Türkiye Ekonomisinin ve Piyasaların Görünümü

2015’e Girerken Ekonominin ve Piyasaların Görünümü
2015 yılına girerken Türkiye ekonomisinin başlıca göstergelerinin durumu şöyleydi:

Gösterge
2014 Sonu Değeri
Açıklama
GSYH (Milyar USD)
810
OVP tahmini
Kişi Başına Gelir (USD)
10.537
OVP tahmini
Büyüme (%)
3,0
Gerçekleşme tahmini
İşsizlik (%)
10,5
Gerçekleşme tahmini
Enflasyon (Yılsonu, %)
8,17
Kesinleşen
Bütçe Açığı / GSYH (%)
1,3
Kesinleşen
Kamu Borç Stoku / GSYH (%)
34,9
Kesinleşen
Cari Açık / GSYH (%)
5,7
Kesinleşen

Son üç yıldır büyüme hızının, potansiyel büyüme olarak kabul edilen yüzde 5’lik oranın altında seyretmesi, işsizlik oranının yükselmesi, enflasyonda yaşanan artış, ekonominin en belirgin sıkıntıları arasındaydı. Türkiye ekonomisi, aşağı yukarı 7 – 8 yıldır, orta gelir tuzağının içinde bulunuyordu. Bütçe açığının düşük seyretmesi, kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi ve cari açıkta başlayan gerileme ekonominin güçlü yanlarını oluşturuyordu. Bunlara ek olarak Brent petrolün varil fiyatının 2015 yılına girerken 57,3 USD olması da petrol ithalatçısı olan Türkiye için ekonomi için son derecede olumlu bir destek oluşturuyordu.

2015 yılına girerken finansal piyasalardaki görünüm de şöyleydi:

Gösterge
2014 Sonu Değeri
USD/TL kuru
2,32
Euro/TL kuru
2,83
Sepet kur (1 USD + 1 Euro / 2)
2,59
TCMB Politika Faizi yüzde
8,25
Gösterge Faiz (2 yıllık Devlet Tahvili ikincil piyasa faizi) yüzde
8,12
BIST 100 endeksi
85.584

2013 yılı sonlarında ve 2014 yılı başında yaşanan kur artışları (TL’nin değer kayıpları) nedeniyle 2014 yılının ilk 4 ayında enflasyon yaklaşık olarak 4,9 puan artmıştı. 2015 yılına girerken, petrol fiyatlarında yaşanan düşüş (2014 yılına girerken Brent petrolün fiyatı 107,8 USD/Varil idi) ve kurların daha istikrarlı görünümü bu yılın ilk 4 ayında bu tür bir fiyat artışının yaşanmayacağını gösteriyordu. Bunlara ek olarak dış dünyadan gelen sinyaller de böyle bir görünümü destekliyordu. Örneğin pek çok yorumcu, ABD ekonomisinde ortaya çıkan iyileşme işaretlerine karşın, enflasyondaki düşük düzeyin devam etmesi nedeniyle Fed’in faiz artırımını gelecek yıla doğru kaydırdığını düşünmeye başlamıştı. Bu durumda kurlarda yukarı yönlü baskı yapabilecek bir dış etken görünmüyordu. Bu görünüm çerçevesinde yapılan tahminler Türkiye’de enflasyonun ilk 4 ay sonunda yüzde 6’nın altına inebileceği ortak görüşünde toplanıyor ve TCMB’nin politika faizini bu 4 aylık sürede yüzde 8,25’ten yavaş yavaş yüzde indirebileceği kanısı yaygınlaşıyordu. Karşı görüşte olanların temel argümanı TCMB’nin, gerektiğinde faizi artırmasının, indirmesi kadar kolay olmayacağı şeklindeki düşünceye dayanıyordu. Bilimsel gibi görünmese de bu düşünce Türkiye’deki siyasal çerçeve dikkate alındığında oldukça geçerli bir argümandı.     

2015 yılına kabaca bu ekonomik ve finansal çerçeveyle girdik. 

40 Günde Olanlar
2015 yılının volatilite açısından son derecede oynak bir yıl olacağını biliyorduk. Hatta bu yılın parçalı bir yıl olacağını, dönemler arasında görünüm farklılıklarının çok fazla olacağını da tahmin ediyor ve konuşuyorduk. Tahminlerimiz yıla girer girmez gerçekleşmeye başladı. Dışarıda ECB’nin beklenen parasal genişleme planı, ardından Yunanistan’da Syriza’nın seçimleri kazanması ve Tsipras’ın Troyka ile restleşmesi Euro/USD kuru üzerinde etkilerini göstermeye başladı.

Euro/USD kurunda 40 gündeki gelişmeyi aşağıdaki grafikte sunuyorum. 

2015 yılına 1,20’nin üzerinde başlayan Euro/USD paritesi bugün 1,13’ün altına gelmiş bulunuyor. Demek ki bu 40 günde Euro, USD’ye karşı yüzde 6’dan fazla değer kaybetmiş.

TCMB’nin 2015 yılındaki ilk Para Politikası Kurulu toplantısı 21 Ocak’taydı. Bu tarih yaklaşırken gerek Cumhurbaşkanı gerekse de bazı bakanlar, TCMB’nin faiz indirmesi gerektiğini, koşulların böyle bir indirim için yeterince uygun olduğunu söylemeye başladılar. Eleştiriler, dozu artarak devam etti.

Piyasa anketleri, TCMB’nin faiz indirimi yapıp yapmayacağı konusunda iki farklı beklentinin de varlığını gösteriyordu. İndirim bekleyenler, ağırlıklı olarak 0,50 puanlık bir indirim yapılacağını tahmin ediyorlardı. Ben, yukarıda belirttiğim matematiksel düşüşe eşlik edecek biçimde TCMB’nin 0,75 puanlık bir faiz indirimi yapmasının ve sonrasında temkinli davranmasının doğru olacağını düşünüyordum.       

TCMB, 21 Ocak toplantısında aldığı kararla politika faizini yüzde 8,25’ten 7,75’e düşürerek piyasanın bir bölümünün beklediği gibi 0,50 puan faiz indirimi yaptı.

Aşağıdaki grafik 2015 yılbaşından bugüne kadar TCMB politika faizi (kırmızı çizgi), gösterge faiz (mavi çizgi) ve sepet kurun (yeşil çizgi) gelişimlerini gösteriyor. Siyah kesik çizgi ise TCMB’nin politika faizini yüzde 8,25’ten 7,75’e indirdiği tarihi işaretliyor.



TCMB’nin politika faizini indirdiği tarihe kadar sepet kur inişli çıkışlı bir yol izlemiş olmakla birlikte eğilimi iniş yönünde görünüyor. 23 Ocak’tan başlayarak sepet kur artışa geçiyor ve artış giderek süreklilik kazanıyor. Piyasa faizini temsil eden gösterge faiz aşağı yukarı Ocak sonuna kadar inişine devam ediyor sonra o da sepet kurla birlikte sürekli bir artış trendine giriyor.

2015’in ilk 40 gününü fazlasıyla etkileyen ve bu resmin bu görünümü almasında rol oynayan bir gelişmeyi vurgulamak gerekiyor. Aşağı yukarı Ocak ortasından başlayan ve yaklaşık bir aydır dozu azalmadan (hatta zaman zaman artarak) devam eden siyasal söylemlerle TCMB üzerinde kurulmuş bir faiz indirme baskısı söz konusu. Yukarıdaki grafikte görülen bütün sıçramalarda (adeta birer hıçkırık gibi) bu söylemlerin piyasada yarattığı bozucu etkinin payı var.

Kuşkusuz beklentiler ve beklentileri etkileyen söylemlerin dışında birçok faktör var bu bozulmayı etkileyen ama beklenti bozulmasının bu resimdeki görünümün değişmesinde ciddi payı olduğu da açıkça görülebiliyor.

Artan Riskler, Kaybolan Avantajlar
2015 yılı, petrol fiyatlarındaki gerilemeye karşın küresel sistem için zor bir yıl olacak. Bunun dört nedeni olduğunu düşünüyorum: (1) Avrupa toparlanmakta zorluklar içinde bulunuyor. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi küresel sisteme katkı vermek bir yana, Japonya gibi artık o da küresel sistemden katkı almaya çalışıyor. (2) Başta Çin olmak üzere gelişme yolundaki ekonomilerde ciddi bir ivme kaybı söz konusu. Küresel krizin bu yıla kadar geçen 6 yıllık bölümünde sisteme pozitif katkı yapan bu ekonomiler ilk kez bu yıl bu katkıyı yapamayacak konuma geliyor. (3) ABD ekonomisinin toparlanması sonucu Fed’in atacağı faiz adımı eğer bu yıl içinde gerçekleşir ya da yapılacağı duyurulursa sistemin geri kalanı üzerinde çok ciddi olumsuzluklar yaratabilir. (4) Rusya’nın yaklaşımı gibi hesaba katılması oldukça zor bir takım jeopolitik riskler büyüyerek devam ediyor.

2015 yılına petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açığı düşürmesi, ilk 4 ayda enflasyonda yaşanabilecek matematiksel düşüş, bütçe açığının düşüklüğü gibi bazı avantajlarla girmiş olan Türkiye ekonomisi yılın ilk 40 gününde faiz konusundaki gereksiz tartışmalarla TL’nin hızlı değer kaybına neden olarak bu avantajlarını kaybetmiş görünüyor.

Aşağıdaki grafik bu 40 günde Türkiye riskinde yaşanan değişimleri CDS primi cinsinden sergiliyor.


2015 yılına 184 baz puanlık bir CDS primiyle giren Türkiye ekonomisinde bu oran, önce artmış, sonra inişli çıkışlı ama genel eğilim olarak inişli bir seyir izleyerek Ocak ortalarında 177 puana kadar gerilemiş bulunuyor. TCMB’nin faiz indirimi kararı sonrasında yaşanan faiz tartışmalarının beklentileri bozmasıyla CDS primi artışa geçmiş ve 40 günün sonunda 204 baz puana ulaşmış görünüyor.

Bu 40 günde yitirdiğimiz avantajları tekrar toparlayabilir miyiz? Bu sorunun yanıtını verebilmek için bu tür irrasyonel söylemlerle bu söylemleri yıllardır rasyonelleştirme yeteneğine ulaşmış olan piyasa aktörlerinin nasıl bir dengelenmeye ulaşacağını bilmek gerekiyor. 

Yorumlar

  1. Hocam elinize sağlık. bir sorum olacak;
    CDS primi nasıl hesaplanır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz gibi düşünün. Her gün piyasada sürekli belirleniyor. TC Tahvillerrin bu tür bir ödeme garantisine aldırmak isteyen sayısı attıkça CDS priminin oarnı artıyor, garanti başvurusu azaldıkça CDS primi düşüyor.

      Sil
    2. TR'nin 400 M $ dış borcu var.14 oc. $=2.27 TL yani 908 M TL idi. $ 12 şbt 2.50 TL, karşılığı 1 trilyon TL. Fark 1 ayda 92 M TL+

      Sil
  2. Hocam babanem okusa bile tahminim ülkenin durumunu şu yazıyla başımızdaki adamlardan daha iyi analiz ederdi. Teşekkürler.
    Bu analize göre, kesin bilemesek de, şu anda doların diğer kurlara göre önmüzdeki 6 ay-1 yıllık dönemde daha sağlam bir liman olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Uzun vadede altın yanıltmaz ama altın da artık çok oynak bir araç haline geldi. Bir gerginlik çıkmadığı sürece de yerinden pek oynamıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Dolar öngörünüz doğru. Ya da en azından ben de sizinle aynı düşüncedeyim.

      Sil
    2. Petrol gibi neredeyse olmazsa olmaz bir emtianın fiyatı bile 100$ seviyesinden 50$ seviyesine gelirken en büyük kullanım alanı mücevher olan bir madenin fiyatının oynak olması nispeten anlaşılabilir bir durum.

      Dünya altın talebi - %32 Hindistan, %20 Cin, %13 Avrupa+Rusya, %12 Ortadogu+Türkiye, %8 Kuzey Amerika, %15 Diger - homojen değil ve geleneksel (gelenekler yavaş değişir ama değişince de geri dönüşü yoktur). Dünya altın talebi -son bir iki yıl trendi- azalmakta. Endüstriyel kullanımı da azalmakta (kötü-degersiz- para iyi parayı piyasadan kovarken, endustride de ucuz hammaďde pahalı hammaddeyi kovuyor). Velhasıl altın fiyatının spekülatif yüksek olduğunun yanında, mevcut değerini geleneksel kullanımın olusturduğunu ve gelismislik arttıkça altına talebin düştügünün tespitini yapıp, hindistan ve çin performansına maşallah deyip altın fiyatlarının hala daha cok yuksek oldugu sonucuna varıyorum.
      Hocam, yıllar önce yazdığınız bir yazıda altin 900$ ve uzerinde (sizin icin) pahalı sayılır demistiniz. Siz aynı goruste misiniz bilemiyorum ama ben sizin o gunku dusuncenizin hala daha gecerli oldugu dusuncesindeyim.
      (Not: para basilabilir ama altın basılamaz diye eleştiri getirenlere; yazımı okudukları ve yorumları icin tesekkür ediyor, devir sanal devri diye yanıtlıyor, bitcoin gibi sanal ve bagımsız paraları işaret ediyorum-en iyisi birlesmis milletler sanal parası)

      Sil
    3. Mahfi hocanin sayfasini yeni buldum.bud ilk yorumum altinin degerini olcmek cok zordurzordur.en basit yontemi usa in 800milyar dolar oln para arzinin 4 trilyon dolara cikmasi ve daha sonra 3.2 trilyon dolra dusurmesiyle 4 kat artan para arzi altin fiyatlarinin 250 dolar dip seviyesinden 4 kat artmasina sebeb olmalidir.bugun icin 1000 dolarin alti yalandir.bitcoin gibi sacm saan seylere bulasma sagligin bozulur.altin ve gumus gelecekte tum siyasi otorite ve merkez bankarinin guven kybi olusmasi nedeniyle ucusa gececektir. Genel olrak hicbir kurumun verisi dogru degildir artik.hepsi batiktir.altin gumus gibiii fiziki mallarin arsa tarla veya daire fiyatlari taleple degil kagit paralarin deger kaybindan dolayi buyuk artislar gosterecektir.artik universite okumanin hic bir anlami kalmadi ilerde konusulmayacak bile.bugun okuyanlara aciyorum bos yere okuyorlar.tanidiginiz varsa soyeyin ufaktan bir hammadde veya toprak ticaretine baslasinlar.

      Sil
    4. Kapitalist sistem devletleri borçlar yoluyla köşeye sıkıştırmış durumda, fakat diğer taraftan sistemin değer ölçüm birimi olan para devletlerin kontrolünde. Bu durumdan çıkış nasıl olacak? Kamil Bey'in fikri yollardan biri olabilir bence de.

      Sil
    5. Kamil Bey;
      Hocamızın altın, gümüş, bakır madenleri arasındaki fiyat oranlarının Hititler döneminden bu yana nasıl değiştiğini anlattığı bir yazısı var; okumanızı tavsiye ederim. O oranlara bakarsanız altının geleceği yeri aşağı yukarı tahmin edebilirsiniz. Altın şimdilerde bir çamaşır makinesinden, buzdolabından, televizyondan, arabadan daha değerli değil.

      Asıl ihtiyacından fazla daire alanların elinde patlayacak o daireler. Oturulmak için yapılmış bir daire ama oturanı yok! Kullanım değeri olmayan şeyin değişim değeri olabilir mi?

      Altın ziynet eşyası yapmaya yarar ve ziynet eşyası takma ihtiyacın yoksa -ki ufkunuz genişse dünyada yapacak bir sürü şey bulursunuz- sizin için kullanım değeri yoktur. O yüzden gelişmiş dünyada altına rağbet yokken Hindistan'da hala daha var.

      Üniversite okumak yetmez. Master ve hatta doktora yapmak lazım. Çünkü; bilgi sayesinde insanların kullanmak isteyeceği şeyler üretebilirsiniz.Gerçek zenginlik budur.

      Değerli bir hocamın anlattığı bir hikaye ile bitiriyorum sözümü:
      Temel eşeğini 100 liraya satmış. Sabah 200 liraya geri almış. Ertesi gün 400 liraya satmış, Sonraki gün 800 liraya geri almış. Derken bir gün eşek ölmüş.Temel çok üzülmüş: Yazık oldu hayvana, hem alışveriş yapıyorduk hem de kar ediyorduk demiş.

      Sil
    6. Bence herkesin doktora yapması, doktora yapılarak yapılabilecek şeyleri bollaştıracağı için anlamsız hale getirecektir. Geçmişte lale soğanı balonu nasıl oluştuysa, bugün birçok alanda aynı balon hayatın bir parçası. Bugün cep telefonu magic!, magic! yaklaşımıyla kapitalist sistemdeki bölüşümde avantajlı olanların elindeki fazla birikimleri çekmek için yeterli iken yarın anlamsız olabilir.
      Kapitalist sistem insanların çok büyük kısmına temel ihtiyaçları bile karşılayacak kaynak bölüşümü sağlamaz iken, kaynakları küçük azınlıkların eline topluyor. Geniş kesimlerin temel ihtiyaçlarını bile karşılamada yetersiz olan sistemin değişime uğraması kaçınılmaz, nereye evirileceğini önceden görüp doğru pozisyon alanlar kazanacak.
      1990 larda cep telefonuyla tanışan dünya, bunları insanoğlu 'nun hizmetine sunanları ödüllendirdi fakat 10 yıl içinde bilgisayarı cep telefonu içine koymayı düşünüp ona göre pozisyon alanlar onların yerine geçti, diğerleri ise yok oldu sayılır.
      Geleceğin dünyasında kazanım, adaletsiz gelir dağılımı ortamında, avantajlı kesime yönelik mal ve hizmet üreterek bu gelirlere ortak olmak yoluyla mı olmaya devam edecek, yoksa daha çok doğal kaynaklara sahip olmak yönüne kayan bir dünyada mı olacak, doğru analiz yapmak lazım.
      Her iki durumda da öncü olanlar riski alacak, başaranlar ödülünü alacak.
      İnsanoğlu tekerleği bulduğundan beri güçlü devletler kurup diğerlerini soyuyor, öldürüyor. Kim bilir belki bulacağı başka bir tekerlekle de insan olmanın değerini, onurunu, paylaşımı, hoşgörüyü öğrenir.

      Sil
  3. Mahfi bey, arkadas tavsiyesi üzerine sayfanizi, yazilarinizi ve her yoruma vermis oldugunuz cevaplari büyük bir hayranlikla okuyab takipcilierinizdem biri olarak size bu güzel anlasilir anlatimlariniz icin tesekkür ederim.

    Siyasal baski süreci TCMB varsayalim faizi 50 baz puan düsürdügünde son bulurmu. Hedeflenen faiz orani siyasi acidan hangi veriler olur ve bunun nedeni nedir? Faiz düsdükce tasarruf düser, harcamalar artar enflasyonu tetiklee, yabanci yatirimcilar cikmazmi? Kaldiki TLnin deger kaybi ithal eden yurtici sirketlerimiz icin büyük sıkıntı değilmidir. saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Benim görebildiğim kadarıyla bu baskı hep sürecek. Çünkü bu olay tümüyle bir oy toplama meselesine dönmüş görünüyor.
      Dediklerinizin hepsi doğrudur ve bilimsel çerçeveye uygundur. Ama mesele başka. İşin içinde bilimden başka şeyler var.

      Sil
  4. Hocam oncelikle tesekkurler bu guzel yorumlariniz icin benim anlamakta gucluk cektigim nokta su cari acigimiz belirgin sekilde duserken butce aciginin GSMH orani Malik seviyelerdeyken yani Kami borc stogunu arttiracak kadar butce acigimiz varken dolarin yukari yonu neden bu kadar hizli ve kolay olmaktadir. Tamam bu yil odenecek yabanci para cinsinden borc geri odememiz Kamu ve Ozel sektor olarak oldukca fazla ama sadece bu mu? Ve siyasilerin agzindan cikanlar bu kadar fazla mi etkili? Farkinda degiller mi dolarin maliyet kalemi oldugundan ve vatandasin cebini réel olarak erittiginden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bu yıl çevirmemiz gereken dış borç + cari açık miktarı kabaca 200 milyar dolar. Bu miktar bizim gibi bir ekonomi için az değil (GSYH'mızın dörtte biri.) Ayrıca bu yıl hem Avrupa hem de Japonya'nın sıkıntıda olması nedeniyle küresel likidite de bol değil. Ve Fed'in faiz artırımı endişesiyle fazla dolaşmayı da sevmiyor. Bu durumda bizim bu paraları bulmamız için sakin ve sessiz, sorun çıkarmadan gitmemiz lazım. Ama öyle olmuyor.
      Sanırım siyasetçilerin bir bölümü ülke ekonomisini olduğundan çok daha güçlü görüp sağa sola kafa tutuyorlar. Ötekiler de onlara gerçeği anlatamıyor. Benim anladığım bu.
      Benzer bir durumu 1993 sonu ile 1994 İlkbaharında yaşamıştık.

      Sil
  5. Petroldeki düşüşe karşı yüksek vergi yükü nedeniyle içeride enerji maliyetlerinin düşmesini sınırlıyor. İç talep daralma noktasına giderken ihracatı zorlayacak olan Euro/dolar paritesi ve enerjideki yüksek vergiler dışarıda bazı pazarları rakiplerimize kaptırma riskini doğuruyor.
    TCMB gıdadaki enflasyon beklentisini manşetin 4 puan üzerinde tutuyor. 20003-2004 den 2013 arası FAO gıda indeksi 100 den 182 çıkarken, Abdurrahman Bey'in yazında gördüğüm kadarıyla tarım ürünleri manşetin 11 yılda yüzde 138 a karşı 127 artışla 11 puan altında kalarak enflasyonu düşürmüş görünüyor. FAO endeksindeki %82 artışı kabaca TL olarak hesaplarsak (182*2450/1400)-100 sonuçta yüzde 212 gibi bir artış olması beklenirdi. Peki ne oldu da bu rakam 127 de kaldı. Bu konuda temelde iki ana fikrim var.
    ilki destekleme ve diğer faktörler sebebiyle bazı alanlarda gelişim/değişim yaşanıyor.Diğeri ise, yıllarca süren düşük kura rağmen dışarıdan getirilen kaçak veya gümrük vergisiz tarım ürünleri sebebiyle çiftçi üretmekten kaçar duruma kadar geldi.
    Şimdi bu sürecin de sonuna gelindi, dolayısıyla gıda tarafında dünyada olduğu gibi bizde de manşetin üzerinde gıda enflasyonu ile karşı karşıya olabiliriz.
    Bence rekabet gücümüz ve gıda üretimi konusunda daha dikkatli olmalıyız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "2003-2004 den 2014 arası FAO gıda endeksi 100 den 182 ye çıkarken" olacaktı düzeltiyorum.

      Sil
    2. Mahfi Hocam,
      Bu FAO endeksinin TL ye çevriminde hata var mı, dünyadaki gıdadaki fiyat artışı ile bizdeki TL bazındaki artış arasında yaklaşık 80 puan fark var mı?
      Teşekkür ediyorum.

      Sil
  6. Hocam merak ettigim bir husus var

    1)Ulkelerin borclanmada faiz oranlarinin dusmesi nedir?
    2)Iyi midir ne gibi bir etkisi olur o ulke icin?
    3)O ulke icin bu durumun ic piyasaya reel ekonomiye etkisi nedir issizligi dusurur buyumeyi artiirir mi?
    4)Ayni durumun ulkenin butcesine etkisi ne olur ?
    -----Bir de ulkelerin 5 yillik tahvillerinin eksi faize dusmesi nedir? Bunun o ulke icin avantaji ve/ ve ya dezavantaji var midir. Bu durum o ulke icin neye dalalettir.

    Bu konularda barbarim bilgim yok. biraz ayrintili aciklarsaniz sevinirim. Bu bahsi gecen kosullar ; o ulkenin issizligine butcesine reel ekonomisine ve buyume oranina nasil etki ettigi uzerinden giderseniz daha iyi olur en azindan daha iyi kavrarim.

    Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Talep yok. Kimse ne kredi almak ne de borç vermek istiyor.
      (2) İyi gibi görünse de durgunluk işareti olduğu için aslında çok kötüdür.
      (3) Tam tersine işsizliği artırıyor, büyümeyi düşürüyor. Çünkü insanlar para harcamıyor. Para harcanmazsa tarassufun da bir anlamı kalmaz. Çünkü o tasarrufu kullanarak yatırım yapılsa bile üretilen malı alan yok.
      (4) Bütçe açısından yararlı olabilir.

      Sil
    2. Mahfi Hocam,
      Sistemin, herkesin tüketip kaynaklarının tamamını tepedeki %1'e toplamaya çalıştığı ortada ve işin güzeli batıdaki geniş kesimler bunun bilincine varmışken. Tüketmek konusundaki direnç, sisteme pasif direniş anlamına gelmez mi?

      Sil
    3. Evet ama ben tüketicilerin böyle bir direnci bilinçli olarak yaptığını sanmıyorum.

      Sil
  7. Çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler. Son 40 günü tersine çevirmek belki mümkün...
    Ama Türkiye'nin son bir kaç yıldır içinde bulunduğu ORTA GELİR AÇMAZINdan çıkabilmesi için yüksek teknoloji ürünü üretmesi şart.
    Yerli bir otomobil üretiminin ülke GSYH'sına yaptığı katkı % 4-7 arasında değişen bir orandır. Yani yerli bir otomobil havaalanı gibi para basar. Ancak ilk yatırım maliyeti 200 milyon dolar olan bu sanayiye bütçesi yetecek bir babayiğit aramak nafile. Bu işe Sanayi Bakanlığı öncülük ederek devlet eliyle ilk marka yaratılmalıdır. Bugün Renault Fransa devletine aittir. Volkswagen'i Hitler kurmuştur... Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak teknoloji ve bilim gibi konulardan bihaber olan Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığına bu konuda sunum yaptığımda bana otomotiv sektöründeki kar marjının %1 olduğunu söylediler! OSD vermiş bu bilgiyi. Onlar da inanmışlar. Maalesef ülkenin sanayisini teslim ettiğimiz memurlar otomobil kar marjını veya bir otomobil fabrikasının kurulum maliyetini bile bilmiyorlar ki bu rakamlara internette biraz dolaşan sade bir vatandaş bile uaşabilir.
    Sonuç olarak bu kafayla gidersek Türkiye ithalata bağımlılığından ASLA kurtulamaz ve orta gelir tuzağından ASLA çıkamaz. (orta gelirde konumumuzu korumak başarı olur...)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn. Korur,

      Türk telekom,Tüpraş,Petkim,Petrol Ofisi,Türkiye Şeker Fabrikaları,Sümerbank,Etibank vs. Türk Milleti'nin Cumhuriyet döneminde kurulmuş olan sahibi olduğu dev kuruluşlar özelleştirme adı altında el değiştirdiler.Ve hep alan firmaların bu dev kuruluşları 3-5 yılllık hadi 10-15 yıllık (mümkün değil ya) elde edecekleri karlarıyla almış olduklarıydı.otomobil fabrikası/ları da aynı şekilde peşkeş çekilircesine birilerine hibe edilmez mi sizce aynı daha önceki örneklerdekiler gibi?O nedenle öncelikle sistemin düzgün işler hale getirilmesi yani erkler ayrılığının eksiksiz çalışması çalıştırılması gerekiyor,yoksa tüm kurumlar birilerine hediye edilir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

      Sil
    2. Sn.Eğilmez ellerinize fikirlerinize sağlık.

      Sil
    3. Bioteknolji, medikal teknoloji, nanoteknoloji, yazilim, gibi yuksek katma deger yaratan sektorlerden pazar durumu, hammadde durumu, yetismis isgucu durumu vs kriterlere bakilarak ulkemizde gelismesi en mumkun olanin secilerek devlet destegi verilmesi cok mantikli olur ama Gunumuzde otomobilin "yuksek teknoloji urunu" oldugunu dusunmuyorum. Belki 50yil once uygundu ama bugun bu maceraya yatirilacak para baska sektorlerde daha verimli degerlendirilebilir. (20 tır mermer blokunun fiyati bir tomografi cihazı ediyor)

      Sil
    4. Merhaba Sayın Adsız.
      Öncelikle şunu belirteyim ben özelleştirmeden yanayım. Çünkü devletin, zorunlu haller dışında mal ve hizmet üretimine girmemesi, politika üretmekle yetinmesi gerektiği kanısındayım. Buna karşılık özel kesimin yeterli ilgiyi göstermediği, gelişmeye muhtaç sektörlerde devletin bizzat KİT’ler kurarak üretime girmesinin bir sosyal görev olarak yerine getirilmesi gerektiği kanısındayım.Devlet önce otomobil fabrikasını kurup üretime ve para basmaya başlasın. Daha sonra özelleştirsin. Kendi bileceği iş. Ancak devletler genelde para bastığı için otomobil fabrikalarını ellerinde tutarlar. Ama şu bir gerçek ki kamu şirketlerinin verimliliğini garanti etmek zor. Bakınız Yunanistan. (özelleştirme hakkındaki fikirlerimi açıklarken bazı cümlelerinizi aynen aldım kusura bakmayın Mahfi Bey çünkü bundan daha güzel tarif edemezdim)
      Sonuç olarak yüksek teknoloji üretiminde devletin öncülük yapması ve üretimi başlatması şart. Aksi takdirde yüksek teknolojiyi rüyamızda görmeye devam ederiz. Biz yerimizde sayarken ve diğer ülkeler gelişirken de daha arka sıralara düşmemiz gayet normal bir sonuç olur.

      Sil
    5. Ebru hanımın yazdıklarıyla aynı düşüncedeyim. Buradaki kritik nokta bu özelleştirmelerden gelecek gelirlerin bir daha bütçe açıklarına yol açmayacak şekilde kullanılabilmesidir. Çünkü aynı sorunları bir daha yaşarsak artık özelleştirecek mal da kalmamış olur.

      Sil
  8. Hocam duzeltiyorum butce acigi Makul seviyelerdeyken ve kamu borc stogunu arttiracak acik yokken ve cari acik duserken dolara bu kadar baski neden

    YanıtlaSil
  9. Hocam , Rusya ya ihracatımız nekadar? İthalatımız ne kadar ? Nasıl etkilendiler ?Avrupa ya kıyasla çok mu önemsiz ihracatımız ?

    Türkiye Rusya nın bu durumunda en çok turizmde mi gelir kaybına uğradı?

    Avrupanın deflasyanda olması ihracatımızı hangi yönde etkiler ? Ya da bu parasal genişleme Euro bölgesinde ki ihracatı ve borsayı olumlu etkiler mi?

    Emeğinize sağlık.

    Teşekkkür ederim bu güzel yazılarınız için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrıca petrol fiyatlarının 70-80 dolara gelmesi rusya'yı krizden çıkarır mı ?

      Sil
    2. Rusya'dan ithalatımız kabaca 25 milyar dolar, ithalatımız ise 6 milyar dolar. Petrol fiyatlarının düşüşü doğal gazı da etkileyecek. Ama henüz bir anlaşma yapıldığına ilişkin bir açıklama yok. Dolayısıyla ithalatımızda bir düşme olup olmadığı henüz belli değil. Buna karşılık ihracatımız bu tür vazgeçilemez mallardan oluşmadığı için düşüş bekleniyor.
      Turizmde beklenen kayıp 4 milyon Rus turist sayısının yarıya kadar düşebileceği yönünde. Bu durumda kabaca 1,5 milyar dolar dolayında bir turizm geliri kaybı ortaya çıkabilir.
      Avrupa deflasyonda kaldığı sürece ithalatında azalma yaşayacak. Bu da bizim gibi ihracatının yüzde 45 - 50'sini Avrupaya yapan bir ekonomiyi olumsuz etkileyecek doğal olarak. Parasal genişleme Avrupanın toparlanmasına neden olursa (ki beklenen o) bu dönemde olmasa bile bir sonraki dönemde (sonbahardan itibaren) bize olumlu yansıyabilir.)
      Teşekkürler

      Sil
  10. Ampül - Görge Faizi ve Sepet Kurun gösterildigi tabloda ilginc bir detay dikkatimi cekti. Yesil ve Mavi cizgiler yan cevrilmis bir Ampülü andiriyor... ;-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yakinda tepetakla olmus ampulu andirmaya baslayacaklar bu gidisle.

      Sil
  11. BU KADAR CİDDİ KONU ARASINDA BENDEN DE BİR FIKRA:

    Cehenneme yeni bir zebani işe başlamış. İşinin ilk günü olduğundan her şeyi soruyormuş.
    Bakmış bir derin çukur başında da 5 zebani bekliyor.
    Bu ne demiş ?
    Diğer zebani cevap vermiş;
    Burada hep Almanlar var. Yukarıya tırmanıyorlar, oradaki zebanilerde tırmananı tekrar aşağı atıyor...
    Biraz daha ilerlemişler bir çukur daha.
    Başında 3 zebani bekliyormuş.
    Diğer zebani :
    Sormadan söyleyeyim burada da Fransızlar var .
    Oradaki 3 zebanide çıkanı aşağıya atıyorlar.
    Az daha ilerlermişler
    Bir çukur daha var. Diğerleri kadar derinde değil. Başında da kimse yok !
    İşe yeni başlayan zebani sormuş :
    Yahu bu çukurun başında niye kimse beklemiyor ?
    Öteki zebani cevap vermiş :
    Burası TÜRKLER 'in çukuru biri tırmanmaya çalışınca diğerleri aşağıdan çekerler zaten :))))

    Hocam ne dersiniz ? Böyle mi olacak acaba ??

    YanıtlaSil
  12. Hocam Keynes,Smith gibi iktisatcilarin kitabini yakalim denilen zamanda ve faiz enflasyon dogurur iddiasinin dolastigi donemde biz kpss ye calisan arkadaslar olarak sinavda boyle bir soru ciksa neye gore cevap verecegiz?Keynes'e Smith'e gore mi yoksa Cumhurbaskanina gore mi?Saygilar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gecer not istiyorsan Cumhurbaskanina gore. Dogru cevap vereyim de eger kabul etmezlerse Danistay'a gitmeyi goze alirim dersen Keynes'e gore.

      Sil
  13. Hocam , Merkez bankasına yapılan siyasi baskının altında yatan ekonomik amaç nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amacın ekonomik olduğunu sanmıyorum. Amaç, faize karşı olduğu siyasi mesajını vermek diye düşünüyorum.

      Sil
  14. Hocam konut piyasası ile ilgili bir yazı yazabilir misiniz. sizce konut piyasasında bir balon varmı? Ahmet Davutoğlu ilk evini alana devlet yardımı ile ilgili açıklama yaparken konut arzı konut talebinden fazla demişti. konut arzı konut talebinden fazla ise konut fiyatlarının düşmesi gerekmez mi? ayrıca hükümet faiz indirimini konut piyasasını canlandırabilmek mi için mi istiyor sizce. saygılar.

    YanıtlaSil
  15. "AR-GE",

    "YÜKSEK İNOVASYON",

    "NE ZAMAN ÇİN'DE ÜRETİLMEMİŞ; KENDİMİZE AİT BİR AKILLI TELEFON, TABLET BİLGİSAYAR MARKAMIZ OLACAK?"

    "EKONOMİMİZ YETER Kİ BÜYÜSÜN; İNŞAATLA BÜYÜMEYE DE RAZIYIZ!"

    "FAİZ Mİ ENFLASYONDAN, ENFLASYON MU FAİZDEN..."

    GÜNDEMİ İÇİNDE BOĞULURKEN;

    İ.İ.B.F. MEZUNLARININ PROBLEMLERİ ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR!

    HAKLARINI ARAMAK İÇİN HER YOLU DENİYORLAR; AMA SESLERİNİ DUYAN YOK!

    BİR DE BU GENÇ ARKADAŞLARIMIZA TONLARCA;

    "İŞ PİYASASI TAVSİYESİ"NDE BULUNUP,

    "DAHA ÜNİVERSİTEDE ÖĞRENCİ OLDUĞUNUZ YILLARDA KENDİNİZİ GELİŞTİRSEYDİNİZ ŞİMDİ AĞLAK AĞLAK İŞ ARAMAZDINIZ; EYYY...RAHATINA DÜŞKÜN GENÇLİK!" SÖZÜ İLE,

    "NİÇİN ZAMANINIZ VARKEN İNGİLİZCE'Yİ VE HATTA ÇİNCE'Yİ SULAR SELLER GİBİ ÖĞRENMEDİNİZ!
    ÖĞRENMEDİĞİNİZ İÇİN İŞ MÜLAKATLARINDAN TOKAT YEMİŞ GİBİ AYRILIRSINIZ İŞTE BÖYLE!
    SİZİN GİBİLERE MÜSTAHAK; UYUŞUK NESİLLER!" KÜKREMESİ İLE,

    "HEPİNİZ ALIŞMIŞSINIZ; ARMUT PİŞ AĞZIMA DÜŞ!
    BİZ SİZİN YAŞINIZDAYKEN BOYNUMUZU BÜKÜP ASGARİ ÜCRETE TAMAH VE AZİM ETTİK!
    YÜKSELE YÜKSELE YILLAR SONRA FABRİKA MÜDÜRÜ OLDUK!
    SABRETMEYİ BİLMİYOR Kİ YENİ NESİLLER!
    İŞ VAR AMA İŞ BEĞENDİREMİYORUZ HANIM EFENDİ VE BEY EFENDİLERE!" HAVA ATMALARI İLE,

    VE;

    "SİZ DE HERKES GİBİ GİRİŞİMCİ OLMAK KERVANINA KATILIN!
    İNSAN KAYNAKLARI & H.R. RECRUITMENT UZMANI OLMAK İÇİN 200 TL,
    İÇ TETKİKÇİLİĞİ HATİM ETMEK İÇİN 300 TL,
    N.L.P. SERTİFİKASI ALMAK İÇİN 400 TL,
    YALIN ÜRETİMİ ÇOK İYİ ÖĞRENMEK İÇİN 750 TL,
    VE SIX SIGMA KARA KUŞAK SAHİBİ OLMAK İÇİN 1000 TL İLE,
    İSTANBUL/MASLAK,
    BURSA/ÇEKİRGE,
    İZMİR/BORNOVA,
    VE ANKARA/ÇANKAYA'DAKİ
    DANIŞMANLIK MERKEZLERİMİZİN KURSLARINA KATILARAK;
    İLERİDE İŞ BULURSANIZ ÇOK KISA ZAMANDA YÜKSELEBİLİRSİNİZ!
    VE HATTA;
    İLK ÖNCE FLAMENKO DANSI ÖĞRENEREK BİR HOBİ EDİNMEYE;
    AYRICA:
    ÖZELLİKLE 'ECKHART TOLLE' VE 'TONY ROBBINS'İN YAZDIĞI KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARINI,
    AYN RAND'IN YAZDIĞI 'ATLAS VAZGEÇTİ' KİTAP SERİSİNİ,
    VE STEVE JOBS İLE İLGİLİ KİTAPLARI OKUMAYA ŞİMDİDEN BAŞLAYIN; KENDİNİZİ ANCA KURTARIRSINIZ!
    NE DE OLSA;
    'METROPOLIS (1927)',
    'THE NETWORK (1976)',
    'GATTACA (1997)',
    'THE TRUMAN SHOW (1998)',
    'IN TIME (2011)',
    'BRANDED (2012)',
    'COSMOPOLIS (2012)',
    'THE HUNGER GAMES (2012)',
    'THE WOLF OF WALL STREET (2013)',
    VEYA 'ELYSIUM (2013)' DÜNYASINDA YAŞIYORUZ!"

    KLİŞESİ İLE CAKA SATIP;

    HEMEN ARDINDAN POPOSU İLE KAHKAHA ATANLAR ÇOK!

    (Sefer Levent, 11 Şubat 2015)

    Her gün bıkmadan onlarca mesaj gönderip seslerini duyurmamı istediler! Sabırla ve ısrarla...

    Kim mi onlar? İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İ.İ.B.F.) mezunu yüzbinlerce genç!

    Bakmayın bir taraftan faiz, diğer taraftan doların gündemin baş köşesini işgal ettiğine. Aslında Türkiye'nin çığ gibi büyüyen işsizlik sorunu var!

    Ekonomi servisinden Şebnem Turhan'ın bugünkü haberi iş arayanların %53'ünün bir yıldan fazla süredir beklediğini ortaya koyuyor!
    Yani üniversiteden mezun olmak, iş aramak, beklemek... Hiç biri yetmiyor!
    İş olmadığı sürece, hiçbiri iş arayanın derdine derman olmuyor!

    (+++)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz daha çok bekleyin, ilk önce sistemi anlamak lazım. Kaynaklar yukarıya hızla taşınırken bu taşıma kanalları üzerine oturamayanlar suçlu, çünkü onlar yetersiz. Oraya seçilenler ise ülke kaynaklarını 1 liralık maliyetle üretim/hizmet yapıp 4 liraya satarak çok büyük adam olduklarını kendileri ispatlıyorlar.
      Böyle mi zannediliyor. Her şeyden önce ülke kaynaklarını ürettikleri üç kuruşluk mallarla (en az 100 yıllık teknolojilerle) ele geçiren çoğunlukla kartelleşmiş bu yapılar varken, diğerlerine hiçbir zaman kaynak kalmayacak. Bu yapılar kendilerini beslemiyor ise yenilere izin vermeyecek. Tepeye seçilenler ise bu kaynak transferini en sorunsuz halledebileceğine inanılanlar. Ne yaptıkları değil, hangi fonksiyonu gerçekleştirdikleri önemli. Bu ülkede herkes süperman olsa bile yeni şeyler ortaya çıkamaz. Sadece işçilik maliyetlerini düşürüp, birilerinin ekmeğine yağ sürerler.
      Üstelik biz yalnız değiliz, dünyaya bakın. Tüketecek, borçlanacak kaynaklarınızı yukarıdakilere (yukarıdakilerin hangi yöntem ve yollarla orada oldukları da ayrı bir konu) teslim edeceksiniz. İlk önce kendiniz, daha sonrada çocuklarınız karnınızı doyurmak için gönüllü köleliği kabul edeceksiniz. çünkü suçlusunuz, bu sistemde yukarıda veya taşıma kanalları üzerinde değilsiniz.
      Türkiye'nin her yerine ekonomi canlansın diye üniversite açıp aradan Türkiye işçilik pazarını bütün dünyaya açmanın anlamını ve amacını görmek lazım.

      ALIN, SATIN, EKONOMİYE(!) CAN KATIN!!!!!

      Sil
  16. (+++)

    Bu durumda da özel sektör dışında, devletin kamu kurumlarına yaptığı atamalar ayrı bir önem taşıyor.
    İşte tam da bu noktada İ.İ.B.F. mezunları kendilerine büyük haksızlık yapıldığını öne sürüyor!

    Bakın ne diyorlar:

    "İ.İ.B. Fakülteleri; kamunun memur ihtiyacını karşılamak ve devlet-vatandaş ilişkisini en iyi şekilde yürütecek kişileri yetiştirmek için kurulmuştur.
    İ.İ.B.F. günümüzde; 1 milyon 494 bin 441 öğrencisi bulunan, yılda 107 bin 573 kişinin kayıt yaptırdığı bir fakülte hâline gelmiştir.
    Yarım milyona yakın mezunuyla mağduriyet giderek büyümektedir!
    Örneğin;
    2012 KPPS'ye giren 931 bin 307 adayın yaklaşık 350 bini İ.İ.B.F.'lidir.
    2012-2014 ÖSYM merkezi 1. atama döneminde İ.İ.B.F.'lilere 722,
    2. atama döneminde 1781,
    3. atama döneminde 420,
    4. atama döneminde 393;
    Ve toplamda 3316 kadro verilmiştir!
    Bu sayılar salt İ.İ.B.F. bölümlerine ait değildir;
    Matematik,
    Endüstri Mühendisliği,
    İstatistik,
    Hukuk gibi bölümler de tercih yapabilmektedir!
    Yani salt İ.İ.B.F. kadrosu daha azdır!"

    ATAMA SAYISI SIKINTISI

    "Devlet Personel Başkanlığı"nın 2013 açıklamasına göre:
    Hizmet sınıflarının doluluk oranları;
    Eğitim-öğretim hizmetleri için %94.15,
    Sağlık hizmetleri için %70.54,
    Genel idare hizmetleri için ise %58.67'dir.
    Ve boş olan %41.33'lük kısım yaklaşık 277.000 kadroya tekabül etmektedir!

    Ancak öğretmenlere bir seferde verilen 40.000 kadroyu;
    İ.İ.B.F.'liler merkezi atamada, 16 atama döneminde dahi alamamaktadır!

    Maliye dersi almamış biri "Maliye Bakanlığı"na başvurabiliyor!

    İş hukuku, sosyal politikalar vb. dersi almayanlar "SGK"ya başvurabiliyor!

    Ya da hiç vergi hukuku, maliye, devlet bütçesi gibi dersleri almayan kişiler "vergi müfettişliği"ne başvurabiliyor!

    Fakat İ.İ.B.F. mezunu yüzbinlerce genç arkadaşımız;
    Mühendislik, öğretmenlik kadrolarına başvuramamaktadır!

    İ.İ.B.F. mezunlarının derdi özetle böyle.

    Fakülte ve öğrenci sayısıyla devletin ihtiyacına rağmen kendilerine yeteri kadar kadro vermemesinden yakınıyorlar!

    Peki ama devletin de gücü ortada!

    İ.İ.B.F.'lilerin tam olarak talepleri ne? İşte o talepler:

    Genel idare hizmetler sınıfı kadrolarının İ.İ.B.F., İktisat Fakültesi, İşletme Fakültesi'ne verilmesi,

    İ.İ.B.F., İktisat Fakültesi ve İşletme Fakültesi sayısının ve fakültelerin kontenjanların indirilmesi,

    Kadro sayılarının en azından her merkezi atama dönemi için 10.000 kadronun,
    Ve 4 atama dönemi toplamında ise 40.000 kadronun altına düşmemesi,

    Merkezi alımlardan çıkan PTT, belediye ve gümrük memurluklarının merkezi alıma dönmesi,

    DHMİ, SGK, YURTKUR, Tapu Kadastro, Maliye Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı kadrolarının tekrar İ.İ.B.F.'ye verilmesi,

    Bankalara;
    İ.İ.B.F., İşletme Fakültesi, İktisat Fakültesi ve bankacılık eğitimi almış kişiler dışında personel alınmaması,

    Eğitimini aldığımız derslerle uyuşan iş ve meslek danışmanlığının bizlere ayrılması,

    Vergi müfettiş yardımcılığı gibi uzmanlık gerektiren kadroların eğitimini almış kişilere verilmesi, herkese açılmaması.

    Adres:
    http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Sefer-Levent_460/iiBF-mezunlarina-haksizlik-mi-var_28169608

    YanıtlaSil
  17. Hocam ülkemizin en önemli sorunu cari açık. Bugün açıklanan verilere göre 2014'te cari açık azalmış ama yine de çok yüksek seviyelerde. Yükselen döviz kuru da bu açığın azalmasında faktör ama bu sefer de dış borç yükü artmakta. Bunu azaltmak için öncelikle dışarıya olan bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor. Bunun da şu şartlarda zor olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan ülkemizde iç tasarruflar da düşük seviyelerde. Bu açığı azaltmak için ya enerjimizi kendimiz üreteceğiz ya da küresel bir marka yaratmamız lazım diye düşünüyorum. Küresel marka olmak da kısa sürede olacak iş değil. Enerjiyi üretme çalışmaları var bu da kısa sürede sonuç vermez. Yani diyeceğim bu şartlar altında Türkiye bu açığın finansmanında doğru şeyler yapıyor mu ve sizce hangi durumda ütopik de olsa cari fazla vermeye başlarız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari açığı kapatmak için ithal edilen hammadde ve aramalını yerli üretmek gerekir ama bu konuda ülkede herhangi bir ilerleme olmadı. Otomobil cep telefonu ve bilgisayar gibi yükte hafif ama pahada ağır YÜKSEK TEKNOLOJİ ürünü üretip en azından iç talebi bunlarla karşılamak hedeflenmeli. Son olarak enerjide dışa bağımlılığı azaltmak şart: doğal kaynaklarımız olmadığı için nkleer santral yapmamız şarttı ve bu konuda geç te olsa doğru adımlar atıldı.

      Sil
    2. Eğer ülkemizin en önemli sorunu cari açık olsaydı sizi temin ederim sorunlarımız bu kadar büyük olmazdı. Ülkemizin en büyük sorunu eğitim. Gerçek anlamda eğitim verebilmek öylesine zor ki. Eğer bunu yapabilsek bugün çeşitli buluşlar yapan, teknoloji geliştiriebilen bir ülke olurduk ve Kore gibi cari fazla verirdik.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. O kadar doğru bir saptama ki ekleyecek hiç bir şey bulamıyorum.

      Sil
    5. Ne zaman ki Diyanet'in butcesi Milli egitim bakanliginin butcesinin ciddi derecede altina duser (%5 gibi), ne zaman ki okul sayisi cami sayisinin kat be kat ustune cikar ve ne zaman ki imam hatip liseleri fen lisesine donusturulur, iste bunden belki bir 10 sene sonra analitik egitim den bahsedebiliriz. Ben bu yorumu Ingiltere den yaziyorum. Eskiden lise seviyesindeki okullarda Ingiltere de zorunlu ICT derslerinde Windows ve Excel kullanma, web programlama vs. ogretirlerdi. Simdi bunu herkesin zaten bilmesi gerektigini dusunup, android ve iphone uzerinde SDK (software development kit) ile app gelistirmeyi ogretiyorlar. Kizim daha 14 yasinda ve android uzerinde kendi basina bir app gelistirdi. Ticari degeri yok ve basit bir app tamam ama bunu Turkiye de kac kisi becerebilir hatta aklindan gecirebilir soylermisiniz?

      Sil
    6. Önemli bir bilgi paylaşımı, teşekkürler.

      Sil
    7. Egitim ve teknolojik gelisme yeterli olmaz. Sevyetlerin yikilmasi bize bunu ogretti. Hem askeri teknolojide hem de butun bilimlerde cok ileriydiler. Bugun bile Google'dan Whatsapp'e pekcok teknoloji Sovyetlerin egittigi insanlar veya onlarin cocuklari tarafindan yaratildi. Ama yikildilar cunku bence insana hic deger vermediler. Birey haklarini on plana cikarmadilar. Benim dusuncem gelisme icin bireyin butun haklari kanun onunde gercek anlamda korunmali.

      Sil
    8. Word bir yazi programi fakat excel bilimin baslangici ve excel de ogrenmenin yapilabilecek seylerin siniri yoktur.
      Fakat felsefe yoluyla yeni fikirler gelistirmeyince hatta zemin olarak kullanmadikca hicbir anlami bulunmuyor.
      Excel konusu gercekten cok onemli...

      Sil
  18. Hocam, Merkez Bankasinin uzerindeki siyasi baskiyi biraz acar misiniz? Faiz konusunda yapilan soylemler nicin bir baski olusturuyor MB uzerinde? Bagimsiz bir kurum olmasindan dolayi aldigi kararlarin siyasi bir yaptirimi yok ve dolayisiyla ekonomik anlamda kendi ongoru ve beklentileri yonunde hareket etmesi serbest. Profesyonel ve bagimsiz bir kurum olarak elestirilere aldirmadan global konjonkturun gerektirdigi adimlari istedigi gibi atmasi gerekmez mi? Bir diger deyisle, siyasiler her ne kadar baski kurmakta hatali olsalar bile, MB'nin de bu baskidan etkileniyor olmasi yanlis degil midir?

    YanıtlaSil
  19. Hocam aklıma takılan bir konu var. Merkez Bankasından düşürmesi istenen politika faizi makro ekonomideki keynesyen okula göre para arzı-para talebi grafiğinde oluşan faiz mi? eğer öyleyse merkez bankasının bu faizi direkt nasıl artırıp yükseltebiliyor? piyasada oluşan faizin üzerinde veya altında merkez bankasınca belirlenen faiz mikro iktisattaki tavan fiyat taban fiyat örneklerindeki gibi arz fazlası talep fazlasına sebebiyet vermek suretiyle dengesizliğe yol açmaz mı? makro kitaplarında mb nin para arzını artırıp azaltmak suretiyle faizi belirlediği anlatılıyor. eğer politika faizi para talebi-arzı grafiğinde oluşan faiz değilse bu grafikten oluşan faiz hangisi? bir de kaç çeşit faiz var. bu konuları elimdeki makro kitaplarında detaylı bir şekilde bulamadım. teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır. MB'nin faizi bankalar verdiği borcun faizi. Sizin dediğiniz, piyasada oluşan faiz ise bankaların mevduata verdiği faizle kredilerden aldığı faiz.
      MB bankalara düşük faizle kredi verirse bankaların kaynak maliyetleri düştüğü için kredi faizini de düşürebiliyorlar. MB'nin piyasa faizlerini etkilemesi böyle dolaylı yoldsan oluyor.

      Sil
  20. Şuraya not edeyim de, günü geldiğinde dönüp bakarsınız.

    24 Şubat 2015 Salı, TCMB PPK; 1 haftalık repo faizini ya hiç indirmeyecek, ya da 0,50 baz puan (veya altında) indirecek!

    Kurulun faiz yönünde kararı ne olursa olsun, 24 Şubat'tan itibaren Türkiye ve dünya gündemini sarsacak olan haber; sayın Erdem Başçı'nın istifası olacak!

    Bu istifa haberinden saniyeler sonra:

    1) Ağrı Dağı artık Türkiye sınırı içinde gözükmekten vazgeçip, ülkeyi terkedecek!

    2) Kardak Kayalıkları ötesinde yeni bir adacık deniz altından püskürüp özerkliğini ilan edecek!

    3) Aşırı mutluluk nedeniyle kıdemli danışman Y.Bulut baygınlık geçirecek ve hastaneye kaldırılacak!

    4) Fuat Avni'nin bizzat T.C. Cumhurbaşkanı olduğu ortaya çıkacak!

    5) SYRIZA ile CHP; 7 Haziran seçimlerine beraber girmeye karar verecek!

    6) Türkiye genelinde etsiz çiğ köfte satan lokantaları denetleyen zabıta ekipleri; aslında et kullanılmaya devam edildiğini öğrenecek!

    7) Süreyya Ciliv TCMB başkanlığına vekaleten atanacak!

    8) Fenerbahçe, Pendikspor'dan yediği golleri bir anda hatırlayıp, ligden çekilecek!

    9) Galatasaray'ın aslında hiç Avrupa şampiyonu olmadığı, o dönem ekibin sadece milletin ağzına bal çalmak için kameralar karşısına geçip 'Kaptan Tsubasa' çizgi filmindeki gibi rol yaptığı ortaya çıkacak!

    10) Dolar/TL'de Dolar'ın rekor kırmaya devam ettiğini izleyen ABD; Başkan Obama'nın telefonda Yellen'a bağırması ile, Türkiye'nin çok önemli müttefiki olduğunu hatırlatarak; ABD Merkez Bankası (FED) faiz arttırım plânını derhâl iptal edecek, ve önce Türkiye'yi sonra diğer gelişme yolundaki ülkeleri kurtarmak için 4. QE programı Türkiye saati ile 23:59:59'da başlayacak!

    11) Taksim Gezi Parkı'na dozerler tekrar girecek! Fakat bu kez dozerlere Sırrı Süreyya Önder değil; tesadüfen o sırada orada telefonla konuşurken dozerlerin atak yapmaya başlayacağını sezen, uzun süredir ortalarda gözükmeyen Rober Hatemo engel olacak! Hatemo böylece gündeme bomba gibi düşerek hem yeni albümünün satış rakamını arttırma fırsatı bulacak, hem de protestoların 2. sezonunu başlatmış kişi olarak tarihe adını altın harflerle yazdıracak!

    12) Erdem Başçı ise, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda yeni kurulan merkez bankası departmanını yönetmek için NASA'nin ABD'deki tesislerine gidip, (ailesi ile birlikte) kısa dönem astronotluk eğitimi alarak dünyayı terkedecek! Astronotluk eğitimi alırken, paralel yapının ABD'deki hücrelerini ziyaret edip etmediği soruları basın mensupları tarafından sorulunca; kendisinin her zaman siyasetten uzak durduğunu, ve paralel yapı tabirini ilk kez basın mensuplarından duyduğunu söyleyecek!

    13) Sayının uğursuzluğu daha fazla yayılmasın diye İsa nihayet dünyaya dönmeye karar verecek!

    24 Şubat'ta bütün bunlar gerçekleşince şaşırmayınız!

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  21. Hocam, bir şey yapın, birşeyler yapın hocam!

    Dolar oldu 2,51 !

    Cuma günü ödemelerim var, ben ne halt yiyeceğim şimdi!

    Kitap mı fırlatacaksınız, kitap mı yakacaksınız, biryerlere ihtarname mi çekeceksiniz... Lütfen yardım edin, birşeyler yapın hocam!

    Ben de mi yazar kasa atayım yere!

    Emeklerin niçin heba ediliyor!

    Ne yapayım hocam? Lütfen akıl verin hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz de yazar kasa atarsanız bu işler rayına girer. Espri gibi görünse de işin aslı budur. Gelişmişliğin en önemli göstergelerinden birisi de kamuoyu baskısıdır. Bizde hiç olmayan bir şey. O nedenle siyasetçi istediği gibi at koşturur. O nedenle sandık bizde herşey demektir.

      Sil
  22. merhabalar mahfi hocam. ekonomiyle yeni yeni ilgilenmeye başlayan biri olarak size sorum eskilere dair olacak. hocam paradan altı sıfırı nasıl atıldı ? bunun ekonomik dayanağı nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür işlerin ekonomik olmaktan çok hukuki dayanağı vardır. Altyapısı hazırlanarak kolayca yapılabilir.

      Sil
  23. Hocam konuyla ilgili değil ama bir sorum olacak.Doların rezerv para olması ABD ekonomisi üzerine ne gibi olumsuz etkileri olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbir olumsuz etkisi yok tam tersine olumlu etkileri var.

      Sil
  24. Saygi deger hocam.yine yorumlarinizi okudum 94 yilina vurgu yapmissiniz .94yili gecti siz halen ordamisiniz demekten yoruldum. Yeni Turkiye! hocam birde cds primi tam olarak nedir. Birde konu disi ama reel enflasyon diye bi kavram varmi. saygilar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 94 krizini anlamazsanız bugün aynı krizi tekrarlarsınız. 94 krizi geçmedi. Bugün aynen yaşanıyor. 94 krizinin geçmesi için o krizin nasıl çıktığını nerede hata yapıldığını anlamak lazım. Anlasaydık bugün aynı hataları yapmazdık. Ben hala orada değilim. Hükümet hala orada ki aynı hataları tekrarlıyor.
      CDS primi için bloğun ekonomi sözlüğüne bakın.

      Sil
    2. 94 krizinin 6 ay öncesinde hatırı sayılır bir miktar ile borsadaydık ( Rahmetli babam ve ben). Kısa bir sürede parayı ikiye katlamıştık. Bugünün büyükçe bir bankasında işlem yapmaktaydık. O zamanlar aracı kurumlar ile bankalar aynı çatı altındaydı. Bir anda Türkiyenin notu indirildi. Tabii bize göre indirim bir andaydı. O zamanlar rakamları dataları bu şekilde takip etmezdik. Tahtalarda alıcı yok taban taban. Sonra haberler.... dönemin başbakanı bürokratların kafasına sinir krizleri geçirerek kültablası fırlatıyor ona buna esiyor gürlüyor. Olan tabii bize oldu . İkiye katlanan para sermayenin altına indi. Sonra klasik panik hareketleri başladı. Kağıtlardan en düşükte çıkıp yükselen dolara giriş ordan da çarpılma. En sonunda devlet durumu kurtarmak için 3 ay vadeli net %50 faiz verdi. Biz de paranın tümünü likite çevirerek durumu biraz olsun kurtardık. Hocamın demek istediklerinin bir kısmı bu olsa gerek. Histeri krizleri sağa sola birşeyler fırlatarak, bürokratları azarlayarak, vatandaşın annesinin hatırını sorarak bu işler yürümüyor. Avrupa birliğine gireceğim diye havalar atıp, Silvio önümüze yattı hikayeleri ile parsayı toplayıp oyunu patlatırsan , sonra da işine gelmeyince seni palazlayan unsurları yok sayıp yok o lobisi, yok bu lobisi deyip ona buna gürlersen dolar insin diye duaya çıkarsın.

      Sil
    3. 1994 dönemin başbakanı Çiller yükselen kamu borcunu ödeyebilmek için yüksek faizli borçlanmak yerine verimsiz çalışan KİTlerden birini yani PTT'yi özelleştirmek istedi ancak iç siyasi çekişmeler sonucu iktidar ortağı bu girişimi AYM'de iptal ettirdi. Derecelendirme kuruluşları da doğal olarak 'bunlarla ticaret yapılmaz' diyerek notumuzu indirdi.

      Sil
    4. 94 krizi üzerine çok hikaye anlatılır. Ama krizin çıkma nedeni özelleştirmeler veya benzer konular değildi. Çiller, tıpkı Erdoğan gibi, faizin enflasyon yarattığı kanısındaydı. Faizi düşürmek için Hazinenin tahvil ihalelerini iptal etmeye başladı. Peş peşe 8 ihale iptal ettirdi. Hazineye borç vermiş olan yabancılar paralarını alamayacaklarından korkup borç vermediler. Sistem çöktü. İşin gerçeği budur. Sonradan bu tarafı unutturulup emperyalizmin tuzağı hikayesine dönüştürüldü olay. Ama işin gerçeği tamamen faiz takıntısının yarattığı çöküştür.

      Sil
    5. Bu detayları bilmiyordum. Önemli bir bilgi. Anlaşılan o ki faiz-enflasyon konusunda kafası karışan sadece cumhurbaşkanımız değil. Tansu Çiller gibi Robert Koleji ekonomi mezunu profesör bile yanılabiliyor demek ki. Siz 1994 krizini örnek göstermekle haklısınız bu durumda.

      Sil
    6. 94 krizinin sorumlusu Mumtaz Soysal'dir. Olduyse Allah rahmet eylesin ama maalesef boyledir.

      Sil
  25. Hocam maalesef ülke olarak üretmekten çok tüketmeye meyilliyiz.
    Ve bunun faturasını da cari açığın bir dezavantajı olarak ödüyoruz.
    Gereksiz saraylar için ayrılan bütçenin bir kısmını bilim teknoloji gibi alanlara yatırabilseydik eğer, bugün Türkiye'nin cari açığı hakkında daha pozitif yargılarda bulunabilurdik ve dolayısıyla orta gelir tuzağından bir nebze de olsa kurtulan ekonomimizin daha iyi bir noktaya geldiğinden bahsedebilirdik.
    Maalesef cari açığa ek daha bir çok sorun var ekonomimizde.
    TCMB üzerinde kurulmak istenen siyasi otorite de ne yazık ki bunlardan bir tanesi.
    Herkes başkasının işine karışmak yerine işini en iyi şekilde yapabilse keşke..
    Ülkemizde bunlar yaşandıkça TL daha çok değer kaybeder.
    Ve orta gelir tuzağına da düştükçe düşeriz.


    YanıtlaSil
  26. Peki sizce gelismekte olan ulkeler arasinda hangisi en iy performansi gisterior ve gelismis statusune ulasicak ilk hangisi olur

    YanıtlaSil
  27. "16 Ocak ile 29 Ocak arası, Merkez Bankası’nın piyasaya 37 milyar TL ile 40 milyar TL arasında bir net Türk Lirası fonlaması yaptığını gösteriyor. 29 Ocak günü birden, bu TL fonlamasını neredeyse 52 milyar TL’ye çıkarıyor ve 30 Ocak ile 6 Şubat tarihleri arasında 49 milyar lira ile 53 milyar lira arasında piyasaya TL veriyor. Yani, 10 ile 13 milyar lira arasında piyasayı TL açısından daha fazla besliyor.

    İşin ilginç yanı, dolar kurunun 2,42'den 2,50 TL'ye sıçradığı dönem de, tam Merkez Bankası'nın piyasayı 10 ile 13 milyar Türk Lirası daha fazla beslediği dönemle çakıştı. Acaba, piyasanın TL cinsinden 10 ile 13 milyar TL arasında daha rahat hale gelmesi ile, döviz kurlarındaki dalgalanmadan hoşlanmayan ithalatçılar, dış borcu olan şirketler, genel anlamda reel sektör ve hane halkı, rahatlayan Türk Lirası’nı kullanarak, döviz satın almayı mı tercih etti? Dövize olan talebi besleyen böyle bir TL, döviz kurlarının 2,42 TL’den 2,50 TL’ye tırmanmasına dolaylı olarak yardımcı mı oldu, bunu da bir ara incelemek yararlı olabilir."

    Hocam; Kerem Alkin'in yazısından alıntı yaptım; bu konudaki görüşünüz nedir? 29 Ocak'taki 13 Milyar TL'lik fazla fonlamanın gerekçesi nedir sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir incelemek gerek. Mutlaka bir gerekçesi vardır. Yoksa MB niçin kendisini ayağından vursun?

      Sil
  28. hocam putin ukrayna konusunda ateşkes kararı aldıklarını söylüyor sonra dolar düşüyor.ikisinin arasında nasıl bir bağlantı var.yani bu açıklama hangi yönden doları düşürüyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rusya'nın batıyla kapışması doları yükseltir. Normaldir. Tersi de yükselen doların ateşini biraz düşürür.

      Sil
  29. siiznle hiç röportaj yaıldı mı? google da arattım ama bulamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son yıllarda röportaj vermiyorum. İsteyenlere bloğumda görüşlerimi yazdığımı söylüyorum.

      Sil
  30. Sayin Mahfi Egilmez, Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “2005 yılından bu yana kümülatif (yığışımlı) enflasyon yüzde 65 seviyesinde.
    2005 yılındaki 100 liranın bugünkü satın alma gücü 35 liraya indi” diye açıklama yaptı. Sizun gorusleriniz nedir ? Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Verdiği sayılar ve oranlar tümüyle TÜİK'ten alınmış oran ve sayılar. Dolayısıyla Durmuş Yılmaz'ın söylediklerine ekleyecek veya eleştirecek bir şey yok.

      Sil
  31. hocam yazilarinizi surekli takip eden birolarak bu konu disinda size bir sorum olacak ozel sektor calisma sartlar ile kamu karsilastirdim tabi ki bu benim gozlemmi calisma saati kazanci orani yaklasik 1e4 kamu lehine bu bize mi ozgu yoksa oced ulkelerinde bize benzerleri varmi konu hakkinda bilgi varmi sizi takdir ettidigim soylemeden gecmiyim

    YanıtlaSil
  32. hocam 2013 de reel faiz Türkiye de 2.59 muş.
    http://www.milliyet.com.tr/turkiye-de-faizler-cok-mu-yuksek-/ekonomi/ydetay/2013049/default.htm

    reel faizi nasıl hesaplıyorlar hocam enflasyon oranı belli tamam peki neyin nominal faizinden enflasyon oranını buluyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bloğun sözlük kısmına bakarsanız orada tanımı ve hesaplanma şekli var.

      Sil
  33. Hocam Türkiye hakkında analizlerinizi ilgi ile takip ediyorum. Ama kendi çapında bir yatırımcı olarak güçlü dolar karşısında 2015 yılında değer kazanacak yılın para birimini (ekonomisini) tahmin etme şansınız var mı? Avustralya doları? Yeni Zelanda Doları? Norveç Kronu? (dolayısyla ekonomileri)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2015 yılında bu tür tahminleri bilimsel olarak yapmak pek mümkün değil. Değer kazanacağı kesin gibi görünen tek para birimi Dolar: Gerisi ona bağlı.

      Sil
  34. Indonezya da petrol var

    YanıtlaSil
  35. Sayın Hocam, Merhabalar, birşey ilgimi çekiyor sormak istiyorum
    Ülkemiz büyüme oranlarına ihracatın katkısı var ve mesela geçen senelerde %3'lük büyümenin yaklaşık 2 puanı ihracattan geldiği söyleniyor.
    Bu sene ihracatta %10'luk düşüş var, bu durumda negatif ihracat büyümeyi de negatif yapar mı?
    Yani matemetiksel olarak düşündüğümde +%10 luk ihracaat artışının 5 te 1 i +2 puan olarak büyüme rakamına yansıyorsa, -%10'luk düşüşünde yaklaşık -2 puan olarak küçülmeyi göstermezmi?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı