Türkiye’nin Kısır Döngüsü: Cari Açık Düşüyor Bütçe Açığı Yükseliyor
Ocak - Mayıs 2012 itibariyle 5 aylık cari
açığımız 27 milyar dolar. Geçen yılın Ocak - Mayıs döneminde cari açığımız 37
milyar dolardı. Demek ki geçen yılın ilk beş ayıyla karşılaştırdığımızda cari
açıkta 10 milyar dolarlık azalma olmuş.
Mayıs 2012 itibariyle 5 aylık dönemde oluşan 27
milyar dolarlık cari açığın yaklaşık 4 milyar dolarlık bölümünü net doğrudan
sermaye yatırımlarıyla (yani Türkiye’ye yatırım için gelen yabancı sermaye
girişiyle), 5,6 milyar dolarlık bölümünü net portföy yatırımlarıyla (yani borsa
ya da daha açık olarak hisse senedi satışları yoluyla), 12,6 milyar dolarlık
bölümünü diğer net yatırım ve yükümlülüklerle (yani dış borçlanma ve yabancı
kredi kullanımı gibi çeşitli kaynaklarla) finanse etmişiz. Kalan farkın 1,3
milyar dolarlık bölümünü nereden finanse ettiğimizi bilemiyoruz (net hata ve
noksan kalemi.) Yani böyle bir para gelmiş ama nereden gelmiş bilmiyoruz. 3,1
milyar dolar da döviz rezervlerimizden kullanım yapmışız. Yani kasadaki
tasarrufumuzdan harcamışız.
Ocak – Haziran 2012 itibariyle 6 aylık bütçe
açığımız 6,7 milyar TL’ye ulaştı. Geçen yılın ilk altı ayında bütçe açığımız
yok, 2,9 milyar TL bütçe fazlamız vardı. Demek ki geçen yılın ilk altı ayıyla
karşılaştırdığımızda bütçe açığımız 9,6 milyar TL artmış.
İlk altı ayda oluşan bütçe açığımızın en
önemli nedenlerinden birisi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 oranında
artmış olan faiz dışı giderler (yani personel giderleri, cari transferler, mal
ve hizmet alımı giderleri vb) Aynı dönemde faiz giderleri de yüzde 17 oranında
artmış bulunuyor. Geçen yıllarda hızlı artışlar kaydeden vergi gelirleri ise bu
yılın ilk altı ayında geçen yılın ilk altı ayına göre yüzde 7 oranında artışla
bütçe giderleri artışının, hatta enflasyonun altında kalmış bulunuyor. Geçen
yılın ilk altı ayında 25,3 milyar TL olarak gerçekleşmiş bulunan faiz dışı
fazla bu yılın ilk altı ayında 19,6 milyar dolarda kalmış durumda.
Demek ki cari açığımız düşüyor diye sevinmeye
kalmadan bütçe açığımız artıyor diye üzülmeye başlıyoruz. Bu, şaşırtıcı değil.
Yıllardır Türkiye’nin finansal kaderi bu ikiliden birisi azalırken ötekinin
artması esasına göre biçimleniyor. Çünkü bizim vergi sistemimiz dolaylı
vergilere dayanıyor. Dolaylı vergilerin önemli bölümü de ithalden alınan
vergilere bağlı (ithalde alınan KDV ve ÖTV gibi.) Cari açığın azalması demek
asıl olarak ithalatın düşmesi demek. İthalatın düşmesi ise bu tür ithalattan
alınan vergilerin azalmasına yol açıyor. Bu da cari açık azalırken bütçe
açığının yükselmesiyle sonuçlanıyor.
Yıllardır söylemekten usanmadım: Bütçe açığı
düştüğünde vergi reformunu yaparak dolaylı vergilerin yükünü hafifletip dolaysız
vergileri artırmamız gerekir. Dolaysız vergileri artırmak derken vergi oranlarını artırmaktan söz etmiyorum. Vergi ödemeyenlerin peşine düşmekten yani vergi dışılığı önlemekten söz ediyorum. Vergi Denetleme Kurulu kurulduğunda böyle bir gelişme bekleniyordu. Ama ne yazık ki durum eskisinden daha kötü oldu. Denetim reformunu yapamadık. Bağımsız bir kurul oluşturamadık. Eğer bunu yapabilseydik şimdi bütçe açığı çok
daha az korkutucu olacak ve olay bu kısır döngüden çıkacaktı. Ama biz bunu
yapacak yerde her yıl yeni bir illüzyonla yani şapkadan tavşan çıkararak durumu idare ettik.
Şapkada tavşan kalmayınca illüzyon biter.
Önümüzdeki dönemde TCMB, bütçe açığının düşürülmesine yardım amacıyla faiz indirirse şaşırmayın. Ama doğal olarak bunu başka bir amaçla yaptıklarını söyleyeceklerdir. Mesela enflasyon düşüyor o nedenle faiz indirdik diyebilirler.
Önümüzdeki dönemde TCMB, bütçe açığının düşürülmesine yardım amacıyla faiz indirirse şaşırmayın. Ama doğal olarak bunu başka bir amaçla yaptıklarını söyleyeceklerdir. Mesela enflasyon düşüyor o nedenle faiz indirdik diyebilirler.
çok güzel, bilgi dağarcığnı genişleten bir yazı daha. Sayenizde sınavlarımız daha da kolaylaşıyor hocam sağolun :) ...
YanıtlaSilTeşekkürler, sınavlarda başarılar.
SilSuper bir analiz hocam, Turkiye vergi reformunu dogru yapmadigi muddetce sonumuz hep karanlik.
YanıtlaSilTeşekkürler. Maalesef öyle. Onun da yolu doğru vergi denetiminden geçiyor ama orada ciddi bir kargaşa var şu sıralarda.
SilHocam sanırım denk geldi. Hükumette vergi arttırımı yapacakmış.Sosyal medyada öyle bir haber vardı.Acaba hangi vergiler?!Saygılar.
YanıtlaSilBütçe açığı artınca vergi gündeme geliyor. Ne yazık ki dolaylı vergilerdir. Yani KDV, ÖTV gibi vergiler.
SilBu sorunu görüp dillendiren sizin gibi uzmanların dilinde ağaç büyümüştür artık. Bu tarz bir vergi reformu, dolaylı vergilerden muzdarip olan düşük-orta gelir grubuna da olumlu etki yaratıp, sosyal adalete katkı sağlayabilir. Öte yandan Gelir İdaresi'nin özerkleştirilip BDDK tarzı bir kuruma dönüşmesi de elzem. Etkili vergi denetimi ancak bu yolla yapılabilir; şimdiki usul vergi denetimlerinde siyasi yönelimlerin etkili olmasına yol açıyor.
YanıtlaSilGelir idaresinin özerkliğinden çok Vergi Denetim Kurulu'nun bağımsızlığı önemli. Bir de kurul içindeki çekişme ve kavgaların bitirilmesi.
SilGunaydin Hocam
YanıtlaSilDevlet Butcesinin mantik olarak acik vermesi gerekmez mi?
Devlet butcesi fazla veriyorsa, demek ki halkindan gereksiz fazladan vergi topluyor diye anliyorum,
Yaniliyor muyum acaba?
Devlet bütçesinin ideal durumu denk olmasıdır. Açık veriyorsa halkından eksik vergi toplamasının yanı sıra gereksiz harcamalar yapmış da olabilir. Buna karşılık maliye politikası aracı olarak kullanıldığı zaman bütçe fazla da verebilir.
SilHocam, bu konuda aynı şeyleri aynı ciddilikle hep söylüyorsunuz ama dolaysız vergileri artırmak kolay iş mi? Ya vergi adaleti olursa? Ya işler daha adaletli ve kalıcı olarak yoluna girerse? "Biz en iyisi faiz düşürelim" kararı sanırım dediğiniz gibi enflasyona bağlanarak uygulanacak. Bakın aynı zamanda, dolaylı vergileri de artırma sinyallerini vermeye başladı sayın bakan. Sevgiler...
YanıtlaSilDolaysız vergileri zaten artırmamak gerek, çünkü yeterince yüksekler. Ama vergi dışılığı önlemek gerek. Bunun da yolu denetimi düzgün ve yaygın yapabilmek. Dolaylı vergileri artırmak demek vergi adaletsizliğini de artırmak demek.
SilHocam biz bir dukkana gittigimizde 100 tllik bir mali fis almasam 80 tl olur mu diye soran bir toplumuz. Sizce denetimlerle bu ve bu tip durumlarin onune gecebilecekmiyiz? Bu durumu duzeltmek icin neler yapabiliriz.
YanıtlaSilDükkanlar büyüdükçe ve zincir haline geldikçe bunlar azalıyor. Mesela aynı soruyu Büyük mağazalarda sorma ve olumlu yanıt alma şansı yok. Denetim bir miktar önler. Gerisi biraz da toplumsal bilinçle ilgili bir konu.
SilBu noktada vergi reformu yapilip denetimleri siki tutsak dahi yine de düzlüğe cikamiyoruz galiba? zira toplumsal bilincin oturmasi baya uzun bir zaman alaktir.
SilBirçok kamu kurumunun bina duvarlarında vergi sloganları var. Turistler bile soruyor burada bu kadar göz önünde koca koca yazılmış cümleler var ne yazıyor buralarda sizler için anlamlı olsa gerek diye, vergi ile alakalı deyince dumur oluyorlar. Bu sloganlar etkili oluyor mu gerçekten toplanan vergileri arttırıyor mu ? hiç vergi kaçıran birinin bir an o duvarlar aklına geliyor mu ? Bu sloganlar için yarışma düzenleniyor bir de. Bakıyorum sloganlara bir şey anlatmaktan bilinç oluşturmaktan da mahrum tekerleme gibi cümleler. Okuyunca şahsen gülüp geçiyorum. Bana köyde bir duvar üzerine kireçle yazılmış buraya çöp döken eşektir sözünü hatırlatıyor birde yazının altında duran çöpleri... Vergi denetimini beceremedikten sonra vergi adaletsizliklerini önleyemedikten sonra ...
YanıtlaSilEvet tıpkı temizlik imadan gelir deyip her yeri kirletmek gibi bir şey bu. Lafla peynir gemisi yürümüyor. İkide bir vergi cezalarını affeden bir sistemde insanlar bu işleri ciddiye almıyor.
SilHocam yine çok önemli bir konuyu ele almışsınız, elinize sağlık. Maliye literatüründe ''MALİ ANESTEZİ'' ve bu kavramı anlatan ''KAZI BAĞIRTMADAN YOLMAK'' diye bir deyim kullanılıyor. Türk Vergi Politikasına baktığımızda bu deyime sıkı sıkıya bir bağlılık görüyoruz maalesef.
YanıtlaSilHaklısınız. Dolaylı vergiler tam bir mali anestezi örneği.
SilHocam yazı için teşekkürler..Benim bir sorum olacak : Bilgi olarak asla sizinle boy ölçüşeşem ama benim hbildiğim kadarıyla klasik maliye teorisinde kriz zamanlarinda bir nev2i panzehir olarak devletlerin bütçe disiplinini göz ardı ederek harcamalarini arttirma cihetine gitmesi durumundan söz edilir..belirtmiş olduğunuz hususlarin yani sira bütçe performasini bir de bu açıdan okuyabilir miyiz? Zira etrafimizda global atmosferden biz de kaçınılmaz olarak etkileniyoruz, bu paralelde bu durumu da, zımnen, krizin bir ön yansıması olarak da kabul edebilir miyiz..Saygılar..Binay Yusuf Kurtuluş
YanıtlaSilÇok doğru bütçe açığı da fazlası da bir çeşit maliye politikası aracı olarak kullanılabilir. Ama bizimkiler açıktan şikayet ettiklerine ve kapatmayı arzu ettiklerine göre bu durumu bir politika sonucu yaratmadıkları anlaşılıyor. Yani açık isteyerek oluşturulmuş bir politikanın sonucu gibi görünmüyor.
SilYazi icin tesekkur ederek baslamak ve bir soru yoneltmek istiyorum. Vergi denetmenleri reformu yapildiginda itiraz edenler arasindaydiniz...vergi denetmenlerinin tek cati altinda toplanmasini tasvip etmediniz... (hafizam beni yaniltmiyorsa...) simdi ayni denetim biriminin basarisiz oldugunu savunuyorsunuz... Reformun yapildigi donemde eski bir Maliye calisani olarak karsiydiniz... Maliyede kast sisteminin uygulandigi doneme nazaran simdi eksik olarak neyi gordunuz ve vergi denetmenlerini basarisiz olarak niteliyorsunuz?
YanıtlaSilTam tersine ben Vergi Denetleme Kurulu kurularak bütün vergi inceleme elemanlarının (Maliye Müfettişleri hariç) aynı çatı altında toplanmasını savunmuştum. Maliye Müfettişleri vergi denetim elemanı değildir. Vergi incelemesi onların birçok görevinden birisidir. Ayrıca her Bakanlıkta olduğu gibi teftiş kurulu gereklidir. Benim önerim bu kurulun bağımsız olmasıydı. Olmadı. Bir de maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri aynı çatı altında toplanınca aralarındaki uzak çatışmalar bu kez aynı çatı altında toplanmış oldu. Vergi denetmenlerinin haklarını savunan o dönemde tek yazar bendim. Şu anda kurul içindeki çekişmeler doğru dürüst denetim yapılmasının önünde önemli bir engel oluşturuyor.
Silhocam ne öyle ne böyle, bu iktisadı sizin yazılarınızı takip ederek çaylak düzeyinde anlıyorum.ben ki bu işlerden bir şey çakmaz; ancak anlamayı, neyin ne olduğunu biraz olsun bilmek isterdim.yazılarınızı ilkinden başlayarak okuyorum ve biraz biraz anlıyorum.tek kelime ile kralsınız.saygılar
YanıtlaSilhocam yazı-bilgilendirme ve rakamlar için teşekkürler.
YanıtlaSilumarım kaba bir yazı aktarmıyorumdur şimdi ama vergi fıkrası ile ilgili :)
----------------
memleketin birinde geçiyor hadise.
demiş ki sultan...
"vergi lazım... sokağa adam salın, gelen geçenden para alsın."
salmışlar adamı...
gelen geçenden para alıyor.
bakmış ki sultan, çıt çıkmıyor...
"ikiye katlayın" demiş...
"iki katı alın."
millet kuzu...
ödemişler iki katını.
"dörde katlayın" demiş.
ödüyorlar...
sultan bile sinirlenmiş bu duruma.
"sopalı adamlar koyun, hem sekiz katı para alsınlar, hem dövsünler..."
uygulama başlamış hemen.
hem alıyorlar parayı...
hem veriyorlar sopayı...
allah yarattı demiyorlar.
gık çıkmıyor.
hem sekiz katı parayı ödüyorlar...
hem yiyorlar sopayı afiyetle.
sultan delirecek...
"vergiyi yirmi katına çıkarın, sopaları kalınlaştırın, bir tane de zenci koyun... gelen geçeni becersin..."
ertesi sabah.
tık yok.
millet yirmi katı parayı veriyor, kafasına yiyor odunu...
zenci de tek tek beceriyor.
ne itiraz var, ne isyan.
sultan dayanamamış, toplamış ahaliyi...
"benim bile kanıma dokundu" demiş, "fahiş vergi alıyorum, dövdürüyorum... yetmiyor, becertiyorum, kılınız kıpırdamıyor... yok mu itirazı olan?"
kalabalığın en arkalarından cılız biri utana sıkıla elini kaldırmış.
"sultanım" demiş...
"mümkünse zenci sayısını ikiye çıkarın... arkadaş tek tek uğraşırken kuyruk oluyor da."
------------