Merkez Bankası Ne Yaptı?
Merkez Bankası’nın birden fazla
faizi olduğu için faiz politikasıyla ilgili attığı adımlar kafa karışıklığı
yaratıyor. Merkez Bankası’nın işlemlerinde uyguladığı faizler
şunlardır: (1) Bir haftalık repo faizi (5 Ağustos 2011’den beri yüzde
5,75’dir.) (2) Gecelik borç alma faizi (5 Ağustos 2011’den beri yüzde 5’tir.)
Gecelik borç verme faizi (5 Ağustos 2011’de yüzde 9’du, 21 Ekim 2011’de yüzde
12,50’ye yükseltildi, 21 Şubat 2012’de yüzde 11,50’ye düşürüldü.) (3) Geç
likidite penceresi faizi (17 Aralık 2010’da yüzde 12 idi, 21 Ekim 2011’de yüzde
15,5’a yükseltildi, 21 Şubat 2012’de yüzde 14,50’ye indirildi.)
Merkez Bankası gecelik borç alma ve borç verme işlemlerini bir faiz
koridoru çerçevesinde uyguluyor. Yani borç alma limiti olan yüzde 5 ile borç
verme limiti olan yüzde 11,5 arasında günlük olarak belirlediği faizi
uyguluyor. Yüzde 5 ile yüzde 11,50 bu koridorun alt ve üst limitleri. Bir başka
ifadeyle Merkez Bankası üst limiti yüzde 11,50’ye indirmeyip uygulamasını o
şekilde yapabilirdi ve bir şey değişmezdi. Buna karşın tavanı indirmesinin
nedeni geleceğe ilişkin enflasyonun düşeceği beklentisinde olduğunu sözlü
açıklamadan daha güçlü bir şekilde piyasalara göstermekti.
Enflasyonun yükselmeye
başladığı dönemde Merkez Bankası borç verme işlemlerinde uyguladığı faizleri
ciddi oranlarda artırdı. Birçok yorumcu politika faizinin değişmediğine bakarak
Merkez Bankası’nın faizi artırmadığını düşündü ve yorumlarını ona göre yaptı.
Oysa piyasada Merkez Bankası’nın bu hamlesinden sonra faizler hızla arttı. Hazine
kâğıtlarının ikinci el faizi yüzde 11’e yükseldi. Yorumcuların konuyu
yorumlamakta yanılmaları daha önceki bir yazımda da değindiğim gibi Merkez
Bankası’nın haftalık repo faizini “politika faizi” olarak adlandırmasından kaynaklanıyordu.
Yani ortada bir faiz illüzyonu söz konusuydu. Oysa bu faizlerin her ikisi de
duruma göre politika faizi olarak kullanılabiliyor.
Merkez Bankası’nın
faizlerle ilgili yaptığı uygulama değişikliğinin etkisi zaman alan bir etkidir.
Yani faizin indirilmesi piyasalarda anında etkili olsa da asıl etkisi belirli
bir zaman diliminde ortaya çıkıyor. Buna karşılık böyle bir kararın alınıp
açıklanması beklentileri derhal etkileyerek Hedefin erken gerçekleşmesine yol
açabiliyor. Merkez Bankası’nın bu hamlesiyle Hazine kâğıdı gösterge faizi yüzde
9’yun altına gerilemiş olmasını böyle yorumlamak gerekiyor. Yani piyasa Merkez
Bankası’nın söylemek istediğini anlamış görünüyor.
Enflasyonda düşüş beklentisi
yaygın görünüyor. Yunanistan krizi şimdilik çözüldü ve Avrupalı yatırımcılar
bir süre sonra daha kolay risk almaya ve fonlarını dışarı yönlendirmeye
başlayacak gibi duruyor. Cari açıkta gerileme eğilimi sürüyor. TL, değerleniyor.
Otomotiv sektöründe üretim geçen yılın Ocak ayına göre yüzde 34 geriledi.
Türkiye’ye sıcak para girişi bu dönemde artabilir. Eldeki bu gerçekleri
değerlendirince Merkez Bankası’nın attığı adımın doğru olduğunu düşünüyorum.
Birçok kişi ekonomi
politikası yaklaşımlarına futbol takımı tutmak gibi bakıyor. O nedenle de faiz
düşmeli mi çıkmalı mı sorusunda takılıp kalıyor. Oysa koşullar değiştiğinde faiz
politikasını da değiştirebilmek gerekir. Faiz, para politikasının bir aracı
olarak kullanılacaksa etkin olabilmesi için bu şekilde esnek ve hızlı
kullanılabilmelidir.
Keynes’e soruyorlar
“Koşullar değişirse ne yaparsınız?” Yanıtlıyor: “Koşullar değişirse pozisyonumu
değiştiririm. Ya siz ne yaparsınız?”
Merkezin bu adımının çok boyutlu katkı ve kırılganlık getirdiğini düşünüyorum. TL deki düşüş cari açığı dengeleyici etkisinin yanında, enflasyondaki pozitif beklentilerin mikro dengeler açısından verdiği güven sıcak para girişini hızlandırarak cari açığa bir katkı da buradan sağlamakta. Fakat dış ticaret dengesindeki olası bir sapmanın yaratacağı panikle cari açığın finansmanındaki dengesizlik sorun yaratma potansiyeline sahip hala. 2012 ilk çeyrek sonuçlarının bu noktada oldukça kritik olduğunu düşünüyorum. global seviyedeki parasal genişlemeler sorunlu ülkelerden çok bizim işimize yarıyor bu dönemde ki,bunun orta vadede getireceği rehavet asli adımların atılmasını öteleyebilir. Özellikle de hükümetin enflasyon endişesiyle teşvikleri ne kadar sürdürebilir kılacağı soru işareti. "Mevcut şartlarda daha başka ne yapılabilir" ile ilgili de kimsenin net bir fikre sahip olduğunu sanmıyorum..uzun vadede iyimser olmak istiyorum ama, ben de Keynes'le bitireyim: "In the long run we re all dead.."
YanıtlaSilBu aşamada kimsenin net bir fikre sahip olmamasının nedeni ortamın net olmamasından kaynaklanıyor. Çok sisli bir havada araba kullanmak gibi bir şey.
SilUzun vade konusunda haklısınız ama ben de kendi sözümü yazayım: "Kısa vadeler eklene eklene uzun vade olur."
haklısınız hocam koşullar değiştiğinde faiz politikasını da değiştirebilmek gerekir. Faiz, para politikasının bir aracı olarak kullanılacaksa etkin olabilmesi için bu şekilde esnek ve hızlı kullanılabilmelidir..bu durumlara bende birseyler eklemek ıstıyorum.ozellıkle de merkez bankasının uyguladıgı bu polıtıkayı kendımce taktır edıyor ve zekıce buluyorum...pıyasa faızler de bır artıs beklerken merkez bankası ınatla faızlerı artırmamakta ve faız korıdorunu uygulamakta.ozellıklede faızı kontrol edebılmek ıcın bankaların zorunlu rezerv oranlarını arttırması cok etkılı.bundakı asıl amac artan faız oranlarının sebebıyet verdıgı carı acıgı arttırmasını engellemek ve faız yerıne bankaların zorunlu rezervlerını arttırarak pıyasayı sogutmayı amaclaması cok basarılı...
YanıtlaSilMahfi Bey:
YanıtlaSilÖzellikle prtrol fiyatlarındaki gelişmeler dikkate alındığında, T.C.M.B.'nin faizlerle daha sık oynaması gerekecek gibi bir görüntü çıkıyor ortaya. Ptrolün kalıcı olarak USD 120'nin üzerine çıkması, maliyet enflasyonuna sebep olabilecek. Bakalım, şimdi sırada ne var? Hep konuştuğumuz gibi, belirsizlikler had safhada.
Saygılarımla,
Arda Tunca