Hiç


Baba evimizin bir duvarında asılı çerçeve içinde eski Türkçe bir hat yazısı vardı. Yazı olarak biçimi güzeldi ama hiç bir maddi değeri yoktu. Fotokopiydi çünkü. Yazının anlamı “hiç” idi. Maddi değerinin olmadığını vurgulamak ister gibi. “Bu ne demek” diye soranlara “hiç” diye cevap vermeyi severdi babam. Üsteleyenlere de “yazının anlamı hiç” derdi. “Yani ne demek” diye hala üsteleyen olursa “herşey bir koca hiçten ibaret değil mi? İşte onu anlatıyor bu yazı” diye açıklardı. 

          
İstanbul Hukuk Fakültesi’ni ve Paris Siyasal Bilgiler Okulu’nu bitirmişti babam. İngilizce ve Fransızca bilir, Edgar Allan Poe gibi çevrilmesi son derecede güç yazarlardan belki de yalnızca kendisi için çeviriler yapardı. Paris dönüşü İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne asistan olarak girmişti. Paris’e gitmeden önce, Hukuk Fakültesi’nde, Nazi Almanya’sından kaçıp İstanbul’a gelen, birçok ünlü hocanın öğrencisi olmuş, Paris dönüşü asistan olarak girdiği İktisat Fakültesi’nde ise Faşizmden kaçıp İstanbul’a gelen Umberto Ricci adlı bir İtalyan profesörün asistanlığını yapmıştı.

II. Dünya Savaşı bitip de İtalya demokrasiye dönünce Umberto Ricci ülkesine dönmek üzere İstanbul’dan bir gemiyle ayrılmış, gemi Mısır’a uğradığında kalp krizi geçirmiş ve yıllar yılı uzak kaldığı ülkesini son bir kez göremeden Mısır’da ölmüştü. Ricci gibi yeni şeyler söyleyen bir bilim adamıyla çalıştıktan sonra asistanlığın pek bir anlamı kalmadığını anlatmıştı babam, niçin asistanlığı bıraktığını sorduğumda. Ankara’da daha yüksek ücretli üst düzey bir kamu görevi teklifini kabul etmişti. İki çocuğu olunca İstanbul’da aldığı asistan maaşı yetmez olmuş olsa bile eminim işin parasal yanı onun için önemli değildi. Bilimsel çalışma ortamındaki değişimdi asıl canını sıkan. Yoksa bırakın her şeyi bir yana, bütün çocukluğu ve gençliği İstanbul’da geçmiş, bütün ailesi İstanbul’da olan birisinin pılıyı pırtıyı toplayıp 1940’ların sonunda Ankara’ya gitmesi kolay iş değil. Sanırım o gidiş bir çeşit uzaklaşma isteğiydi bulunduğu çevreden. Ya da birden bulunduğu ortama yabancı hissetmeye başlamıştı kendisini. O yabancılık duygusunun Ankara’da azalacağını düşünmüş olsa gerek o sıralar. Oysa Ankara daha da yabancı hissettirir insanı kendisine. Ne zaman ilk kez bulup da çerçeveletmişti bilmiyorum ama o “hiç” yazısını hiç ayırmamıştı babam yanından.  

Dünyadaki en büyük ayrıcalıklardan birisi can sıkıntımızı, çözümsüzlüklerimizi paylaşabileceğimiz birilerinin olmasıdır. Bizi anlayacak, dertleşebilecek, çözüm bulamasa bile teselli edebilecek birisini bulduğumuzda kısmen kurtuluruz yabancılık duygusundan. Sonra giderek başkalarının yabancılığını paylaşıp yol gösterme sırası bize gelir. Ve o zaman anlarız ki aslında yapılabilecek olanlar sınırlıymış. Onu anladığımız anda işin tılsımı bozulur. Geriye bir koca hiç kalır. Ve başlarız geçmişin gerçek olup olmadığını düşünmeye. Umberto Ricci diye birisi yaşamış mıydı? Ya babam? Bütün bu geçmişi ben mi yaşadım? Yaşadıysam nerede? Yaşamadıysam bu hayal meyal hatırladıklarım ne? Neydi bunlar? Hepsi bir hiç mi yani?

Yaşıyor olsaydı babama sorardım bütün bu çözümsüz soruları. O mutlaka yanıtlardı. Ya da belki duvardaki yazıyı gösterirdi bana.

(Bu yazı ilk kez 27.07.2003 tarihinde Radikal Gazetesinde yayımlanmıştır.)

Yorumlar

  1. Uzerine yorum yapip bozulamayacak kadar guzel olmus. elinize saglik, babaniza rahmet,
    Saygilar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen hiç büyümemek gerek diye düşünürüm, hep çocuk kalmak bana verilen oyuncaklarla yetinip onlarla oynamak başka hiç bir şeyi düşünmeden. Ancak öyle mutlu olabiliyor insan. Büyüdükçe düşündükçe hiç bir şeyin çocuk gözüyle gördüğümüz dünya gibi olmadığını görüyoruz. Kimimiz değişiyor, kendini bırakıp dünyaya ayak uyduruyor. Kimimiz hep çocuk kalıp herkese yabancılaşıyor, anlaşabileceği akranlarını bulmakta zorlanıyor. Çocuk kalmanın tek kötü yanı özgürlüklerin kısıtlı olması. Yemeğini ye bitir arkandan ağlamasın, şimdi yat uyu öcüler gelmesin, yaramazlık yapma baban kızmasın, her şeyi merak etme uf olursun, sonra düşününce büyüsemde büyümesemde hayat bazı katı kurallardan ibaret bunlardan kaçılmıyor. Uslu bir çocuk olursak kim bilir belki şirinleri bile görebiliriz dediler pokemonlar geldi. O da kurala uydurma yalanı çıktı. " Düşününce Özgürlük sadece düşlerde kalıyor. Özgürlük zamanımız yengeç zamanından fazla değil,hele bunlara bir de düşünce kısıtlarını eklerseniz özgürlüğümüz neredeyse yalnızca rüyalarımıza kalıyor. " Rüyalarımız ne peki... Hiç...

      Sil
    2. Yorum için elinize sağlık, teşekkürler

      Sil
    3. Derin duygularla hiçlik

      Sil
  2. Babanıza rahmet , sizlere sağlık .Babam lise öğretmeniydi. Sizin babanız açıkladığınız gerekçeyle İstanbul dan Ankara ya gitmiş.Ancak bizim babamız terfien bakanlık bünyesindeki üst düzey bir göreve ''çocuklarımı orada okutamam'' diye gitmemiş rahmetli.Nitekim 4 kardeşten 2 sinin derslerine girerek bizzat öğretmenliğimizi de yapmıştı. Sayenizde anmış olduk. Gidenlere rahmet diliyoruz. Kalanlara da sağlık ve huzurlu bir yaşam.. Böylelikle yazınız sayesinde hoş bir cumartesi keyfi yaşadık.. Teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı anılar, benzer duygular. Teşekkürler.

      Sil
  3. Yürekten dökülen inciler..

    YanıtlaSil
  4. Bu yıllar öncesinden çok etkilendiğim bir kelimedir. Bir dönem teknemin ismi olarak kullandım.

    Japon film yönetmeni Yasujiro Ozu'nun mezar taşında da sadece HİÇ kelimesi vardır.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç. Bir mezar taşına yazılabilecek en anlamlı sözcük bu herhalde. Aslında babamın mezar taşına da HİÇ yazdırmalıydık diye düşündüm şimdi.

      Sil
    2. Kesinlikle. Çok mutlu olurdu diye düşünüyorum.

      Sil
  5. Kainatın sonsuzluğu yanında,
    ömrü geleceğin belkilerinin ve geçmişin keşkelerinin toplamı sayan da,
    ömre bir andır diyen de
    Hiçin parçası, hiçten ibaret..
    O hiç ki herşeyden fazla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel. Paylaştığınız için teşekkürler.

      Sil
  6. Üstad,

    Sanırım, Konfiçyus'un dediği gibi.

    "Dünyada en zor şey karanlık bir odada kara bir kedi aramak. Özellikle odada kara kedi yoksa."

    İyi hafta sonları
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında kedinin gözü karanlıkta parlamaz mı?

      Sil
    2. Herhalde bakış açısı ile ilgili..

      Sil
    3. Kedinin gözüne karanlıkta herhangi bir ışık gelmez ya da yansımazsa parlamaz. Trafik levhaları gibi üzerine gelen ışığı yansıtır, farlarınız yanmıyorsa karanlıkta trafik levhalarını da göremeyiz. Konfiçyus şimdi yaşasaydı ; Dünyada en zor şey karanlıkta bir bayanın çantasında evin anahtarını bulmasıdır. Özellikle çantada anahtar yoksa derdi bence

      Sil
    4. HİÇ olmasaydı hayat; katlanılmaz olurdu giden bunca sevdiğin insanın ardından...

      Sil
  7. Mahfi Ağbiciğim,
    ellerine sağlık, bu yazıyı kaçırmışım. Senin yazılarını okumadan güne başlamam. Ama radikalde ilk defa 2003'de yayınlanan bu yazıyı kaçırmışım, tekrar yayınladığın için sonsuz teşekkürler. Dünyaya gelmeden önce Hiç'tik. Sonra 5 mikron büyüklüğünde bir yumurta ile sperm birleşti ve var olduk. Sonra yine hiç olacağız. Ama arada geçen süreç "hiç" olmayacak. Mesela yazmış olduğun "Kolay Ekonomi" kitabın bence hiç "Hiç" olmayacak. Ellerine sağlık. Nihayet öğrencilerime önerebildiğim kolay bir ekonomi kitabı artık sayende var. Seni tanımak, okumak, hasbihal etmek çoook güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Yaşar, çok teşekkür ediyorum, sağol.

      Sil
    2. Değerli Hocam 20 yıl sonra bu yazınızı okumuş oldum , Yazılar çok güzel olunca , okur kalitesiyle birlikte yorumlarda bir o kadar okunacak kadar güzel oluyor , Rahmetli Yaşar hocamız ne güzel yorumlamış , geldik Hiç iz , gideceğiz Hiç olacağız diye , bu vesileyle kendisine ve tüm kaybettiğimiz babalarımıza rahmet diliyorum .Sizde iyiki varsınız hocam

      Sil
  8. Çok Değerli Mahfi hocam
    Neden bilmiyorum ama yazınız bende aşağıdaki Ömer hayyam rubaisini içimden fısıldama arzusu uyandırdı

    Ey kör bu yer bu gök bu yıldızlar boştur boş
    Sen bırak onu bunuda gônlünü hoş tut hoş
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Bir nefestir alacağın oda boştur boş

    Üstadım sanırım bu boşluk sizin bahsettiğiniz "hiç" lik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ömer Hayyam'ın en sevdiğim rubailerinden birisidir bu. Bu yazıda da etkisi olduğunu itiraf etmeliyim. Teşekkürler.

      Sil
    2. Mahfi üstat…günün anlamına bu yazı ile yaptığın özlü katkı tam yerine oturdu. Çok anlamlı. Rahmetli babamda bir yazıyı senelerce oturma odasında bulundurdu. Bende şu ana kadar muhafaza ettim. Yazının manasını sorduğumda bana hayatın felsefesi derdi. Kâğıt da ili kelime yazardı. “KOŞTUR/BOŞTUR”…enteresan ve aynı düşünce değilmiş üstat.

      Sil
  9. Üstadım
    Size yazıyı yazmaya etkisi olan bir kaynaktan benimde besleniyor olmam beni çok mutlu etti

    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  10. Sayın Mahfi Hocam
    İlk önce babanıza rahmet diler, sizede saygılarımı sunarım.
    HİÇ'liğin anlamını birde hoca nasreddin efendinin bakiş açısından bakıp insanların aslında ne olup olmadıklarının farkına varmaları, insanlığın gelebileceği en yüksek aşama olacağı kanısıdayım.

    Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
    “Kimsin?”
    “Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
    Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
    ...“Sen kimsin?”
    “Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
    “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
    Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
    “Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
    “Vezir” demiş adam.
    “Daha daha sonra ne olacaksın?”
    “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
    “Peki, ondan sonra?”
    Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
    “Hiç.”
    “Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”

    Sayın hocam ek olarak, İslam alimi ve mutasavvıf. Mevlana’nın gönül dünyasında büyük değişiklikler yapmış kuvvetli bir alimi olan Şem-si Tebrizi'nin 40 kuralından 33 ncü kuralı da belirtmeden geçemiyeceğim.

    33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki öykü de çok hoş. Teşekkürler.

      Sil
    2. Anlayana hiç çok anlamlı, anlamayana dünya bile yetmez

      Sil
  11. Hocam hepimizin yapısında yok olmama sonsuzluğa gitme var yani bir bakıma hiç olmak istemiyoruz. Hiç olmama yolunda pişebilmek için geçmemiz gereken bu dünya koca bir hiçten ibaret. Bunu biraz unutmasak "hiçler" için birbirimizi yorup kırmasak dünya ne kadar güzel olurdu. Zamana rağmen anlamını yitirmeyecek bu güzel ve anlamlı yazı için çok teşekkürler. Babanıza rahmet diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  12. Sevgili Hocam, biraz geç gördüm ve hemen Neyzen Tevfik'in şu dörtlüğüyle mukabelede bulunmak istedim;

    Gezindim saz-ı hicranımla binbir perde üstünde,
    Şu aheng-i hayatın darbını taksime yeltendim.
    Karar kıldım adem adab-ı gamda, fasl-ı Hiçi' de,
    Şunu derk eyledim ancak ki barım kendime kendim..

    kendimizi hiçleyebilmek erdemine ulaşabilmek gayretiyle..

    YanıtlaSil
  13. bayıldım bu yazınıza, elinize sağlık. çok içten olmuş....

    YanıtlaSil
  14. Hocam yeni okuma fırsatı buluyorum fevkalade olmuş..

    YanıtlaSil
  15. Hocam ;

    Buradan benim çıkarttığım tek sonuç Aile olmak ve Anne Babanın çocuklara etkisi,

    Babanızın Duvardaki Resimini anlatırken 430 kelime kullanmışsınız, bu sadece 1 olay, Aileniz kim bilir sizin iyi olmanız için ne objeler vermiştir ve bunun sonucunda kendinizi geliştirmiş hem Akademik camia da hemde iş sektöründe hatr-ı sayılır kişi olmuşsunuz ve şimdide bizlerin iyi olması için bizimle yazılarınızı paylaşıyorsunuz, Tecrübe pahalı bir şey ve bizler yazılarınızla tecrübeyi ucuza satın alıyoruz.

    Bilmenizi isterimki ; bizlerin duvarında Hiç yazılı bir tablo yok ama www.mahfiegilmez.com adresinde bize ışık tutan biri var.

    bütün paylaşımlar için tekrar teşekkür ederim.

    Saygılarımla

    Yiğit

    YanıtlaSil
  16. saygıdeger hocam HİÇ bana da cok acımazız duygular uyandırdı /ama kucuk mavi gezegenimize degerli bir IŞIK bırakmış kalemimiz HİÇ aksamasın

    YanıtlaSil
  17. Böyle kaliteli bir babanın oğlu olmanızın mutluluğunu yaşıyoruz.Bizlere çalışmalarınız fedakarlık lariniz ve sabrıniz için teşekkür eder babalar gününüzü kutlarım.

    YanıtlaSil
  18. Gerçekten geçmişte yaşanılanlar gerçek miydi? Bunu ben de sürekli sorarım kendime ama cevap bulamam. İçinizdeki yalnızlık hissini biz okurlarınız burada bir nebze hafifletebilmeyi dileriz. Babalar gününüz kutlu olsun. Ebediyete intikal etmiş babalara da Allah'tan rahmet dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babanız tam dertleşecek bir görülmüş onu anladım hocam babalar gününüz kutlu olsun selamlar

      Sil
  19. Hocam süper bir hiç ama içi çok dolu hiç anlatıyor toplum olarak bunu bir anlasak hiç olan huzur gelecek selamlar

    YanıtlaSil
  20. Süper bir yazı. Basit ama anlayıp hissetmek için hayatı biraz yaşamış olmak gerekiyor. Aynen benim gibi. Çok beğendim. Teşekkürler Üstad. Saygılar Hürmetler

    YanıtlaSil
  21. "All those moments will be lost in time like tears in rain."

    YanıtlaSil
  22. Çok etkilendim hocam, teşekkürler. Babalar gününüz kutlu olsun...

    YanıtlaSil
  23. Sevgili Mahfi hocam, muhteşem bir yazı olmuş, bir solukta okuyup bitirdim... Sizden ricam; Lütfen arada böyle ekonomi/iktisat vb. konular dışında gerçek hayatla ilgili yazılarda yazın... Zevkle okuyoruz.. Selamlar.

    YanıtlaSil
  24. Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
    “Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
    Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
    sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
    “Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
    “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
    “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam…
    “Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
    “Vezir” demiş adam.
    “Daha daha sonra ne olacaksın?”
    “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
    “Peki ondan sonra?”
    Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç.” Demiş
    “Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca..
    ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım.

    YanıtlaSil
  25. Aynı mantıkla yapılmış bir albüm, Erkan Oğur-Hiç

    YanıtlaSil
  26. Sizi universite yıllarımda radikal de takip ederdim.(Arkadaslarim yanlis bolumde okudugumu soylerdi.ingiizce ogretmeniyim:)). Yazilarinizin arasindan saladiklarimda vardi bakicam bunu da saklamismiyim diye. Kaleminize saglık... not:Hititlere olan ilginiz beni ayrica cok mutlu ediyor. Anitta'nin Laneti ile benim de hititler serüvenimi baslatmistiniz ayrica tesekkurler...

    YanıtlaSil
  27. Hep
    İçimizde
    Çocuk kalalım. Bence insan biraz olsun hayatın hiçliğine dayanıyor

    YanıtlaSil
  28. Hocam,
    size Yaşınızdan dolayı hocam demiyorum, size hocam diyorum Çünkü her yazınız bazen beni bazen bizi bazen de topluma değer katan anlamlar ile geliyor da ondan “ hiç” de bunlardan bir teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  29. Babalar ölmese tanrıyı bilmezdik, nihilizmi de.

    YanıtlaSil
  30. Hiç inanılmaz doğru bir tespit benimde rahmetli babam doğduğunu nasıl bilmiyorsan öldüğünü de bilemezsin bu durumda aradaki yaşam hiç

    YanıtlaSil
  31. Bir Baba için en anlamlı şey nedir diye soracak olsanız, çocuklarının onu arayıp
    “İyi ki varsınız, iyi ki bizi yetiştirdiniz” demesidir.
    Babanın kıymetini O hayattayken bilmektit…

    YanıtlaSil
  32. Sadece bizi en mutlak anlamda hiçliğin içerisine yerleştirdiler. Çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerine hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
    Stefan Zweig
    Satranç
    Değerli hocam, böylesine değerli bir babaya Sahip olduğunuz için ne kadar övünseniz azdır ruhu şad olsun

    YanıtlaSil
  33. Aygul Ozkaragoz18 Haziran 2023 17:07

    Evrenler yeniden tek bir noktaya toplanınca da hiç olamıyorlar tam olarak. Ama yazınız çok güzel. Hem bana babamın Veteriner Fakültesinde Alman hocalardan aldığı derslerden damıttığı tıbbi ve besin bilgilerini anımsattı hüzünlü bir sevecenlikle.

    YanıtlaSil
  34. Hocam ne kadar güzel bir yazı tebrik ederim. Çok duygulandım

    YanıtlaSil
  35. Koy okulunda bir ögretmenin oglu olarak bahceler arasinda buyudum. Çocukluğumda ki o mutlu halimi ozlüyorum.50 yasina geldim ve dunya cok değışti. Babaniza rahmet diliyorum. Yazi icin tsk ederim.

    YanıtlaSil
  36. Hocam merhaba Dünyanın kendisi bir HİÇ olabilir mi ?

    YanıtlaSil
  37. İsmail erdoğan16 Haziran 2024 21:45

    Bende bu hiçlik duygusuna çok kapılıyorum ama bu duyguya kapılmak için çok bedel ödememiz lazım. Bir şeylerle uğraşayım uzman olayım diyorum hayat beni paçalarımdan tutuyor rutininin dışına çıkmazsın diyor. Sanki ülkede yaşananlara bakınca sanki bu toplumun bir bireyi değilmişim gibi hissediyorum. Yani sgk primini doldurup işten atılan emeklilik yaşını bekleyenler gibi boş ve hiç hissediyorum.

    YanıtlaSil
  38. hocam Allah rahmet eylesin hüzünlendim..

    YanıtlaSil
  39. Babanızı selamlıyorum.
    Farsça kökenli “Hiç” kavramının dilimizde karşılığı yok. ‘Yok’ kavramı da olan, var olan ,mevcut olanın olmaması durumu, yani mevcut birşeyin ortadan kalkmasını tanımlıyor bize.

    Ne mutlu ki Türkçemiz kelimelerin köklerini zenginleştirmeye olanak veren bir dil. “ Hiçlik” Hiç kavramını felsefi boyuta taşır ama Hiçlik Felsefenin de uzak kalmayı yeğlediği nadir konulardan.

    Fizik biliminin çok kafa yorduğu ama nerdeyse pes ettiği bir konu ama bilimde nokta yok, hala büyük soru ..
    Hiçlik ( Nothingness) deneylerinin hiçbiri başarılı olmadı ve hiçlik formulü bulunamadı. Basitçe bir örnek vermek gerekirse cevabı aranan soru şu idi; bir hacimdeki “ herşey” boşaltıldığında mutlak bir vakum, hiçlik elde edilebilirmiydi?
    Edilemedi.. Zira hacmi çevreleyen çeperlerde ne yapılırsa yapılsın elektiriksel yükler kalıyor ve bunlar mutlak bir vakum oluşumunu olanaksız hale getiriyordu.
    Peki Hiç hiç mi yok?
    (Sanıyorum bu soruyu başka dillerde bu kadar kolay ifade etmek mümkün değil)

    Gerçekten de bilmediğimiz,tanık olmadığımız bir “Hiç” kavramı ile anlatmak istediğimizi ancak bildiğimiz bir kavramla tanımlamaya çalışıyoruz ve o anda zaten ‘Hiç’ bildiğimiz bir şeye dönüşüyor ve Hiçliği yiterek yine “Birşey” oluyor.
    Yani Fizikçilerin deneysel olarak elde edemediği ‘Hiç’i zihinsel olarak da yakalayamıyoruz bir türlü .

    Ama Muhterem Babanız bize başka birşey söylüyor sanıyorum. Elde edemediğimiz bir şey değil yitirdiklerimizle ulaştığımız bir yalınlığa ulaşınca anlayabildiğimiz bir zihin kalitesini hatırlatıyor bize..
    Burda artık Türkçeye geçebiliyoruz ; Yalınlık , soyunmuş, yüklerinden kurtulmuş zihnimiz.
    Ama ne kadar yalın olursa olsun Hiç olamayan bir yalınlık bu. Hiç değil ,belki bir deri kadar biraz fazlası.. ve işte bu birazcıkla kavrıyoruz Hiçliği.

    Hiç olmadığımızı ancak konuşabilecek anlatabilecek işitecek sarılabilecek ilişkilerle anlıyoruz ve var olduğumuzu içselleştiriyoruz . Ne yazık ki Çoğu zaman kaybettiğimizde ve yitirdiklerimizle anlıyoruz bu derinliği.

    Yaşarken bilmek ve birlikteliğin coşkusuyla yaşamı tatmak dileği ile..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı