Türkiye'nin Dışticareti

Dışticaretle İlgili Kavramlar
Dışticaret dengesi; ödemeler dengesinin en önemli alt dengesini oluşturan cari denge içinde mal ihracatı ile mal ithalatı arasındaki farkı gösteren alt dengedir. Bir ülkenin yurtdışına sattığı mallar ihracat, yurtdışından satın aldığı mallar ise ithalat adını alır. Bu durumda bazı kavramlar şöyle ifade edilir:

Dışticaret dengesi = İhracat – İthalat
Bu dengeyi tam olarak görebilmek için ihracatı da ithalatı da aynı ölçüm cinsinden göstermek gerekir. Her ikisi de aynı döviz cinsinden ifade edilmelidir. Dünya uygulamasında bunu sağlamak için USD kullanılmaktadır. İhracat ve ithalat için ödenen farklı para birimleri (Euro, Yen, Sterlin vb) TCMB tarafından yayınlanan günlük çapraz kurlarla USD’ye çevrilerek hesaplara alınmaktadır. Ayrıca ihraç ve ithal edilen malların içinde taşıma (navlun) ve sigorta gibi giderler de vardır. Ödemeler dengesinde dışticaret dengesinin hesaplanması sırasında bunların aynı şekilde ölçülmesi karşılaştırmanın doğru yapılması için gereklidir. Bu çerçevede gerek ihracat, gerekse ithalat için f.o.b (free on board) ölçüsü kullanılır. Buna göre malın değerine malın geminin güvertesine taşınıncaya kadar yapılan giderler (limana kadar taşıma bedeli, gümrükleme bedeli vb) eklenir, sonraki giderler eklenmez. Sonraki giderler ödemeler dengesi hesabında hizmetler dengesi içine alınır. Buna karşılık TÜİK tarafından yayınlandığı şekliyle dışticaret sayılarında ihracat fob, ithalat ise cif değeriyle alınıyor. Buna göre ithalatta malı değerine (sigorta, navlun vb giderler de ekleniyor.)

Dışticaret dengesinde;
İhracat = İthalat ise dışticaret dengede demektir.
İhracat > İthalat ise dışticaret fazlası,
İhracat < İthalat ise dışticaret açığı
var demektir.

Dışticaret hacmi = İhracat + İthalat
İhracat ile ithalatın toplamı bir ülkenin dış dünya ile yaptığı ticaretin hacmini gösterir.

İhracatın ithalatı karşılama oranı = İhracat / İthalat
Bu oran da bize ithalat için gerekli dövizin ne kadarının ihracattan elde edilen dövizlerle karşılandığını ne kadarının başka yollarla ödenmesi gerektiğini gösterir.

İhracat ve ithalat iki şekilde karşılaştırılır: (1) Değer cinsinden (burada birim değer endeksleri oluşturularak değer cinsinden ne kadar ihracat ve ithalat yapıldığı hesaplanmaya çalışılır.) (2) Miktar cinsinden (burada ise miktar endeksleri oluşturularak ihraç ve ithal edilen malların miktarları ölçülmeye çalışılır.) Değer cinsinden ölçüm bize ülkenin dışticarete ne kadar döviz ödediğini ve bu işlemden ne kadar döviz elde ettiğini gösterir. Miktar cinsinden ölçüm ise ihracatın ve ithalatın reel olarak artıp artmadığını anlatır. Bu iki endeksin sonuçlarını birlikte ele aldığımızda; ülke bir önceki döneme göre aynı miktar malı ihraç ettiği halde daha fazla döviz elde etmişse o zaman ihraç mallarının fiyatlarının arttığını, tersi olmuşsa ihraç mallarının fiyatlarının düştüğünü anlarız. Benzer bir analiz ithal malları için de yapılır. Ülke, ithal ettiği malların miktarı değişmediği halde daha fazla döviz ödemişse o zaman ithal edilen malların fiyatlarının arttığı tersi olmuşsa ithal edilen malların fiyatlarının düştüğünü anlarız.

Türkiye Örneği
Türkiye’nin dışticareti, ödemeler dengesi açısından konuya baktığımızda yıllar itibariyle şöyle bir görünüm vermektedir

Yıllar
İhracat (fob)
İthalat (fob)
Dışticaret Dengesi
Dışticaret Hacmi
X/M
2000
30,8
52,9
-22,1
83,7
58,2
2001
34,7
38,1
-3,4
72,8
91,1
2002
40,7
47,1
-6,4
87,8
86,4
2003
52,4
65,7
-13,3
118,1
79,8
2004
68,5
91,3
-22,8
159,8
75,0
2005
76,4
111,4
-35,0
187,8
68,6
2006
93,6
134,7
-41,1
228,3
69,5
2007
115,4
162,2
-46,8
277,6
71,1
2008
140,8
193,8
-53,0
334,6
72,7
2009
109,6
134,5
-24,9
244,1
81,5
2010
120,9
177,3
-56,4
298,2
68,2
2011
143,4
232,5
-89,1
375,9
61,7
2012
163,2
228,6
-65,4
391,8
71,4

Tabloya göre Türkiye esas olarak ithalatı ihracatından fazla olan ve tipik olarak dışticaret açığı veren bir ekonomidir. Dışticaret açığı zaman içinde inişler ve çıkışlar gösterebiliyor. Açığın doruk noktasına ulaştığı yıl olan 2011 yılı zaten cari açığın da yüzde 10 düzeyine geldiği 2011 yılıdır. Bir sonraki yıl büyüme düşmüş ve dolayısıyla dışticaret açığı da gerilemiş bulunuyor. Tabloda yer alan X / M sütunu ihracatın ithalatı karşılama oranını gösteriyor. Örneğin 2012 yılında ithalat için ödenen dövizin yüzde 71,4’ü ihracattan elde edilen dövizle karşılanmış görünüyor.    

Aynı verileri bu kez de ödemeler dengesinde olduğu gibi değil de TÜİK’in yayınladığı gibi ele alalım.

Yıllar
İhracat (fob)
İthalat (cif)
Dışticaret Dengesi
Dışticaret Hacmi
X / M
2000
27,8
54,5
-26,7
82,3
51,0
2001
31,3
41,4
-10,1
72,7
75,7
2002
36,1
51,6
-15,5
87,7
69,9
2003
47,3
69,3
-22,0
116,6
68,1
2004
63,2
97,5
-34,3
160,7
64,8
2005
73,5
116,8
-43,3
190,3
62,9
2006
85,5
139,6
-54,1
225,1
61,3
2007
107,3
170,1
-62,8
277,4
63,1
2008
132,0
202,0
-70,0
334,0
65,4
2009
102,1
140,9
-38,8
243,0
72,5
2010
113,9
185,5
-71,6
299,4
61,4
2011
134,9
240,9
-106,0
375,8
56,0
2012
152,5
236,5
-84,0
389,0
64,5

İki tablo arasında önemli farklar var. Verileri TÜİK ürettiğine ve TCMB bu verileri TÜİK’den alıp kullandığına göre fark nereden doğuyor? İthalat sayılarıyla ilgili farkın bir bölümü TCMB’nin ölçümü fob ile TÜİK’in ise cif ile yapmasından kaynaklanıyor. İhracattaki farklar ile ithalatta oluşan diğer farklar ise ödeneler dengesi uluslar arası sınıflandırmasında bazı kalemlerin mal ithalatından ayrılıp hizmetler dengesine konulmasıyla ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin ihracatında birinci sırayı yüzde 93’lük payla imalat sektörü malları alıyor. En başta gelen imalat sanayi ihraç malları şöyle sıralanıyor: Motorlu kara taşıtları ve bunların aksam parçalarını kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler ve bunların aksam ve parçaları, elektrikli makine ve cihazlar, ses kaydetme verme ve bunların aksam ve parçaları.

Türkiye’nin ithalatında birinci sırayı yüzde 75’e yakın payla ara malları ve hammaddeler (mineral yakıtlar ve yağlar ve diğerleri) alıyor. Bunu yüzde 15’e yakın payla sermaye ya da yatırım malları (kazanlar, makineler, mekanik cihaz ve aletler ve diğerleri) izliyor. Tüketim malları (otomobiller, beyaz eşya, kahverengi eşya ve diğerleri) ithalatının payı yüzde 12 dolayında bulunuyor.       

Türkiye’nin ihracatındaki en büyük pay yüzde 40 ile AB ülkelerine ihracat, ithalatındaki en büyük pay da yine yüzde 37 ile AB ülkelerinden yapılan ithalattır.

Türk toplumunda üretim yapmadan tüketildiği gibi bir izlenim oldukça yaygındır. Oysa sadece ihraç ettiğimiz mallardaki sıralama bile bize oldukça ciddi bir sanayi üretimi yaptığımızı gösteriyor. Toplumda bu yanılgıyı yaratan olay otomotiv parçaları ve aksamı üretip ihraç ettiğimiz halde kendi markamızı taşıyan bir otomobili üretip satamıyor olmamızdır. Benzer konu tekstil üretimimiz için de geçerlidir. Ciddi bir sanayi üretimi yapmamıza karşın tekstilde, otomotivde dünya çapında markalar yaratamamış durumdayız. 

Hangi tablodaki verileri alırsak alalım Türkiye’nin dışticaret hacmi sürekli artış görünümünde bulunuyor. Küresel kriz öncesinde (2008 yılı) 335 milyar dolar düzeyine çıkan dışticaret hacmi krizle birlikte düşüşe geçmiş 2011 yılındaki rekor cari açık sırasında yeniden rekor düzeye çıkmış görünüyor. Bu gelişime karşın küresel ticaret içindeki payımız hala dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında olmakla kıyaslanabilecek bir büyüklükte bulunmuyor. 2012 yılında dünya ticaret hacmi yaklaşık 37 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Buna göre Türkiye’nin bu hacim içindeki payı yüzde 1’in biraz üzerinde görünüyor.   

Yorumlar

  1. Hocam Günaydın. Elinize saglik. 2 sorum olacak yanitlarsami sevinirim:
    1. Dunya dis ticaret hacminde sadece ihracatı almamız gerekmiyor mu? Dünya ticaret hacmi artisi tahminlri iki kalemden birine ve genelde ihracata gore yapilir.
    2. Bavul ticareti ve uyarlama kalemleri bazen eklenmiyor rakamlara. Nedeni nedir acaba?
    Iyi pazarlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyada ihracat ve ithalat toplam olarak birbirine eşit olduğu için toplam olarak alınması hacmi göstermesi açısından daha doğru.
      Bavul ticaretinin ne kadar ihracat ne kadar turistik harcama olduğu tartışmalı bir konu.

      Sil
  2. Elinize sağlık hocam. Güzel bir haftasonu yazısı olmuş. Güzel bir gün olması dileğiyle, iyi günler.

    YanıtlaSil
  3. Hocam Elinize Saglık Sabah Kahvesi ile birlikte yazınızı okuyorum.Hocam sizce ne zaman Mesela bizden sonra Bagımsız olan Güney Kore gibi bir elektronik marka Devi yaratarak gercek anlamda İhracat markamız olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmaması için tek bir neden var: Bilim adamı yetiştirmemek. Biz de bunu yapıyoruz ne yazık ki.

      Sil
  4. Elinize yüreği nize saglik.

    YanıtlaSil
  5. Merhabalar hocam Öncelikle elinize sağlık istatistikler ve çıkarımlar gayet hoş olmuş bende sizin bilgilerinize istinaden bir kaç çıkarımda bulundum;

    1- İstatistiklere bakıldığı üzere bence hükümet bir çalışma grubu kurup ara mallarından ve hammaddelerden Türkiye'de üretilebilecek olanların listesini yapmalı bunların konumlarını belirlemeli ve çeşitli KİT/İDT'ler kurup bunlar vasıtasıyla en azından enerji haricinde olanların yurt içinde üretimini üstlenmeli buralarda mühendisler, işletmeciler yetiştirerek hem eğitim hemde sermaye birikimi sağlamalı fakat devetin ürettiği bu ürünlere talep yaratabilmek içinde çeşitli teşvikler sağlamalıdır diye düşünüyorum
    2- Çünkü baktığımızda ithalatın büyük oranda darbe yediği 2001 ve 2009 yılları ara malları Türkiye'ye fazla giremediğinden veya fiyatları çok yükseldiğinden maliyet baskılı enflasyonunda fırladığı yıllar olarak düşünüyorum aradan on yıl geçmiş fakat görünen resimde fazla bir değişiklik olmamış
    3- Bu yüzden Türkiye eğer ciddi anlamda istediği hammaddelere bölgesel anlamda sahip değilse bir yandan da hizmet ve modern tarım sektörüne önemli teşvikler sağlayıp buradan gelişme göstermenin yollarını aramalı çünkü eğer ihtiyaç duyulan hammaddeler Türkiye'de mevcut değilse( ki enerji bunların arasında maalesef değil) özellikle hizmet sektörünü geliştirmek mecburiyetinde diye düşünüyorum bilmem bana katılır mısınız hocam

    İyi çalışmalar, gelecek yazılarınızı da afiyetle bekliyoruz

    Tuğrul İŞBİLİR

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tümüyle katılırım. Yalnız bunları yapmak için KİT kurmaya gerek yok özel kesimi yönlendirip teşvik ederek bunları yapmak mümkün. Bir süredir. "kısmi ve geçici ithal ikamesi" yaklaşımını ortaya atarak ben de bunu savunuyorum. Kısmi olmalı çünkü rekabete açık sektörler seçilip onlar teşvik edilmeli, geçici olmalı çünkü kalıcı ithal ikamesi tembellik yaratıp dış rekabete açılma arzusunu öldürüyor.

      Sil
  6. Emeğinize sağlık hocam...

    YanıtlaSil
  7. Hocam katma degerli ve markalasma stratejilerinde bilim ve inovasyon onemli buda argeyle olusur ve siyasi iradenin destekleriyle meydana gelir peki bu acidan bakildiginda bizim koc zorlu ve sabanci aileleri neden uluslararasi bir marka ve teknoloji yaratmada hepgeri planda kalmayi sevdiler acaba uluslararasi bir siyasi baski mi goruyorlardir yoksa karli bir yatirim veya arge calismalarina turkmarkasi icin deger vermiyorlarmidir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. http://www.alphanmanas.com/2023-hedefini-yakalamak-icin-firsatlari-degerlendirebilecek-son-5-yila-girdik/ burda da alphan beyin konuyla alaki guzel bir makalesi var paylasmak istedim

      Sil
    2. Çünkü bu tür işler hem zahmetli hem de pahalı. Buralarda uzak doğu ülkeleri hep yoğun devlet desteği verdi. Sadece destek vermedi zorladı ve gözetim de yaptı. Biz ise yarım yamalak teşvik verip kenara çekiliyoruz ve kendiliğinden olmasını bekliyoruz.

      Sil
  8. Hocam yazınızda önemli nokta "aslında üretmeden tüketen değil, yeteri kadar üretip buna katma değer oluşturamayan bir ülkeyiz", sizde yazılarınızda hükümetin 2023 vizyonuna değiniyorsunuz, ki bunun içinde yapısal reformmların gerekliliğine işaret ediyorsunuz. Bu noktada, 2023 hedefi için benim kanaatin en az 10 dünya markamızın olması şart, dünyanın bizden almak zorunda olduğu 10 marka. En basit tekstil üretiminde iyi noktadayız fakat Live's türkiyede kot pantolonlarını bize 1-2 dolara mâl ettirip bize ürettiriyor, fakat biz gençler aynı marka pantolonu en az 50 dolardan satın alıyoruz. Sanırım gelişmiş dünya ile aramızdaki en bariz fark da bu olsa gerek. Teşekkürler yazınız için.

    YanıtlaSil
  9. Hocam, belli sektörlerde yüz yıllık markalar arasından sıyrılarak yeni marka yayaratmanın zor olduğu bir dönemde, sizce "hidden champions" çıkararak dış ticaret fazlası veren bir ülke olabilir miyiz? Başarılı Anadolu şirketlerimiz olduğu düşünülürse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zara ve Mango'yu düşünün. Son on onbeş yılda dünya devlerinin arasına giriverdiler.

      Sil
  10. hocam kaleminize sağlık.Konuyla alakalı değil ama benim size 3 sorum olacaktı
    1-tam istihdam nasıl ölcülür,üretim faktörlerinin tam istihdamda olduğu nasıl anlaşılır?
    2-Türkiyede işşizlik oranının %9 civari olması tam istihdama aykırımıdır?
    3-Kriz varsayımı ile tam istihdam varsayımı arasında nasıl bir ilişki vardır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam istihdam bütün üretim faktörlerinin kullanıldığı ideal bir durumdur. Ulaşılması mümkün değildir. Yaklaşılması mümkün olabilir. Bir ülke potansiyel büyümesiyle büyüyor ve işsizlik oranı yüzde 2 - 3 oranlarına geriliyorsa tam istihdama yaklaşmış sayılır.
      Türkiye tam istihdamdan oldukça uzaktır. İşsizlik oranının yüksekliği bunun sadece bir göstergesidir.
      Krizler genellikle tam istihdamdan uzaklaşılmasını körükleyen hallerdir.

      Sil
  11. Hocam tıpkı dolar cinsinden cari fiyatlarla GSYH ve kişi başı gelir gibi ihracat rakamlarında da bilgi ve algı kirliliği var. "2002'de kişi başı gelir 3500 dolardı bugün 11 bine yaklaştı" söylemine benzer şekilde "ihracatı 36 milyar dolardan 150 milyara çıkardık" gibi cümleler de birtakım dezenformasyona neden oluyor. Oysa ki 2002-13 arasında mal-hizmet ihracatı reel olarak %89, sadece mal ihracatı ise reel olarak %80 artmış. Bu konuda bir yazı yazarsanız belki bu algı kirliliği biraz azalır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısınız. Siyaset böyle bir durum yaratıyor. Muhalefet ithalata, iktidar ihracata yoğunlaştırmaya çalışyor insanları.

      Sil
  12. Hocam merhaba,emeğinize sağlık,böyle faydalı bilgiler için öncelikle teşekkür ederim. benim merak ettiğim bir konu var, bir ülkede faiz oranları seviyesi ne ölçüde olmalıdır ? daha önceki taylor yazınızda GDP ve enflasyon oranları ile faizin yönü hakkında bilgi vermiştiniz fakat merkez bankaları faiz oranlarını tam olarak neye göre belirliyorlar ? örneğin %5.75 lik bir değer için ne baz alınıyor. teşekkür ederim.Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Normal olarak faiz oranı da tıpkı fiyatlar gibi piyasa koşulları tarafından belirlenmesi gereken bir gösterge. Ne var ki MB'ları para politikası uygulamak gerekçesiyle buna etki yapıyorlar. Örneğin Türkiye'de enflasyon yüzde 8. Banka mevduat faizleri de kabaca % 8,5. Bunun neti (vergi sonrası oranı) % 7,5. Yani negatif reel faiz söz konusu. Oysa buna kimse karışmasa da faizler piyasada belirlense muhtemeln yüzde 10 dolayında bir faiz çıkacak karşımıza.
      MB faizin iki haneli olmasını istemiyor. Bunun altında ekonomik nedenler kadar başka nedenler de var.
      Bugün bu konuyu cnbce.com daki yazımda anlattım.

      Sil
    2. Saygıdeğer Hocam, çok teşekkür ederim..

      Sil
  13. en son yayınlanan verilere göre cari açık ve dış ticaret açığı verilerimizi iletebilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu veriler tcmb ve tüik sitelerinde yayınlanıyor.
      Ocak - Eylül cari açık: 49 milyar dolar (12 aylık bazda 59,1 milyar dolar)
      Dışticaret açığı (Ödemeler dengesi açısından) 60,6 milyar dolar.

      Sil
  14. Hocam başbakan yardımcısı Ali babacan katıldığı sanayi gecesinde tasarruf oranına ilişkin değerlendirmelerde bulundu . Türkiye'nin tasarruf oranının çok düşük olduğuna değinen babacan tasarruf ile cari açık arasında ki ilişkiyi Hindistan örneğinden verdi ve Hindistan'da ise tasarruf oranlarının yüzde 38'den yüzde 33'e düştüğünü belirtti. Ve Hindistan'da tasarruf oranının düşmesinden dolayı cari işlemler açığı %6 düzeyine geldiğini ve en krılgan ekonomilerden olduğuna değindi .ben şunu sormak istiyorum Babacan'ın tasarruf ile cari açık arasında ki ilişkinin kuvvetli olmasını neye bağlamaktadır ?
    Tam emin olamadım ama tasarrufların artması ithalata bağlı tüketimi kısacağımdan ve dışardan alınan borçlar azalıp ödenecek faizler de azalacağından cari açık düşecektir böylemi düşünemeliyim . Ama hocam mesela Türkiye tasarruflarını %12 lerden yukarıda çıkarsa ithal mallara olan tüketim ithalatın sadece %12 sinıi kapsadığından yinede tasarrufun artması cari işlemler açığının kapanmasında etkili olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün cnbce.com da yayınlanan yazıma bakabilirsiniz orada bunları açıkladım.

      Sil
  15. Hocam babacan bir açıklamasında ''Eğer kendi tasarrufunuz yeterli değilse büyümek için, yatırım için elin adamının tasarruflarına muhtaç oluyoruz. '' diye açıklamada bulundu benim bir noktada kafamda soru işareti kaldı bu açıklamayı tersten okursak o zaman tarasarruf oranımız yeterli olsaydı yatırım için elin tasarruflarına muhtaç olmayacakmıydık ? Yani tasarruf oranımız fazla olsaydı cari işlemler açığı vermeyecekmiyidik ve verdiğimiz cari açık için yabancı tasarruf kullanmış olmayacakmıydık ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer iç tasarruflarımız yatırımlarımızı karşılayacak düzeyde olsaydı cari açık vermeyecektik. Babacan onu söylüyor. Şu denklemi hatırlayın (S - I) + (T - G) = (X - M) Denklemin sol tarafı iç tasarrufları sağ tarafı dış tasarrufları gösterir. Sol taraf aynı zamanda iç denge sağ taraf dış dengedir. Eğer iç tasarruflar yeterliyse dışarıdan tasarruf ithal etmeye gerek kalmaz.

      Sil
  16. Hocam ülkede yatırımlar ( tesisler , otoyollar , köprüler , binalar ) yapılırken bu yatırımlar için kullanılacak malzemeleri ,girdileri içeriden karşılıyorsak ve de çalıştırdığımız işçilerin ücretlerini ödemek için tl ihtiyacımız olacaktır ayrıca kullanılan girdilerin bir kısmı Türkiye'de üretilmediğinden bununda bir kısmını dışardan karşılayacağız ve bunun içinde dövize (dolara ) ihtiyacımız olacak herhalde .şunu anlıyorum bazı girdileri almak için dövize ihtiyaç duyuluyor ve dövizide ülkemize gelen sıcak paradan soğuk paradan borçlanma yoluyla o da olması rezervlerden karşılıyoruz .şu noktada kafam karışıyor ülkede yapılan yatırımların finasmanı içinde dövizin yannda tl ye de ihtiyaç duyulacaktır ve yapılan yatırımlara paralel olarak bu yatırımları karşılayacak bankalarda tl yada tasarruf olmadığından mı bankalar dışardan borçlanarak ve aldığı borcu m.b sına yatırarak mı tl yi bireylere sunuyor ?
    Eğer bu doğruysa tasarruf oranının artması bankalarda tl nin birikmesini sağlayıp dışardan borçlanmasını düşürmelerini mi sağlayacaktır ?
    2) hocam şu doğrumudur peki tasarruf oranı artarsa bankalar eskisi kadar tl kredisi vermek için borçlanmayacak ve de artan tasarruflarla dışarının tasarruflarını kullanmaya olan bağımlılığımız azalacağından üretilen malın katma değerinin tamamı Türkiye'de kalacak. Ayrıca tasarrufların artması ihracata yönelik üretimi artıracağından eskisi kadar cari işlemler açığı vermememizi sağlayacak diyebilirmiyiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Evet kısmen böyledir. Bir yatırım için para bulmak tasarruflarla ilgilidir. O yatırım için döviz bulmak ayrı bir şeydir.
      (2) Aynen böyle diyebiliriz.

      Sil
  17. "İç tasarruflarımız yatırımlarımızı karşılayacak düzeyde olsaydı cari açık vermeyecektik.Babacan onu söylüyor."

    Bu cümlede açıklanması gereken başka şeyler de var. Açıklanmazsa, şu hayal kırıklıklarına yol açabilir. Diyelim 2014 yılında tasarruf oranımızı %40 yaptık. 2014 de 2015 de yine cari açık çıkarsa, insanlar demiyecek mi, tasarruf oranını 3 kat arttırdık niye cari açık veriyoruz hala :) Hatta bazıları tasaruf oranımızı arttırdık neden ithalat yapıyoruz bile diyebilir.

    Yani ithalatın direkt nedeni iç tasarrufların yetersiz oluşu değildir. Dolaylı olabilir. Zamanında TL tasarruflar gelecekteki ithalatı önleyici alanlarda kullanılmış olsaydı, bugün cari açık problemimiz minumuma inerdi.

    Kaynaklarımızı etkin bir biçimde kullanmadığımız için cari açık veriyoruz. (TL, döviz, insan, toprak, fikirler, vb.gibi)
    Tasarruflarımız bu ülkenin ihtiyacı olan yatırımlara yönlendirilmediği müddetçe de cari açık sorunumuz devam eder.
    Yani tasarrufa vereceğimiz önemin çok daha fazlasını kaynaklarımızın etkin bir biçimde kullanılmasına verilmesi gerekir.

    Ben bankaya parayı yatırıyorum, ama banka bunu tüketici kredisi olarak veriyorsa tasarruf oranı artmaz değil mi? Cari açık da azalmaz.
    Tasarruf yatırımda kullanıldı, ama ihracatı arttırmayan, faaliyeti süresince döviz ihtiyacı yaratan bir yatırımsa, evet yatırım yılında tasarruf oranı artar ama, o ve sonraki yıllarda cari açığa pozitif katkı yapmaz.

    Bunları da açıklığa kavuşturmak lazım değil mi?

    Paramız rezerv para olmadığı için, iç tasarruflarımızın kaynağı bana göre turizm sayesinde kazandığımız dövizlerdir.
    Sayın Babacan şöyle demiş olsaydı, "Hizmetler dengesinden sağladığımız tasarruf, Dış Ticaret Dengesi ile Gelir Dengesini karşılamadığı için cari açık veriyoruz. " daha açıklayıcı olurdu.

    Tasarruf kısmından bakıldığında insanların aklı karışıyor, ben ev aldım neden tasarruf sayılmıyor gibi söylemler ışığında, herkezin kendine göre bir tasarruf tanımı var.







    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf oranı artarsa harcama azalır, yatırımlar için gereken kaynak dışarıdan değil içeriden bulunur hale gelir. Bu gelişme de cari açığı düşürür. Herkesin kendine göre tasarruf tanımı olması doğaldır ama ekonomide tasarruf son derece basit ve nettir: Gelirin tüketime gitmeyen kısmı tasarruftur.

      Sil
    2. 2014'te tasarruflarımızı %40'a çıkartabilmemiz, iç tüketicinin daha fazla tasarruf edip daha az tüketmesi sonucu iç piyasada satılamayan mal fazlasının dışarı ihraç edilmesiyle yada bir turizm mucizesiyle ve/veya daha önce dışarıdan aldığımız malları içeride üreterek, yani tasarrufları dış satıcıya değil iç satıcıya aktararak mümkün olabilir. Her iki durum da cari açığı düşürür. Diğer ifadeyle %40 tasarruf ve 2013'teki yatırım düzeyiyle cari açık artmak bir yana anormal bir cari fazla veririz. Tabii %40 tasarrufla birlikte çok ciddi bir yatırım hamlesi olup yatırımlar %45'lere çıkarsa o zaman yine cari açık olur ama işsizlikteki belirgin azalma dolayısıyla hiç kimse cari açıktan şikayet etmez.

      Sil
  18. Öncelikle yazılarınızı büyük bir zevkle takip ettiğimi belirtmek istiyorum. Kaleminize sağlık. Mb bir politika uygulamak istedğinde hükümet bu politikayı kabul etmiyorsa uygulayabilri mi? Ya da bı durumun tam tersi hükümetin uygulamak istedği bir politikayı mb uygulamaktan kaçınabilir mi? Böle bir durumda hükümetin mb başkanı görevden alma yetkisi var mıdır? Mb ile ilgili detaylı bilgileri yetkilerinin ne olduğu ve bilançosu ile ilgili herşeyi hangi kaynaktan öğrenebilirm yatdımcı olursanız çok mutlu olurm. Şimdiden çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bir bağımsızlık sorunudur. Daha doğrusu bağımsızlığın anlaşılma meselesidir. Normal koşullarda MB kendi yasasında öngörülen görevle sorumludur. Ama mesela bizde MB faizi artırma konusunda yasada yazıldığı kadar özgür değildir. Aslında hiçbir MB, hükümetten tamamen bağımsız değildir. Bütün olay karşılıklı saygı çerçevesinde uyum sağlamaktır.
      MB ile bilgileri ve bilanço ile ilgili açıklamaları www.tcmb.gov.tr den öğrenebilirsiniz. MB sitesinde aradıklarınızın hepsini bulabilirsiniz.

      Sil
  19. Mahfi Bey, yatırım için ihtiyacımız olan para dışındaki herşey, ülke içinden karşılanabiliyorsa (sermaye malı, hammadde, tüketim malı) tasarruf artışı kadar, cari açık düşer. Hatta sermaye malı, hammade, tüketim malını TL ödeyerek de yurtdışından satın alabiliyorsak, "döviz cari açığı"da oluşmaz. Belki başka sıkıntıları olabilir, ama döviz açığı oluşturmaz.

    Yanlış anlaşılmasın ben tasarruf düşmanı değilim. Ben kendi açıklamalarımda tasarruf etmenin tek başına yeterli olmadığını, bunun yanında o tasarrufun ülke için en etkin birşekilde cari açığı azaltıcı bir biçimde kullanılması gerektiğini açıklamaya çalıştım.
    Yoksa tasarruflar heba olur.

    Medyada yapılan açıklamaların, burada okudum bazı arkadaşların yorumlarından da anlaşılacağı üzerine, bilmeden yaratılan algı sonucu, tasarruf artışı kadar ithalatın düşeceğidir.İthalat bu yüzden hemen düşmez. Soruyor arkadaşlar, burada da okuyorum, merkez bankası neden piyasanın ihtiyacı olan TL yi vermiyorda, yurtdışından tasarruf ithalatına göz yumup cari açık oluşmasına neden oluyor diye soruyorlar. Bu konu atlandığı için bu tarz soru soruyorlar. İnsanları tasarrufa yöneltelim, ama bunları da bilsinler.

    "Tasarruf kadar cari açık düşer." cümlesi de yanlış değildir. Ama bu cümlede belirtilmeyen zaman faktörü vardır. Bir yılda mı düşer, on yılda mı düşer?
    Örneklendireyim;
    1- Bir firmanın yatırım için krediye ihtiyacı olsun. O an için bankalardaki tüm kredi limitlerinin dolu olduğunu düşünelim, firmanın da imkanı var mecburiyetten yurtdışından borçlanacak. Tasarruf oranı daha iyi olsaydı, yurtdışından borçlanmasına gerek kalmayacaktı. Bu durumda cari açık oluşmayacaktı.
    2- Bir firma daha önceden ithal edilen bir malı, ülkesinde üretmek istiyor. Ama ihtiyacı olan sermaye malını ithal etmesi gerekiyor.
    TL tasarrufunu kullanarak döviz satın alıyor ve bunu yurtdışına gönderiyor. Cari açık oluştu mu bu ödemeyle. O yıl için oluştu. Sonraki yılda yatırımı bitirip, o ürünün ithalatını keserse cari açığı azaltır. Peki kesemezse ne olacak?

    2.örnekte de anlatmak istediğim görülüyor. Tasarruf var ama cari açık yine oluşuyor, taki belli bir vadeye kadar, o da yatırım başarılı olursa.

    Bizim sıkıntımız, cari açıkta da görülüyor, yatırımlarımızın tamamı döviz kazandırıcı, döviz tasarrufu sağlayıcı değil. Yatırımcı yurtdışından makina ithal ediyor, ama ürettiği ürünler iç piyasaya yönelik. Yapılan ithalatın tamamı ihracat için değil, döviz kazandırmayan iç tüketime yönelik. 2013 verilerine göre konuşacak olursak ve ihracat içindeki ithalat oranı %65 ise, yurtiçi tüketime kalan ithalat tutarı 126 milyarUSD dir. Bu da ithalatın %60 dır. %40 diye hesap etsek bile çıkan rakam 80 milyarUSD dir.
    Yani hiç ihracat yapmasak, mal ithalatımız 80 milyarUSD olacaktı.

    Tasarruflarımızı çok iyi kullanmamız gerekiyor. Tasarruf ettirmekle kalmayıp, ihtiyacımız olan yatırımlara yönlendirmemiz, bu yatırımları denetlememiz, ve sonucunda başarılı olmasını sağlamamız gerekiyor.

    Bunu anlatmaya çalışım sadece.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok açık ve net oldu şimdi. Çoğuna katılırım.

      Sil
  20. Hocam öncelikle yazılarınızı için çok teşekkür ederim,emeğinize sağlık. Benim sorum konuyla alakali değil ama cevaplarsaniz çok sevinirim. Enflasyon oranının sıfır olmasının kabul edilmemesi yani gelişmiş ülkelerde yüzde bir iki civarında oluşmasının beslenmesinin tam olarak açıklaması nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. modern parasal sistem genişleme mantığı üzerine kuruludur. siyasetçi olsun banka sahipleri olsun piyasada mal satan tüccar olsun hep kredi hacminin genişlemesini, kredilerin sürekli artmasını ister. krediler artmazsa işsizlik artabilir ve siyasetçinin oyu düşebilir, ekonomik durgunluk banka sahibinin kredi zararlarını çoğaltabilir, gelecek dönemlerdeki talebi sürekli kredi kullanarak öne çeken tüketicinin tüketimi azalabilir ve tüccarın karı düşebilir. krediler artınca haliyle piyasadaki para miktarı da sürekli artıyor. para arzı sürekli artarken enflasyonu sıfır düzeyinde tutmak pek mümkün olmuyor. (ancak kredilerin yani borcun da bir sınırı var. zaten gelişmiş ülkelerin son yıllarda yaşadıkları ekonomik sorunların kaynağında aşırı borçluluk olgusu var) ilave olarak gelişmiş ülkelerde halkın birikimlerinin önemli bir kısmı orta-uzun vadeli borçlanma kağıtlarındadır. eğer enflasyon %5-6 gibi seviyelere oturursa faizler de enflasyonu takip eder ve bu kağıtların değeri çok azalır. halk bundan pek hoşlanmaz. bu nedenle de gelişmiş ülkeler %5-6 gibi enflasyon oranlarını tolere edemezler. dolayısıyla halkta rahatsızlık yaratmayacak %1-2'lik bir enflasyon oranı en makul seçenek olarak gözüküyor.

      Sil
    2. Yoruma verilen yanıt yorum yeterince açık geldi bana.

      Sil
    3. Merhaba Hocam, kur savaşları ile ülkeler ulusal paralarında değer kaybettirerek dış ticarette bir kazanç sağlamaya çalışıyorlar. Ulusal paranın değerinin düşürülerek gerçekten de kısa ve uzun dönemde dış ticaretten kazanç sağlanabilir mi ? Bu şekilde bir politikanın kısa ve uzun dönemde büyümeye etkisi nedir ? teşekkürler

      Sil
    4. Mahfi bey; iki tabloda da 2009 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı daha fazla bunun 2008'deki küresel krizle bi ilgisi var mıdır? TEŞEKKÜRLER..

      Sil
    5. Yerli paranın değerini düşürerek ihracattan daha fazla yerli para cinsinden kazanç sağlanırken ithalat da yeri para cinsinden pahalı hale gelir ve bu cari açığı düşürür. Ne var ki bu, biraz da ülkenin sattığı malların ve ithal ettiği malların talep esnekliğine bağlıdır. Eğer petrol ve doğal gaz ithal ediyorsanız maliyeti kur nedeniyle artsa da bunları ithal etmek zorundasınız. İthal edilen miktar biraz azalsa da fazla etkili olmaz. Öte yandan ihraç ettiğiniz mallar herkesin ihraç edebildiği tekstil ürünleriyse o zaman da pek kazancınız olmaz çünkü etki herkese aynı şekilde olur.

      Sil
    6. Evet kriz büyümeyi ve ithalatı azaltmıştı.

      Sil
  21. Hocam elinize sağlık.

    Hocam verdiğiniz datalardan görülüyor ki ithalatımızın yaklaşık %12 si tüketim malları.Peki hocam son yapılan kredi kartı ve kredi genişlemesi düzenlemeleri tüketim kısmak için yapıldı.Bunun da cari açığı düşüreceği varsayıldı.İthalatın %12 si tüketimse bu kadar düzenleme bu oranı ne kadar düşürebilir ki? Buradan bu düzenlemelerin cari açık üzerinde çok fazla etkili olmayacağını söyleyebilir miyiz hocam? Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu sadece % 12'lik tüketim malı ithalatını düşürmek değil. İthal ettiğimiz ara malı ve sermaye mallarını da çoğu kez yerli üretim yapmak için ithal ediyoruz. Kredi kullanımı düşürülerek iç talep kısılırsa üretim amaçlı kullanılan bu malların ithal talebi de düşecek.

      Sil
  22. Hocam Merhaba,

    İki gün önce Namet Gıda'ya ABD'li Investcorp'un ortak olmasının ve OYAK'ın Tukaş Salça'yı satacağını açıklamasının ardından Yörsan'ın yüzde 80 hissesini Dubali fon Abraaj Gurubu alıyor. Özelleştirmeler bitti şimdi köklü Türk şirketleri yabancılar tarafından bir bir alınıyor. Bu durumda Türk üreticisi fason üretici durumuna düşüyor. Dolayısıyla katma değeri yüksek ürünler üreterek marka yaratmamız hayal oluyor. En büyük markamız Tekirdağ Rakısını dahi İngilizler üretiyor....

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1980'lerde İngiltere'de stajdaydım, İngilizler aynı şikayeti yapıyordu."Bütün şirketlerimizi Amerikalılar alıyor" diyorlardı. Dünya böyle oldu. Sermaye hareketlerinin serbest kalması böyle bir sonuç yaratıyor.

      Sil

    2. Böyle olunca da sermaye her geçen gün belli bir kesimin elinde toplanıyor. Sermaye sahibi olamayan kişiler ne olacak? Özgürlük sadece istediğini düşünmek veya konuşabilmek le alakalı olmamalı. Elbette herkes istediği otomobile binmeyecek ama makas her geçen gün açılıyor... Bence sistem tıkanıyor...

      Saygılar,

      Sil
  23. Doğkan Aygün2 Aralık 2013 21:14

    Yukarıda tasarruf ile cari açık arasında iliskiye epey bir değinilmiş bilmiyorum hocam katılırmısınız ama ben tasarruf ile cari açık arasında ki ilişkiden şunu çıkarıyorum ; biz iki sebepten dolayı dışarının tasarruflarını kullanıyoruz 1) bankalarda tasarruf yetersiz olduğundan bankalar içeriye tl kredisi kullandırmak istediğinde yapılan tasarruflar yetersiz olduğundan dışarıdan borçlanıp bunu piyasaya yada merkez bankasına arz ederek tl alırlar ve tasarruf yetersizliğinin önüne bu şekilde geçebilirler tabi belirli bir maliyete katlanarak 2) cari açığın finasmanı için dışarının tasarruflarını kullanıyoruz
    Eğer tasarruflarımızı artırırsak 1. Sebepten dolayı bankalar dışarının tasarruflarını kullanmak zorunda kalmaz ve belirli bir maliyete katlanmak zorunda kalmaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruflarımız, yatırımlarımızla aynı düzeye çıkarsa her iki nedenden dolayı da dış tasarruf ithaline gerek kalmaz. Döviz ise başka yollarla yine girer: Yatırım için gelir, borsaya gelir, faiz yüksekse faiz kazanmak için gelir.

      Sil
  24. Üstad bu açık vere vere büyüme nereye kadar sürdürülebilir sizce? Biliyorsunuz bu kadar açık, sermaye girişiyle karşılanmak zorunda, o sıcak sermaye girmezse ne olacak? Ya da şöyle söyleyeyim, Türkiye 2009 krizinde sermaye kıtlığı yaşamış her krizde olduğu gibi, lakin 2009 krizinde yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 15 Milyar dolarlık bir kayıtdışı giriş olmuş. Bu paranın cemaatten geldiğini söyleyen görüş var dershaneler konusundaki görüş ayrılığıyla birlikte o paranında olası bir krizle birlikte gelmeyeceğini de düşünürsek bence var olan hükümetin bu açığa bir çare bulması gerekiyor. Yapısal reformları da gerçekleştirmeyeceklerine göre çünkü malum önümüzde seçim dönemleri var, hükümetin planları olmalı diye düşünüyorum. Bu yönlü açık vere vere büyüme nereye kadar gidecek hep birlikte görelim fakat bu yönde büyüme hepimizin sürekli daha fazla borçlanmasına neden olacağı maalesef belli bir durum. Size burada soracağım sorum şudur üstad; bizim ülkemizin ithal ikame mallar üretme şansı nedir, ithal ikame mallar üretebilir mi? Malum doğal kaynaklara sahip de olmadığımızdan bu açığı kapamanın ithal ikame üretimden başka yolu var mı gerçekten? Kendi kendini besleyen bir sistemden bahsediyoruz; ne kadar ihracat o kadar fazla ithalat o kadar fazla cari açık. Bu çarkı durdurmanın yolu var mıdır, ben göremiyorum görüşlerinizi bekliyorum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim sistem 2000'lere kadar bütçe açığıyla, 2000'ler sonrası cari açıkla büyüdü. Yani hep açık vere vere büyüdük. Yapısal reformları yapmadığımız sürece bu iki açıktan birisiyle büyümeye devam edeceğiz.

      Sil
  25. Hocam, bu konular hep sorun yaratan ve anlasilmasi zor olan konular oluyor. Bu gibi konulari acikladiginiz icin ben de tesekkur etmek istedim. Ozellikle sinavlara, mulakatlara hazirlanan adaylar icin de son derece faydali. Emeginize saglik hocam.
    Eger teorik bir konu demezseniz ben bu konularin disinda İS egrisi ile ilgili bir soru sormak isterim. Hocam adi sayili bir cok hocamizin kitabinda ornegin marjinal vergi egilimi artarsa toplam olarak da vergiler artacagi icin İS egrisinin hem egimini hem konumunu etkiler der. Ancak İS egrisinin denklemi dusunuldugunde 1/ke.b kismindan dolayi marjinal egilimler sadece agimi etkiler diye aciklayan hocalar da var. İkisi de dogru gibi duruyor. Ama bu durumda birbirleri ile celisiyorlar. Hocam sizce marjinal egilimler (c, t, m) degisirse egrinin konumu degisir mi? Neden bu konuda anlasmazlik var sizce? Hocam yardimci olursaniz cok sevinirim.

    YanıtlaSil
  26. Teşekkürler.
    IS eğrisi konusunu burada anlatmak uzun sürecek. Ama bu konuda birçok makale var. Google'da bulabilirsiniz. Ben de hem eğimii hem konumu etkilediği düşüncesindeyim.Siz yine de google da özellikle ingilizce kaynaklara bir göz atın.

    YanıtlaSil
  27. Cok tesekkur ederim hocam. Gercekten bizlere yaptiginiz katki inanilmaz. Bir gorus bir bakis acisi kazandiriyorsunuz. Ayrica yorumlarimiza hemen geri donuyorsunuz. Butun yogunlugunuz icin vakit ayirmaniz gercekten cok anlamli. Sonsuz saygilarimi sunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer vergiler tamamıyla oran üzerinden alınıyorsa marjinal verginin artmasıyla IS eğrisinin sadece konumu değişir. (Sabit vergi + gelirin belirli bir yüzdesi) şeklinde alınırsa hem eğim hem konum değişir. Tamamen sabit vergi alınıyorsa o zaman eğim daha çok değişir.

      Sil
  28. Dinçer Yılmaz arkadaşımıza cevaben yazıyorum;

    Tasarruf Oranının 2013 yılında %40 olması demek, banka mevduatlarının 2012 yılsonuna göre %40 artması demek değil. Tasarruf oranını GSYH göre formülü, (yatırım tutarı/gsyh oranı + net ihracat/gsyh ). Net ihracat tutarı eksi ise, yatırım oranından çıkartılacak. 2012 de %20 yatırım - %5 net ihracat = % 15 tasarruf oranı

    Tasarruf oranını arttıran, Sermaye,Hammadde,Tüketim Malları ile Tasarrufunu en çok ekonomik değer üreterek kullanılmasıdır. Bazen bir hammaddeyi ithal etmek, ülkeye daha fazla döviz kazandırabilir. Herşeyi bu ülkede üretmek sürdürülebilir olduğu müddetçe fayda sağlar.

    Tüketimden şu kadar kısayım, buradan şu kadarlık ithalat tasarrufum olur, tüketim ve ithalattan sağladığım tasarrufu yatırıma aktarayım diyebilmek için, devletin yönlendirme yeteneğine, halkın,bankaların,medyanın,işverenlerin,işçilerin işbirliğine bağlı.Yani toplumun herkesimine bağlı.

    Bu kapasiteye erişebildik mi?

    Bence bir ülkenin potansiyel büyüme oranı, o ülkenin fikir ve bu fikirleri başarıyla istenilen sonuca ulaşma kapasitesine bağlıdır. Ve bu başarıların sürdürebilir olması da çok önemlidir. Örneğin Çin, bu kapasitesini değiştirdiği, dönüştürdüğü için potansiyel büyüme oranını çok yukarlara taşıdı.

    Ve şunuda aklımızdan çıkarmamamız lazım, bir bakanımızın dediği gibi, artık hızlı balık yavaş balığı yutuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynı şeyi söylüyorum zaten. tasarruflar salt finansal tedbirlerle artmıyor. finansal tedbirler işin sadece bir ayağı. daha üretken ve rekabetçi olmamız gerekiyor ki tasarruflar artsın. dünya piyasalarında daha rekabetçi olmak ise çaba gerektiriyor, toplumun her kesiminin elini taşın altına sokması gerekiyor.

      Sil
  29. İS egrisinin egimi hakkinda yazan adsiza cevaben, demek istediginizi anlayamadim. Marjinal vergi orani artarsa carpan degisecegi icin egim degisir ve vergi oraninin artmasi toplam vergiler de artiracagi icin konumu da degisir. Sizin demek istediginiz neyle ilgili?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ders kitaplarında "otonom tüketim, otonom yatırım" gibi gerçek hayata pek uygun olmayan varsayımlar vardır. ben yukarıda bu varsayımların olmadığı bir ekonomi üzerinden gittim. ki onu ayrıca belirtmem gerekirdi, eksik yazdım. işin içine otonom harcamalar, faiz haddine duyarsız kamu yatırımları gibi unsurlar girerse sizin dediğiniz doğru olur.

      Sil
  30. Merhaba Hocam,

    Bankaların nasıl kar ettikleri, TCMB ile olan ilişkileri (gecelik borç verme, borç alma), diğer bankalarla olan kredi ilişkileri vb. konusunda temel bir yazı yazabilir misiniz ?

    Bu güzel blog ve içindeki bilgi hazinesi için teşekkürlerimi peşinen sunmak isterim...

    Sağlıcakla kalın...

    YanıtlaSil
  31. "TÜFE kasımda sadece yüzde 0.01 oranında artış gösterdi ve yıllık enflasyon yüzde 7,32'ye indi" hocam 7.32 bu yıl şuana kadarki 'ortalama' enflasyonmu oluyor? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasım ayındaki 7,32 geçen kasımdan bu kasıma olan 12 aylık enflasyon. Yani bu yılın Kasım ayındaki endeks sayısından geçen yılın Kasım ayındaki endeks sayısı çıkarılıp geçen yılın kasım ayındaki endeks sayısına bölünüyor. Bu bize Kasımdan Kasıma TÜFE'yi veriyor. Ortalama enflasyonu hesaplamak için 2012 Kasımından bu Kasıma kadar bütün ayların endeks sayılarını toplayıp 12'ye bölmek gerekiyor.

      Sil
  32. Mahfi Bey, son günlerde okuduğum haberlerde, Çin olsun, Hindistan olsun dış ticaretini kendi para birimleriyle yapılması yönünde yaptıkları çalışmalar hakkında yazılar okuyorum.

    Elbetteki bu konunun birçok boyutu var. Bilmiyorum bizimde dış ticaretimizin belli bir oranı TL ile yapılıyor olabilir.
    Dış Ticaretin belli bir yüzdesinin TL ile yapılabilmesi imkanının birçok avantajları olabileceğine inanıyorum.
    1- Dövize ihtiyacın azalması
    2- İthalatı TL ile yaptığımızda, ithalatçı ülke elindeki TL yi en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetinde olacaktır. Ya bu TL ile bizden mal alacak (ithalat ihracata neden olacak, ithalat yarattığı cari açığı kendisi kapatacak), ya bize yatırım yapacak, veya alacağından düşecek.

    Örneğin, nükleer anlaşmalarında enerji bedelinin ya da doğalgaz ödemelerinin TL ile yapılması şartı konulması, ya da belli bir yüzdesinin, bunun getireceği yansımaları neler olur sizce?

    Bunlar bir örnek, uygulama alanı vardır yoktur, ayrı bir konu. Varmış gibi düşünürsek, dövizin kıtlaşacağı bu yıllarda bu meseleye eğilmemizin faydaları, zararları ne olur sizce?

    Bu konuyu da ele alsanız:)

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışticaretin bir bölümünü TL ile yapmak doğru olabilir ve yarar da sağlayabilir. Ama bunu yapabilmek için ticaret hacmimizin belirli bir noktaya gelmesi gerekir. Bizim ticaret hacmimiz dünya toplamı için yüzde 1 dolayında. Karşı taraflara bunu kabul ettirmek kolay değil.

      Sil
  33. Hocam bizde Çin'in yaptığı gibi ulusal paramızın değerini düşürerek rekabet gücümüzü arttırırsak nasıl bir bedel öderiz ? Dış güçler bu duruma nasıl bir tepki gösterir ? Ülkeye giren sermaye miktarı azalır mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İhraç edilen malların esnekliği önemlidir. Çin sadece parasının değerini düşük tutarak değil aynı zamanda ücretleri vb de düşük tutarak ucuza satıyor.
      Ülkeye giren para miktarı kura değil kurdaki oynaklığa bakıyorlar.
      Dış güçler bizimle çok uğraşmaz çünkü dünya ticaret hacmindeki payımız yüzde 1 dolayında.

      Sil
  34. Mahfi Bey, Dış Ticaretin TL ile yapıldığı durumlarda, bu hareketler Ödemeler Dengesi Tablosundaki Finans Hesabının hangi kaleminde gösteriliyor? Bunun sonucunda oluşan genel denge Resmi Rezervlerde mi kendini gösteriyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mal ihracı hangi para cinsinden yapılırsa yapılsın dışticaret dengesinde ve dolar cinsinden yer alıyor.

      Sil
  35. Doğkan Aygün4 Aralık 2013 15:14

    Hocam genel olarak döviz kuru döviz arzı ve döviz talebinin kesiştiği yerde oluşur demekteyiz .örneğin sene başında 1$ =1tl olduğunu düşünürsek ve sene sonunda 60 milyar $ cari açık verdiğimizi varsayarsak ve aynı şekilde doğrudan yatırımla portföy yatırımı ile vede borçlanma ile yani işin döviz arzı tarafından bakacak olursak aynı şekilde 60 milyar $ girdiğini düşünürsek kur yani 1$ = 1 tl değişmez değil mi hocam ?
    2) hocam yine dönem başımda 1$= 1tl olduğunu varsaydığımızda ve sene sonunda 60 milyar $ cari açık verdiğimizi ve ülkeye 50 milyar $ dövizin girdiğini düşünürsek kalan 10 milyar $ ıda merkez bankasının rezervlerinden finanse ettiğimizi düşünürsek kur bu sefer değişir mi ?
    3) 2. Soruya paralel olarak cari açığımızın büyük bir kısmını ülkeye gelen sermaye akımıyla finanse etmekteyiz eğer gelen sermaye yetersiz ise rezervlerden karşılamaktayız . Bankalar kendilerine gelen bu döviz taleplerinin büyük bir kısmını gelen sermaye hareketleri ile karşıladıktan sonra ve hala da talep geliyorsa merkez bankasına dönüp bana şu kadar dolar lazım şu kurdan ver mi diyor yoksa o anki kur neyse merkez bankası banklalara o kurdan mı diledikleri dövizi veriyorlar ?
    4) ya da hocam merkez bankası piyasada dolara karşı aşırı talebin olduğunu gördüğünde piyasadan tl çekip dolar mı vermektedir ? Yani 60 milyar $cari açık var 50 milyar $ yabancı sermaye akımı olmuş kalan 10 milyar $ I ihaleyle piyasaya satmaktamıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Kur yalnızca dış dengeyle değil iç dengeyle de etkilenir. Eğer enflasyonunuz yüzde 10 olmuşsa ve faizleriniz yüzde 7 ise herkes dövize dönmek isteyeceği için talep artar ve kur değişir.
      (2) Kur yalnızca cari açıktan değil başka şeylerden de etkilenir. Beklentiler de kuru etkiler. Sizin örneğinizde diyelim ki şirketlerin açık pozisyonu var ve diyelim ki ABD tahvil alımını azaltacak. Bu durumda kurda artış olacağını bekleyen özel şirketler döviz talep edeceği için kur değişir.
      (3) Bu sorunun yanıtı evet.
      (4) Bu da evet. Yani MB isterse bu yöntemi kullanarak piyasaya döviz satarak ve piyasadan TL çekerek döviz talebi yaratacak TL'yi kıt hale getiriyor.

      Sil
  36. Hocam benim de bir sorum var.
    Öncelikle son yıllarda vergi gelirlerinin ciddi ölçüde arttığını biliyoruz. Özellikle Vergi Denetim Kurulu'nun personel sayısını birkaç katına çıkarması ve birçok ilde başkanlıklar açması bunda etkili oldu diye düşünüyorum. Sormak istediğim vergi gelirlerindeki artışın dış ticaret dengesine bir katkısı olmasını beklemeli miyiz? İhracattaki vergi oranlarının azaltılması sizce ciddi diyebileceğimiz bir etki yaratır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İhracatta vergi söz konusu değil. İthalattan ise KDV alınıyor. Vergi gelirlerindeki artışın dışticaretle pek bir ilgisi yok.

      Sil
  37. Doğkan Aygün4 Aralık 2013 21:56

    Türkiye olarak, kamu, özel sektör ve Merkez Bankası'nın gelecek bir yılda ödemesi gereken toplam dış borcu 165 milyar dolar civarında .Her yıl 50-55 milyar dolar cari açık verdiğimizi de düşünürseniz, önümüzdeki 12 ayda yaklaşık 215-220 milyar dolarlık finansmana ihtiyacımız var. Buna karşılık geçenlerde açıklanan ülkenin döviz varlığı yanlış hatırlamıyorsam 138-146 milyar dolar aralığında bir yerde .türkiyeye her sene kabaca sıcak para , soğuk para ve de borçlanma vasıtasıyla 70 milyar $ girdiğini düşünürsek geriye kalan 150 milyar$ için ülkedeki döviz varlığının hepsini kullanmak istese bile yetersiz kalacağına göre
    1) bu noktada dış borç ödemelerinde kalan 150 milyar $ ın hepsini dışardan borç olarak mı bulacak yoksa döviz varlıklarımızdan bir kısmı bu borç ödemeleri için mı kullanılacak ?
    2) bu 1 yılda ödenmesi gereken 150 milyar dolar borcun çoğu özel kesimin borcu olduğuna göre özel kesim bu borcu bizzat kendisi yine dışardan borçlanarak mı kapamaya çalışacak ? Yoksa bankaya tl cinsinden karşılığını yatırıp banka onun karşılığı dövizi borçlanacak mı ?
    3) bu soruyu genel olarak soruyorum ; normal olarak banka özel kesimden daha kolay borçlanacağına göre özel kesim dışarıya olan döviz borcunu öderken bu borcu banka vasıtası ile bulmak istese bankaya bulacağı döviz için komisyon öder mı ? Yoksa bankaya örneğin ; 5 milyar dolara ihtiyacı varsa onun karşılığı tl yi yatırması yeter mi , komisyon ödemesine gerek kalır mı?
    4) önümüzdeki dönemde tahvil alımları azaltılırsa ve Türkiye'ye olan sermaye akımlarımda bir azalma olursa malum döviz arzı azalmış olacak ama aynı hızda dışarıya karşı yükümlülüklerimiz olduğu için döviz talebi azalmayacak ve de özel sektörün borcunu ödemesi eskisinden daha maliyetli olacak . Eğer fed olumsuz sinyal verirse bu Türkiye açısından sizce bir felaket olur mu ? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Dış borçlar ödenirken hepsini ödeme gibi düşünmeyin. Bir çoğu yenileniyor. Ayrıca Tükiye'ye girişler sadece borç olarak değil yabancı sermaye yatırımı, hisse senedi yatırımı gibi kanallarla da giriyor. Ayrıca döviz rezervleri de bu amaçlı kullanılabilir.
      (2) Her ikisi de olabilir.
      (3) Bazen bankaya mevcut TL'sini yatırrarak bazen de kredi kullanarak borcunu öder. İlkinde ödeyeceği para havale parasıdır, ikincisinde ise faiz.
      (4) Fed'in tahvil alımlarını azaltması hali Türkiye için felaket olmasa da olumsuz bir gelişmeye yol açacağı görünüyor. Bunu özel kesim de gördüğü için zaten açık pozisyon kapatıyor.

      Sil
  38. Hocam çok kısa bir sorum olacak içeride kur 3 tl olsa ve bankaların dışardan borçlanmasının maliyeti %6 faizimden olsa . Bu kura rağmen ithalat yapmak isteyenler varsa ve 20 milyar $ dolayında talep varsa ve bankada bu talebi karşılamak için dışardan borçlanma yolunu seçmişse
    1) bu durumda bireylerin bankaya 20 *3= 60 milyar tl yatırması gerekir mı ? Yoksa banka dışardan eskisine göre daha yüksek maliyete borçlandığından (örneğin eskiden %2ile borçlanırken şimdi % 6 dan borçlanıyorsa ) dönüp bireylerden 60 milyar tl den daha fazla para mı ister ?
    Şunu anlıyorum eğer döviz kredisi kullandıracaksa maliyetini vereceği döviz kredilerine yansıtabilir . Ama döviz kredisi vermeyip şekilde ki örnekte ki gibi olursa durum nasıl olacaktır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Eğer şirketin nakit parası varsa bankaya 60 bin TL yatırarak transferi yapmasını ister. Banka da bunun karşılığında 20 bin USD'lik transferi yapar. Eğer şirketin nakit parası yoksa bankadan borçlanır ve transfre öyle yapılır. Banka şirkete bu borcu verirken kendi maliyetine kar ekleyip ona göre faiz talep eder.

      Sil
  39. Günaydın Hocam,

    Sizce 2023 500 milyar USD ihracat hedefini gerçekleştirebilecek miyiz ? Ben bu hedef için gerekli yapısal reformların yapıldığını göremiyorum...

    Sadece faiz desteği indirimiyle bu mümkün müdür ?

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmak mümkün görünmüyor.

      Sil
    2. Mahfi Bey iyi akşamlar.

      Burada tek bir rakama yoğunlaşmak hata değil mi zaten. İhracat 500 milyar, kim istemez. Olabilir mi, şimdiden bilemeyiz. En azından siz de asla mümkün değil demiyorsunuz :)

      Umarım hükümetimizin de bizlere açıklamadığı kozları vardır. Çünkü 2023 ithalat tahmini 650 milyar! Değişecek bir şey yok.

      Hedefimiz ihracat (fob) 250 milyar usd, ithalat (fob) 250 milyar usd olsa, daha iyi değil mi? Hizmet gelirlerimizden dolayı cari fazla verir bir ülke olabiliriz hiç değilse.

      Bilmiyorum rakiplerimiz ürkmesin diye mi 650 milyar USD ithalat hedefi ortaya konuyor?






      Sil
  40. Hocam merhaba, ödemeler bilançosu genel dengesi ekside olursa merkez bankası eksi değer kadar dövizi piyasaya sürmek zorunda mı ? Ya da tam tersi ödemeler bilançosu genel dengesi artıda olursa merkez bankası artı değer kadar dövizi piyasadan çekmek zorunda mı ? Son olarak ödemeler blançosu genel denge rakamları ne kadar gerçekçi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herşeyden önce ödemeler dengesi bir bilanço değil. O nedenle ödemeler dengesi demek doğru ama ödemeler bilançosu demek doğru değil. İngilizcesi de Balance of Payments, Balance Sheet of Payments değil.
      Ödemeler dengesi hiçbir zaman eksi olarak sonuçlanmaz. Adından da anlaşılacağı gibi her zaman dengededir. Eğer Ödemeler Dengesinde cari açık varsa finans hareketleriyle dengelenir, eğer onunla da dengelenemiyorsa rezerv hareketleriyle dengelenir.
      Ödemeler dengesi sayıları oldukça gerçekçidir. Sadece bilinmeyen kalemini ifade eden net hata ve noksan miktarının yükseklkği can sıkıcıdır.

      Sil
    2. Hocam merhaba, 20001 krizinde ödemeler dengesi finans hareketleriyle ve rezerv varlıklarla dengelenemedi mi ? Son olarak ödemeler dengesi her zaman dengede olduğuna göre diğer bir deyişle döviz açığı finanse edildiğine göre döviz kurundaki yükselmeler ve düşmeler iç dengesizliklerden mi kaynaklanmaktadır ?

      Sil
    3. Hocam,
      2012 yılında bir yazınızdan alıntı "Ödemeler dengesi, çifte taraflı kayıt yöntemine göre tutulan muhasebe sistemine dayalı bir bilanço olduğu için tanım gereği dengede olması gerekmektedir. Kaynak: http://www.mahfiegilmez.com/2012/05/net-hata-ve-noksan.html" Sanırım sehven bilanço terimi kullanılmış.

      İyi Çalışmalar Diliyorum

      Sil
  41. hocam merabalar ben mehtap sıvasta malıye okuyorum 2002den sonra turkıye ekonomısı ıtalat ıhracat ve işsizlik hakkında bana bılgı verebılır mısınız odevım var ve ınternet uzerınden gereklı bılgıler yok kıtap halıne getırmem lazım yardımcı olursanız cok memnun olurum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi Bakanlığı ve TCMB web sitelerinden bunları bulabilirsiniz.

      Sil
    2. hocam,
      Turkiye ihracatinda en buyuk paya sahip 3 sektoru yazar misiniz?

      Sil
  42. Hocam merhaba benim size bir sorum olacaktı dış dengenin fazla vermesinin iç denge üzerindeki etkileri nelerdir?
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  43. Hocam Merhaba, size bir sorum olacakti. Türkiye'de veya dünyada diyeyim ithalatı arttıran sebepler neler olabilir acaba
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  44. HOCAM BU İDDİALARA NE DERSİNİZ?
    Türk ekonomisini şu anda ayakta tutan ve sıcak para olarak tabir edilen para, dışarıdan sendikasyon kredileri ile alınan borç paranın TL cinsinden görünümüdür.
    Türk Merkez Bankası bağımsızlaştırılmış; para basma hakkını kaybetmiştir.
    Bir ayağı özelleştirme diğer ayağı senyoraj gelirine getirilen yasak olarak karşımıza çıkan globalleşme, maalesef Türkiye’yi esir almıştır.
    Her devletin, gayri safi milli hasılasının belli bir oranında parayı piyasaya sürmesi gerekir.
    Piyasanın ihtiyacı, ülkenin merkez bankasının para basması ile karşılanmadığından, emisyon açığı ‘hard currency’ denilen krediler ile kapatılmaktadır. Bu hal, gelirlerimizin krediyi veren ülkeye transferidir.
    Bu açıdan değerlendirildiğinde, bizim esnafımızın, sanayicimizin, işadamımızın yaptığı iş, hazinede parası bulunan yabancıya hizmetkârlıktan başka bir mana ifade etmemektedir.
    Eskiden savaş yoluyla milletleri sömürenler bugün insan hakları ve demokratik açılımlarla globalizm adı altında tüm insanları sömürmektedir.

    YanıtlaSil
  45. hocam ilk olarak bizi ekonomi konusunda bilgilendirdiğiniz için size kendi adıma teşekkürlerimi iletiyorum. size bir sorum olacak ülke, yüksek oranda ihracat artışı sağlayabilmek ve bu ihracatın sürdürülebilirliğini sağlamak için neler yapmalı? şimdiden verdiğiniz cevap için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  46. Ben5. Sınıf Oğrencisiyim de Almanya vb. Ulkelere dış ve iç satIM tablo şeklinde olursa sevinirim saygılar

    YanıtlaSil
  47. Hocam; ödemeler bilançosu sermaye hesabı dengesinin açık vermesinin dış ticaret üzerindeki etkileri nelerdir?

    YanıtlaSil
  48. Hocam; ödemeler bilançosu sermaye hesabı dengesinin açık vermesinin dış ticaret üzerindeki etkileri nelerdir?

    YanıtlaSil
  49. hocam ülkemızın ıhracat yapısı hakkında neler söyleye bılıriz?

    YanıtlaSil
  50. Hocam iyi gunler size bir sorum olcak ihracatın fazla olmasının zararları nelerdir

    YanıtlaSil
  51. hocam merhabalar, ellerinize sağlık öncelikle.
    Benim sorum biraz basit olacak sanırım ama biraz kafam karışık bu konuda;

    1.Acaba ithalat birim değer artışı iyi bir şey mi? yoksa zaten böyle bir değerlendirme yapılamaz mı?
    2.Birim değer hesaplamaya neden ihtiyaç duyuyoruz?

    YanıtlaSil
  52. duyguatlıoğlu4 Mayıs 2016 15:05

    Merhaba Hocam,

    Yazınız ve güzel yorumunuz için teşekkür ederiz. Acaba bu yazının İngilizce hali de elinizde mevcut mudur?

    YanıtlaSil
  53. Mrb hocam 2000-2015 arası cari açıkla bilgi verebilir misiniz detaylı bi şekilde

    YanıtlaSil
  54. Otomotiv parçaları ve aksamı üretip ihraç etmek, tekstil ürünleri üretip ihraç etmek veya önce elektronik ürünleri ithal edip sonra birleştirip (Vestel örneği) ihraç etmek midir iyi olmak?

    Taze Beyinler icat çıkarma üzerine yaşama hazırlanmıyorsa şayet, otomotiv yedek parçası yapıp satsan ne olur satmasan ne olur. Esas mesele o otomotiv parçalarını imal eden beyni (makinayı) yapmak. Patent sıralamasında nerdeyiz acaba? Teksilde iyi olmak demek dikip satmak mıdır? Yoksa yeni bir membran(Goratex vb.) keşfedip, akabinde patentini alıp tüm dünyaya ulaşılabilir kılmak mıdır iyi olmak?

    YanıtlaSil
  55. Mahfi hocam merhabalar, kısa bir sorum olacak cevaplarsanız çok sevinirim. Bir yerde yanlış olduğunu düşündüğüm bir bilgi gördüm: ‘marjinal ithalat eğilimi artarsa, ithalat fonksiyonu dikleşecek fakat net ihracat fonksiyonu yatıklaşacaktır.’ yazıyordu. Mpm artarsa hem ithalat fonksiyonu hem de net ihracat fonksiyonu dikleşmez mi hocam?

    YanıtlaSil
  56. İthalat ihracat bir ekonominin can damarlarıdır dense iddialı bir söylem olmaz. Dış ticaret işlemleri adı altında ifade edilebilecek ithalat ihracat ekonomide canlılığın olduğunu, piyasanın hareketli olduğunu gösterir. İthalat ihracat yapılamayan bir durum ise tam tersine...
    Yazımızın devamı için https://www.kargomkolay.com/ithalat-ihracat-nedir/

    YanıtlaSil
  57. Türkiye' nindış ticaret hadlerindeki singer prebish tezini neden doğrulamaz ?

    YanıtlaSil
  58. Hocam benim bir sorum olcakti size türkiye ekonomisinde net ihracatın dış ticaret dengesinin nasıl gerçekleşir

    YanıtlaSil
  59. Merhaba Hocam size sorum olacaktı ara ve yatırım mallarının ithalata bağlı olmasının sebepleri ve sonuçlarını ilişkilerini nasıl değerlendirebiliriz. Cari açığın bir kalemini oluşturan bu sarmaldan kurtulmak için ne yapılmalıdır?

    YanıtlaSil
  60. Hocam merhaba, sizi çok severek takip ediyorum. Bir sorum olacak. Türkiye'de dış ticaret politika ve uygulamalarını kısaca değinebilir misiniz?

    YanıtlaSil
  61. Hocam merhaba üniversite öğrencisiyim sorum olucaktı Türkiye malları ithalatı ile Türkiye malları ihracatı arasında ki ilişki kimler için önemlidir şimdiden teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi