Döviz Yoksa Ne Olur?


Burada yazdığım yazılara gelen yorumlar ve sorular içinde ne kadar yanıtlamaya çalışsam da bir türlü anlaşılamadığını düşündüğüm bir konu var: Döviz ihtiyacımız olduğuna ve dışarıdan mal alırsak ödemeyi dövizle yapacağımıza göre nasıl oluyor da iç tasarrufları artırırsak cari açığımız kapanıyor?

Döviz kuru dalgalı kur rejiminde piyasada belirleniyor. Merkez bankaları biraz karışsa da bu karışım sadece dalgalanmayı önlemeye yönelik. Dolayısıyla bir ülkenin elindeki döviz, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyorsa o zaman kur değişecek demektir. Diyelim ki 1 USD = 1,8 TL iken yeterli döviz bulunamıyorsa o zaman kur değişecek, örneğin 1 USD = 1,9 TL olacaktır. Bu durumda kur (yani döviz fiyatı) yükseldiği için ithalat pahalı hale gelecek ve ithalat miktarı düşecek, buna karşılık ihracat karşılığı elde edilecek TL artacak demektir.

Yurt dışından ithalat yapacak olan bir şirketin elinde yeterli döviz yoksa o ithalatı yapamaz diye düşünmek yanlıştır. Şirketin TL’si veya bankada hesabı varsa dövizle ödeme talimatını bankaya verecek, ödemeyi banka yapacak, karşılığı TL’yi şirketten alacaktır. Eğer ülkede genel olarak döviz eksikliği varsa o zaman yukarıdaki mekanizma çalışacak döviz kuru yükselecek, ithal edilecek mal pahalı hale gelecek ve bu şirket ithalatının bir bölümünden vazgeçecektir.

Türkiye’ye döviz girişi birçok nedenle olur: İhracat gelirleri, turizm gelirleri, yurtdışındaki işçilerin yolladığı dövizler, yurtdışındaki yatırımlardan elde edilen faiz, temettü, kâr gelirleri, yurtdışına sunulan taşımacılık, sigortacılık vb gibi hizmetlerden elde edilen dövizler, yabancıların Türkiye’de yapacakları yatırımlar için getirdikleri dövizler, hisse senedi almak için borsaya yapılan portföy yatırımları için gelen dövizler, bankalara mevduat olarak yatırılmak üzere getirilen dövizler ya da faiz geliri elde etmek amacıyla tahvil ve bono satın almak üzere getirilen dövizler gibi. Bu şekilde gelen dövizlerin yabancı sermaye yatırımı, portföy yatırımı veya borç (mevduat) şeklinde gelenleri finansman kalemidir. Bu dövizlerin bir bölümü döviz olarak saklanır bir bölümü TL’ye çevrilir. Türkiye bir yandan yüksek borsa getirisi ya da yüksek kâr bir yandan da yüksek faiz elde edilmeye uygun bir ülke olduğu için genellikle ülkeye giren döviz miktarı çıkan döviz miktarından fazla olur. Bu durumda ülkenin eğer risklerinde bir artış olmayacaksa döviz sıkıntısı da pek olmayacak demektir.  

Eğer bir ülkenin iç tasarrufları yatırımlarını karşılamaya yetmiyorsa o zaman iki gelişmeden birisi (ya da parça parça ikisi birden) yaşanır: Ya yatırımlar iç tasarrufların düzeyine kadar düşer ya da iç tasarrufların yetmediği yatırımları yapabilmek için dışarıdan tasarruf ithal edilir. Türkiye’de 2012 yılında yatırımların GSYH’ya oranı yaklaşık % 20, tasarrufların GSYH’ya oranı ise yaklaşık % 14 dolayındadır. Bu durumda Türkiye 2012 yılında, GSYH’sının % 6’sı dolayında bir tasarruf açığı vermiş demektir. Yatırımlar kısılmadığına göre bu miktar dışarıdan ithal edilmiş demektir. Bu da zaten bizim cari açığımızı oluşturur. Bu tasarruflar yukarıda anlattığım gibi yabancı sermaye yatırımı, portföy yatırımı, mevduat, borç vb şeklinde ithal edilmiştir. Bunlar faiz ya da benzer bir getiri (kâr, temettü, değer artışı) elde etmek için gelmiştir.

Eğer bir ülkenin ithalatını yapacak kadar döviz geliri yoksa o zaman o ülkede faizler yükselecek, artan faizden yararlanmak için döviz girişi olacak demektir. Döviz girişi arttıkça TL değerlenir ve bu kez ithalat (TL cinsinden) ucuzlayacağı için ithalat artar.

İç tasarrufların artması yatırımlar için gerekli tasarrufun içeriden sağlanması için gereklidir. Yoksa dövizin girişi faize, kura, yatırımların getirisine bağlıdır. İç tasarruflar yükselirse Türkiye yapacağı yatırımların gereği olan kaynakları dışarıdan değil içeriden karşılar.  

Özetle şunu söylememiz gerekiyor. Döviz de bir maldır. Her mal gibi onun da fiyatı vardır. Bir ülkeye döviz girişini kurun istikrarı, faiz düzeyi ve ülkenin risk durumu belirler. Eğer kur istikrarlı faiz düzeyi dünya faiz düzeyinin üzerinde ve ekonomideki riskler düşükse o ülkeye ihtiyacının ötesinde döviz girer. Bu durum bu saydığım üçlüden herhangi birinde bozulma ortaya çıktığında değişmeye başlar. 

Yorumlar

  1. Hocam yine bir mahfi eğilmez klasiklerinden olmuş herhalde hocam bu bloğunuz 3 sene daha devam ederse ( inşallah daha uzun yıllar devam eder) kendime yazılar üniversitesinden mezun olmuş olurum herhalde . çok aydınlatıcı ve gelen soruları karşılayıcı bir yazı olmuş teşekkürler.
    Doğkan Aygün

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah. Teşekkürler.

      Sil
    2. Yani hocam ülkede ihracatın artması,üretimin artması , ithalatın azalması için döviz kurunun yüksek olmasımı gerekiyor.aksi halde yüksek faizle kur düşer ama bu sefer ithalat patlar

      Sil
  2. Hocam ülkemizde vergiler çok ağır vergi reformu ve vergi ile alaklı görüşlerinizi de merakla bekliyoruz. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  3. DOVİZ OLMAZSA 1995 1999 daki gibi doviz kredi almak için abd ve imf nin kıçında gezeriz :D aaaa unutmadan bide arap şeyhleri var oda yeni moda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O döviz olmazsa değil döviz olmadığı halde varmış gibi yaşamaya kalkarsak olacak olan şey.

      Sil
    2. Gelinen noktadaki sonuç Merkez Bankasının eksi döviz rezervi.

      Sil
  4. Hocam iç tasarrufları nasıl arttirabiliriz? Ya da şöyle sorayim: sizce Türkiyede tasarruf fazlasi verebileceğimiz günler görebilecek miyiz? Merkez bankasinin uygulamaya çaliştiği yuksek kur düşuk faiz politikasi bunu tek başina sağlayabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam kur yüksek değil TL normal değerinden yüksek asıl, Mahfi hocamız değinmişti blogda..

      Sil
    2. bizim merkez bankasının yüksek kur istediğini hiç sanmıyorum. isteseydi Ağustos 2011 ile Şubat 2012 arası 19 milyar dolar satmazdı. Türkiye'de enflasyonu yönetmenin reçetesi bellidir: döviz kurunu, bazen faiz politikasıyla bazen de kredi hacmini kontrol ederek baskılamak.

      Sil
    3. Eskiden yüksek faiz düşük kur politikası vardı şimdi düşük faiz düşük kur politikası var. Bu işler başlangıçta avantaj sağlar gibi görünür.

      Sil
  5. faizler 0.50 puan daha düştü bu kadar düşüşü ben beklemiyordum hocam siz ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. düştüde bu düşüşün ne sanayiciye nede vatandaşa katkısı var bankalar MB sından %5,50 le borçlanıyo vatandaşa %20 ile sanayiye %10 üstü ile veriyo KAPİTALİZMİN VAMPİRCE SOYGUNU
      HHEEEE devlet nie müdahale etmiyo derseniz bu ülkenin en büyük banka patronu devlet oldugu için

      Sil
    2. haklısınız tasarruflar enflasyon karşısında eriyor birikimlerimiz yok oluyor kazananlar belli kaybeden biziz küçük tasarruf sahipleri

      Sil
    3. Tasarruf açığı olan bir ülkede faiz, enflasyondan düşükse o ülkede sorun çıkabilir.

      Sil
    4. Değerli hocam, ne demek istediğinizi tam olarak anlayamadım. Biraz açabilir misiniz. Teşekkür ederim

      Sil
    5. Yani tasarruflar dışarı kaçabilir ya da anlamsız alanlara kayarak ekonomide yanlış tahsisler yaratır.

      Sil
    6. Mahfi bey'in satir arasi ne demek istedigini soyliyim.
      TL 2 liranin ustune dogru yolculuga hazirlaniyor.
      Asaf Savas bey, Kadir Dikbas pozitif ortami bozmamak icin acik yazmasalar bile devaluasyonun artik kacinilmaz oldugu gorusunde.
      Yabanci yatirim pozisyonlari GSMHnin neredeyse %50sine geldi.

      Sil
  6. Hocam TCMB nin bu faiz ve ROK kararları ile ilgili hükümetin baskısına dayanamadı diyebilir miyiz ya da altında farklı sebepler de yatıyor olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam olarak öyle olmasa da o baskının da etkisi var diye düşünüyorum.

      Sil
    2. Bence digitsl ortamda bireylerin ipotekli olarak birbirlerine kredi vermelerini saglayan bi sirket kurulursa. Bankalar akillarini baslarina toplar belki.
      Yavuz

      Sil
  7. Sayın Şimşek "OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü yüzde 34, Türkiye'de yüzde 27,4. Yani vergi yükü en düşük ülkeler arasındayız" diye açıklamada bulunmuş. Benim düşüncem OECD üye ülkelerin çoğunun kişi başına düşen geliri bizim ülkemizden yüksek olduğu haliyle onların vergi oranları bize göre yüksek olması bu sonucu doğurduğunu anlıyorum sizce yanlış mı yorumluyorum ve sizin düşünceleriniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oran olarak bakınca sizin dediğinize katılmak mümkün olmuyor. Miktar olarak ele alsak sizin dediğiniz doğru olurdu. Bizdeki sorun dolaysız vergilerin istisnalar, muafiyetler, kayıp ve kaçaklar nedeniyle doğru tahsil edilememesi ve o nedenle de ağırlığın adaletsiz vergiler olan dolaylı vergilere verilmesi ve düşük gelirlilerin aleyhine çalışan bir sisteme dönüşmesidir.

      Sil
  8. Merhabalar hocam yazınız için minnettarım

    Bu ülkelerin rezervlerini toplu olarak belli bir yerden bakabileceğimiz bir site var mıdır ayrıca bu rezervlerinin ne kadarı altın vs öğrenebilir miyiz ? teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  9. hocam konuyla alakası olmayan bir şey soracağım şimdi merkez bankası faizleri iyice düşürdü ancak bankaların tüketici kredisi faiz oranları daha yıllık %12 neden böyle bir şey yapıyorlar ya da ileriki zamanlarda bu düşer mi? bir de bankalar yurt dşından düşük faizli borç alıyor yüksek faizle tüketiciye veriyorlar acaba aralarında kartelleşme olmuş mudur? cevabınız için teşekkür ederim şimdiden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstiklal Caddesinde mağazası olanlar da ucuza satamıyor. Yani herşey bir maliyet işi. Çok sayıda çalışan var, işyeri kiraları var, bir sürü maliyet var. Ayrıca devletin aldığı vergiler var.

      Sil
  10. hocam bu konuyla direk bir ilgisi yok ama özellikle altın fiyatlarının bu kadar dip yapmasının nedenleri nasıl yorumluyorsunuz. Bu konu üzerine çeşitli haber ve bilgiler dolaşıyor ama okuyucu olarak bilgi kirliliğiden çekiniyorum. İlginiz için şimdiden çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dünya altın talebinin %56'sı Çin-Hindistan-Rusya üçlüsüne ait olduğuna göre son günlerde yaşanan düşüşün bu 3 devletin onayı olmadan gerçekleşebilmesi pek mümkün görünmüyor. muhtemelen uluslar arası boyutu olan bir olay. ABD'de borç tavanı konusunda uzun vadeli, makul ve inandırıcı bir plan üzerinde anlaşılamayacak muhtemelen. dolayısıyla ABD'nin kredi notunun tekrar düşürülmesi hiç uzak ihtimal değil. böyle bir şoka karşı önceden bir tampon oluşturulmak istenebilir çünkü yeni bir borç tavanı krizi altına olan talebin çok artması demek.

      Sil
    2. Altın son yıllarda spekülasyona daha da açık bir hal aldı. 600 USD'den 1900 USD'ye hangi spekülasyonlarla çıktıysa şimdi de benzer spekülasyonlarla iniyor.

      Sil
    3. WGC'nin bununla ilgili bir çalışması var. altın piyasasında vadeli işlemler olmasaydı, yani fiyat tamamen fiziksel metal arz-talebine göre oluşsaydı fiyatlardaki oynaklık alt-üst bantlarda 200 dolar kadar azalıyormuş. yani fiyat Lehman battığında en fazla 850 dolara inerdi, 2011'de ise en fazla 1720 dolara çıkardı. 200 dolar da dünya genelindeki işlem hacmini düşündüğümüzde önemli bir rakam.

      Sil
  11. Hocam biz burada bankaya tl cinsinden para ödediğimizde oda ithalatı yaptığımız ülkeye döviz gönderiyor,nakit olarak olmasada hesabına borç yada alacak düşürerek. Peki bu her seferinde sonuna kadar hesaba borç yada alacak yazarak gitmiyordur herhalde , bankalar diğer ülkedeki aracı bankayla ne zaman hesaplaşıyor? Bu hesaplaşma nakit olarak diğer ülkedeki bankaya mı gönderiliyor? açık pozisyonun bunula alaksı varmıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankalar birbirlerinin muhabiridir zaten dolayısıyla çoğu alacak borç yazarak gidiyor ve belirli süreler sonunda hesaplaşıyorlar. Eğer sonuçta nakit gönderilecek bir şey varsa o da gönderiliyor.
      Açık pozisyon döviz gelirinden fazla döviz borcu olması haline deniyor.

      Sil
  12. Hocam, yazılarınız her zaman ki gibi öğretici hatirlatici pekiştirici. Seçmeli ekonomi dersimi Mahfi Hoca Sanal (sizin deyiminizle Twitter) Üniversitesinden alıyorum.

    YanıtlaSil
  13. Merhaba Hocam,
    Tükiye deki borsaların birleşmesi ve sermaye piyasasındaki gelişmeler tasurruf oranlarının uzun dönemde artmasına olumlu katkı yapar mı? Bir de borsaların tek çatı altında birleştirilmesi dogru bir karar mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbulu finans merkezi yapmak istiyorsak borsaları da burada toplamak doğrudur diye düşünüyorum. Ama hepsinin aynı çatı altında olması şart değildi.

      Sil
  14. hocam döviz sıkıntısı olan bir ülkede kurun yükseleceğini ve ithalatçınında daha az mal ithal edeceğini söyleyerek ithalatının bir kısmından vazgeçer demişsiniz. Hocam peki alacağı mal Hayati değere sahipse mutlaka ithal etmesi gerekiyorsa ülkede de döviz sıkıntısı varsa yine de bankaya tl karşılığı para yatırıldıktan sonra banka ithalatın yapıldığı ülkeye ülkede döviz sıkıntısı olmasına rağmen gönderebilir mi? yoksa o dövizi ülkede döviz sıkıntısı olduğundan göndermeyip daha sonra bankalar kendi aralarında mı hesaplaşırlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu gibi durumlarda hükümetler döviz tahsisi sistemi uyguluyor.

      Sil
  15. geçen yılın ilk çeyreğinde %3.3'lük büyümenin 5.1 puanı net ihracattan gelmiş (diğer kalemlerin toplamı negatif) bu yıl ilk 2 ayın ihracat-ithalat miktar endekslerine göre (Mart ayında da aynı trend devam ederse) net ihracatın 2013 ilk çeyrek büyümesine etkisinin %0,3 kadar negatif olması bekleniyor. 2013'ün geri kalan çeyreklerinde bu negatif etkinin daha fazla olacağı da kesin. merkez'in son aylardaki faiz hamlelerini buna bağlayabilir miyiz? net ihracat geçen seneki gibi pozitif katkı sağlamayacağı için yine tüketimi ve yatırımı körüklemeye çalışıyorlar ama bunun bedeli cari açık olacak gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet MB şu anda büyümeyi kolluyor ve bedeli de cari açık olacak gibi görünüyor.

      Sil
  16. Hocam İran'dan ithal edilen enerjinin bir kısmı altın ile ödeniyor ve bu altın ödemeleri ihracat kalemine yazılıyor deniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, yanıltıcı olmuyor mu rakamlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. altın ticaretinin "olumlu" etkisini bir yere kadar hissedersiniz. 2012 rakamları 2011'e kıyasla daha iyi gözükür ama 2013 rakamları baz etkisi nedeniyle 2012'ye kıyasla artık iyi görünmemeye başlar. bu sene bunu yaşayacağız.

      Sil
    2. Altı ihracatı geçen yılın dışticaret performansını başarılı gösterdi. Bu olayın bu yıl da olabilmesi için altın stokunu ihraç etmek gerekiyor. Aksi takdirde aynı yıl ithal edilen kadar altını ihraç edersek etkisi sıfır olur. Altın ihracatıyla dışticareti iyi göstermek özelleştirme gibi sınırlı sayıda yapılabilecek iyileştirmelerdir.

      Sil
  17. Hocam öncelikle tüm yazılarınız için elinize sağlık.

    Sormak istediğim şu;Merkez Bankası baskılarla faizi enflasyonun iki puan altına indirdi.Tasarruf sahipleri bankalarındaki mevduattan reel olarak zarar ediyorlar.Yabancılar kendi ülkelerinden aldıkları düşük faizli borçları Türkiyede faize yatırarak çok iyi kazanç elde edebiliyorlar(hem gelişmiş ülkelerde faiz sıfıra yakın hemde faiz getirisine stopaj ödemiyorlar)Bu yüzden ülkemize para akıyor ve TL değerleniyor.Bu yüzden ithalat artıyor.Türkler tasarruf ettiğinde zarar ediyorsa,bu yolla tasarruf yerine harcamaya,üretmek yerine ithalat'a zorlanmıyorlarmı.Bu sanal hayat nereye kadar gider,hele birde bu gidiş yaralanmasın diye yüksek döviz rezerv tutuyoruz,bu yabancıya gel bizi daha fazla soy(soygunu garanti ediyorum) demek değilmi.Belli bir zaman içinde
    büyüyememe problemi yaşamazmı bu ülke? Çözüm çok acı olmazmı?Niye herkez herşey çok iyi diye konuşuyor?yoksa ben mi yanlış görüyorum.?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam size yazınız için teşekkür ederim. Bu yorumu yazana da ayrıca teşekkürler aynen katılıyorum. Bir eklemede şu olabilir sanırım, her ne kadar faizler düşüp kısa vadeli sermaye akımlarını istemiyoruz imajı verilse de rezervlerimiz çok kuvvetli, orta-uzun vadede gelin demek için yüksek miktarda rezerv biriktiriyoruz ki bunlar bir seviyeden sonra(subjektif bir yorum) muhtemel krizlere karşı kalkan işinin ötesinde atıl fon niteliğine bürünüyor. yoksa ben de mi yanlış görüyorum Hocam? f.i.

      Sil
    2. Sizler doğruyu görüyorsunuz. Bu tür adımlar eğer yapısal bir dönüşüm söz konusuysa doğru olarak kabul edilebilir. Yani geçici bozulmaları önleyerek ileride oluşturulacak kalıcı düzeltmeleri hayata geçirmek için. Ne yazık ki Türkiye sadece bugünü iyi göstermeye yönelik adımlar atıyor ve yapısal değişimi gerçekleştirmeye yönelmiyor.

      Sil
  18. hocam yine çoklukla içinden çıkılamayan bir noktaya temas etmişsiniz, bu açıdan teşekkürler.

    %14 tasarruf %20 yatırım ve %6 lık fark cari açığımızı oluşturuyor demişsiniz. ancak bu %6 lık fark, dışarıdan alınan bir kredi yani ülkeye para girişi değil midir? tasarruf açığının cari açığa etkisi, bu ithal edilen tasarrufun finansman maliyeti (faiz gibi) midir? yoksa daha karmaşık hesaplar mı var?

    bir de diyelim petrol dışı kalemler birbirine eşit olsun. 30 milyar usd lik de petrol ithal ediyor olalım. bu noktada tasarruflarımız gsyh nin %50 si de olsa yine de 30 milyar usd lik cari açık vermez miyiz?

    şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf % 14 ise ve Yatırım % 20 ise o zaman dışarıdan fazladan mal ithal ediyoruz ki o yatırımı yapıyoruz demektir. O da bize cari açığı verir.
      Petrol örneğinde cari açık vermeyiz sadece dış finansman ihtiyacı duyarız.

      Sil
  19. Hocam iktisat politikaları tamamen birbirinden bağımsız olmasa da bu soruyu bu konu başlığı altında sormam doğru mudur bilmiyorum ama bir kaynak da borç deflasyonuyla ilgili sürpriz enflasyonun borç alanlar ve verenler arasında yol açtığı servet transferine ilişkin bir analizin Irwing Fısher tarafından şu şekilde yorumlandığını soyluyor : " Fısher e göre borç verenler borç alanlardan daha fazla harcama yaparlar bu yüzden de sürpriz enflasyonun negatif olması durumda borç verenler beklediklerinden daha fazla reel faiz elde ederler ve bu durumda ekonomide ki harcama düzeyi azalır bu ise harcama yetersizliği nedeniyle durgunluk içinde olan ekonomideki durgunluğu derinleştirir" Hocam anlayamadığım nokta ise şu madem borç verenler borç alanlardan daha fazla harcama yapıyor ve borç verenler daha fazla reel getiri elde ediyorlar o zaman bu getiriyle daha fazla harcama yapıp genişlemeyi sağlayamazlar mı yoksa borç verenlerin tasarruf eğilimleri yüksek olduğundan mı ekonomideki harcama duzeyı azalıyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borç verenlerin borç alanlardan daha fazla harcama yaptığı belirli bir toplumda belirli bir dönem için yapılmış bir gözlem gibi duruyor. Yani bu bir hipotez, doğruluğu heryer ve zaman için kanıtlanmış bir ekonomik kanun değil. Bunu mutlak doğru gibi almak bence doğru değil. Ben tersinin daha geçerli olduğunu düşünüyorum. Yani borç alanlar daha çok harcar. Çünkü insanlar tasarruf yapmak için değil harcamak için borç alırlar. Borç verenler ise harcamak için değil tasarruflarını artırmak için borç verirler.

      Sil
    2. Bencede mesela Amerika borc alan,
      Cin borc veren.
      Yavuz

      Sil
  20. iyi günler hocam

    Şubat sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2012 yıl sonuna göre % 8,2 oranında artışla 109,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir

    Şubat sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 150,9 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir

    şubat mb rezerv 104 milyar dolar 20 milyar dolar altın toplamda 124 milyar dolar hocam

    karşılama oranı %82 her ay bu oran aşagı gelmekte

    hocam size sorum 2012 sonu dış borç 336 milyar dolar kabaca ilk çeyrek katarsak 350 milyar dolar
    örnegin yarın dolar 1.8 tl den 2.1 yaparsak özel sektör 240 milyar doları bulan dış borcu var olacak negatif etkileri neler olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oldukça kötü olur. Zaten açık pozisyon aşıyor reel kesim ciddi sıkıntıya girer. Ama bugünkü görünüm TL USD paritesinin dediğiniz düzeye çıkacağına işaret eden bir görüntü taşımıyor.

      Sil
  21. Merhaba, bu yazınızdan yatırımların ülke için tasarruflarla karşılandığı durumda cari açık oluşmaz tespiti çıkar mı? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten öyledir.
      (S - I) + (T - G) = (X - M)
      Yani özel kesimin net tasarrufları ile kamu kesimin net tasarrufları toplamı dış dengeye (ki o da cari dengedir) eşittir.

      Sil
    2. ee bu durumda cari açık dış ticaret açığı demek olmuyor mu?ikisi farklı şyler deil mi?

      Sil
    3. Bu blogda bu konuyla ilgili birçok yazı var. İsterseniz bir göz atın. Dışticaret açığıyla cari açık faklı şeyler. Dışticaret açığı mal ticaretinden doğar cari açıkta turizm gelirleri gibi gelir giderler de vardır.

      Sil
  22. Merhabalar Hocam

    Bir sorum olacaktır. 1929 krizini talep yetersizliğinden oldu diyoruz peki bu talep yetersizliği şöyle mi meydana gelmiştir? Faiz oranlarının yüksek olması insanları tasarruf etmeye sürüklemiştir böylece tüketim azalmış tüketim azalınca üretim düşmüşi ve GSYH da düşüş meydana gelmiştir. Aynı zamanda burada bir tasarruf paradoksu meydana gelmiştir diyebilir miyiz? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1929 krizinin ve bütün öteki önemli krizlerin temel nedeni kapitalizmin yapısal değişimine kurallar ve denetim çerçevesinin hazır olmamasıdır. Yani paradigma değişimine ayak uyduramayan bir yapı söz konusu olunca kriz yaşanmıştır. Bütün öteki nedenler bu temel nedenin tamamlayıcısıdır. Benim görüşüm böyle. Bu konuda bu blogda yazılarım var.

      Sil
  23. Hangi başlık altında yazdınız acaba okumak isterim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapitalizmin Üç Büyük Krizi
      http://www.mahfiegilmez.com/2012/03/kapitalizm-ve-uc-buyuk-kriz.html

      Sil
  24. hocam birde cobb-douglas araştırması istiyoruz sizden akademik kaynaklar(türkçeleri) yetersiz...

    YanıtlaSil
  25. Merhaba eğer bir ekonomide örneğin Türkiye ekonomisi gibi bir ekonomide yani üretimin ve ihracatın ağırlıklı olarak ithalata ve ara malı ithalatına bağlı olduğu bir yapıda cari açık hala bir tasarruf sorunu olarak görülebilir mi yoksa ara malı vs üretimi noktasından hareketle bir teknoloji üretimi, imalat sanayinin yapısı ya da rekabet sorunu mudur? Teşekkürler

    YanıtlaSil
  26. Hocam yine bir mahfi eğilmez klasiklerinden olmuş yazınız.Yazılarınızdan gerçekten çok yararlanıyoruz." Döviz de bir maldır. Her mal gibi onun da fiyatı vardır."sözünüzü anlayamadım.Şöyle mi anlayayım:"döviz maldır,ancak biz bu malı yurt dışından TL ile satın alamayız.Daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TL basarak Amerikan Devletinden USD alamaz. Veya bir Türk Şirketi ABD ye YÜZ MİLYAR TL götürerek BİR YUMURTA dahi satın alamaz ancak ABD veya herhangi bir şirket 100 Milyar USD ile Türkiyemizi satın alır.Öyle mi?Ülkemizde ürettiğimiz güzelim malları bin naz ile USD karşılığı satabiliriz.ama Amerikanın çürük bir tek yumurtasını dahi kendi Milli Paramızın Trilyon TL'siyle satın alamayız. Ve bu da DIŞ TİCARET olur.Bu haliyle ülkemiz ABD gibi bağımsız Uluslar arası rekabete ehil bir ülke kabul edilir.İlk çağ KÖLELİĞİYLE bu durum arasında bir fark görebiliyor musunuz hocam? ABD,kağıdını boyasın bütün dünyada genel geçer EN DEĞERLİ ve EMSALİ ÜRETİLEMEYEN MAL yapsın,biz de üretelim hem iç piyasamızı USD ile yoğuralım hem de dış piyasada USD nin tahakkümü altına girelim.Sonra da BİZ de DEVLETİZ, Dünya ekonomisiyle boy ölçüşeceğiz diyelim...Ben Pek anlayamadım Hocam cahilliğime verin...Çobanım varsayın...Sadece okuduğumu anlıyorum Bir de Klavye kullanıcısıyım... Selamlar...

    YanıtlaSil
  27. suley k sizinle tanışmak isterim. neden bu yorumun altına kimse bir şey dememiş

    YanıtlaSil
  28. Merhaba Hocam çok açıklayıcı bir yazı olduğunu düşünüyorum ama bir sorum var Eğer Ülkede Dolar Kullanımını yasaklarsak ne olur ¿

    YanıtlaSil
  29. İhracatçı ol. ithalat yaparak ülkenin değeri düşer. Çok eksiksin hoca

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı