Tasarruflar, Cari Açık ve Döviz: En Çok Karıştırılan İlişkiler

Bana gelen sorulardan ve bloguma yapılan yorumlardan gördüğüm kadarıyla cari açık, iç tasarruf ve yatırım arasındaki ilişki kolay kolay anlaşılamıyor. Yani eğer ülkedeki iç tasarruflar yeterliyse cari açık olmaz biçimindeki yaklaşım tam anlamıyla yerli yerine oturtulamıyor. Çoğunlukla TL fazlamız olsa dövize ihtiyacımız olmayacak mı sorusu bu anlaşılmazlığın özeti olarak ortaya çıkıyor.

Bir ülkenin merkez bankasında 100 milyar dolar, bankalarında da 25 milyar dolar döviz rezervi olduğunu düşünelim. Bu ülkenin bankalarda mevduat olarak duran toplam iç tasarrufları tutarı 400 milyar TL, döviz mevduatı olarak bulunan tutar da 100 milyar dolar olsun. Bu ülke 2013 yılında toplam 100 milyar dolarlık ihracat ve diğer döviz kazandırıcı işlem, 120 milyar dolarlık da ithalat ve diğer döviz kaybettirici işlem yapmış olsun.
Şimdi bu verileri bir tabloda gösterelim:


Milyar 
Ülkenin döviz rezervi (USD)
125 
   MB döviz rezervi
100 
   Bankalar
25
Banka mevduatları

   TL (TL)
400
   Yabancı Para (USD)
100
İhracat ve diğer döviz kazandırıcı işlemler tutarı (USD)
100
İthalat ve diğer döviz kaybettirici işlemler tutarı (USD)
120
Cari açık (USD)
20

Bu durumda ithalatçılar bu 20 milyar dolarlık açığı karşılamak için dışarıdan yeni borç alabilecekleri gibi bankalarda mevduat olarak duran tasarruflarını kullanarak bankalardan 20 milyar doları dışarıya havale edebileceklerdir. Diyelim ki ithalatçılar 10 milyar dolarlık ihtiyacı kendi tasarruflarından karşılamış kalan 10 milyar dolar için de bankalardan kredi almış olsunlar. Bu durumda banka kaynaklarında 20 milyar dolarlık azalma olacaktır. Bunun 10 milyar doları mevduattan azalma olarak, 10 milyar doları da kredi yani alacak olarak görünecektir. Bankalar, eksilen döviz rezervlerini tamamlamak için dışarıdan yeniden 20 milyar dolarlık borçlanma yapabilecekleri gibi mevduatı artırarak da aynı yola başvurabilirler. Ya da mevcut rezervlerini yeterli görürlerse hiçbir hamle yapmalarına gerek kalmaz.

Bir kez daha tekrarlamakta yarar var: Cari açık bir akım değişkendir. Yani her ay, her yıl yeniden doğar ve finanse edilir. Oysa döviz rezervi bir stok değişkendir. Yani her ay değişse bile bitmez. Yıllardır birikmiştir ve azalsa da zaman içinde yeniden yerine konur.

Türkiye açısından 2014 yılında temel sorun bir yandan yıl içinde vadesi gelen eski borçların ödenmesi ya da yenilenmesi bir yandan da 60 milyar dolar olacağı tahmin edilen cari açığın finanse edilmesidir. 60 milyar dolarlık cari açık, yeni borçlanmayı ya da yeni yabancı kaynak girişini gerektiriyor. Bu açığın yaklaşık 10 milyar dolarlık bölümünün doğrudan yabancı sermaye yatırımı olarak yani Türkiye’de yeni işletmeler kurmak ya da mevcutları satın almak üzere gireceği tahmin ediliyor. Kalan 50 milyar dolarlık açığın bir bölümü hisse senedi satın almak için, geri kalanın ise tahvil, kredi ya da mevduat biçiminde borç olarak gelmesi bekleniyor. 

Ekonomiler krize girince ya da krize gireceğine ilişkin belirtiler yani riskler artınca bu tablo sıkıntılı bir görünüme bürünüyor. O zaman yabancı kaynak girişi, borç verme arzusu düşüyor. Bunun tipik örneği 1980’lere gelirken Türkiye’nin yaşadığı 70 cent’e muhtaç ekonomi durumudur. Böyle bir durum ortaya çıktığında eldeki TL tasarrufları versek de ellerinde yeterli döviz bulunmayan bankalar bize döviz veremiyor. O zaman döviz fiyatı yani kurlar hızla yükseliyor ve ithalat durma noktasına geliyor. Ya da ancak ihracattan ve diğer döviz kazandırıcı işlemlerden elde edilen döviz kadar ithalat yapılabiliyor. Böyle bir kriz olmadığı sürece TL’yi verirseniz dövizi alırsınız. Döviz kıtlaşırsa kur yükselir, döviz bollaşırsa kur düşer. Ve dengeler ona göre kurulur. 1980’lere gelirken bu sistemin tıkanmasının nedeni o zaman döviz kuru rejiminin sabit kur rejimi olmasıydı. Döviz talebi artmış ama kur değiştirilmemişti. Sonuçta kriz oldu ve ardından yüzde 50 dolayında devalüasyon yapılarak TL’nin değeri düşürüldü ve karaborsa sonlandı.  

Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık hocam, harika bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Hocam merhabalar,
    Çok güzel açıklamışsınız. Elinize sağlık.
    Benim anlamadığım bir konu var. Ülkemizde şu an döviz kıtlığı yok bildiğim kadarıyla. Peki o zaman dolar neden bu kadar yükseldi. Diğer sebepleri nelerdir ? Kısaca açıklarsanız çok sevinirim hocam saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Şu anda dolar kıtlığı yok ama önümüzdeki dönemde girişlerin azalacağı endişesiyle herkes açık pozisyonlarını kapatmaya çalıştığı için dolar talebi yükseliyor. Talebin yükseldiği yerde fiyat arttığı için dolar kuru yüksek kalıyor.

      Sil
    2. Teşekkürler hocam saygılar.

      Sil
  3. Hocam yazı için çok teşekkürler.

    Yazının içinde geçtiği için sormak istiyorum,akım değişken ile stok değişken arasında net bir ayrım yok gibi geliyor sanki, stok değişken hiçbir zaman miktar olarak sıfır olmayacak şeyleri mi ifade eder?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Stok yılların birikimidir. Döviz stoku böyledir.
      Akım ise o yılın ölçülen miktarıdır. Mesela bir ülkede GSYH akım değişkendir. Bir yıl içindeki üretim miktarını ölçer. Ama mesela servet stoku ülkenin uzun yıllardır birktirdiği binaları, arabaları, diğer malları ifade eder.

      Sil
  4. Üstat,

    O halde, ülkemize yapılmasını istediğimiz doğrudan yabancı yatırımların cari açığımızı düşürme gibi bir etkiye sahip değil. Ama sozkonusu cari açığın fonlanma kalitesini artırıcı bir etkiye sahip. Diğer taraftan ülkemize olan güvenin bir göstergesi olması ile de kredibilitemizi de artırıcı bir etkisi var.

    Çok selamlar.
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudan yabancı yatırımlar cari açığın fonlanma kalitesini artırır. Çünkü bu şekilde gelen paraların aniden gitmesi kolay değildir. Ayrıca dediğiniz gibi kredibiliteyi de artırır ve borçlanmanın da maliyetinin düşmesine bu yolla katkı yapar.

      Sil
  5. Merhaba ben sizin açıkladığınız kavramları anladığımı sanıyorum. Anlamadığım Konu şu :
    2001 de hatırladığım kadarıyla 10-20 milyar dolar olan döviz rezervi şimdi 100 milyar doların üzerinde olduğu söyleniyor.
    O zamandan beri cari fazla değil 100 milyarlarca cari açık vermemize rağmen. Bu nasıl oldu? Birde diyorlarki bankaların açık pozisyonu yok, kamunun döviz borcu yok. Cari açık farkı nerede park etti? Birde MB rezervleri kendi parası mı ? Kendi parası ise nasıl bir gelir sonucu elde ediyor? Eğer kendi parası değilse nasıl başkasının parasını satarak piyasaya müdahale ediyor?
    Çok teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB'nin döviz rezervlerindeki artışın önemli bir kısmı son yıllarda uygulanan TL mevduattan da dövizle zorunlu karşılık yatırılabilmesine olanak sağlayan ROK uygulamasıyla oluştu. Bu yolla bankalar aldıkları TL mevduata karşılık MB'ye dövizle zorunlu karşılık yatırdılar. Ayrıca Türkiye'ye son yıllarda (son yıl dışında) cari açığının oldukça üzerinde döviz girişi oldu. Faiz yüksek olduğu için burası yabancılar için çekici geldi.
      Zorunlu karşılıkların piyasaya müdahalede kullanılması konusuna gelince benim de benzer konuda itirazım var. Bu blogda Rezervin Ödüncü Olur mu? Başlıklı yazımda bunu anlattım.

      Sil
    2. Kıvanç Altıntaş söz konusu yazının linkini aşağıdaki yorumunda vermiş. Teşekkürler.

      Sil
  6. Elinize sağlık, daha güzel anlatılamazdı

    YanıtlaSil
  7. Hocam Merhaba, sürekli olarak katma değeri yüksek ürün ihracatından bahsediliyor. Bizim ihracatımıza bakıldığı zaman. Fasıllar düzeyinde en büyük ihracat kalemi “motorlu kara taşıtları ve bunların aksam parçaları” (950 milyon dolar) olurken, bu fasılı; “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, bunların aksam ve parçaları” (937 milyon dolar), "örme giyim eşyası ve aksesuarı” (775 milyon dolar) ve “elektrikli makina ve cihazlar, ses kaydetme verme, televizyon görüntü–ses kaydetme verme cihazları, aksam parça aksesuarı” (729 milyon dolar) izlemiş.Kaynak tüik. Bakıldığında İlk iki sırayı Endistüri ürünleri aldığı halde üretimi ve ihracatı yabancı firmaların yapmasının Türkiyenin cari açığını kapatamamasına olumsuz bir etkisi olabilirmi? Sonuçta kazandıkları paraları merkezlerine yolluyor olmalılar? Saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz bütün dünya için geçerli. Yabancı firmalar belirli zamanlarda kar transferi yapıyorlar. Buna karşılık yatırımlarını yenilemek veya büyütmek için karlarını burada bırakıyorlar, hatta gerekirse merkezlerinden buraya sermaye transferi yapıyorlar.

      Sil
    2. Hocam 1 dorum daha olacak vergilerini nereye ödüyorlar,? Aydınlatma için çok teşekkür ederim,

      Sil
    3. İhracatta ilk iki sırayı alan endüstri ürünleri büyük çoğunlukla yurtdışından gelen parçaların ülkemizde montajı sonucu üretilen mallar. Dolayısıyla bu tür ürünlerin ihracatı genel toplamda cari açık üzerinde yeterli azaltıcı etkiyi yapamıyor maalesef.

      Sil
    4. anladım onlar da katma değeri düşük ürünler oluyor değil mi?

      Sil
  8. Hocam akılıma yatmayan bir soruyu anlayacağım bir şekilde özetlerseniz sevinirim; bizim ülke olarak tasarruflarımız yüksek olsa dışarıdan borçlanmamıza gerek kalmaz diyoruz bu parayı kendi ekonomimizden borçlanırız diyoruz. Peki tasarruflarımız şu an ki durumdan daha yüksek olsada biz ithalatımızı yabancı parayla yaptığımızdan tasarrufların yükselmesinin yanında dışarıdan yabancı sermaye gelmesi lazım değil midir ? Çünkü biz o tasarrufları kullanarak döviz piyasasında bozduracak ve yatırımlarımızı o sayede yapacağız dışarıdan döviz gelmesse tasarruflarımızı istediğimiz kadar artırsak da yine borçlanmaya gerek duymayacakmıyız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruflarımız yüksek olursa dışarıdan borçlanmamıza gerek kalmaz demiyoruz. Dediğimiz şey iç tasarruflarımız yüksek olursa iç ihtiyaçlarımız için dışarıdan borçlanıp da bunu burada kullanmamıza gerek kalmaz.

      Sil

    2. Hocam "ülkedeki iç tasarruflar yeterliyse cari açık olmaz" ifadenizi anlayamıyorum. Eğer vaktinizi çok almayacaksa kısaca bir örnekle veya başka bir şekilde bilmiyorum anlatmanız mümkün mü?

      Sil
    3. İhracat gelirleri 100$ ithalat giderleri 120$ cari açık 20$ dolar çıkar bunu kapatmak için dışardan borçlanma yerine iç tasarruflarımızda 20$ mevcut ise kapanır açık. Bir başka değişle ihracat yaptık 100$ kazandık cebimizde de 20$ var bununla 120$ ithalat yaparsan borcun kalmaz.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  9. Hocam bizim tasarruflarımızın artması dövize olan ihtiyacımızı nasıl azaltıyor anlayamadım denklem haricinde anlatmanız mümkünmü? Biz sonuçta tasarruf fazlası versek dahi ithalatımızı dövizle yapacağımızdan dövize ihtiyaç duymayacakmıyız bunun içinde borçlanmayacakmıyız?

    YanıtlaSil
  10. üstad yazınızdan istifade ettiğimi söylemeliyim.meseleyi güzel izah etmişsiniz. Müsadenizle bir sorum olacak bildiğim kadarıyla iskandinav ülkeleri hem iç dengelerini hem de dış dengelerini sağlamış durumdalar onların bizden farkı ne?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Genel olarak tasarruflarıyla yatırımları arasındaki fark tasarrufları lehine.

      Sil
  11. üstad yazınız için sizi tebrik ederim. Türkiyenin belli bölgeleri dubaide olduğu gibi vergi cenneti ilan edilse cari açıgın finansmanı için bir katkısı olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bu tür uygulamalar her yerde aynı etkinlikle işlemiyor. Bence çözüm o tür uygulamalardan çok yapısal reformlardan geçiyor.

      Sil
  12. Sanırım Merkez Bankası Rezervi ile ilgili sorunuzu hocamın ''Ödünç Rezerv Olur mu?'' adlı yazısı cevaplar diye düşünüyorum. http://www.mahfiegilmez.com/2013/04/odunc-rezerv-olur-mu.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkı için teşekkürler.

      Sil
    2. Asıl ben size teşekkür ederim hocam, buradaki herkes adına.

      Sil
  13. sayın Hocam bilgilendirminiz için Allah razı olsun.

    yalnız sürekli yapısal reformlardan bahsetseniz de bu ülke yıllarca bu reformlar olmadan devam etti,ediyor ve edecek gibi de görünüyor. zira son araştırmaya göre dolar milyarderi sayımız artmış, yani sermaye sahibi sürekli zengin oluyorsa ve çalışan/alt kesim sürekli borç ile fakirliğini kapatabiliyorsa sistem işliyor demektir. zira hiç bir zengin insanoğlu parası ve varlığı azalsın istemez ve yapısal reformlar en çok bu zengin kesimi vuracaktır. Buna göre öncelikle adalet sistemi ve eğitim sistemi tam rayına oturmamışsa bu bahsettiğiniz reformlarda yapılamaz demektir.

    iyi çalışmalar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkğr ederim.
      Adalet ve eğitim sistemi yapısal reformların en başında yer alıyor zaten. Biz ekonomideki yapısal reformlardan söz ediyoruz. Çünkü konumuz ekonomi. Ama ekonomi dışı alanlarda hukuk olsun eğitim olsun demokrasi olsun yapısal reform ihtiyacı çok daha fazla. Ve onları yapmadan ekonomideki yapısal reformlardan sonuç almak da kolay değil.

      Sil
  14. Hocam selamlar,

    Ege Cansen'in, Hürriyet gazetesindeki bugünkü yazısında faiz artışının tasarrufları artırmayacağına değiniliyor. Bundan kasıt, enflasyon karşısında reel getiri açısından olması gerekenin üzerindeki bir faiz oranı mıdır? Sizin faiz oranlarının artması gerektiği yönündeki görüşlerinizle pek örtüşmüyor gibi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2000'lere kadar reel faizler pozitifti ve tasarrufların GSYH'ya oranı % 20 idi. Sonrasında faizler hızla indi ve reel faiz sıfıra yaklaştı. Tasarruf oranı da % 12,6'ya kadar düştü. Ben sayılara ve oranlara bakarım.
      Benim önerim çok açık ve net: Faiz oranı reel faiz için pozitif olmalı ve ayrıca sıcak paranın bu yüksek faizlerden yararlanmasını önlemek için 6 aydan kısa süreyle kalan yabancı paranın elde ettiği getiriden yüzde 2 - 3 oranında ek vergi alınmalı (Tobin Vergisi.) Böylece yabancının ek kazanç sağlaması engellenirken yerlilerin reel faizden pozitif kazanç elde etmesi sağlanmış ve dolayısıyla iç tasarrufların artması teşvik edilmiş olur.

      Sil
    2. Hocam,
      Ege Cansen'in yazisini okudum ve bence cok haklı. Tasarrufun asıl amacı yatirimlar icin kaynak saglamaktir. Ama faizler cok yuksek olursa doviz bollasacagi icin hem tl degerlenecek hem de yatirimda kullanilan sermayenin maliyeti artar. Sanayici bu kadar olumsuz bir havada uretim yapip kar etmeye calisacagina parasini faize yatırır.

      Bazıları kesin boyle yapiyor. Bazisi da yurtdısından dovizle dusuk faizden borçlanıp sermayenin maliyetini dusurmeye calisiyor.

      Bence temel care dusuk enflasyon cuzi reel faiz. Bunu basarmanin tek yolu bence yapisal reformlar ve katma degeei yuksek uretim.

      Levent S.

      Sil
    3. Böylece sıcak para girişi de azalacak, türk lirası reel olarak değer kaybedecek, cari açık da azalma eğilimine gircektir, reel olarak türk lirasını devamlı olarak değerli tutuyoruz bu kadar büyük cari açık varken ve sıcak parayla finanse etmye çalışıyoruz.

      Sil
  15. Hocam bu yazılarınızı bir kitap halinde toplamanız mümkün mü?Kitaplığımızda baş ucu kaynaklar arasında yer almasını isterim yazılarınızın yer aldığı kitabınızın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz daha ileride olabilir. Yazıları güncel verilere göre düzeltip belki yorumlar ve yanıtlardan seçmeler yaparak onları da ekleyip bir kitap haline getirebilirim. Teşekkürler.

      Sil
  16. Faydalı ve bilgilendirici yazınız için çok teşekkür ederim hocam. Faiz artırımının karşısında olanlardan bazıları, Ege Cansen'in bugün belirttiği hususlar dışında, ABD'de ve Avrupa'daki reel faizin negatif olmasını örnek veriyorlar. "ABD ve Avrupa'da negatif faiz varken, IMF bizden niçin pozitif faize ulaşmamızı istiyor?" şeklinde bir fikir öne sürüyorlar. Negatif faiz, ABD ve Avrupa için sorun olmuyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmuyor çünkü onların parası rezerv para olduğu için isteyen daha yüksek faiz veren ülkelere yolluyor. Adamlarda enflasyon düşük olduğu için de oralardan reel faiz kazanıyorlar. Bizim sorunumuz yatırım yapacak tasarrufumuz yok.

      Sil
  17. Hocam şuna katılırmısınız tasarruflarımızın yüksek olmasıyla döviz ihtiyacımızın azalması şu şekilde gerçekleşir hem 1) iç kaynaklarımız için borçlanmaya gerek kalmaz hem de daha fazla tasarruf yapmak demek yatırımların artması ve ihracata yönelik malların üretiminin artması demektir bu sayede eskisi kadar döviz borçlanmak zorunda kalmayız yapacağımız ithalatıda kazandığımız ihracat gelirlerinden yaparak dışarının kaynaklarını daha az kullanırız

    YanıtlaSil
  18. Kısacası şuna katılırmısınız hocam aslında tasarrufların artması demek döviz gelirlerinin artıp döviz giderlerinin kısılması demektir yani biz tasarruflarımızı artırdığımızda kuru kuruya bankada tl fazlalığı olmuyor aynı zamanda bu tasarruflar sayesinde ülkeye döviz giriyor ( tasarruflar sayesinde yapılan yatırımlardan dolayı ve tasarruf edilmesi sayesinde ithal malların tüketimi kısılıyor ) ve döviz giderleri azalıyor .tabi bunun kriz zamanlarında şöyle bir istisnası da oluyor isteğimiz kadar tl biriktirsekte banka o dövizi bulamıyorsa anca ihracat gelirimiz kadar ithalat yapabiliyoruz

    YanıtlaSil
  19. hocam TL nin değerini düşürerek ihracatı artırmak mümkünken acaba neden bu politika izlenmiyor ? ne gibi sorunlar çıkabilir ..teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TL'nin Euroya karşı değerinin düşmesi ihracatımızı, USD'ye karşı değerinin düşmesi ise maliyetleri artırıyor. Çünkü ihracatımızın çoğu Euro bölgesine ama borçlarımızın çoğu USD ile. TL'nin değerinin birine karşıdüşerken ötekine karşı sabit kalması bizim elimizde değil. Ayrıca TL'nin değerinin düşmesi ihracatımızı otomatik olarak artırmaz . İhraç ettiğimiz malların durumu, rakiplerin fiyatları gibi kur dışındaki etkenler de söz konusudur.

      Sil
  20. Hocam tasarrufları artırmak,enflasyonu dizginlemek ve uzun vadede; tasarrufların yatırımlara dönüşmesiyle beraber işsizliğin azalması için ve yatırımların ithal ikame malların üretimine sevk edilmesiyle döviz harcamalarını ve dolayısıyla cari açığın düşürülmesine bir de bu açıdan yarar sağlayacağını düşünüyorum.Umarım katılırsınız :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet katılırım katılmasına da bu dediklerinizin nasıl yapılacağı konusunda fikir birliği yok.

      Sil
  21. Hocam banka döviz rezervine 25 milyar dolar,banka döviz mevduatına 100 milyar dolar demişsiniz. Mevduat bizlerin bankalara yatırdığı bir para ama banka rezervi nerden geliyor o rezerv dediğiniz bankanın özkaynağı mı yoksa Merkez Bankası'ndan edindiği bir para mı?

    YanıtlaSil
  22. Kurdaki bu oyanklik ve deger kaybi dogrudan yabanci yatirimlari olumsuz etkilemiz mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı şeyler aşağı yukarı bütün dünyada aynı anda yaşandığı için fazla etkilemez. Bize özgü olsaydı etkilerdi.

      Sil
    2. Evet ama herkes ayni oranda etkilenmiyor

      Sil
    3. Evet bizim gibi dış finansman bağımlılığı yüsek olan ekonomiler daha fazla etkileniyor.

      Sil
  23. Bence dusuk kur tututarak yapilan ihracattin olumlu yanlarindan ziyade olumsuz yanlari daha fazla ozellikle bizim gibi ticaret acigi olan ulkelerin kur savasina ticaret fazlaligi olan ulkelerle kur savasina girmesinin olumlu getirisi yok

    YanıtlaSil
  24. -Hocam yazıyla alakalı olmayan bir şey sorabilir miyim? Merkez Bankası'nda çalışmayı hedefliyorum. 9-10 Kasımda uzman yardımcılığı sınavı yapılacak. Ben bu sınava girmeyeceğim ancak hazırlık için ilgileniyorum. Yayınlanan ilanda "İşletme ve Finans" adlı adayların sorumlu tutulduğu bölüm çok geniş.
    İşletme Finansmanı
    Sermaye Bütçelemesi
    Uluslararası Finans
    Finansal Piyasalar
    Para ve Sermaye Piyasaları ve Kurumları
    Finansal Planlama ve Yönetim

    Bu konulara hakim olabilmek için kaynak önerinize ihtiyacım var. Tahmin ettiğim kadarıyla hepsini kapsayan tek bir kaynak yok. Bana yardımcı olursanız çok sevinirim.

    R. Emre Özer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu benim önermem size yardımcı olmaz. Bu bölümlerde okuyan arkadaşlar bulup onlardan kaynak sorun. Çünkü benim kaynaklarım eskide kaldı.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam.

      Sil
    3. Mail adresini verirsen yardımcı olabilirim emre

      Sil
  25. Hocam,
    Bir krizden diğerine gidiyormuşuz gibi tuhaf bir görüntü var.
    Piyasanın görünmez eli ne zaman görünüp gidişatı düzeltecek. Yoksa görünmez el görülemediği gibi yok mu?

    Serkan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel espri. Piyasanın görünmez eli kriz zamanlarında gerçekten görünmez oluyor.

      Sil
  26. harika anlatmışsınız hocam. tşk.

    YanıtlaSil
  27. Sayın Hocam,
    Vallahi bu karşılıklı soru cevap tarzına nekedar dayanacaksınız diye merak ediyorum, bu tarza son vereceksiniz diyede korkuyorum. Hocam benim iki sorum olacaktı Ali BABACAN tasurruflarımız 12,6 dedi bunu nasıl hesapladı, bu hesbı açıklayabilirmisiniz ? Diğeride 25.10.13 yani bugün iki gazetenin iki ekonomi yazarı, Çinin elinde biri (ADİKAL GAZETESİ) 1,3 trilyon dolar var diyor,diğeride ( VATAN) 3,3 gibi bir ABD tahvili var diyor. Bu rakam farklılığı nereden kaynaklanıyor ? Teşekürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf oranını, Türkiye'dei tasarruf miktarını o yılın GSYH'sına bölerek hesaplıyoruz.Tasarruflar M1 para arzını GSYH'ya bölerek hesaplıyoruz.
      Çin'in yaklaşık 3,6 trilyon dolarlık döviz rezervi var bunun yaklaşık 1,3 trilyon dolarlık bölümü ABD Hazine Tahvillerine yatırılmış durumda. Gerçek durum budur.

      Sil
  28. hocam, abd ekonomisinde anladığım kadarıyla faizler üzerinde özel sektör borçluluğundan ziyade kamu borçluluk durumu daha belirleyici oluyor..zira: hem dolar tek küresel rezerv para birimi ve hem de borç kümülasyonunda yoğun bir kamu ağırlığı mevcut
    bizde ise hem kamu hem de özel sektör borçluluk durumu doğrudan faizler üzerinde etkili oluyor .çünkü; hem tl rezerv para birimi değil hem de borç kümülasyonunda ciddi bir özel sektör ekonomisi ağırlığı oluşmuş durumda!.. hocam, sizce bu konudaki düşüncem doğru mu? yoksa yanlış mı?. saygılar.....

    YanıtlaSil
  29. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  30. Peki merkez bankasının elindeki dolar rezervlerinin azalmasının yanında ,tl kuru da düştüyse ,bu durumda MB api işlemleri yaparak piyasaya dolar mi sürer yoksa piyasadan dolar mi çeker ? Şimdiden teşekkürler ...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı