Büyüme ve Cari Açık

Hafta içinde üçüncü çeyrek büyüme oranı yüzde 1,7 olarak açıklandı. Bu oran beklentilerin altında geldi. Sanayi üretiminin üçüncü çeyrekteki büyümesi yüzde 3,8 olduğu için, tarımdaki düşüşe karşın yüzde 2,5 – 3 aralığında bir büyüme oranı gerçekleşmesi bekleniyordu. Veriler özel nihai tüketim harcamalarındaki artışın yalnızca yüzde 0,2 olduğunu gösteriyor. GSYH’nın yüzde 70’ini bu kalemin oluşturduğunu dikkate alırsak büyümenin niçin düşük çıktığını anlamak mümkün olabilir. İç talebin katkısının bu kadar düşük olmasına karşın dış talep (ihracat artışı) yüzde 8’e ulaşmış bulunuyor. Bunun büyümeye katkısı yaklaşık 2,5 puan kadar oldu. Büyümenin daha da düşmesini dış talep ile buna destek olan kamu cari harcamaları (kamu kesimi tüketim harcamaları) artışı (yüzde 6,6) engelledi. İthalatın katkısı yüzde – 1,8 ile eksi 0,7 puan oldu.

Cari açıkta düşüş devam ediyor. Ocak Ekim 10 aylık dönemde yıllıklandırılmış cari açık 45,7 milyar dolara geriledi. Bu gelişmenin temel nedeni dışticaret açığının (ihracat – ithalat farkı) azalmasına, net hizmet geliri (turizm vb kalemlerindeki gelir – gider farkı) artışı olarak karşımıza çıkıyor. İhracat ve hizmet gelirleri artmaya devam ederken ithalat artışındaki yavaşlama sürüyor. Hizmet giderleri de hizmet gelirleri kadar hızlı artmıyor. Dolayısıyla aradaki fark kapanıyor.

Bugünkü durum yılsonunda gerçekleşmiş olsaydı büyümemiz yüzde 2,8 (ilk 9 aylık büyüme) ve cari açığımız da yüzde 5,6 (ilk 10 aya göre yıllıklandırılmış cari açık) olacaktı. Büyümede yaşanan hızlı düşüşe karşın cari açığın hala yüksek bir düzeyde seyretmesi karşımızdaki finansman sorununun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Potansiyel büyüme oranı yüzde 5 olan bir ekonomi, büyümesini yüzde 2,8’e kadar düşürdüğü halde cari açığı hala yüzde 5,6 gibi dünyanın en yüksek açıklarından birisinde duruyor.

Önümüzdeki dönemde bize en çok yardım edecek gelişme petrol fiyatlarının bugünkü düzeylerde devam etmesi olacaktır. Bu, bize hem cari açığı düşürmede hem de enflasyonu denetim altında tutma açısından yardımcı olacak en büyük payandadır. Buna karşılık doların değerlenmeye devam etmesi olasılığı bu payandayı en fazla zayıflatan unsur olacaktır.

Şimdi biraz grafiklere bakalım.

İlk grafiğimiz 2002 yılından bu yana çeyrek dönemler itibariyle büyüme oranlarını gösteriyor. Grafikteki kırmızı noktalı çizgi eğilim çizgisidir. Eğilim çizgisi bize büyümedeki negatif gidişi gösteriyor. Türkiye’nin bir süre potansiyel büyümesinin üzerine çıkamayacağını tahmin ediyoruz.   

            
  
İkinci grafik, 2011 yılından bu yana çeyrek dönemler itibariyle sanayi üretim endeksindeki değişim (SÜE) ile büyüme oranı (BÜY) arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Son dönemde sanayi üretimiyle büyüme arasında ortaya çıkan kopukluk ilginç. Çünkü Türkiye’nin büyümesi genellikle sanayi üretimiyle paralel giden bir büyümedir.

            

Son grafik yılbaşından bu yana USD ve Euro’nun TL ile arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Bu, bizim açımızdan cari açıktan daha önemli bir denge. Çünkü bizim gelirlerimizin ağırlığı Euro ile giderlerimizin ve borçlanma maliyetlerimizin ağırlığı da Dolar ile. Dolayısıyla bu ikisi arasındaki fark Dolar lehine açıldıkça bizim gelirimiz azalırken maliyetlerimiz yükseliyor.

         




Yorumlar

  1. İşsizlik....daha da bir şey demiyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam,

      Umarım dikkate alırsınız.

      Türkiye'ye ekonomik kriz gümbür gümbür geliyor! Petrol fiyatlarının düşüşü hiçbir şeyi değiştirmeyecek!

      Bu da 'reel' kanıtı:

      ...Çalıştığım şirket küçülme adımlarına başladı son çeyrek itibarı ile,

      10 sene üstü çalışanlarla anlaşmalı ayrılık,

      İstifa eden kişilerin yerine yeni alım yapmama,

      İçerideki işleri outsource firmalara kaydırma,

      Bütce kısıntıları vs.

      Bu adamlar bunu yapıyorsa bi bildikleri vardır!...

      12 Aralık 2014, saat 9.09

      https://eksisozluk.com/entry/47609630

      Sil
    2. İşsizlik genellikle büyüme eksikliğiyle birlikte ortaya çıkar.
      Birçok işyeri için benzer durum ortaya çıkmaya başladı. Bunun temel nedeni ekonominin yeterince büyüyememesidir. Ekonominin bütünü potansiyel büyüme hızının altında büyüyorsa bu işletmelerin satış ve dolayısıyla kâr sıkıntısına girdiğini gösterir.

      Sil
  2. "Son dönemde sanayi üretimiyle büyüme arasında ortaya çıkan kopukluk ilginç. Çünkü Türkiye’nin büyümesi genellikle sanayi üretimiyle paralel giden bir büyümedir."

    Bu açıklamanız, döviz kurlarında yaşanan yüksek dalgalanma sebebi ile sanayi üretiminin artık eski performansını gösteremediği (özellikle girdi maliyetleri katlanarak artmaya devam ediyor),

    Kurlarda dalgalanma olsa bile sanayimiz yüksek inovasyonlu ürünlerin üretimi ve ihracı üzerine kurulmadığı için büyümeye artık eskisi kadar katkı yapmadığı anlamına mı geliyor hocam?

    Eğer bu anlam doğru değilse, doğrusu nedir?

    Saygılarımla Hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanayi üretimi büyümeden çok daha iyi performans gösteriyor. Sanayi sektörü yüzde 3,8 büyüdüğü halde büyüme yüzde 1,7'de kalıyor. Demek ki diğer sektörler (tarım ve hizmetlerin bir bölümü) negatif yönde etki yaparak sanayinin etkisini düşürüyor.

      Sil
    2. Dikkatli gözle bakmamışım. 2. tablonuzda mavi çizgi (SÜE) sanayi üretimini gösteriyor ve yukarı doğru devam ediyor.

      Yanlışımı düzelttiğiniz için teşekkür ederim hocam.

      Tarım ve hizmetlerin bir bölümü, büyümenin genel görünümüne negatif etki yaptı diye belirttiniz hocam.

      Peki önümüzdeki dönemde döviz kurlarının daha da dalgalanacağını öngördüğümüz için (en başta FED ve diğer dış konjonktürel etkiler sebepleri ile), sanayinin büyüme hızının da yavaşlama eğilimine girme ihtimali olduğunu söyleyebilir miyiz? (Bu sorumu yukarıda yazdığım ilk bölümle bağlantılı size iletiyorum.)

      Sil
    3. Rica ederim hepimiz hergün benzeri bir sürü yanlış yapıyoruz.
      Önümüzdeki dönemlerde sanayi üretiminde de düşüş görülebilir diye düşünüyorum. İki neden var. İlki; iç talebin yetersiz kalmaya devam etmesi. İkincisi; Avrupa'nın Japonya'nın ve Çin'in toparlanmasının uzun sürmesi halinde dış talebin de düşmeye başlaması olasılığı. Talebin düştüğü durumda sanayinin üretimi artırmaya devam etmesinin anlamsız olacağı açık.

      Sil
  3. Hocam iyi akşamlar.Bir sorum olacaktı.Cari açık petrol fiyatlarındaki ve iç talepdeki düşüşden doları azalıyor.Dolayısıylada ithalatta bir azalma söz konusu.İthalat azalınca harcamalar üzerinden alınan adaletsiz ancak oran itibariyle devlet için önemli olan kdv ve ötv azalıyor.Bu gelirlerin azalmasıyla bütçenin faiz dışı fazla vermesi zora girer gibime geliyor.Dolayısıylada düşün bütçe gelirleri ve faiz ödemeleri yüzünden devlet borçlanmaya gidiyor.Malum seçimler yüzünden kamu harcamaları artacağından borçlanma ekstradan artacak.Ancak kamu harcamaların artması, büyümeyi ve harcamalar üzerinden alınan vergileride artıracak.Ama bu sefer cari açık tekrar artabilicek.Benim sorum bir ekonomide cari açık ne düzeylerde olmalıdır.Hocam sanırım ekonomide herşey kısır döngü, hiçbir zaman nirvanaya ulaşamayacağız. Şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz petrol fiyatlarındaki düşüş bugün açıklanan cari açığa yansımış değil. Çünkü bu daha Ocak - Ekim dönemi. Petrol fiyatlarında asıl gerileme Kasım ayında başladı.
      Hiçbir ekonomik gösterge için standart bir ölçü söz konusu değildir. Belki bir tek enflasyon için evrensel olarak yüzde 2 dolayındaki bir oran idealdir diyebiliriz. Yani cari açık için ideal ölçü yüzde 1'dir veya 2'dir diyemeyiz. Her ülkenin kendi koşullarına göre farklı oranlar ideal düzeyleri temsil edebilir. Ama Türkiye için yüzde 2 - 3 iyi bir cari açıktır. Üstü finanse edilmesi kolay olmayan ya da sürdürülebilir olmayan bir açıktır diyebiliriz.

      Sil
  4. hocam Kılıçdaroğlu nun bütçe konuşmasını beğendiniz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tuhaf bir şey ama eskiden başından sonuna kadar izlediğim bu görüşmelere ilgim artık azaldı. Dolayısıyla tam olarak izleyemedim. Denetiminin tam olarak yapılamadığı bir bütçe üzerine tartışmalar artık ilgimi eskisi gibi çekmez oldu. Aslında çok tehlikeli bir durum bu. Toplum, olmaması gereken birçok şeye öylesine alıştı ki müthiş bir boşvermişlik havası egemen her yerde. Şimdi siz bu soruyu sorunca aynı havaya girmiş olduğumu farkettim. Bu iyi değil.

      Sil
  5. 2013'te cari açık %7,9 yatırımlar %20,6 geldi. son 4 çeyrekte (2013 4.çeyrek ile 2014 3.çeyrek arası) cari açık %5,8 yatırımlar %20,5 oldu. önümüzdeki aylarda nominal dolar bazında cari açık düşecek ve çok büyük ihtimalle yatırımlar yine bu düzeyde kalacak ve Türkiye'nin büyüme görünümü değişmeyecektir. petrol fiyatlarındaki düşüşün tek olumlu tarafı borç artış hızımızın ve enflasyonun biraz düşmesi olacaktır.
    ancak nominal dolar bazında artacak net mal-hizmet ihracatı, sabit fiyatlarla hesaplandığında azalacak gibi görünüyor. 2014 1.çeyrekte sabit fiyatlarla ihracat artış hızıyla ithalat artış hızı arasındaki fark %10,4 idi. 2. çeyrekte %10,1'e, 3. çeyrekte %9,7'ye geriledi. ilerleyen çeyreklerde daha da düşmesi beklenebilir çünkü bizim ithal ettiğimiz mallar, ihraç ettiğimiz mallara kıyasla gelir esnekliği daha düşük mallar. yani petrolün nominal fiyatı düşse de aynı miktar petrol alıyoruz ama petrol ihraç eden ülkeler gelirleri azaldığı, para birimleri değer kaybettiği ve risk primleri arttığı için büyük ihtimalle bizden ve bizim mal ihraç ettiğimiz Avrupa ülkelerinden daha az miktar mal alacak veya turist göndereceklerdir. eğer petrol ürünleri üzerinde bu kadar vergi olmasaydı ve petrol fiyatlarındaki düşüşler tüketici ve üreticiye bire bir yansısaydı belki daha az olumsuz etki olabilirdi. ama petrol fiyatlarındaki her 1 dolarlık düşüş içerideki tüketici ve üreticiye sadece 40 cent olarak yansıyor. tabii, maliye bakanlığı vergilerde "güncelleme" yapmazsa. güncelleme olursa içeriye yansıması daha da azalır.

    YanıtlaSil
  6. Bizim için "ideal" cari açık yüzde kaç olmalı? Rusya'ya uygulanan yaptırımlar ihracatımızı ne yönde etkilediğini ne zaman tam olarak görebiliriz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunuz bana başlıca ekonomik göstergelerin Türkiye'de gerçekleşen oranları ve olması gereken oranlar konulu bir yazı hazırlama düşüncesi verdi. Kısa sürede yayınlayacağım ve orada bunu yanıtlamış olacağım.
      Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkisinin bir kaç ay sonra Rusya ile yaptığımız dışticaretin dengesinden görebiliriz.

      Sil
  7. Gunaydin hocam,uluslararasi iktisat dersine giderken okudugum yeni yaziniz bana cok yardimci oldu elinize emeginize saglik cok tesekkur ederim :)

    YanıtlaSil
  8. Sayın Hocam,

    Zaman zaman TCMB'nin açıkladığı geçici döviz rezervi ekside ifadesi tam olarak ne anlama gelmektedir ve bunun piyasalara etkisi nasıl olmaktadır?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz rezervindeki değişimler yani artış veya azalışlar ödemeler dengesinde yer alır. Yabancılarla olan döviz alış verişinin sonunda genellikle ya döviz açığı ya da fazlası çıkar. Eğer fazla varsa o miktar Merkez Bankasının döviz rezervine ilave olmuş, eğer eksik çıkarsa o da Merkez Bankasının döviz rezervinden harcanmış demektir. Döviz rezervi eksi çıktı demek o dönemde Merkez Bankası ödemeler dengesinin finansmanına rezervlerinden harcama yaparak katkıda bulunmuş demektir.

      Sil
  9. Hocam günaydın,

    Güçlü ekonominin para birimi de güçlü olur, verisinin temel kaynağını şu şekilde açıklayabilir miyiz? " İki para birimi arasındaki değeri belirleyen temel faktör o iki paranın bulundukları ekonomilerin durumudur. Bir ülkenin ekonomisi iyi gidiyor ve bunun devam edeceğine inanılıyorsa o ülkeye dışarıdan döviz girmeye başlar ve bu da paritenin o ülke para biriminin lehine değişmesine neden olur. Bu nedenle ekonomisi güçlü olan ülkenin para birimi de güçlü olur. "

    Saygılarımla,

    Erdinç,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. para birimleri borca dayalı oldukları için, o ülkenin bankalarına borçlu olanlar ne kadar kaliteli olursa para birimi de o kadar güçlü olur. İsviçre'nin borçlu firmasıyla Türkiye'nin borçlu firması bir değildir. mesela cari fazla veren ülkelerin paraları ekonomileri çok güçlü olmasa da genelde değerli olur (Japonya gibi sürekli parasal genişleme yapanlar istisna olabiliyor) çünkü cari fazla çoğunlukla gelişmiş ülkelere kredi olarak verilir.

      Sil
  10. hocam potansiyel büyümeyi nasıl hesaplıyorsunuz saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeşitli yöntemleri var. En kestirme hesap uzun yıllar ortalamasını almaktır. Mesela Türkiye'de 1923'dsen bu yana büyüme ortalamalarını alırsak yüzde 5'lik bir oran çıkıyor.

      Sil
  11. Hocam Yazınız ve yorumunuz için teşekkür ederim, IMF nin küresel ekonomik görünüm raporuna göre Türkiye 2003-2014 yılları arasında ortalama %4,8 büyümüş , ABD %1,8 , Japonya %0,9 , Euro bölgesi %0,8 , Almanya %1,2 , Gelişmekte olan ülkeler %6,3 , Asya %8,4 ,Latin Amerika %3,9 büyümüş. İlginç olanı Türkiye den az büyüyen ülkeler arasında olan Almanya, İtalya , Fransa , Japonya ,Hong Kong borsaları halen 2008 yılındaki kriz dönemi öncesinde gördükleri değere ulaşamamışken , ABD büyüme oranı düşük olmasına rağmen borsalarının değeri çok iyi bir performans göstermiş , Bizim BIST 100 endeksim izinde diğer ülkelere oranla çok daha iyi bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz. ABD nin büyüme oranının düşük olmasına rağmen böyle bir performans göstermesinin ana sebebi sizce nedir? FED in uyguladığı Parasal genişleme politikası mı yoksa ekonomik başka nedenler mi...Teşekkürler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsınız ABD'nin 2014 için öngörülen büyüme oranı yüzde 2,5. Yani sizin belirttiğiniz yüzde 1,8'lik ortalama büyümenin oldukça üzerinde.
      Bir ekonominin değerlendirilmesinde iki kriter önemli: (1) Ekonominin mevcut görünümü nasıl (2) Geleceğe doğru gidişi nasıl. ABD ekonomisinde iki sorunun yanıtı da iyi şeklinde veriliyor.
      Bu duruma gelinmesinde uygulanan genişleyici para politikasının olumlu katkısı çok yüksek.

      Sil
  12. Hocam merhaba; döviz kuru tahminleri nasıl yapılıyor ? Şirketler döviz kuru seviyesini nasıl tahmin edip politikalarını ona göre düzenliyorlar ? Anlayamadığım bir para birimi başka bir para birimi karşında değeri neye göre nasıl belirleniyor gerçeçten çok merak ediyorum bir yazınızda açıklarsanız çok memnun olurum teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paraların birbirine karşı değeri piyasalarda belirleniyor. Örneğin dolar almak isteyenlerle satmak isteyenlerin arz ve taleplerine göre fiyat belirleniyor. Bu belirlenmede dolar ve euro gibi iki rezerv para başı çekiyor öteki paraların değeri b
      büyük ölçüde bunlara göre belirleniyor.
      Döviz kuru tahminleri büyük ölçüde konjonktür tahminleriyle yapılıyor. Bir ara bunu yazayım en iyisi.

      Sil
  13. bu yılın kasım ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre %6,7 azaldı. içinde bulunduğumuz ayda bugüne dek 4,2 milyar dolar ihracat gerçekleşti. geçen senenin aralık ayının ilk 11 gününde 4,5 milyar dolar ihracat vardı. sanırım aralıkta da ihracat geçen seneye göre düşecek. bu durum petrol fiyatlarındaki düşüşlemi alakalıdır? rusya ve arap ülkelerine yaptığımız ihracatmı düşmektedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi Bakanlığının açıklamasında çalışılan gün sayısında eksiklik olduğu için bu azalmanın ortaya çıktığı öne sürülüyor. Aralık ayı verileri açıklandığında bunu göreceğiz. Sizin dediğiniz gibi dış nedenlerle azalma varsa bunun Aralık ayında da devam etmiş olması gerekiyor.

      Sil
    2. eğer resmi tatil günlerinde farklılık yoksa gün sayısındaki eksiklik (ki sadece 1 gün eksik olabilir) verilere yansımıyor. bunun geçmişte bir yığın örneği var. bir önceki yıl 26 günde yapılan gümrük geçişleri bir sonraki yıl 25 günde yapılabiliyor çünkü ihracat firmaları bunu göz önüne alarak teslimat planlarını yapıyor. ne 2013 Kasım ne 2014 Kasım'da resmi tatil yoktu dolayısıyla ekonomi bakanlığının açıklaması piyasaya bahane üretmekten başka bir şey değil.

      Sil
  14. hocam abd den gelen olumlu veriler abd nin erken faiz arttırıma gideceği beklentisini güçlendirdi.Bunun abd borsasında karşılığı ne olur? bizdeki gibi ekonomi iyiye gittiğinde faizler aşağı iner ve borsa çıkar kuralı orada ekonomi iyiye gider faizler artar ve borsa yukarı çıkar şeklinde mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür kurallar yok. Bunlar daha çok eğilimler. ABD ekonomisinin toparlanması her alanda etkili oluyor. Dolaysıyla faiz artışı toparlanmanın tyescili anlamına geleceği için borsada yükseliş olabilir. Öte yandan Fed faizi artırsa bile çok düşük oranlarda artıracağı için borsayı olumsuz etkilemesi düşünülmüyor. Faiz artışı ABD'den çıkmış fonları geri getireceği ve o fonların bir bölümü borsaya yöneleceği için borsada yükseliş etkisi yaratabilir.

      Sil
  15. Cari açık iyi bir şey değil. Diğer taraftan ithalat üzerinden devlet, ciddi bir gelir elde ediyor. Bu gelir de millet için harcanıyor. Eğer cari açık azalırsa, bununla paralel olarak azalacak vergi geliri nasıl telafi edilecek? Bu sorunun yapısal reform dışında bir cevabı var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuyu kısa dönemde yapısal reform çözemez. Yapısal reform uzun dönemde sonuç verecek bir düzenlemedir. Kısa dönemde çözüm; bizden alınan verginin artırılmasıdır.

      Sil
  16. Hocam iç talebin azalmasını neye bağlıyorsunuz? Tasarruf etmemiz gerektiğine dair söz birliği vardı, iç talebin azalması hane halkının tasarruflarını artırması olarak okunabilir mi? Eğer okunamıyorsa ne ifade ediyor tam olarak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç talepteki düşüş hanehalkı borcunun artmış olmasından kaynaklanıyor. Çoğu insan kredi kartı sınırına geldi, tüketici kredisi kullanacak hali kalmadı. Şimdi gelirlerinin önemli bölümünü kredilerini geri ödemek için kullanıyorlar. Öyle olunca da harcama ve dolayısıyla da talep düşüyor. Tasarrufların arttığına ilişkin herhangibir gösterge yok.

      Sil
  17. 10 Aralık, M.Eğilmez: 'Evet bu konuda risk görüyorum. Türkiye'de reel sektörde hedge etme olgusu yaygın değil. Bu yolda bir yazıyı düşüneyim.'

    Reel sektörde hedge etme olgusunun yaygın olmamasının sebeplerinden biri,

    Ellerine güç-bela geçen dövizi, üretimlerini devam ettirmek için kullanmak zorunda olmaları olabilir mi? Bu dövizi kendilerini, en azından birkaç ay veya yıl için, nakit ve kredi bulma yönünden sıkıntıya sokmayacak kadar saklayabilecek cesarete sahip olamıyorlar, çünkü mevcut ekonomi çok kırılgan, üretimi devam ettirmek zorundalar ve dövize ulaşmak artık eskisi kadar kolay değil.

    Daha anlaşılır ifade ile,

    Hem yurtiçinde, hem yurtdışında istikrarlı iş bağlantıları (müşteri bulma kolaylığı, iş ortaklığı ve özellikle yurtdışı bankalarla ilişki vb.) olan çeşitli sektörlerden şirketler ve kurumsal yapısını pekiştirebilmiş olanlar, kendilerini hedge edebilecek dövize (diğerlerine/kalanlara nazaran) daha kolay ulaşabiliyor.

    Kalanlar ise ulaşamıyor, çünkü ellerine geçen dövizi,

    İşletmelerinin üretimini devam ettirmek için, aramalı, hammadde ithalatı, acil borç ödemesi vb. kalemler için kullanmak zorunda kalıyorlar.

    Ellerine güç-bela geçen döviz için (özellikle son 1,5 yıldır yaşanan döviz kıtlığı sebebiyle, ilk sırada FED, sonra ECB etkisi) 'dar günlerimde kullanmak üzere kenarda korumayı planlıyordum ama üretimimin devamı için bu dövizi kullanmaya mecburum, bu nedenle elime geçen döviz bir başka kalemde kullanılmak üzere hemen çıkıyor. Sonuçta hedge yapamıyorum.' diyebilir miyiz hocam?

    'Hedge' olgusunu sadece döviz üzerine kurarak sordum, zira nihai tüketiciye ulaşacak (veya yurtdışındaki bir otomobil şirketine satılacak, Türkiye'de üretilmiş bir aksam da olabilir) bir mal da, şirketin kendisini garantiye alması için bir tür hedge enstrümanı olarak kullanılabilir. Fakat 2011'den beri zaten ürettiğimizi zar-zor satmaya başladığımız için, bu malları kötü günlerde kullanmak üzere stoklamayı planlayan bir Türkiyeli firma anca kendini kandırmış olur, bilir ki ürettiği gibi hemen satamazsa bu mal elinde kalır. Çünkü ürettiklerimiz, yurtdışı piyasalarda peynir-ekmek gibi talep gören, yüksek inovasyonlu ürünler değil. Bu sebeple, bir nihai ürünü, bir makinenin aksamını, yedek parçayı, yani bir malı 'hedge enstrümanı' olarak kullanmak Türkiye'deki firmalar için cazip değil, bu nedenle dövizi hedge unsuru olarak kabul ediyorlar. Bu döviz de ellerine artık kolaylıkla geçmediği için kendilerini hedge edemiyorlar. Sizin fikriniz nedir hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı bu yazdığınız benim de saptadığım gerçeği yansıtıyor. Bir yandan sizin dediğiniz gibi bu işlemi yapacak imkan başka alanda kullanılıyor bir yandan da konuya bakış çok pozitif değil. Bunu boşa harcanmış para olarak görüyor toplumun çoğunluğu. Hedge etme üç aşağı beş yukarı sigorta gibi bir işlemdir. Türk toplumunun sigortaya bakışıyla hedge işlemine bakışı birbirine benziyor diye düşünüyorum.

      Sil
  18. Yazınız için teşekkürler hocam. Gelirlerimizi ağırlıklı olarak euro ve giderlerimizi ve borçlarımizi usd ağırlıklı olarak belirlediğini göz önüne alındığında ,2015 te fed faiz oranlarını arttırma kararı ile euro bölgesinde ekonomik küçülme devam etmesi durumunda Türkiye ekonomisini çok olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  19. Hocam bütçe tasarısında kurumlar için belirtilen Cari Transfer, Sermaye Gideri, Sermaye Transferi ne anlam ifade ediyor? Hazine Müsteşarlığının 54 milyar TL'lik faiz gideri, 6 Milyar TL'lik Cari transferi görünüyor. Sermaye Gideri 15,5 Milyon TL, Sermaye Transferi ise 366 milyon TL. Bu rakamları kısaca açabilirseniz bütçeyi rahatlıkla okuyabiliriz hocam.

    YanıtlaSil
  20. Hocam ekonomi dersinde gündem ile ilgili ders anlatıyorum ve böyle bir sıralama yapsam doğru olurmu?

    Petrol düşerse- cari açık düşer - enflasyon düşer - faiz düşer - (tasarruf düşer) - yatırım artar-büyüme artar acaba bu sıralama doğru mu??

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!