Son Çeyreğe Girerken Ekonomi

2014 yılının son çeyreğine giriyoruz. 2014 yılı başlangıçta umulduğu gibi düzelmenin başlayacağı bir yıl olmadı. Tam tersine durum daha kötüye gitti. Birçok şeyin daha da bozulduğu, zor ve sıkıntılı bir 9 ayı geride bırakıyoruz. Son çeyrekte bir mucize olmayacağına göre bu yıl geçen yıldan daha kötü bitecek. Sadece Türkiye için değil birçok ekonomi için.

Aşağıda eldeki son verileri yılbaşı ve yılsonu olarak karşılaştırmalı vermeye çalışayım.

Göstergeler
2013 Sonu
2014 Son Durum
Değişimin yönü
Büyüme (%)
4,0
3,3
Düşüyor
Enflasyon (%)
7,4
9,5
Yükseliyor
İşsizlik (%)
10,0
9,1
Geçen yıla göre düşüyordu, Haziran ayında artışa geçti
Bütçe açığı (%)
-1,2
-0,2
Düşüyor
Cari açık (%)
-7,4
-6,0
Düşüyor
USD Kuru (İlk 9 ay ortalaması)
1,94
2,16
Artıyor

İlk çeyrekte yüzde 4,7 büyüyen ve bu performansıyla beklenenin üzerine çıkan ekonomi ikinci çeyrekte hız keserek bu kez de beklenenin altında bir oran olan yüzde 2,1’e geriledi. Harcamalar yönünden hesaplandığında GSYH’nın en büyük bileşeni olan özel nihai tüketim harcamalarındaki büyümenin yüzde 0,4’e gerilemiş olması büyümeyi olumsuz yönde önemli ölçüde etkilemiş görünüyor.

İşsizlik verilerine baktığımızda geçen yıla göre bu yıla düşüşle başlayan işsizlik verisinin yeniden artışa geçtiğini görüyoruz. Mayıs ayında yüzde 8,8’e kadar gerilemiş olan işsizlik oranı Haziran ayında tekrar yüzde 9,1’e yükseldi. Önümüzdeki aylara ilişkin yapılan değerlendirmeler işsizliğin artmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu olumsuz gelişme, büyümenin düşüşünü açıklayan bir görünüm sergiliyor. 

Ocak - Ağustos bütçe verilerinden, bu yılın harcamalarına dayalı vergiler olan dahilde alınan KDV’nin geçen yılın aynı dönemine göre % 0,4, ÖTV’nin ise yüzde 4,2 arttığını görüyoruz. Enflasyonun yüzde 9,5’a ulaştığı bir ortamda bu vergilerde enflasyonun altında kalmış artış oranları bize bu yıl tüketim harcamalarında ciddi düşüş olduğunu gösteriyor. Ki bu durum büyüme verisiyle de örtüşüyor.  

Büyümedeki düşüş, cari açıktaki gerilemeden de gözlemlenebiliyor. Cari açık, geçen yılsonunda ulaştığı yüzde 7,4’lük düzeyden yüzde 6’nın altına gerilemiş durumda. Türk büyüme modelinin ithalata (ve dolayısıyla cari açığa) bağlı olduğunu bildiğimiz için bu bir sürpriz değil. Büyüme düşüyor, dolayısıyla cari açık da daralıyor. Cari açıktaki düşüş peşi sıra ithalde alınan KDV tahsilatını da olumsuz etkiliyor. İthalde alınan KDV’de geçen yılın ilk 8 ayına göre yalnızca yüzde 2,5 artış gerçekleşmiş görünüyor. Kurların ve enflasyonun çok daha fazla arttığı bir ortamda bu vergi artışı aslında gerilemeyi ifade ediyor. 

Buraya kadar anlattıklarımı bir çizelgeye dökmeye çalışayım.

Tüketim Dahilde alınan KDV ve ÖTV
Tüketim Cari açık
Cari açık İthalat İthalde alınan KDV
Tüketim Cari açık Büyüme
Büyüme İşsizlik

Bu çizelgeye bakınca her şeyin başlangıcı tüketimde yatıyor gibi görünüyor. Tüketimde yani talepte düşüş ortaya çıktığında her şey kötüye gidiyor.

Talep iki şekilde çıkıyor karşımıza: İç talep ve dış talep. İlk çeyrekte iç talep ivmesini kaybeden Türkiye, dış talepteki artışa dayalı olarak büyüdü. İkinci çeyrek bize iç talepte gelişme olmadığı gibi dış talebin de zayıfladığını gösteriyor. Talep yoksa arz da olmaz. Kimse sonsuza kadar stoklamak için üretime devam etmez. Üretim olmazsa yatırım yapılmaz, yatırım yapılmazsa da büyüme olmaz.

Bütün bu gelişmeler birbiriyle tutarlı. Bu görünümle tutarsız tek gösterge olarak karşımıza enflasyon çıkıyor. İç talebin ve büyümenin düştüğü bir ortamda düşmesi gereken enflasyon yüksek kalmaya devam ediyor. Bunun en önemli nedenlerinden birisi Dolar kurunun geçen yıla göre yüksek seyretmesi. Geçen yılın ilk 9 ayında ortalama 1,94 TL olan Dolar kuru bu yılın ayni döneminde ortalama 2,16 TL olmuş. Üretimi önemli ölçüde ithal girdilere (enerjiden hammaddelere, ara mallarından yatırım mallarına kadar) dayanan bir ekonomide Dolar kurunun artması maliyetleri önemli ölçüde yukarı itiyor. Bu artışı denetim altına almak için daha çok yabancı kaynak çekmek gerekiyor. Bunun için de faizi artırmak gerekiyor. O da ayrı bir maliyet unsuru.

Büyümek için yapması gereken yatırımlara dış kaynak çekebilmekten başka çaresi olmayan ekonomilerin karşısına çıkan faiz – kur kısır döngüsü bizim de karşımıza çıkmış bulunuyor. Bir yandan iç tasarrufları artıralım bir yandan da yabancı kaynak çekmeye devam edelim deyip faizi yüksek tutsak tüketimi daha da kısıp talebi düşüreceğiz. Ki o zaman büyüme iyice elden gidecek. Büyümeyi desteklemek için talebi canlandıralım ve bunun için de faizi düşürelim desek bu kez yabancı kaynak girişi düşecek ve kur yükselecek o da enflasyonu iyice yukarı çekecek.

Bugünkü görünümüyle Türkiye, faiz kur sarmalının yol açtığı düşük büyüme - yüksek enflasyon döngüsüne girmiş bulunuyor. 

Yorumlar

  1. Hocam suan ulkedeki enflasyon talep mi yoksa maliyet enflasyonu mu? Bu faizler talep enflasyonunun sonucu gibi gorunuyor, fakat bakildiginda ortada buyume yok. O halde maliyet enflasyonu mu oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz oranlarının yüksek olmasına karşın enflasyonda gerileme olmaması, döviz kurundaki yüksek seviye ile açıklanabilir. Üretimimiz de ithalat bağımlı ve döviz kuru ile doğrudan bağlantılı olduğu için şu dönemde maliyet enflasyonu etkili gibi duruyor.

      Sil
    2. Evet bu dönemde kur etkili maliyet enflasyonu ağır basıyor gibi görünüyor.

      Sil
    3. Merhabalar hocam yazılarınızı sürekli takip ediyorum (kaçırmamak için siteye aboneyim düzenli olarak mail de almaktayım). dğerlendirmelerinizle ilgili oalrak son durum demişsiniz. Bundan kasıt 3Q a göre midir. Yoksa yıl sonuna göre mi. En basitinden USD Kuru 30.09.2014 itibarıyla 2,1662 yoksa sizin öngröüleriniz üzerine şekillenen bir karşılaştırma tablosu mudur?

      Teşekkürler.

      Sil
  2. Kaleminize sağlık hocam. Harikasınız.

    YanıtlaSil
  3. Türkiye nin durumu biraz konfeksiyon takım elbise almaya çalışan ama cekette 46 beden pantolanda 42 beden giyen adamlar gibi, bir tarafını uydursanız diğer taraf uymuyor(cari açıkla büyüme sorunu), terziye verecek paranız yok(sermaye eksikliği), zaten ortada düzgün terzi de yok ya da çok az(iyi yetişmiş insan eksikliği), uzun süreli bir diyet uygulayarak da 46 bedenden 42 bedene ineyim iradesi yok(yapısal reformları hedefleyecek siyasi irade eksikliği) ve bu liste uzayıp gidiyor.

    YanıtlaSil
  4. mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranlarına baktığımızda TCMB'nin parasal sıkılaştırma yapmaya başladığı Şubat 2014'ten bu yana artış var (Şubat'ta %9,1 Haziran'da %9,9) YoY ise Mart 2013'ten bu yana işsizlikte artış görünüyor. bütçe açığında ise sene sonundaki harcamalardan sonra muhtemelen geçen seneden daha az bir bütçe açığı verilmeyecek.
    geçen senenin cari açığı %7,9 geldi. son 12 aylık cari açık ise %6,1'e geriledi. cari açıktaki iyileşme tabloda gösterilenden biraz daha güçlü. tabii bu iyileşmenin 0,8 puanının finans hesaplarında izlenmesi gereken altın ticaretinin dış ticaret hesaplarında izlenmesi dolayısıyla olduğunu unutmamak lazım.
    ikinci çeyrek büyümesi olan %2,1'lik rakamın 1,6 puanı altın ticareti kaynaklı. altın ticaretini çıkarın %0,5 kalıyor. mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik ise %10'a yaklaştı. bu durumda merkez bankasının faiz koridorunun üst bandını aşağıya çekmesine kesin gözüyle bakılıyor. siz politika(cı) faizinde bir indirim bekliyor musunuz? olursa ne kadarlık bir indirim olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB'nin ne yapacağını tahmin etmek çok zor. Çünkü ağır baskı altında. O nedenle ne yapması gerektiğini söylemek daha mantıklı: Ben olsam hiçbir şeyi değiştirmem.

      Sil
  5. Hocam konumuz ile ilgil değil ama işin içinden çıkamdım yardımcı olursanız sevinirim.

    IS analizinde tasaruflar yatrımlaranbüyük olduğunda mal arz fazlası; yatırımlar tasaruflardan fazla olduğunda mal talep fazlası olur deniyor. Benim mantığım tam aksine hükmediyor.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle düşün genişletici maliye politikası uyguladığında tasarruflar artar yatırımlar azalır bu da arzı arttır o halde piyasa da mal arzı fazlası oluşur bu da IS eğrisinin sağında yer alır (vice versa) tam tersi durumu da yani tasarrufların azalır yatırımların arttığı bir ortamda talep yükselecektir çünkü ne yapmış oluyorsun diğer veriler sabitken tasarruflarını eritmiş oluyorsun e böylece talebini yükselterek yatırım yapmış oluyorsun yani IS eğrisinin solunda yer almış olup piyasada mal talebi fazlası oluşturmuş oluyorsun. Umarım yardımcı olmuştur.

      Sil
  6. Enflasyon artışı ve işsizlik artışı bir stagflasyon ortamı oluşturur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stagflasyon enflasyonla birlikte büyümenin sıfırlanması demek. Tabii bu teorik bir tanım. Enflasyon artarken büyüme de potansiyel oranın çok altına düşmüşse sıfırlanmasa dahi stagflasyon oluşabiliyor.

      Sil
  7. Sayın hocam yine çok güzel ve enteresan bir analiz ile ekonomizin içinde olduğu kısırdöngüyü ifade etmişsiniz. Ben geçmişle mukayese ederek kendimce bir analiz düşündüm. 1970'li yılların sonlarına doğru Türkiye ithal ikameci, nispeten bağımsız bir ekonomi politikası izledi ve içinde bulunduğu Avrupa-Abd bloğu bu durumdan memnun kalmayarak ülkemize uyguladıkları ambargo ile darboğaza girmesini sağlayarak yine kendilerine yakın politika izlemesini sağladılar. 1980'ler sonrası tek parti iktidarının da avantajıyla ülkemizde ciddi manada kalkınma hamleleri başlamıştı enflasyon yüksek seyretmesine mukabil istihdam da yüksekti ve "Ortadirek" denilen ekonomik kesime önem veriliyordu.

    Ne zaman ki Nisan 2001 krizinin yaşanması ve akabinde Türkiye, Derviş politikalarıyla üretimden daha ziyade dış kaynakları ülkeye çekmeye yönelik- sizin de bahsettiğiniz gibi- 2002-2014 tek parti iktidarında, istikrarlı yönetime rağmen maalesef ülkemizde istihdamda ve üretimde ciddi artışlar gözlemleyemedik. Dünyadaki konjonktür de krizlere açıktı ama senelerdir sabit gelirlilere verilen zam oranları son derece düşük tutulmasına, mevduat faizleri de çoğu zaman negatif reel getiri getirmesine, resmi enflasyon rakamları tek hanelerde seyrediyor gözükmesine rağmen 1960'lar ve 1983 sonrası kalkınma hamlesi, ekonomideki büyüme rakamları, istihdamda artış seyrini göremedik. Şahsi kanaatim odur ki üretimi yani Gayri safi milli hasılayı arttırarak ne kadar çok mal ve hizmet üretebilirsek ekonomimiz de o kadar güçlü olacak ve fert fert bu refah seviyesinin tabana yayılmasından istifade edecektir. Bu üretimin tabi yüksek teknoloji gerektiren mamüllere yönelik olması da uluslararası piyasalarda rekabet gücümüzü arttıracaktır. Ben ülkemizin içine girdiği ekonomik kısırdöngü ve darboğazı buna bağlıyorum. Enerji konusunda sıkıntılarını çözebilen, AB'den ziyade dünyada yükselme trendi içerisine giren ekonomilerle işbirliği içerisine girebilen, üretimini arttıran ve yeni pazarlara açılabilen bir Türkiye'nin özellikle stratejik olarak güce sahip olduğu bölgelerde (Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika) ekonomik olarak nüfuzunu arttırması kaçınılmaz olacaktır diye düşünüyorum Sayın Hocam. Saygılarımı sunarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler katkınız için.

      Sil
    2. Teknolojik gelişme olmadığı bir ülkede dış kaynaklardan gelen paralar olmasa bu denli bir büyüme ve istikrar sağlanamazdi ve doğal olarak tek bir parti bu kadar uzun süre devam edemezdi. Önemli olan gelen bu dış Kaynakla yakalanan fırsatın ne kadar Arge ve teknolojik yatırımlara yonlendirildigidir.

      Sil
  8. esas dış talebi arttırarak büyüme olmalı ama o da zor çünkü biz güney kore değiliz..içinde bulunduğumuz kısır döngü ihracat çekişli büyümeye de imkan vermiyor..her duvara toslayışımızda geldiğimiz nokta: yapısal reform olmazsa olmaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ve ısrarla da duvara tosluyoruz. Oysa yapısal reform o duvarın oradan kaldırılması demek.

      Sil
  9. Hocam size ilk kez yorum yapıyorum umarım pot kırmam :) Ayrıca belirtmek istiyorum ki ekonomi yorumunu anlayarak ve zevkle okuduğum nadir kişilerdensiniz sizi tebrik ediyorum aklınıza sağlık. Şimdi hocam o zaman bu kısır döngüden üretim yaparak yani arzı arttırarak mı çıkarız? Çünkü talebin azalmasının nedeni ihracattan dolayı ülke içi fiyatlar artıyor ve dolayısıyla talebi düşürüyor ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Evet arzı arttırmamız lazım ama dışa bağımlılığı da mümkün mertebe azaltarak.

      Sil
  10. Mahfi bey kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  11. Hocam,
    Önceki yazılarınızı baz alarak, butce finansmaninin ithal vergileri üzerinden büyük ölçüde sağlandığını, dolayisiyla da buyume artip cari acik arttikca butce açığının azaldığını söyleyebiliyorduk. Yanlış isem lütfen düzeltin. Burada hem cari açığı gene bütçe açığının azaldığını görüyoruz. Bunun sebebi nedir?
    Saygilarimla,
    Berk kibarer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek seferlik gelirler var. Onlar sayesinde azalıyor.

      Sil
  12. Hocam akparti iktidarnda cari acikla buyudugumuzu solersek oncesinde nasil buyuorduk hocam yani 1980 ile 2002 arasinda butce acigiyla buyuduk diebilirmiyuz hocam saygilar

    YanıtlaSil
  13. Hocam bu anlattığınız kısır döngü orta gelir tuzağının bir örneği sayılabilir mi? Ve bu kısır döngü sanırım bozulmayacak çünkü sorunun çözümü için öncelikle tespiti de gerekli. Bu arada bir çok akademisyenin veremediği ve sevdiremediği iktisat bilimini sayenizde binlerce kişi seviyor ve anlayarak öğreniyor. Değerli emekleriniz için çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kısır döngü orta gelir tuzağının örneği değil de orta gelir tuzağını girip oradan çıkamamanın nedenlerinden birisi sayılabilir.
      Haklısınız her hastalık gibi tedaviden önce bunun da teşhisinin doğru yapılması gerekli. Biz teşhis etmeden tedaviye girdiğimiz için yanlış işler yapıyoruz.
      Nazik sözleriniz için teşekkür ederim.

      Sil
  14. Tek dileğim muhteşem finalin konut balonunun patlamasıyla sonuçlanması.
    Tuğla ekonomisiyle hokkabazlık yapmaya kalkanlar bu sonucu hak ettiler çünkü.

    YanıtlaSil
  15. Benim anlamadığım şey şu: Resesyondan kurtulmanın formülünü hükümet "Mega projelere" ve "Daha Büyük Mega Projelere" bağlamış durumda. 3.köprü, 3.havalimanı,Kanalİstanbul, Gebze Silikon Vadisi vb.. Bu saçma değil mi?

    Ben hâlimizi Kars gravyerini kemiren tarla faresine benzetiyorum. Yedikçe şişiyoruz ve girdiğimiz delikten çıkamıyoruz. Ya çıkışı kemire kemire açacağız ya içerde boğulup kalacağız ya da fazla peynirden çatlayacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saçma olabilir ama bugüne kadar ekonomiyi böyle getirdiler. Yani aynı yolda devam ediyorlar. Bir anlamda (doğru çözüm olmasa bile) kendi içinde tutarlı bir adım.
      Fare peynir benzetmesi güzel oturmuş.

      Sil
    2. Biraz daha net söyleyelim. Türkiye'de bugün inşaat dursa hayat durur. Hükümet 1 gün dayanamaz. Deli gibi inşaata sarılmalarının , orman kıyı ne bulurlarsa talan etmelerinin nedeni bu. İşin garibi, bu yöntemin dediğiniz gibi bugüne kadar sürdürebilir olması.

      Sil
  16. Sayın hocam,
    Daha önce de belirttiğim gibi yazılarını mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Aynı zamanda özel bir kurumda ders vermeye çalışan bir öğretmenim. Yazdığınız yazı ile bağlantılı değil ama iktisat eğitiminde mikro iktisadi analiz verilmeden makro iktisat öğrencilere anlatılabilir mi? böyle bir uygulamayı doğru bulur muydunuz? Biliyorum çok daha önemli sorulara yanıt veriyorsunuz ama vakit ayırabilirseniz çok sevinirim. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi eğitiminde ilk olarak ekonominin ne olduğunu neleri kapsadığını anlatıp sonra işin temelini oluşturan arz ve talep gibi ilişkileri, piyasa dengesini ve çeşitlerini yani mikroekonomiyi anlatmak bence daha uygun. Çünkü biliyorsunuz mikroekonomi bir iktisatçının alet kutusu. Analiz yapabilmek için mikroekonomi bilgisi zorunlu. Tersi de yapılabilir belki ama öğrencinin kafası karışır diye düşünüyorum. Önce bireyin, hanehalkının, firmanın davranışlarını öğrenip oradan toplum düzeyine geçmek sistemi kafalarında bütünleştirmek için çok daha yararlı olur kanısındayım.

      Sil
  17. hocam türkiyenin büyüme modelinin ithalata bağlı olduğunu belirttiniz.kafama şu takıldı keynezin harcama denkleminde ki M YANİ ithalat artarsa toplam talep azalıp sola kaymıyormuydu bu yüzden de ithalattaki artış büyümeyi düşürmüyormuydu?
    hocam bunu yoksa şu şekil demi düşünmeliyiz emin olamadım ama; ithalattaki artışın üretiimi artırıp artırmayacağı neyin ithal edildiğine bağlıdır diye düşünüyorum eğer ithal edilen mal türkiyede fazla üretilmiyorsa ithal edilmesi üretimi azaltmaz dolayısıyla talep eğrisini sola kaydırmaz diye düşünüyorum katılırmısınız?
    2)hocam kısaca her zaman ithalattaki artış toplam talep eğrisini sola kaydırmaz ve dolayısıyla üretimi azaltmaz değil mi hocam emin olamadım yardımcı olursanız sevinrim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer ithalat sadece tüketim mallarından ibaretse o zaman dediğiniz doğru olur. Oysa Türkiye'nin ithalatının yüzde 85'i hammadde, ara malı ve sermaye malı yani yatırım ve üretim amaçlı kullanılan mallar. Bunları üretimde kullandığımız için büyümeyi arttırıyor.

      Sil
  18. hocam bir cümlenizde üretimin olması için mutlaka yatırımın yapılması gerektiğini belirttiniz buna itirazım yok fakat illa üretim artışı için yatırım yapılmasına gerek varmı?örneğin;firma yatırım yapmadan da jkendine gelen tüketim harcamaları fazla ise kapasitesinin daha fazlasını kullanarak yatırım yapmadan da bunu başaramaz mı?yani büyümek içiin illa yatırım şart mı dediğimde olamaz mı?
    ayrıca yazınız kendi adıma çok yaralı oldu teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet firmalar ellerindeki üretim kapasitesinin tamamını kullanamazlar. Bakım olur, elektrik kesintileri olur, bayram tatili olur vb. Eğer kapasite kullanımı artmışsa üretim de artar.Bununla birlikte bir ekonominin ortalama bir üretim kapasitesi kullanma oranı vardır. Bu, kriz halleri dışında çok fazla oynamaz. Mesela Türkiye için bu oran yüzde 75 dolayındadır. Talebin çok yükseldiği zamanlarda yüzde 80'e, talebin düştüğü zamanlarda yüzde 67 -68'e kadar iner. Ortalaması yüzde 75'tir. Yani 100 birim mal üretme kapasitesi olan sanayi ortalama 75 birim üretmektedir. Bu ortalamayı veri alırsak buna yeni kapasiteler eklemediğimiz sürece inişler çıkışlar dışında 75 birim üretmeyi artıramayız.
      Kapasite kullanımındaki artışlar geçici üretim artışları verir. Kalıcı üretim artışları için yeni kapasiteler kurmak, onun için de yatırım yapmak gerekir.

      Sil
  19. hocam şuna katılırmsınız eğer bir ekonomide arz enflasyonu mevcutsa fazilerin artması arz eğrisini sola kaydırarak fiyatların daha da artmasına ve üretimin azalmasına sebep olur yok talep enflasyonu varsa faizin artması toplam talep eğrisini sola kaydırarak aşırı talep artışı giderilmiş ve fiyatlar baskı altına alınmış olur desem yanılırmıyım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama bir ekonomide raz ve talep enflasyonu genellikle karma biçimde görülür.

      Sil
  20. Hocam mevcut bu kisir dongu ekonomisnn temelleri kemal dervis donemnde atildi diebilirmyz ak pari de devam ettrdi diebilimyz sygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BU eski bir kısır döngüdür. 1980'lerden beri geliyor. Yani Türkiye konvertibiliteye geçip de sermaye hareketlerini serbest bıraktığında başladı aratarak bugüne kadar geldi.

      Sil
  21. Hocam elinize sağlık,çok net ,anlasilirbir dille anlatmissiniz,sayenizde iktisadi daha yeni anlamaya başladık

    YanıtlaSil
  22. TR Ekonomisini bu kısır donguden kurtarmanın tek yolu yapisal reformlardır.Yapisal reformların kısa vadede gerceklestirilmesi olanaksiz oldugundan ekonomideki bu kotuye gidisin bedel bir kez daha emekcilere odetilecegi anlasilmaktadır.Her zaman oldugu gibi bu odetmenin sosyal siyasi sonucları olacaktır.Zaman kalmadı ABD de dolar gittikce deger kazanıyor.Bir paranın deger kazandıgı yerde faizin yukselmemsi olanaksiz.Turkiyede kısa zamanda krızın atesi yukselecegı anlasılıyor.Hocam bu konuda ne dudunuyorsunuz

    YanıtlaSil
  23. hocam yapısal reformları yapmak siyasi iradenın kısa vadede kendı ayagına kursun sıkmıs olması demek deıl mıdır. sıyasıler kısa surelı dusunuyorlar ozellıkle 1980 sonrası neolıberalızm ruzgarlarıyla beraber. bu bana kalırsa zor iş. uzun vadede çok iyi sonuclar vrecektır ama bugunku ekonomık sıstem secımler hep kısa vadelı sonuclar uzerınen yurumuyor mu. burda da bır kısır donguden bahsedebılır mıyız hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu da bir kısır döngü.
      Ne var ki kısa vadeler üst üste eklenip uzun vade oluyor. AKP bu reformlara bundan 5 - 6 yıl önce başlamış olsaydı çoğunu tamamlamış ve uzun vadeyi kurtarmış olacaktı.

      Sil
  24. Hocam, size bir sorum olacak. Keynes '' Birbirimizin saçını keserek zenginleşemeyiz'' demiş. Bu sözden sadece iç tüketim kadar üretim yapan ülkelerin makro düzeyde zenginleşemeyeceğini anlıyorum. Milli gelir förmülüne göre Y= C + I + G + ( X - M ) , yüksek dış ticaret açığı veren gelişmekte ülkelerde nasıl oluyor da büyüme yüksek çıkabiliyor ?
    teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışticaret açığı yüksek olabilir çünkü ithalatı ihracatından fazladır. Ama o ithalatla getirdiği malları kullanarak üretim yapıyor ve bunu içeride satıyorsa büyür. Türkiye mesela, dışticaret açığı veriyor ama ithal ettiği malları hem ihraç etmekte hem de içerideki talebi karşılamakta kullanarak büyüyor. Eğer ithalatınız sadece tüketim mallarından ibaret değilse bu dediğim olur. Türkiye'nin ithalatında tüketim mallarının payı yüzde 15 dolayındadır. Geri kalan yüzde 85 üretimde kullanılan mallardır (enerji, hammadde, ara malı, sermaye malı.)

      Sil
    2. Çok teşekkürler hocam

      Sil
  25. Hocam şu anki konjoktürde enflasyon maliyet enflasyonunun yanında ihracattan da kaynaklanmıyor mu? TCMB elinden geleni yapıyor enflasyonu baskı altına altına aldı ama gıda fiyatlarına karşı parasal sıkılaştırmanın faydası var mı acaba? Enflasyondaki %2-%3 lük payda tarım ürünleri ihracatının ve fırsatçıların payı olduğunu düşünüyorum.parasal sıkılaştırmadan önce bu konnulara yoğunlaşmak gerekmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizdeki enflasyonda henüz ihracatın pek katkısı yok. Yani içeride talep olan malları henüz dışarı satmıyoruz. Eğer öyle yapsak içeride mal kıtlaşacağı için fiyatları da yükselirdi.
      Gıda maddeleri hariç enflasyon yüzde 7,4 olarak hesaplanıyor. MB'nin hedefi yüzde 5 idi. Acaba bu durumda MB elinden geleni gerçekten yapıyor mu?
      Fırsatçıların payı yeni çıkmış bir şey değil. Yıllardır var olan bir şey ise artık enflasyona neden olmaz. Bir defalık fiyat artışı yaratabilir.

      Sil
  26. kredi kuruluşlarına bize düşük puan verdiği için kızmalımıyız mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kredi kuruluşlarının bize niçin düşük puan verdiğini düşünmeliyiz.
      Kredi kuruluşlarına kızmak, futbolda suçu hep hakemlere bulup kendi kötü oyunumuzu eleştirmemekle aynı kapıya çıkıyor.

      Sil
  27. Kriz (buhran , bunalım) , bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan , acil karar verilmesi gereken , uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durumudur.

    “Kriz bir mekanizmanın mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen hiç beklenmeyen bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç kalınan olumsuz bir durumdur.”

    2009 yılından beri devam eden para ve maliye politikaları sürdürülemez oluşu sanayi verilerin gerilemesi, iş gücü ücretlerin bastırılması, eflasyon ve döviz artışını engelleneme si, konut, mobilya ve otomotiv sektöründeki yavaşlıklar buna bağlı olarak enerji tükemindeki azalış bunları finans sistemindeki ilişkisi ve bankaların kral çıplak duruşundaki gizliliği oluşan zincirleme dalgasıyla özel sektör ve finans krizine 2015 2 çeyreginde dibi görmemiz ve tek parti yönetimin iflası olarak görüyorum. 2001 deki anayasa kitapçığı bahane edilerek çıkan kriz sistemin yapısal reformları istemesi bu günü tarih tekerrür ediyor. bankacılık krizi çıkacak gündemde yoğun olarak suçlu aranıyor. Bu günlerde sizin gibi günceli teşhis eden ve gelecek için yol gösteren bilim adamı eksikliği, yetkili adamların insiyatif alamamısı daha büyük sorun olarak görüyorum. Vatandaş olarak sadece izliyoruz....

    Hocam sizin kriz öngörüleriniz ve çözüm önerileriniz nelerdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben öngörülerimi ve çözüm önerilerimi zaten buradan ve tvden paylaşmaya çalışıyorum.
      Ekonominin giderek bir dar boğaza girdiğini yıllardır söylüyorum ve çözüm olarak da yapısal önlemlere girişilmesinin şart olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Elimden gelen budur.

      Sil
  28. Hocam konuyla alakalı degil ama bir sorum olacak izninizle.
    Ben yurtdısında yasıyorum ve bulundugum ülkede enflasyon düşük(%2-2.5) bandında.
    Bir ev alma durumum var.Kredi süresi konusunda kararsız kaldım.
    5 yıllık cekip hemen bitirebilirim ya da 25 yıl cekip zamana yayabilirim.
    uzun cekmek bizim bir anlamda ayagımızı baglayacak gurbete bu işin psikolojik yanı.
    Ekonomik acıdan da tahmin edebileceginiz gibi daha fazla faiz ödeme durumu var.Diger taraftada riski zamana yayma kiradan da az fiyatla evi alma durumu var.
    Sizce kısa vadeli mi (5-10 yıl) yoksa uzun vadeli(25 yıl) mi kredi kullanımı daha uygun olur.
    Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzun vadeli alinca faizler uygunsa, ileride belki kiraya verme bile dusunulebilinir. ulkedeki kiracilar ve ev sahipleri ne durumda?

      Sil
    2. Uzun vadeli alın derim.

      Sil
  29. Merhaba hocam;
    Ben istanbul Üniversitesi isletme öğrencisiyim. Kitaplarını severek okuyorum özellikle ekonomiyi cok seviyorum.hatta iktisat seçmediğine bazen pişmanlık duyuyorum. Fakat soyle bi sorunum var, ornegin kitaplarınızda matematiksel açıklamalarınızı anlamıyorum ( Matris) gibi.matematigim zayıf degil ama

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Matematik bilginizi tazeleseniz bu sorunu aşarsınız. Matrisler zor değil.

      Sil
  30. Hocam,
    Altının düşmeye devam edeceği kanaatindeyim ve bu yönde yatırım yspmak istiyorum. Nasıl yatırım yapabilirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür tavsiyeler yapmıyorum, kusura bakmayın.

      Sil
  31. Hocam 60 ile 80 Arasi ithal ikameci anlayistan sonra neoliberal politikalarla beraber turkiye ureterek buyumuyor diebilirmyz.saygilar

    YanıtlaSil
  32. Iyi günler Hocam
    Konu dışında bir soru sormak istiyorum cevaplarsanız sevinirim.
    Bugün ingiltere de olan referandum sonucunda eğer İskoçya ayrılma kararı alırsa izleyen günlerde sterlinde nasıl bir hareketlenme olur sizce

    YanıtlaSil
  33. Sayın Hocam,
    Eski ve yeni OVP karşılaştırmasında sizin de altını çizdiğiniz gibi en belirgin sapma "enflasyon"da görünüyor. Bu durumda %10'luk bir yanılma (10 göstergeden 1'inde büyük değişim var olduğu için) hükümetin ekonomi tahminini başarılı bir şekilde götürdüğünü göstermiyor mu?
    Bu soru aklıma başka bir soruyu daha getiriyor. Şöyle ki: Her ne kadar enflasyon bir ekonomi için problem olsa da olmayışı da bir problem (eğer yanılmıyorsam bugün Japonya ya da Avrupa’nın yaşadığı durum) gibi görünmektedir. Bu durumda kekiği fazla olan mangaldaki et misali biraz rahatsız edici olsa çok mu zarar verir?
    Emeğiniz ve zamanınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  34. Sayın Hocam
    Petrol fiyatları düşerken Türkiye'de ÜFE neden artıyor ve üfeyi arttıran kalemler nelerdir yorumlar mısınız?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı