Ekonomi Politikasının Başlıca Amaçları, Araçları ve Olası Sonuçları


Ekonomi politikasının başlıca amaçları, bunlara ulaşmakta kullanılabilecek araçlar ve bu uygulamaların olası sonuçlarını aşağıdaki tabloda özetlemeye çalışıyorum.

Amaç
Uygulanacak politika araçları
Olası sonuçlar
Büyümeyi hızlandırmak
Gevşek para politikası (faizlerin düşürülmesi, zorunlu karşılıkların indirilmesi, likiditeyi bollaştıracak APİ uygulaması.)
Gevşek maliye politikası (Kamu harcamalarının artırılması, vergilerin düşürülmesi, teşviklerin artırılması.)
Faizlerde düşüş, kredilerde artış, yatırım artışı ve / veya kapasite kullanımında artış, üretim artışı, istihdam artışı (işsizlik düşüşü) ithalat artışı (başta enerji ithalatı olmak üzere), cari açıkta artış, bütçe açığında artış.
Enflasyonla mücadele etmek
Sıkı para politikası (faizlerin artırılması, zorunlu karşılıkların artırılması, yerli paranın değerli tutulması.)
Sıkı maliye politikası (harcamaların kısıtlanması, vergilerin artırılması, bütçe disiplininin yükseltilmesi.)  
Faiz artışı, talepte düşüş, kredilerde düşüş, ithalatın düşüşü, cari açığın düşüşü, bütçede faiz giderlerinin artışı, faiz dışı giderlerin düşüşü (hangisi daha büyükse bütçe açığı ona göre biçimlenir.)
İşsizlikle mücadele etmek
Gevşek para politikası (faizlerin düşürülmesi, zorunlu karşılıkların indirilmesi, likiditeyi bollaştıracak APİ uygulaması.)
Gevşek maliye politikası (Kamu harcamalarının artırılması, vergilerin düşürülmesi, teşviklerin artırılması.)
Kamu harcamalarında artış, vergi indirimleri ve / veya teşviklerde artış, büyümenin teşviki, istihdam artışı, talep artışı, enflasyonist baskılarda artış.
Cari
açığı düşürmek
Sıkı para politikası (zorunlu karşılıkların artırılması, yerli paranın değer kaybetmesi)
Destekleyici maliye politikası önlemleri (ithal ikamesi uygulaması, ihracat teşvikleri)
Tarife dışı engeller uygulaması
İhracat artışı, ithalat düşüşü, kredilerde düşüş, yatırımlarda düşüş, üretimde düşüş ve / veya arzın talepteki artışı karşılayamaması, büyümenin düşüşü.
Bütçe
açığını düşürmek
Sıkı maliye politikası (harcamaların kısıtlanması, vergilerin artırılması, bütçe disiplininin yükseltilmesi.) 
Kamu harcamalarının düşüşü, vergi gelirlerinin artışı, kamu borçlanmasının düşüşü.
Gelir dağılımını düzeltmek
Maliye politikası önlemleri (Vergilerle ilgili düzenlemeler)
Dolaysız vergilerin artışı, vergi denetiminin yaygınlaştırılması, kayıt dışı işlemlerle mücadele.
Kamu kesimi
borç yükünü azaltmak
Sıkı maliye politikası (harcamaların kısıtlanması, vergilerin artırılması, bütçe disiplininin yükseltilmesi.)
Destekleyici para politikası önlemleri (faizlerin düşmesi için çaba)
Kamu borç yükünün düşüşü, faizlerde düşüş, özel kesimin piyasadan dışlanması olgusunun tersine dönmesi, özel kesim borçlanmasının artması.

Not: Bu uygulamaların hepsinin burada sunulduğu gibi yürütülmesi gerekli değildir. Burada yer verilen sonuçlar olası sonuçlardır. Uygulama farklılığına, ekonomik yapının farklılığına ve beklentilerin farklılığına göre farklı sonuçlar çıkması söz konusu olabilir.

Yorumlar

  1. Turkıyedekı gercek pragmatık ıktısatcıların sahısınız harıka bır yazı harıka bır ozet tablo.Gunlerdır kendımce bu tur bır tablo cıkarmaya calısıyordum.Ne dıyelım buyuksun Mahfı Abı.Abuzıttın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam uzun zamandır bu tür özet arıodum ekonomi politikaları ile ilgili Allah duamı kabul etti. Çok çok faydalı bi yazı her zamanki gibi elerinize sağlık.

      Sil
    2. Bi de hocam bunun ingilizcesini nasıl bulabiliriz acaba?

      Sil
    3. Gerçekten çok güzel bir özet olmuş.Fikrinize sağlık.

      Sil
  2. Mahfi Bey Merhaba,

    Ülkemizin 2023 hedeflerini (500 mlr $ X, ilk 10 ekonomi arasına girmek vs.) düşündüğümüz zaman, ithalata bağımlı ihracat yapımızın devam edeceğini söyleyebilir miyiz? Ayrıca yeni teşvik sistemini bu noktada nereye oturtmalıyız?

    Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İthalata bağımlı ihracat ve büyüme yapımız şimdilik devam ediyor. Yeni teşvik sistemi bu ilişkiyi koparmayı hedefliyor. Ne kadar başarılı olacağını önümüzdeki iki yıl içinde görmeye başlarız diye tahmin ediyorum.

      Sil
    2. Üstad, Türkiye'de ihracatın yaklaşık yarısı yabancı sermayeli, yabancıların ortak olduğu firmalar tarafından yapılıyor. ve bu firmaların uluslar arası tedarik zincirleri var. yani belli malları belli ülkelerden tedarik ediyorlar, son derece karmaşık yöntemlerle belirledikleri transfer fiyatlaması modelleri var. bu firmaların dış ülkelerden değil de Türkiye'den, ülke içinden alım yapmaları çok zor çünkü hem maliyet anlamında bu ülkelerin seviyesine gelmemiz zahmetli hem de diğer ülke tedarikçileriyle oldukça uzun vadeli kontratlar söz konusu.

      Sil
    3. Hocam burada izninizle ufak bir ekleme yapmak istiyorum.

      Turkiye'de maalesef, ihracatın ithalata bağımlı yapıldığı ifadesini pejoratif manada kullanıyoruz. Halbuki ihraç icin ithalat yapmak bir ekonomi icin arzulanan bir sey olmalı. Bu yapıdaki ekonomi katma değer yaratabilen ve bunu pazarlayabilen bir yapı sergiliyor. En yalın haliyle ham madde ithal edip bunu işleyip satan bir model diye düşünebiliriz.

      Ancak ülkemizin yapısına baktığımızda ihrac icin değil uretim icin ithalata bagımlı olduğumuzu görüyoruz. Diğer bir ifade ile ithal ettiklerimizle ihrac icin değil genel uretim yapıyoruz. Üretilenlerden bir kısmı da haliyle ihraç ediliyor bu nedenle NX''te surekli (-) veriyoruz. Sanıyorum bu jargon bir değişiklik yapsak daha iyi olacak çünkü ben bu haliyle yanıltıcı bir imaj veriyor.
      Bilmem katılır mısınız?

      Teşekkür ve Saygılarımı sunarım.

      Sil
  3. Büyümeyi hızlandırmanın olası sonuçlarına enflasyonda artışı da ekleyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekleyebiliriz. Ne var ki her büyüme artışı enflasyon artışıyla sonuçlanmayabiliyor.

      Sil
  4. Teşekürler Mahfi Bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, MB para arzını artırınca faiz düşer tabi bunda dolaylı para politikası araçlarını kullanır( OMO, RRR, discount rate vb.) faiz düşünce net capital outflow olur, kur yükselir,TL düşer, ihracat artar ancak ithalatın düşmesi gerekmez mi? AD artar, outpur artar, unemployment düşer böylece philips curve etkisi enflasyon artar!

      Sil
  5. Hocam çok güzel bir yazı.elinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. hocam öncelikle emeğiniz için teşekkürler.. hocam enflasyonla mücadele için yerli paranın değerli tutulması (kurda düşüş)bir yandan ithal girdi maliyetlerini azaltarak üfe de azalışa yol açarken diğer taraftan ithalatı arttırıp ihracatı azalarak cari açık üzerinde arttırıcı bir etki doğurmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. enflasyonla mücadele için faiz artırılıyor ve yerli paranın değer kazanması isteniyorsa, büyük ihtimalle öncesinde bir kur şoku olmuş, bu şok enflasyonu tetiklemiş ve otoriteler harekete geçmek zorunda kalmıştır. otoriteler böyle şoklar olmadan harekete geçmekte genelde gönülsüz olurlar (Türkiye'nin 2011'in ikinci yarısında yaşadığı gibi) faizlerin artırılmasıyla birlikte döviz kuru "overshooting" durumundan daha aşağıda ancak eskiye kıyasla daha yukarıda bir yerde dengeye gelir. faizlerin artırılmasıyla iç talep ve ithalat azalırken, ihracat ise kur etkisiyle eski duruma kıyasla artar. yani bizim bu aralar tecrübe ettiğimiz gibi. fakat büyüme de bir hayli yavaşlar.

      Sil
    2. Ekonomi politikasındaki amaçların hemen hepsi birbiriyle çelişir.

      Sil
  7. hocam öncelikle emeğiniz için teşekkürler.. hocam enflasyonla mücadele için yerli paranın değerli tutulması (kurda düşüş)bir yandan ithal girdi maliyetlerini azaltarak üfe de azalışa yol açarken diğer taraftan ithalatı arttırıp ihracatı azalarak cari açık üzerinde arttırıcı bir etki doğurmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki bütün hedefleri aynı anda gerçekleştirmenin pek imkanı yok.

      Sil
    2. Sn.Ustad cidden ellerinizle sağlık.Ancak hatam varsa lütfen düzeltin.
      Cari açığın kapanması için uygulanacak daraitici para politikası döviz kurundaki değişim sonucu ithalatın artmasına sebebiyet vermez mi? Teşekkürler.

      Sil
  8. Amerikan hükümeti ve FED "Büyümeyi hızlandırmak" kutusunda belirttiğiniz herşeyi yapmalarına rağmen bir türlü büyüme hızlanmadı. bundan dolayı Obama'nın 3 üst düzey ekonomi danışmanı istifa etti. Bernanke de seneye göreve devam etmek istemediğini açıkladı. ABD'nin verilerini tablo halinde özetlersek:
    2007-2012 3.çeyrek arası dönemde ortalama büyüme hızı %0.5 oldu
    2007 sonunda %4.25 düzeyinde bulunan faiz %0-0.25 aralığına çekildi
    M2 para arzı 2007 sonunda 7.5 Trilyon dolardı, 5 yılda 10.5 Trilyon dolara çıktı
    2007 sonunda 24.6 trilyon dolar olan hane halkı ve finans dışı firma borcu 2012 3. çeyrek itibarıyla sadece 400 milyar dolar arttı ve 25 trilyon dolara yükseldi.
    2007 sonunda %15.9 olan Yatırım/GDP oranı %13.2'ye geriledi.
    kapasite kullanımı %81.3'ten %79'a düştü
    resmi işsizlik oranı %5'ten %7.8'e yükseldi
    İthalat/GDP oranı ilginç bir şekilde değişmedi ve %17.2 olarak gerçekleşti.
    cari açık %4.4'ten %2.7'ye geriledi.
    en büyük bozulma bütçe ve kamu borç yükü tarafında oldu. %3.4 olan bütçe açığı %8.6'ya fırladı. bu dönemde federal hükümet borç stoku 7.2 Trilyon dolar arttı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine de ABD'de eksi büyümeden artıya geçilmesi önemli. O ülkelerde büyüme hızlanıp da zaten yüzde 5'e 6'ya çıkmaz.

      Sil
    2. bu "artı" büyüme istatistiki bir büyüme. civilian employment/population oranı %62,7'den %58,6'a geriledi.

      Sil
  9. Hocam merhaba,
    Cari açığı düşürmek kısmında sıkı para politikasından bahsetmişsiniz. Kredi genişleme hızını yavaşlatmak için elbette zorunlu karşılıklar arttırılmalıdır; fakat sıkı para politikası ile ulusal paranın değerini düşürmek pek de mümkün değildir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkı para politikası faizlerin yükselmesine yol açabilir bu da yabancı para girişini artırabilir ve sonuçta TL değer kaybedebilir.

      Sil
    2. Hocam, ülkeye döviz girişi (döviz bolluğu) yerli paranın değerini arttırmaz mı?

      Sil
    3. kredi hacmindeki aşırı artış, bunun tetiklediği iç talep ve ithalat artışı, döviz ve para piyasasındaki dengesizlik, dışa açık ve dalgalı kur rejimi uygulayan bir ülkede kur şoku yaşanmadan otoritelerin pek dikkatini çekmez. böyle bir durumda otoriteler, sıkı para politikasıyla hem iç talebi ve ithalatı frenlerler, hem de döviz kurunu şokun zirve noktasından aşağı çekerek enflasyon baskısını da hafifletirler. dolayısıyla sıkı para politikası sayesinde iç ve dış talep dengelenmiş olur.

      Sil
    4. hocam bu dedikoducu aaamete cevap vermeyin işi gücü dedikodu yapmaktır bunun

      Sil
    5. Ulkeye doviz giriyor tl deger kaybediyor. emin misiniz? Adiniz mahfi egilmez olmasa dalga gecerdim de acaba benim bilmedigim bisey mi var.

      Sil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Hocam ülkede yabancı para bollaşırsa veri döviz talebi koşulunda dövizin fiyatı düşer ve TL değerlenmez mi?
    Bu da ithalatı nispeten ucuzlatır, ihraç mallarının fiyatını arttırır ve net ihracat iyice düşer. dış ticaret açığı ve cari açığın derinleşmesine sebep olur. 2010 ve 2011 yıllarında Türkiye'de yaşanmış olduğu gibi bir senaryo karşımıza çıkar. Tabi o dönemde TCMB sıkı para politikası uygulamamıştı yanlış hatırlamıyorsam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buradaki sonuçlar olası sonuçları gösteriyor. Hepsinin bir arada aynı yönde olması gerekmiyor. Öyle olsaydı zaten bir kaç politika aracıyla bütün sistemi değiştirmek ve yönlendirmek mümkün olabilirdi.

      Sil
  12. Hocam merhaba,
    Yıldız Akkaya ve Refet S. Gürkaynak'ın yazdığı "Cari açık, bütçe dengesi,finansal istikrar ve para politikası: Heyecanlı bir dönemin izi" makalede, Türkiye'deki cari açığın kaynağı olarak bankaların ve hane halkının borçlanması değil, yoğun ama dağılımı belli olmayan özel sektör borçlanması olduğunu söylüyor. Bunun da ciddi bir risk taşıdığını belirtiyor Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Yazılarınızı severek okuyoruz, iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Özel kesimin borçlanması üretim amaçlıdır. Hane halkının borçlanması ise tüketim amaçlı. Eğer hanehalkı borçlanarak ve tasarruflarını kullanarak tüketimini yani talebi artırmasaydı özel kesim de üretimi artırmak için daha fazla borçlanmak zorunda kalmazdı. Yani ikisi tavuk yumurta ilişkisine benziyor.

      Sil
    2. Mesele özel sektörün, hane halkının veya bankaların borçlarının artması değil, mesele üretkenlik ve rekabetçilik. Örneğin Almanya 2001 yılından bu yana her yıl cari fazla veriyor. bugün Almanya'da 2001 yılına kıyasla hem devletin, hem özel sektör borçlarının GDP'ye oranı arttı, fakat Almanya hiçbir yıl cari açık vermedi. Alman ekonomisi üretken, verimli ve rekabetçi bir ekonomi olduğu için malını içeride ve dışarıda satabiliyor. bir Alman daha az tasarruf ederek veya borçlanarak daha fazla tüketim yapmaya karar verdiği zaman kaliteli olduğu için genellikle Alman malını tercih ediyor. veya bir Alman firması karından tasarruf etmeyerek ve borçlanarak yatırım yapmaya karar verdiği zaman yine kaliteli olduğu için başka bir Alman firmasının ürettiği makineyi/yatırım malını alıyor. sadece kendi vatandaşına değil dışarıya da satıyor. böylece birinin tüketimi/yatırımı diğerinin tasarrufu olduğu için yüksek tasarruf düzeyini koruyabiliyorlar ve cari açık vermiyorlar.

      Sil
    3. kredi riskinin ölçülmesi ve buna dair tedbirlerin alınması cari açık versin vermesin tüm ekonomiler için önemlidir.

      Sil
  13. Bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum. Ekonomi politikasında amaçlar ve o amaçlara ulaşmak için kullanılan araçlarla mutlaka beklenen sonuçlara ulaşılması gerekmez. Bazen umulmadık sonuçlar ortaya çıkabilir. Eğer birden fazla hedef seçimi söz konusuysa ya da bir arada uygulanması doğru görünen bazı politikalar farklı sonuçlara yol açmışsa o zamana hedeflere varılması mümkün olmayabilir.
    Ekonomi politikası uygulanırken yapılacak en doğru iş ekonominin en çok ihtiyaç duyduğu hedefi belirleyip ekonomi politikası araçlarını o hedef için seferber etmektir. Sonra öteki hedeflere yönelinebilinir. Örneğin Türkiye ekonomisi açısından hem cari açığı düşürüp hem de hızlı büyümeye ulaşmak bugünkü koşullarla pek mümkün değildir. Bu durumda hedef cari açığı düşürmekse büyümeden fedakarlık etmek gerekecektir.
    Ekonomi bir alternatif maliyetler bilimidir.

    YanıtlaSil
  14. çok güzel yazı emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  15. Cok tesekkurler Hocam. Uygun gorurseniz bu tabloya baska bir amac ve arac eklemek istiyorum. Son donemde, ozellikle gelismekte olan ulkelerdeki kriz merkez bankasinin finansal istikrari korumadaki hayati rolunu ortaya koymasiyla beraber, makro ihtiyati (macroprudential) politika dedigimiz politikalar hem dunyada hem de Turkiye'de sikca uygulanmaya baslanmistir. Bu politikalarin amaci temelde finansal istikrari korumak ve finansal gelismelerin ekonomiye risk olusturmalarini onlemek olarak tanimlanabilir. Makro ihtiyati politika araclari arasinda ulkemizde 2010 senesinde uygulamaya konulan zorunlu karisliklar oranları,kredi/değer oranı, aktif risk ağırlıkları, genel provizyonlar ve likidite politikası, sayilabilir.

    Sevgiler, iyi calismalar,

    Filiz Unsal

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bizim sistemin yıllardır uyguladığı macroprudential şeyler şunlar:
      1.döviz kurunu belirli bir bantta tutmak, eğer tutulamazsa faizleri artırmak. (tabi 2008-2009 tarzı emtia fiyatlarının çakıldığı istisnai durumlar hariç)
      2.vergi/prim afları, özelleştirmeler, istisnai gelirler ve altın ihracatı gibi projelerle şapkadan sıkı sık tavşan çıkarmak
      bu saydığınız araçların hepsi 2010 yılından önce de vardı, şimdi de var ama etkileri çok sınırlı. TCMB Ekim 2011'den itibaren görece sıkı para politikasına yönelmese cari açık düşüş trendine girer miydi? mümkün değil. Ekim 2011'den önceki 6 ayda İMKB repo piyasası faizi ortalama %6.5'ti, Ekim 2011'den sonraki 6 ayda ise ortalama %10 oldu. bence muazzam bir faiz artışı.
      inşallah brüt döviz rezervlerine odaklanan yarı profesyonel yabancının gözünü boyamaya yönelik ROK mekanizmasının foyası ortaya çıkmadan daha adam akıllı birşeyler yaparlar.
      tabi bu arada faydalı bulduğum icraatlar da var. mesela ihracatçıya TL cinsi reeskont kredisi kullandırarak geri ödemeyi döviz cinsi almak ve net döviz rezervlerini artırmak güzel bir uygulama.

      Sil
    2. Sizin yorumunuzu biraz alakasiz buldum. Makro ihtiyati politikalar finansal istikrari saglama politikalaridir ve bu amaca hizmet icin gelistirilen araclarla hizmet verirler. Sizin bahsettikleriniz (1 ve 2) buyuk bir kismi bu kategoriye girmekten cok uzak.

      Tanimi geregi, makro ihtiyati politikanin amaci cari acigi degistirmek degildir. Elbette diger tum politika araclari gibi, kendi amacinin disindaki makroekonomik degisimleri etkileyebilir, cari acik da bunlardir biridir.

      Kaldi ki ben burada Merkez Bankasi'nin uyguladigi makro ihtiyati politikalarla cari acigi dusurdugunu savunmamistim.

      Sil
    3. bizim merkez bankası için "finansal istikrar" = "dolarizasyonun kontrolü" olduğundan yazdıklarım alakasız gibi görünebilir. ama Türkiye burası, deve gibi hiçbir tarafı doğru değil ki bu doğru olsun. emin olun bizim merkez bankasının finansal istikrardan tek anladığı DTH/M3 oranının (Türkiye'deki dolarizasyon tanımıyla uluslar arası literatürdeki dolarizasyon tanımı biraz farklıdır) öngördüğü aralığın altına veya üstüne çıkmaması, başka hiçbir şey değil çünkü TCMB'nin en büyük kabusu dolarizasyonun hortlamasıdır. o nedenle döviz kuru, döviz girişleri, cari denge, kredi hacmi, TL arzı, rezervler, mali disiplin vb. tüm veriler bununla alakalıdır.

      Sil
    4. Filiz hanım,
      Bu tabloya finansal istikrar ve makro ihtiyati politikaları eklemenin gerekliliği konusunda haklısınız. Her ne kadar başlıca sözünü kullanmış olsam da dünyada yaygınlaşan finansal istikrar amacı ve makro ihtiyati politika araçları bunu da bir ekonomi politikası amacı ve aracı olarak eklemeyi gerektiriyor.
      İleride bu tabloyu yazı halinde bir kez daha yazmayı düşünüyorum.

      Sil
  16. sayın hocam.Sizce hükümet bu alternatiflerden hangisini kullanmak için uğraşıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hükümetler tek bir politika uygular: "kicking the can down the road"

      Sil
    2. 2012'ye kadar büyüme öncelikli idi, 2012'de cari açığı düşürmek önceliği aldı. 2013 için henüz belirgin bir tercih görünmese de cari açığı fazla büyütmeden büyümek öncelikli gibi görünüyor.

      Sil
    3. Merhaba,
      Sunmuş olduğunuz harika ekonomi matrisi ışığında Türkiye'nin son on yıl (veya kriz sonrası) maliye ve para politikalarını incelediğimde; size sormak isteğim bir kaç soru bulunmakta; cevaplar iseniz mutlu olurum...
      1- Türkiye'nin son yılında önceliği enflasyon ile mücadele midir yoksa büyümeyi hızlandırmak mıdır? Muhakkak daha önce belirttiğiniz gibi ekonomi karaşık bir fonksiyon olduğu için bu mekanizmaları birbirinden ayırmak zor olsa da TCMB hangi mekanizmayı önceliklendirmiştir ?
      2-Yine Türkiye'nin son on yılı incelendiğinde, belirttiğiniz gibi büyeme hedefli bir maliye ve para politikası uygulandığı farz edildiğinde; (Matriste belirtildiği üzere,gevşek para politikası- düşük faiz, krediye teşvik, tüketim çılgınlığı) enflasyon ile mücadele araçları arasında yer alan yerli paranın değerinin yükselmesi (ucuz döviz, yüksek reel faiz) dış konjüktürden kaynaklanan bir sonuç mudur? (Yüksek reel faiz, küresel kriz ve küresel likidite bolluğu)
      TCMB bankasının bu süreçte bir mekanizması mevcut mudur? Yani kısaca belirtmek istediğim
      Enflasyon ile mücadeleyi küresel piyasalar bizim için yapmışlardır? Sadece duygsal sebepler için :)
      Teşekkür ederim

      Sil
  17. Çok güzel ve açıklayıcı hap bilgi olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hap deyince aklıma Başbakan'ın 12 Eylül 2010 anayasa değişiklik paketi için "hap gibi. bi yutumluk" demesi geldi.

      Sil
    2. Teşekkürler. Ama hap gibi bilgilerin daima bazı eksiklikleri olur. O nedenle bu tablo sadece bir ilişkiler tablosu olarak alınmalı, herşeyin yanıtı olarak kabul edilmemeli.

      Sil
  18. Hocam kamu kesiminin borç yükünü azaltması için faizleri düşürme çabası faiz giderleri düşürmeden dolayımı kaynaklanmaktadır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. borç yüküyle kastedilen borç stoku/GSYH oranı ise 3 kriter önemli: büyüme, reel faiz ve faiz dışı fazla. büyüme ve faiz dışı fazla ne kadar fazla olursa, reel faiz ne kadar az olursa borç o derece sürüdürülebilir hale geliyor.

      Sil
  19. Hocam önceki yazılarınızda merkez bankasının rezervleri gelen sıcak paranın da etkisiyle 120milyar $ a ulaştığını söylemiştiniz. Acaba şu anda merkez bankasının rezervlerinde değil de işleme konu olan dövizlerin ne kadar olduğunu parasal bir büyüklük olarak bilebilirmiyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 120 milyar dolarlık TCMB rezervinin 100 milyar doları döviz rezervidir (gerisi altın.) Bankalarda da aşağı yukarı 115 milyar dolar döviz mevduatı var.

      Sil
    2. 115 milyar dolarlık döviz mevduatının 52 milyar dolarlık karşılığı merkez bankasında tutuluyor. toplam döviz varlıklarını hesaplarken netleştirme yapmak lazım.

      Sil
  20. Hocam Türkiye her sene potansiyel büyüme oranı olan %6 ile büyüse yine de cari açık verir mi? Ayrıca hocam Türkiye cari açığı dayalı büyüme yapısından kurtulup talebe dayalı büyüme yapısına geçmesini savunurmusunuz? Bunun sakıncası olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye potansiyel büyüme oranıyla büyürse de cari açık verir ama bu açık daha düşük olur. Cari açık verme nedenimiz yatırımlarımızın tasarruflarımızı aşmasından dolayıdır. Cari açıktan kurtulmanın iki yolu var: (1) Yatırımları azaltmak, (2) Tasarrufları artırmak. İlki bizim gibi gelişme yolunda bir ekonomi için uygun değil. İkincisi faiz fobisinden kurtulmayı gerektiriyor.

      Sil
    2. birey olarak daha az tüketip tasarruflarımı artırırken başkalarının gelirini ve tasarrufunu azaltmamak kaydıyla tabi.

      Sil
  21. Sayın hocam Türkiye nin tasarruflarının arttığını düşünürsek sonuçta yine ülkemize döviz girmesi gerekmiyor mu bu tasarrufların kullanılıp dövize dönüşerek ithalatta kullanmak için ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin tasarrufları artmıyor, azalıyor. Üç türlü döviz girişi var: (1) Satılan mal veya hizmetin karşılığı olarak giren döviz (2)Finansman ihtiyacı için giren döviz (borç, kredi vb.)(3) Para kazanmak için yatırım amaçlı gelen döviz. Tasarruflarımız artarsa 2. nedenle giren dövize ihtiyaç kalmaz çünkü ülkeye zaten cari açığının üzerinde döviz giriyor.

      Sil
  22. Hocam sorabileceğim en mantıklı başlık buydu iyiki yazmışsınız bu yazıyı :)
    Maliye Politikası sınavında bir sorunun cevabının yanlış olduğunu düşündüm ve hocama bu düşüncemi taşıdım; ama o düşüncesinde ısrar etti ben de düşüncem de ısrar ettim. Ve hatta sizin yazılarınızdan örneklerle ispatlamaya çalıştım. Size sormak gibi bir imkanın olması çok güzel ve soruyorum:
    Maliye Politikasının amaçları içinde ''ekonomik büyüme ve kalkınma var mıdır yok mudur?''

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konular çok tartışmalı. Eskiden ekonomi politikası bütününün amaçları arasında hepsi yer alırdı (büyüme, enflasyonla mücadele, istikrar, bütçeyi dengeleme vb.) Zaman içinde Para politikası ayrıştı ve yalnızca fiyat istikrarına odaklandı. Öteki konular ise maliye politikasına kaldı. Son dönemde bu iki politikaya bir de makro ihtiyati politikalar eklendi. Onun da belirli bir amacı var: Finansal istikrarı sağlamak. Küresel krizden sonra Fed, para politikasını fiyat istikrarından öteye taşıyarak yeniden kapsamlı hale getirdi.
      Özetle şunu söylemek istiyorum. Bu politikaların hangi amaca hizmet etmek üzere kullanılacağı tümüyle tercihlere ve çizilen programlara bağlıdır. Eğer maliye politikasını büyüme amaçlı kullanmak isterseniz vergi teşvikleriyle, kamu harcamalarıyla ve hatta borçlanma politikasıyla büyüme amaçlı olarak kullanabilirsiniz.

      Sil
    2. ben bu konuda Thatcher gibi düşünüyorum: maliye politikasının amacı fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve ekonomik gelişmeye KÖSTEK olmamaktır.

      Sil
  23. Merhaba Sayın Hocam,

    Yıl sonu ve yılbaşı ekonomik tahminlerin siyasi analizden yoksun yapıldığını görüyorum. Şu an Amerika'da yaşamaktayım. Buradaki tahminler hep yurtdışını ve siyasi konjonktürü baz alarak yapılıyor. Siyasilerimizin 2013'le ilgili bu kadar iyimser olmalarına şaşırıyorum. Ortadoğu ateş içindeyken, Amerika ve Avrupa resesyon içindeyken %4 %5 gibi büyüme rakamlarını nasıl elde edebiliriz? Geçenlerde bir proje üstünde çalışıyordum, çok basit istatistiki yöntemlerle Türkiye'nin büyümesini Dünya büyümesi ve petrol fiyatlarıyla tahmin edebiliyoruz. Her iki kalem de 2013 için çok sağlıklı gözükmüyor.

    Bir noktada, küçük açık bir ekonomi olarak Türkiye'nin ekonomi politikasının çok fark yaratamayacağını düşünüyorum. Bu durumda siyasilerimizin biraz daha dürüst davranıp her başarıyı üstlenmemeleri ve her krizde de sorumluluk kabul etmemeleri gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca %2 civarındaki bir büyüme Türkiye için resesyon anlamına geldiğini düşünüyorum. Buna da yumuşak iniş denmesi çok iyimser.

    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım. 2013 tahminlerim o nedenle iyimser değil.

      Sil
    2. siyasetçinin büyüme hedefi, emlak satıcısının pazarlık payı bırakmasına benziyor. hani adam 150 milyara satmak istediği ev için 160 milyar fiyat koyar, 10 milyar pazarlık payı bırakır o hesap. aslında herkes adamın evi 150 milyara satmak istediğini bilir. o nedenle siyasetçi %4-5 değil de %2-3 gibi büyüme hedefi koysa çoğu ekonomist bu %2-3'ü ıskonto edecektir.

      Sil
    3. Siyasetçi % 4- 5 hedef koyar ama gönlünden geçen % 6 - 7'dir. O bakımdan emlak satıcısına pek benzemezler.

      Sil
  24. Hocam ellerinize sağlık çok güzel bir konu işlemişsiniz. Mali Uzman Yardımcılığı mülakatında, 16 aralık tarihinde işlediğiniz Orta Gelir Tuzağı ve Türkiye ile ilgili bir soruyla karşılaştım sayenizde doğru cevapladım. Sonuçlar açıklandı mülakatı başarıyla geçmişim. Çok teşekkür ederim. Zevkle yazılarınızı takip ediyorum.

    YanıtlaSil
  25. Hocam keynesyen politikalarını toplam talebe dayalı yaptığından ekonominin büyümesini talebe dayandırmaktaydı.toplam talepte. Toplam arzı aşınca yani talebe dayalı büyüme olunca enflasyon oluşmaktaydı. Benim sorum bir ekonominin enflasyona sebeb olmadan büyümesi nasıl gerçekleşmektedir ? Yani toplam talebi artırarak büyümenin haricinde nasıl gerçekleşmektedir? Yani kısacası illa büyümemiz için enflasyona mı katlanmak zorundayız ? Hocam bunu biraz açarsanız sevinirim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer büyüme ihracat kökenli, yani dış talebe bağlı büyüme olabilirse o zaman enflasyon yaratmadan gerçekleşebilir. Kriz haleri hariç tabii. Kriz hallerinde enflasyon doğmadan talep artış ve büyüme artışı olabiliyor.

      Sil
    2. ABD'de 1873-1896 arası dönemde fiyatlar genel seviyesi kümülatif olarak %30 düşmesine rağmen, reel GNP (gayrisafi milli hasıla) %138 artmıştır (yıllık ortalama büyüme %3.8) o dönemi incelemenizi tavsiye ederim.

      Sil
    3. 1873 - 1896 arası dönem Uzun Depresyon (The Long Depression) adı verilen kapitalizmin en önemli üç krizinden ilkinin yaşandığı dönemdir.

      Sil
    4. Hocam, "The Statistical History of the United States, from Colonial Times to the Present" adlı kitapta bu döneme ilişkin büyüme ve tüketici fiyat endeksi verileri var. tüketici fiyat endeksi 36'dan 25'e gerilemiş, reel GNP 100 iken 238, kişi başı reel gelir ise 100 iken 150 olmuş. 1873-1896 arasında Amerikada işler iyi gibiymiş. kriz daha çok Avrupa'yı vurmuş.

      Sil
  26. Hocam ödemeler bilançosu açığı deyince cari açığı mı anlamalıyım? Ayrıca ödemeler bilançosu muhasebe denkliği taşıdığından dolayı nasıl açık oluyor? Açıklarsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "ödemeler bilançosu açığı" diye bir kavram yok tabi. ya cari açık var yada cari fazla var. sermaye hesabı ve rezerv hesabı, cari açığa veya fazlaya denk gelmiyorsa net hata noksan kalemi devreye girerek muhasebesel denkliği sağlıyor.

      Sil
    2. Yanıt durumu açıklıyor. Ödemeler dengesi daima denktir ve bu denkliği yani açığın kapanmasını rezervler kapatır. Rezerv değişimi eksi ise rezervler artmış yani finansman fazlalığı rezerve gitmiş, rezerv değişimi artı ise rezervlerden kullanım gerçekleşmiş ve denge sağlanmış olur.

      Sil
  27. Hocam yukarıdaki soruya paralel olarak kafamda netleştiremediğim bir yer var ; cari açık finanse edildi deyince şunumu anlamalıyım; biz ithalatımızı dışarıdan gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı, portföy yatırımı o da olmassa dış borç alarak yapmaktayız. Hocam yanılmıyorsak bu sene 240milyar $ ithalat yaptık bu ithalatı yapabilmemiz içinde bunun finansmanında daha demin saydığım yollardan temin ettik. Sonuçta ortaya çıkan cari açık finanse edildi diyince bir kısmı ihracat gelirinden kalanı da ekonomiye gelen ödünç paralardan yapıldı şeklinde anlasam yanlış olur mu? Hocam eksik veya yanlış bir yer varsa düzeltirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu yazıma bir göz atarsanız resmi net olarak göreceksiniz: http://www.mahfiegilmez.com/2012/03/guncellenmis-cari-ack-ve-finansman.html

      Sil
  28. Hocam tasarrufların artması neden cari açığı azalmasına katkı sağlıyor? Bir türlü bağdaştıramadım sonuçta tasarruflarımız artsada dışarıya bağımlılığınızdan kurtulamadığımız müddetçe aynı girdileri ara malları ithal ettikçe cari açığımız nasıl azalacak? Hocam sizden ricam şu soruyu aydınlatırsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonominin genel dengesi şöyle
      (S-I)+(T-G)=(X-M)
      İlk parantez tasarruf yatırım açığını, ikincisi bütçe açığını eşitliğin solundaki de cari açığı gösteriyor.
      Tasarruflar artarsa (yani ilk parantezdeki S artarsa) (X-M) düşer.

      Sil
  29. Hocam, MB para arzını artırınca faiz düşer tabi bunda dolaylı para politikası araçlarını kullanır( OMO, RRR, discount rate vb.) faiz düşünce net capital outflow olur, kur yükselir,TL düşer, ihracat artar ancak ithalatın düşmesi gerekmez mi? AD artar, outpur artar, unemployment düşer böylece philips curve etkisi enflasyon artar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dedikleriniz normal koşullarda işlemesi beklenen mekanizma. Kriz ortamında, hele küresel kriz varsa bu mekanizma böyle tahmin edildiği mükemmelikte işlemeyebiliyor.

      Sil
  30. Anlıyorum hocam! çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  31. Hocam enflasyonla mücadelede sıkı para politikası uygulamak gerektiğini ve yerli paranın değerli tutulması yazmışsınız ve sonucunda ithalatın düşmesini söylemişsiniz. Fakat bizim paramızın değerini arttırdığımızda bizim mallarımız yabancılara göre pahalı olacağı için ihracatın azalması ve yabancı para tl den değersiz olduğu için ithalatın artmasını beklemez miyiz? teşekkürler şimdiden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonuçta ekonomi politikasının amaçları ve araçları arasında mutlaka çelişkiler çıkacaktır. Enflasyonla mücadele eğer birincil tercihse ve bunun cari açığı biraz artırması gerekiyorsa bu sonuca katlanmak gerekir.

      Sil
    2. Yani teorik olarak TL’nin değerlenmesi ithalatı artırırken ihracatı düşürür. Fakat pratikte başka etkenler sonucunda ithalatın düştüğünü mü söylemek istiyorsunuz hocam? Cevabınız evetse burada ithalatın düşmesine sebep olan araç hangisi ?

      Sil
  32. hocam siz ekonomi bakani olsaniz bu amac ve arclardan hagiperini kullanirdiniz

    YanıtlaSil
  33. kamu ekonomisi araç ve amaçlarını yazabilir miyiz bunları ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!