IMF Hakkındaki Şehir Efsaneleri


Birinci efsane: IMF verdiği desteklere çok yüksek faiz alıyor.
Gerçek: IMF, batık veya sorunlu ekonomilere dünyada en düşük faizle kredi veren kuruluştur. 
IMF’nin stand by düzenlemelerinde uyguladığı faiz oranı basit faiz oranı adı verilen ve bugün itibariyle yüzde 1,16 oranında olan bir faiz oranıdır. Bu oran kotanın yüzde 300’üne kadar olan borçlanmalar için aynıdır. Kotanın yüzde 300’ünü aşan borçlanmalar için 3 yıla kadar 2 puan, 3 yıldan sonra 3 puan ek faiz uygulanır. Buna ek olarak her borçlanma için bir taahhüt ücreti ödenir. Taahhüt ücreti her 12 ayda bir uygulanır. Kotanın iki katına kadar kullanımlarda 0,15 puan, iki kat ile on kat arası kullanımlar için 0,30 puan ve on katı aşan kullanımlar için 0,60 puan taahhüt ücreti alınır. Bunlara ek olarak her kredi çekilişinden 0,5 puan hizmet ücreti alınır.     

Diyelim ki bir ülke ödemeler dengesi sıkıntısına girdi ve IMF’den destek istedi. IMF de bu ülkeye kotasının üç katı kadar borçlanabilme imkanı veren bir stand by düzenlemesi yaptı. Yine diyelim ki bu ülke bu imkanı üç yılda 8 eşit çekimle kullanacak ve geri ödemesini de 5 yılda yapacak.

            Faiz = Basit Faiz Oranı + Taahhüt ücreti + Hizmet ücreti
            Faiz = 1,16 + 0,675 + 0.5 = % 2,35 (SDR faizi)
            USD Faizi = % 3,59  

Eğer bu ülke kotasının beş katı kredi kullanacaksa bu oran yüzde 6’ya kadar yükselmektedir. Bu ülkenin uluslararası piyasadan tahvil ihracı yoluyla borçlanmasının maliyeti dolar bazında bunun biraz üzerinde olabilir. Burada akla şu soru gelir: Bu ülke aşağı yukarı aynı koşullarla piyasadan borçlanabildiğine göre niçin kendisine daha ağır koşullar ileri süren IMF’den destek istesin? Çok doğru bir sorudur ve yanıtı da içinde saklıdır. Bu ülke bu kadar yüksek bir miktar için piyasadan aynı koşullarla borçlanabilse zaten IMF’ye gitmez.    

İkinci efsane: IMF politikaları başarısızdır.
Gerçek: IMF politikaları bazı ekonomiler için başarılı bazı ekonomiler için başarısız olmuştur.
Ne var ki IMF’nin asıl görevi bir ülkenin içine düştüğü ödemeler dengesi krizini çözmektir. Eğer bir ülkenin siyasetçileri popülist uygulamalara devam ederlerse IMF’nin desteği hiçbir işe yaramaz. IMF desteği ve bu destekle birlikte önerdiği ekonomi politikalarının başarılı olabilmesi bu politikaları uygulayacak olan ülke siyasetçilerinin bu politikaları tavizsiz uygulamaları gerekir. Genellikle siyasetçiler kendi uygulama eksiklik ve hatalarını IMF’nin programına çıkardıkları ve halkı da ikna ettikleri için başarısızlığın faturası IMF’ye çıkarılır.

Üçüncü efsane: IMF, Türkiye’de 19 stand by uyguladığı halde Türkiye’de başarılı olamamış ve ekonominin sorunlarını çözememiştir.
Gerçek: Dünyada IMF’nin başarısız olduğunu söyleyebilecek son ülke Türkiye’dir.   
IMF’nin asli görevi bir ülkenin içine düştüğü ödemeler dengesi krizlerini çözmede yardımcı olmaktır. Öteki öneriler hep bu asli görevle bağlantılıdır. Bir başka ifadeyle ülkenin ekonomik sorunlarını çözmek asıl olarak o ülkenin siyasetçilerinin işidir. IMF sadece parasal ve düşünsel anlamda yardımcı olmaya çalışır. Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 1961 yılından bugüne kadar IMF ile yaptığı stand by düzenlemelerinin dolar cinsinden tahsis ve kullanım tutarları yer alıyor.

Tarih
Süre (Ay)
Tahsis  (Milyon USD)
Kullanım (Milyon USD)
1
1961
12
                                  57
                                     24
2
1962
9
                                  47
                                     23
3
1963
11
                                  33
                                     33
4
1964
11
                                  33
                                     29
5
1965
12
                                  33
                                     -  
6
1966
12
                                  33
                                     33
7
1967
11
                                  41
                                     41
8
1968
9
                                  41
                                     41
9
1969
12
                                  41
                                     15
10
1970
12
                                136
                                   136
11
1978
24
                                453
                                   136
12
1979
12
                                378
                                   347
13
1980
36
                             1.888
                                1.888
14
1983
12
                                340
                                     85
15
1984
12
                                340
                                   255
16
1994
14
                                923
                                   696
17
1999
36
                           22.707
                              17.726
18
2002
36
                           19.360
                              17.990
19
2005
36
                           10.060
                              10.060
Toplam
                           56.942
                              49.557

Tabloya göre bugüne kadar IMF, Türkiye’ye 19 stand by düzenlemesi eşliğinde toplam 56,9 milyar dolar destek tahsis etmiş, Türkiye bu toplamın 49,6 milyar dolarlık bölümünü kullanmıştır. 1980 yılına gelene kadarki kullanımlar son derecede düşüktür. Çünkü unutmamak gerekir ki Türkiye’nin o tarihlere kadar başlıca ihraç ürünleri fındık, kuru üzüm, incir gibi tarımsal ürünler ve az sayıda sanayi ürünüdür. Hava koşulları kötü gidip de mahsul düşük olunca ihracat düşmekte, Türkiye ödemeler dengesi sıkıntısına girip ithalat yapamaz konuma gelince IMF’nin kapısını çalmaktadır. 25 – 30 milyon dolarlık desteklerle ekonominin kalkınmasını beklemek tuhaf olur. 1980 yılındaki nispeten büyük destek 24 Ocak kararları ve ekonominin 70 cent’e muhtaç halden kurtarılması amacına dönüktür. 1994 yılındaki destek tümüyle o yıl yaşanan ve büyük ölçüde kendi hatalarımızdan kaynaklanan krizden kurtulmak için alınmıştır. 1999 sonunda başlayan ve 2008 yılında sonuçlanan kredilerin kullanımı ise 2001 krizine giden gelişmeler, 2001 krizi ve sonrası için kullanılmıştır. IMF, Türkiye’nin 1980 ve 1994 krizinden çıkışında çok önemli, katkı sağlamıştır.

Özetle söylemek gerekirse 1961’den bu yana kullandığımız toplam 50 milyar dolara yakın kullanımın 46 milyar dolara yakın bölümü (yüzde 91’i) 2001 krizi ve sonrası için kullanılmıştır. Ve bu tutar Türkiye’nin ekonomik sorunlarını oldukça önemli bir bölümünün çözümünü sağlamıştır.

Aşağıdaki tabloda IMF’nin son üç stand by düzenlemesinin uygulandığı 1999 sonu ile 20008 yılları arasındaki döneme ilişkin başlıca makroekonomik göstergeler yer almaktadır. Ki bu dönem IMF'nin kapsamlı bir makroekonomik politika programı uygulamasının en belirgin örneği olan dönemdir. Bundan öncekiler çok daha sınırlı amaçlara yönelik programlardı.  

1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
GSYH Milyar $
250
266
196
232
303
392
483
529
649
730
Enflasyon (%)
69
39
68
30
18
9
8
10
8
10
İşsizlik (%)
8
6
8
10
10
10
11
10
10
11
Borç Stoku/GSYH
58
52
78
74
68
60
53
47
40
40
Cari Açık/GSYH
0
-4
2
0
-2
-4
-5
-6
-6
-6

Tablo bize Türkiye’nin IMF programı öncesindeki durumu (1999 verileri) ile sonrasındaki verileri arasındaki değişimi gösteriyor. Dönem boyunca GSYH 3 katına çıkmış, enflasyon yüzde 69’dan yüzde 10’a gerilemiş, işsizlik yüzde 8’den 11’e yükselmiş, borç stokunun GSYH’ya oranı yüzde 58’den yüzde 40’a düşmüş, cari açığın GSYH’ya oranı ise 0 düzeyinden yüzde 6’ya çıkmıştır.

Yani IMF programları boyunca Türkiye’de olumlu gelişmelerin yanında olumsuz ekonomik gelişmeler de olmuştur. Buna karşılık olumlu gelişmelerin daha ağırlıklı olduğunu söylememiz mümkündür. Bu tablo bize IMF’nin Türkiye’de uyguladığı programın başarılı olduğunu göstermektedir.

Dördüncü efsane: IMF, ülkelere çok ağır koşullar empoze eder.
Gerçek: O koşullar ülkenin geçmişte yaşadığı imkanlarının üzerindeki hayatın bir sonucudur.
Hiç bir ülke, ekonomisi büyük sıkıntılara girmeden IMF'nin kapısını destek aramak için çalmaz. IMF, bir çeşit son başvuru merciidir. Yani artık kimsenin düşük hatta normal faizle kredi vermediği bir ülkeye destek olur. Bunu yaparken de o ülkenin bir daha aynı duruma düşmemesi için bir program hazırlar. Bu program ülke yetkilileriyle birlikte hazırlanır ve uygulanması o yetkililerce taahhüt edilir. Dolayısıyla bir ülkenin IMF'den yardım istemeye muhtaç hale gelmesinin de o desteğin getirdiği ağır koşullu programın uygulanmasının da sorumlusu ülkenin siyasetçileridir. Bunun günümüzdeki en tipik örneği Yunanistan'dır. Yunanistan, uzun süre imkanlarının ötesinde yaşamış, bu farkı borçlanmayla karşılamıştır. Sonunda borçlarını ödeyemez ve yeniden borçlanamaz hale gelince de IMF'nin kapısını çalıp yardım istemiştir. IMF, şimdi Yunanistan'a geçmiş 10 - 15 yılda borç parayla yaşadığı hovardalığın bedelini ödemesi için destek olmakta ama bir daha bu duruma düşmemesi için de o hovarda hayata son vermesini istemektedir. Yunan halkı kendilerine ağır koşullar süren IMF'yi protesto etmektedir. Burada protesto edilmesi gereken kimdir? İmdat diyerek çağrılan IMF'mi, Yunanistan'a sürekli borçlanarak imkanlarının ötesinde bir hayat yaşatan siyasetçiler mi? Yoksa o siyasetçilere oy vererek bu hovardalığın devamını destekleyen Yunan halkı mı? Bu sorunun yanıtı Yunan halkının bugün karşı karşıya kaldığı ağır koşullara kimin neden olduğunun yanıtıdır. Yanıtı siz verin ve kimin sorumlu olduğunu siz belirleyin.  

Beşinci ve en yeni efsane: Eskiden IMF'nin kapısında dilenirdik şimdi biz borç veriyoruz.
Gerçek: Güney Kıbrıs, IMF'den hem yardım istiyor hem de borç veriyor.
Türkiye, IMF'nin 188 üyesinden birisidir. Bu üye ülkelerin IMF'de kota adı verilen sermaye payları vardır. IMF anasözleşmesine göre her 5 yılda bir kotalar artırılır ve üye ülkeler bu kota artışlarına katılmak zorundadır. IMF'nin kaynaklarının önemli bölümünü bu kotalar oluşturur. Bu kaynaklar yetmediği için IMF üye ülkelerin bazılarının Merkez Bankalarından borçlanır ve bu borcuna da faiz öder. ABD, IMF'nin kota artırmasına karşı çıkmaktadır. Çünkü Amerikan halkı, ödediği vergilerin başka ülkelerin ekonomilerini kurtarmak amacıyla kullanıldığı izlenimi taşımaktadır. Kota artırımı yüzde 85 oy desteği istediği ve ABD'nin IMF'deki oy oranı yüzde 17 olduğu için bu karşı çıkma kota artırımının yapılamaması sonucunu getirmektedir. Kota artırımı yapamayan ve küresel kriz nedeniyle de kaynakları yetersiz kalan IMF bu yeni formülü ortaya atmış ve üyelerinden destek istemiştir. Aralarında Türkiye ve Güney Kıbrıs'ın da bulunduğu 37 ülke bu desteği vermeye talip olmuştur. Toplam 456 milyar dolar tutan bu yeni destekte en büyük pay 60 milyar dolarla Japonya'ya aittir. Onu 55 milyar dolarla Almanya ve 43 milyar dolarla Çin izlemektedir. ABD bu desteğe katılmamıştır. Bu destek bir taahhüttür, IMF'ye bu aşamada para verilmesi söz konusu değildir. İhtiyaç halinde IMF bu paraları taahhüt eden ülkelerden isteyecek ve ilgili ülkenin Merkez Bankası da kendi rezervindeki bu miktarı IMF'ye ödünç olarak verecektir. IMF, bu parayı ihtiyaç duyan bir ülkeye kullandırırsa parasını kullandığı ülkeye faiz ödeyecektir. Bu para kullanılsın ya da kullanılmasın ilgili ülkenin Merkez Bankası'nın uluslararası döviz rezervlerinde görünmeye devam edecektir. IMF'nin, bu paraları hiç kullanmama olasılığı da vardır. "Bu parayı IMF'ye vereceğimize okul yaptıralım" demek doğru değil, çünkü ortada verilmiş bir para yok. Bu para sadece taahhüt edilmiştir ve verilse bile geri alınacak bir paradır. Bu parayla okul yaptıralım demek Merkez Bankası'ndaki rezervlerle okul yaptıralım demekten farksızdır. "IMF'ye borç vereceğimize kalan 1,7 milyar dolarlık borcumuzu ödeyelim" demek de doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü borcumuzu taksitlerle ve döviz kazançlarımızla ödemeye devam ederken  bir yandan da Merkez Bankası'ndaki döviz rezervlerimizi artırmaya devam edeceğiz. Oysa rezervleri borç ödemede kullanırsak rezervlerimiz azalır. Günümüzde rezerv azalması bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu algılanmayan bir durumdur. 


Özetle söylemek gerekirse IMF'ye, onun ihtiyaç duyması halinde verilecek olan 5 milyar dolarlık para bizim alacağımız olarak kalacak, Merkez Bankası rezervlerinde kabul edilmeye devam ederek rezervlerimizde bir azalmaya neden olmayacak ve kullanımı bittiğinde geri alınacaktır. Paramızın kullanımı halinde alacağımız faiz ise rezervlerimizin çoğunu tuttuğumuz ABD Hazine tahvil faizinden az olmayacaktır.     


Türkiye IMF ilişkileri (31 Mayıs 2012)
Üyelik tarihi: 11 Mart 1947
Kota: 1.455 milyon SDR (2.222 milyon USD)
Kalan borç: 1.133 milyon SDR (1.730 milyon USD)

Yorumlar

  1. Hocam, durumu çok net olarak özetlemişsiniz, teşekkürler.
    Aklıma geldi, kısa bir bilgi olması amacıyla paylaşıyorum.
    Geçmiş zamanlarda insanlar kendi günahlarını sembolize eden muskaları siyah bir keçinin boynuna takarlar ve keçiyi çöle gönderirmiş. Böylece keçinin çölde ölmesiyle günahlarından arındıklarına inanırlarmış. "Günah Keçisi" ifadesi buradan geliyormuş.
    Bizim durum da böyle sanırım kendi hatalarımız için illaki bir günah keçisi arıyoruz...
    Düşük notu hoca verir, yüksek notu biz çalıştık aldık durumu...
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel özetlemişsiniz ayrıca günah keçisi sözünün nereden geldiğini de sayenizde öğrenmiş oldum. Teşekkürler.

      Sil
  2. Hocam Yazı harika olmuş Teşekkürler.. Günah keçisi sözünün hikayesini öğrenmiş olduk :) neye niyet neye kısmet buna denir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam sizin bu yazılarınız gerçekten çok önemli birkaç kitap bilgi bir sayfayla bu kadar anlaşılır ve iyi anlatılır. teşekkürler

      Sil
  3. Hocam süleyman yaşar'ın dediği kriz lobisi olayı için nasıl yorumda bulunursunuz?Gerçekten IMF den kredi almamız aleyhimizde bir durum mu oluşturacaktı? (o zamanki şartlarda tabi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu tür komplo teorileri üzerine yorum yapmıyorum. Teşekkürler.

      Sil
  4. Hocam güzel bir yazı olmuş ama benim bir kaç sorum olacak.Öncelikle ilk sorum şu:2001 krizi sonrasında IMF finansal sistemimizin yeniden yapılandırılmasında etkisi 2008-2009 krizinden görece daha az etkilenmemizi sağladı mı?Diğer sorum ise şu:IMF'in istediği yaptırım ve şartlar genelde hükümetlerin iktidarda kalmasını zorlaştıran şartlar değil mi sizce ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IMF nin programı sistemimizin küresel krizi az etkiyle karşılamasında etkili oldu. Eğer IMF nin şartları hükümetlerin iktidarda kalmasını zorlasa AKP böyle bir programı uyguladığı halde defalarca seçim kazanabilir miydi? Eski hükümetler programları tam uygulamadıkları için başarısız oldular.

      Sil
    2. Peki hocam mazur görün son bir soru soracağım.Sorum şu: IMF'ten aldığımız krediler sonucunda karşılığında belirli programlara uymamızı isteyen IMF'in genel anlamda iktisadi bağımsızlığı etkileyip etkilemediği hakkında ne düşünüyorsunuz."Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür." görüşü ile çelişiyor mu çelişmiyor mu sizce?

      Sil
    3. Evet belki çelişiyor ama tam bağımsızlık imkanlarının ötesinde yaşayıp da Yunanistan'ın durumuna düşmekse o çelişkiden kurtulmak da mümkün değil. IMF, ülke imdat çağrısında bulunduğu için geliyor. Ve geçmişteki hovardalık devam etmesin, bir daha aynı duruma düşülmesin diye maddi desteğin yanı sıra bir de uygulanması gereken program yapıyor. IMF'yi istemeyen ülke ayağını yorganına göre uzatacak.

      Sil
  5. Hocam karsilastirmali olarak imf kredileri ucuzsa, ucuza para kullanmak varken neden yeni krediler kullanmak yerine borcu bir an once kapama egilimindeyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü IMF bir kredi kurumu değil. Dara düşen üyesine yardım eden bir sandık gibi düşünün. Normal koşullarda borçlanabilen bir ülkeye IMF destek olmaz. Borcumuzu bitirmeye çalışmak bir çeşit gövde gösterisidir.

      Sil
  6. Sayın Eğilmez,

    Benim anlayamadığım bir mesele var. Hükümet,başbakan her fırsatta IMF borcumuz yok denecek kadar az falan diyor. IMF çok önemli mi? Rakamlara bakıldığında kamu borç stoğu, özel sektör borçları coşmuş durumda. Bakkal İhsan Amca'ya veresiye yazdırdığım 25 Milyar dolar'ı 11 senede 1.7 milyar dolara indirmişim aman ne büyük başarı.Bence bu kadar yılda bu seviye bile başarısızlık.Öte yandan evdeki çoluk çocuk,hanım,ben bankalara 500-600 milyar tl borçluyum.E ben ne anladım bu işten.Baba çok borçlu değil de evlatlar borçlu(özel sektör). E ne farkediyor ki halk olarak yine borç içindeyiz IMF'yi azaltsak ne farkeder.IMF simge olmuş, borç azaldı IMF'ye deyince ekonominin E'sinden anlamayanlar "vayy bak ne kadar başarılıyız" diye hikaye anlatıyor. Bu işin gerçeği nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IMF'ye borçlu olmak ya da IMF'den destek almak sembolik olarak önemli. Siyasetçiler bunu "ülkeyi IMF'den kurtardık" diye anlatmayı severler. İnsanlar da bu sözlere inanmayı severler. Yazdıklarınızda haklısınız. IMF borcunun sembolik olmak dışında hiç bir etkisi yok.

      Sil
  7. Değerli Mahfi Hocam

    Yine çok güzel bir yazı olmuş sizi okumak bir keyif .

    IMF den kurtulmanın sembolik olmaktan çok daha öte birşey olduğunu düşünüyorum

    J.E.Stiglitz'in "Küreselleşme Büyük hayal kırıklığı" kitabından bir bölüm alıntıyı değerli yorumlarınıza sunarım

    Gelişmekte olan ülkelerin sorunları güçtür ve IMF’ye daima en zor zamanda, kriz anında yaklaşırlar ama IMF’nin çözüm tedavileri çoğu zaman başarısız olur. IMF reçeteleri pek çok ülkede açlığa ve isyanlara sebebiyet verdi. Etkilerinin çok feci olmadığı ve kısa bir süre için, hatta ülkede bir gelişme izlendiği vakalarda dahi o ülkenin zenginini daha zengin, fakirini ise daha fakir yaptı. Ama beni şaşkınlıklar içinde bırakan şey gerek IMF’nin, gerekse Dünya Bankası’nın bu temel politikaları üreten üst yönetiminin, uygulamaların doğruluğundan bir nebze bile şüphe duymamalarıydı.

    Gelişmekte olan ülkelerin yöneticileri tabii ki bu politikaların doğruluğundan ciddi bir şekilde şüphe ediyor fakat gerek IMF kredisini, gerekse bu sayede açılan diğer kredi kapılarını kaybetmek endişesi ile seslerini çıkartamıyor, resmen itiraz etmeyip tüm endişe ve eleştirilerini özel görüşmeler sırasında yapıyorlardı
    .
    Bir miktar acı çekmeden krizden çıkılamayacağı aşikardır. Ama kanaatimce IMF ve diğer finans kuruluşlarının gelişmekte olan ülkelere küreselleşmeyi çabuklaştırmak amacıyla uyguladıkları ekonomi politikaları gereğinden çok abartılı olmuştur. Bugün dünyada küreselleşmeye artarak karşı koymanın temelinde iki sebep yatmaktadır: İdeolojik nedenlerle dikte edilen politikalarn yarattığı yıkım (ravage) ve dünya ticaret sisteminin içermekte olduğu adaletsizlik. Bugün artık bu sistemden direkt olarak yararlananlar dışında hiç kimse bu ikiyüzlü politikaları savunabilecek durumda değildir.
    Gelişmekte olan ülkeler, yardım etme iddiası ile piyasalarını gelişmiş ülkelerin mallarına açmaya (liberalize etmek) zorlanırken, gelişmiş ülkeler kendi piyasalarını korumaya devam ediyorlar. Bu politikalar (dünya çapında) zenginleri daha zengin, fakirleri ise daha fakir ve daha öfkeli kılmaktadır.

    Saygılarımla
    Fatih Kemal BARIŞ

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stiglitz'in dediklerinde birçok haklı görüş var. Buna karşın Stiglitz'in oradaki görevinden neredeyse zorla ayırtıldığını ve o nedenle bu kuruluşlara biraz kin dolu olduğunu dikkate almak gerek.

      Sil
    2. Mahfi Hocam birde john perkins "Bir ekonomik tetikçinin itirafları" kitabında da Joseph E. Stiglitz in kitabında anlattıklarını ve IMF gibi kuruluşların gelişmekte olan bir de petrole sahip ülkelere çıkarları için yardım ettiklerini anlatıyor.

      Sil
    3. Bu tür kitaplar yüksek satış sağlamak için insanların ilgi duyacakları şekilde dizayn ediliyor.

      Sil
    4. Aynen bende öyle düşünüyorum hocam ama kitaptaki kişiler gerçek kişiler ,tarihler ve olaylara baktığımız zaman hepsi birbiriyle ilişkili , bir de John Perkins in konuştuğu kişiler de doğruluyor olanları. Mesela kitapta Hugo Chavez ile ilgili konuları Hugo Chavez doğru oldunu söylemişti . Ama belkide dediğiniz gibi ilgi çekici yanı olmalı ondan öyle yazmıştır.

      Sil
    5. Merhaba Değerli hocam ve ilker Ogün bey Hatırladığım kadarı ile John Perkins'in kitabında Chavez'in bu konuları anlatması için john Perkins'i devlet televizyonuna çıkardığı yazıyordu
      Benimde aklıma kurgu olabileceği geliyor ama 3 seri uzun uzun anlatılan itiraflar etkileyici gerçekten

      Saygılarımla
      Fatih Kemal BARIŞ

      Sil
    6. Merhaba Değerli hocam ve ilker Ogün bey Hatırladığım kadarı ile John Perkins'in kitabında Chavez'in bu konuları anlatması için john Perkins'i devlet televizyonuna çıkardığı yazıyordu
      Benimde aklıma kurgu olabileceği geliyor ama 3 seri uzun uzun anlatılan itiraflar etkileyici gerçekten

      Saygılarımla
      Fatih Kemal BARIŞ

      Sil
  8. Kamu borcu ve özel sektör borcu birer iç borctur. Tüm ülkelerin iç borcu vardır, donem donem de yükselebilir. Bir sembol haline gelmiş olan IMF borcunu bitirmek bir siyasi başarıdır. Bunu küçümsememek gerekir. Dışa bağımlılık azalmış demektir. Kendi iç döngümüz gereği iç borçlanmamizi yonetebiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de aynı şeyi söylüyorum IMF'den borç almak hayatın sonu değildir, borç vermek ise önemli olsa da fazla abartılacak bir şey değildir. Sonuçta aynı paket içinde Güney Kıbrıs da 600 milyon dolar veriyor.

      Sil
    2. Kamu ve özel sektör borcu nasıl iç borç oldu birden? Özel kesim ve kamu kesimi dış borç stoku denen şey nedir peki? Bunun GSYH'ye oranı tehlikeli bir seviyede değil ama bu ülkenin dış borcu IMF ile sonlanmıyor. Mahfi Hoca'nın dediği gibi bu sadece sembolik. Hükümetler durumlarını halka IMF üzerinden aktarıyor.

      Şu son birkaç ayda Türk basınında öyle bir hava oluştu ki, zannedersiniz Türkiye Lüksemburg oldu. Bu ülke 2011'de neredeyse toplam döviz rezervi kadar cari açık verdi. 2012'de cari açık ve dış ticaret açığı bir miktar düşüyor olsa da, ortada ciddi bir sorun olduğu da ortada. Dışarıdan kaynak girmediği sürece büyüyemeyen bir ekonomiyiz. Yarın bir yerlerde ters giden bir şeyler olursa (enerji fiyatları fırlar, euro bölgesi dağılır..vs.)ve döviz girişi durursa, bu ülke yeniden IMF'nin kapısına gitmek zorunda kalabilir.

      Bugün sıkıntıda olan AB ülkelerine bakıp haz alan insanlar kendi durumumuzun onlardan çok iyi olduğu yanılgısına kapılıyorlar. Yunanistan hala euro'da ve bu demektir ki hala alım güçleri ve hayat standartları bizden yüksek. Dünyanın en borçlu ülkesi de Yunanistan değil ABD ama kimse ABD'yi krizde görmüyor çünkü borcunu çevirme gücü var, üstelik bu haliyle bile istediği gibi borç bulabilir. Türkiye'nin borcunu çevirme gücü o kadar iyi olsaydı, 2011'den sonra panik içinde ekonomiyi yavaşlatmaya çalışmazdı. Temel ekonomik göstergeleri, dış kaynak hareketlerine göre şekillenen bir ekonominin IMF'den kurtuldu diye böbürlenmesi sadece bir illüzyon bana göre.

      Sil
  9. Nihat Demirkan21 Haziran 2012 23:26

    Hocam, elinize saglik

    YanıtlaSil
  10. Serdar Kelleci;
    Mahfi Hocam 2001 krizinde ımf başkan yardımcısı olan fischer; cari açık ve döviz kurunu çıpa olarak kullanan ülkelerde yüksek ihtimal devalüasyon yaşanabileceğini ve dolayısıyla krizler yaşanabileceğini ve buna ek olarak da bankacılık sistemine çok dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmişti.
    -Merkez Bankasının döviz ihaleleri açarak dünyanın kabul ettiği rezerv bir paraya bu kadar müdahale ederek doları aşağı çekmeye çalışmasını(ilkel bir çözüm olduğunu düşünüyorum) ve şu anda reel kur hakkında görüşünüzü.
    - son dönemde cari açık rakamları her ne kadar iyi gelse de halen ciddi bir cari açığımızın olmasını.
    -son olarak da Türkiyede sadece bankacılık sisteminin doğru işlediğini düşünüyorum.Türk bankalarının sermaye yeterlilik rasyolarının dünyaya kıyaslandığında çok iyi seviyelerde olduğunu
    Sonuçta her kriz aşağı yukarı birbirine benzemekte.
    Fischer'in altını çizdiği konularla ilgili yorumlarınızı özetlemenizi temenni ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB'nın bizim dışımızdaki gelişmelerle hareketlenen dövize müdahale etmesini doğru bulmuyorum.
      Cari açık yüksek ama düşmeye devam edecek. Çünkü bu oranlar Türkiye için sürdürülebilir oranlar değil. Buna karşılık cari açığımız halen riskli bir düzeyde bulunuyor.
      Bankacılık sisteminin düzgün olmasının nedeni de çok yakın tarihte yaşanan 2001 krizinin getirdiği düzeltmelere bağlanabilir.
      Başlangıçta Stanley Fischer'in Türkiye'deki olayı yanlış yorumladığını ve 2001 krizinin çıkmasına istemeden neden olduğunu düşünüyordum. Sonradan görüşüm değişti ve sözünü tutmayan siyasetçilerden bıkan IMF'nin krizi kasten çıkararak önce sistemi reset ettiğini sonra da yaptığı destekle toparladığını düşünmeye başladım. Yani Fischer, bu konuda krizi çıkarıp sonlandıran kişi rolü oynamış oluyor.

      Sil
    2. Serdar Kelleci;
      Mahfi Bey bu krizi ımfnin çıkarttığını belirtmiş mi oluyorsunuz?Stanley Fischer'in da sadece görünen yüz olduğunu belirtiyorsunuz.
      O yıllarda yanlış hatırlamıyorsam ımf Türkiye'ye; dünyada sadece bir ekonomik model varmış gibi davrandı, işin sosyo-ekonomik(her ülkede ekonomik kararlar farklı etki edebilir) taraflarını hiç düşünmedi ama ben Fischer gibi tecrübeli duayen olmuş ekonomistlerin böyle bir yanılgıya düşmeyeceklerini düşünüyorum. Başarısız olduk istifa ediyorum demek de Fischer'e düştü o halde.

      Sil
  11. Hocam, Türkiye'nin IMF'e taahhüt ettiği 5 milyar dolar medyada farklı şekilde yansıtılıyor. Onun hakkında da bir şeyler karalasanız da aydınlansak güzel olur..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. G 20 toplantısında IMF üye ülkelerden destek istedi. 37 ülke bu desteği vermeyi kabul etti. Türkiye de 5 milyar dolarla katılıyor. Bu para hemen verilmeyecek. IMF ihtiyaç duyarsa isteyecek ve kullandığı sürece de faizini o ülkeye verecek. Bu konu ne öyle abartıldığı gibi IMF'ye yardım yapıyoruz denecek bir olay ne de bu kadar paramız varsa kul yapalım denecek bir destek. Çünkü bu parayı TCMB rezervlerinden verecek gerektiğinde IMF'ye ve sonra geri aldığında yine rezervine koyacak.
      Bİz IMF'ye zaten kota adı altında sermaye yatırmak zorundayız (öteki üye 187 ülke gibi) Sermaye yatırdığımızda "biz IMF'ye para verdik" diye övünmemiz ne kadar anlamlıysa bu da o kadar anlamlı.

      Sil
  12. inşallah günün birinde bu yazılanlar sokaklarda ve de kahvehanelerde de konuşulur.anlayana

    YanıtlaSil
  13. Hocam elinize sağlık güzel bir yazı... Sadece bir konuda net değilim... Alternatifi olmayan her şeyin kendi alanının en iyisi en insaflısıdır... IMF'ye muadil kaç tane yapılanma var bakmak lazım... Ancak muadilleri olduğunda bir şeyin daha iyi kötü olduğuna anlarız diye düşünüyorum. Bir de IMF'yi finans eden ülkeler var Türkiye'de bunlar arasında ülkeler ortak bir havuz kurup bunu kredilendirip faizi ile varlığını sürdürüyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IMF'ye eşdeğer başka bir kurum yok. Ötekiler kredi kurumu. Kredi iyi durumda olana verilir. IMF bir anlamda yardım kurumu, kötü durumdakine yardım veriyor. Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası benzer desek yine tam benzetmiş olamayız, çünkü onlar da projeye finansman veriyor. IMF'nin sermayesi (kota) 188 ülkeleye ait. Türkiye'de bunlardan birisi. IMF, bir kredi kurumu gibi değil bir yardımlaşma sandığı gibi düşünülmeli.

      Sil
    2. Bilgilendirmeniz için teşekkürler...

      Sil

  14. sn hocam öncelikle söylemeliyim ki

    sizi Radikal gazetesindeki köşenizden beri takip ediyoruz
    , yazılarınızı paylaşıyoruz, bu ülkenin yetiştirdiği en iyi ekonomistlarin arasında ismininiz her zaman anılır..



    IMF konusunda çok büyük bir gerçeği yazmadığınız için büyük hayal kırıklığım içindeyim.



    Bir çok insanın IMF den nefret eder derecesinde sevmemesinin en büyük nedeni nedir ?

    IMF nin empoze ettiği koşullar ile ilgili değerlendirmeniz bu çok önemli bir gerçeği gizliyor.

    IMF kredi verdiği ülkelere evet çok düşük faizle borç veriyor, evet bu ülkelerin mali disipline ihtiyacı var IMF bunları masaya getiriyor..

    Fakat IMF başka bir şey daha yapıyor. IMF o ülkenin dinamiklerine gayri ahlaki derecede müdahale ederek borç batağındaki ülkenin zor durumundan faydalanarak ülkeyi sermayeye peşkş çekiyor ?

    Nasıl mı ?

    Bir örnek IMF şeker pancarı üretimine kota koyarak, şeker ithalini teşvik ediyor, buğday üretimine bile karışıyor, Bugün ülkemiz canlı hayvan ithal ediyorsa bu IMF politikaları nedeniyledir.

    Tüpraş gibi, Petkim gibi para basan kuruluşları 2-3 yıllık karına satıldıysa bu IMF politikalırnın sonucudur. İnanmayanlar gemişteki IMF anlaşmalarının ayrıntılarına bakmalılar.

    IMF bir çok kar getiren kuruluşu satış şartı koyarak kredi dilimlerini serbest bırakıyordu..IMF politikaları türkiyenin tarım politikasını yerle yeksan etti.

    Et kombinelerin kapatılmasıyla hayvancılık insafsız ellere bırakıldı, iananmayan araştırsın bugün ülkemiz fındık , buğday , şeker pancarı , buğday ithal eden bir ülke oldu..

    IMF politakalaları marifetiyle sözde zarar eden Tüpraş, Petkim gibi çok büyük sanayi kuruluşu 2-3 yıllık karlarına satıldı..

    Sanayi sektöründe montajcı bir ülke olduk, 75-80 milyon olacağız tarım ürünleri ithal ediyoruz..

    Peki bu durumda çalışanların durumu ne oldu ? Ülkenin % 60 asgari ücret veya 1000-1500 TL ye çalışıyor. Adam gibi ücret alarak çalışan oranı % 10 u bulursa ne ala

    Sn hocam işte IMF bu ülkeyi böylece bir sömürge üşlkesinde çevirdi..sadece IMF değil derseniz haklısınız, evet elbirliğiyle seçtiğimiz hükümetler bizi 3. dünya ülkesine sömürgesine çevirdi..

    Sn hocam IMF zannnıdan çok daha bu ülkeye zarar vermiştit..umarım bir daha yüzlerini görmeyiz,

    bu kadar açık gerçekleri IMF hakkındaki şehir efsanleri yazınızda gizlemeniz bize büyük hayal kırıklığı yaşattı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mükkemmel oldu bu gercekten, hic böyle düsünmemistim. Umarim Mahfi Hoca`da konu ile ilgili birseyler söyler.

      Sil
    2. Gerçekten bu şekilde spesifik maddeler oluyor mu sözleşmelerde?

      Sil
    3. Bunları yapan IMF değil, ülkeyi batırdıktan sonra IMF'den destek isteyen siyasetçilerdir. Bu sözleri onlar veriyorlar. IMF programında olmasının nedeni verilen niyet mektubunda yer almasıdır. IMF soryor: ""Bütçe açığını nasıl kapatacaksınız" diye bizimkiler yanıtlıyor: "KİT'leri satacağız, vergileri artıracağız vb" sonunda bunlar o programlara giriyor. Görünüşe göre bunları IMF sattırıyor ama gerçekte siyasetçinin kötü yönetimi sonucunda satılıyor.
      Siyasetçi hem kötü yönetimini hem de bunun faturasını IMF'ye yıkıyor ve biz de bunlara inanıyoruz.
      Olay bu kadar basittir.

      Sil
  15. Hocam iyi akşamlar, yazınızı baya bi geç görmüşüm, umarım siz de sorumu geç görmezsiniz :)
    Şu "IMF'ye borç verdik" olayının şehir efsanesi olduğu gerçeği, benim gibi ekonomiden çakmayan biri için bile barizdi.
    Yalnız aklıma takılan birkaç soru var:
    1. Biz bu taahhüdü daha önceden vermiş miydik?
    2. Bu taahhüdü vermeyenlerle verenler arasında IMF açısından bir fark/ayrıcalık var mı? Yani IMF borç verecekken bunu gözönüne alıp taahhüdü verenlere öncelik tanıyor mu?
    3. Bu taahhüdü kim ne kadar vermiş, bunlar yıllara göre nasıl değişmiş, kim ödeme yapmış, yapmışsa ne kadar yapmış; bunlara ulaşabileceğimiz bir kaynak var mı? Ben IMF'nin sitesinden baktım ama İngilizcem yetmedi

    YanıtlaSil
  16. 20008 değil 2008 - eskiden katili bulmak için ''mevtanın ölümünden'' kimlerin fayda sağladığına bakılırdı, IMF in patronları kimdir? Varlığı ve politikaları kimlerin ekmeğine yağ sürmektedir.
    Doğru cevap için doğru sorulara devam....

    YanıtlaSil
  17. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  18. mahfi hocam http://www.mahfiegilmez.com/2013/08/imfye-kim-borc-veriyor.html bu makalenizde IMF nin kaynaklarından birinın de bazı üye ülkelerin merkez bankalarından borçlanabileceğini yazmışsınız ve bir tablo vermişsiniz bu tabloda ABD nin GAB 69,NAB 4 milyar dolar olmak üzere toplamda 72 milyar dolar borç vermeyi taahhüt ettiğini söylemişsiniz ancak bu yazınızda ABD katkıda bulunmamıştır diyorsunuz yanıtlarsanız sevinirim teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD, GAB ve NAB'a katılmış ama bu yeni konu olan desteğe katılmayacağını ifade etmiştir.

      Sil
  19. işsiz bankacı11 Aralık 2013 04:01

    Sayın hocam konu ile pek ilgisi yok ama bize biraz alman ekonomisi ve hazinesinden merkez bankasından bahsedebilirmisiniz?bir şehir efsanesi gibi sürekli almanların hiç krize girmediği ülkenin default olmasının teknik olarak en az 5 sene mümkün olamayacağı çünkü tasarruf eğilimi yüksek almanların hazinesinde ülkeyi krizden uzak tutacak en az 5 yıllık karşılığı olan rezerv olduğu söyleniyor.Doğrumudur hocam?Saygılarımla...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı