Avrupa Merkez Bankası'nın Önlemleri ve Türkiye'ye Olası Etkileri
Avrupa’nın deflasyonla
imtihanı
Avrupa bir süredir küresel krizin etkisi altında bulunuyor.
Son dönemde krizin etkisi giderek yaygınlaştı ve Almanya dışındaki ülkelerde
deflasyon tehlikesi artmaya başladı. Bu sıkıntıyı aşmanın çözümü, tıpkı Fed’in,
İngiltere Merkez Bankası’nın ve Japonya Merkez Bankası’nın yaptığı gibi bir
parasal gevşeme politikasını devreye sokmakta görülüyordu. Ne var ki bu tür bir
gevşemenin ilk ağızda Euro’ya değer kaybettirmesi ve sonra da enflasyonu
arttırması söz konusu. Almanya’nın bu edenle bu gevşemeye muhalefet ettiği
biliniyordu. Diğer ülkelerin sıfır dolayında (bazılarının eksi) enflasyon
yaşaması, Euro bölgesinin tümünde büyüme hızının yüzde 1 olarak tahmin ediliyor
olması ve işsizlik oranlarının çok yüksek düzeylere çıkması Avrupa’nın
deflasyona sürüklendiği kanısını artırmaya başlamıştı. Bu kanının yaygınlaşması
Almanya’yı bu tür önlemlere olan muhalefetini kaldırmaya itmiş görünüyor. Çünkü
sonuçta bu ülkelerin başına bir şey gelse Almanya, tıpkı Yunanistan olayında
olduğu gibi faturanın bir bölümünü ödemek zorunda kalacak.
Avrupa Merkez Bankası’nın
aldığı önlemler
Sonuçta Avrupa Merkez Bankası (AMB) bu gidişatı önlemek için
bir dizi önlem açıklamak durumunda kaldı. Bu önlemleri ve olası etkilerini şöylece
özetleyelim (parantez içindekiler benim beklentilerimi yansıtıyor):
Faiz politikası
önlemleri
AMB, politika faizini yüzde 0,25’ten yüzde 0,15'e indirdi.
Buna göre, bankalar, AMB’den borçlanmak istediklerinde yüzde 0,15 faizle
borçlanabilecekler. (Bunun anlamı şudur: AMB, bankalara verdiği borcun
maliyetini düşürerek kredi maliyetini düşürüp kredi kullandırmayı özendirmek
istiyor. Bunun ilk etkisi bankaların fon kullanma maliyetinin düşmesi ve
ikincil etkisi de kredi kullandırma faizlerinin düşmesi şeklinde olacak.)
AMB, marjinal borç verme faizini % 0,75’den yüzde 0,40’a
düşürdü. Bankalar repo yaparak (yani ellerindeki bir menkul değeri AMB’ye
vererek) gecelik borç aldıklarında ödeyecekleri faiz yüzde 0,40 olacak. (Bunun
anlamı ve etkisi de a da yazılı olanla aynı olacak gibi görünüyor.)
AMB gecelik borç alma faizini de yüzde 0’dan yüzde – 0,10’a
indirdi. Bankalar, ellerinde değerlendirilmeden kalan fonları kendisine gecelik
olarak borç vermek istediklerinde AMB üste para alacak. (Bunun anlamı şudur:
AMB, bankalara elinizdeki parayı kredi olarak kullanmaya bakın, bana
getirirseniz değil faiz vermek üste para alırım diyerek bankaları kredi vermeye
zorlamak istiyor. Bunun olası etkisi kredilerde biraz kıpırdanma olarak
görülebilir.) Negatif faiz ilk kez deneniyor.
Faiz dışı parasal politika
önlemleri
AMB, bankalara Targeted Long Term Refinancing Operations
(TLTRO) adı altında yeni likidite imkanını devreye sokuyor. Bankalar bu imkanı
hanehalklarına ve finans dışı sektörlere kullandırabilecek. (AMB, bu yolla
piyasalara likidite vermenin yeni bir yolunu denemiş olacak. Öte yandan bu
desteğin hanehalklarına ve finans dışı sektörlere verilmesiyle de doğrudan
üretim ve tüketim artışı üzerinden dolaylı biçimde giderek yine üretim
desteğine dönüşmesi amaçlanıyor. Bu yolla da ekonomik aktivitenin
canlandırılması planlanıyor.)
AMB, varlığa dayalı menkul kıymet alımı yaparak bankalar
likidite aktaracak. (AMB, bu yolla likidite sunuşunu daha da yaygınlaştırmayı
planlıyor.)
Tahvil alımları karşılığında piyasaya verilen likiditeyi
sterilize etmeyi bırakıyor. (Böylece likiditenin piyasada kalması ve daha uzun
süre kullanılması sağlanacak.)
Bu kararların Türkiye’ye olası etkileri
AMB’nin aldığı bu
kararların Avrupa’ya olası etkilerini yukarıda her bir önlemi ele alırken tek
tek parantez içinde değerlendirmeye çalıştım. Bu önlemlerin Türkiye’ye etkisinin
başlıca iki şekilde olacağını tahmin ediyorum:
Dış finansman üzerine etkisi
Avrupa’da likiditenin
bollaşması demek bu likiditenin Avrupa sınırlarını da aşması demektir. Her ne
kadar yukarıda değinilen önlemler AMB’nin piyasaya vereceği likiditenin Euro
bölgesi içinde kalacağı izlenimini verse de bankaların ellerindeki likiditenin
bir bölümünü dışarıya yönlendirmelerini beklersek yanılmış olmayız. Dolayısıyla
yüksek faiz veren gelişme yolundaki ekonomilere yönelik yeni bir finansman
dalgasının başlayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Her şeye karşın Avrupa
ile üyelik müzakeresini sürdüren ve yüksek faiz veren Türkiye’nin bu fazla
finansmandan pay almaması düşünülemez. Bu durumun dış finansman bulmak
açısından sıkıntılı görünen Türkiye için bir rahatlama yaratacağını tahmin
ediyoruz.
Kurlar, enflasyon ve faiz üzerine etkisi
Bu gelişime ek olarak Avrupa’dan
gelecek fon girişlerinin kurlar üzerinde baskı yaratarak TL’nin güçlenmesine
yol açmasını beklersek yanılmış olmayız. Bu da ithal malların ve girdilerin
maliyetini düşüreceği için enflasyonun inmesi yolunda olumlu bir etki yaratacaktır.
Enflasyonun inmesi faizleri de aşağıya çekecektir. İşin cari açığı arttırması gibi
bir de olumsuz yönü olacaktır.
Merkez Bankası ne yapacak?
AMB’nin faiz
indirimlerinin bir yandan Merkez Bankası üzerinde faiz indirimi baskısını
arttırmış olması bir yandan da faiz indirimi yapmasını kolaylaştırmış olması
ilginç bir çelişki yaratıyor.
Öyle sanıyorum ki AMB’nin
bu kararları sonrasında Merkez Bankası faizi ne kadar indirirse indirsin ortak
bir tatmin yaratamayacaktır.
Sayın Hocam sterilizasyon konusunda biraz bilgi vermeniz mümkün müdür? Likiditenin piyasada kalmasını sağlamak olduğunu ben de anlıyorum ama nasıl uygulanır, nasıl bir mekanizması vardır bahsedebilir misiniz? Saygılarımla
YanıtlaSilMerkez Bankaları piyasadaki fazla parayı genellikle açık piyasa işlemleri (APİ) kanalıyla çeker. Yani piyasaya menkul değer (tahvil, hisse senedi gibi) verip karşılığında parayı çekerler. Buna sterilizasyon deniyor. Piyasada paranın artmasını istediklerinde ise tahvil alıp karşılığında para verirler.
SilHocam sanırım daha anlaşılır ve açık anlatılamazdı gerçekten mükemmelsiniz ayrıca güncel konuları sıcağı sıcağına analiz ettiğiniz içinde kendi adıma ilaveten teşekkür ederim.
YanıtlaSilSaygılarımla;
Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz.
SilBu baglamda Ingiltere'de ve Hollanda'da uygulanagelen yeniden finanslama yontemlerinin eninde sonunda denenecegini goruyoruz (Almanya'daki enflasyon verileri de bu sureci hizlandiracak). Bu uygulamalar Ingiltere'de (Help to Buy gibi programlar eliyle) ve Hollanda'da karisik sonuclara yol acti, Hollanda'da bir konut balonu patladi, Ingiltere'de en siskin duzeyine geldi. Avrupa genelinde ise satilmamis konut havuzunun (buyuk bir kismi Ispanya, Italya gibi Akdeniz bolgesi ulkelerinde olmak uzere) buyuklugu asikar. Onlemlerin bu kisminin global ticareti ve KOBI'leri isaret ettigi asikarken maalesef araci kurumlar eliyle sigorta/mortgage sirketlerine yonelmis krediler ve dolayisiyla hanehalkinin evlendirilmesiyle artan (yalniz ic tuketime donuk oldugu icin de en sonunda ulke hazinesine ve ortak para birimi varsa onun merkez bankasina binen yuk) bir yuk soz konusu. Dersler ise yeni alindi. Bu durumun Turkiye baglaminda da konut sektorune yarayacagi ve yapisal donusum baskisini erteleyeceginden korkuyorum. Siz ne dusunursunuz?
YanıtlaSilYan not: Modern konut sektoru fiyat/miktar davranislarinin giderek tarim sektorune, tuketim davranislarinin ic tuketime yonelik hizli tuketim mallarina benzemesi surecini irdelemenizi bekliyorum.
Yorum için teşekkürler.
SilBu dediğiniz tehlike bence de var. Yani biz yine konut işine girip yapısal reformları bir kenara bırakacağız. Bu kadar peş peşe seçim yaşayacak olmamız da bu süreci tetikliyor.
2008 krizinden sonra ;
YanıtlaSilFED politikaları sonucu ucuzlayan milyarlarca dolar Türkiye'ye aktı.
Türkiye de bu çok ucuz dolar sayesinde kendi ekonomisini çevirdi.
FED'in bu dönemi bitmek üzere.
Sıra ECB'de.
ECB politikaları sonucu ucuzlayan milyarlarca euro Türkiye'ye akacak.
Türkiye bu sefer de bu çok ucuz euro sayesinde ekonomisini çevirecek.
Ucuz dolar ile büyük şehirleri gökdelen cehennemine çevirenler, bakalım ucuz euro ile ne yapacak ??
Allah hepimize sabır versin.
Gerçekten de bu dediğiniz ciddi bir sorun. Bir yandan yeni bir emlak yatırımı yayılırken bir yandan da yapısal reformlara girişmeden devam edecekmişiz gibi, görünüyor. Bu, ekonomideki sorunları büyütür.
SilÜstad, Türkiye cari açık vermeyi ve yüksek faizden borçlanmayı göze alarak ekonomisini sürdürmeye dünden razı görünüyor. Yani Hükümet ''para nasıl gelirse gelsin kardeşim, beni cari açık pekte ilgilendirmez yüksek faizden de borçlanırım yeter ki dışarıdan para gelsin ekonomik büyüme de bu sayede gerçekleştiğine göre çok sorun yok'' diyor, öyle gözükmekte. Cari açığın büyük olmasına rağmen ekonomi büyümekte ve ekonomi büyüdükçe reel piyasalar canlı demektir, böyle olunca esnaf, kobi ya da şirket sahipleri için cari açık veya yüksek borç faizi ödemesi sorun yaratmamaktadır, Hükümetin arkasındaki desteğe bakarsak da insanların cari açık gibi olumsuz şeylerle ilgilenmediği görülüyor.
YanıtlaSilAsıl sormak istediğim cari açığın ya da yüksek faiz vererek dışarıdan borçlanmanın bize ''öcü'' olarak gösterildiğini düşünmekteyim.Yüksek cari açık her an kriz çıkarabilir, gibisinden düşünülüyor ekonomistler tarafından veya bilerek insanlarda böyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Evet bunlar olumsuz durumlar lakin bu politikaların meyvelerini ise şöyle sayabiliriz kısaca, ekonomi büyümekte, bütçe disipline edilmiş durumda açık vermemekte, en önemlisi bu politika 2008-2009 yılları krizi hariç büyüme açısından hiç sorun çıkarmadı.
Bu politikanın kendi içinde kriz çıkarma olasılığı nedir sizce Üstad, yani dış etkilerden kaynaklı olmadan çıkabilecek krizlerden bahsetmiyorum.
Sizce cari açığın yüksek oluşu ya da yüksek faiz oranlarıyla borç verilmesi veya enflasyon oranlarının yükseliyor olması ekonominin çıtkırıldım durumda olduğunu mu gösteriyor? Yoksa cari açık öcü'sü, ekonomistler tarafından sürekli olarak ekonominin sadece zayıf taraflarından birisi olduğunu vurgulamak için mi söyleniyor.
Bizdeki ekonomistlerin, sanki cari açık öyle bir hale gelmiş ki birazcık daha yukarı çıksa ya da faiz oranları birazcık daha yükselse ekonomide kriz çıkacakmış gibi bir hava yarattıklarını düşünüyorum. Mesela deniliyor ki, ekonomi evet %4 büyüdü ama cari açıkta 65 Milyar dolar oldu, ya cari açık bir gün finanse edilemezse o zaman ne olacak filan. Ama cari açık 12 yıldır finanse ediliyor, ayrıca dışarıdan sıcak sermaye ise bu aralar FED'in, AMD'nin yüksek para basmaları ile finanse edilirken, bundan öncesi olduğu gibi bundan sonrasında eğer FED ve AMD'nin gevşek para politikalarından ülkeye sermaye gelmezse, artırılacak olan yüksek faizden finanse edilecektir.
Son olarak bence de yüksek cari açıklar verilmesi tabi ki olumsuz bir durumdur fakat cari açık verip büyüye biliyorsanız ve bu açığı da dışarıdan finanse edebiliyorsanız ortada çok büyük bir sorun var mıdır sizce de? Bu politika 12 senedir patlamadı bundan sonra patlama olasılığını ne görüyorsunuz Üstadım. Ülke içi güçlü oldukça (siyasi olarak) sermaye gelmesini teşvik ediyor, sermaye geldikçe cari açık vererek büyüme gerçekleştiriyor, büyüme gerçekleştikçe reel ekonomik aktörler memnun, tekrardan oy veriliş olarak Hükümet destekleniyor. Böylece sistem kendi kendini besliyor diye düşünüyorum. Olumsuzluğu ise, yüksek faiz ödemeleri... E onu da halk vergilerle çekecek çekiyor da, halkın vergi ödeme esnekliği cari açıkla faiz ödemeye razı olma esnekliğinden düşük olduğu sürece bu sistem devam edecektir bana göre, sizin düşüncelerinizi de merak etmekteyim. İyi günler.
Bu tür dış finansmana dayalı, yapısal reformları görmezden gelen ve cari açığa ya da bütçe açığına dayalı büyümeyle yürüyen ekonomilerde kriz çıkma olasılığı yüksektir. Cari açık vererek büyümenin en önemli sorunu bu açığı nasıl finanse ettiğimiz meselesinde düğümleniyor. Sürekli sıcak parayla finanse edilen yüksek cari açık sonunda finanse edilemez noktaya geldiğinde büyüme de kalmıyor. Türkiye bu aşamaya geçtiğimiz 12 yılda iki kez geldi. Sonuçta cari açığı ve dolayısıyla büyümesini düşürmek zorunda kaldı.
SilGerçekten benim gibi iktisat bölümü öğrencileri için de çok anlaşılır bir yazı olmuş. Aklınıza sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilHocam merhabalar, öncelikle mükemmel yazılarınız ve sonsuz sabrınıza hayran olmamak elde değil. Yazınızda kafama takılan bir nokta var ; İlk paragrafta Almanya'nın ucuzlayacak Euro nedeniyle enflasyon endişesi duyduğunu bu nedenlede gevşek para politikası istemediğini belirtmişsiniz. Ancak amaç zaten enflasyonu arttırmak değil mi Euro bölgesinde? Yada kısa vadede hem fikir olmakla birlikte uzun vadede endişe yaratabileceğini düşündüğünden mi istemiyor esnek politikayı ?
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilEvet Euro bölgesinde amaç enflasyonu artırmak ama Almanya'nın kendisi için amacı bu değil. Çünkü Almanya geçmişte enflasyondan çok çekmiş bir toplum olduğu için o konuda hassas. Sizin de dediğiniz gibi uzun vadede bu gevşeme politikasının sorun yaratacağını düşünüyor ve fazlaca desteklemiyor.
Hocam gündemi daha iyi anlamama yardımcı olduğunuz için sonsuz teşekkür ederim. Elinize sağlık.
YanıtlaSilHocam teşekkürler, anlaşılan o ki yine yalancı bahar geldi... Bu hükümet kadrosunun zihniyetiyle yapısal reformla uğraşma zahmetine girileceğini pek sanmıyorum; ama başbakan cumhurbaşkanı olur da Babacan, Mehmet Şimşek daha karar verici duruma gelebilirlerse umudum biraz daha artar, siz bu konuda ne düşünürsünüz?
YanıtlaSilSaygılar.
Yalancı bahar geldiği doğru. Ama çözüm konusunda ben sizin kadar berrak bir görüşe sahip değilim.
Silad bu negatif faiz uygulaması bir dönem Danimarkada da uygulandı yanlış hatırlamıyorsam ama kredi hacminde kayde değer bi artış göstermededi. Şimdi AEB faiz politikalarıyla kredi fonlama maliyetlerinin etkileyip kredi hacmini artırmayı planlıyor. Ancak uygulamada ben bu polikaların kredi hacmini genişleteciğini düşünmüyorum. Bunu 2008 krizinden sonra FED yürüttüğü politikalara ABD ekonomisinin büyümesinde istediği etkiyi göstermedi Avruğa piyaslarıda bence likitide tuzağının etkisi altında ya da düşümcesınırım zoruşuyorum tam istihdam sınırına yakın bir yerde bence 1. düşüncem doğru doğrumudur bu analizim bilemiyorum?
YanıtlaSilSelam, Mahfi hoca daha iyi yanıtlayacaktır muhakkak ama şuan sorun olarak gördüğümüz piyasayı paraya boğma hamlesi beklenen amaca hizmet etmemesi nedeniyle sorun haline geldi zaten. Yani FED'in asıl düşüncesi verdiği likiditenin yeniden sermaye piyasalarına dönmesi değil reel ekonomiyi canlandırmasıydı ama olamadı.Bunu aradan geçen 4 sene sonra farkettik ve ilk aşamada çözüm dediğimiz konu sorun halini aldı. Dün ECB'nin attığı adım ise FED'in hatasına düşmeyip "bakın benim likiditem reel ekonomiye daha dönük" mesajı vererek piyasanın endişesini törpülemeyi amaçlıyor gerek strelizasyon gerekse negatif faiz ile. O yüzden likidite tuzağı teorisinde haklı olabilirsiniz , bunun farkına en az 1-2 sene içinde varılacaktır. Ancak önyargılı olmamak lazım çünkü likidite tuzağı oluşmayabilir. Negatif teoriler piyasada atılan olumlu adımların ana hedefine hizmet etmesini engelleyerek sancı eşiği 2 ile aşılacak sıkıntıların 4-5 ile aşılmasına neden olacaktır ve bunun ceremesini de yine siz/biz yani halk çekecektir..
SilSanırım Japonya'dan sonra Euro Bölgesi de likidite tuzağına girdi. Negatif faizde bile harcama yapacak kimse çıkmıyor.
SilHocam, Merhaba !
YanıtlaSilECB'nin bu kararı ABD'nın faiz artırımını geciktirir mi ? Bu ucuz para Avrupa Birliği'nın dışına çıkarsa, ABD'de olduğu gibi Avrupa piyasasında beklenen etkiyi yaratır mı? Deflasyon'da temel sorun talep yetersizliği olduğuna göre ücretlerde artış yapılması daha etkili olmaz mı?
Ücret artışı gibi düzenlemeler kalıcı oluyor. Yani ücretleri bir kez normal dışı arttırınca bir daha indirmek mümkün olmuyor ve dolayısıyla olayın etkisi geçtikten sonra ücretler artık o düzeyde kalıyor. Hatta bazen o artış emsal oluyor ve aynısı bekleniyor. O nedenle bu tür kalıcı düzenlemeler yerine geçici düzeltmelerle çıkış sağlamaya çalışıyor uygulamacılar.
SilHocam, bir sorum daha olacak, Deflasyona girmiş bir Avrupa Ekonomisinin Bankalarında sorun olamaz mı? BU parasal teşvikleri bankaları ayağa kaldırmak için düşünülmüş olamaz mı? BU durumda ucuz para AB'nın dışına yine de çıkar mı?
YanıtlaSilAvrupa bankalarından sorunlar var ama onlarla ilgili önlemleri zaten almışlardı. Şu anda asıl mesele insanların para harcamaması. Yani sistem insanlara para harcatmaya çalışıyor.
SilUcuz paranın AB dışına çıkacağını ama bunun sınırlı kalacağını düşünüyorum.
Hocam merhaba, merkez bankasının mutlaka faiz indirimine gideceğini mi düşünüyorsunuz?bence şu aşamada daha fazla faiz indirimine Türkiye nin makro ekonomik göstergeleri hazır değil.
YanıtlaSilÖzellikle AMB'nin kararları sonrasında yeni bir iyimserlik dalgası yayıldı ve piyasada faizler düşmeye başladı. Gösterge faiz bugün % 8'in biraz üzerinde. Kurlarda da gevşeme var. Kurlardaki düşüş enflasyon üzerindeki baskıyı düşürecek. Bu çerçevede MB'nin faizi 0,50 - 1,00 puan arasında düşürmesi benim için sürpriz olmaz. Henüz enflasyondaki inişi görmeden bunun üzerinde yapılacak indirimler ise zorlama olur diye düşünüyorum.
SilBende aynı sizin gibi düşünüyorum umarım merkez bankası bu duruşunu sürdürür teşekkür ederim hocam
SilHocam yazi icin tesekkurler.Fed eger faizi artırırsa uluslararası likiditenin yonu gelismekte olan ülkeler aleyhine degisir mi? Amb nin genislemeye karar verecegi tarih ile fed in faiz kararinin tarihi sanirim cok onemli.
YanıtlaSilFed'in faizi arttırmasına sanırım daha bir hayli zaman var ama arttırdığında uluslararası likidite hareketinde gyü ler aleyhine bir değişme olması bekleniyor.
Silbir alman gazetesinde köşe yazan bir ekonomist, amb'nin son kararları vasıtasıyla yaratılan paranın Almanya, Hollanda, Lüksemburg ve Finlandiya merkez bankalarının TARGET 2 sisteminden alacaklarının ödenmesinde kullanılacağını ve bunun örtük sterilizasyon olduğunu yazdı. bu dört merkez bankası sistemden alacaklarının Yunanistan krizi öncesi seviyesine dönmesini istiyorlarmış ve dünkü kararları bu nedenle desteklemişler. galiba Almanya'nın 467 milyar euro alacağı varmış, bunu 300 milyar euro azaltıp 150 milyar euro'ya indirmek istiyormuş. diğer 3 merkez bankası da 200 milyar euro'luk tahsilat yapacaklarmış. toplamda 500 milyar euroluk bir örtük sterilizasyon olacakmış. dolayısıyla amb kararlarının piyasada kalıcı bir etki yaratmayacağını söylüyor. gelecek aylarda doğrudan varlık alımları ve bütçe açıklarının artmasına yönelik baskılar daha da artabilirmiş.
YanıtlaSilEvet ben de okudum böyle bir iddia var. Almanya'nın aslında bu kararlara karşı çıktığı ama bu nedenle destek verdiği söyleniyor.
SilSelamın aleyküm hocam
YanıtlaSilGerek entellektuel bilginiz gerekse iktisat konusundaki bilginizle biz gençleri kendinize hayran birakiyorsunuz.
AMB gecelik borc alma faizini eksiye çekerek paranizi piyasada degerlendirin diyor.Peki bu eksi faize ragmen bankalar paralarini AMB'de tutma gibi bir davranista bulunabilirler mi, bulunurlarsa bunu hangi saikle yaparlar.
tesekkurler..
Teşekkürler.
SilEksi faize karşın bankaların paralarını AMB'de tutacağını sanmıyorum. Kimse zarar etmeyi hedef almaz herhalde.
Hocam affınıza sığınarak soruyorum, politika faizi galiba 10 baz puan düsürülmüstü FAİZ 0,15 olması gerekmiyor mu?
YanıtlaSil#FAİZ POLİTİKASI ÖNLEMLERİ başlığı altında 0,10 diye belirtmişsiniz de.
Haklısınız bir yanlışlık olmuş, düzelttim, teşekkür ederim.
SilHocam bence buradaki asıl çözüm faizlerin indirilmesi veya negatife çekilmesi durumu değil bu genişlemeci politikalar illaki enflasyona katkı yapabilir ama asıl üzerinde durulması gereken Avrupadaki parasal aktarım mekanizmasının işlememesidir zaten FAİZ oranları oldukca düşük emsal teşkil ediyor zaten pratikte olaya baksak Avrupada deflasyonist risk çoktan aşılmış olurdu fakat burada Avrupa'daki ekonomik birimler bu mekanizmayı sekteye ugratiyor.Fakat bu birim bankalar mı , diğer finans kurumları mı yoksa tüketici kesim mi onu bilmek de herhalde AMB'nin işi galiba.
YanıtlaSilHocam çok basit bir soru soracağım. Türkiye'de şu an faizler %12, enflasyon ise %10 civarı. Her açıdan çok daha düşük riskli ve reel faiz oranları daha yüksek birçok ülke bulunurken, yabancı sermaye neden Türkiye'ye geliyor? Sebebini gerçekten merak ediyorum çünkü görünüşe göre sermaye girişleri hızla devam ediyor. Acaba kaçırdığımız bir nokta mı var?
YanıtlaSilHocam lütfen yardım edin :((((((((((((((((((
YanıtlaSilBU konuda benim bu blogdaki Türk'e Başka Yabancıya Başka Reel Faiz başlıklı yazıma bir bakın: http://www.mahfiegilmez.com/2012/09/turke-baska-yabancya-baska-reel-faiz.html
SilÖte yandan Türkiye'den yüksek faiz verenler olsa da yatırımcı fonlar bütün parasını aynı yere yatırıp sadece oranın riskini almayı tercih etmiyor.
Hocam Amb nin aldigi onlemler sonucu, Tl nin euro karsisinda deger kazanmasinin ithal mallarda girdi maliyetlerini dusurecegini ve bu sekilde enflasyonun ve faizinde dusebilecegini yazmissiniz. Fakat ulkemizin dis ticaretinde girdi maliyetlerinin cogunlugunu dolar cinsi olusturmakta. Eger euro tl karsisinda deger kaybedip, dolarda ayni etki gorulmez, hatta Fed kararlariyla dolar tl karsisinda deger kazanirsa bu hem cari acik hem de enflasyon icin artirici bir etken olmaz mi? Tesekkurler.
YanıtlaSilHocam merhabalar yine cok guzel bir yazi olmus ellerinize saglik. Yalniz bir noktada kafama takilam bir sey oldu. Turkiyenin dis ticareti icerisinde girdi maliyetlerinin cogunlugu dolar cinsinden olusmakta, bu yuzden Amb nin aldigi bu tedbirler sonucu euronun tl karsisinda deger kaybetmesi ve aksine Fed kararlariyla birlikte dolarin tl karsisinda deger kazanmasi durumunda bu cari acigi vd enflasyonu artirici bir etki yaratmaz mi? Sonucta geliri euro ve gideri dolar olan bir dis ticaret soz konusu, yaniliyor muyum? Tesekkurler.
YanıtlaSilKesinlikle doğru. İşin olumsuz olabilecek yönü bu. Ben de yazımda "işin cari açığı artırmak gibi bir de olumsuz yönü olacak" derken bunu kastediyordum.
SilHocam makaleniz final sınavında +50 puanlık soruya denkti ve sayenizde yaptım.Çok teşekkür ederim.Kaleminize sağlık. İu iktisat
YanıtlaSilTebrikler ve teşekkürler.
SilHocam merhaba, bu yapilan uygulamalarla asil amac toplumun para harcamasini arttirmak olmasina karsin gelir duzeyi sabit kalan halkin kredi faizlrindeki dususe tepkisi ne kadar beklenen derecede olabilir? Ayrica eger fon akisi faizi yukse piyasalara akarsa arbitraj yapilirsa bu fonlar halkin kullanimina istenen kadar birakilmamis olacak ve bir celiski olusacak diye dusunmekteyim yorumunuz nedir? Saygilarimla
YanıtlaSilpeki ecb'nin negatif faiz uygulaması avrupalı bankaların kredilendirmesini nasıl etkileyecektir sayın hocam?
YanıtlaSil