Paranoya
Paranoya, mantıksız
kuruntular sonucu ortaya çıkan aşırı endişe ya da korkunun karakterize ettiği
psikolojik bir rahatsızlık türü. Paranoyak kişiler, başkalarının kendileri hakkında
komplolar kurduğu, kendisine veya sahip olduğu şeylere karşı tehlike oluşturduğu
düşüncesine kapılır.
Paranoyanın her
alana olduğu gibi ekonomiye de yansımaları söz konusu. Bunların günümüzde en
bilinenleri aleyhte çalışan lobilerin varlığına olan inançtır. Lobi suçlamalarının
en eskisi enflasyon lobisi suçlamasıdır. 1980’lerde hükümet, enflasyonu
düşüremeyince enflasyonun yüksek kalmasını savunan bir “enflasyon lobisinden”
söz etmeye başlamıştı. Lobinin üyesi olarak kastettikleri kişiler
işadamlarıydı. Oysa bugün artık herkes biliyor ki enflasyondan en fazla şikâyet
edenler işadamları. Dönemin siyasetçilerini enflasyon lobisi suçlaması
aracılığıyla topluma vermek istedikleri mesaj şuydu: “Biz, enflasyonu düşürmek
için elimizden geleni yapıyoruz ama enflasyon lobisi bunu düşürmemek için
direniyor.”
Enflasyon lobisinden
sonra 1980’lerin sonuyla 1990’ların başlarında bu kez “kur lobisi”
çıkarıldı ortaya. Siyasetçiler, bu deyimle ihracatçı işadamlarını işaret
ediyordu. Buna göre işadamları, ihracattan elde ettikleri geliri artırmak için kurların
sürekli yükselmesini istiyorlardı. Bugün de kurların yükselmesini savunan pek
çok kişi var. Hatta siyasetçiler arasında da kurların yükselmesi gerektiği
konusuna destek verenler var. Bunu, bazı kişilerin uygulanmasını istedikleri
ekonomi politikasına yaptıkları bir işaret olarak görmek bir kur lobisinin
varlığından kuşkulanmaktan daha anlamlı bir yaklaşım olur herhalde.
1990’lı yılların başlarında
kur lobisi yaklaşımı yerini bu kez “faiz lobisi” suçlamasına bıraktı. Zamanın
hükümeti faizi düşürmek istiyor ama lobinin buna karşı çıktığını öne sürüyordu.
Faiz lobisinin tuzağına düşmek istemediğini ifade eden hükümet, peş peşe Hazine
iç borçlanma ihalelerini iptal etti ve sonunda kriz çıkardı. Türkiye’nin sahip
olduğu kredi notu BBB’den önce BB’ye sonra da B’ye düştü, faizler ise eskisinin
iki katına çıktı.
Son iki yılda faiz
lobisi suçlaması yeniden hortladı. Sunumu şöyle: “Hükümet faizleri düşürmek
için elinden geleni yapıyor ama bundan rahatsız olanlar bir lobi oluşturarak bunun
gerçekleşmemesi için çalışıyor.” Bu sunum anlaşılmakla birlikte faiz lobisinin
kimlerden oluştuğu konusu tam olarak anlaşılamadı. Sorulan sorular yanıtsız
kaldı. Buna karşılık hemen herkes faiz lobisi deyimiyle bankaların ve yabancı
fonların kastedildiğini düşündü. Oysa biraz derinlemesine bir analiz yapılırsa
faiz artışının bankalara gelirden daha fazla maliyet yüklediğini görmek mümkün
olabilir.
Araştırmayan,
soruşturmayan, analitik düşünme özgürlüğüne erişemeyen ve bunların sonucu
olarak komplo teorileri gibi kolay çözümleri hemen benimseyen toplumlarda paranoyak
düşüncelerin yayılması oldukça kolaydır. “Lobiler aleyhimizde çalışıyor” dediğiniz
anda bu açıklamaya tahmin edemeyeceğiniz kadar çok insan inanır. O noktada işin
en tehlikeli aşamasına geçilmiş olur: Kişisel paranoyalar bir anda toplumsal
paranoyalara dönüşebilir.
Toplumsal
paranoyalar, bu paranoyalara kendisini kaptırmamış olanların bile ya etki
altında kalarak ya da doğruyu söylemekten çekinerek sessiz kalmasına yol
açabilir. Bu düşüncelerin asılsızlığını ortaya koyarak hastalığı tedavi etmesi
beklenen bilim adamları da aynı paranoyalara kapılıp hastalığı besleyecek
açıklamalara girişirlerse işin içinden çıkılamaz. İşte o zaman neyin doğru,
neyin yanlış olduğu, neyin sebep neyin sonuç olduğu birbirine karışır ve karar
alınamaz hale gelinir.
Merkez Bankası,
gecikmiş de olsa sonunda faizi artırdı. Ve o günden bu yana kurlarda düşüş
süreci başladı. Eğer toplum, faiz lobisi paranoyasına kapılmamış ve bu da
Merkez Bankası’nı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilememiş olsaydı, faiz
artırma kararı zamanında alınabilir, gereksiz maliyetlere katlanılmamış olurdu.
Geç de olsa alınan faiz artırma kararı bu alandaki toplumsal paranoyanın ne
kadar boş bir şey olduğunu göstermiş oldu. Belki de bir atasözümüzde dile
getirildiği gibi: “Bir musibet bin nasihatten iyidir.”
Merhaba hocam. Sizin sayfanizi gecen gun ders hocam onerdi. Ekonomiyi basit ve anlasilir bir dille yazmaniz cok guzel. Bir kac gundur surekli sayfayi takip ediyorum. Gecen donemlere ait yazdiklarinizi heyecanla okuyorum,kaleminize ve yureginize saglik tebrik ederim hocam.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilSüper bir yazı daha ,Teşekkürler hocam
YanıtlaSilTeşekkürler
Silhocam en içinden çıkılmaz konuları bile çok güzel bir dille açıklıyorsunuz bu da sizin farkınız olsa gerek .
YanıtlaSilBenim sorum 1) yanılmıyorsam dışardan borçlanarak finansmanı reel sektör ve finans sektörü dediğimiz kesimler gerçekleştirmekte ve reel kesim de borç bulabilmeyi kolaylaştırabilmek için Araya bankayı sokmaktAdır .yani aslında dışardan borçlanmanın çok büyük bir kısmı bankalar vasıtası ile gerçekleştirilmektedir diyebilirmiyiz ?ayrıca bankalar reel kesim yada kendi adına borçlanırken eskisi kadar ucuza borçlAnamsyacağını söyleyebilirmiyiz yoksa tanıdık bankalardan borçlanacakları için çok fazla faiz yüküyle yada maliyet artışıyla karşılaşmazlar mı ?
Teşekkürler.
SilEvet ama reel sektör de özellikle satın aldığı makine teçhizat vb yi dışarıya borçlanacak yapabilmektedir. Ayrıca kamu kesimi de dışarıya tahvil satarak borçlanabilmektedir.. Bankalar çoğunlukla karşılıklı iş yaptıkları bankalar aracılığıyla daha ucuza ve koly borçlanabiliyor.
Hocam güzel özetlemişsiniz. Elinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam elinize sağlık yine müthiş bir yazı olmuş. Burada anladığım kadarıyla ekonomiyle psikoloji arasındaki ilişkinin ne derece önemli olduğudur. İktisat eğitimi alanların psikoloji eğitimi alması veya okullarda ders olarak eklenmesi sizce ne derecede yaralı olur?
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilBence çok yararlı olur. Birinci sınıfta sosyoloji ve psikolojiye giriş dersleri olmalı.
Hocam bankalar gecelik olarak merkez bankasından borç almakta, peki bankların 1 geceliğine ne gibi ihtiyaçları olmakta ve hangi ihtiyaçlarını karşılamak için gecelik borç almaktadırlar ?
YanıtlaSilÜstat,
YanıtlaSilMüsaadenizle bugünkü değil de Aralık ayında kaleme almış olduğunuz "Nabukadnezar'ın Rüyası ve Günümüz İçin Dersler" başlıklı yazınızda geçen kahin Daniel'in yorumunun doğru çıkması hakkında fikrimi paylaşmak istiyorum.
Söz konusu yazınızda belirttiğiniz gibi Nabukadnezar, Matrix filmindeki geminin de adı. Gene hatırlanacağı üzere Matrix üçlemesinin birincisinde Neo'nun (seçilmiş olan) Kahin (Oracle) ile buluştuğu bir sahne var. Bu sahnenin başlangıcında Neo kapı girişinde belirdiğinde Kahin ona "vazoyu dert etme" diyor ve bunun üzerine dikkati dağılan Neo, vazoya çarparak kırılmasına sebebiyet veriyordu. Akabinde de o meşhur soru "Neo'yu uyarmasa idi, vazoyu gene de kırılacak mıydı ?"
Bu soru için kendi cevabımı yazınızı okuduktan sonra bulduğumu düşünüyorum. Şöyle ki;
Soru, Kahinin bu soruyu sormuş olması yada sormaması değil. Asıl soru, Neo'nun seçilmiş olanın kendisi olduğu bilmeye henüz hazır olmaması. Gücü olduğu halde farkında olmaması yada gerçekten gücü olmaması, hiç bir şeyi değiştirmiyor. Zira, bir insanın bir şeye sahip olduğu halde farkında olmaması ile ona sahip olmaması aynı şeyler, her ikisi de onu o olgu yada nesneden yoksun bırakıyor, yani zayıf kılıyor. O yüzden de ona bunu hatırlatacak her hangi bir sebep çöküşü sadece tetikliyor.
Tıpkı zamanın Cumhurbaşkanı Sn. Necdet Sezer'in, rahmetli başbakanımız Sn. Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığını atması ile başladığı söylenen 2001 krizi gibi.
İyi bir hafta sonu dilekleri ile,
Cafer Demir
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilCafer hocam, tespitlerinizde çok haklısınız. Şunu da ilave etmek gerekir ki, bazen kişinin sahip olduğu yetenekler ve gizil donanımlar kullanılmadığı nispette kişiye yarardan çok zarar verir. Kaldı ki, söz konusu yetenek ve birikimlerin yerinde ve dozunda kullanılamaması bu zararın da derecesini arttırır.
SilYorum ve yoruma katkı için teşekkürler.
Silülkemizin düştüğü durum ancak bu kadar güzel izah edilebilir elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilÇok teşekkürler
SilHocam 2012 başkanlık seçimlerinden önce ABD'li eski siyasetçilerden Ron Paul, Cumhuriyetçilerin başkan aday adayıydı. Ron Paul, daha önce verdiği bir röportajda; şu anki parasal sistemde 1930'lardaki gibi deflasyon olamayacağını çünkü o zamanlar altın standardı olduğunu, FED'in istediği gibi para basamadığını ve mevduat sigortası olmadığı için de bankaların devlet tarafından kurtarılmadığını, mevduatların buharlaştığını ve para arzının azalarak deflasyona neden olduğunu söylüyordu. Paul, bugünkü parasal sistemde FED'in sınırsız para basabilmesi ve mevduat sigortası, banka kurtarma operasyonları olması sebebiyle "deflasyon" söylemlerinin mantıksız olduğunu ifade etmişti.
YanıtlaSilPaul'ün bu röportajından bir sonra Keynesyen "ekonomist"lerden Brad DeLong, Paul'ün portföyünde altın ve altına dayalı varlıkların olduğunu, bunların değer kaybetmemesi için altın lehine "lobi" yaptığını söylemişti. bir nevi Paul'e "altın lobisi" demişti. aslında Paul'ün söylediği şeyler son derece mantıklı olmasına rağmen saygın ekonomistler arasında bile bu konu gündeme gelmiş, "altın lobisi" söylemine itibar eden epey insan olmuştu.
Hocam, ABD gibi bir ülkede bile ekonomistler arasında "lobi" tartışması oluyorsa bizde haydi haydi olur diyorum. O nedenle hayatımızın sonuna dek siyasetçilerin, kalemşörlerin bu tarz saçmalıklarına katlanmak zorunda kalacağız gibi.
Evet haklısınız paranoya her yerde olabilir. Önemli olan toplumsal paranoya düzeyine gelinmemeli. Bizde o düzeye hızlı geliniyor.
Silhocam allah razı olsun ilminizin zekatını hakkıyla verıyorsunuz
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Silhocam saygılar. kelalaka ama avrupada bir bankacılık kirizi riski görüyor musunuz?
YanıtlaSilŞimdilik pek görünmüyor.
SilHocam vadeli mevduat hakkindaki goruslriniz nelerdir bi de 2000 lerde enflasyon cift hanedeydi simdi tek hane hatta 7 civari oldu bi ara buna ragmen neden suanki paranin alim gucu eskiye nazaran daha kotu yani enflasyon dustugu halde paranin alim gucu yine dusuyo bunun sebebi ne hocam gizli ensflasyon falan mi var cok merk ediyorum saygideger mahfi hocam
YanıtlaSilVadeli mevduat hakkındaki sorunuzu anlayamadım.
SilŞu anki paranın satın alma gücü 2000'ler öncesine göre kötü değil.
hocam libor faizinde manipulasyon yapmak suçundan avrupa'da pek çok banka ceza almadı mı?
YanıtlaSilAhlaksızlık, yasa dışılık, suç işleme eğilimi her yerde vardır. Önemli olan cezalandırılıp cezalandırılmaması.
SilHocam, bunca kafa karışıklığına neden olan bir konuyu çok güzel açıkladınız. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilMerak ettiğim bir konu var; MB nin yaptığı faiz artışından sonra Döviz mevduat hesaplarından tl mevduat hesaplarına geçiş oldu mu? Bunu TCMB nin yayınladığı hangi verilere bakarak anlayabiliriz?
Levent Demir
Bunu TCMB'nin sitesinden veriler alt bölümünden bulabilirsiniz. Ayrıca BDDK nın sitesindeki istatistiklerde de var.
SilMahfi bey şimdi kurdaki düşüş bu şekilde devam edecek mi? Dolar en fazla ne kadar düşer? Mart seçimleri dolar kurunu etkiler mi?
YanıtlaSilBöyle bir tahmin yapabilmek bu kadar fazla değişkenin olduğu bir ortamda çok zor. Fed'in tahvil alımını artırmayacağı ve yeni olayların ortaya çıkmayacağı kanısındaysanız kur biraz daha düşebilir diye düşünebilirsiniz. Eğer tersi düşüncedeysiniz kur şimdilik düşer sonra yine artar diye düşünebilirsiniz. Ben ne düşünüyorum onuı soruyorsanız ben kurun şimdilik biraz daha düşebileceğini ama yıl boyunca yönünün yukarı doğru olduğunu tahmin ediyorum.
SilFed tahvil alimlarini kademeli olarak düşüreceğini söyledi, sizce bir sonraki düşüş ne zaman olur, yakin bi tarihte yine düşürür mü?
SilTeşekkür ederim
SilBugünkü Milliyet'te: Goldman Sachs, dolar/TL için 3, 6 ve 12 aylık tahminlerini 2.2, 2.4 ve 2.5 olarak koruduklarını ve daha fazla faiz artırımı için alan gördüklerini vurgulamış.
SilAlmanya ve İsviçre kaynaklı olarak da Türk Ekonomisinin "rekabet edebilir" olması için dolar kurunun 2.5, yatırım yapılabilir olması için 2.7 olması gerektiği belirtiliyor.
Hocam yine müthiş bir yazı. Elinize, bilginize, bakış açınıza ve yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam 2 yaşındaki kızıma bile kızarken bunu kim yaptı dediğimde ilk savunması ''aba yabdı damam'' Başbakanın'da benzer savunması ''faiz lobisi'' veya ''Paralel yapı'' En çok banka özelleştirilmesi kimin zamanında diye bakmak lazım? faiz lobisi olabilir! mümkün ben memurum enflasyonu sevmesem de gelirlerim ona paralel artıyor, çektiğim krediler sabit. yani bana düşük kredi veren banka zorlanacak benim kredi giderim sabit kalıp maaşım yükselecek :) iyi ki krediler im devlet bankasından değil...
YanıtlaSilEvet haklısınız.
SilSayın Zeyvel, iki yaşındaki kızınızın kullandığı savunma mekanizmalarıyla bu ülkenin yönetildiğini düşünüyorsanız bu anlayışa üzülürüm. Benim malumatım belki sizinkisi kadar kapsamlı değil, fakat bu ülkenin ortalama vatandaşı olarak neyin ne olduğunu görmek ve anlamak için ekstra bir çaba göstermek gerekmiyor. İki durum arasındaki farkı anlamak için en mantıklı yok kıyas yapmaktır. Günümüzden 10 sene önceki halimiz ile şimdiki halimiz arasındaki farkı takdirinize sunuyorum, lakin biliyorum ki "önyargıları ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zordur." Kaldı ki atom dahi parçalandı. Anlıyorum ki önyargılar bakidir.
SilSelahaddin hocam evet 10 yıl öncesine göre iyi durumdayız olmamız da gerekir, ama 10 yıllık süreçte iyi olmak için sayılamayacak kadar çok güzel şeyler vardı, kısacası istikrar vardı. Şimdi benim sitem ettiğim husus belli faiz lobisinden kasıt bankalarsa en çok banka özelleştirmesini, yabancı sermayeye banka satışını kim yaptı? Artı paralel yapı kimin yol arkadaşı idi kimin . İki yaşındaki kızım la örnek vermem belki sizi kızdırmıştır hak da verdim kızmanıza, İki yaşındaki insanın verdiği tepki de elli yaşındakinin verdiği tepki de insan tepkisi bir aşağılama söz konusu değil benim öyle bir çabamda yok bunu da anlamanızı beklerim saygılarımla.
SilHocam yazı güzel olmuş bu zamanda böyle bir yazıya birilerinin ihtiyacı vardır. Güzel ülkemizde 3 şey tutar: 1- İsrailli komplo teorileri 2- Ekonomik komplo teorileri( faiz lobisi, lufthansa lobisi, vs) 3- Din soslu siyasal söylem ama hitabet iyi olmalı. Hocam bizde Merkez faizi arttırana kadar negatif reel faiz vardı. Buna rağmen bankalar nasıl kar ediyor?
YanıtlaSilTeşekkürler
SilNegatif faiz bize var. Banka kredi faizleri pozitif.
Hocam bu paranoya örnek bir örnekte dış mihraklar olabilir herhalde. Gündemde olan rüşvet-hırsızlık vb. olaylara ilişkin atıfta bulunulan özellikle. Benim merak ettiğim konu ise -paranoya olup olmadığı noktasında özellikle- makro göstergelerin bu iddialara karşı durumu. Bu noktada kamu borç oranı - bütçe denkliği vb. göstergeler devletin daha verimli çalıştığını söylemiyor mu bizlere? Sonuçta eskiye farkla ağırlıklı yatırımı ve borçlanmayı özel sektör yapıyor son 10 yılda bu da verimlilik getiriyor gibi gözüküyor. Ve bu durumda;
YanıtlaSila) İddialar makro dengelere yansımayacak kadar küçük boyutlarda,
b) Veriler yanlış,
c) Adamlar yiyor ama çalışıyor? :)
Kafamda bu rasyonelliği oturtmaya çalışırken sizin kıymetli yorumlarınızla yön bulmak dileğiyle.
Hocam konu disi ama bana yardimci olursaniz cok sevinirim cunku kafam cok karisik.hocam mesela benim 10.000 tl var enflasyon 2013 icin %7 olarak aciklandi ve 2014 te farzedelim %9 a yukseldi.soru su simdi benim param iki yil boyunca toplamda % 16 mi eridi.yani bir yil %7 diger yil %9 mu eridi.yoksa 7 lik enflasyona sedece ilave 2 puan mi eriyor.sacma bi soru olabilir simdiden ozur diliyorum
YanıtlaSil2yıldaki erime iki yılın enflasyon toplamı kadardır.
SilÜstad FED'in bu abiyane tabirle para saçma politikası görülfkü ki reel olarak ekonomiyi fazla geliştiremedi paralar bizim gibi dözive ihtiyacı olan ülkelere gedi Fed parasal genişlemeyi azaltacağını söyledi ve uygulamaya koyuyor. Dünya dolaşımındaki bu kadar para artık ABD' mi dönecek eğer bu olursa 2014 sonlarına doğru ABD'de enflasyon tehtidiyle karşı karşıya kalırmı yoksa yoksa ABD ekonomisi bu parayı harcayak mal ve hizmet üretebilecek mi?
YanıtlaSilBu olasılıkların hepsi söz konusu. Siyasal koşullar, beklentiler sonucu belirleyecek.
Silİnsanlar, gereğinden veya hakettiğinden fazla yüceltildiği zaman ayakları boşta kalır ve düşmeye başlar. Bu da kendi kendine düşse de "acaba beni kim aşağıya çekmek istiyor" paranoyasına dönüşebilir, hele ki etrafında bunu körükleyecek insan tiplerini danışman olarak seçersen trajikomik bir hal alır.
YanıtlaSildurumu çok iyi özetlemişsiniz elinize saglık hocam
YanıtlaSilHocam siyasetçilerin maalesef oy için her türlü manipülasyona girebileceği ve girdiğine katılıyorum. Hatta bunu toplumu paranoyak hale getirecek seviyede yapmaları da kesinlikle doğru. Yapısal reformlar acı olduğu için, seçime oy devşirmek bir yana, seçim sonuçlarını kısa vadede kendileri aleyhine döndüreceği düşüncesiyle kısa vadeli(kendi seçim sonuçları) düşünüyor olmalılar.
YanıtlaSilAncak 1980'lerde olarak verdiğiniz enflasyon lobisi örneği kapalı bir ekonomi olan Türkiye için bence doğru değil. Çünkü İTHALAT kaynaklı tekellerin olduğu bir dönem ve enflasyon onların cebini dolduruyordu. Enflasyon, devleti de halk kadar kötü etkilemediği için (gider artışına karşılık gelir artışı) ve siyasetçilerle bu tekeller arasında bir rant ilişkisi olduğu da çok açık.
Yazılarınız için teşekkürler.