Siyaset, Ekonomi Dinlemez
Fed açıklamalarının etkisiyle gelişme yolundaki ülkelerin
ekonomilerinde başlayan dalgalanmalar 2013 yılının görünümünü oldukça
değiştirmiş bulunuyordu. Gelişme yolundaki ülkelerin borsaları düşüyor, para
birimleri değer kaybediyor, faizleri yükseliyordu. Özellikle dış finansman
ihtiyacı büyük olan Türkiye gibi ülkelerde bu dalgalanma çok daha ağır etkiler
yaratıyordu. Brezilya gibi bazı ekonomiler bu gelişmelere çok hızlı tavır
alarak faiz artırımından kura müdahaleye kadar yayılan esnek bir ekonomi
politikası izlerken Türkiye gibi bazı ekonomiler yönlendirmeyi genellikle kura
müdahale yönüne yıkarak daha katı bir tavır almışlardı.
İşte tam o sırada Suriye’ye müdahale meselesi gündeme geldi.
Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı açıklamasının ardından ABD ve batılıların
müdahale edeceği beklentisinin doruğa çıkmasıyla birlikte bir süredir ekonomiyi
kenara itmeye çalışan siyaset, sonunda dizginleri iyiden iyiye eline aldı.
Suriye’ye müdahalenin artık an meselesi olduğu beklentisiyle USD ve Euro, TL
karşısında rekor kırarken, sepet kur düzeyi de 2,40’ı aştı. Bu durumda reel
efektif kur endeksi (REK) TCMB’nin alarm alanı olarak kabul edilen 115 ile 120
aralığının çok altına (110’un da altına) düşmüş oldu. Borsa, uzmanlarca kritik
eşik kabul edilen 65 binin altına geldi, gösterge tahvilin faizi çift haneye
yakın düzeyde oluşmaya başladı. Aslında ikinci el tahvil piyasasında pek bir işlem
olmadığı için gösterge faizin pek anlamı da yok. Asıl anlamlı faiz; bankaların mevduat
faizi. Mevduat faizi, bankadan bankaya değişse de ortalama, yüzde 9 – 10 dolayında
bulunuyor.
TCMB Başkanının açıklamaları böyle bir ortamda geldi. Piyasaların
beklentisi uzun süredir hiç gündemde olmadığı için yüzde 4,5’da takılıp kalmış
ve bu haliyle atrofiye (vücuttaki bir organın çeşitli nedenlere bağlı olarak küçülmesi, işlevlerini kaybetmesi hali) uğramış olan politika faizinin artırılması konusunda bir işaretti. Bu konu
hassas görülürse yüzde 7,75 olan gecelik borç verme faizinin artırılmasına
ilişkin bir işaret de yeterli kabul edilecek gibi görünüyordu. Bunlara ek
olarak dövize müdahalelerin devam edeceği ve TL üzerinde sıkılaştırma
uygulamalarının artırılacağı şeklinde açıklamalar bekleniyordu. Oysa TCMB
Başkanı bunların tersi bir açıklamayla geldi kamuoyunun karşısına. Yüzde 4,5
oranında takılıp kalmış olan politika faizinin atrofiye uğramış olduğunu adeta itiraf
ederek “politika faizi, bankalardan, faiz ödenmeden alınan zorunlu karşılıkların
faizi olarak düşünülmeli” dedi. Böylece benim çok uzun süredir dediğim o
politika faizi değil politikacı faizidir sözü tescillenmiş oldu. Başkan ayrıca
gecelik fonlama faizinin düzeyinden memnun olduğunu ve bunlarda hiçbir değişikliğin
söz konusu olmayacağını oldukça kararlı bir biçimde vurguladı.
Başkan Başçı’nın açıklamasında alışılmadık bir başka şey de
yılsonu için tahminle hedef arası bir dolar kurunu vurgulamasıydı. Dolar
kurunun yılsonunda 1,92 düzeyinde, hatta altında oluşmasının şaşılacak bir şey
olmadığını belirtti. Bir ay kadar önce Başbakan Yardımcısı Babacan, döviz kuru
tahmini yapmanın kumar oynamakla eşdeğer olacağını açıklamıştı.
Başkan’ın açıklamaları iki şeyi net bir biçimde ortaya
koyuyor: (1) TCMB, araç bağımsızlığına sahip değil. Faiz aracını kullanamayan
banka, farklı yollara başvurup sonuç almaya çalışıyor. Ki bu çok sıkıntılı bir
süreç (2) Türkiye’de siyaset, ekonominin önüne geçmiş durumda. Siyasetçiler
bile yaptığında şaşırdığımız türden açıklamaları TCMB Başkanı yapınca bu
algılama kaçınılmaz oluyor.
Merkez Bankasi neden faiz aracini kullanamiyor?
YanıtlaSilBaşbakan sıfır reel faiz istiyor ya ondan.
SilÇok güzel bir yazı olmuş Mahfi Bey. Dolar ve eurodaki bu yükselişler cari açığı kapatmada faydalı olması muhtemel değil midir?
YanıtlaSilBir miktar faydası olacaktır tabii.
SilTeşekkür ederim.
Dolar ve Eurodaki artışın cari açığı artırma gibi etkisi de olamaz mı? Sonuçta ithal ettiğimiz mallar pahalanacak. Tamam, TL değer kaybettiği için ihracatımız da artabilir ama ne derece artacak ve ithalatın önüne geçebilecek mi? Yanlış mı düşünüyorum acaba?
SilNormal koşullarda döviz kuru artar da TL değer kaybederse ihraç edilecek malların TL karşılığı artacağı için bu gelişmenin ihracatı artırıcı etkisi olur. İthalat ise pahalı hale geleceği için düşer. Ama bütün bunlar satılan ve alınan malların gelir veya fiyat esnekliklerine bağlıdır. Yani örneğin biz fiyatı ne kadar pahalı hale gelirse gelsin petrol ve doğalgaz alımını belirli miktarın altına düşüremeyiz. Buna karşılık fiyatımızı ne kadar ucuzlatsak da tekstil ürünlerini belirli miktardan öteye satamayız.
SilBen de bunu demek istedim. Fİyatı ne kadar yüksek olursa olsun almak zorunda olduğumuz mallar karşısında bizim ihracatımızın artması yetersiz kalabilir ve cari açık hala artabilir.
SilHocam öncelikle çok değerli ve içten yazılarınız için çok teşekkürler. Keşke sizin gibi objektif ve herşeyi duygu veya taraftarlık karıştırmadan yazan daha fazla akademisyenimiz olsa ve halk da daha sağlıklı bilgilendirilebilseydi.... Bir sorum olacak, faizde artırıma gidilmemesi aslında şu an Türkiye'de portföy yatırımları bulunan yabancıların kolay çıkış stratejileri için bir destek olmaz mı? yani bir taraftan yeni sıcak yabancı paranın girişini engelleyici diğer yandan da aslında mevcut yabancıların rahat çıkmasını sağlayıcı bir etki yaratmaz mı? Bu durumda aslında faizlerde artırım olmaması sanal faiz lobisine yaramaz mı? Bir diğer konu da Türkiye'nin CDS primleri 3 ayda %100 artmışken faiz artırılmayacak söylemi ne kadar gerçekçi ve Başçı'nın daha önceki gerektiğinde faiz silahını kullanırız sözüyle bu kadar zıtlık içeren bu açıklama güven baltalama riski taşımıyor mu? NOT: sadece kendi söylediğine kendisi inanmayan insanlar "Bana güvenin ve kazanın" ibarelerini kullanırlar
YanıtlaSilSaygılarımla
Teşekkürler.
SilFaizin artırılmaması aslında çok bir anlam taşımıyor. Çünkü TCMB fonlama faizini % 7,75'de tutsa da piyasada faizler % 10. Yani piyasa, TCMBnin önüne geçmiş gidiyor. Çünkü borç ödeyecek, para bulacak olan piyasa. Faiz artışı yabancı fonları yeniden çekmeye yarar.
Sizin de dediğiniz gibi CDS primlerinin 240 bp ye çıktığı yerde faizi artırmıyorum demenin inandırıcılığı ne kadar olur?
Nota koyduğunuz açıklama aslında Başkanın yaptığı açıklamanın tam anlamıyla özeti olmuş.
Mahfi bey, yanıtınız için teşekkürler, yalnız faizlerin artırılmamasının yabancılara ait mevcut sıcak paranın çıkışını kolaylaştırıyor olması konusunda da yorumlarınızı bekliyorum. Bunun yanında nota koyduğum sözü Başkan dünkü açıklamasında bizzat kendisi söyledi. Önce fazla rezerv kaybetmeden dövizin belini kırarız dedi, hemen sonrasında içgüsel olarak olsa gerek BANA İNANIN VE 'KAZANIN' ibaresini kullandı. buradaki bu tip bir sözü ancak kendi söylediğine kendisi inanmayanlar söyler kısmı da tam bana güvenin sözünü duyduğum anda aklıma gelen ilk şey oldu.
SilSayın Eğilmez
YanıtlaSilSanırım Hiçbir ekonomist şu günlerde Sayın Erdem Başçı nın yerinde olmak istemiyordur. Çünkü Sayın Başçı yukarı tükürse bıyık , aşağı tükürse sakal . Faizi yükseltse kısa vadede Sayın Başbakan ın ve hükümet üyelerinin hışmına uğrayacak , yükseltmese kurlar fırlayacak orta ve uzun vadede yüksek enflasyon , yüksek işsizlik ve düşük büyüme yaratacak. Her iki halde de Sayın Başçı kaybedecek. Herhalde şu an eylül de FED in QE den çıkışı ertelemesi , sıcak paranın eskisi gibi ülkeye geri dönmesi veya benzeri bir mucize olması için dua ediyordur. Ülkemizin içinden geçtiği şu kritik günlerde akıl ve sağduyu Türkiye yi terketmiş gibi duruyor. Ne diyelim Allah sonumuzu hayretsin.
Hazine Müsteşarı Yener Dinçmen istifa ettiğinde Radikal'de bir yazı yazmıştım. Yazının sonunu da şu cümleyle bitirmiştim: "Önemli olan hazine müsteşarının ayrılıp gitmesi değildir. Bundan böyle kendiliğinden ayrılıp gidebilecek nitelikte kaç tane yüksek bürokrat bulabileceğimizdir."
SilHocam yine harikulade bir yazı.sormak istediğim husus bütün gelişmekte olan ülkeleri aynı kefeye koymak ve genişleme sonrası cari açığı olan ülkelerden faizleri yüseltmesini beklemek dogrumudur ve Japonya ve Avrupa ülkelerinin parasal genişlemesinin devam etmesi cari açığımızı ve piyasaları nasıl etkiler? şimdiden teşekkürler
YanıtlaSilCari açığı yüksek ülkelerin aşağı yukarı hepsi zaten faizlerini artırdılar.
SilBurada asıl etki Fed'dedir. Fed daralmaya giderse bütün dünya ağır etkilenir.
Hocam, öncelikle yazılarınız ve kullandığınız dilin özellikle sade ve anlaşılır oluşuna dikkat edişiniz nedeniyle herkes adına teşekkürler. Önceki yazılarınızın birinde, birinin iktisatçı olup olmadığını anlamak için marksist değer teorisiyle neoklasik değer teorisi arasındaki farkı sorarım demiştiniz. Ben ve bir arkadaşım bunu yorumlarken farkettik ki biliyoruz, ifade ediyoruz lakin şöyle doyurucu kısa ve net bir cevap veremiyoruz. Biliyorum bu yazınızla ilgili değil, ama bizi bu cehaletten kurtarırsanız gerçekten çok minnettar kalırız. Sevgi ve saygılarımla,
YanıtlaSilBundan kastım şuydu açıkçası. Çoğu insan iktisat olmadan örneğin mühendislik eğitimi alıp üzerine 2 yıllık bir ekonomi masterı yaparak iktisatçı olduğunu düşünüyor. Böyle bir eğitimle işletmeci ya da finansçı olmak mümkündür. Ama iktisatçılık bir felsefi birikim işidir. Hesap kitap bilmekle bitmez. Örneğin ekonomi biliminin temelinde değer teorisi yatar. Değeri yaratan nedir? Marksistler buna "emektir" diye cevap verirler. Neoklasik ekonomi okulu ise "faydadır" diye cevap verir. Bu ikisi arasındaki tartışma çok temel bir tartışmadır. Bunun gibi birçok tartışma vardır ekonomide. Ekonomi sadece dolar, kur, faizi, enflasyon değildir. Bunu kastetmiştim.
SilHocam değerli fikirleriniz ve tecrübeleriniz ile bizleri aydınlattığınız için teşekkürler Müsadeniz ile bazı sorularım olacaktı
YanıtlaSil1.Başkan Başçı'nın Açıklamalarında pozitif olarak algıladığınız bir husus var mı ?
2.Bir süredir Sayın Başçı'nın üzerinde finans çevrelerince oluşturulmak istenen baskının nedeni sadece finansal kaygılar mı ?
3.Fed'in Açıklamalarından sonra bir miktar kaçışın doğal karşılanması gerektiği yerde daha sade bir deyim ile kimi çevrelerce batıyoruz söylemlerini nasıl karşılıyorsunuz ?
Saygılarla...
Çok teşekkür ederim.
Sil1) Hepsi pozitif ama hayal ürünü
2) Başçı üzerinde oluşturulan baskı finans çevrelerinden değil hükümetten ve faiz sorunu olanlardan kaynaklanıyor.
3) Batıyoruz söylemi doğru değil ama batmamak için eleştiride bulunmak doğru.
Hocam,
YanıtlaSil1- Dovizdeki artisin enerji faturamiz uzerindeki etkisi ihracat-ithalattaki olumlu etkiyi dislamaz mi?
2- MB faiz inadini surdurdukce doviz artiyor, BİST dusuyor. Sermaye cikislari surdukce odemeler dengesindeki bozulma nasil telafi edilecek?
3- BiST'in %65i yabancilarin elinde bunu unutmamak gerekir.
4- suriyeye mudahale durumunda piyasalarda ne olur?
Tesekkurler, Saygilar
1- Dışlar
Sil2- Ne yazık ki faiz dışında yanıtını bilmiyoryum.
3- Doğru
4- Şu aşamada bir şey söylemek zor. Ne kadar süreceği nasıl bir müdahale olacağına bağlı.
Sayın hocam,İhracat yaptığımız ülkelerde ki gerek ekonomik gerekse siyasal krizler döviz artışı beraberinde ihracatımız artış yaşayacaktır teorisini zedelemez mi?
YanıtlaSilSaygılarımla
İhracat yaptığımız ülkeler ağırlıklı olarak gelişmiş ülkeler ve onlarda sorunlar çözümlenme aşamasında olduğu için ihracatımızı artırabiliriz diye düşünüyorum.
SilHocam Burada faiz artırımı yerine parasal daralma uygulansa Yıne dovızın dusmesıne etkı edılebılır . Tek neden Faiz artırımı olayı Dusunuluyor . Sermaye cekmek gerekır tabi bunun ıcın artırmak lazım ama Gelısmıs ulkelerede bakarsak Faiz dusuk ve fazla oynak olmayan Rakamlarda seyredıyor ? Bascı bunu amaclamıs olamaz mı?Yanı guclu bır ulke Gorsellıgını saglamak. Ayrıca bugun bır Köşe yazısında gordum kadaryla ıfade etmek ısterım. 2006 da aynı durum da faızi 6kat artırmına gıtmıs fkat enflasyonun beklenenden 2 kat fazla geldıgnı soyluyor. Bu polıtıkanın dogru oldugnu savunanlarda var . 2.sınıf Ogrencısyım Sorum sacma gelebılır Tesekkur ederım Saygılar
YanıtlaSilSoru saçma değil. Gelişmiş ülkelerde faiz düşük ama yükseliyor. O nedenle zaten bizdeki yabancı fonlar çıkıyor. TL'yi daraltmak bir çözüm ama o zaman da piyasada iflaslar artıyor.
Sil"rahatız, çok rahatız", "doların belini kırarız", "bana inanın, kazanın. göreceksiniz", "dolar bu yorulur yorulur geri döner" sözleri kime aittir?
YanıtlaSila) Zafer Çağlayan
b) Egemen Bağış
c) Atilla Yeşilada
d) Süleyman Yaşar
e) Erdem Başçı
Erdem Başçının döviz kuruyla ilgili yaptığı açıklamalar doğru bir tahmin olabilir.Çünkü ABD'nin önemli bir bütçe açığı sorunu var 17-18 eylülde her ne kadar FED'in tahvil alımlarını azaltması yönünde vereceği karar gelişmekte olan ülke piyasalarını olumsuz yönde etkilese bile yıl sonuna doğru ABD'nin kamu borcu'nun halt safhalarda olmasından dolayı dolar üzerinde büyük bir baskı yapacağını düşünüyorum.Döviz kurunun düşmesi yönündeki tahminini yanlış bir tahmin olduğunu düşünmüyorum.
YanıtlaSilABD'nin bütçe açığı düşüyor. hem vergiler arttı hem harcamalar azaldı. kamu borcu ise aylardır aynı düzeyde. en son Mayıs ortalarında borç tavanı yükseltilmişti. yani kamu borcu/GSYH oranı hafif de olsa geriliyor.
SilABD'nin bütçe, borç tavanı problemi yaşaması, mesela borç tavanının yükseltilmemesi ve government shutdown gibi bir durum olması tam tersi doları daha da ateşler. böyle bir durumda küresel risk çok artacağı için dolar belki 2,50'leri görür.
hocam çok güzel yazı olmuş
YanıtlaSilTşkler
SilÜstad yazı enfes. Yeni politika faizi :) "Piyasalar" için %6,75...
YanıtlaSilZor günlerde %7,75.
Politika faiz artışı +225 / +325
bu da politik bir şekilde açıklanan politika faizi olmuş oluyor.
Hayırlı olsun...
Mahfi Bey , uzun zamandır yazılarınızı takip ediyorum. Benim gibi basit bir mimar olan biri için bile anlaşılabilir olmaya çalıştığınız için çok teşekkür ederim. Sonuçta hepimiz para kazanmak için çalışıyoruz, işler kötü gittiğinde suç bizde mi yoksa bizi yönetenlerde mi bilmek hakkımız.
YanıtlaSilBugün gazetlerde okudumuz, FED'in merkez bankaları ile 'swap' yapma olasılığı bizim merkez bankası için de geçerli midir? FED'in bu işlemi uyguladığı ülkeler sonuçta ABD'nin kan kardeşi ülkeler. Türkiye'nin Suriye ve Mısır politikalarında ABD için önemli bir konuma gelmeye çalışması ve merkez bankası başkanının açıklamaları bu yönde bir umut olduğu mu gösteriyor?
Teşekkürler.
SilFed'in swap kapsamını henüz bilmiyoruz ama bizim TCMB de buna dahil olabilir diye düşünüyorum.
Başkanın rahatlığının altında bu olabilir.
Sayın Eğilmez,
YanıtlaSilSn.Başçı'nın açıklamaları daha çok psikolojik "morallari bozmayalım" minvalinde bir açıklama oldu kanımca. Belki de sizin dolaylı bahsettiğiniz siyasi baskıdan kaynaklı mecburi böyle oldu. Size sormak istediğim konu şu: Sn.Başçının aslında çok şey söylediği ama hiçbir şey söylemediği mücadele yöntemleri faiz artırımı değilse, neler olabilir? FED ile yapılacak bir swap bunlardan bir tanesi olabilir mi? Şimdiden teşekkürler, saygılar.
Murat Öktem
Fed'in yapacağı swap'in vadesi en fazla 6 ay-1 yıl olur. bu süre sonunda verilen para geri çekilecek demektir. temel anlamda hiçbir problemi çözmez. Fed, Yen'in değerini düşürmek için önceki yıllarda Japon merkez bankası ile onlarca swap işlemi yaptı ama Japon yeni hep değer kazandı. Yen'in son 1 yıl içindeki değer kaybı da geçici, daha önce aynı filmi defalarca gördük çünkü. fundamental olarak değer kazanacak para (yen) değer kazanır, değer kaybedecek para (TL) ise değer kaybeder. bunun önüne orta-uzun vadede kimse geçemez. kur artışından bu kadar korkan bir merkez bankamız var, korkusunun nedeni ise "kur artışının ikincil etkileri" imiş. şu an ekonomi zayıf, büyüme düşük, kur artışının ikincil etkileri çok az olacaktır. bırak döviz kurunu istediği yere gitsin, belli bir yere oturacaktır. "o zaman büyüme daha da düşer" diyorlar. zaten düşük, şahsen Türkiye'nin %2 büyümesi ile %2 daralması arasında hiçbir fark görmüyorum. ama yakın zamanda seçimler var tabi. işin siyasi boyutu her şeyin üstüne çıkıyor.
SilSoruyu yanıtlayan arkadaşa teşekkürler.
SilYine de sürprizden kasıt bu geçici rahatlamayı sağlayacak olan swap işlemi olabilir.
Mahfi Hocam;
YanıtlaSilÖncelikle yazınız için teşekkür ederim.
Benim aklıma birkaç soru takıldı, cevaplarsanız sevinirim.
1)MB Başkanı yaptığı açıklama ile faizi değil, dolar satışını işaret ediyor. Bu MB-piyasa arasındaki oyunda MB'nın tabiri caiz ise "elini göstermesi" değil mi?
2)Siyasetin faiz tutumu ve MB'nın bağımsız davranamaması siyasetin baskınlığını gösteriyor. Peki bunun bir sebebi de "kamu katılım bankalarının" kurulma süreci mevcutken sektörde bu bankalara rekabet edebilir bir ortam oluşturma fikri olabilir mi?
3)Bir vatandaş, MB'nın bu tavrı karşısında, bankanın "MB kanununa" aykırı davrandığı ve MB bağımsızlığını zedeleyerek kamu yararının aksine hareket ettiği gerekçesi ile hukuki yollara başvurabilir mi? (Her ne kadar kanununda AŞ olarak tanımlansa da bir çeşit kamu hizmeti ifa ettiğinden hareketle soruyorum).
Teşekkür ederim.
Saygılar,
Tşkler.
Sil1) Şimdi Fed ile bir swap işlemi gündemde. O nedenle elini gösterse de pek bir şey kaybetmiş sayılmaz.
2) Pek sanmıyorum.
3) Buradan da bir sonuç çıkabileceğini sanmıyorum.
Üstat,
YanıtlaSilSn. Başçı'nın yaptığı açıklamaların yanında kullandığı yeni jargon ve vücut dilinin de, piyasaları ziyadesiyle tedirgin ettiğini düşünüyorum.
Zira bu davranışının kaynağı söylediklerine dair kendisinin dahi inanma güçlüğü idi sanırım. Mevcut koşullar altında sahip olması gereken en önemli enstrüman olan faizi kullanma konusunda çekince taşıyor ve bu kullanamama halini örtme çabası, zayıflığını - ki bunu kapamaya çalışıyordu -daha da ön plana çıkardı bence.
Ne dersiniz?
Sanıorım Fed'in bazı merkez bankalarıyla swap yaparak onlara geçici süre dolar sağlama gibi bir adım atması söz konusu ve yine sanırım TCMB de bu kapsama girebilir. Başkana bu yönde bir bilgi gelmiş olabilir ama tedirginliği bunun garanti olmayabileceğinden kaynaklanıyor olabilir.
SilBana sorarsanız dünkü görünüm, görünümle, açıklamalarla, imalarla herşeyiyle kötüydü.
Üstad tamamda ne demesi bekleniyordu. Piyasaların beklentisi neydi ki. Belki de en zor dönemde başkanlık yapıyor ve bence ,yorumların aksine, başarısız sayılmamalı Sayın Başçı. Hükümetin müdahale kısmını tam olarak bilmemekle birlikte, geleceğin oldukça belirsiz olduğu Amerika, Avrupa dahil geniş bir coğrafyada ekonomik ve siyasal belirsizlik varken genel ifadeler biraz basit kalmıyormu. Lütfen yanlış anlamayın, haddim olmıyarak şahsi görüşlerim tabi. Ayrıca faiz arttırmanın devlete maliyeti yüksek olmayacak mı.
SilTürkiye öyle zor dönemler yaşadı ki buna en zor dönem demek doğru olmaz. Biz faizin % 107 olduğu dönemleri yaşadık.
SilFaiz artırır ya da artırmaz o kendi kararı. Ama benden kimse faiz artırımı beklemesin diyerek para politikasının en önemli aracını devre dışı bırakması bir MB Başkanının asla söylememesi gereken bir sözdür. Yarı faizi artırması gerekirse söz verdi diye artırmayacak mı?
MB Başkanı iki düşünüp bir konuşacak. Aksi takdirde siyasetçiyle aynı kefeye konur.
Kis ve oz, herkesin anlayabilecegi dilden yazilariniz, tespitleriniz icin tesekkurler.
YanıtlaSilMerkez bankasi bagimsiz olmadigini ilan etmis oldu.
'Dolarin belini kirariz' gibi bir ifade kullanmasi da Merkez Bankasi baskanina yakismadi. Basbakanin agzi ile konusmus oldu. Psikolojik olarakda iyi olmadiginin gostergesi
Faiz disinda kullanacaklari arac-yontem varsa (Swap gibi) bu konusma ile aciklamaliydi.
- Ya Erdem, bu doların hali ne böyle? gözlerim yanlış mı görüyo? 2 filan yazıyo orda
Sil- şey sayın başbakanım..
- ne şeyi? rok diyodun, rezervler hiç olmadığı kadar yüksek diyodun, biz de meydanlarda caka satıyoduk n'oldu o kadar rezerv? satsana şu dolarları
- şey efendim, bu aralar dolar satmak, rezervden yemek çözüm olmaz gibi.. faizler de sizin talimatlarınız doğrultusunda artmayacak ona emin olun. artık işimiz Allah'a kaldı. şimdi camiye gidip "hey Fed! taper the taper talk" duası edicem efendim
- bak işadamlarını zor tutuyorum. sana güvenerek dövizle borçlandılar ona göre!
- anlaşıldı efendim. elimden geleni yapıcam
çok iyi:)
SilNe yani dünyanın şu an içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik döngüde ne olmasını bekliyordunuz. Sanki bu dönemde ABD, Avrupa, Uzak Doğu piyasaları çok olumlu bir seyirdeymiş gibi, sanki eski dönemler çok ihtişamlıymış gibi. Devalüasyondan önce parasını dövize çevirip akrabalarınıda yönlendiren merkez bankası başkanları, bürokratlar gördü bu ülke. Enflasyonun zirve yaptığı dövizin tl yerine kullanıldığı, bankaların piyasayı fonlamak yerine faiz getirisi yüksek diye hazine kağıdı aldıkları, o işadamlarının iş yapamadığı günler çabuk unutuldu. Tamam ortalık beyaz değil ama siyah hiç değil. Çok iyiymiş.
Silsui misal emsal olmaz. Yani kötü örnek, örnek oluşturmaz.
SilMutlaka ama iyi örneğin bulunmadığı bir ortamda da ehveni şer yani kötünün iyisi tercih edilmez mi.
SilTürkiye'nin 1923-2002 arası ortalama büyüme hızı %4,6 (kaynak: TCMB elektronik veri dağıtım sistemi) 2002-2013 arası ortalama büyüme hızı ise %4,8 yani hemen hemen aynı. 1923-2002 arası dönemde 1930'ların Büyük Buhran'ı, koskoca bir 2. Dünya Savaşı, 4 darbe, 70'lerin petrol krizi, 94 krizi, 2001 krizi ve daha bilimum negatif gelişme var. 2002-2013 döneminde ise sadece 7-8 aylık bir likidite krizinin yaşandığı 2008-09 krizi. geri kalanında küresel likidite koşulları gayet uygun ve devlet satılmadık neredeyse hiçbir şey bırakmamış. tamam gelişmiş ülkelerin büyüme hızları çok düşük ama gelişmekte olanlar fazlasıyla telafi ediyor. ama uzun vadeli trendin üzerinde bir büyüme var mı? hayır, yok. bu kadar olumlu ortama rağmen trendin üzerine çıkamamak ekonomi yönetiminde çok ciddi bir problemin olduğunu gösterir. faizler düştü, enflasyon düştü, bankalar devlet yerine özel sektörü fonluyor ama büyüme uzun vadeli trendle aynı, işsizlik ise trendin çok üzerinde. ne anladım ben bu işten? eskiden ülke kaynakları faiz ödemelerine giderdi, şimdi üreten sektörlere vakti zamanında ihanet edildiği için cari açık olarak dışarı gidiyor. "efendim faizle cari açık bir mi? cari açığın çoğu ara malı, yatırım mallarına gidiyor" deniliyor ama şu unutuluyor: ithal ettiğimiz birçok ara malı ve yatırım malını ekonomi iyi yönetilseydi biz pekala kendimiz üretebilirdik. o nedenle faiz gideriyle cari açık arasında pek bir fark görmüyorum. ikisi de aynı kapıya çıkıyor: vasat büyüme ve işsizlik. son olarak bakıyorum IMF verilerine 20 yıl önce 1993 yılında dünyanın 17. büyük ekonomisi bizmişiz. hala 17. büyük ekonomiyiz.
SilDurum olumlu da olabilir olumsuz da biz her türlüsünü gördük. Birçok kriz atlattık ve bugüne geldik. Bunlara diyecek bir şeyimiz yok. Yadırgadığımız şey MB Başkanının, siyasetçi gibi "doların belini kırarız" "bizden faiz artışı beklemeyin" gibi sözler etmesidir.
SilHocam herzamanki gibi çok faydalı bir yazı, teşekkürler.
YanıtlaSilAyrıca soru ve yorumları ile konuyu zenginleştiren katılımcı arkadaşlara da teşekkür ederim.
Teşekkürler
SilAffınıza sığınarak 'swap' edilecek şeylerin ne olacağını sormak istiyorum?
YanıtlaSilMürekkepli Amerikan kağıdına karşılık hayat dolu Türk gencinin kanı mı?
Allahım bize bu acıyı yaşatma...
üstad değerli paylaşımlarınız için çok teşekkürler..Başbakanın sıfır reel faiz istemesinin nedeni işsizliğin artışını istememesi midir? saygılar
YanıtlaSilBilmiyorum
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilBu durumda Merkez bankasının bağımsız olmadığını kabul ediyoruz. Peki sizce de "Merkez Bankalarının tam olarak bağımsız olabilmesi için araç ve amaç bağımsızlığı yeterli değildir ve Cukierman (1992)'de belirttiği gibi "merkez bankası yönetiminin politik değişikliklere duyarlılığı" ve "merkez bankası başkanı değişim hızı" gerçek bağımsızlık ölçütüdür" önermesi doğru mudur?
Bence başkanın hükümetten farklı şeyler söyleyebilmesi bağımsızlık ölçüsü olarak daha önemli bir göstergedir.
Silsayın hocam ekonomi likidite tuzağında örnek japonya. japonyanın yeni ekonomik programı parayı değersiz yapmaya çalışıp ihracatı artırmak. sizce böyle bir şekilde japon ekonomısı buyuyebılır mı?
YanıtlaSilricardo-barro hipotezındekı gibi ihracat fazlası kamu harcamasının artması japon ınsanlarınn ılerıde bunları kendı gelırlerınden vergı olarak alınacagını dusundugu ıcın kendılerınn tasarruflarını artırmasına ve olusan tasarruf paradoksunn buyumeyı olumsuz yonde etkıledıgını soyleyebılırmıyız.
japon ekonomısı dunya ekonomısınn yaklasık 50 ya da 100 yıl sonrakı halı mı? yanı dunya ekonomısı bellı bır zaman sonra japon ekonomısı gibi mi olucak diyebılırmıyız?
keynes bunu soledıgı zaman 1929 krızı ıcın devletın denk butce anlayısından dolayı devletletın pek borcu yoktu savaslar dısında. genısletıcı malıye politikası sonrasında devlet borclanması ve kuresel dunyada ozellestırmeler.
suan japon ekonomısı ve dunya ekonomısnn bellı bı zaman sonrakı halı ıcın bu genısletıcı politikaların 1929 krızındekı gıbı yaraya merhem olmaktan uzak oldugunu soleyebılırmıyız. cunku 1929 sonrakı zamanlarda ınsanların borca bakıs acısı farklıydı devletlerın borc anlayısı farklıydı tuketıcılere acılan verılen kredıler ve sonrasında olusan kredı ekspansıyonları nedenıyle olusan borclanmann kısılerden alınacagını goren ınsanlar rıcardo-barro hıpotezındekı gıbı bunların vergıler seklınde kendılerınden alınacagını dusunduklerı ıcın tuketımlerı azaltıp tasarruflarını artırdıklarını soleyebılırmıyız? yani devletın borca batmıs oldugu durumda genısletıcı malıye politikaları basarılı olabılır mı? bu gercekcı bır cozummudur yoksa bır oteleme mıdır?
ve son olarak davıd rıkardo klasık ıktısatcı denk butce anlayısını sırf bu nedenden dolayı savunmus olabılır mı?
yazım hataları ve anlam hataları ıcın afedersınız hocam.
Japonya'nın bugün uyguladığı yaklaşım tam anlamıyla denize düşen yılana sarılır politikası. Ama belirli bir toparlanma olduğuna ilişkin sinyaller var.
SilEğer Çin ve Hindistan gibi yeni ve büyük nüfuslu tüketim alanları açılmasa gelecek Japonya gibi olur herhalde.
Ricardo'nun denk bütçe yaklaşımı maliye politikasının tarafsız(nötr) olması düşüncesine dayanıyor. Ricardo ve klasikler piyasanın herşeyi düzenleyeceği inancında oldukları için denk olmayan bütçenin piyasaya bozucu etki yaratacağını düşünüyorlar.
Bu biraz şuna benziyor sanki forvet oyuncusu gol kaçırıyor tribünlerden tepkiler :ben olsam atardım, şöyle vursaydı gol olurdu, sen ne biçim futbolcusun o gol kaçar mı:)
YanıtlaSilBu daha çok forvet oyuncusunun kendi kalesine gol atmasına benziyor.
SilSn hocam ben şunu merak ediyorum ,
YanıtlaSil1- Dünyanın bir yarısında çok yüksek faiz diğer yarısında çok düşük faiz olursa sermaye ne yapar ? 2- Türkiyede'ki tüfe endeksli 5-10 yıllık tahvillerde reel faiz neredeyse %4 oldu. Yeterince yüksek değil midir sizce ? En çok reel faiz kaç olmuştu tek başına iktidar döneminde ?
3- USD'nin "gerçek değeri" "2.xx" olmalı diyorlar, nasıl buluyorlar bu gerçek değer rakamını ?Şimdiye kadarki değer yalan mıydı, 1.75 kur varken neden kimse hesaplamaz bunları ?
1- Sermaye faizin yüksek olduğu yere akar. Ancak eğer orada riskler de yükselmişse o kadar heveli olmaz.
Sil2- Reel faizin benim için yüksek olması bir anlam ifade etmiyor. Yabancılar için ne anlam ifade ettiği önemli. Eğer risk de yükselmişse (ki CDS primleri 117'den 240'a çıktı) o zaman bu faiz düşük kalıyor demektir.
3- TL'nin gerçek değeri hesabını herkes kendisine göre yapıyor. Asıl olan TCMB'nin yaptığı REK hesabı. Ona göre 1,90 dolayında bir kur gerçek değeri gösteriyor.
Reel faiz - cds olarak düşünücem artık , çok teşekkür ederim hocam değerli cevaplarınız için
YanıtlaSilfarklı faizlerden söz ediyorsunuz(politika,gecelik gibi) bunlar ne anlama geliyor ne işe yarıyor bununla ilgili detaylı bir yazınız var mı? öğrenmek istiyorum bu konuları tşk.
YanıtlaSilBu blogda faiz nedir gibi başlıklarla yayınlanmış çeşitli yazılar var. Orada açıklanıyor bunlar.
SilMahfi Bey merhaba,
YanıtlaSilmerak ettiğim bir kaç konuyu aydınlatabilirseniz çok seviniriz.
1. faiz ile yatırım seviyesi arasındaki ilişki nasıl olmaktadır?
2. ülkemizin tasarruf açığı>sermaye eksiği>katma değeri yüksek olan malların ithalatı>cari açık>artık değerin yurtdışına transferi>tasarruf açığı kısır döngüsü nasıl kırılabilir?
3. TCMB'nin kredi referans değeri kavramı kapsamına yatırım kredileri de dahil midir?
4. Dışa bağımlı enerji ihtiyacımızı nasıl azaltabiliriz?
Teşekkürler,
Saygılarımla,
1. Düşük faiz ucuza borçlanmanın yolunu açtığı için yatırımları canlandırır.
Sil2. Tasarrufları artırarak
3. Dahildir diye biliyorum.
4. Su, güneş, rüzgar enerjisi kullanarak sınırlı bir azaltma sağlayabiliriz. Ya da büyümemizi yüzde 4 - 5 aralığında tutarak.
Teşekkürler,
SilFaiz artışı neticesinde oluşacak yatırım- dolayısıyla GSYH - azalışının ikame edilmesinde kurumlar vergisinin düşürülmesi gibi tüketimi/yatırımı teşvik edecek önlemlerin enflasyona etkisi nasıl olacaktır? Yada bu tarzda önlemler alınmalı mıdır? enflasyon artışı ile finansal istikrarsızlığın birbirini beslediğini tarihsel verilerden gözlemleyebiliyoruz; finansal istikrarın olmadığı bir ortamda da yeterli yatırımın olmadığını. Sizce faiz artırımı olmadan tasarrufların artırılması mümkün değil midir? (BES, yastık altındaki altın, vs)
Bir önceki mesajda 2. maddedeki kısır döngünün kırılmasını teşvikler vasıtasıyla yatırımların artırılması sağlayamaz mı?
Tekrar teşekkürler,
Ne yazık ki bunlar hep denendi ama sonuç alınamadı. Belki yeterince ve doğru yöntemlerle denenmedi bilemiyorum.
SilFaiz artırımı olmadan tasarrufların artırılabilmesi için risklerin ve enflasyonun ciddi biçimde düşürülmesi gerekiyor.
Teşvikler bir yere kadar sonuç veriyor. Türkiye kadar teşvik yapan ama sonuç alamayan başka ülke var mıdır bilmiyorum.
hocam, yazınızın başlığı '' ekonomi, siyaset dinlemez'' olsa daha doğru olmaz mı?
YanıtlaSilekonomi, malum, siyaset dinlemez,din dinlemez, inanç dinlemez...kısaca hiçbir şey dinlemez. bunun içindir ki belki de ekonominin sorunları üzerinde ' şu durumda şu politikayı izle, muhakkak istediğini elde edersin'' denilemiyor. dün aynı sorunda uygulandığında doğru olduğu kabul edilen politikalar, yarın aynı sorunda olumlu cevap vermiyor.
Ekonomi bu saydıklarınızın hepsini dinler. Dinlemese faiz konusunda böyle davranılır mıydı? Popülizm ekonomiyi esir alabilir miydi?
SilSizin konu ettiğiniz şey insanla ve toplumla ilgili. İnsan ve toplum davranışları değişir. Eğer ekonomi ona ayak uydurursa yeni teoriler geliştirebilir. Uyduramazsa bugünkü gibi değişen koşullara uygun yaklaşımlar üretemez ve krize girer.
İnsanı ve toplumu ele alan bilimler onların değişmesine uygun biçimde değişmek durumundadır. Bu, onların eskiden dediğini şimdi farklı söylediği anlamına gelmez.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilMahfi hocam merhaba,
YanıtlaSilBir süredir araştırmalarıma karşın tam olarak anlayamadığımı düşündüğüm bir nokta var: Aşağıda belirttiğim kaynağa göre Türkiye "Cumhuriyet" Merkez Bankasının sahipleri özel bankalarmış. Özel bir bankanın Merkez Bankası'na borçlanması, kendi kendine borçlanmak demek oluyor. Bu durumda, banka sahibinin kasasındaki parayı sınırsızca harcaması mümkün oluyor (Rezervi bittiği anda Merkez Bankası'na yeni para basımı talimatı verebilir.), bu da sınırsız bir güç ortaya çıkarıyor.
Bu duruma engel olmak amacıyla yasalar mevcut mudur ve uygulanmakta mıdır?
En derin saygılarımla, iyi günler
http://blog.milliyet.com.tr/parayi-kimler-basiyor-/Blog/?BlogNo=343831
Hocam klasik iktisatla ilgili ornek verebilir misiniz
YanıtlaSil