Tasarruf, Yatırım ve Büyüme


Türkiye, büyümede sayılı ekonomiler arasında yer alıyor. Buna karşılık büyümesi istikrarlı değil. Yani inişli çıkışlı bir eğilim izliyor. Bir bakıyorsunuz yüzde 9 büyümüş bir bakıyorsunuz yüzde 4 büyümüş, ertesi yıl küçülmüş, sonra tekrar yüzde 8 büyümüş. Bu iniş ve çıkışlar yatırım ortamını bozuyor.  

Bunun nedenlerini irdeleyebilmek için öncelikle Türkiye’de yatırımlara kaynaklık eden tasarrufların oranına bakmak gerek. Yani tasarrufların GSYH’ya oranı nedir? Yıllar itibariyle nasıl gelişmiştir? Dünya ortalamasıyla karşılaştırdığımızda nasıl bir görünümü çizmektedir?

Bu soruların yanıtları aşağıdaki grafikten izlenebilmektedir (Bu yazıdaki bütün grafikler için kullandığım verileri IMF WEO Database April 2012’den derledim.).


 
1980 ile 2011 yılları arasında Türkiye’deki tasarrufların GSYH’ya oranıyla dünyada aynı oranın ortalamasını karşılaştırmalı olarak gösteren bu grafik, 1990’lı yıllarda yaşanan yakınlaşma dışında Türkiye’de tasarrufların sürekli olarak dünya ortalamasının altında seyrettiğini ortaya koyuyor. Değerlendirmeye esas aldığımız 32 yıllık dönemin son 12 yıllık bölümünde Türkiye’de tasarruf oranının sürekli bir düşüş eğilimi sergilediği grafikten açıkça görülebiliyor. Dünya ortalamasının yukarı gittiği son birkaç yılda bile Türkiye’de tasarruflar gerilemeye devam etmiş bulunuyor.

Tasarruf, yatırımın kaynağıdır. Özkaynak kullanarak da yapılsa kredi kullanarak da yapılsa yatırımlar tasarruflara dayanır. Tasarrufların yetersiz kaldığı bir durumda yatırım yapılabilmesi için tek çözüm dış kaynakları kullanmaktır. Bu durumda yatırımlarda kullanılacak hammadde, ara malı ve yatırım mallarını ithal edebilmek için dış kaynaklara başvurulması gereği ortaya çıkar. Burada ağırlık kısa vadeli satıcı kredileri olduğunda bir süre sonra finansman darboğazlarıyla karşılaşmak kaçınılmaz hale gelir. 

Aşağıdaki grafik aynı dönem içinde Türkiye’de ve dünyadaki yatırımların GSYH’ya oranını karşılaştırmalı olarak göstermeyi amaçlıyor.




Dünyada yatırımların GSYH’ya oranı ortalama olarak istikrarlı sayılabilecek bir eğilim izlerken Türkiye inişli çıkışlı bir eğilim içinde görünmektedir. 2001 krizinin yarattığı etki ve bize etkisi 2009’da görülen küresel krizin yarattığı yatırım düşüşleri dikkat çekicidir. Özellikle küresel krizden dünya ortalaması fazla etkilenmezken Türkiye’ye etkisi çarpıcıdır.  

İlk iki grafiği karşılaştırdığımızda gerek tasarrufların gerekse yatırımların oranı konusunda inişler ve çıkışlar yaşadığımızı ve dünya ortalamalarının gerisinde kaldığımızı söylemek mümkün ise de asıl sorunun tasarruflarımızın yetersizliğinde olduğu açıkça görülmektedir. Aslında tasarruflardaki yetersizlik yatırım oranı üzerinde de olumsuz etki yapmaktadır. 

Aşağıda sunduğum grafik Türkiye’de tasarruflar ile yatırımların GSYH’ya ola oranını göstermektedir. Buraya kadar anlattıklarımızın çok daha net biçimde göründüğü bir grafiktir bu.


Grafiğe baktığımızda 1980’lerden başlayarak her iki büyüklüğün de iniş eğiliminde olduğunu görüyoruz. 2001 krizini izleyerek yatırımlarda yeniden artış ortaya çıkmasına karşılık tasarruflardaki düşüş daha da hızlanmıştır. Grafik bize tasarruflar ile yatırımlar arasındaki açığın giderek büyüdüğünü göstermektedir.

İç tasarrufların yetersizliği, buna karşılık iç talebin ve dış talebin yüksekliği sonucu üretimini artırmaya devam eden Türkiye, ekonomisini de büyütmeyi sürdürmüştür. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 1980’den 2011 sonuna kadar olan büyüme çizgisini dünya ortalama büyümesiyle karşılaştırmayı amaçlıyor. 



İlk bakışta dikkati çekeceği gibi Türkiye’nin büyüme çizgisi son derecede istikrarsız bir görünüm sergilemektedir. Bu istikrarsızlıkta birçok etken söz konusu olmakla birlikte perde arkasında dış kaynak bulduğu sürece yatırım yapıp büyüyen, dış kaynaklara ulaşamayınca krize giren bir ekonominin öyküsü saklıdır. İç tasarrufları yetmeyen ve giderek azalan, o nedenle sürekli dış kaynaklara başvuran bir ekonominin görünümüdür bu. 

Bu durumda yapılması gereken şey üç seçenekten birisini seçmektir: (1) Yatırımları düşürmek, dolayısıyla büyümeyi düşürmek, (2) Tasarrufları artırmak, (3) Yetersiz kalan iç tasarrufların yerine dış kaynak kullanmak. Türkiye 2000’li yıllar boyunca üçüncü yolu seçmiş ve cari açığını bu yolla kapamıştır. Cari açığın düşürülmeye çalışıldığı bir ortamda büyümeyi sürdürmek isteyen bir ekonominin işi o kadar kolay değildir.

Buraya kadar anlattıklarımız ışığında aynı verileri kullanarak Çin ve Türkiye'nin ekonomik gelişimini karşılaştırmalaı olarak ortaya koymaya çalışalım.

Çin ile Türkiye'nin Tasarruf, Yatırım ve Büyüme Açısından Karşılaştırması 

Refah artışı sürdürülebilir büyümeyle olur (büyüme inişli çıkışlıysa refah artışı ve refah kaybı birbirini siler)



Büyüme yatırımdan gelir (Bir ekonomide yatırımlar ne kadar yüksekse o ekonomi o kadar hızlı büyür)



  
Yatırımın dayanağı tasarruflardır (Bir ülkede yatırım yapabilmek için iç tasarruflar yüksek olmalıdır)




Eğer yatırımlar iç tasarruflardan büyükse cari açık olur (Cari açığı kapatmak için de dışarıdan tasarruf ithal edilir yani borçlanma ve/veya sermaye girişi gerekir)


Yorumlar

  1. Prisoner's dilemma gibi bir durum var ortada Mahfi bey. Vatandas tasarrufa yonelir harcamayi kisarsa maliye OTV ve KDV gelirlerinden olacak butce tutmayacak, Almanya nin yaptigi gibi maliyetleri baski altinda tutup ihracata yonelik buyume hamlesi gerceklestirmeye calissa bu yavaslayan dunya ekonomisinde kime mal satacak, ic piyasaya yonelik strateji izlese merkez bankasinin enflasyonu kontrol altinda tutmaya yonelik hedefine takilacak.
    Sizin bu paradokstan cikis senaryonuz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün makroekonomik yaklaşımlar bu tür çelişkiler içeriyor. Bu paradokstan çıkış için birini seçip ötekilerde kayıpları göze almak gerek. Ne var ki bu bizim için söylemesi kolay, siyasetçi için yapması zor bir şey.

      Sil
  2. Yalniz verdiginiz tum grafiklerde ortak bir ozellik vat. Evet yatirimlar dis kaynaktan saglaniyor ama her yatirim da bosa giden harcamalar degil. Grafiklerdeki her cift dipten sonraki dususler dip noktasindan giderek yukseliyor... Yani aslinda sanki bu tablolar dogru ama bazi ek tablolarla degerlendirmek gerekir diye dusunuyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her konunun dediğiniz gibi ek tablo ve grafiklerle desteklenmesi gerekir aslında ama onun da yazıyı çok uzun hale getirmesi bir sakıncası var.

      Sil
  3. Harcanabilir geliri tüketim, tasarruf ve ithalat şeklinde kullandığımıza göre ve tasarruflar azaldığına göre tüketim ve ithalatta bir artış var demektir. Fakat yukarıdaki grafiklere ek olarak tüketim ve net ihracata ilişkin grafikleri de eklemeliyiz. Yatırımlar için dış kaynak kullanımı iç kaynak kullanımından genel anlamda iyidir. Tabii kaynağın ve yatırımın niteliğine ilişkin grafikleri de incelemek gerekecektir. Nihayetinde grafikler genel görünümü gayet güzel özetliyor. Ayrıntı ile genelden uzaklaşmaya gerek bırakmıyor. Özellikle kırmızı çizgiler sanki bize bir dur demeliyiz bu gidişe diyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedikleriniz çok doğru ama bunların hepsini yazıya aldığınız zaman 20 sayfalaık bir yazı çıkıyor ortaya ve okunurluğu derhal düşüyor.

      Sil
  4. Hocam, tablolar Türkiye'deki gizli ekonomik kriz göstermiyor mu? Dibe vurmadan zirveye çıkılmaz denir ama biz her dibe vurduğumuzda sanırım bir çok şey kaybetmişiz.Tekrar büyüğüme başladığımızda yani çukurdan çıkarken sağ sola çarpmamak için gerekli önlemleri almamışız. Burada siyasi bir takım yanlışlarda var. Oy toplamak amacıyla verilen vaatler.Halk gibi sanayiciler de siyasi vaat rüzgarına fazla kapılmış.Başka taraftan bakarsak,aslında etkilen hep halk. Zaten Erdoğan ve Babacan kazanmadan tüketiyoruz diyor ama gelişen Dünya ve büyüyen!!! Türkiye'nin ihtiyacı fazlalaşıyor.Buda üretime yansıyor. İnsanlar kredi kart ve vesaire ile yaşamaya çalışıyor. Çünkü yetmiyor.M.K.Atatürk'ün bir sözü aklıma geliyor. Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.Az gelirle tasarruf dolasıyla yatırım yapamayız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konular hep tartışmalı konular. Tüketim olmadan üretim ve yatırım olmayacağına göre tasarruf mu iyidir tüketim mi? Bunun tek bir yanıtı yok.

      Sil
  5. Tasarruf ögesinin ne kadar önemli bir faktör olduğu ve kaynak ihtiyacı artma eğiliminde iken nasıl bir açmazla karşı karşıya olduğumuz çok net görülüyor. Bu yazıya ihtiyacımız vardı ve şimdi bir seri yazı daha yolda demektir. İhracatla büyüme tercihini yapmış bir ülkenin, o yoldan yurt dışına transfer edilen artı değeri ve kar marjlarını tutmak için de bazı önlemler düşünmesi gerekmez mi? Teşekkür ediyor ve bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  6. 2001 krizinde bile tassarruf oranımız %20'nin üzerindeydi. şimdi ise %12 civarındayız.yunanistanın durumuna düşermiyiz?

    not:grafiklere hangi siteneden ulaşıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borcumuz (% 40) Yunanistan'a (% 160) göre çok düşük olduğu için bizim durumumuz farklı. Buna karşılık tasarruf oranımızın düşüklüğü bizi dış finansmana itiyor ve bu da riskli bir durum.
      Grafikleri www.imf.org sitesindeki weo database den aldığım verilerle kendim yapıyorum.

      Sil
  7. Hocam, bazı yazılarınızı Linkedin grubumda paylaşıyorum sizden link vererek (yani isminizi) bir sıkıntı olur mu? Geç sorduğum için özür dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsim ile link verdikten sonra sorun olmaz. Nezaket gösterip sorduğunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  8. Önce kamu bütçe açığı vererek büyüyorduk. Uzunca bir süre böyle gitti ve en sonunda 2001 krizi ile bu politika patladı. Şimdi ise yine açık vererek büyüme modelini uyguluyoruz. Bu sefer ki özel sektörün yarattığı cari açık. Hatta iş öyle bir hal aldı ki cari açık vermek kamu açığını kapatmaya hatta fazla vermesini bile sağlıyor. Her zaman söylüyorum. 2008 krizi Türkiye'nin yapısal sorunlarının üstüne kum attı. Mevcut sorunların halka bu kriz ile geldiğini anlatmaya çalışır duruma geldiler. Halbuki iş öyle değil. Bu bakımdan Türkiye'nin cari açık kaynaklı yaşayacağı krizi, mevcut küresel kriz biraz ötelemiş oldu. Bence Türkiye birazcık merkantilizmi az biraz hatırlaması gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım işin en güzel özeti sizin yazdığınız oldu. Teşekkür ederim.

      Sil
  9. Can Eren bey bahsettiğiniz merkantilizme biraz göz attım. Rahatsız sıkıntılı bir süreç geldi bana. En azından bazıları için. Bu Yeni Türk Ticaret kanununda bile dile getirilen sıkıntılar, bazı hapis cezaları gibi ki onlar değişti mi biliyorum,merkantilizm mi destekler gibi.Birde artık iyi orta sınıf kavramı yok olacak gibi. Doğrumuyum?

    YanıtlaSil
  10. Can beyinin yorumuna aynen katılıyorum.Türk ekonomisinin dış kaynaklara bağımlı bir yapıda olduğunun tezahürüdür bu veriler.Hocam elinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş.

    YanıtlaSil
  11. hocam derlemeniz emeğiniz için teşekkürler. buradaki arkadaşlar güzel tespitlerde bulunmuş.
    ama şöyle dışardan ülkemize bakacak olursak yapısal sorunumuz olduğu çok açık.
    neredeyse sıkıldığı için cep telefonu değiştiren bir ülke insanıyız. e haliyle tasarrufumuz az tüketimimiz hep fazla çıkıyor. kaynak kullanımı yetersiz. şöyle ki, aldığı ürünün özelliklerini niteliklerini bilmeyen tüketici, özellik noksanlığından yakınıyor ve ürün yenileme yapıyor. bunda bu özellik eski bunda bu özellik var falan.
    özellikle teknoloji konusunda türkiye çok iyi bir tüketici. zaten artık teknoloji ürünleri özellikle de cep telefonlarının pazarlama taktikleri ile adeta illüzyon oldu. 3-5 rakam daha büyük diye yeni model alan tüketiciler var (işlemcisi hızlı şuyu buyu büyük falan).
    neticede teknoloji oyuncakları statü göstergesi.
    sorunumuz madem yapısal, bir türlü bu sorunu aşamıyor hep patinaj çekiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gelirinin çoğunu tüketen bir toplum Türkiye. Tasarruf oranı oldukça düşük. Ne var ki 2001'den sonra tasarruf oranının daha da düşmesinin temel nedenlerinden birisi faizlerin düşmüş olması. Şu anda enflasyon yüzde 10, mevduat faizi de (vergiden sonra) aşağı yukarı yüzde 10. Yani reel faiz sıfır. Bu durumda insanlar niye tasarruf etsin? Üstelik yıllarca çok yüksek reel faize alışmış bir toplum söz konusu olduğuna göre.

      Sil
    2. kısaca histeri etkisi hocam :)
      kısaca sorunumuz yapısal. bir türlü doygunluğa ulaşamadık.
      evet başbakanın hedefi sıfır faiz politikası işliyor ama enflasyon hala yüksek.
      konuyu saptırmak istemem ama enflasyon ölçümünü tüikden alıyorsak ve de tüikin sepetindeki ürünlerini de ele alırsak umarım enflasyon hesabı en azından gerçeğe yakın bir değer çıkıyordur. keşke bunun belirli bir standartı olsa.

      Sil
    3. Tasarruflar yatırımlardan büyükse hangi yollarla kapatılır?

      Sil
  12. biraz basit bir bakış acısı olacak ama 2002'den sonra faiz ve yatırım araçlarındaki getiri düşüşü sanırım insanları tasarruf yapmaktan daha da caydırmaya başladı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir saptama. Ben de yukarıdaki yanıtımda aynı konuya değindim.

      Sil
  13. hocam bir kaç konu varki onları hep atlıyoruz birincisi dış kaynak olan gelen paranın yarısı zaten bu ülkeden servet transferi yoluyla çıkarılmış paradırki ben ne cari açıkta nede tasarruf oranında grafiklerin gösterdiği kadar kötü olduğumuzu düşünmüyorum bu düşüncemin sağlamasınıda şöyle yapıyordum eğer durum grafiklerdeki kadar kötü olsaydık çoktan arjantin veya yunanistan olurduk ,ikincisi tasarrufların artırılması meselesi ,ben küçük birikim sahibi birisi olarak hangi banka hangi fon hangi yatırım enstrümanına yatırım yapabilirim ,turkiyedeki butun finansal kurumlar muşterilerine kazandırmaktan çok kendileri kazanmak üzere evrilmiş bir gelir paylaşımından çok bir yatırımcıyı soyma üzere düzen kurulmuş ,işte bu yuzden insanlar altına emlağa vs yatırım araçlarına yöneliyor yada buyukler vergisiz ve hırsızlık birikimlerini yurtdışına çıkarıyor(inşallah yeni ttk da bunun önüne bir nebze geçilir )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru Türkiye'ye gelen paranın bir bölümü de parası yurt dışında olanların geri getirdiği paralar. Bu tür yurt dışına para çıkışlarını önlemek için geriye dönük vergi uygulamaları yapmamak gerekiyor. Herkes vergi kaçakçısı değil. Bir bölümü öyle olsa da bir bölümü de devletin uygulamalarına güvenmediği için parasını dışarı çıkarıyor. Şu anda aynı durum Yunanistan, İspanya ve İtalya'da yoğun biçimde yaşanıyor.

      Sil
  14. Hocam Merhaba;

    2012 yılındaki bu değerlendirmenizi bugünün koşulları için tekrar yapmayı düşünür müsünüz?

    Ayrıca bir nokta aklıma takılıyor. Türkiye'de tasarruf oranlarının oldukça düşük seviyelerde olduğu bir gerçek. 2013 yılında üniversitede bitirme tezimi yazarken de aynı konuya değinmiştim. Tasarruf oranları o yıllarda da düşüktü ve bu süregelen bir sorun olarak devam ediyor.

    Fakat son yıllardaki büyümeye karşın tasarrufların bu derecede düşük seyretmesini, yatırım amaçlı gayrımenkul alımlarına yorumlamamız mümkün müdür? Tasarruf oranları hesaplanırken gayrımenkul alımlarının bu hesaplama içerisinde tüketim tarafında değerlendirildiğini düşünerek bu yorumumu yazıyorum, lütfen bir hatam varsa düzeltin.

    Şu anda benim görebildiğim en önemli sorun, ekonomide büyüme yaşansa dahi, tüketicilerin tasarruf yerine tüketime, özellikle de taşınmaz tüketimine kayması olduğunu düşünüyorum. İnşaat sektörünün ekonomideki payının son derece yüksek olmasının, likit tasarruf gerçekleştirmek yerine gayrımenkul alımlarına kaymasının bir nedeni olduğu kanısındayım.

    Bu yorumum konusundaki görüşünüzü ve eğer katılıyorsanız da değerlendirmenizi rica ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!