayamadım. Açıklar mısınız Rica etsem?
YanıtlaSilİlk gönderinizden başlıyorum okumaya hocam. Kolay Ekonomi kitabınızı da doktora ders döneminde okudum.
YanıtlaSil