Enflasyon ve Reytingde Son Durum

İzlediğimiz enflasyon göstergeleri
Üç önemli enflasyon göstergesi izliyoruz her ay.
Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) bize tüketici düzeyindeki fiyat hareketlerinin ne yönde ve ne boyutta olduğunu söylemenin yanı sıra talep gelişmeleri hakkında da bilgi veriyor.
Üretici fiyatları endeksi (ÜFE), üretici düzeyindeki fiyat hareketlerinin boyutu ve yönünü anlatıyor.
I endeksi, özel kapsamlı TÜFE endekslerinin en anlamlısıdır ve TCMB' nin para politikası kanalıyla etkileyebildiği mal ve hizmet fiyatlarını gösterdiği için TCMB' nin para politikasının etkinliğini ölçmekte önemli bir göstergedir.

TÜİK'in açıkladığı Ekim ayı enflasyon verilerini bir önceki ay ve bir önceki yılın aynı ayına ilişkin sonuçlarla karşılaştırmalı olarak aşağıda gösterelim.


Ekim 2012
Ekim 2011
Eylül 2012
Ekim 12aylık 2012
Ekim 12 aylık 2011
TÜFE
1,96
3,27
1,03
7,80
7,66
ÜFE
0,17
1,60
1,03
2,57
12,58

TÜFE
TÜFE, aylık bazda, bir önceki aya göre (1,96 - 1,03 =) 0,93 puanlık bir artış, buna karşılık bir önceki yılın aynı ayına göre (3,27 - 1,96 =) 1,31 puanlık bir düşüş sergilemiş görünüyor. Geçen yılın Ekim ayındaki 12 aylık TÜFE ile karşılaştırdığımızda (7,80 - 7,66 =) 0,23 puanlık bir artışla karşılaşıyoruz. 

TÜFE'de Ekim ayında bir düşüş yaşanacağını herkes biliyordu. Bunu Servet Yıldırım'la birlikte CNBCe televizyonunda yaptığımız Son Baskı programlarında defalarca dile getirmiştik. Bu, çok basit bir matematiksel temele dayanıyor: Geçen yılın Ekim ayındaki 3,27 puanlık TÜFE çıkıp da yerine bu yıl Ekim ayında ondan düşük olması beklenen enflasyon oranı girince düşüş otomatik olarak gerçekleşecekti. Öyle de oldu.

ÜFE
ÜFE'deki gelişme daha çarpıcı. ÜFE hem aylık hem de yıllık bazda hızla düşüyor. Eylül ayında 1,03 olan artış oranı Ekim ayında 0,17'ye geriledi. Geçen yılın Ekim ayında ÜFE'nin 12 aylık bazda yüzde 12,58 olduğunu ve 10 puanlık düşüşle bu yılın Ekim ayında yüzde 2,57'ye geldiğini gözönüne getirdiğimizde düşüşün boyutu hakkında daha net bir fikir sahibi olabiliyoruz. Bu oran TÜFE için olsaydı Türkiye'nin gelişmiş ekonomiler düzeyinde bir enflasyon oranına ulaştığını söylememiz mümkün olurdu.

I Endeksi
12 aylık bazda baktığımız bu endeks hem geçen aya hem de geçen yılın aynı ayındaki orana göre düşüş gösteriyor. Eylül 2011'de 6,68 olan oran Ekim ayında 6,11'e düşmüş bulunuyor. 2011 yılının Ekim ayında yüzde 7,67 olan oranın bir yılda 1,56 puanlık bir düşüş göstermiş görünüyor.

Endeks gelişmeleri üzerine yorumlar
TÜFE'deki düşüş Kasım ayında da sürebilir. Çünkü geçen yılın Kasım ayındaki oran 1.73 idi. Bunun altında gerçekleşecek her oran TÜFE'de düşüş sağlayacak. Buna karşılık geçen yılın Aralık ayındaki oran 0,58 olduğu için Aralık ayında düşüş durabilir, hatta artışa dönüşebilir. Bütün bunları dikkate aldığımızda yılsonu TÜFE beklentimiz yüzde 7'nin üzerinde biçimleniyor.

ÜFE ile TÜFE arasında 12 aylık bazda Ekim ayı itibariyle (7,80 - 2,57 =) 5,23 puanlık bir fark var. Bu farkın açılması üreticilerin maliyet artışlarını ürettikleri mallara tam olarak yansıtamadıklarının bir işareti. Ekim ayında önemli zamlar olduğu ve bu zamlar TÜFE'ye yansıdığı halde ÜFE'ye yansımamış görünüyor. Bu farklar ya Kasım ayı ve sonrasında ÜFE'ye yansıyabilir ya da üretimde düşüşe yol açabilir.

I endeksindeki düşüş bize TCMB'nin uyguladığı para politikasının enflasyonla mücadelede başarılı olmaya başladığını gösteriyor. Buna karşılık yılsonunda TÜFE'nin yüzde 7,5 oranında gerçekleşmesi halinde TCMB'nin uyguladığı "enflasyon hedeflemesi" uygulamasında başarıdan uzak olduğunu ortaya çıkarmış olacak. Hedefte yüzde 50 oranında bir sapma başarı olarak kabul edilemez.

TCMB açısından iki tercih söz konusu: (1) Bundan böyle enflasyon hedefini daha gerçekçi saptamak, (2) Hedefi kendi etkisi alanında bulunan I endeksi üzerine inşa etmek.

Fitch Türkiye'nin reytingini BBB- ye yükseltti
Geçtiğimiz hafta Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu artırıp artırmayacağı tartışmalarıyla geçti. Piyasa beklentileri görünüm değişikliği veya not artırımı üzerine yoğunlaşmıştı. Notta veya görünümde değişiklik olmayacağını bekleyen pek kimse yoktu. Fitch, bugün yaptığı açıklamayla Türkiye'nin BB+ (durağan) olan kredi notunu BBB-'ye yükselttiğini açıkladı. İlk kez 1990 yılında BBB reytingi almış olan Türkiye 22 yıl sonra ilk durumuna dönmüş oldu. Bu durumda not artırımı bekleyen tahmincilerin beklentileri de doğrulandı.

Not artışının ekonomiye etkileri
Not artışı Türkiye açısından çok önemli bir gelişme. Ekonomi üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkisi olacak. Bunları sıralamaya çalışayım: (1)Türkiye'ye fon girişi artacak çünkü uluslararası piyasada likidite bolluğu olduğu ve küresel sistemde risklerin azalmadığı bir ortamda Türkiye'nin riski azalmış oldu. O nedenle Türkiye yatırımcının tercih ettiği ülke konumuna gelecek. (2) Döviz girişinin artması TL'nin değer kazanmasına yol açacak. Bu gelişme ihracatın düşmesine ithalatın artmasına yol açabilir. Eğer böyle olursa cari açıkla mücadele önemli oranda güç kaybeder. (3) İthalat artarsa ithalden alınan vergiler artar ve bunun bütçe açığına olumlu etkisi olur. (4) Faiz oranları daha da düşer ve TCMB üzerindeki faiz düşürme baskısı iyice artar. (5) Faizler düşeceği için gayrimenkul yatırımı yeniden çekici hale gelir ve fiyatlarda artış oluşabilir. (6) İMKB' önce artış, sonra kar realizasyonları nedeniyle düşüş görülebilir ama genel olarak yön yukarı doğru olur.

Yorumlar

  1. Saygılar Hocam,
    Merkez bankasına faizi düşürmek için baskı olacak.Sizce bundan sonra hükümet seçime bağlı olarak gaza basmak ister mi?Eğer böyle bir durum olursa global riskleri gözardı etmiş olmazmıyız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bundan sonra büyüme ağırlık kazanacak riskler ikinci plana düşecek diye düşünüyorum.

      Sil
  2. Sayın Mahfi Hocam,

    Kredi notumuzun yükseltilmesi sonrasında girecek döviz ile faiz oranlarının daha da düşmesinin nedenini kavrayamadım. Arasındaki ilişkiyi kısaca açıklamanız mümkünse çok mumnun olurum.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz girişi artınca bankaların TL karşılıklarını daha fazla dövizle tutma olanağı yükselecek bunun sonucunda ellerinde kredi olarak verilebilecek daha çok TL kalacak. Borç verilebilir fonlar piyasasında arz artarsa faizler düşer.

      Sil
  3. Değerli Hocam,

    Türkiye enflasyonu ve diğer ülkelerin enflasyon değerleri ile TL'nin diğer kurlar karşısındaki hareketleri arasındaki ilişkiye bir yazınızda yer verebilir misiniz lütfen? Bir de H ve I endekslerine odaklanan ders niteliğinde bir yazı da yazabilirseniz bir çok okuyucunuz için faydalı olacaktır diye düşünüyorum hocam.

    Saygı ve sevgilerimle

    YanıtlaSil
  4. Değerli Hocam,

    teşekkür ediyoruz bu güzel bilgiler için.

    saygılarımla

    YanıtlaSil
  5. güzel bir yazı gerçekten..ancak fitch in not arttırımı piyasalara fon açısından rahatlama getirse de normal vatandaşın uzun dönemde bile iştahını kapatamayacak.Piyasa da ciddi anlamda para sıkıntısı var.dönen çek miktarı,karşılıksız kalan krediler, kartlara yansıyan yoğunluk göstergesi..
    fictch büyük ihtimalle bu not arttırımını bankalara dayanarak gerçekleştirdi ..doğrumu tartışılır.bankalar bir mali sistemde şişmanladıkça halk zayıflar..
    http://zoomlabakalim.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Not değerlendirmeleri 100 dolayında göstergeye bakılarak yapılıyor. O nedenle sadece bankalara bakılarak bu sonuca vardıklarını söylemek pek mümkün değil. Ama bana sorarsanız Türkiye ekonomisinin zirve yaptığı nokta 2007 yılıdır ve o yıl Türkiye'nin notu BBB olmalıydı. Bu, geç kalmış bir değerlendirme. Türkiye'nin durumu 2007'ye göre daha sıkıntılı aslında.

      Sil
  6. Üstad bu sabahki tweetlerinizden birinde "Not artırımıyla TL değer kazanmaya başladı. TCMB üzerinde oluşan "faizi indir" baskısının yerini "dövize müdahale et" baskısı alabilir." uyarısı var. TCMB'nin sitesinde Merkez Bankası Haftalık Vaziyeti'ne baktığımızda, bankanın Şubat ayından bu yana toplamda 5 milyar dolar döviz alımı yaptığını görüyoruz. Yani TCMB döviz kuruna, kamuoyuna açıklama yapmadan müdahale ediyor zaten. Bu rakam bankaların TCMB'de tuttuğu ilave döviz ve altını kapsamıyor, net rezervlerdeki artış tutarı. Bu yazdığım aslında önemli sayılabilecek bir ekonomi haberi çünkü TCMB'nin kamuoyuna bu kadar uzun süre hiçbir açıklama yapmadan döviz alması şeffaflık ilkesine aykırı. İsterseniz merkez bankasını arayın ve bu hususu sorun. Size kesinlikle "yok Mahfi Bey öyle birşey" diyemeyecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merkez bankası zaten yazmış ne kadar dolar alıp almadığını. bir de erdem basçı nin bunu açıklamasına beden gerek duydunuz?
      şeffaflık ilkesi gereği zaten ne alıp sattığını miktarı ile birlikte yazmış.

      Sil
    2. Sanırım buradaki mesele önceden alım ilanı yapılmaması. Ama bunu daha önce duyurdular. İhaleyle alış yapmanın yanı sıra düzensiz olarak da yapabileceklerini bildirdiler.

      Sil
    3. Üstad mesele şu: TCMB'nin döviz alımı yaptığını ancak benim gibi sürekli veri takip eden ve bazı verilere çeşitli hesaplamalarla dolaylı yoldan ulaşan kişiler biliyor. Normalde merkez bankasının her ay açıklama yaparak bunu sade vatandaşa da duyurması gerekir. TCMB şu kadar döviz alıyorum dese değerli TL'den şikayet eden ihracatçı da konuşmaz. Şimdi birçoğu bankanın döviz alımı yaptığını bilmediği için konuşmaya başladı.

      Sil
  7. Ustadim,

    2007 den beri Turkiyeye sicak para girisi surekli oluyor,
    bu donem zarfinda TL surekli deger kazanirken , ihracatimiz da artiyordu,
    gecen yilki Fitch aciklamasindan sonra gecici bir sure icin dovizde yukari dogru bir sicrama oldu ama bu yeni aciklamalar ile doviz tekrar dusmege ve yine TL degerlenmege basladi,
    simdi yine Degerli TL ile ihracat olmaz diyorlar ancak gectigimiz son 5 yilda da TL degerliydi ve ihracat artiyordu,
    burada bir paradox yok mu acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmail Bey, ihracatta mutlak rakamlardan çok dünya ihracatı içindeki payımıza bakmak lazım. 5 yıl önce yani 2007'de ihracatımızın toplam dünya ihracatı içindeki payı %0,8 düzeyindeydi. En son veriler %0,78 düzeyine işaret ediyor. İhracatımız diğer ülkelere kıyasla artmadı. Ki başta demografi olmak üzere birçok avantajımız bulunmasına rağmen. Bizim dış ticaret dengesini asıl bozan yüksek iç talep kaynaklı ithalat oldu.

      Sil
    2. Soru da güzel yanıt da. Benim bir şey eklememe gerek kalmamış. Teşekkürler.

      Sil
  8. borsa açıklamalardan önce yukarı yönlü seyrediyorsa zaten beklentiler satın alınmış demektir.
    beklentiler alınır gerçekler satılır.
    keynes iyi demiş beklenti beklenti diye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilerde yavaş yavaş kar realizasyonları başlar. Tabii 21 Kasım öncesinde Moodys den not artışı gelmezse.

      Sil
  9. Hocam Merhaba,Öncelikle guncel konulari ders gibi en basindan alip gelistirip gunumuz olaylarini neden sonuc iliskisiyle ortaya koymaniz egitim hayatini formullerle teorik bilgilerle gecirmis bizleri son derece aydinlatmaktadir.BUnun icin sonsuz tesekkurler.FİTCH in not artirimi sonrasi ulkeye yAtirim amacli doviz girisi olucak ve tl nin deger kazanmasi sonucu faizler dusucek yorumunda bulundunuz hocam.Ancak degerli olan bir seyiin yani fiyatinin yukselmesi gerekmez mi hocam?Faizlerin artmasi gerekmezmi hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam olarak öyle değil. Yani ülkeye döviz girecek ve TL değer kazanacak ama faizler bu nedenle değil not artırımı sonucu ülke riski düştüğü için düşecek. Yani eskiden daha yüksek faizle gelen yabancı fonlar şimdi daha düşük faize razı olacak. Çünkü ülkenin notunun artmasıyla birlikte riski de düştü. Zaten dikkat ederseniz bu eğilim başladı bile ve bir yandan TL değer kazanırken öte yandan piyasadaki DİBS'lerin gösterge faizi yüzde 7'nin altına indi.
      Ayrıca döviz girişi bankaların TL zorunlu karşılıklar için daha fazla dövizle ödeme yapmasına ve ellerinde daha fazla TL likidite kalmasına yol açıyor. Bu durumda piyasada TL bollaşacağı için faiz düşecek.

      Sil
  10. Üstadım,
    Öncelikle yazılarınızla bizleri aydınlattığınız için teşekkürlerimi sunarım.
    Benim sorum kredi notunun artışıyla beraber, dışarıdaki yatırımcı ülkemize neden doğrudan yatırımı tercih etmiyorda sıcak para girişine neden olan portföy yatırımını yapıyor?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?