Büyüme Beklenenin Üzerinde Gelebilir
TÜİK, Haziran ayı
sanayi üretim endeksindeki değişimleri açıkladı. Toplam sanayi endeksi Mayıs’ta
134,7 idi Haziran’da 132,1 oldu. Yani önceki aya göre Haziran ayında sanayi
üretiminde 2,6 puanlık düşüş oldu. Aylık olarak bakıldığında geçen yılın aynı
ayına göre yüzde 2,7’lik artış olmasına karşılık geçen aya göre yüzde 1,9
oranında düşüş olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’de GSYH’nın
aşağı yukarı yüzde 30’u sanayi üretimi (inşaat dahil), yüzde 10’u tarım
üretimi, 60’ı da hizmet üretimidir. Ötekiler ilk söylenişte anlaşılmakla
birlikte hizmet üretimi denince çoğu insanın kafasında tam bir resim
belirlenmez. Hizmet üretimi dediğimizde mali sektör (bankacılık, sigortacılık
vb), devlet hizmetleri, ulaştırma, turizm vb gibi hizmetler anlaşılır.
Sektörlerin GSYH
içindeki bu ağırlıklarına bakınca ilk anda ekonomide yüksek bir büyüme
olabilmesi için en çok hizmetler kesiminde büyüme olması gerekirmiş gibi gelir.
Oysa gerçek öyle değildir. Çünkü bazı sektörler ötekilere bağlı olarak büyür.
Örneğin sanayi, inşaat ve tarım sektörleri büyürse o zaman hizmetler kesimi de
büyür. Eğer o sektörlerde büyüme ve dolayısıyla artan bir talep yoksa
bankaların kredi arzını büyütmesi ya da ulaştırma için yeni araçlar alınarak
hizmete konulması bir anlam taşımaz.
Bu çerçeveden
bakınca bizim ekonomimizde en önemli sektör olarak sanayi sektörü ön plana çıkıyor.
Çünkü sanayi sektörü hizmet sektörünün adeta tetikleyicisidir.
Sanayi Üretim
Endeksi, sanayi sektöründe yer alan
kuruluşların üretimlerindeki değişimi gösteren bir endekstir. TÜİK tarafından
2005 yılı üretimi 100 olarak alınmak suretiyle, her ay 4850 işyerinden Aylık
Sanayi Üretim Anketiyle derlenen verilere dayanılarak hesaplanmaktadır. Her ay
bu endeksteki değişimlere göre sanayi üretimindeki artış ve gerilemeler
ölçülmektedir. Türkiye’de sanayi sektöründeki kuruluşlar üç alt sektörde
sınıflandırılmış bulunuyor. Bu alt sektörler ve toplam üretim endeksi içindeki
ağırlıkları şöyledir: (1) İmalat sanayi sektörü (yüzde 85,85), (2) Elektrik,
gaz, buhar ve iklimlendirme üretim ve dağıtımı alt sektörü (yüzde 10,55), (3)
Madencilik ve taşocakçılığı sektörü (yüzde 3,60.) Endekste bu üç kategoride yer
alan toplam 1382 madde kapsanıyor.
2012 yılının ilk çeyreğinde sanayi üretimi
endeksi değişimi yüzde 2,8 idi. İlk çeyrek büyümesi yüzde 3,2 geldi. İkinci
çeyreğe ilişkin sanayi üretim endeksi değişim oranı yüzde 3,5. Bu durumda
ikinci çeyrekte büyüme yüzde 4 ile 5,5 arasında bir yerde gelecek demektir.
Aşağıdaki grafik
sanayi üretimi (SÜ) ile büyüme (B) arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor (ölçümler
çeyrek bazında yapılmıştır.)
Grafik bize sanayi
üretimiyle büyüme arasındaki aynı yönlü ilişkiyi (korelasyon) ve bu ilişkinin son
dönemde iyiden iyiye yakınlaşmış olduğunu gösteriyor.
2012 yılının ilk
çeyreğinde sanayi üretimi yüzde 2,8, büyüme 3,2 çıktı. Büyümenin sanayi
üretiminin üzerinde çıkmasının nedeni tarım ve hizmetler kesiminin katkısıydı.
İkinci çeyrek sanayi üretimi artışı yüzde 3,5. İkinci çeyrekte, başta kredi genişlemesi gibi öteki göstergelerin katkılarını da dikkate aldığımızda büyümenin yüzde 4 dolayında
çıkması beklenebilir.
Ustadim
YanıtlaSilInsaati Sanayi Uretimi olarak saymissiniz,oysa kullanilan malzemenin yani sira emek ve tasarim da maliyet icinde onemli bir yer tutuyor bunun da hizmeturetimi kalemlerinde yer almasi gerekmez mi? bildigimiz kadariyle Turkiyenin yurt disindan ciddi de bir Muteahitlik hizmet gelirleri var (20 milyar dolar uzerinde is hacmiiz oldugu soyleniyor) ve Hizmet geliri olarak sayiliyor.
yaniliyor muyum yoksa
saygilarimla
ismail boy
Çok doğru söylüyorsunuz ben de basitleştirme için öyle sayıyorum. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri gelirleri sanayi içinde yer almıyor, hizmetlerde yer alıyor.
SilSayın Eğilmez,
SilYazılarınızı büyük bir beğeni ile okuyorum.İktisat'ın halk diline çevrilmiş hali ile anlatımlarınızı , son derece güzel ve öğretici bulmaktayım.Benim sorum şu olacak;
Sanayi üretimi ile büyüme arasındaki bu sıkı ilişki sadece Türkiye'yemi mahsus?
Diğer ülkelerdede bu ilişki varmıdır acaba?
Teşekkür Ederim..
Saygılarımla,
Bayram BOZBEYLİ
hocam öncelikle yazınız için teşekkürler. ancak iki sorum olacak size: birincisi sanayi sektörü konusunda türkiye açısından sanayileşme dediğimizde çoğunluk olarak tarımsal ürünlere bağlı bir sanayileşme değil midir? örnek verecek olursak biz konserve üretimini, vs sanayileşme diye adlandırıyoruz, büyük itiş gerçekleştirmek için bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bilim ve teknolojiye dayalı sanayileşme olması ve son yapılan tesvik planında da aramalı üretimine dayalı sanayileşmenin desteklenmesi sağlıklı, kalıcı büyüme için olması gereken bu değil midir? ikinci olarak da gelişmekte olan ülkelerde büyüme daha önemli olduğu aşikar ancak biz kalkınmayı da ihmal etmiyor muyuz? cevaplarınız için şimdiden teşekkürler hocam...
YanıtlaSilTarıma dayalı sanayi de sanayi içinde sayılıyor haklısınız ama ağırlık imalat sanayisindedir. Örneğin otıomotiv sanayii bayağı ağırlıklıdır.
Sil2012 1. çeyrek büyüme rakamlarının detayına baktığımızda en yüksek büyüme %8,4 ile enerji, %7 ile Gayrımenkul faaliyetlerinde gözüküyor. Enerjinin payı toplamda %1,9 ancak gayrımenkul %4,8 gibi yüksek bir paya sahip, dolayısıyla bu sektördeki bir yavaşlama büyümeye de etki edecektir.
YanıtlaSilKesinlikle öyle ve zaten bunun etkisi de görülmeye başlandı. Bir apartman dairesinin için 150'ye yakın malzeme giriyor (çimento, demir, kum, su, parke, kapı, pencere, cam, kapı kolu, anahtar, menteşe, boya, elektrik malzemeleri, su tesisatı, seramik, banyo malzemesi, tuvalet malzemesi vb) dolayısıyla bir inşaat yapımı sanayinin tümüyle faaliyetini içeriyor.
SilSayın Hocam, konutun yıllardır büyümeye sağlam katkısı olduğu açık. Yabancıya mülk edinme yasasının, bu konudaki iç talep sıkışınca devreye alınması da bu nedenle midir sizce? teşekkürler..
YanıtlaSilÖteden beri planlanan bir şeydi ama zamanlamaya bakınca sizin saptamanızın doğruluğunu düşünüyorum.
SilHocam büyüyoruz ama Ersin Özince'nin tabiriyle neremiz büyüyor? Kas mı yapıyoruz yoksa .ötümüz göbeğimiz mi büyüyor?
YanıtlaSilMaalesef ikisi de.
Silhocam eskinin dpt'si simdilerin kalkinma bakanligi ve son donemlerin populer trendi kalkinma ajanslari olmasi gerektigi gibi isliyor mu ulkemizde. abd ve almanyada bu isler ne tur kurumlar eliyne ne sekilde yuruyor acaba.
YanıtlaSilBu sorular burada yanıtlanabilecek sorular değil. Belki ayrı bir yazı konusu yaparım.
SilÖnceki gün açıklanan İngiltere sanayi üretimi verisi Kasım 2008'den beri görülen en düşük veriydi. Avrupa'nın diğer büyük ekonomilerine ait açıklanan son dönem verileri de bu denli kötü olmasa bile yılın ikinci yarısına yönelik sert bir resesyonist dalgayı müjdeler vaziyette. Son dönemde Bric ülkeleri peş peşe faiz indirdiler, son 30 yılın ekonomik büyüme şampiyonu Çin için her doğan günde yeni teşvik beklentisi alınmaya çalışılıyor piyasalarca. Tüm bunlara karşılık TR'de faizler görece yüksek seyrini koruyor(her ne kadar son dönemde fonlama faizi düşmüş olsa da) ve lokal ekonomi otoriteleri kredilerde aşırıya kaçılmamasına yönelik temkinli duruşuna devam ediyor. Yumuşak iniş yaşandı/tamamlandı ayrı tartışma konusu ancak, hazır da enflasyon beklentileri de TCMB'nin önceden işaret ettiği üzere aşağı yönlü kırılma yaşıyorken, para politikasında makas değişikliği yapmanın zamanı gelmemiş midir sayın Hocam??
YanıtlaSilAvrupa gerçekten de en sıkıntılı günlerini henüz yaşamadı, benim de kanaatim o. Türkiye şimdilik iyi idare ediyor ama eninde sonunda bu sıkıntıdan payını alacak. Para politikasında makas değişikliğinden kasıt faiz indirmekse olabilir. Ne var ki MB şu anda bir ikilem içinde: (1) Faizi indirirse Hazinenin borçlanma maliyeti düşecek, ekonomiye sıcak para girişi azalacak, ekonomi canlanacak (2) Faizi indirmezse ekonomi soğumaya devam edecek, sıcak para girişi yüksek kalacak, TL değerlenecek, TL değerlenince enflasyon daha da düşecek. Görebildiğim kadarıyla MB hangisinin yararlı olacağına henüz karar verebilmiş değil.
SilMahfi Bey, bu senenin tavşanı Sizce mütekabiliyet yasasimi ?
YanıtlaSilSanırım o pek yeterli olmayacak, ek vergiler gelebilir.
Sil