Tasarruf, Yatırım ve Büyüme
Türkiye, büyümede sayılı
ekonomiler arasında yer alıyor. Buna karşılık büyümesi istikrarlı değil. Yani
inişli çıkışlı bir eğilim izliyor. Bir bakıyorsunuz yüzde 9 büyümüş bir
bakıyorsunuz yüzde 4 büyümüş, ertesi yıl küçülmüş, sonra tekrar yüzde 8
büyümüş. Bu iniş ve çıkışlar yatırım ortamını bozuyor.
Bunun nedenlerini irdeleyebilmek
için öncelikle Türkiye’de yatırımlara kaynaklık eden tasarrufların oranına
bakmak gerek. Yani tasarrufların GSYH’ya oranı nedir? Yıllar itibariyle nasıl
gelişmiştir? Dünya ortalamasıyla karşılaştırdığımızda nasıl bir görünümü
çizmektedir?
Bu soruların yanıtları aşağıdaki
grafikten izlenebilmektedir (Bu yazıdaki bütün grafikler için kullandığım
verileri IMF WEO Database April 2012’den derledim.).
Tasarruf, yatırımın kaynağıdır.
Özkaynak kullanarak da yapılsa kredi kullanarak da yapılsa yatırımlar
tasarruflara dayanır. Tasarrufların yetersiz kaldığı bir durumda yatırım
yapılabilmesi için tek çözüm dış kaynakları kullanmaktır. Bu durumda
yatırımlarda kullanılacak hammadde, ara malı ve yatırım mallarını ithal
edebilmek için dış kaynaklara başvurulması gereği ortaya çıkar. Burada ağırlık
kısa vadeli satıcı kredileri olduğunda bir süre sonra finansman darboğazlarıyla
karşılaşmak kaçınılmaz hale gelir.
Aşağıdaki grafik aynı dönem içinde Türkiye’de ve dünyadaki yatırımların GSYH’ya oranını karşılaştırmalı olarak göstermeyi amaçlıyor.
Aşağıdaki grafik aynı dönem içinde Türkiye’de ve dünyadaki yatırımların GSYH’ya oranını karşılaştırmalı olarak göstermeyi amaçlıyor.
Dünyada yatırımların GSYH’ya oranı ortalama olarak
istikrarlı sayılabilecek bir eğilim izlerken Türkiye inişli çıkışlı bir eğilim
içinde görünmektedir. 2001 krizinin yarattığı etki ve bize etkisi 2009’da
görülen küresel krizin yarattığı yatırım düşüşleri dikkat çekicidir. Özellikle
küresel krizden dünya ortalaması fazla etkilenmezken Türkiye’ye etkisi
çarpıcıdır.
İlk iki grafiği
karşılaştırdığımızda gerek tasarrufların gerekse yatırımların oranı konusunda
inişler ve çıkışlar yaşadığımızı ve dünya ortalamalarının gerisinde kaldığımızı
söylemek mümkün ise de asıl sorunun tasarruflarımızın yetersizliğinde olduğu
açıkça görülmektedir. Aslında tasarruflardaki yetersizlik yatırım oranı
üzerinde de olumsuz etki yapmaktadır.
Aşağıda sunduğum grafik Türkiye’de
tasarruflar ile yatırımların GSYH’ya ola oranını göstermektedir. Buraya kadar
anlattıklarımızın çok daha net biçimde göründüğü bir grafiktir bu.
İç tasarrufların yetersizliği,
buna karşılık iç talebin ve dış talebin yüksekliği sonucu üretimini artırmaya
devam eden Türkiye, ekonomisini de büyütmeyi sürdürmüştür. Aşağıdaki grafik
Türkiye’nin 1980’den 2011 sonuna kadar olan büyüme çizgisini dünya ortalama
büyümesiyle karşılaştırmayı amaçlıyor.
Bu durumda yapılması gereken şey üç seçenekten birisini
seçmektir: (1) Yatırımları düşürmek, dolayısıyla büyümeyi düşürmek, (2)
Tasarrufları artırmak, (3) Yetersiz kalan iç tasarrufların yerine dış kaynak
kullanmak. Türkiye 2000’li yıllar boyunca üçüncü yolu seçmiş ve cari açığını bu
yolla kapamıştır. Cari açığın düşürülmeye çalışıldığı bir ortamda büyümeyi
sürdürmek isteyen bir ekonominin işi o kadar kolay değildir.
Buraya kadar anlattıklarımız ışığında aynı verileri kullanarak Çin ve Türkiye'nin ekonomik gelişimini karşılaştırmalaı olarak ortaya koymaya çalışalım.
Çin ile Türkiye'nin Tasarruf, Yatırım ve Büyüme Açısından Karşılaştırması
Refah artışı sürdürülebilir büyümeyle olur (büyüme inişli çıkışlıysa refah artışı ve refah kaybı birbirini siler)
Büyüme yatırımdan gelir (Bir ekonomide yatırımlar ne kadar yüksekse o ekonomi o kadar hızlı büyür)
Buraya kadar anlattıklarımız ışığında aynı verileri kullanarak Çin ve Türkiye'nin ekonomik gelişimini karşılaştırmalaı olarak ortaya koymaya çalışalım.
Çin ile Türkiye'nin Tasarruf, Yatırım ve Büyüme Açısından Karşılaştırması
Refah artışı sürdürülebilir büyümeyle olur (büyüme inişli çıkışlıysa refah artışı ve refah kaybı birbirini siler)
Büyüme yatırımdan gelir (Bir ekonomide yatırımlar ne kadar yüksekse o ekonomi o kadar hızlı büyür)
Yatırımın dayanağı tasarruflardır (Bir ülkede yatırım yapabilmek için
iç tasarruflar yüksek olmalıdır)
Eğer yatırımlar iç tasarruflardan büyükse cari açık olur (Cari açığı
kapatmak için de dışarıdan tasarruf ithal edilir yani borçlanma ve/veya sermaye
girişi gerekir)
Prisoner's dilemma gibi bir durum var ortada Mahfi bey. Vatandas tasarrufa yonelir harcamayi kisarsa maliye OTV ve KDV gelirlerinden olacak butce tutmayacak, Almanya nin yaptigi gibi maliyetleri baski altinda tutup ihracata yonelik buyume hamlesi gerceklestirmeye calissa bu yavaslayan dunya ekonomisinde kime mal satacak, ic piyasaya yonelik strateji izlese merkez bankasinin enflasyonu kontrol altinda tutmaya yonelik hedefine takilacak.
YanıtlaSilSizin bu paradokstan cikis senaryonuz nedir?
Bütün makroekonomik yaklaşımlar bu tür çelişkiler içeriyor. Bu paradokstan çıkış için birini seçip ötekilerde kayıpları göze almak gerek. Ne var ki bu bizim için söylemesi kolay, siyasetçi için yapması zor bir şey.
SilYalniz verdiginiz tum grafiklerde ortak bir ozellik vat. Evet yatirimlar dis kaynaktan saglaniyor ama her yatirim da bosa giden harcamalar degil. Grafiklerdeki her cift dipten sonraki dususler dip noktasindan giderek yukseliyor... Yani aslinda sanki bu tablolar dogru ama bazi ek tablolarla degerlendirmek gerekir diye dusunuyorum...
YanıtlaSilHer konunun dediğiniz gibi ek tablo ve grafiklerle desteklenmesi gerekir aslında ama onun da yazıyı çok uzun hale getirmesi bir sakıncası var.
SilHarcanabilir geliri tüketim, tasarruf ve ithalat şeklinde kullandığımıza göre ve tasarruflar azaldığına göre tüketim ve ithalatta bir artış var demektir. Fakat yukarıdaki grafiklere ek olarak tüketim ve net ihracata ilişkin grafikleri de eklemeliyiz. Yatırımlar için dış kaynak kullanımı iç kaynak kullanımından genel anlamda iyidir. Tabii kaynağın ve yatırımın niteliğine ilişkin grafikleri de incelemek gerekecektir. Nihayetinde grafikler genel görünümü gayet güzel özetliyor. Ayrıntı ile genelden uzaklaşmaya gerek bırakmıyor. Özellikle kırmızı çizgiler sanki bize bir dur demeliyiz bu gidişe diyor.
YanıtlaSilDedikleriniz çok doğru ama bunların hepsini yazıya aldığınız zaman 20 sayfalaık bir yazı çıkıyor ortaya ve okunurluğu derhal düşüyor.
SilHocam, tablolar Türkiye'deki gizli ekonomik kriz göstermiyor mu? Dibe vurmadan zirveye çıkılmaz denir ama biz her dibe vurduğumuzda sanırım bir çok şey kaybetmişiz.Tekrar büyüğüme başladığımızda yani çukurdan çıkarken sağ sola çarpmamak için gerekli önlemleri almamışız. Burada siyasi bir takım yanlışlarda var. Oy toplamak amacıyla verilen vaatler.Halk gibi sanayiciler de siyasi vaat rüzgarına fazla kapılmış.Başka taraftan bakarsak,aslında etkilen hep halk. Zaten Erdoğan ve Babacan kazanmadan tüketiyoruz diyor ama gelişen Dünya ve büyüyen!!! Türkiye'nin ihtiyacı fazlalaşıyor.Buda üretime yansıyor. İnsanlar kredi kart ve vesaire ile yaşamaya çalışıyor. Çünkü yetmiyor.M.K.Atatürk'ün bir sözü aklıma geliyor. Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.Az gelirle tasarruf dolasıyla yatırım yapamayız.
YanıtlaSilBu konular hep tartışmalı konular. Tüketim olmadan üretim ve yatırım olmayacağına göre tasarruf mu iyidir tüketim mi? Bunun tek bir yanıtı yok.
SilTasarruf ögesinin ne kadar önemli bir faktör olduğu ve kaynak ihtiyacı artma eğiliminde iken nasıl bir açmazla karşı karşıya olduğumuz çok net görülüyor. Bu yazıya ihtiyacımız vardı ve şimdi bir seri yazı daha yolda demektir. İhracatla büyüme tercihini yapmış bir ülkenin, o yoldan yurt dışına transfer edilen artı değeri ve kar marjlarını tutmak için de bazı önlemler düşünmesi gerekmez mi? Teşekkür ediyor ve bekliyoruz...
YanıtlaSilTeşekkürler benden.
Sil2001 krizinde bile tassarruf oranımız %20'nin üzerindeydi. şimdi ise %12 civarındayız.yunanistanın durumuna düşermiyiz?
YanıtlaSilnot:grafiklere hangi siteneden ulaşıyorsunuz?
Borcumuz (% 40) Yunanistan'a (% 160) göre çok düşük olduğu için bizim durumumuz farklı. Buna karşılık tasarruf oranımızın düşüklüğü bizi dış finansmana itiyor ve bu da riskli bir durum.
SilGrafikleri www.imf.org sitesindeki weo database den aldığım verilerle kendim yapıyorum.
Hocam, bazı yazılarınızı Linkedin grubumda paylaşıyorum sizden link vererek (yani isminizi) bir sıkıntı olur mu? Geç sorduğum için özür dilerim.
YanıtlaSilİsim ile link verdikten sonra sorun olmaz. Nezaket gösterip sorduğunuz için teşekkür ederim.
SilÖnce kamu bütçe açığı vererek büyüyorduk. Uzunca bir süre böyle gitti ve en sonunda 2001 krizi ile bu politika patladı. Şimdi ise yine açık vererek büyüme modelini uyguluyoruz. Bu sefer ki özel sektörün yarattığı cari açık. Hatta iş öyle bir hal aldı ki cari açık vermek kamu açığını kapatmaya hatta fazla vermesini bile sağlıyor. Her zaman söylüyorum. 2008 krizi Türkiye'nin yapısal sorunlarının üstüne kum attı. Mevcut sorunların halka bu kriz ile geldiğini anlatmaya çalışır duruma geldiler. Halbuki iş öyle değil. Bu bakımdan Türkiye'nin cari açık kaynaklı yaşayacağı krizi, mevcut küresel kriz biraz ötelemiş oldu. Bence Türkiye birazcık merkantilizmi az biraz hatırlaması gerekiyor.
YanıtlaSilSanırım işin en güzel özeti sizin yazdığınız oldu. Teşekkür ederim.
SilCan Eren bey bahsettiğiniz merkantilizme biraz göz attım. Rahatsız sıkıntılı bir süreç geldi bana. En azından bazıları için. Bu Yeni Türk Ticaret kanununda bile dile getirilen sıkıntılar, bazı hapis cezaları gibi ki onlar değişti mi biliyorum,merkantilizm mi destekler gibi.Birde artık iyi orta sınıf kavramı yok olacak gibi. Doğrumuyum?
YanıtlaSilCan beyinin yorumuna aynen katılıyorum.Türk ekonomisinin dış kaynaklara bağımlı bir yapıda olduğunun tezahürüdür bu veriler.Hocam elinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş.
YanıtlaSilTeşekkürler
Silhocam derlemeniz emeğiniz için teşekkürler. buradaki arkadaşlar güzel tespitlerde bulunmuş.
YanıtlaSilama şöyle dışardan ülkemize bakacak olursak yapısal sorunumuz olduğu çok açık.
neredeyse sıkıldığı için cep telefonu değiştiren bir ülke insanıyız. e haliyle tasarrufumuz az tüketimimiz hep fazla çıkıyor. kaynak kullanımı yetersiz. şöyle ki, aldığı ürünün özelliklerini niteliklerini bilmeyen tüketici, özellik noksanlığından yakınıyor ve ürün yenileme yapıyor. bunda bu özellik eski bunda bu özellik var falan.
özellikle teknoloji konusunda türkiye çok iyi bir tüketici. zaten artık teknoloji ürünleri özellikle de cep telefonlarının pazarlama taktikleri ile adeta illüzyon oldu. 3-5 rakam daha büyük diye yeni model alan tüketiciler var (işlemcisi hızlı şuyu buyu büyük falan).
neticede teknoloji oyuncakları statü göstergesi.
sorunumuz madem yapısal, bir türlü bu sorunu aşamıyor hep patinaj çekiyoruz.
Evet gelirinin çoğunu tüketen bir toplum Türkiye. Tasarruf oranı oldukça düşük. Ne var ki 2001'den sonra tasarruf oranının daha da düşmesinin temel nedenlerinden birisi faizlerin düşmüş olması. Şu anda enflasyon yüzde 10, mevduat faizi de (vergiden sonra) aşağı yukarı yüzde 10. Yani reel faiz sıfır. Bu durumda insanlar niye tasarruf etsin? Üstelik yıllarca çok yüksek reel faize alışmış bir toplum söz konusu olduğuna göre.
Silkısaca histeri etkisi hocam :)
Silkısaca sorunumuz yapısal. bir türlü doygunluğa ulaşamadık.
evet başbakanın hedefi sıfır faiz politikası işliyor ama enflasyon hala yüksek.
konuyu saptırmak istemem ama enflasyon ölçümünü tüikden alıyorsak ve de tüikin sepetindeki ürünlerini de ele alırsak umarım enflasyon hesabı en azından gerçeğe yakın bir değer çıkıyordur. keşke bunun belirli bir standartı olsa.
Tasarruflar yatırımlardan büyükse hangi yollarla kapatılır?
Silbiraz basit bir bakış acısı olacak ama 2002'den sonra faiz ve yatırım araçlarındaki getiri düşüşü sanırım insanları tasarruf yapmaktan daha da caydırmaya başladı.
YanıtlaSilÇok doğru bir saptama. Ben de yukarıdaki yanıtımda aynı konuya değindim.
Silhocam bir kaç konu varki onları hep atlıyoruz birincisi dış kaynak olan gelen paranın yarısı zaten bu ülkeden servet transferi yoluyla çıkarılmış paradırki ben ne cari açıkta nede tasarruf oranında grafiklerin gösterdiği kadar kötü olduğumuzu düşünmüyorum bu düşüncemin sağlamasınıda şöyle yapıyordum eğer durum grafiklerdeki kadar kötü olsaydık çoktan arjantin veya yunanistan olurduk ,ikincisi tasarrufların artırılması meselesi ,ben küçük birikim sahibi birisi olarak hangi banka hangi fon hangi yatırım enstrümanına yatırım yapabilirim ,turkiyedeki butun finansal kurumlar muşterilerine kazandırmaktan çok kendileri kazanmak üzere evrilmiş bir gelir paylaşımından çok bir yatırımcıyı soyma üzere düzen kurulmuş ,işte bu yuzden insanlar altına emlağa vs yatırım araçlarına yöneliyor yada buyukler vergisiz ve hırsızlık birikimlerini yurtdışına çıkarıyor(inşallah yeni ttk da bunun önüne bir nebze geçilir )
YanıtlaSilÇok doğru Türkiye'ye gelen paranın bir bölümü de parası yurt dışında olanların geri getirdiği paralar. Bu tür yurt dışına para çıkışlarını önlemek için geriye dönük vergi uygulamaları yapmamak gerekiyor. Herkes vergi kaçakçısı değil. Bir bölümü öyle olsa da bir bölümü de devletin uygulamalarına güvenmediği için parasını dışarı çıkarıyor. Şu anda aynı durum Yunanistan, İspanya ve İtalya'da yoğun biçimde yaşanıyor.
SilHocam Merhaba;
YanıtlaSil2012 yılındaki bu değerlendirmenizi bugünün koşulları için tekrar yapmayı düşünür müsünüz?
Ayrıca bir nokta aklıma takılıyor. Türkiye'de tasarruf oranlarının oldukça düşük seviyelerde olduğu bir gerçek. 2013 yılında üniversitede bitirme tezimi yazarken de aynı konuya değinmiştim. Tasarruf oranları o yıllarda da düşüktü ve bu süregelen bir sorun olarak devam ediyor.
Fakat son yıllardaki büyümeye karşın tasarrufların bu derecede düşük seyretmesini, yatırım amaçlı gayrımenkul alımlarına yorumlamamız mümkün müdür? Tasarruf oranları hesaplanırken gayrımenkul alımlarının bu hesaplama içerisinde tüketim tarafında değerlendirildiğini düşünerek bu yorumumu yazıyorum, lütfen bir hatam varsa düzeltin.
Şu anda benim görebildiğim en önemli sorun, ekonomide büyüme yaşansa dahi, tüketicilerin tasarruf yerine tüketime, özellikle de taşınmaz tüketimine kayması olduğunu düşünüyorum. İnşaat sektörünün ekonomideki payının son derece yüksek olmasının, likit tasarruf gerçekleştirmek yerine gayrımenkul alımlarına kaymasının bir nedeni olduğu kanısındayım.
Bu yorumum konusundaki görüşünüzü ve eğer katılıyorsanız da değerlendirmenizi rica ederim.