Hiç
Baba evimizin bir duvarında asılı çerçeve içinde eski
Türkçe bir hat yazısı vardı. Yazı olarak biçimi güzeldi ama hiç bir maddi
değeri yoktu. Fotokopiydi çünkü. Yazının anlamı “hiç” idi. Maddi değerinin
olmadığını vurgulamak ister gibi. “Bu ne demek” diye soranlara “hiç” diye cevap
vermeyi severdi babam. Üsteleyenlere de “yazının anlamı hiç” derdi. “Yani ne
demek” diye hala üsteleyen olursa “herşey bir koca hiçten ibaret değil mi? İşte
onu anlatıyor bu yazı” diye açıklardı.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ni ve
Paris Siyasal Bilgiler Okulu’nu bitirmişti babam. İngilizce ve Fransızca bilir,
Edgar Allan Poe gibi çevrilmesi son derecede güç yazarlardan belki de yalnızca
kendisi için çeviriler yapardı. Paris dönüşü İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi’ne asistan olarak girmişti. Paris’e gitmeden önce, Hukuk
Fakültesi’nde, Nazi Almanya’sından kaçıp İstanbul’a gelen, birçok ünlü hocanın
öğrencisi olmuş, Paris dönüşü asistan olarak girdiği İktisat Fakültesi’nde ise
Faşizmden kaçıp İstanbul’a gelen Umberto Ricci adlı bir İtalyan profesörün
asistanlığını yapmıştı.
II. Dünya Savaşı bitip de İtalya
demokrasiye dönünce Umberto Ricci ülkesine dönmek üzere İstanbul’dan bir
gemiyle ayrılmış, gemi Mısır’a uğradığında kalp krizi geçirmiş ve yıllar yılı
uzak kaldığı ülkesini son bir kez göremeden Mısır’da ölmüştü. Ricci gibi yeni
şeyler söyleyen bir bilim adamıyla çalıştıktan sonra asistanlığın pek bir
anlamı kalmadığını anlatmıştı babam, niçin asistanlığı bıraktığını sorduğumda.
Ankara’da daha yüksek ücretli üst düzey bir kamu görevi teklifini kabul
etmişti. İki çocuğu olunca İstanbul’da aldığı asistan maaşı yetmez olmuş olsa
bile eminim işin parasal yanı onun için önemli değildi. Bilimsel çalışma
ortamındaki değişimdi asıl canını sıkan. Yoksa bırakın her şeyi bir yana, bütün
çocukluğu ve gençliği İstanbul’da geçmiş, bütün ailesi İstanbul’da olan
birisinin pılıyı pırtıyı toplayıp 1940’ların sonunda Ankara’ya gitmesi kolay iş
değil. Sanırım o gidiş bir çeşit uzaklaşma isteğiydi bulunduğu çevreden. Ya da
birden bulunduğu ortama yabancı hissetmeye başlamıştı kendisini. O yabancılık
duygusunun Ankara’da azalacağını düşünmüş olsa gerek o sıralar. Oysa Ankara
daha da yabancı hissettirir insanı kendisine. Ne zaman ilk kez bulup da
çerçeveletmişti bilmiyorum ama o “hiç” yazısını hiç ayırmamıştı babam
yanından.
Dünyadaki en büyük
ayrıcalıklardan birisi can sıkıntımızı, çözümsüzlüklerimizi paylaşabileceğimiz
birilerinin olmasıdır. Bizi anlayacak, dertleşebilecek, çözüm bulamasa bile
teselli edebilecek birisini bulduğumuzda kısmen kurtuluruz yabancılık
duygusundan. Sonra giderek başkalarının yabancılığını paylaşıp yol gösterme
sırası bize gelir. Ve o zaman anlarız ki aslında yapılabilecek olanlar
sınırlıymış. Onu anladığımız anda işin tılsımı bozulur. Geriye bir koca hiç
kalır. Ve başlarız geçmişin gerçek olup olmadığını düşünmeye. Umberto Ricci
diye birisi yaşamış mıydı? Ya babam? Bütün bu geçmişi ben mi yaşadım?
Yaşadıysam nerede? Yaşamadıysam bu hayal meyal hatırladıklarım ne? Neydi
bunlar? Hepsi bir hiç mi yani?
Yaşıyor olsaydı babama sorardım
bütün bu çözümsüz soruları. O mutlaka yanıtlardı. Ya da belki duvardaki yazıyı
gösterirdi bana.
(Bu yazı ilk kez 27.07.2003 tarihinde Radikal Gazetesinde
yayımlanmıştır.)
Uzerine yorum yapip bozulamayacak kadar guzel olmus. elinize saglik, babaniza rahmet,
YanıtlaSilSaygilar,
Teşekkürler
SilBazen hiç büyümemek gerek diye düşünürüm, hep çocuk kalmak bana verilen oyuncaklarla yetinip onlarla oynamak başka hiç bir şeyi düşünmeden. Ancak öyle mutlu olabiliyor insan. Büyüdükçe düşündükçe hiç bir şeyin çocuk gözüyle gördüğümüz dünya gibi olmadığını görüyoruz. Kimimiz değişiyor, kendini bırakıp dünyaya ayak uyduruyor. Kimimiz hep çocuk kalıp herkese yabancılaşıyor, anlaşabileceği akranlarını bulmakta zorlanıyor. Çocuk kalmanın tek kötü yanı özgürlüklerin kısıtlı olması. Yemeğini ye bitir arkandan ağlamasın, şimdi yat uyu öcüler gelmesin, yaramazlık yapma baban kızmasın, her şeyi merak etme uf olursun, sonra düşününce büyüsemde büyümesemde hayat bazı katı kurallardan ibaret bunlardan kaçılmıyor. Uslu bir çocuk olursak kim bilir belki şirinleri bile görebiliriz dediler pokemonlar geldi. O da kurala uydurma yalanı çıktı. " Düşününce Özgürlük sadece düşlerde kalıyor. Özgürlük zamanımız yengeç zamanından fazla değil,hele bunlara bir de düşünce kısıtlarını eklerseniz özgürlüğümüz neredeyse yalnızca rüyalarımıza kalıyor. " Rüyalarımız ne peki... Hiç...
SilYorum için elinize sağlık, teşekkürler
SilDerin duygularla hiçlik
SilBabanıza rahmet , sizlere sağlık .Babam lise öğretmeniydi. Sizin babanız açıkladığınız gerekçeyle İstanbul dan Ankara ya gitmiş.Ancak bizim babamız terfien bakanlık bünyesindeki üst düzey bir göreve ''çocuklarımı orada okutamam'' diye gitmemiş rahmetli.Nitekim 4 kardeşten 2 sinin derslerine girerek bizzat öğretmenliğimizi de yapmıştı. Sayenizde anmış olduk. Gidenlere rahmet diliyoruz. Kalanlara da sağlık ve huzurlu bir yaşam.. Böylelikle yazınız sayesinde hoş bir cumartesi keyfi yaşadık.. Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilFarklı anılar, benzer duygular. Teşekkürler.
SilYürekten dökülen inciler..
YanıtlaSilDoğru
SilBu yıllar öncesinden çok etkilendiğim bir kelimedir. Bir dönem teknemin ismi olarak kullandım.
YanıtlaSilJapon film yönetmeni Yasujiro Ozu'nun mezar taşında da sadece HİÇ kelimesi vardır.
Saygılarımla
Hiç. Bir mezar taşına yazılabilecek en anlamlı sözcük bu herhalde. Aslında babamın mezar taşına da HİÇ yazdırmalıydık diye düşündüm şimdi.
SilKesinlikle. Çok mutlu olurdu diye düşünüyorum.
SilKainatın sonsuzluğu yanında,
YanıtlaSilömrü geleceğin belkilerinin ve geçmişin keşkelerinin toplamı sayan da,
ömre bir andır diyen de
Hiçin parçası, hiçten ibaret..
O hiç ki herşeyden fazla..
Çok güzel. Paylaştığınız için teşekkürler.
SilÜstad,
YanıtlaSilSanırım, Konfiçyus'un dediği gibi.
"Dünyada en zor şey karanlık bir odada kara bir kedi aramak. Özellikle odada kara kedi yoksa."
İyi hafta sonları
Cafer Demir
Aslında kedinin gözü karanlıkta parlamaz mı?
SilHerhalde bakış açısı ile ilgili..
SilKedinin gözüne karanlıkta herhangi bir ışık gelmez ya da yansımazsa parlamaz. Trafik levhaları gibi üzerine gelen ışığı yansıtır, farlarınız yanmıyorsa karanlıkta trafik levhalarını da göremeyiz. Konfiçyus şimdi yaşasaydı ; Dünyada en zor şey karanlıkta bir bayanın çantasında evin anahtarını bulmasıdır. Özellikle çantada anahtar yoksa derdi bence
SilHİÇ olmasaydı hayat; katlanılmaz olurdu giden bunca sevdiğin insanın ardından...
SilO da doğru.
SilMahfi Ağbiciğim,
YanıtlaSilellerine sağlık, bu yazıyı kaçırmışım. Senin yazılarını okumadan güne başlamam. Ama radikalde ilk defa 2003'de yayınlanan bu yazıyı kaçırmışım, tekrar yayınladığın için sonsuz teşekkürler. Dünyaya gelmeden önce Hiç'tik. Sonra 5 mikron büyüklüğünde bir yumurta ile sperm birleşti ve var olduk. Sonra yine hiç olacağız. Ama arada geçen süreç "hiç" olmayacak. Mesela yazmış olduğun "Kolay Ekonomi" kitabın bence hiç "Hiç" olmayacak. Ellerine sağlık. Nihayet öğrencilerime önerebildiğim kolay bir ekonomi kitabı artık sayende var. Seni tanımak, okumak, hasbihal etmek çoook güzel...
Sevgili Yaşar, çok teşekkür ediyorum, sağol.
SilDeğerli Hocam 20 yıl sonra bu yazınızı okumuş oldum , Yazılar çok güzel olunca , okur kalitesiyle birlikte yorumlarda bir o kadar okunacak kadar güzel oluyor , Rahmetli Yaşar hocamız ne güzel yorumlamış , geldik Hiç iz , gideceğiz Hiç olacağız diye , bu vesileyle kendisine ve tüm kaybettiğimiz babalarımıza rahmet diliyorum .Sizde iyiki varsınız hocam
SilÇok Değerli Mahfi hocam
YanıtlaSilNeden bilmiyorum ama yazınız bende aşağıdaki Ömer hayyam rubaisini içimden fısıldama arzusu uyandırdı
Ey kör bu yer bu gök bu yıldızlar boştur boş
Sen bırak onu bunuda gônlünü hoş tut hoş
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın oda boştur boş
Üstadım sanırım bu boşluk sizin bahsettiğiniz "hiç" lik
Ömer Hayyam'ın en sevdiğim rubailerinden birisidir bu. Bu yazıda da etkisi olduğunu itiraf etmeliyim. Teşekkürler.
SilMahfi üstat…günün anlamına bu yazı ile yaptığın özlü katkı tam yerine oturdu. Çok anlamlı. Rahmetli babamda bir yazıyı senelerce oturma odasında bulundurdu. Bende şu ana kadar muhafaza ettim. Yazının manasını sorduğumda bana hayatın felsefesi derdi. Kâğıt da ili kelime yazardı. “KOŞTUR/BOŞTUR”…enteresan ve aynı düşünce değilmiş üstat.
SilÜstadım
YanıtlaSilSize yazıyı yazmaya etkisi olan bir kaynaktan benimde besleniyor olmam beni çok mutlu etti
Sevgi ve saygılarımla
Ömer Hayyam çok önemli bir filozoftur.
SilSayın Mahfi Hocam
YanıtlaSilİlk önce babanıza rahmet diler, sizede saygılarımı sunarım.
HİÇ'liğin anlamını birde hoca nasreddin efendinin bakiş açısından bakıp insanların aslında ne olup olmadıklarının farkına varmaları, insanlığın gelebileceği en yüksek aşama olacağı kanısıdayım.
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”
Sayın hocam ek olarak, İslam alimi ve mutasavvıf. Mevlana’nın gönül dünyasında büyük değişiklikler yapmış kuvvetli bir alimi olan Şem-si Tebrizi'nin 40 kuralından 33 ncü kuralı da belirtmeden geçemiyeceğim.
33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
İki öykü de çok hoş. Teşekkürler.
SilAnlayana hiç çok anlamlı, anlamayana dünya bile yetmez
SilHocam hepimizin yapısında yok olmama sonsuzluğa gitme var yani bir bakıma hiç olmak istemiyoruz. Hiç olmama yolunda pişebilmek için geçmemiz gereken bu dünya koca bir hiçten ibaret. Bunu biraz unutmasak "hiçler" için birbirimizi yorup kırmasak dünya ne kadar güzel olurdu. Zamana rağmen anlamını yitirmeyecek bu güzel ve anlamlı yazı için çok teşekkürler. Babanıza rahmet diliyorum.
YanıtlaSilBen de bu değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.
SilSevgili Hocam, biraz geç gördüm ve hemen Neyzen Tevfik'in şu dörtlüğüyle mukabelede bulunmak istedim;
YanıtlaSilGezindim saz-ı hicranımla binbir perde üstünde,
Şu aheng-i hayatın darbını taksime yeltendim.
Karar kıldım adem adab-ı gamda, fasl-ı Hiçi' de,
Şunu derk eyledim ancak ki barım kendime kendim..
kendimizi hiçleyebilmek erdemine ulaşabilmek gayretiyle..
bayıldım bu yazınıza, elinize sağlık. çok içten olmuş....
YanıtlaSilHocam yeni okuma fırsatı buluyorum fevkalade olmuş..
YanıtlaSilHocam ;
YanıtlaSilBuradan benim çıkarttığım tek sonuç Aile olmak ve Anne Babanın çocuklara etkisi,
Babanızın Duvardaki Resimini anlatırken 430 kelime kullanmışsınız, bu sadece 1 olay, Aileniz kim bilir sizin iyi olmanız için ne objeler vermiştir ve bunun sonucunda kendinizi geliştirmiş hem Akademik camia da hemde iş sektöründe hatr-ı sayılır kişi olmuşsunuz ve şimdide bizlerin iyi olması için bizimle yazılarınızı paylaşıyorsunuz, Tecrübe pahalı bir şey ve bizler yazılarınızla tecrübeyi ucuza satın alıyoruz.
Bilmenizi isterimki ; bizlerin duvarında Hiç yazılı bir tablo yok ama www.mahfiegilmez.com adresinde bize ışık tutan biri var.
bütün paylaşımlar için tekrar teşekkür ederim.
Saygılarımla
Yiğit
saygıdeger hocam HİÇ bana da cok acımazız duygular uyandırdı /ama kucuk mavi gezegenimize degerli bir IŞIK bırakmış kalemimiz HİÇ aksamasın
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilBöyle kaliteli bir babanın oğlu olmanızın mutluluğunu yaşıyoruz.Bizlere çalışmalarınız fedakarlık lariniz ve sabrıniz için teşekkür eder babalar gününüzü kutlarım.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilGerçekten geçmişte yaşanılanlar gerçek miydi? Bunu ben de sürekli sorarım kendime ama cevap bulamam. İçinizdeki yalnızlık hissini biz okurlarınız burada bir nebze hafifletebilmeyi dileriz. Babalar gününüz kutlu olsun. Ebediyete intikal etmiş babalara da Allah'tan rahmet dilerim.
YanıtlaSilSağolun varolun.
SilBabanız tam dertleşecek bir görülmüş onu anladım hocam babalar gününüz kutlu olsun selamlar
SilHocam süper bir hiç ama içi çok dolu hiç anlatıyor toplum olarak bunu bir anlasak hiç olan huzur gelecek selamlar
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
SilSüper bir yazı. Basit ama anlayıp hissetmek için hayatı biraz yaşamış olmak gerekiyor. Aynen benim gibi. Çok beğendim. Teşekkürler Üstad. Saygılar Hürmetler
YanıtlaSil"All those moments will be lost in time like tears in rain."
YanıtlaSilÇok etkilendim hocam, teşekkürler. Babalar gününüz kutlu olsun...
YanıtlaSilSevgili Mahfi hocam, muhteşem bir yazı olmuş, bir solukta okuyup bitirdim... Sizden ricam; Lütfen arada böyle ekonomi/iktisat vb. konular dışında gerçek hayatla ilgili yazılarda yazın... Zevkle okuyoruz.. Selamlar.
YanıtlaSilNasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
YanıtlaSil“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam…
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç.” Demiş
“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca..
ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım.
Aynı mantıkla yapılmış bir albüm, Erkan Oğur-Hiç
YanıtlaSilSizi universite yıllarımda radikal de takip ederdim.(Arkadaslarim yanlis bolumde okudugumu soylerdi.ingiizce ogretmeniyim:)). Yazilarinizin arasindan saladiklarimda vardi bakicam bunu da saklamismiyim diye. Kaleminize saglık... not:Hititlere olan ilginiz beni ayrica cok mutlu ediyor. Anitta'nin Laneti ile benim de hititler serüvenimi baslatmistiniz ayrica tesekkurler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHarika...
YanıtlaSilHep
YanıtlaSilİçimizde
Çocuk kalalım. Bence insan biraz olsun hayatın hiçliğine dayanıyor
Hocam,
YanıtlaSilsize Yaşınızdan dolayı hocam demiyorum, size hocam diyorum Çünkü her yazınız bazen beni bazen bizi bazen de topluma değer katan anlamlar ile geliyor da ondan “ hiç” de bunlardan bir teşekkür ederim.
Babalar ölmese tanrıyı bilmezdik, nihilizmi de.
YanıtlaSilHiç inanılmaz doğru bir tespit benimde rahmetli babam doğduğunu nasıl bilmiyorsan öldüğünü de bilemezsin bu durumda aradaki yaşam hiç
YanıtlaSilBir Baba için en anlamlı şey nedir diye soracak olsanız, çocuklarının onu arayıp
YanıtlaSil“İyi ki varsınız, iyi ki bizi yetiştirdiniz” demesidir.
Babanın kıymetini O hayattayken bilmektit…
Sadece bizi en mutlak anlamda hiçliğin içerisine yerleştirdiler. Çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerine hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
YanıtlaSilStefan Zweig
Satranç
Değerli hocam, böylesine değerli bir babaya Sahip olduğunuz için ne kadar övünseniz azdır ruhu şad olsun
Evrenler yeniden tek bir noktaya toplanınca da hiç olamıyorlar tam olarak. Ama yazınız çok güzel. Hem bana babamın Veteriner Fakültesinde Alman hocalardan aldığı derslerden damıttığı tıbbi ve besin bilgilerini anımsattı hüzünlü bir sevecenlikle.
YanıtlaSilHocam ne kadar güzel bir yazı tebrik ederim. Çok duygulandım
YanıtlaSilTesekkurler.
YanıtlaSilKoy okulunda bir ögretmenin oglu olarak bahceler arasinda buyudum. Çocukluğumda ki o mutlu halimi ozlüyorum.50 yasina geldim ve dunya cok değışti. Babaniza rahmet diliyorum. Yazi icin tsk ederim.
YanıtlaSilHocam merhaba Dünyanın kendisi bir HİÇ olabilir mi ?
YanıtlaSilBende bu hiçlik duygusuna çok kapılıyorum ama bu duyguya kapılmak için çok bedel ödememiz lazım. Bir şeylerle uğraşayım uzman olayım diyorum hayat beni paçalarımdan tutuyor rutininin dışına çıkmazsın diyor. Sanki ülkede yaşananlara bakınca sanki bu toplumun bir bireyi değilmişim gibi hissediyorum. Yani sgk primini doldurup işten atılan emeklilik yaşını bekleyenler gibi boş ve hiç hissediyorum.
YanıtlaSilhocam Allah rahmet eylesin hüzünlendim..
YanıtlaSilBabanızı selamlıyorum.
YanıtlaSilFarsça kökenli “Hiç” kavramının dilimizde karşılığı yok. ‘Yok’ kavramı da olan, var olan ,mevcut olanın olmaması durumu, yani mevcut birşeyin ortadan kalkmasını tanımlıyor bize.
Ne mutlu ki Türkçemiz kelimelerin köklerini zenginleştirmeye olanak veren bir dil. “ Hiçlik” Hiç kavramını felsefi boyuta taşır ama Hiçlik Felsefenin de uzak kalmayı yeğlediği nadir konulardan.
Fizik biliminin çok kafa yorduğu ama nerdeyse pes ettiği bir konu ama bilimde nokta yok, hala büyük soru ..
Hiçlik ( Nothingness) deneylerinin hiçbiri başarılı olmadı ve hiçlik formulü bulunamadı. Basitçe bir örnek vermek gerekirse cevabı aranan soru şu idi; bir hacimdeki “ herşey” boşaltıldığında mutlak bir vakum, hiçlik elde edilebilirmiydi?
Edilemedi.. Zira hacmi çevreleyen çeperlerde ne yapılırsa yapılsın elektiriksel yükler kalıyor ve bunlar mutlak bir vakum oluşumunu olanaksız hale getiriyordu.
Peki Hiç hiç mi yok?
(Sanıyorum bu soruyu başka dillerde bu kadar kolay ifade etmek mümkün değil)
Gerçekten de bilmediğimiz,tanık olmadığımız bir “Hiç” kavramı ile anlatmak istediğimizi ancak bildiğimiz bir kavramla tanımlamaya çalışıyoruz ve o anda zaten ‘Hiç’ bildiğimiz bir şeye dönüşüyor ve Hiçliği yiterek yine “Birşey” oluyor.
Yani Fizikçilerin deneysel olarak elde edemediği ‘Hiç’i zihinsel olarak da yakalayamıyoruz bir türlü .
Ama Muhterem Babanız bize başka birşey söylüyor sanıyorum. Elde edemediğimiz bir şey değil yitirdiklerimizle ulaştığımız bir yalınlığa ulaşınca anlayabildiğimiz bir zihin kalitesini hatırlatıyor bize..
Burda artık Türkçeye geçebiliyoruz ; Yalınlık , soyunmuş, yüklerinden kurtulmuş zihnimiz.
Ama ne kadar yalın olursa olsun Hiç olamayan bir yalınlık bu. Hiç değil ,belki bir deri kadar biraz fazlası.. ve işte bu birazcıkla kavrıyoruz Hiçliği.
Hiç olmadığımızı ancak konuşabilecek anlatabilecek işitecek sarılabilecek ilişkilerle anlıyoruz ve var olduğumuzu içselleştiriyoruz . Ne yazık ki Çoğu zaman kaybettiğimizde ve yitirdiklerimizle anlıyoruz bu derinliği.
Yaşarken bilmek ve birlikteliğin coşkusuyla yaşamı tatmak dileği ile..