Türk Usulü Finansman Çözümleri
Kamu kesimi finansmanı – özel kesim finansmanı
Kamu kesimi, finansmanını vergi
ve vergi dışı gelirlerle karşılar. Kamu kesimi açısından finansman ihtiyacının
çözümünde en önemli gelir kalemi, kamu kesiminin tekelinde bulunan ve
karşılıksız olarak alınan vergidir. Onu kamu kesiminin elinde bulunan kamu
iktisadi teşebbüsü gibi adlarla adlandırılan üretim birimlerinden elde edilen
kârlar ve taşınmazların kiralanmasından sağlanan kira gelirleri, çeşitli
cezalar gibi vergi dışı gelirler izler. Bunlar devletin sürekli gelirleridir.
Bunların yanında bir de bir yıl içinde tahsil edilen ve sonraki yıllarda
tekrarlanmayan vergi dışı gelirler vardır.
Özel kesim, finansmanını karşılamakta
temel olarak satış gelirlerini kullanır. Özel kesimin vergi gibi karşılıksız
bir imkanı yoktur. Satış gelirleri finansman ihtiyacını karşılamaya
yetmediğinde özel kesim finansman açığını tahvil çıkararak, çeşitli banka
kredileri alarak ya da diğer yollarla borçlanarak karşılayacağı gibi hisse
senedi ihracı yoluyla sermayeye dışarıdan katılım sağlayarak da karşılayabilir.
Özel kesimin finansmanını kamu
kesiminin finansman biçiminden ayıran temel fark vergidir. Kamu kesiminde
finansmanın büyük bölümü vergi yoluyla karşılıksız olarak elde edilirken özel
kesimde finansmanında karşılıksız bir kaynak yoktur. Ya borçlanılarak faiz
ödenir ya da hisse satılarak sermayeden pay verilir.
Bu karmaşık görünümü toparlayacak
olursak şöyle bir özet tablo yapabiliriz:
İç finansman
|
Dış finansman
|
|
Kamu kesimi
|
(1)Karşılıksız gelirler (vergi)
(2)Karşılıklı gelirler (kira
gelirleri, KİT kârları, cezalar vb)
(3) Borçlanma
(4) Bir seferlik gelirler
(özelleştirme vb)
|
(1) Borçlanma
(2) Hibe, yardım vb
|
Özel kesim
|
(1)Faaliyet gelirleri
(2) Faaliyet dışı gelirler
(3)Borçlanma
(4)Sermaye artırımı
(5)Hisse satışı
|
(1) Borçlanma
|
Türkiye’nin kamu açığını finanse etme açısından yaşadığı model değişimi
Eskiden kamu finansman açığını
karşılamak için borçlanmaya başvurulurdu. Bazen de af yasaları çıkarılır elde
edilen gelirler açığın kapatılmasında kullanılırdı. Özelleştirme gibi gelirler
yüksek miktarlar tutmazdı. Son on yılda kamu finansmanında ortaya çıkan
açıkları bir sefere özgü, bir anlamda geçici gelirlerle karşılamak süreklilik
kazandı. O kadar süreklilik kazandı ki bunların neredeyse bir seferlik olup
olmadığı konusu bile karışmaya başladı.
Bu bir seferlik gelirlerin iç
finansman açısından en bilinen örnekleri olarak özelleştirme gelirleri, kamu
kesimine ait taşınmazların satış gelirleri, ceza afları yoluyla sağlanan
gelirler, çeşitli aflar veya paraya çevirmeler ile sağlanan gelirler (2B
uygulaması, bedelli askerlik vb) sayılabilir. Bunlara ek olarak kamu kesiminin
dış finansmanı orta - uzun vadeli bir borçlanma modeliyle sürdürüldüğü için
geçmişteki kısa vadeli borçlanmaya göre daha sağlıklı bir görünüme girdi.
Özel kesim eski modeli uygulamaya devam ediyor
Türkiye’nin son on yılı özel
kesim finansman açıklarının karşılanması açısından geçmişe göre fazla bir
değişiklik sergilemedi. Sıcak para bu finansmanın temel kaynağını oluşturuyor. Sıcak
para ülkeye kısa vadeyle gelen, risk gördüğünde geri giden yabancı kaynaklar
için kullanılan bir deyim. Kimilerine göre doğrudan yabancı sermaye formu
altında gelip de bir işletmeyi satın almak ya da sıfırdan kurmakta kullanılan
paralar dışındaki yabancı kaynakların tümü sıcak para sayılıyor. Bu durumda
tahvil, bono, mevduat gibi faiz elde etmeye yönelik yabancı kaynak girişleri
kadar hisse senedi satın almak üzere gelen yabancı kaynak girişleri de sıcak
para sayılıyor. Kimileri ise bunlardan yalnızca kısa vadeli olarak gelenleri
sıcak para olarak kabul ediyor. Aslında bu sınıflandırma karışık bir konu çünkü
örneğin satın alınan tahvil ya da açılan mevduat hesabı ne kadar uzun vadeli
olursa olsun istendiği zaman faizinden vazgeçip bozdurmak ve almak mümkün
olabiliyor.
Özel kesim finansman açıklarının
finansmanında dış borçlanma:
Grafik özel kesimin finansman
açıklarını karşılamada başvurduğu dış borçlanmada kısa vadeli borçların
miktarının orta – uzun vadeli borçlara oranla arttığını gösteriyor.
Kazanılan zamanı iyi değerlendirmek gerekir
Kamu kesimi açısından bir
seferlik gelirler, uygulanabildiği sürece kamu kesimine sistemi reforme etme
zamanını kazandırır. Bu süre içinde bu reformlar yapılırsa ekonominin geleceği
çok daha sağlıklı hale gelir. Aksi halde gün gelip bir seferlik gelir elde
imkanı tükendiğinde yeniden eski borçlanma sarmalına düşülebilir.
Özel kesim açısından da bu
kazanılan zamanı iyi değerlendirmek maliyet unsurlarını sürekli gözden geçirmek
ve yeni teknolojileri uygulamak gerekir. Kısa vadeli dış borçlanmayı artırarak
gidilecek yol fazla uzun değildir. Gün gelir borçlanmada sıkıntıya düşersek
finansman sorunları çıkar karşımıza.
hocam kamu kesiminin yapması gereken reformların maliyetinden bahseder misiniz?
YanıtlaSilsağlıklı ve mutlu nice yıllara.
teşekkürler hocam elinize sağlık.
Bilinen en önemli maliyeti siyasal iktidara getireceği oy kaybıdır.
Silİyi yıllar
Hocam elinize sağlık yine güzel bir yazı olmuş bizlere farklı bakış açılarından bakmamızı öğretiyorsunuz.benim sorum Türkiye tasarruf larından daha fazla yatırım yaptığında dış kaynak olarak doğrudan yabancı yatırımları kullanması gerekir değil mi?hocam bir de bunu şu şekilde ifade etsem aynı kapıyaıkmış olur mu;türkiye cari açık verdiğinden dolayı tasarruflarıda bu cari açığı kapatacak kadar yüksek olmadığı için dışarıdan tasarruf ithal etmesi yani doğrudan sermaye yatırımı,portföy yatırımı v.s çekmesi gerekir ki açığını kapatabilsin.hocam bu iki cümlede aynı kapıya çıkıyor değil mi?cevabınız için teşekkür eder 2013 yılında da yeni yazılarınızda bizleri aydınlatırsanız umarım.
YanıtlaSilAynen. Ne yazıık ki yeterince yabancı sermaye çekemediğimiz için açığın ömnemli bölümünü borçla ve potföy yatırımıyla kapatabiliyoruz.
SilHocam cari açığı kapatırken doğrudan sermaye ,portföy yatırımları yetmez ise dış borçlanma ile İhtiyacımız olan finansmanı sağlamaya çalışıyoruz.peki bu dış borç için belirli faiz ödememiz gerekmektedir bu faizin tutarı cari işlemler dengesinin alt kalemlerinde gösteriliyor değil mi?kısacası dışarıdan finansman için borçlandığımızda cari açığın artmasının sebebi bu borç için faiz ödemek ve bununda cari işlemler dengesinin alt kalemi olan faiz kaleminde gösterilmesi mi?
YanıtlaSilFaiz giderleri yukarıda gelir gider hesabı içinde yer alıyor. Faiz ödemesi cari açığı artırıyor bunun kapğatılma şeklini de yeni tasarruf ithali olarak finansman hesabında görüyoruz.
Silmutlu bir yıl dileğiyle hocam.umarım yeni yılda da yazılarınız ile bizimle olursunuz. hocam aklıma takılan bir soru var bu konuyla ilgili; bazı gelirlerin tek seferlik olduğundan bahsetmissiz ancak bunların bazılarının süreklilik kazana bileceginden bahsetmissiz, hocam acaba özelleştirmeler bizim için artık sürekli gelir gibi algılanmiyor mu? ve bu bizim için ileri ki dönemde sorun olusturmaz mi? ilginiz için çok teşekkür ederim.sağlıklı bir yil olması dileğiyle.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilBirkaç yıllığına sürekli gibi görünse de gün gelip özelleştirecek şeyler biter. Ve eğer finansman sorununu çözemezseniz bu bizim için çok sıkıntı yaratır.
Hocam yeni yilinizi kutlarim.
YanıtlaSilSorum vergi reformu ile ilgili olacak maliye bakanimizin acikladigi maddelere baktigimizda sizin benzetmenizdeki kafes icindeki kazlari daha fazla yolmak yerine kafes disindan olanlari sisteme nasil kazandirabiliriz gelismis ulkeler bu surecte nasil hareket ettiler model alarak uygulamamiz cok mu zor olur?
Teşekkürler, iyi yıllar.
SilKayıt dışının üzerine gitmek gerekiyor. Ayrıca vergi muafiyet ve istisnalarını minimuma indirmek lazım.
Hocam MALİ UÇURUM ile ilgili bir yazı yazar mısınız?
YanıtlaSilDaha önce kısaca söz etmiştim.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilKamu finansmanında bir seferlik gelirlerin sağlandığı kaynaklar giderek tükendiğinde ya da artık özelleştirmenin "hoş" karşılanmayacağı noktada, kamusal finansman için devlet borç verilebilir fonlar piyasalarına yöneldiğinde özel kesim ne derecede dışlanır? Özel kesim giderek dışardan borçlandığı için 198o lerdeki gibi bir dışlama sorunuyla karşılaşma ihtimali ne olabilir?
İyi yıllar dilerim, teşekkürler.
Özelleştirme ve diğer bir seferlik gelirlerin sonuna geldiğimizde bu sorunla tekrar karşılaşabiliriz. Tabii o zamana kadar hala gerekli vergi düzenlemelerini yapıp kayıt dışının üzerine gitmemişsek.
SilHocam yabancılara yapılan satışlar (özelleştirme) bir zaman sonra (kar transferleri yoluyla) tersine akımı hızlandıracak.
YanıtlaSilSelamlarımla
Yine de anapara burada kalacağı için faiz transferinden iyidir.
SilHocam,
YanıtlaSilYeni yılın ilk dakikalarında,2013 yılının size ve ülkemize,sağlık,mutluluk ve başarılar getirmesini temenni ediyorum.Eski yılı yine güzel ve anlamlı bir yazı ile noktaladınız.Kaleminize sağlık.Valla yazılarınızı okudukça kendimi 1 üniversite daha bitirmiş gibi hissediyorum.
Türkiye'nin dış borcu 323 mia $.Bunun 111 mia $'ı kamu ve TCMB'na ait.212 mia $'ı ise özel sektöre ait.Özel sektör borçlarının 100 mia $'ı finansal kesime ,112 mia $'ı ise reel kesime ait.Kamunun ve finansal kesimin dış borçlarında sorun yok.
Reel kesimin dış borcunda da bir sorun görünmüyor.Çünkü bu borçlar nakit karşılıklı.Bunun için reel kesimin dış borçlarını çevirmesinde sorun yaşanmıyor.
Saygılarımla.
Çok teşekkürler, size de iyi yıllar.
SilŞimdilik durum belirttiğiniz çerçevede görünüyor. Ülkenin ekonomisi iyi olarak algılandığı sürece sorun olmaz.
Dış borçlulukta borç stokundan ziyade likidite durumu önemlidir. Yani asıl gösterge hazır döviz varlıklarının kısa vadeli döviz yükümlülüklerine oranıdır. 2007 yılında bu oran 3.7 iken en son verilere göre 1.7'ye inmiş durumda. Mahfi Hocam'ın da birçok kez belirttiği gibi 2007 Türkiye'nin "zirve" yılıydı. Döviz likiditesi anlamında da 2007 zirve yılımızdı. O tarihten bu yana sürekli kötüleşiyor.
SilTümüyle haklısınız.
SilÜstad, ABD'de Senato'nun tasarısı Temsilciler Meclisinden geçerse 450 bin dolar ve üzeri gelir edenlerin vergileri artıyor. Piyasa bu habere "olumlu" tepki verdi ancak ABD'de özel sektör istihdamının 3'te 2'si yılda 450 bin dolar ve üzeri gelir elde edenlerin sahibi veya yönetici ortağı olduğu işletmeler tarafından sağlanıyor. Şimdi, artan vergiler bu işletmelerin sahiplerinin veya yöneticilerinin yatırım ve ek istihdam planlarını olumsuz etkilemez mi? Olumsuz etkilerse bu da büyümeyi düşürmez mi? Ayrıca söz konusu vergi artışlarından elde edilecek ilave hasılat vergi uzmanlarının hesaplarına göre en fazla 600-650 milyar dolar oluyor. O zaman 350-400 milyar dolarlık harcama kesintisi yapılması gerekiyor ki 984 milyar dolarlık tasarruf paketi tamam olabilsin. Ancak asıl problem borçlanma tavanı gibi. Eğer federal hükümet 3-4 ay borçlanma yapamazsa, Kongre istediği kadar vergi indirimi yapsın, Amerikan ekonomisi %99 resesyona girer.
YanıtlaSilAşağı yukarı benzer endişeyi ben de taşıyorum.
SilHocam merhabalar.Özel kesimin borç yükünün içerideki çetin rekabetten kaynaklandığını düşünüyorum çünkü birçok sektörde kar marjları düştü böyle olunca oluşan finansman açığı dışarıdan borçlanarak kapatılmak istendi.Bunun yerine tamamen fiyat odaklı değil de daha yenilikçi ya da başka yaklaşımlarla rekabet edilse daha iyi olmaz mı? Dışarıdan borçlanarak işleri daha ne kadar götürebiliriz ? 2013 çokta kolay olacağa benzemiyor sanki.
YanıtlaSilEvet sorunlarımızın önemlilerinden birisi bu. Şimdi faizde yeni bir vergi yükü geliyor. Bu tasarrufları daha da düşürecek. Yani dış borçlanmayı artıracak.
SilHocam faizdeki vergi yükü ile ilgili bgenel bir bilgi verebilirminisin? Hiç değilse şimdilik bilmemiz gereken bir yorum gibi ?
YanıtlaSilFaiz geliri elde edildiği anda % 15 stopajla vergileniyor. Şimdi beyana tabi hale getirecekler. % 35'e kadar çıkacak vergi oranı. Anaparanın da bankada yattığı ve dolayısıyla enflasyon kadar değer kaybına uğradığını düşünürseniz aslında reel getiri negatife dönüyor. Bu blogda yayınlanmış olan Faiz Dersi yazımda bu hesabı anlattım.
SilHocam Türkiye'nin gerekli yatırımları yapabilmesi için tasarrufları az olduğundan bunu dış finansmana ihtiyaç duyarak doğrudan yatırımlarla, portföy yatırımlarıyla o da olmassa yani diğer ülkelerde kendi ekonomilerindeki sıkıntıdan dolayı bizim ülkeye yatırımlarını getiremesse tek çaremiz dış borç almak kalıyor kısacası Türkiye yatırımlara kaynaklık eden tasarruflarını artırmassa diğer ülkelerden yatırım gelmedikçe gerekli büyümeyi yakalamayan ekonomi konumuna düşecek.bu yüzden büyümede dışa bağımlı olduğumuz gibi , buna önlem alınmazsa yani tasarruflarını artırarak cari açığın finansmanını kendi ekonomisinden temin edemesse cari açığın finasmanındada dışarıya bağımlılığımız sürecektir.hocam tasarruf ile cari açığın arasındaki bağıntıyı bu şekilde izah etsem yanılmış olurmuyum?bu ikisi arasında gözden kaçırdığım bir ayrıntı var mı ? İzah ederseniz sevinirim.cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.
YanıtlaSilYatırım-iç tasarruf açığında asıl nokta üretkenlik ve rekabetçilikte. Ben vatandaş olarak tasarruf ettiğim ve daha az tükettiğim zaman ülke içinde bir başkasının gelirini ve dolayısıyla tasarrufunu azaltmamalıyım. Mesela daha az tükettiğimiz zaman yerli üreticinin satışları ve üretimi azalıyorsa bunu dış satış yoluyla telafi edebilmeli (rekabetçilik). Yada tüketim azalınca ithalatçının karı ve tasarrufu azalıyorsa, bu gelir kaybını başka bir faaliyetle kapatabilmeli veyahut iç talebe bağımlı iş kollarında çalışan biri işsiz kalırsa ihracata yönelik bir iş kolunda iş bulabilmeli (üretkenlik). Tasarruflarını artıranlar daha az tüketerek başkalarının gelirini ve tasarrufunu azaltacaksa cari dengemizde hiçbir değişiklik olmaz. Belli bir büyüme oranı hedefleniyorsa salt tasarruf artışıyla cari açık azalmaz, bunun yanında üretkenlik ve rekabetçilikte de artış lazım.
SilTürkiye'nin dışa bağımlılığı yalnızca üretimde, teknolojide vb değil tasarrufta da geçerli. İhracat yapabilmemiz için ciddi ithalat yapmamız gerekiyor, onun için tasarruflarımız yeterli değil. O nedenle tasarruf ithal ediyoruz.
SilHocam daha evvelde kamu giderlerinin gelirden fazla olması dönüp cari açığı artıracağını aralarında bir kısır döngü olduğunu ama Türkiye için olayın bunun tersi yönde geliştiğini yani cari açığın artması bütçe açığını azalttığını söylemiştiniz.benim sorum bunların finasmanıyla ilgil: kamu yada özel sektör açık verdiğinde bunun finansmanının iç yada dış piyasadan borçlanma şeklinde olacağını belirtmiştiniz.örneğin kamunun giderleri gelirini aştığında bunu dış piyasadan döviz olarak borçlandığında bunu ülkede döviz piyasasında bozdurup borçlarını bu şekilde mi ödemektedir? Eğer böyleyse gelen döviz bolluk yaratıp kurun düşmesinde rol oynamayacak mıdır?hocam ayrıca özel kesimin dengesi s-I şeklinde özetlendiğine göre onunda finansmanı dışarıdan gelen doğrudan yatırım ve de porföy yatırımıdır değil mi?
YanıtlaSilHazine döviz cinsi borçlandığı zaman bu dövizle genelde dış borç anapara taksit-faizlerini öder veya döviz çıkışı gerektiren birtakım yatırımlara harcar. Fazlasını ise TCMB'de tutar. TCMB'de tutulan dövizi satmak yada satmamak merkez bankasının kontrolündedir.
SilS-I büyüklüğünde "I"ya kamu yatırımları da dahil. Buna özel kesim dengesi diyemeyiz.
I = S + (T-G) + (M-X) eşitliğine göre yatırımın iç tasarrufları aşan kısmını dış tasarruflarla finanse ediyoruz demektir. Dış tasarruflar da ülkeye doğrudan yatırım, portföy yatırımları ve krediler şeklinde geliyor.
Benim yorum yapmama gerek kalmamış. Soruya da yanıta da teşekkürler.
Silorta gelir tuzağı adlı yazınızda okumuştum bireysel emeklilik sisteminin tasarruflar alakasını açıklarsanız sevinirim.birde Türkiye'nin tasarruflarını artırmada önemli rol oynayan faizlerin şu anda oranları ne şeklindedir? Siz bunu Türkiye'nin büyümesi açısından düşük mü yada yüksek mi buluyorsunuz?
YanıtlaSilBireysel emeklilik sistemi insanların tasarruf ederek bu sisteme yatırmasını sağladığı için tasarrufları artırıcı rol oynuyor.
SilMevduat faiz oranları şu anda bankalarda % 7 dolayında, enflasyon % 6 dolayında. Bu durumda reel faiz yüzde 1 dolayında çıkıyor. Bu oran yerli tasarrufçu için düşük. Oysa yabancının ülkesinde enflasyon % 2 olduğu için onun eline geçen reel faiz % 5 dolayında. Yani aynı faiz farklı enflasyon oranları nedeniyle yerlinin aleyhine sonuç veriyor.
Hocam yukarıda sorulan sorulara ve cevaplarımıza baktığımda şöyle bir sonuca varsam yanılmış olurmuyum;Türkiye katma değeri yüksek olan ürünler alıp katma değeri düşük olan ürünler sattığından sürekli cari açık vermektedir fakat ithal ettiği ürünler tüketime dayalı değilde daha çok üretime dayalı ürünler olduğundan bu açık ekonomimize büyüme ile katkı sağlamaktadır.türkiye bu ithal ettiği ürünleri peşin almak zorunda olduğundan ve de tasarrufları ithal edilen mallar tutarında olmadığından bu miktarı ekonomimize kar sağlamak ve faiz kazanmak için gelen sıcak paradan,doğrudan yatırımlardan sağlıyor bu şekilde de cari açığın finasmanı da belli olmuş oluyor.eğer Türkiye bes ile tasarruflarını artıran bir ekonomi konumunda olursa ithal edeceği mallar için ekonomisine kaynak girişini eli kolu bağlı bir şekilde bekleyeceğine kendi tasarruflarını kullanıp dışarıya muhtaç olmadan kendi işini kendi halledecek.hocam bir de dış ticaret dengemiz açık verdiğinde bu borcu sanki diğer ekonomilere sonradan ödüyormuşuz gibi doğrudan yatırımlarla porföy yatırımlarıyla açık kapatıldı deniyor.hocam bu sonradan değilde önce ekonomimize kaynak girişi oluyor sonra bu kaynaklarla ithal edeceğimiz malları alıyoruz değil mi? Hocam yanlışım varsa düzeltin lütfen verdiğiniz bilgilerden dolayı size teşekkürlerimi sunuyorum.
YanıtlaSilDoğru bir özet bu. Yalnız BES'e fazla ağırlık vermişsiniz. BES tek başına tasarruf açığını kapatacak güçte bir enstrüman değil.
SilHocam şunumda netleştirirsek sevinirim;dış ticaret açığı verildiğinde bunu sanki sonradan gelen dış kaynaklarla ödeniyor izlenimi doğdu halbuki ki önce ithaledeceğimiz malları yabancı dış kaynaklarla başvurarak alıyoruz, önce açığı verip bunu sonradan dış kaynaklarla kapatmıyoruz değil mi hocam ?bunuda netleştirirseniz sevinirim.
SilDiyelim ki ülke olarak ilk kez dışarıdan mal alıyoruz ve 100 USD'lik kredili mal aldık. Sonra bundan 150 dolarlık mal yapıp yarısını içeride yarısını dışarıda tükettik. Bu durumda dışarıdan 75 dolar kazandık. İçeriden de 75x1.8 = 135 TL kazandık. Dışarıya olan borcumuzu ödemek için faiziyle birlikte örneğin 80 doları ödedik. Bu durumda cari açığı önce mi vermiş oluruz sonra mı? Peşin parayla alırsanız farklıdır kredili alırsanız farklı.
Silteşekkür ederim hocam
SilMahfi bey yazılarınız teşekkürler.Mahfi bey benim anlamadığım şey etrafıma baktığımda ithal edilen malların çokluğu göze çarpmaktadir.örneğin Araba,elektronik aletler,kumaş,ev kredileri ve birçok ara madde sayabilirim.Şimdi İzninizle bu kadar maddeyi dışardan ithal eden ve milyar dolar cari açık veren ekonomi nasıl iyi gözükmektedlr? Bu bir halunsinasyonmu yoksa makyaj mı ! İnsan şaşırıyor.Fakat ben ekonomist değilim berkide ben halüsinasyon görüyorumdur diye düşünmediğimde olmuyor değil? şimdi ben sermayesi olmayan devamlı dışardan kaynakla büyüyen bir şirket,devlet veya kişi olsun bu para geri dönmesi gerektiğinde acaba iyi,makyajıli görünüm ne olacak merak ediyorum.cevaplarsanız sevinirim.teşekkürler
YanıtlaSilBirkaç konu iç içerir burada. Örneğin ithal ettiğimiz arabaların birçok parçası burada yapılıyor. Diyelim ki Mercedeslerin % 15 i burada yapılıyor. Mercedes arabaların bir bölümü Türkiyee geliyor çok daha büyük bölümü başka ülkelere gidiyor.
Sil