Önümüzdeki Ekonomik Tehlikeler
Lehman Brothers krizinden bu yana
küresel sistem Büyük Resesyon denilen krizin içinde bulunuyor. Nedenleri ve
gelişimi hakkında çok, çözüm yolları hakkında az sayıda yazı yazıldı. Bu yazıda
bunlara değinmek yerine krizin geleceği açısından bizi bekleyen önemli küresel
tehlikeleri konu edeceğim.
ABD: Mali uçurum (fiscal cliff)
Mali uçurum deyimiyle kastedilen
şey, ABD’de 2012 sonunda ve 2013 başında otomatik olarak yürürlüğe girecek bir
dizi mali kuralın yaratacağı tahmin edilen olumsuz ekonomik etkiler. Bu kural
değişikliklerini iki başlıkta toplayabiliriz: (1) Vergiler: Bush döneminde
yürürlüğe konulan vergi indirimleri eğer Kongre tarafından bir yenileme
yapılmazsa 2012 yılı sonunda ortadan kalkacak ve sistem eski vergi yüklerine
geri dönecek. (2) Harcamalar: Geçtiğimiz yıl kabul edilen partiler üstü yasa
ile de 2013 yılbaşında 1,2 trilyon dolarlık bütçe kesintisi yapılacak.
Vergi indirimlerinin kalkması ve
bütçe harcamalarının kesilmesi sonucu ekonomide canlılığın kaybolmasından ve
sistemin yeniden resesyona girmesinden endişe ediliyor. ABD Bütçe İdaresi (OMB)
bu düzenlemelerin bu şekilde yürürlüğe girmesinin ekonomik büyümeyi yüzde 0,5’e
düşüreceği görüşünde.
Kongre’nin bu konuyu çözüp
çözmeyeceği konusunda görüş farklılıkları var. Geçen yıl benzer bir sıkıntı
borçlanma tavanı konusunda yaşanmış ve Hazine’nin borçlanma tavanına ulaştığı yani
artık yeni borçlanma yapamayacak aşamaya geldiği sırada Kongre sorunu çözmüştü.
Bu kez de benzer bir gelişme yaşanacağını ileri sürenler çoğunlukta bulunuyor.
Buna karşılık bu sorununun çözümlenememesi ABD ekonomisi için yeni resesyonun
başlangıcı olabilir.
AB: Kararsızlık sendromu
Avrupa’da peş peşe birçok kriz
yaşandı. Hiçbirisi tam olarak çözülemedi. Örneğin Yunanistan konusunda Avrupalıların
çözüm üretmek yerine sanki akademik bir konu tartışılıyormuş gibi yaklaşımda
bulunmaları tuhaf geliyor insana. Yunanistan konusunda karar alamayan Avrupalı
liderler, ortak tahvil, bankaların güçlendirilmesi, ek bir mali gevşeme yapılıp
yapılmayacağı, maliye politikasının da para politikası gibi ortak bir yönetime
bağlanıp bağlanmayacağı konularında da karar alamadılar. Şu anda her şey
beklemede duruyor. Kimi lider mali gevşemeyi savunurken kimisi de mali
sıkılaştırmayı savunuyor.
Avrupa’nın karar alıcısı Merkel
gibi görünse de tek başına yetki ona ait olmadığı için onun yönlendirmeleri de
işe yaramıyor. Bugün artık pek çok kişi ortak para birimi Euro’ya erken
geçildiğini, bu ortaklığın bir süre sınırlı tutulup sonra genişletilmesinin en
doğru yol olduğunu kabul ediyor ama iş işten geçmiş durumda. Bu noktadan geri
dönemiyorlar.
Karar alamayan bir Avrupa’nın
ekonomik sorunlarını nasıl çözeceği konusunu kimse bilmiyor. Adeta herkes bir
mucize olup sorunun kendiliğinden çözülmesini bekliyor. Oysa ekonomide
fedakârlık olmadan mucize olmaz.
Çin: Ejderhanın soluğu kesiliyor mu?
Küresel kriz boyunca ekonomisini başarıyla
yöneten Çin, 2012 yılından itibaren bir yavaşlama sürecine girdi. Bu süreç ABD
ve Avrupa krizlerinin etkisiyle ortaya çıktı.
Çin, büyük ölçüde ihracat için
üretim yapan bir ekonomi. Kendi iç tüketimi o kadar büyük bir üretimi eritecek
güçte değil. Dolayısıyla dışarıda kriz çıktığında, ürettiği ürünleri biraz daha
ucuz fiyata iç pazara sunabilecek durumu yok. Öyle olunca dışarıdaki sıkıntının
etkisiyle önce ihracat geriliyor ardından da büyüme düşüyor. Son veriler Çin’in
hem ihracatının hem de ithalatının düştüğünü ortaya koyuyor.
Bu aşamada akla şu soru geliyor:
Acaba Çin, Türkiye’nin son iki yılda yaptığı gibi bir yöntem izlese ve yeni
ihracat pazarları arasa bir çözüm bulamaz mı? Çin, bunu zaten yapıyor. Ama
Çin’in ihracatı o kadar büyük ki etkisi fazla olmuyor. Türkiye’nin 2011 yılı
ihracatı 145 milyar dolar. Bunun örneğin yüzde 10’unu (14,5 milyar dolar ediyor)
belirli bir süre içinde bir pazardan bir başkasına kaydırmak mümkün. Bu miktar
için yapılabilecek bir yer değişikliği ihracat üzerinde önemli bir etki
yaratabiliyor. Çin’in 2011 yılı ihracatı yaklaşık 1,7 trilyon dolar. Bunun
yüzde 10’unu (170 milyar dolar ediyor) yeni bir alana kaydırmak o kadar kolay
değil.
Özetle söylemek gerekirse bugüne
kadar ABD ve AB ekonomilerindeki sıkıntıyı dengelemekte önemli bir rol üstlenen
Çin’in bu iki ekonominin belirli bir süre daha toparlanamaması halinde bu
dengeleyici rolü sürdürmesi pek kolay görünmüyor.
Diğer ekonomiler: Anafor içine çekiyor
Diğer gelişmiş ülkeler (Japonya,
İngiltere, Avustralya ve AB üyesi olmayan diğer gelişmiş ekonomiler) belirli
darbelere karşın bugüne kadar durumlarını koruyarak gelebildiler. Buna karşılık
son dönemde birkaç istisna dışında bu ekonomiler de artan oranda krizin etkisi
altına giriyorlar. Karar alma mekanizmaları Euro bölgesine göre çok daha işler
durumda olsa da tek başlarına alacakları kararlar pek fazla işe yaramıyor. O
nedenle bütün ülkelerde örneğin Merkez Bankaları, ABD Merkez Bankası’nın (FED)
ağzının içine bakıyor ve öyle karar alıyorlar.
Krizin etkisi artık gelişme
yolundaki ekonomilerde de görülüyor. Tıpkı Çin’de olduğu gibi öteki
ekonomilerde de önceki yıllara oranla soğuma söz konusu. Petrol ihracatçısı
ülkelerin durumu daha iyi görünse de toplu olarak bakıldığında bu ekonomilerin krize
girmeme konusunda eskisi kadar sağlam görünmediği anlaşılıyor.
Türkiye: Dış yavaşlamanın yansıması
Türkiye, içinde bulunduğu gelişme
yolundaki ekonomiler grubunda olduğu gibi kriz süresince göreli olarak rahat
bir görünüm içinde oldu. Dünyada genel bir büyüme düşüşü hatta bazı
ekonomilerde küçülme yaşanırken en yüksek büyüme sağlayan ekonomiler arasında
yer aldı. Bütçe açığını, borçlanmasını denetim altında tutmayı başardı. Artan
işsizlik oranını zaman içinde düşürmeye başladı. Tek sorunu yüksek cari açıktı.
Ama o da zaten düşük bütçe açığının ve yüksek büyümenin tetikleyicisi
konumundaydı. Buna karşılık bu kadar yüksek bir cari açığın sürdürülemeyeceği
korkusu yaygındı. İşte bu korku nedeniyle Türkiye 2012’den itibaren cari açığı
düşürmeye yönelik önlemleri devreye soktu. Bunun sonucunda ekonomi soğumaya,
büyüme gerilemeye ve buna karşılık da bütçe açığı artmaya başladı.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi
bekleyen tehlikeler şunlardır: (1) Avrupa toparlanamazsa Türkiye’nin ihracatı
düşer. İstediğimiz kadar ihracat pazarı geliştirelim, Avrupa pazarının yerini hiç
biri tutamaz. (2) Bütçe açığındaki artış borçlanma limitini o da faizi
artırabilir. (3) Dış dünyada giderek yaygınlaşan krizin etkisiyle Türkiye’ye
gelen fonlarda düşüş olabilir. (4) Kurlar yükselirse ekonomi olumsuz
etkilenir.
Hocam acizane fikrim,
YanıtlaSilne dersiniz dünya tunç kanuna doğru ilerliyor olmasın?
O kadar olmaz sanırım.
SilÜstad, "ülkenin tek sorunu cari açıktı" diye yazmışsınız. Bence cari açık bir problem değil, verimlilik-rekabet-katma değer-üretim problemlerimizin ana sonucudur. Ki bu sorunlarımız "tek sorunumuz cari açık. o kadar kusur kadı kızında da olur. bakarız bi çaresine" denilerek hafife alınabilecek sorunlar da değildir. Şimdilerde yıllık 60-65 milyar dolar cari açığı makul görenler var. Yani GSYH'nin %7-8'i! Eskiden bu oranda cari açığı rüyamızda görsek hayra yormazdık.
YanıtlaSilhocam bunlara suriye olayları ile irana yapılacak olası operasyonuda ekleyince türkiyenin hali 2013 de duman olur bence!!
YanıtlaSilPek parlak görünmüyor gerçekten de.
Silekonominin genelini nasıl etkiler bilemem ama,sınır ticareti durdu,insanlar zorda,basın korkusundan pek bahsetmiyor bundan..suriye ile yatıp kalkıyoruz sanki çok lazımmış gibi..türkiye ekonomisi tarihinde görülmemiş biçimde dış 'politika'sından olumsuz etkilendi daha da etkilenecek, hele bir de gaz vanaları kesilirse yandı gülüm keten helva!
SilElinize sağlık hocam güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilABD göreceli olarak daha iyi bir pozisyonda. AB ise çatırdıyor ve yatırımcılar, bankalar ve fonlar bu yönde pozisyonlarını artırıyor. Bir nevi kötü son için hazırlıklı olmak istiyorlar. Ama olaki ejderhanın soluğu kesilirse işte o zaman şoresel kriz tam bir küresel yapıya bürünür. Tabiri caizse ekonomide taş taş üstünde kalmaz. Mevcut durumda çin ekonomisinin durumu korku yaratıyor. Bu krizde farklı bir boyuta geçebiliriz.
YanıtlaSilEvet benim de korkum Çin. ABD ve AB toparlanamazsa Çin baş aşağı gidebilir ve o zaman gerçek küresel krizi görürüz.
SilABD, AB ve Türkiye'yi ancak bir savaş kurtarır.
YanıtlaSilSavaş hiç bir şeyi kurtarmaz.
SilHocam her gun yeni bir yazi yeni bir senaryo ve hepsinin sonunda kotumser hava var. Amator bilgilerimle yazilan cizilen herseyi takip etmeye calisiyorum ama artik kafayi yemek uzereyim. insaat sektorunde onumde buyuk firsatlar var ama bir o kadar da riski yuksek. Yarin ulkenin hali ne olacak diye dusunmekten bitap dustum ne yatirim yapabiliyorum ne risk alabiliyorum. Ve gorunen o ki ticaret hayatinda bir cok insan bu konumda. Boyle yorumlar devam ettikce kimse genislemeci olmuyor. bu kisir donguden nasil kurtulacagiz bilmiyorum bizde bir mucize bekliyoruz. En kotu senaryoda halimiz ne olur bunu net olarak soyleyebilir miyiz. En azindan neyi goze aldigimizi bilelim istiyorum.
YanıtlaSilEskiden bu belirsizlik durumu ve karamsar hava bize özgüydü. Yani mesela İngiliz ya da Alman hatta İtalyan bizim bu durumumuzu anlamaz şaşkın şaşkın bakardı. Şimdi onların durumu bizden kötü. İplerin çoğunun bizim elimizde olmadığı böyle bir ortamda gelecekle ilşgili tahmin yapmak ne yazık ki mümkün değil.
SilBeni en çok güldüren merkez bankaları düpedüz para basıyorlar ama adı "niceliksel gevşeme" filan oluyor. Bu isimleri kim buluyorsa helal olsun, edeb-i kelam ustası mübarek. Aynı işi ben arka bahçede yapsam anında kalpazanlıktan kodesi boylarım. Bunlar yapınca "para politikası" oluyor. Bi de süslü cümleler "efenim merkez bankaları accomodation'a devam etmeliler" yani bas bas paraları Leyla'ya bi daha mı gelicez dünyaya hesabı. Ekonominin her alanında "fiyatlara devlet müdahalesine karşıyız, serbest piyasa taraftarıyız" edebiyatı ama iş faizlere gelince "finansal istikrar" falan filan. Faiz dediğin de paranın fiyatı sonuçta. Finansal kesim katı merkezi planlamacı Sovyet ekonomisi gibi. Zarara razı olmak lügatlarında yok. Zarar kaçınılmazsa da halka yüklersin. İyiymiş ya! Sadece beleş parayla varlık alarak bu işi yapsalar iyi, bi de yüzlerce trilyon dolarlık türev işlemlerle manipülasyona devam. Sadece faiz oranlarını değil, türev işlemlerle kurları, emtiaları da dolap beygiri gibi döndürüyorlar.
YanıtlaSilÇok hoş ve anlamlı bir yorum. Gerçekten de sistem yeni laf uydurmaktaki yeteneğini önlem almakta sergilese krizleri önleyecek.
Silhocam yazı ve analiz için elinize sağlık. bir süredir ege bölgesindeyim ve de esnaflar falan turist sayısındaki azalmadan şikayetçi.tuik rakamları da bunu destekliyor. ben de şöyle çıkarım yaptım:
YanıtlaSilege de olan depremler
siyasi ortam nedeni ile olusan .kaygilar (yabancı turist sayısındaki azalma)
ve de bana göre politik gerginlikten ötürü türk halkı da temkinli mi davranıyor düşüncesindeyim.
türk halkının korku endeksini önlemenin bir yolu var dir.
güven endeksine bakmak bizi tatmin eder mi.
Güven endeksi bunu ölçer gerçekten de. Ama konu yalnızca bizimle ilgili değil. Turistlerin azalmasının nedeni kendi ekonomilerinde karşılaştıkları sıkıntılardan da kaynaklanıyor.
SilIster kabul edelim ister etmeyelim, dunya ekonomisi'nin yasadigi bu kuresel kriz olagan bir surece giriyor. Once mortrage 'la basladi simdi Euro zone... Kriz'e ragmen is yapmak, ihracat yapmak, marka'lar olusturmak, perakende zinciri kurmaya calismak, kalifiye isgucu, bilisime, teknolojiye yatirim yapmak elimizden gelen tek sey, ve en azindan Turk halki calisma azmiyle ve dirayetiyle bu cografyaya ornek oluyor.
YanıtlaSilSait Bey, sorun şu: yatırımlarıyla, çalışması, azmiyle takdir edilecek az sayıdaki insanın getirdiği döviz "ya baba bu Suriye işi ne iş ya? askeri müdahale filan diyolar. dolar fırlar mı n'apayım? gerçi Tayyip bi yerlerden para bulur ama" diyen, herşeyini küçük çıkarlarına endekslemiş, yıllardır Çin'den, oradan buradan saçma sapan malları ithal ederek kolay para kazanmaya alışmış çok sayıda adamın eline geçiyor.
Silyukarda da işaret ettiğim gibi bu suriye işi başımıza ciddi belalar açacak gibi..suriye'yi kızdırdık batı kürdistan çıktı, iran'ın sabrı biraz daha zorlanırsa hem vanayı kapatacak hem de küreciği vuracak..amerikanın tuzak ve ittirmesiyle ve dahi bizim işbirlikçi yöneticilerimiz sayesinde ülke istemediği bir savaş bataklığına saplanırsa ne ekonomi kalır ne de bir şey
SilUstadim
YanıtlaSilDis ticaretimizi bekleyen tehlikelerden bir tanesi de Euro zone da yasanan problemlerdir,
bu bolgede eurodan kacislar baslarsa Ihracatimizin % 60 euro bazinda yapildigini dusunursek bu durum bizi oldukca yipratir diye dusunuyorum
saygilarimla
Ciddi etkileniriz ama ihracatımïzin artik % 40 euro ile.
Silhocam, bence bizim durumumuz birde FED`in yapacagi parasal genislemeye bagli...cunku sicak para sayesinde kendi yagimizda kavrulur , avrupa krizinden daha az zararla cikariz. yalniz son donemde ki bazi gostergeler iyi gelmeye baslarsa Amerika ve Ingiltere ekonomisi icin o zaman parasal genisleme olmaz veya ertelenebilir.. bu da bizim icin artik dibe vurduk nasil kurtarabiliriz senaryolarinin baslangici olabilir...
YanıtlaSilbu arada ben de Cin ekonomisinden korkmaya baslamistim yalniz son gunler de Brezilyanin 66 milyar dolarlik tesvik paketiyle bu korkum az da olsa gitti... cunku bunu ticari hayatta bulunan herkes iyi bilirki Cin ekonomisi ozellikle son yillarda Rusya ve Brezilya ile daha fazla ticaretini arttiriyor.. bu yuzden Brezilya`nin son tesvik paketi Cin ekonomisi icin bence destekleyici bir guc olusturacaktir..
Brezilyanin katkısı önemli ama sorunu çözmekten çok ertelemete yarar.
SilHocam Çok güzel özetlemişsiniz Dünyayı bekleyen sorunları. Bu senaryolardan herhangi birisi vuku bulduğu zaman müteselsilen tüm Ülkeler az ya da çok etkilenecektir bence. Benim düşüncem Global ekonomideki bu sorunların hepsi değil ama bazılarının düzeleceği kanaatindeyim
YanıtlaSilKısmi düzelme benim de beklentim ama eski güce dönmek çok uzun sürecek gibi görünüyor.
SilÜstad,
YanıtlaSilJaponya'nın son çeyrek büyümesi 1.7% idi sanırım. Yaşadıkları böylesi büyük bir trajedinin, yıllardır büyüme sorunu yaşayan Japonya'nın bugünlerine pozitif bir yansıma sağladığı söylenebilirmi ?
Saygılarımla,
Cafer Demir
Japonya'nın 2. Ç büyümesi 0,2. Henüz pozitif bir yansımadan söz etmek mümkün değil.
SilHocam, gündemde hep var olan ama Türkiye'deki üreticiler tarafından göz ardı edilen çok doğru noktalara değinmişsiniz. Şu an Avrupa Çernobil gibi, reaktör patlamış radyasyon sızıyor ama üstüne beton dökülüyor kapanması için.Ab farklı devletlerden oluşunca tabi bunu FEd gibi çözemiyor.Bir de şunu atlamamak lazım, ben de bir aile şirketinde çalışmaktayım, şunu gördümki artık pazarlar birbirine fazlasıyla geçmiş.Avrupa'ya ihracatımız var ama bize söylenen onların da pazarlarının çoğunluğunun afrika ve güney-kuzey amerika olması.Böyle olunca sattığımız şirketlerin kurulu oldukları yer ve sattıkları pazar 2 ayrı kavrama dönüşüyor.Finansal ve idari açıdan o ülkedeki problemler onları belki etkileyebilir ama pazar konusunda direk etkilenmeleri olmuyor.Tabi avrupaya son kullanıcıya direk ulaşan ürünleri üretenler bunların dışında. Ben tedarikçi Kobi sınıfına dikkat çekmek istedim.Ama şu an esnafta ve üreticide,ramazan harici bir gerginlik var,bizzat yaşiyoruz.2008 krizi de böyle bir yazdan sonra patlamıştı. Üretim ve talep düşmesine rağmen emtialar,gıda ve petrol anormal yükselişte,aynı iklim hakim.Umarım o günlere dönmeyiz.
YanıtlaSilBaşarılar,
Emtiaların yüksek seyretmesinin en önemli nedeni Amerika'da Kasım'daki başkanlık seçimlerinin piyasaları tedirgin etmesi. Bakmayın siz New York merkezli ana akım medyanın Obama'yı pohpohladığına. Cumhuriyetçiler anketlerde 3-4 puan öndeler. Obama Amerikan halkında çok derin hayal kırıklığı yarattı. Obama döneminde federal hükümet borcu 6 trilyon dolara yakın artmasına rağmen işsizlik de arttı, reel ücretler geriledi. Cumhuriyetçi adayın seçilmesi de İran'a müdahale olasılığının artması olarak değerlendiriliyor. Bir de bütçe kesintilerinin tam gaz yürürlüğe girmesi demek ki resesyon riskini artırıyor. İşin ilginç tarafı Amerikan halkının %50'si bütçe kesintilerinden yana, sadece %32'si bütçe kesintilerine karşı. Rubini'nin 2013 daha kötü olacak demesinin altında yatan faktörler de bunlar zaten.
SilBu dediğiniz kuşkuyu dile getirenler artmaya başladı. Piyasalar inanılmaz derecede gergin ve dedikodulardan etkilenir durumda. Uydurma bir haberle bir bakıyorsunuz çöküyor bir bakıyorsunuz coşuyor. Böyle bir ortamda iyi şeyleri ve kararlıolığı peş peşe eklemekle eğilimi pozitife çevirmek mümkündür ama bu irade yok.
SilMahfi bey merhabalar;
YanıtlaSilSize bir sorum olacak. Ev fiyatları 2013 yılında hangi şartlarda ve ne şekilde olur? Düşer mi, çıkar mı? yerinde mi sayar? ev alan kâr edermi? etmez mi?
Çok teşekkürler şimdiden..
İlker
Ankara
2013 yılı genelde durgunlukla geçmesi beklenen bir yıl. Avrupa için zor bir yıl daha olacak ve bu Türkiye de dahil olmak üzere gelişme yolundaki ülkeleri de etkileyecek gibi görünüyor. Böyle bir ortamda konut fiyatlarının artmaması hatta düşmesi beklenebilir. Önümüzdeki dönem konut alıp kâr etme dönemi değil. Bugünkü görünüm tersine bir çıkışı haklı çıkaracak bir görünüm sunmuyor.
SilGelecek yıl sonbaharda yerel seçimler var. İktidar partisi 2013'ün ekonomik anlamda iyi geçmesi için elinden geleni yapacaktır. Gerekirse sözde gelir vergisi reformu gibi birkaç dandik şeyle IMF'den 40-50 milyar dolar gibi güzel para bulur. Asıl endişe edilmesi gereken yılın 2014 olduğunu düşünüyorum.
Silizlanda formülü kalabalık ülkeler de uygulayabili mi?
YanıtlaSilHer ülkenin kendi koşulları farklı. Küçük ülkelerde geçerli formüller büyük ülkelerde geçerli olmuyor.
SilÜstad,bu borç tavanını yükseltme işinin bir sonu yokmu?Sonuçta bu iş birgün patlamaz mı? Saygılarımla
SilSonunda tavan çöküyor tabii. Örneğin İtalya. İtalya borçlanabiliyor ama bu maliyetle borçlanırsa yakında borçlanamaz hale gelir ve çöker.
Silhocam birde bu ekonomilerin şah damarı haline gelen faiz ve krediler meselesi sizin gibi iktisatçıların gözündenmi kaçıyor yoksa herkesin bildiği ve söyleyemediği bir sırmıdır bu? kaydi para meselesi ekonomilerin en büyük düşmanı haline gelmiştir, olmayan bir parayla ekonomi genişletme meselesi! geleceği satın alan bireyler gelecek kalmayınca duran ekonomiler! ben bu meseleyi dokuma makinesinde örnekliyorum: dokuma makinesinin hızı bellidir leventten ipliği belirli bir hızda alır ve dokuduktan sonra kumaşı diğer levente belirli bir hızda sarar biz bu dokuma makinesine kredi verdiğimizde şunu yapmış oluruz ipliği birinci leventten daha hızlı biçimde makinenin otomatik olarak çekmesine müsade etmeden fazla fazla çekeriz güya ekonomiyi hızlandırırız fakat makinenin dokuma hızı veya ekonominin işleme hızı(bireylerin tüketim ihtiyaçları) bellidir. Biz geleceği peşin satarız bireylere ve nihayetinde ekonomik durgunluk belirir. Bugün artan kaydi para ile ekonomik krizler sıklaşmıştır. amatör yazım için özür bu yorumu yayınlamasanızda bu konuda bir yazı yazarak düşüncelerinizi alabilirsek çok sevinirm.
YanıtlaSilAslında makinelerle ekonomiyi kıyaslamak çok doğru değil ama hepimiz yapıyoruz zaman zaman. Doğru değil çünkü makinenin psikolojisi ya da sosyolojisi olmaz. Oysa insanların ve toplumların psikolojisi de sosyolojisi de oluyor ve bunlar ekonomiyi etkiliyor. Mesela beklentiler diye bir kavram var. Makinenin beklentisi yoktur o nedenle onu beklenti vaad ederek yönetemezsiniz. Buna karşılık kaydi paranın denetim dışı genişlemesi konusunda haklısınız günümüz ekonomilerinin en önemli sorunlarından birisidir ve düşük faizin en önemli sakıncalarından birisidir. Ama herkes düşük faiz istediği için işler de o yöne doğru gidiyor.
Sil