Türkiye Ekonomisinin Temmuz 2013'deki Görünümü
Dünyada özetle
ekonomik durum
ABD, 2008’de Lehman Brothers’ın batışıyla girdiği krizden
yavaş yavaş çıkıyor. Birçok toparlanma emaresi ortaya çıkmaya başladı. ABD,
neredeyse potansiyel büyüme oranına doğru yaklaşıyor. Avrupa ise ABD’den
oldukça sonra girdiği krizden çıkma yolunda henüz çok başlarda. İrlanda battı,
Yunanistan battı, Güney Kıbrıs battı. İrlanda toparlanıyor ama ötekiler kurtarılma
paketleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Portekiz ve bazı küçük ülkeler
sıkıntıda. Japonya 20 yıldan bu yana içinde bulunduğu krizden çıkmak için yeni
bir program ve yeni bir ekonomi politikası uygulaması içine girdi. İlk sonuçlar
umut verici. Bütün bunlara karşılık bu üç ekonominin yarattıkları parasal
genişlemeyi yeni bir krize yol açmadan nasıl toparlayacakları en tartışmalı
konu.
Bu dönemde küresel sistemde, gelişmiş ülke merkez
bankalarının uyguladığı tahvil alım programlarıyla piyasaya sağladıkları
likidite fazlası, getiri ve faizin yüksek olduğu gelişme yolundaki ülkelere
aktı. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi benzer öteki ülkelerde de, kurlar fazla
oynaklık göstermediği için risklerin düşük kaldığı yolundaki algılamalar
sonucu, yabancı kaynak akışı oldu. Bu akışlar daha çok portföy yatırımı
biçiminde gerçekleşti. Küresel kriz sürecinde koşullarda birkaç kez değişme
yaşandı. Bunların üçü önemlidir: İlki 2008’de başlayan Lehman Brothers
batışının ABD’ye etkisi, ikincisi Avrupa’da Yunanistan’ın batma eşiğine
gelmesiyle başlayan kriz, üçüncüsü ise Fed’in tahvil alımını azaltmaya
başlayacağını açıklamasıdır. İlk iki gelişme sonucunda gelişme yolundaki
ülkelerden yabancı kaynak çıkışları olsa da bunlar fazla uzun süreli etkiler
yaratmadı ve çıkışlar bir süre sonra yerini yeniden girişlere bıraktı. Çünkü
önce Fed ardından İngiltere Merkez Bankası ve AMB, piyasaya likidite desteği
sağlayan uygulamalara giriştiler. Üçüncü gelişme en önemli etkiyi yaratan
gelişme oldu. 22 Mayıs’ta Fed’in tahvil alım programında azaltmaya gideceğini
açıklaması, yükselen piyasa ekonomilerinden hızlı ve yüksek miktarlı yabancı
kaynak çıkışlarına yol açtı. Bu ülkelerde borsalar düştü, kurlar ve faizler
yükseldi.
Türkiye
Türkiye ekonomisi, 2001 yılında yaşadığı krizden bugüne
kadar küresel sistemin büyüme döneminde olmasından da yararlanarak büyümesini
sürdürdü. Bu süreçteki tek kesinti 2008 yılının son çeyreğinde başlayıp 2009
yılının üçüncü çeyreğine kadar süren bir yıllık resesyon dönemidir.
2012’den itibaren koşullarda değişme başladı. Özellikle
ticaret ortaklarının en büyüğü konumundaki Euro bölgesindeki krizin sürmesi
Türkiye açısından sıkıntılı bir sürece dönüşmeye başladı. Öte yandan 2011
yılında cari açıkta ortaya çıkan rekor artışın frenlenmeye çalışılması büyümede
düşüş sürecine girilmesine yol açtı.
22 Mayıs 2013’de Fed’in tahvil alım programında azaltmaya
gideceğini açıklaması, yükselen piyasa ekonomilerinde olduğu gibi Türkiye’den
de hızlı ve yüksek miktarlı yabancı kaynak çıkışlarına yol açtı. Borsa hızla
düşmeye başladı, kurlar ve faizler yükseldi. Bu olayın etkisi Türkiye üzerinde
benzer ekonomilerdeki etkiden daha yüksek oldu. Bunda Fed açıklamasından sonra
ortaya çıkan Gezi Parkı olaylarının yarattığı siyasal tansiyon artışı ve bunun
dünyaya yansımasının etkisi de söz konusudur.
Ekonomi yüksek büyümeyi sürdüremiyor
Aşağıdaki grafikte mavi çizgi ekonomik büyümeyi üçer aylık
dönemler, siyah kesikli çizgi ise 2000 – 2013 (IÇ) arasındaki büyüme ortalamasını
(%4,5) gösteriyor.
Grafikten görüleceği gibi büyümede son 13 yılın en derin
çöküşü 2009 yılının ilk çeyreğinde yaşanan yüzde 14,6 oranındaki küçülmedir.
Türkiye ekonomisi, 2012 yılı başından beri, 5 çeyreklik bir sürede, potansiyel
büyüme oranı olarak kabul edilen yüzde 5 oranının altında büyümektedir.
İşsizlik belirli bir aralığa yerleşmiş görünüyor
Aşağıdaki grafikte 2005 yılından
bu yana işsizliğin yıllık ortalama oranları görülüyor.
İşsizlik, küresel krizin Türkiye ekonomisini en fazla
etkilediği 2009 yılında zirve yapmış ve o noktadan başlayarak inişe geçmiş
görünüyor. 2012 yılı başlarında yeniden çıkışa geçen işsizlik oranı yüzde 9 ile
10,5 arasındaki patikaya yerleşmiş görünüyor.
Cari denge
Aşağıdaki grafikte 2010 yılından bu yana 12 aylık bazda
cari açığın GSYH’ya oranı gösteriliyor (sıfır çizgisinin yukarıda olduğu ve
aşağıya doğru uzaklaşmanın cari açığın büyümesi anlamına geldiğine dikkat
edilmelidir.)
2009 yılında krizin etkisiyle küçülen ekonomik büyümeye
eşlik ederek küçülen cari açık 2011 yılında yüzde 9,9 oranına ulaşarak Türkiye
açısından bütün zamanların rekorunu kırmış bulunuyor. 2012 yılından başlayarak
cari açıkta bir gerileme ortaya çıkmış olmakla birlikte açığın yüzde 6 – 7
aralığına yerleşmiş olması ve daha fazla daraltılamaması dikkat çekicidir.
Bütçe açığı
Aşağıda sunulan grafikte bütçe
dengesinin 2010’dan bu yana çizdiği gelişim gösteriliyor. Bu süre içerisinde
bütçe açığı giderek azalmış ve 2013 yılının ilk altı ayı sonunda bütçe
fazlasına dönüşmüş bulunuyor.
Bu olumlu görünümün tek olumsuz yanı bütçe
dengesinin büyük ölçüde bir seferlik gelirler ve yüksek cari açığın getirdiği
ithalat vergilerindeki artışla sağlanmakta olmasıdır.
Enflasyon artış eğilimine girdi
Aşağıdaki grafik 2009 yılından bu yana aylık olarak enflasyondaki
(TÜFE) gelişimi gösteriyor.
Grafikten de görülebileceği gibi enflasyon
inişli çıkışlı bir trend izliyor görünse de yüzde 10 düzeyine geri dönmeye
oldukça fazla eğilimli bir salınım içinde bulunuyor. 2011 yılında en düşük
düzeye gerilemiş olan enflasyon 2012 başında tekrar yükselmiş ve ardından inişe
ve şimdilerde tekrar yükselişe geçmiş bulunuyor. Başlangıçta yılsonu için yüzde 5 olan yılsonu beklentisi şimdilerde yüzde
7’nin üzerine çıkmış durumda.
Türkiye, enflasyonda yıllık ortalama olarak % 5’in altına
inmeyi bir türlü başaramadı.
Faizde yükseliş
Aşağıdaki grafikte gösterge tahvilin faizinde son 2 ayda
yaşanan gelişme yer alıyor.
TCMB’nin yakın zamana kadar izlediği politika faizini ve
gecelik fonlama faizini indirme stratejisi piyasa faizlerinin de düşmesini
sağladı. Bu uygulama Fed’in tahvil alımını azaltacağına ilişkin açıklamasının
ardından bir süre askıya alındı. Fed açıklaması sonrasında bir süre herhangi bir
politika aksiyonu almayan TCMB, USD kurunun 1,97’ye çıkmasından sonra piyasaya
döviz satarak müdahale etti. Bu yüksek miktarlı müdahaleye karşın piyasada kurlar
ve faizler yükselmeye devam etti. TCMB, döviz satışlı yoluyla yaptığı müdahaleden
sonuç alamayacağını görünce bu kez gecelik borç verme faizini artırma yoluna
gitti.
Fed açıklamasının yapıldığı 22 Mayıs akşamı % 5,5 olan
gösterge tahvilin faizi bugün itibariyle % 9’un üzerinde bulunuyor. Bu kadar
kısa süre içinde faizde yaşanan % 71 oranındaki artış ekonomide önemli bir
denge değişiminin ifadesidir.
BIST 100’de düşüş
Aşağıdaki grafik BIST 100 endeksinin son iki aydaki gelişimini
gösteriyor.
Faiz ile borsa genellikle ters yönlü hareket ederler. Yani faiz
ile hisse senedi genellikle rakip getirileri temsil ederler. Son iki ay bunun
kanıtlandığı bir dönem oldu. Faizler yükselirken borsa endeksi de geriledi.
Borsadaki düşüş, Fed açıklamasının ardından geldiği için ve bundan sonra Fed’den
tersine bir açıklama gelmesi beklenmeyeceği için yeniden hızlı bir yükselişe
kolay kolay dönüşecek gibi görünmüyor.
Değerlendirme
Gelişmiş ekonomilerin, 2008’den beri kriz yaşadığı bir
ortamda Türkiye ekonomisi, benzeri öteki yükselen piyasa ekonomileri gibi krizden
çok daha az etkilenerek yollarına devam ettiler. Gelişmiş ekonomilerdeki
krizin, gelişme yolundaki ekonomilere kaynak akışını teşvik ettiğini söylemek
mümkündür. Gelişmiş ekonomilerde piyasaya sürülen likidite fazlasını ellerine
geçirenler bir bölümünü bulundukları yerde değerlendirseler de bir bölümünü daha
yüksek getiri elde edecekleri gelişme yolundaki ülkelere yolladılar. Eskiden bu
ülkelerde riskin yüksek olduğunu düşündükleri için para yollamaya çekinenler bile
gelişmiş ülkelerin kriz yaşadığını görünce gelişme yolundaki ülkelere yönelik
risk korkusundan uzaklaştılar ve o ülkelerin kağıtlarına, borsalarına yatırım
yaptılar. Gelişme yolundaki ülkelere yönelik bu yabancı kaynak akışı Fed
açıklamasına kadar sürdü. Fed açıklamasıyla birlikte yabancı kaynaklar bu kez
tam tersine gelişme yolundaki ülkelerden çıkıp gelişmiş ülkelere dönmeye
başladı. Bu dönüşte gelişmiş ülkelerde faizlerin yükseleceği beklentisinin
oluşması ve borsalarda yükselişler yaşanması etkili oldu.
ABD, 2008’de girdiği krizden çıkış sinyalleri veriyor. Japonya,
20 yıldır yaşadığı durgunluktan çıkacak gibi görünüyor. Euro ülkeleri ve
İngiltere için çıkış yolunda henüz net sinyaller yok. Buna karşılık bu
ekonomiler de krizi yönetmeyi öğrenmiş görünüyorlar. Bunlar krizden çıkmaya
başlarken gelişme yolundaki ülkeler krize doğru gidiyor. Ve bu gidiş gelişmiş
ülkelerin krizden çıkışa geçmesinin bir sonucu olacak gibi görünüyor.
Başkasının parasıyla hovardalık bir yere kadar sürdürülebiliyor. Adam parasını geri
isteyince işler karışıyor.
Özetle söylemek gerekirse küresel kriz, gelişme yolundaki
ülkeler açısından kaynak sağlayan bir mekanizmaya dönüşmüştü. Ve şimdi o mekanizmanın
çarkları tersine dönmeye başlıyor. Bu durumda önümüzdeki dönem, Türkiye’nin de
aralarında olduğu gelişme yolundaki ekonomiler için pek parlak görünmüyor. O
nedenle bu dönemde her türlü ön yargıdan uzak bir ekonomi politikası izlenmesi hayati
bir önem taşıyor.
Faize dini bir perspektiften bakıp, gerçeküstü bir politikayı sürdürmeye çalışan iktidarımızla nasıl yürüyecek bu işler? Türkiye aynı anda sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan felakete koşuyor. Tam bir "kusursuz fırtına".
YanıtlaSilÖnceki demeçler şimdi pranga gibi oldu.
Silfaize dini perspektifle bakan ile bunu ideolojik olarak eleştiren arasında fark varmıdır merak ediyorum
Silİyi günler,
YanıtlaSilYakın zamanda kur savaşına önderlik eden Japonyanın FED'in uyguladığı politikalarla meydana gelen kur dengesizliğinde Japonya'ının politikası nasıl olacaktır hocam?
Japonya mevcut politikasına devam edecek gibi görünüyor. Çünkü Yen'in aşırı değerli olmasından çok sıkıntı çekti.
SilElinize sağlık hocam, yine harika bir özet olmuş. Hocam benim konu dışı bir konuda sorum daha doğrusu tavsiye isteğim olacaktı. Hocam ülkemizde 80lii yıllarda yaşanan "banker krizini" anlatan bir ödev hazırlıyorum acaba bu konuda tavsiye edebileceğiniz bir kitap yada kitaplar olabilir mi? İlginiz için çok teşekkür ederim. Iyi günler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBanker kriziyle ilgili google da arayarak sizin de bulabilecekleriniz dışında bir kaynak bulamadım ne yazık ki.
İlginiz için çok teşekkür ederim. Iyi günler.
SilEmın Çölaşan"Yalçın Nereye Kosuyor?"
SilRahmetli Osman ŞIKLAR'ın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eski başkanlarından, anılarını yazdığı bir kitap var. Kitabın adı "Bir Ara Rejim Bürokratının Anıları". Bu kitapta bişeyler bulabilirsiniz belki.
SilHocam elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilGelişmekte olan ekonomilerin bir krize girmesi gelişmiş ekonomileri nasıl etkileyecektir
YanıtlaSilAbdulkadir Özçam
Eğer gelişmiş ekonomikler krizden çıkamadan bu gerçekleşirse kötü etkileyeceğini düşünüyorum.
Silyani hocam amerika gibi gelismis ulkeler krizden ciktiginda bizim gibi gelismis ulkeler zarar gorcek. yabanci yatirimcilae paralari cekiyor. peki ne yapmali faiz artirimina gidip paralari geri mi kazanmali yada alternefi varmi ?
YanıtlaSilFaizler artacak. Bu kaçınılmaz görünüyor. TCMB artırsa da artırmasa da piyasa artırmak zorunda.
SilBu hafta devam eden Vergi Müfettiş Yardımcılığı mülakatları için eşsiz desteklerden birisi bu yazı olacak, teşekkürler hocam.
YanıtlaSilTeşekkürler, başarılar.
SilKRİZLER ÜLKESİ TÜRKİYE ne zaman çıktıki krizden tekrar girsin daha bir ay öncesine kadar kredi notu artırılan yatırım yapılabilir ülke konumunda bulunan faizlerin dip yaptığı borsadan başka adres gösterilmeyen ülkem bir anda bu kadar olumsuza döndürülebilir borsada küçük yatırımcıların parasını çarparlardı şimdi ülkeler ülkelerin parasını çarpıyor her zaman ters köşe bakalım ne zaman borsamız eski haline döner allah bilir neymiş her söylenene inanmamak lazımmış rüzgar her an tersine dönebiliyormuş hayattan ders almanın sonu yokki
SilElinize Sağlık Mahfi Hocam;
YanıtlaSilAncak bir soru soracağım izninizle. Gelişmekte olan ülkeler toparlanıyor burası Amerika ve Japonya için doğru, ancak uzun zamandır Avrupa'nın Hali orta da Çin derseniz yavaşlama emareleri görünüyor.
Amerika'ya girecek fonların bu ABD ekonomisi, Gayrimenkul ve Wall-Street'te balon oluşturma riski varmıdır ? Ve bu piyasalar belirli bir doygunluğa eriştikten sonra örneğin şuan Wall-Street F/K oranları 12-16'lar düzeyinde, ülkemizde bankaların F/K 6-8 olduğunu düşünürsek yüksek bir rakam. Örneğin Gösterge Tahvil 10 Yıllıklar Amerika'da yüksek oranda seyrediyor ancak piyasa ihtiyacıyla aşağı doğru düşerse. Türkiye gibi ülkelerin şansının tekrar parlaması ne derece mümkündür.
Sonuç olarak büyümemiz düşüşte olsa bile bir Avrupa'dan iyi, genç-dinamik nufus, Özelleştirme gelirleri, Sağlam Bankacılık yapısı bunlar hepsi pozitif bir faktör tabi ki.
Saygılarımla Hocam,
B. UÇAR.
Teşekkür ederim.
SilEvet bu dedikleriniz doğru ve bir döngü çerçevesinde inişler çıkışlar halinde tekrarlanabilecek olaylar. Kuşkusuz bu krizden çıkarılacak derslerle aynı alanlarda yeni balonların oluşmasını önleyecek bir takım önlemler alınacaktır. Ama bu başka alanlarda yeniş balonlar oluşmasını önleyebilir mi emin değilim. Çünkü kapitalizmin (özellikle de finansal kapitalizmin) tarihi balonlar oluşması, krizler doğması ve önlemler alınmasıyla geçmiştir.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler buradan darbe alsalar da dinamik yapıları sayesinde yeniden toparlanacaklardır kuşkusuz.
Değerli hocam, ekonomik buhran ile ekonomik kriz aynı şey midir yoksa temelde farklılık var mıdır?
YanıtlaSilEkonomik bunalım, ekonomik buhran, ekonomik kriz aşağı yukarı aynı şeyleri ifade ediyor. Eskiden 1929 Büyük Bunalımı derdik, sonraları 1929 Ekonomik Krizi demeye başlamıştık şimdilerde 1929 Büyük Depresyonu diyoruz.
SilDepresyon, Resesyon, Deflasyon, Stagflasyon, Enflasyon hepsi birer ekonomik krizi ifade etmekle birlikte aralarında ciddi farklar var.
sayın hocam 2008 krizinde 2013lük bu fedin kararına kadar gelişmiş ülkelerdeki likidite fazlaları gelişmekte olan ülkelere mi gitmişti? şimdi bu likidite fazlaları geri mi çağırılıyorlar?
YanıtlaSilGelişmekte olan ülkelerde faiz oranları gelişmiş ülkelere göre yüksektir. Ne var ki bu ülkelerde başta kur riski olmak üzere riskler de yüksektir. 1990'ların sonlarından 2008'e kadar dünyada ciddi ve yaygın bir kriz olmadı ve dünya (özellikle de gelişmiş ekonomiler) biraz da balonlar yaratarak hızlı büyüdüler. Bu büyüme gelişmiş dünyada likidite bolluğu ve rahatlığı yarattı. Gelişmekte olan ülkelerin çekiciş faiz oranları, bu likiditeyi ellerinde bulunduranları risk alarak bu ülkelerde para kazanmaya teşvik etti. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerin likidite fazlaları başta Çin olmak üzere gelişme yolundaki ülkelere aktı. Türkiye de bundan yararlandı. 2008 kriziyle birlikte bu akışta bir süreliğine bir azalma oldu. Ardından ABD, İngiltere ve Avrupa merkez bankalarının piyasaya likidite enjekte etmesiyle bu akımlar yenide arttı. Fed 22 Mayıs'ta, bu likidite fazlası pompalamayı azaltacağını açıklayınca işler tesrine dönmeye, buralara para yatıranlar paralarını ülkelerine döndürmeye başladılar. Çünkü ABD'de tahvil faizleri yükselmeye ve borsa artamaya başlamıştı. Artık buralarda durup yüksek faiz elde etmek için yüksek risk almalarına gerek kalmamıştı. Bunlar çıktıkça da kurlar arttı.
Silhocam japonyanın yenı ekonomık planı nedır acaba
YanıtlaSilJaponya, Yen'in diğer paralar karşısında aşırı değerlenmesi sonucunda rekabet gücünü kaybetmişti. Yani, mal ihracatında düşüş yaşıyordu. Şimdi onu eski haline getirebilmek için Yen'e değer kaybettiriyor. BU yolla ihracatını artırmayı planlıyor. Buna ek olarak ABD, İngiltere ve Avrupa'nın yaptığı gibi piyasaya likidite vererek ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Planın temelleri bunlar.
Silhocam ,turkiye faiz artirmasina ragmen yatirimcilar guvenli piyasalara gidecektir cunku turkiye piyasasi daha riskli gelismi ulkelere gore ,peki risk nedir hocam? gunu geldiginde yatrimciya faizi odeyemez mi ?yeni bi odeme planimi yapilir ?yoksa yatirimci parasini mi kaybeder ?arjantinin bir donem yaptigi gibi bu riskin turkiyeye maliyeti ne kadar olur? .mesela 94 yilinda ki krizde faizler yuzde 60 lardayken surec nasildi ? ikini sorum ise turkiye ekonomisi dunya ekonomisinden bu sekilde etkilenmis durumdayken hukumet 3. kopru,yeni havalimani ve kanal istanbulu nasil kaynak bulacaklar saygilarimla..simidden tesekkurederim ..
YanıtlaSilRisk günü geldiğinde faizin ya da anaparanın ödenmemesinde değil. Bu da çok önemli bi,r risktir ama daha düşük bir olasılıktır. Günümüzdeki en büyük risk kur değişimidir. Bunun örneğini çok verdim bir daha vereyim. Bugün Türkiye'ye 52 USD getirmiş ve bunu 1,92 kur ile bozup 100TL alarak bununla % 9 yıllık faizli bir tahvil alan bir Amerikalıyı düşünün. Eğer kur değişmezse adam yıl sonunda 108 TL olan toplam parasını 1,92 kurdan USD'Ye dönecek ve 56,3 dolarını alıp gidecek. Bu durumda 56,3 - 52 = 4,3 USD kazanmış olacak. Diyelim ki adam tam gelirini aldığını kur fırladı ve 2,30 TL oldu. Bu durumda adamın eline geçen 108 TL (108/2,30=) 47 TL edecek ve adam 5 dolar zarar etmiş olacaktır.
SilYabancı yatırımcı için asıl risk bu kur riskidir.
Bu ortamda bu büyük projelere kaynak bulmanın oldukça zorlaşmış olduğunu düşünüyorum.
Silhocam 2002 den 2008 a kadar bayagı bir kar transferi olmuş gözüküyor.o zamanlar MB faizi daha fazla cok düşürmelisin deniyordu ama cok yavas ve gec düşürdüler.Yani o yıllara yazık olmuş.
SilHocam yukarıdaki hesabı %15-20 gibi bir faiz ile yaptıgımızda bu yabancının kur riski ortadan kalkıyor degil mi ?Yani bu yatırımcıyı kaçırmamak için faizlerin epey yukarı gitmesi gerekiyor.katılır mısınız hocam..
İyi günler hocam, gelişme yolundaki bu ekonomilerden kaynak çıkışı (artı kar transferi) ilk durumdan daha kötü bir durum yaratmaz mı? Ayrıca TCMB bağımsızlığından ödün veriyormuş algısının artması, yani TCMB' yi hükümetin yönettiği algısı piyasalar ve hükümet arasında bir düelloya dönüşür mü? Dönüşürse, bu durum TCMB' nın işini daha da zorlaştırmaz mı? Teşekkürler...
YanıtlaSilGelişme yolundaki ekonomilerden kaynak çıkışına ek olarak bizim gibi cari açık verenlere yeni kaynak girişi olmaması da çok önemli sorunlar yaratır.
SilTCMB'nin araç bağımsızlığını kullanamadığına ilişkin algı ne yazık ki oluştu. Bunda hükümet üyelerinin demeçleri çok etkili oldu. Bu algının oluşması eğer dediğiniz gibi bir düelloya dönüşürse durum çok daha kötüye gider. Bir Çin atasözü var: "Kör körü yenerse birlikte suya düşerler."
iyi geceler hocam, enflasyon oranında %5 hedeflemesine en çok 2009 yılında ve 2011 yılında yaklaşıldığını görüyoruz. 2009 yılında ki enflasyon artış oranının düşüşünü krizin etkisi olarak açıklarsak. (2009 son ve 2010 ilk üç çeyrekte ki küçülme.) 2011 yılında ki düşük enflasyon oranının nelerle açıklayabiliriz? saygılarımla..
YanıtlaSilBir yanlışlık var sanırım. 2011 yılı sonunda ÜFE % 13,33, TÜFE ise % 10,45 olmuştu
SilHocam yazınızda ki grafiği yanlış okumuş olabilirim, ama yayınlamış olduğunuz enflasyon ile ilgili grafikte bunu gösteriyor. Konu olan düşüş 2010 yılı ortasından 2011 yılı başına kadar olan düşüş... Yanlış görüyorsam kusura bakmayın hocam özür dilerim şimdiden.
SilHocam tahvil ile faizler ters orantılı olduğundan yabancılar ülkeden çıkarken tahvil arzını artırdığından tahvil fiyatlarındaki düşüş faiz oranları nı artışa itiyor hocam şu anki gösterge faizi %9 civarında gezi parkı ve fed olaylarından önce %5 lerdeydi. Hocam örneğin hazine 100 tl nominal değerinde tAhvil çıkarıpta bunu 90 liraya piyasaya satmışsa faiz %10 larda olacaktır zaman zaman bu tahvil fiyatlarının yükselmesi ile gösterge faizi düşecek zaman zamanda tahvil fiyatlarının düşmesiyle gösterge faizi artacaktır ama sonuçta değişmeyecek olan Hazine'nin vade sonunda elinde ki tahvili getirene 100 tl nominal değerinde tahvilin parasını ödeyecektir. Yani hocam sorum Hazine'nin ödeyeceği para değişmiyorsa piyasada gösterge tahvilinin faizi düşmüş yada çıkmış çok mu önemli ? Sonuçta devlet aynı parayı ödeyecek sadece burada faizin yükselmesiyle yada düşmesiyle belirli kesimin cebine az yada çok para girmesinde ibaret değil mı bu gösterge faiz?
YanıtlaSilFaiz iki tarafı olan bir bedel. Parayı veren faiz alıyor, parayı alan faiz ödüyor. Dediğiniz gibi devlet için ilk bakışta bir şey değişmiyor yani devlet 90 TL'ye sattığı tahvile 100 TL ödüyor. Ancak borcu veren açısından eğer tahvilin fiyatı 93 TL'ye çıkmışsa faiz kazancı 10 TL'den 7 TL'ye düşüyor. Bu durumda devlet yeniden borçlanırken bu kişi bu kez 90 TL değil 85 TL veriyor ve faiz gelirini yükseltiyor ki bu tür kayıpları önlesin. Yani devlet ilk çıkardığı tahvilden etkilenmese de borçlanmaya devam edince maliyeti artıyor.
SilHocam elinize sağlık, ben yazınızda tam olarak şunu göremedim, Türkiye'nin 2009'daki resesyonla birlikte tam olarak krize girmiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Krizden etkilenmiş olduğu kesindir zaten resesyonda bunun göstergesi ancak ekonominin krize girdiğini söyleyebilir miyiz? Teşekkürler...
YanıtlaSilTürkiye 2008'in son çeyreğiyle 2009'un son çeyreği arasında eksi büyüme yani küçülme yaşamıştır. Buna resesyon deniyor. Resesyon bir ekonomik kriz halidir. Yani Türkiye 2008 son çeyreğiyle 2009 son çeyreği arasındaki 1 yıllık sürede kriz yaşamıştır.
SilHocam Türkiye'deki AB'deki USA'deki ve Dünya'daki gelir dağılımı adaletsizliği üzerine de bir çalışma yapabilir misiniz? İnsanlığın önündeki en büyük sorun bu. Gelirin %80'i %20'lik dilimin elinde. Böylece uçurum artarak devam ediyor. Mesela Amerika'da 48 milyon kişi Food Stamp yardımı ile geçiniyor.
YanıtlaSilBöyle bir yazım var: http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/insani-gelismislik-sralamasnda.html
Silsayın hocam gelişmiş ülkeler neden likidite fazlası yaratmak isterler? bunları tahvil çıkartarak mı yaparlar?
YanıtlaSilEkonomide harcama eğilimi düşmüşse mallar satılamıyor dolayısıyla üretim düşüyor ve yeni yatırım yapılmıyor demektir. Bunun sonucunda ekonomi büyüyemez. Gelişmiş ülkelerdeki durum budur. O nedenle piyasaya tahvil alıp para sürüyorlar ki bu paraları alanlar harcama yapsınlar ve ekonomi canlansın istiyorlar. Tahvil çıkararak yapamazlar çünkü tahvil satmak demek ekonomiden para çekmek demektir. Tam tersine piyasadaki tahvilleri satın alarak yapıyorlar ki tahvil alıp karşılığında piyasaya para versinler.
Silhocam bu likidite iyi birşey ise neden fed 22 mayıstan itibaren azaltma yoluna gitti. enflasyon baskısı neden olabilir mi
YanıtlaSilLikidite iyidir de uzun sürerse enflasyon yaratır. Sonsuza kadar piyasaya para vererek gidemezsiniz. Her bollaşan şeyin değeri düşer. Para da öyledir ve değeri düşünce enflasyon olur.
SilNot: Fed 22 Mayıs'tan itibaren likiditeyi azaltma yönüne gitmedi, sadece azaltmaya başlayabileceğini söyledi.
hocam abd kendisi tahvil çıkarmıyorsa kimin tahvillerini alarak piyasaya likidite veriyorlar başka ülkelerim mi
YanıtlaSilEskiden çıkardığı tahvilleri ve özel kesimin tahvillerini alıyor.
Silİyi günler Hocam,
YanıtlaSilTürkiye'nin 2009 benzeri bir negatif büyüme(küçülme) fiyatlardaki balonun inmesine ve kurun yükselmesine yol açarak Uzun vadede rekabet gücümüzü artırmaz mı. Kısacası düşük oranlı bir büyüme yerine kısa süreli bir küçülme daha avantajlı olmaz mı?
Ortam bu kez pek uygun değil. Bizim küçülme yaşadığımız dönemlerde dünyada sorun yoktu. IMF'den kolayca destek alabiliyorduk ve sıkıntıları kolay geçtik. Şimdi dünyada sıkıntı var. Küçülmeyi kolayca büyümeye çevirmek mümkün olmayabilir.
Silhocam gösterge faizle beraber yıllık getirisi değişmeyen devlet tarafından çıkarılan sabit faizli dibsler de var değil mi? sizce hangisi daha etkili sonuçlar doğurur iktisat politikaları içinde
YanıtlaSilGösterge faiz zaten ikincil piyasanın faizidir.
SilDeğişken faizli tahvil, enflasyonda düşüş beklendiği dönemler için akılcıdır. Sabit faizli tahvil ise tersine enflasyonda yükseliş söz konusuysa akılcı bir borçlanma aracıdır.
hocam göstergelerdeki gösterge faiz oranı 9,25 çıkmış bu bütün yılın ortalaması mı yoksa son güne mi ait faiz oranıdır.çok teşekkürler
YanıtlaSilgeçen yıla ait oran 9,25 miş
SilGösterge faiz her an değişebilen bir faizdir. Bunu http://www.cnbce.com/ sitesinde en üstteki bandın en sağında her an izleyebilirsiniz.
Silhocam, ben konuyla alakası olmayan bir şey soracaktım. Finans alanında yüksek lisans yapmayı düşünüyorum, iyi bir finansçı olmamız için çalışma ve okuma sistematiğimiz nasıl olmalı. Piyasada bir sürü kitap var. Her birini okursak ömür yetmez. Onun için çalışma ve okuma sistematiğimiz nasıl olmalı, yardımcı olursanız çook sevinirim. Şimdiden çok teşekkür ederim
YanıtlaSilBu konuyu takdir edersiniz ki kişiye özel yanıtlamam mümkün değil. Ama genel olarak nasıl çalışmak ve nası planlama yapmak gerektiği konusunda bu sitede yazılar yazdım. Yani genel yaklaşımın nasıl olması gerektiğini anlattım. Gerisi herkesine kendi koşullarına, tercihlerine ve yaşama bakışına göre kendisi tarafından şekillendirilmeli.
Silhocam, sayın erdem başçı 2013 sonu için ortalama enflasyon beklentisini % 6,2 ve 2014 ylı ortalama enflasyonu içinde % 5,0 lik bir beklentilerinin bulunduğunu açıkladı. hocam, özellikle dışsal finansal gelişmeleri gözönüne aldığımızda özellikle de 2014 yılı beklentisinin fazla iyimser olduğu kanaatindeyim.türkiyemizde enflasyonun en hassas olduğu makro etkenlerin başında kurları yukarı yönlü olması gelmektedir ki ; fedin para politikasında muhtemel bir sıkılaştırma başlangıcı kurlarda net yükseliş için bir büyük potansiyel olarak gözümüze çarpıyor. sanki global likiditedeki olası gelişmeler, TCMB nin özellikle 2014 yılı enflasyon hedefinin tutmasının çok zor olduğuna dair işaretler veriyor gibi hocam.. ne dersiniz?. sanırım bundan sonrası mb için çok daha zorlu geçmeye aday görünüyor değil mi hocam?. saygılar...
YanıtlaSil2014 yılı bütün gelişme yolundaki ekonomiler için çok zor geçecek bir yıl gibi görünüyor. O nedenle şimdiden yapılacak tahminlerin temenniden ibaret olacağını düşünüyorum.
Silhocam, küresel ekonomide özellikle büyük finansal genleşmeler nedeniyle sermaye niceliğinde artış olmasına karşın kalitesinde düşüşler olduğu kanaatindeyim. hocam. mesela reel sermaye genişlemesi yaşanıyor olsaydı; sermayenin niceliğinde azalma olsa dahi kalitelerinde ciddi bir artış olabilir miydi? saygılar....
YanıtlaSilÇok doğru. Oran olarak doğrudan yabancı sermaye azalıyor sıcak para artıyor. Bu, özellikle bizim için geçerli.
SilHocam bugün proğramınızdada bahsettiniz tam olarak açık pozisyon nedir ? Bir işletmenin açık pozisyonda olmasının ne gibi bir sakıncaları var ? Örnek vererek anlatmanız mümkün mü?
YanıtlaSilAçık pozisyon bir şirketin döviz gelirinden fazla döviz borcu olması demektir. Kurlarda bir artış olduğunda o şirketin durumu tehlikeye girebilir.
SilHocam,büyüme rakamları bu ülkede üretimden hesap edilemediği için,harcamalardan hesap ediliyor.
YanıtlaSilSon on yılda ülkenin dış borcu 100 milyar dolardan,350 milyar dolarlara çıkmış görünüyor.
Borcun devlet ve/veya özel sektöre ait olması fark etmiyor.Adamlar paralarını geri istediklerinde neticede aynı çarşıdan çıkıyor,ayni olumsuz etkiyi yapıyor.
Yani 350 milyar dolar borç almışız,bununla ithalat yapıp yemişiz,borç para ile yediklerimizi de büyüme hesabını harcamalardan yaptığımız için ,büyüme hesabına dahil etmişiz.
Ama bu borç paralar neticede bizden istenecek,geri ödediğimizde de harcama yapmayıp borç ödediğimiz için büyüme hesabımızı negatif etkileyecek.
Yukarıdaki büyüme grafiklerini ve hesaplama yöntemini kabul etmiyorum,bunlar sanal hesaplamalar desem,haddimi aşmış olur muyum?
Makalelerinizi takip etmekten keyif aldığımı ve çok şeyler öğrendiğimi saygılarımla arz ederim.
Sağ olasınız inşallah.
Bizde GSYH hem büyüme hem de üretim yoluyla hesaplanıyor.
SilBüyüme oranları önce nominal olarak hesaplanıyor sonra deflatör kullanılarak reel hesaplanıyor. Burada bir sanallık yok. Sanallık GSYH'nın USD cinsinden gösterilmesinde ortaya çıkıyor. Cari fiyatlara göre hesaplanan GSYH yıllık ortalama kurla USD'ye çevrilince karşımıza olduğundan daha çok artmış bir GSYH miktarı çıkıyor.
En büyük problemimiz bana göre cari açık hocam.Eğer cari açığımızı düşürecek kalıcı reformları yapamazsak bütün dünyada işler yolunda gitse de biz yine sıkıntı çekebiliriz.
YanıtlaSilEvet son on yılın sıkıntısı bu. Eskiden bütçe açığıydı şimdi cari açık. Bunu çözmek o kadar kolay değil.
Silhocam, hükümetler neden ekonomiden sorumlu bakanları akademisyenlerimizden oluşturmayı düşünmezler?. saygılar...
YanıtlaSilAkademisyenlerin ekonomiden sorumlu bakan koltuğunda başarılı olacağı düşüncesi makul görünse de uygulamada o kadar başarılı sonuçlar vermiş bir şey değil. Buralarda en başarılı olan kişiler yaşamla akademik bilgiyi birleştirebilen kişilerdir.
SilHocam elinize sağlık, benim gibi iktisad bölümü öğrencileri için çok yararlı bir yazı olmuş. Büyüme hızının artması ve cari açık sorununun çözülmesi için ne gibi somut adımlar atılmalı sizce? Çoğu kişi yorum yaptığında cari açık sorunu halledilmeli diyor. Ama nasıl? Bir çözüm yolu söyle. Bir öğrenci olarak bu çözüm yollarını öğrenmek istiyorum. Belki bize de bir iş, görev düşer.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilCari açık sorunu kolay çözülebilecek bir sorun değil. Bir kere enerjide ithalata bağımlı olduğumuzu düşünürsek bu kısım için yapılabilecek şeylerin sınırlı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Geriye kalan ithalatı düşürmek için iki yol var: Ya büyümeyi düşüreceğiz (ki bunu istemiyoruz) ya da yapısal reformlara girişeceğiz ve sanayimizi ithal mallara dayalı üretim yapısından çıkaracağız. İkinci yolu hayata geçirmek gerekiyor. Ne var ki bu çok uzun zahmetli planlı programlı bir model uygulamakla mümkün. Türkiye'de insanların bu kadar sabrı yok ne yazık ki. Oysa bu işe on yıl önce başlamış olsak şimdiye oldukça yol almış olurduk.
Çözüm yolu sanayi üretiminde kullanılan makine ve teçhizatın burada yerli imkanlarla üretilmesinden geçiyor. Kore bunu yaptı, Çin bunu yaptı, geçmişte Japonya bunu yaptı. Biz ise oralardan ithal edip o makinelerle üretim yapmayı tercih ettik.
İyi günler;
YanıtlaSilkonuyla ilgisiz ama finansal istikrarı tam olarak nasıl tanımlayabiliriz hocam?
Güngör Uras'ın bu yazısında anlatılıyor: http://www.dunya.com/finansal-istikrar-ne-demek-121274yy.htm
SilHocam teşekkür ederim,bir türlü tam olarak ifade edemiyordum
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHocam Merhabalar,
YanıtlaSilYazılarınızı ilgiyle takip ediyorum ve katkılarınız için çok teşekkür ediyorum...
Benim ithalat'ın ekonomik büyümeye etkisi ile ilgili bir sorum olacak.
Kurların yükseldiğini yani TL'nin değer kaybettiğini düşünelim. Böyle bir durumda ithalat azalacak. Bu azalışın büyümeyi düşürücü etkisi ara malı ithalatının azalıp üretimi düşürmesinden dolayı mıdır? Yoksa ithalatın azalması demek ithal malı tüketiminin azalması böylece haracama yöntemi ile hesaplanan büyümeye negatif etkisi mi söz konusu? Özetle ithalattaki azalma ekonomik büyümeyi hangi nedenlerle etkiliyor. Şimdiden çok teşekkür ederim.
Saygılarımla,
İthalatın bileşimi önemli. Türkiye enerji ithal ediyor ve bunu sanayisinde kullanıyor. Daha az enerji daha az üretim demek. Ayrıca Türkiye sermaye malları ve ara malı ithal ediyor. Ki bunların hepsi üretimde kullanılıyor. Bunların azalması yatırım ve üretiminin dolayısıyla büyümenin düşmesi demek. Türkiye'nin büyümeye katkısı olmayan tüketim malı ithalatı toplam ithalatının sadece % 12'si kadardır.
SilHocam bu konuyla alakalı değil ama siz notlarınıza almışsınızdır diye size sormak istedim.Geçen enflasyon raporu toplantısında Merkez bankası başkanı Erdem Başçı, argenin payının yüzde 0,9a çıktığını mesela bu konuda bir yapısal reform gerektiğini belirtip,bir çalışma söyledi,şunu okumalı herkes dedi hatta 222 sayfa olduğunu hatırlıyorum,acaba hocam o çalışmayı not alabildiniz mi ben kaçırdım da bulamıyorum netten
YanıtlaSilValla ben de atlamışım bu konuyu.
SilHocam Merkez Bankası şimdi bankalara borç verirken reeskont faizi ya da faiz koridorunu mu kullanıyor sadece?İnterbank tarafından alınan kredi faiz koridoru mu oluyor?
YanıtlaSilTCMB bankalara borç verirken bütün faizleri kullanıyor.
SilHaftalık repo ihalesiyle borç alıyorlarsa politika faizi (% 4,5) geçerli.
Gecelik borç alıyorlarsa koridor faizinin üst bandı (% 7,25) geçerli,
Aylık repo ihalesiyle borç alıyorlarsa o ihalede belli olacak faiz geçerli.
Merhaba hocam.Ben üniversiteden yeni mezun olmuş iktisatı da bu sene kpssye hazırlanırken öğrenmiş eski bir kamu yönetimi öğrenciyim.Benim merak ettiğim şey bu sene sürekli duyduğum tahvil fiyatları ile faizin ters orantılı olduğu söylemindeki faizin hangi faiz olduğu.Piyasa faizi ile tahvil faizi aynı şey mi? Sizi yeni takip etmeye başladığım için eski yazılarınızı bilmiyorum.Bu konu hakkında beni bilgilendirecek yazılarınız varsa bana önerilerde bulunabilir misiniz?
YanıtlaSilŞimdiden teşekkür ederim...
Şu yazıma bir bakın derim.
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2013/06/faiz-yukselince-kim-kazanr-kim-kaybeder.html
teşekkürler hocam şimdi anladım konuyu
SilHocam merhaba yazılarınızı takip etmeye çalışıyorum, gelismis ulkelerin gercekten toparlayabilecegini ongoruyor musunuz, yoksa wallerstain in tezlerindeki gibi 20-30 yıllık bir donusum ve arayis donemine mi giriyoruz? Teşekkürler. ..
YanıtlaSilABD'nin toparlanabileceğini düşünüyorum ama Euro Bölgesi ve Japonya için o kadar emin değilim.Japonya zaten 20 yıldır teze uygun bir durumda bulunuyor.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilİnternette okuduğum bir bilgiye göre Amerika'da bir ekonomi öğrencisi 3 ay gibi kısa bir sürede internet üzerinde borsadan petrol kağıtları alıp satarak 500.000 USD kazanmış.
Bu gerçekten mümkün müdür yoksa şehir efsanesi midir ?
Hocam merhaba
YanıtlaSil2008'den beri gelişmekte olan ekonomiler gelişmiş ekonomilerin özellikle FED'in tahvil alım programıyla yani yaratılan likidite bolluğu ile ayakta kalmaya çalışıyor ama ben size 2008 öncesini sormak istiyorum. Verdiğiniz büyüme grafiğine bakınca 2002-2008 arası oldukça istikrarlı bir büyüme trendimiz mevcut. Peki hocam biz o 6 yılda naptık da istikrarlı büyüme sergileyebildik? Ozamanki politikalar buzaman da uygulanabilir mi? Çünkü önümüzde oldukça yoğun seçim dönemi olacak 3 büyük seçim geçirecek siyasi iktidar düşük büyüme oranları istemeyecek ve Merkez Bankası üstündeki baskısına devam edecek. Sizin bu dönem için orta vadeli çıkış stratejinizi duymak mülakatlara girecek olan bizlere bir pusula niteliğinde olacaktır..
Çok teşekkür ediyorum iyi çalışmalar
2002 - 2008 arasında üç önemli olay var: (1) IMF'den çok yüksek destek aldık. (2) AB ile müzakereye başladık. Ki bu gelişmeyle peş peşe 3 yıl Türkiye'ye yılda 20 milyar dolardan fazla yabancı sermaye yatırımı geldi. (3) Dünyada likidite boldu ve yüksek faiz veren ülkelere akıyordu. Biz de yüksek faiz veren ülkeler arasında Brezilya ile birlikte en önde yer alıyorduk.
SilYani o zamanki dış desteği bugün bulmak mümkün değil. O dönemde biraz daha düşük büyümeyi kabullenip yapısal reformları yaparak dış finansmana bağımlılığımızı azaltsaydık bugün çok farklı bir yerde olacaktık. Ne yazık ki yapmadık ve bu akan dış desteğin hep devam edeceğini sanarak hareket ettik.
hocam kocaeli universitesinde bir dergi cikarmayi dusunuyoruz.. birde konferans yapmayi dusunuyoruz ekonomu ile ilgili. dergimiz icin yazi yazarmisiniz bunu konussak. birde ekonomi uzerine konferans verebilirmisiniz ?
YanıtlaSilArkadaşlar, ilginiz için çok teşekkür ederim. Yazı işi kolay ama tv programları ve diğer işler nedeniyle konferans için söz veremem.
Silhocam, sayın erdem başçıf 2013 yılı ortalama enflasyonu için % 6,2 ve 2014 yılı ortalama enflasyonu için ise 5,0 lik bir hedefin bulunduğunu net biçimde ifade etti. ancak: özellikle dışsal finansal gelişmelere bakacak olursak ki türk ekonomisi dış finansmana yüksek bağımlılık arzeden bir iktisadi yapıya sahip olduğuna göre ben naçizane olarak TCMB nin bu hedeflerini tutturmasının çok zor olabileceği kanaatindeyim. ayrıca, önümüzdeki süreçlerde mb nin para politikasında zorluk yaşama riskinin de artabileceğini ve doğal olarak mb nin son yıllardaki kadar elinin rahat ve güçlü olmasının daha da zorlaşacağını düşünüyorum.. hocam, bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum.. paylaşırsanız çok sevinirim.. akademik hayatınızdaki başarılarınızın sürmesini diler, cevabınız için şimdiden teşekkür ederim... saygılar...
YanıtlaSilErdem Başçı'nın 2013 için söylediği % 6,2 hedef değil tahmin. Hedefleri % 5,3 idi ve onu değiştirmedi.
SilHaklısınız ben de bırakın hedefi % 6,2'lik tahmini bile tutturmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Benim tahminim % 7,5 - % 8 arasında.
MB'nin elinin gücü dışarıdan bol kaynak girişi ile oldu. Şimdi işler zor. Artık kaynak bulmak zor. Kaynak bulamayınca ithalatı rahat rahat artırmak zor. Sonuçta eskisi gibi yüksek büyümeleri yakalamak da zor.
Nazik sözleriniz için teşekkürler.
Hocam merhaba.Amerika toparlanma sinyalleri veriyor ama bazı veriler beklentilerin altında kaldı.Bu durum FED in tahville ilgili programını değiştirebilir diye düşünüyorum.Üçüncü çeyrekte de Amerika'dan iyi veriler gelirse 2014 gelişmekte olan piyasalar için zor geçebilir fakat üçüncü çeyrek verileri iyi gelmezse para yine gelişen piyasalara yönelmez mi ?
YanıtlaSilToparlanma denilen şey böyle bir şey zaten. Yani bazı veriler iyi gelecek ama daha tam olarak çıkış olmayacak. Verilerin hepsi iyi gelse toparlanmadan değil çıkıştan söz ederdik.
SilABD'nin parasal genişlemeyle yaratabileceği ivmenin artık sonuna geliyoruz. Belirli bir noktadan sonra piyasalara daha çok para vererek işleri toparlamak da mümkün olmayabilir. O nedenle ben ABD'nin bu yılın sonlarından ya da yeni yıldan itibaren yavaş yavaş bu işi geri çekmeye başlayacağını tahmin ediyorum.
Hocam bu konuyla alakalı olmasa da size başka bir konu danışmak istiyordum.
YanıtlaSilBildiğiniz gibi vergi kaçakçılığını ihbar edene %10 ihbar ikramiyesi veriliyor ama bunun için ihbarın somut olay ve belgelere dayalı olması gerekiyor. Şimdi hocam benim belgelendirme sıkıntım var ve tam anlamıyla neyin vergi kaçakçılığını ihbar için belge sayılacağını bilmiyorum.benim bu ihbar ikramiyesinden yararlanabilmem için açık bir şekilde hangi belgeleri ibraz etmem gerekiyor onu size danışmak istedim.
sizin her defasında sabırla sorularımıza cevap vermenizden dolayı müteşekkirim..
iyi çalışmalar
Mesela nylon fatura kullanılmışsa bunun örneği ya da çift defter kullanılmışsa bunlardan fotokopiler veya kayda alınmamış bir işleme ilişkin banka havaleleri vs varsa o havalelerin kayıtları gibi belgeler gerekiyor.
SilSn. Eğilmez,
YanıtlaSilSon 10 yılın süregiden ekonomik sorunları cari açık/büyüme ters ilintisi ve bir de artan dış+iç borç görünüyor. Cari açık ve oluşumuyla yazılarınızı okudum. Peki ama bu iki parameter birbirleriyle ilintili mi ? Demek istediğim büyümenin getirdiği arzı vatandaş bankalardan aldığı kredi ve kredi kartı ile karşılıyor ? Ve bankalar bu meblağı yurtdışından aldığı borçla mı sağlıyor ? Zira bildiğim kadarıyla tasarruf oranımız görece en düşüklerinden biri. Saygılarımla.
Evet temelde öyle. Yani Türkiye yüksek oranlı büyümek istiyor. Bunun için daha çok ithalat yapması gerekiyor. Çünkü ithal ettiğimiz malların büyük çoğunluğu üretimde girdi olarak kullanılıyor (petrol, doğal gaz, makine, teçhizat vb.) İthalat arttıkça dışarıdan tasarruf ithal etmek gerekiyor çünkü içerideki tasarruflar ve ihracattan sağlanan gelirler yetmiyor. Öyle olunca cari açık büyüyor.
SilBankalar döviz ihtiyacını karşılamak için dışarıdan borçlanıyor.
Teşekkür ederim.
SilAma bir sorum daha var:Enerji ithalatı meselesi de özellikle nükleer santrala bir dayanak olarak sunuluyor. Fakat, toplam enerji ithalatı içinde direkt elektrik olduğunu sanmıyorum. Elektrik üretmek için kullandığımız doğal gazın ne kadar olduğuna dair bir veri veya öğrenebileceğim bir kaynak var mı elinizde. Yukarıda ithalat içindeki gerçekten ithal oranımızın (enerji+ara mal+üretimde kullandığımız meta) %12 olduğunu yazmışsınız. İlginç bir veri, çok teşekküler. Saygılarımla.
"enerji+ara mal+üretimde kullandığımız meta dışındakilar" olacaktı.
SilHocam şöyle dersem yanılırmıyım Türkiye dışarının tasarruflarını kullanmasını sebebi 1)döviz ihtiyacını karşılamak ve gerektiği düzeyde ithalat yapabilmek için 2) Türkiye nin tasarrufları içeride temel etken olan reel faizlerin düşüklüğünden dolayı az olduğu için Türkiye içeride yatırım yapmak istediğinde ve herhangi bir yatırıma finansman bulmak istediğinde dışarının tasarruflarından yararlanıyor .
YanıtlaSilHocam yani bizim tasarruflarımız yüksek olsa içeride yapacağımız yatırımlar için dışarının kaynaklarına ihtiyaç duymayacaktık ayrıca tasarrufların yüksek olması kısa dönemde cari açığımızı azaltmaz değil mi(uzun dönemde azaltabilir )
Evet aşağı yukarı işin özeti böyle.
SilHocam aklıma şöyle bir soru takıldı ve bu soruya şöyle cevap veriyorum acaba doğru mu Türkiye'nin tasarrufları çok yüksek düzeyde olsa ithalatı yaparken dışarının tasarrufları yerine kendi tasarruflarını kullanabilir miydi ?benim buna cevabım; hayır kullanamaz dı tasarrufların yüksek olması yalnız içeride yapacağımız yatırımlar için dışarıdan kaynak bulmaya gerek kalmazdı onun dışında tasarruflarımız istediğimiz kadar yüksek olsada biz dışarıdan tasarruflarımız yüksek diye istediğimiz kadar ithalat yapamayız önemli olan bankada dövizin olması önemli olan ithalat yaparken dünyada geçerli olan doların bizde bulunması biz tasarruflarımızı artırarak ithalata kaynak sağlanamayız diye düşünüyorum ben bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum
YanıtlaSilŞu olur tasarrufları artırarak bugün dışarıdan borçlanıpta ödediğimiz faizi ödemek zorunda kalmayız bu da cari açığa olumlu etki yapar hocam yanlışlarım varsa düzeltirseniz sevinirim
Döviz yabancı mal almak için gerekli. Tasarruf ise yatırım yapabilmek için gerekli. Biz hem yabancı mal almak için hem de içeride yatırım yapacak kaynak bulabilmek için döviz borçlanıyoruz. Sorun burada.
Silhocam japonyanın yeni ekonomı politikası ıcın yenın dıger para bırımlerıne gore daha degersız olması sonucu ıhracat artıp ulkeye daha az mal gırmesı sonucu enflasyon baskısı yaratmaz mı. enflasyon baskısı deflasyon surecındekı ulke ıcın ıyı bırseymıdır
YanıtlaSilJaponya 20 yıldır enflasyon yaratmaya uğraşıyor. % 2 - 3 enflasyon iyidir.
SilSn. Eğilmez, yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum. Ekonomi çelişkiler bilimi. Tabii ki siz daha iyi bilirsiniz ancak şu tasarruf konusunda nacizane fikirlerim var. Hem size sunup hem sizin de değerli fikirlerinizi almak istiyorum.
YanıtlaSilÖdemeler dengesi açığını kapatmak için dışarıya olan bağımlılığı da azaltmak için yurtiçi tasarrufları artırma çabaları mevcut. Devlet desteği olan BES de bunun en iyi örneği. Ancak burada "tasarruf paradoksu" kavramı işin içine giriyor. Malumunuz tasarrufu teşvik etmenin yolu faizden kazanç sağlamaya inandırmaktır. Ancak bunun tezatı da faizler artınca yatırımları, dolayısı ile büyümeyi ve kalkınmayı negatif etkilimesi.
Ödemeler dengesi açığının kronikleşmiş kısmı cari açık. Bu açığın da büyük kısmı enerji ithalatına bağlı durum.İşin içine enerji girince, petrol ve doğal gaz fakiri ülkemizin alternatiflere yönelmesi gerekiyor. Bunlar da nükleer, güneş ve rüzgar enerjisi. Ancak bu şekilde cari açığımızı yapısal çözüm olarak kapatabilir ve çarı açığı finansman için muhtaç olduğumuz yabancı sermaye gereksiniminden de kurtulabiliriz. Yabancı sermaye ihtiyacından kurtulmak bizi spekülatif sermaye hareketlerinin de negatif etkilerinden kurtarır. Bugünlerde yaşadığımız faiz - kur volatilitesinin de önüne geçmiş oluruz diye düşünüyorum. Sizin de değerli fikirlerinizi merak ediyorum.
Haklısınız ama nükleer enerji dışındakilerle sağlanacak tasarruf oldukça kısıtlı. Nükleer enerji de ilk yatırım olarak çok pahalı ve bir de çevre sorunları yaratması nedeniyle karşı çıkılan bir yatırım. Nükleer işinde geç kaldık. Herkes bu işe giriştiğinde yapmış olsaydık bu tür engellerle karşılaşılması söz konusu olmazdı. Her geçen gün nükleer enerji alternatifi gündemden düşüyor.
SilBir başka önlem ithal ettiğimiz yatırım mallarını burada üretebilmek. Bunun için de çok ciddi bir planlaman gerekiyor. Yakın geçmişte yürürlüğe konulan yeni teşvik paketi bunu amaçlıyordu ama pek bir sonuç alındığına tanık olamadık henüz.
Hocam öncelikle teşekkürler. yazınız ekonomik konjonktürü çok güzel özetlemiş. Suriyeye yapilacak bir müdahalenin Türkiye ekonomisine etkisinin ne olacagini hasila ve kur değişimleri acisindan kisaca anlatabilir misiniz?
YanıtlaSilmrb hocam Türkiye Ekonomisinin 2010 yılından bu yana genel görünümü (işsizlik,enflasyon,cari açık,son dönemlerde ki gezi parkı olayları vb, durumlarıda ele alarak ..) sizce nasıldır ?
YanıtlaSil