Grafiklerle Türkiye Ekonomisi ve Küresel Krizin Etkisi

Aşağıda iki ayrı grafik setini kullanarak Türkiye ekonomisini, en önemli ekonomik göstergelerle sunmaya çalışıyorum. İlk set 2000 yılından 2014 yılı Haziran ayına kadar (2014 için eldeki son verileri kullandım) gelişmeleri gösteriyor.

Birinci grafik seti bize 2000 yılından itibaren genel olarak ekonomik göstergelerde toparlanma olduğunu, enflasyonun, faizlerin ve bütçe açığının ciddi biçimde düştüğünü, ekonominin genel olarak büyüdüğünü buna karşılık cari açığın ciddiyetini koruduğunu, işsizliğin düşürülemediğini gösteriyor.

İkinci grafik seti ise 2008 yılı ile 2014 yılı Haziran ayı arasında aynı göstergelerde yaşananları yani küresel krizin başladığı tarihten bugüne kadar geçen gelişmeleri gösteriyor.
İkinci grafik seti küresel krizde enflasyonun düşürülemediğini (birçok ülkede enflasyon küresel krizle birlikte sıfıra yaklaştı), faizlerin düştüğünü, ancak yeterince düşmediğini (yine birçok ülkede küresel krizle birlikte faizler sıfıra yaklaştı) gösteriyor. Bunun yanında büyümenin birçok ülkede olduğu gibi inişli çıkışlı istikrarsız bir görünüm çizdiğini, işsizliğin düşürülemediğini, birçok ülkede sorun olmaya devam eden bütçe açığının ise sorun oluşturmadığını anlatıyor. Yine aynı set, cari açığın düştüğünü ama bir türlü yüzde 5’lere çekilemediğini sergiliyor.  

Sonuç: Küresel krizin etkilerini dikkate alırsak ekonominin durumunun genel olarak iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu kadar iyilik orta gelir tuzağından çıkmamıza ve 2023 hedeflerine ulaşmamıza kesinlikle yetmeyecek gibi görünüyor.  

Orta gelir tuzağından nasıl çıkarız ve 2013 hedeflerine nasıl ulaşabiliriz diye soracak olursanız Yapısal Reformlar Rehberi başlıklı yazıma bir kez daha göz atmanızı öneririm:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/yapsal-reformlar-rehberi.html 

Yorumlar

  1. Yazınız için teşekkürler hocam.Ali Babacan iç tüketimle değil üreterek büyümemiz gerektiği şeklinde bir açıklama yapmıştı.Yani 2003 ten bugüne tüketimin arttığı tasarrufların düştüğü bir dönem oldu.Babacan ın açıklamasından yola çıkarsak kredilerin neden yatırım odaklı olarak yönlendirilemediği sorusu açıkçası aklıma geliyor.özellikle parasal genişlemeyle ülkemize gelen bol ve ucuz parayı neden üretimin arttırılmasında kullanamadık.mesela son dönemde elektronik ürünlerde taksitlerin kaldırılması gibi adımlar önceden atılarak hanehalkının aşırı tüketiminin önüne geçilerek borçlanmalarının da önlenmesi mümkün olabilir miydi diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç tüketimle değil üreterek büyümek gerekir demek ürettiğimizi dışarıya satmamız demek. 2014'ün ilk çeyreğinde böyle oldu. Yani ihracatla büyüdük. Ama bu her zaman işlemez. İhracatı sürekli artırabilmek için kurları yüksek tutmak yani TL'yi değersiz tutmak gerekir. O zaman da enflasyon yükselir. Yani ihracat için üreterek büyümenin faturası yerli halka çıkar. Bunlar geçici çözümler. Asıl olan kurla değil teknolojiyle ihracat yapabilmektir. Kore'nin yaptığı gibi.

      Sil
  2. Cevabınız için teşekkürler hocam.Konuyla ilgili değil ama sizin görüşünüzü merak ettiğim bir konu var.Ben anadolu'daki bir üniversitenin işletme bölümünden fakülte birincisi olarak mezun oldum.Kariyer hedefim Merkez Bankasının araştırmacılıktı.Ancak merkez bankasına staja gittiğimde araştırma biriminde görev yapan bir araştırmacı anadolu daki üniversiteden araştırmacı kadrosuna girmenin zor olduğunu ancak Türkiyenin büyük üniversitelerinde yüksek lisans yaparak bu açığı kapatıp sonra girebileceğimi söyledi.Açıkçası benim anladığım anadolu daki herhangi bir üniversiteden mezun olduğunuzda büyük üniversitelere göre dezavantajlı oluyoruz ve bunu telafi edebilmek için bu üniversitelerde yüksek lisans yapmamız gerekiyor.Siz bu durumun böyle olduğunu düşünüyor musunuz?Eğer yüksek lisans yapmamız gerekiyorsa hangi üniversiteler doğru tercih olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana sorarsanız MB araştırmacılık sınavı Türkiye'nin en ağır sınavlarından birisi. Bu sınavı kazanmak için hangi üniversiteden mezun olursanız olun tercihen ekonomi dalında ciddi bir yüksek lisans yapmak gerekiyor. Boğaziçi, ODTÜ doğru tercih olabilir. İmkanınız varsa ABD'deki iyi üniversitelerden birisi (Stanford, Princeton, Harward, MIT, Yale, Chicago gibi) en iyisi. Ama tabii imkan meselesi.

      Sil
    2. Hocam Merhaba; ihracat için üreterek büyümek ile teknolojiyle ihracat yapabilmenin farkı nedir? İkisi de enflasyonu yükseltmez mi? Teknolojiyle ihracatı biraz daha açar mısınız? İhracatın enflasyonu yükseltmemesi için alınabilecek farklı önlemler var mıdır?

      Teşekkürler,

      Sil
  3. Değerli zamanınızı ayırıp cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim hocam.

    YanıtlaSil
  4. Mahfi bey paylaşımlariniz için teşekkürler. Burdan çıkan sonuç teknoloji satmak içinde iyi bir eğitim sistemine ihtiyaç duydugumuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle. Bilimsel, analitik, sorgulayıcı bir eğitimden uzak kaldığımız sürece ne buluş yapabiliriz ne teknoloji üretebiliriz ne de ürettiklerimiz içindeki katma değeri arttırabiliriz. Yapmamız gereken ilk yapısal reform kesinlikle eğitim reformu olmalı. Şu ana kadar bu alanda yaptıklarımız deformdan öteye gitmiyor. Aslında eğitimi ileri götüreceğimize sürekli geri götürüyoruz.

      Sil
  5. Merhaba,
    Ekonominin kimi temel göstergelerinin son yıllardaki değişiminin grafiklerle topluca gösterilmesi ekonomik tablonun bütününü görebilmek için çok yararlı. Emeğinize teşekkürler.

    Yalnız grafiklerin yorumu kısa ve yüzeysel. Örnegin ekonominin "genel olarak" büyüdüğü söyleniyor. Bütün ülkelerde ve her zaman ekonomiler genel olarak büyür. Ekonominin büyümemesi ancak bir istisnai durumdur. Önemli olan büyümenin ne kadar olduğu ve kalitesidir. Grafikte görülen ise, ortalıktaki yaygın propagandanın aksine, büyümenin dalgalı olduğu, 2004'ten başlayarak azalan bir trend izlediği ve 2008'de %4'ü aşan bir küçülmeyi izleyen sıçramanın sonrasında yeniden azalan bir trende girdiğidir; 2012 ve sonrasında son üç yıldır ise cumhuriyet dönemi ortalamalarının çok altında olduğudur. Son 12 yılın ortalamasının da yine yapılan propagandaların aksine Cumhuriyet dönemi ortalamalarını aşamadığıdır. O cumhuriyet dönemi ki, 1930 Büyük Dünya Bunalımı yıllarını ve 2. Dünya Savaşı yıllarını da kapsar.

    İşsizlikle ilgili olarak da söylenmesi gereken ise, incelenen dönemde işsizliğin düşürülemediği değil, işsizliğin olağanüstü biçimde yükseldiğidir. 2001 krizinde bile % 8'lerde olan işsizliğin, "ekonomik mucizeler" yaşadığımız söylenen 2002-2008 arasında %10'un üzerinde seyrettiği, 2009'da %14'e yükseldiği, sonra da% 10'larda sürdüğüdür. Yüksek işsizliğin 2002 sonrası ekonomi politikalarının bir sonucu ve özelliği olduğu görülüyor.

    Cari denge konusunda da görünüm cok ilginç. Sanılanın ve medyada bol bol söylenenin aksine "çok yüksek cari açık", Türkiye'nin eskiden beri gelen bir sorunu değildir. Evet Türkiye genellikle cari açık vermiştir ama 2002 sonrasında görmeye başladığımız düzeyde yüksek cari açık gene "ekonomik mucizelerini" dilimizden düşürmediğimiz 2002 sonrası politikalarının bir marifetidir. İlgili grafikte bu açıkça görülüyor. Büyük felaket olarak anılan 2001 krizinde ekonomi %4 küsur küçülürken cari açık değil, %2 cari fazla vardır. Ama 2009'da ekonomi yaklaşık olarak ayni oranda %4 küsur küçülürken %2 cari açık vardır.Yani çok yüksek cari açık Türkiye ekonomisinin değil, 2002 sonrası uygulanan ekonomi politikalarının ve benimsenen büyüme modelinin bir özelliğidir.

    saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bu konulardaki yorumlarımı daha önceki yazılarımda paylaştım. Aslında bu bir yazar yanılsamasıdır. Yani bütün yazılarını okuyan bu bloğu düzenli izleyenlere hitap ettiğimi düşünerek aynı şeyleri tekrarlamamak ve yazıyı uzatmamak için kısa tutuyorum. Örneğin şu yazımda son on yılı Cumhuriyet dönemiyle kıyaslamıştım: http://www.mahfiegilmez.com/2013/10/son-on-yl-gecmisle-kyaslamak.html

      Sil
  6. Oncelikle elinize saglik Mahfi Bey.

    Sorum su, butce dengesi duzelirken cari dengenin kotulesmesini neye baglayabiliriz? 2000lerin basinda kamu yoluyla finanse edilen bir ekonomiden ozel sektor finansmani agirlikli bir ekonomiye gecis bunun cevabi olabilir mi?

    Tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bütçe dengesi düzelirken cari denge kötüleşmiyor tam tersine cari denge kötüleşirken bütçe dengesi düzeliyor. Bunun nedeni ithalatın düşmesi. İthalatın düşmesiyle cari açık azalıyor fakat ithalden alınan KDV ve ithal mallarından alınan ÖTV de ithalata paralel olarak düştüğü için vergi gelirleri azalıyor ve bütçe dengesi bozuluyor. Ya da ithalat arttıkça cari açık artıyor ama ithalden alınan vergilerin de artmasıyla vergi gelirleri yükseliyor ve bütçe açığı düşüyor.

      Sil
  7. P.Krugman epey uzun zaman önce (sanırım 90'lar) rezerv paraya sahip olmayan ülkeler için %4-5 gibi bir cari açığın sürdürülebilir olduğunun koca bir "palavra" olduğunu yazmıştı. basit bir hesap yaptığınızda Krugman haklı gözüküyor. diyelim ki Türkiye her yıl faiz ödemeleri hariç %5 cari açık veriyor. cari açığın ortalama %30'unu doğrudan yatırımlarla finanse ediyoruz. demek ki her yıl %3,5 dışarıdan net borçlanma yapmamız gerekecek. dış borcun faizi ile dolar bazında nominal GSYH artışı birbirine eşit olsa, 30 yıl sonra GSYH'nin %100'ü kadar dış borç artışı olur. bunun aslında sürdürülebilir bir durum olmadığı açık. her ne kadar 30 yıl insan ömründe çok uzun zaman olsa da, devletler açısından kısa bir zaman dilimi sayılır. bence "%5 sürdürülebilir cari açık" siyasetçi açısından "sürdürülebilir". çünkü en fazla 2-3 yıllık projeksiyonu olan siyasetçi için 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl gibi zaman dilimleri sonsuzluk gibi bir şey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Petrol, doğal gaz vb gibi çok para eden doğal kaynakları olmayan gelişme yolundaki ekonomiler için yüzde 1-2 cari açık ancak sürdürülebilir. Yüzde 4-5 cari açığın sürüdürülme imkanı pek yok.

      Sil
  8. Sayın hocam Cari dengenin son yıllara doğru bu kadar açılması diğer göstergeler ve bugün açıklanan İcradan satılık gayrimenkul ve taşıt ilanları yılın ilk 6 ayında geçen döneme göre %40 artmış yeni bir krizin ayak sesleri midir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari dengede bir düşüş başladı biliyorsunuz ve böyle devam derse yıl sonunda yüzde 5,5 - 6 aralığına inmiş olacağız. Bu da çok yüksek ama en azından düşüş içinde.
      Bu dedikleriniz bir krizin ayak sesleri değil. Başka ayak sesleri var. Onu da ileride ele alacağız.

      Sil
  9. Hocam elinize sağlık . Benim sorum bu 2008-2014 grafiklerinde enflasyon ve cari acik 2011 yılında pik yapmış bunun nedeni nedir ve bunların birbirleriyle ilişiği var midir ,birde hocam bu orta gelir tuzağı kavramını biraz açarsanız teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Orta Gelir Tuzağı konusunda yazım var ona bakabilirsiniz. http://www.mahfiegilmez.com/2012/12/orta-gelir-tuzag-ve-turkiye.html
      2010'da Türkiye büyümeyi çok zorlamıştı. 2011'de de aynı yüksek büyümeye ulaşmak için sistem çok zorlandı ve sonuçta ithalata dayalı büyüyen bir ekonomi olduğu için de cari açık zirve yaptı. Enflasyonun yüksek olmasının nedeni ise emtia fiyatlarında ve kurlarda ortaya çıkan artışlar.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı