Faiz Nasıl Düşer?
Türkiye, sermaye hareketlerinin serbestliği sistemi içinde,
serbest (dalgalı) döviz kuru rejimi ve bağımsız para politikası uyguluyor.
Bağımsız para politikasını, ağırlıklı olarak faiz politikası, zorunlu
karşılıklar (onun içinde rezerv opsiyon mekanizması) ve likidite politikası
aracılığıyla uyguluyor. Bu çerçevede Merkez Bankası kura karışmıyor. Daha
doğrusu bazen alış satış yoluyla talepleri karşılamaya giderek dolaylı olarak
düzenleyicilik yapmaya çalışıyor.
Bu noktada Türkiye’nin bazı önemli ekonomik sorunlarını
sıralayayım: (1) Yüksek enflasyon, (2) Düşüşte olsa da hala yüksek
sayılabilecek bir cari açık, (3) Bir yıl içinde çevrilmesi gereken 170 milyar
dolar dış yükümlülük, (4) Reel kesimin 180 milyar doları bulan açık pozisyonu,
(5) Yüksek CDS primi.
Bu risklerin varlığı yabancıların Türkiye’ye paralarını
rahatça getirmelerinin engeli. Böyle bir ortamda ek risk yaratmamak ve mümkün
mertebe bu riskleri düşürmeye çalışmak gerekiyor. Biz ize bunun tam tersini
yaparak riskleri artırıyoruz.
Mekanizma şöyle işliyor:
Risk düşüyor, döviz girişi artıyor, kurlar düşüyor,
enflasyon düşüyor, faiz düşüyor.
Risk artıyor, döviz girişi azalıyor, kurlar yükseliyor,
enflasyon yükseliyor, faiz artıyor.
Aşağıdaki ilk grafik 2015 yılı başından bugüne kadar sepet
kur ile CDS ilişkisini ikinci grafik aynı dönemde gösterge faizdeki gelişmeyi
sergiliyor.
Grafiklere bakıldığında ne demek istediğimiz fotoğraf
netliğinde görülebiliyor. Ne zaman bilim dışı tartışmalara girmişsek riskler
yükselmiş ve peşi sıra diğer kötülükler sökün edip gelmiş.
Biz ne istiyoruz?
Faizi düşürelim, enflasyon düşsün, riskler düşsün, döviz
girişi artsın, kurlar düşsün.
Doğrusu ne?
Riskleri düşürelim, döviz girişi artsın, kurlar düşsün,
enflasyon düşsün, faiz düşsün.
Bilimsel eğitim, analitik yaklaşım diye anlatıp durduğum şey
aşağı yukarı bu. Bazen bazı şeyleri tersten okumak doğru sonuçlara götürebilir
insanı. Ama bu durum, çok ender olarak gerçekleşebilen bir şeydir. Tersten okumak çoğu
kez insanı tamamen yanlış yerlere götürür.
Turkiye komplo teorileriyle uğraşa dursun
YanıtlaSilDünyanın bindiği teknoloji treni,
Çoktan kalktı.
Bize tozunu yutmak kalabilir.
Biz insaat kazma kurek trenindeyiz :)))
SilTozunu Cin yuttu bile, bize toz da yok.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilBen bugün uygulanmakta olan yöntemin şöyle olduğunu düşünüyorum:
Faizi düşürelim, enflasyon artsın, riskler artsın, döviz girişi düşsün, kurlar artsın, ortamı biraz daha gerelim, riskler biraz daha artsın, döviz girişi bitip döviz çıkışı başlasın, kurlar ve enflasyon iyice artsın, panik başlasın, 10 yıldır dövizle borçlanmalarını teşvik ettiğimiz eski Türkiye'nin şirketleri birer birer batmaya başlasın, batan bu şirketleri ölmüş merkep fiyatına yandaşlar ele geçirsin, sonrasına bilahare bakarız, veleddalin, amiiin.
Çok mu kötümserim dersiniz?
Saygılar...
Katılıyorum, gerçekçi duruyor
SilÇok başarılı görünüyor bu tahmin.
SilBence adamların planını yazmissiniz...
Silyukardaki bilimsel yaklaşım ve yazının altına ancak bu kadar abuk subuk bir yorum yazılabilirdi.
SilHocam teşekkürler. Benim yine bir sorum var. İktisatta ekonomik büyüme olduğunda işssizlik azalır diye öğrendik. Bizim ekonomi yılda ne kadar büyürse büyüsün işsizlik azalmıyor. Acaba tüketim dolayısıyla toplam talep yanlı büyüdüğümüz için mi oluyor bu? Yani arz yönlü politikalar mı uygulamamız gerek işsizliği azaltmak için ?
YanıtlaSilNufus artisini goz onune almak gerekiyor. Buyume nufus artisini karsilamazsa issizlik azalmaz, en azindan ayni kalir.
SilDostum gerek nufusumuz gerekse is gucune katilan kitlelerdeki artis buyumemizden daha fazla oluyor. Bu sebeble issizlik artiyor. Bu 1. Sebep
SilAyrica buyuyoruz fakat bazi sektorlerde gecici sorunlar vb. Sebeblerle isten cikarmalar oluyor bunlarda ekonomiye issiz olarak kayit edilince issizlik yine artiyor.
Ayrica uni. Ogrencileri issiz sayilmiyor bunlarda okullari bitince is aramaya basliyor. İssizlik yine artis gosteriyor. Bu 3. Sebep.
Dogum oranlarinin fazla olmasi bazi sektorel sorunlar yurt disindaki olumsuz gelismeler sebebiyle ihracatci firmalarin sorun yasamasi gibi sebeplerde issizligi artiriyor. Yani kisacasi buyume oranimiz yukaridakileri karsilamaya yetmedigi icin issizlik artiyor.
Güzel yanıtlar.
SilBen çok zengin millet olduğumuzu düşünüyorum. Herşey ondan kaynaklanıyor. Asgari ücretli baba doğal olarak cocuğum üniversite okusun diyor başka bişi demiyor. O da haklı tabi. Ama görmemiz gereken işin kapasite tarafı var. Bu cocuk doğru yönlendirilmezse okurken direk işsizlik olarak çıkıyor karşımıza. sırf devlette çalışma imkanı var diye öğretmen yapmışsın cocuğunu ama devlet o kadar öğretmen almak istemiyor. ya da belkide öğretmen nitelikleri yok bu insanda. Dünyada mühendisliğin yanından gecemicek insanlar Türkiyede mühendis ünvanı kazanıyor. Sonra diyorlar maaşlar düşük. Ben anlamıyorum bu zihniyeti. Sonuc olarak bakıyorsun işsizlik var bi yandada nitelikli iş gücü bulamayan sanayici.
SilHocam yılsonunda dolar 2.80i bulur mu?
YanıtlaSilYanlış tahmin ediyorsunuz sevgili Adsız.
Sil31 Aralık 2015'te:
1 Dolar = 216 Lira 98 Kuruş olacak!
Bu sayı espri değildir;
O gün geldiğinde kurdaki seviye bu olunca şaşırmayınız diye şimdiden öğreniniz istedim.
(NOT:
Teknik analiz içine normal olmayan şartlar da eklenerek; silikon vadisi ve CERN'deki kuantum bilgisayarlarında var olan hesap makinesi kullanılarak hesaplanmıştır.)
2.80 cok iyimser bir tahmin. Turkiye 2.80 yatacak o ayri mesele ama dolar 3'u bulur gibi.
SilFed'in faiz kararı ve bizim saçmalama katsayımıza bağlı. Fed bu yıl faiz artırma kararı alırsa ve biz saçmalamaya devam edersek bulabilir. Fed faiz artırmayı gelecek yıla erteler biz de saçmalamazsak 2,30'a kadar düşebilir.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silyil sonunda dolar 2.75 - 3.25 araliginda bandinda olursa ve bu sene turkiye %1.75 buyurse enflasyonda % 7.75-9.00 bandinda olursa vallahi de billahi de gobek atin. ki bu veriler son derece olasi ve boylesi bu durumda gobek atilacak veriler soyleki tlde ciddi develuasyon olmus ama enflasyon 8 9 bandinda fena degil ciddi yuksek develuasyona ragmen enflasyon kontrol altinda bunun ara farkini da ihracat ivmemizle artisimizla sova donusturebiliriz. ciddi develuasyon olmus ciddi develuasyon olan yillarda turkiye kuculmus ama bu yil %1.75 buyumusuz atin gobek zarar gelmez. kisaca bu boyle.
SilHocam saygılar. Bu ve bütün yazılarınız için teşekkürler. Hocam bu blogda yazdığınız yazıları Kendime Yazılar isimli ikinci bir kitapta yayımlamayı düşünür müsünüz?
YanıtlaSilHocam bir de, eskiden gazetelerde yazarken yaptiginiz gezileri, Hititler hakkindaki dusuncelerinizi ve bayan Basketbol takimi ile ilgili gorusleriniz yazardiniz. Ozellikle yaptiginiz gezilerde gorduklerinize iliskin yorumlariniz cok ilgi cekici olurdu. Biraz da buna yer verseniz blogunuzda. Tesekkurler.
SilBaşka bir şey düşünüyorum, farklı bir yayın. Ama öncelikle Mikroekonomiyi bitirip yayınlamam gerekiyor. Söz verip kendimi bağladım o nedenle öncelik mikroda.
SilHocam bu arada Fed'in hala 2015'te faiz artırmayacağını mı düşünüyorsunuz?
YanıtlaSilHayır yaaaaa...
SilMahfi Hoca, toplumumuz galeyana gelmesin diye öylesine şey etti.
Kendisi de gayet iyi biliyor ki (çünkü FOMC'da sayın Eğilmez'e doğrudan haber aktaran bir intruder var! Çünkü sayın Eğilmez, sayın Stanley Fischer'ın bir numaralı düşmanı olduğundan, attığı her adımı takip etmek zorunda!) Haziran 2015'te veya Eylül 2015'te, FED kendi faizini 0,25 puan arttıracak!
Sonrasında ise sevgili Candan Atadostu dostumuzun da uyardığı gibi;
Ülkemizin; allak olmasa da pullak olacağı kesin!
Saygılar, sevgiler!
Bu varsayımımı değiştirme aşamasındayım. Onu yapınca tahminlerimi de revize edeceğim.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilDegerli kardesim yorumuna bir gorus eklemek istiyorum.
SilDiger ulkelerinde faiz artirimi fedin isine helir mi bilemem kismina soyle yorum yapabiliriz bence.
Eger sadece faizler acisindan duaunursek fedin isine gelmez evet ama isi gerek ABD ekonomisinin toparlanmasi toparlandiktan sonra aktif ekonomi politikalari ile hem ic hem kuresel ekonomiye mudahele siklastiracagi beklentisi bence diger ulkelerdeki sermayelerin ABD YE akmasina sebeb olacaktir. Diye dusunuyorum.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHocam yine aciklayici bir yazi olmus elinize saglik.Gectigimiz gün merkez bankasi ve cumhurbaskani arasinda yapilan görüsmede riskler biraz olsun düsürülmeye calisildi fakat kur tekrar yükseldi acaba risklerin düsürülmesi icin daha neler yapilabilir?Saygilarimla
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilBu son yükseliş tamamen dışarıyla ilgili. Çin kur bandını gevşeteceğini açıklayınca piyasalar dağıldı.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAcaba Araplarin bir turlu adam olmamasinin sebebi bu mudur? Yani bize gore tersten yazip okumak. Ne bileyim, belki de? Hani Turkiyede de Arap ozentisi arttikca islerin bozulmasi filan, sanki bir iliski var gibi gozukuyor.
SilAklın yolu birdir. Teşekkürler benden.
SilArapların sorunu Arapçanın sağdan sola yazılması veya okunması değil. Onların sorunu bilimsel eğitime geçememiş olmaları.
Silhayranım size.. ellerinize sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilYazınızı şöyle anladım. Öncelikle ek risk oluşturmamak için bir süre susmamız gerekiyor. Sonra Merkez Bankasının enflasyonu düşürme konusunda kararllı olması gerekiyor. Türkiye'de reel faiz % 0'a yakın. Faizin geri kalanı enflasyon ve riske karşılıktır. Yani reel faiz zaten çok düşük düşeceği fazla bir yer yok, tersine yükseltmek gerekir. Enflayonu ve riskleri düşürmek gerekir. Faizler artarsa yabancı yatırımcının kur beklentisi düşecektir. Kur beklentisi düşeşünce döviz çıkışı azalacak, dolarizasyon önlenecek, kur düşecek. Döviz kuru düşünce enflasyon düşecek. Enflasyon düşünce faizler de reel faize yaklaşacak. (Dolar/TL paritesinin düşmesi şirketlerin açık döviz pozisyonu dolayısıyla oluşan riskleri de düşürecektir) K.M.
YanıtlaSilGüzel özet.
SilMerhaba Hocam. Türkiye ekonomisi için riskler nelerdir? CDS puanlarıni kim belirliyor?
YanıtlaSilRiskleri yukarıdaki yazımda saydım.
SilCDS primleri konusunda bu blogda yazılarım var.
Merhaba. Dolar kuru hangi seviyeden sonra özel kesimin döviz açık pozisyonundan dolayı risk oluşturur dersiniz.
YanıtlaSil2.65 bankalar icin. Bankalar kredileri geri cagirmaya baslayinca, dolayisi ile ozel kesim icin de ayni sekilde.
SilBu düzeylerde oluşturuyor zaten. Tartışmaların tatlıya bağlanmasındaki nedenlerden birisi o.
Sillafa gelince herkes "bankacılık sektörü sağlam. sağlıklı ve güçlü büyümesini sürdürüyor" diye övünüyor. bu konuda hükümetin politikalarını sert şekilde eleştirenlerden tutun da hükümet üyelerine kadar tüm kesimler hemfikir gözüküyor. şimdi krediler her yıl %15-25 arası büyüyor. oldukça yüksek bir oran. kredi hacmi bu kadar hızlı artarken enflasyonun %7'in aşağısına, kredi faizlerinin de %10-12'in altına gelmesinin pek mümkün olmadığını düşünüyorum. bu durum ancak cari denge anlamında çok daha rahat bir ülke olabilirsek veya resesyon halinde değişebilir. ama mevcut durumda cari dengede kalıcı bir iyileşme pek olası görünmüyor. resesyon dediğiniz ise zaten kalıcı olmaz, en fazla 1 yıl sürer.
YanıtlaSilFaizlerin inmesi icin
YanıtlaSil1) Her ne olursa olsun butce fazlasi o da yapilmiyorsa denk butce yapilmasi lazim. Zaten TCMBnin her firsattta mali disiplin lafini agzina almasi bu baglamda cuk oturmaktadir. Mali disiplin denk butce butce fazlasi ile nasil faiz iner boyle bir ekonominin borclanma ihtiyaci olmayacagi icin olsa bile az olacagi icin otomatikman piyasa faizi inecektir. Denk saglam butce bizi dis soklara kur istikrarsizliklarina karsi koruyucu bir kavramdir. Hos seda hep soylenen bir sey vardir sabit kur rejimi uygulayabn ulkelerin butcesi saglam olmalidir. Hos turkiye dalgali kur uygulasa bile uzun yillar ortulu adi konulmamamis sabit kur uyguladi dalgali kur adi altinda
2) Enflasyonun dusmesi lazim bunun icinde oligopol yapilarin dagitilmasi uretim olceklerinin uzerindeki baskilar kaldirilmaldiri. Mesela gida fiyatlarindan bahsediyoruz ama gida fiyatlari uzerineki yuksek vergi oranlarini hic konusmuyoruz hos gida sektorunun cogu kabzimal tayfasi ve kayitdisi ekonomide yogunlasmasi da bir olcektir. yine sunu soylemek gerekir bir arabada bir textilde vergi oranlarini dusurdugunuz zaman bu cok fazla rekabete uygun indirime yansimaz ama gidada vergi yukunu indirdiginiz zaman rekabet artar ve kayitdisi sorunu bir olcude hafifler piyasaya ucuzluk gelir.
3) Dogru duzgun bir tarim siyasasi gereklidir. uretimden yana olan bir tarim siyasasi. Ya karadeniz findik ve sut cenneti ama karadenizde dogru duzgun bir cikolat fabrikasi yok!
4)Kamu harcamalai kamuda verimlilik ve israf adam edilmelidir. Su otomobil cilginligi nereye kadar?
5)Bazi luks alanlarda vergi arttirimlri yapilarak burdan gelecek gelir argeye aktarilmalidir. arge varsa destek sonuna kadar sunulmalidir. Turkiye toplumu yaratici bir toplumdur bizde arge salt muhendislik temelli dusunulmektedir.Hatta daha da ileri giderek yazilim temelli anlasilmaktadir. Halbuki benim bildigim tipta makinada lise mezunu bir cok girisimci icadlar yapmistir. Bunlarin yaptigi icadlar eczanelerde ilac olarak satilmaktadir. Hatta isvicre pazarina girenleri de biliyorum. Kimin adam akilli bir bulusu varsa o o bulusu gerceklestirmisse onun seri uretimine gecmesi icin elindeki tum imkanlar degerlendirilmelidir.
6) egitimdeki ulusalci kemalist diktaci paternalist jakoben baskici zorba formaci toptanci zihniyet terkedilmeli. Egitimde serbest dusunce hur dusunce tesvik edilmelidir. Bu kemalizmle buraya kadar. Kemaliszm mufredattan cikartilmalidir. Kemalist bakis ve onun sacma ideolojisi cocuklara asilanmamalidir. Bilimsel, teknolojik, dijital, anadilde ve yabanci lisansinda ogretildigi, cift ogretmenli, adeta cocugun kendisini evde hissedecegi okullar kosullarinda bir egitim sunulmalidir.
(1) Bizim bütçemiz denk sayılır. % 1,5 açık veren ve onun yanında faiz dışı fazla veren bir bütçe bu ortamda denk sayılır. Sorunumuz bütçe değil. Sorunumuz büyüyememek.
Sil(2) Bu konudaki açıklamanız (1) numaradaki görüşünüzle çelişiyor.
(3) Buna bir şey diyemeyeceğim, haklısınız.
(4) Bunda da yerden göğe haklısınız.
(5) Bu konular biraz şehir efsanesini andırıyor. ARGE'ye ağırlık verilmesinden önce eğitimde bilime ağırlık verilmesi lazım. Bugünkü eğitim sistemiyle kimse buluş filan yapamaz.
(6) Ne yazık ki bu dedikleriniz terk edildi ve yerini bilimden din ağırlıklı bir eğitime dönüş aldı. Sonuçta eskisinden çok daha kötü bir eğitim sistemine geçmiş olduk.
1) hocam denk butce bana gore gercekten cumhuriyet degerlerinden biridir. Ataturk hep denk butceden bahsetmisti. Su an itibariyla maalesef bizimbutcemiz ozellestirme ve gecici torba yasalarla bu seviyededir. dogru durus t bir vergi reformu sarttir.
Sil2)gida da ette %18 ve %8 degisen oranlarda kdvnin fakir fukara ve dar gelirli icin dusurulmesi zaruridir. boylelikle hem gidada trost yapilar gida teroristleri ve kayitdisi ile buyuk mesafe saglanir. bence burdan vergi kazanami bile olur. hatta bana kalirsa toplu sozlesmelerde ve ememkli maas artislarinda bu one cikarilarak isciye emekliye memura daha az zam verilebilir biz kdvyi gidada toptanda da perakende de %8den %2 ye indirdik diyerek %6 daha az zam yapilabilir. Yillardan beri dusunurum turkiyedeki sendiklar neden toplu sozlesmeyi hep zam pazarligi diye dusunur nicin yahu bizim harcadiklarimizda bi kdv indirin bakalim demezler. ve yine dusunurum hep neden turkiyede nufus planlamasini bir disk degilde rahmetli vehbi koc yuruttu kendisi fakirligin ve issizligin en buyuk nedeninin yuksek nufus artisi oldugunu savunmustu.burda dusunmeli emegin ucuz olmasini isteyen bir sinif cikiyor emekciden yana tavir alirken emekci kesimlerin savunucu taliplisi olan disk ve bilumum tayfanin agzinda nufus dogum orani yok!
3)karadenizde cikolata fabrikasi yok karadeniz findigi avrupadaki cikolata fabriklarinda degerlendiriliyor. Karadenizde ulkemizin en kaliteli sutu var dunyanin ise en kaliteli findigi var hala bir cikolata fabrikasi yok devlet gerekirse cay kur gibi cikkur kurabilir. basina da bir burokrat degil de mba yapmis adamlarla ziraat muhendisi gida muhendislerinin oldugu bir yonetici heyet konulabilir. ozel sektor baglaminda cikolata fabrikasi kuracaklara ise bedava arazi sunulmalidir. iscilerin maaslarini da 5 yil boyunca devlet odeyecegi imkani sunulmalidir.
5)Arge ve egitimin cift baslikta degilde bir butun oldugunu dusunuyorum. Sehir efsanesi diyorsunuz ancak BIoxin ve Bioderin yaraticisinin hikayesini okumanizi oneririm. Ben hurdadan tahtadan arac yapanlari mucid tayfasini ifade etmedim. Abuk subuk seylerle sov yapanlari soylemedim. Arge derken luks alanlarda ya da ithal ettigimiz urunlerde vergi arttirmi ile ed\lde edilecek kaynaklar argeye aktarilmali.
6)Bana kalirsa egitim cift ogretmenli olmali madem kalabalik siniflar acilan okullaarda sinif mevcut sayisini yeteri kadar dusuremiyor okul yapim masraflari da cok ayrica bu yapilan okullarin gelecekte kapanip kapanmayacagi ogrenci yetersizliginden bazi yerlerde akibeti mechul. Madem ogretmenler atanamiyor. Ogretmenlik bolumlerini(eczacilik bolumu mesleki kalite baglaminda ve gelecekte issizlik denkleminde 4den 5 cikardi egtim suresini)4 yil yerine 5 yil yapilmali ornegin bugun ogretmenlik bolumune 80 hatta bazi bolumlerde 250 kisi aliniyorsa bu 10 ve 25 kisiye indirilmeli hem puanlari yukselir hem kalite artar ve cift ogretmenli sinif egitim sistemine gecilmeli boylelikle ogenci basina dusen ogretmen sayisi artar ve tartismaya dayali diktatoryel olmayan tek adamli ben bilirimci mantiktan cogulcu bir egitim duzenine gecis saglanir hos boylelikle de atama sorunu yukarida dedigim onlemlerle ortadan kalkar.
hocam fikirlerinizi onerilerimi degerlendirirseniz sevinirim. Tartismayi siizinle diyalogu seviyorum
Hocam,
YanıtlaSilİktisat dışı çalışmalarınızda şu kitabı değerlendirmeye almanız için ısrar ediyorum:
1)
http://www.huffingtonpost.com/stefan-ihrig/erdogan-new-turkey-ataturk_b_6831206.html?utm_hp_ref=world
2)
http://www.hup.harvard.edu/catalog.php?isbn=9780674368378
3)
http://www.amazon.co.uk/Ataturk-Nazi-Imagination-Stefan-Ihrig/dp/0674368371
Cevabınızı bekliyorum hocam?
Alıp okuyacağım. Hitler'i bile etkilediğini duymuştum ama okumamıştım.
SilHocam,
YanıtlaSilÜmit ederim sorumu yanlış anlamazsınız. Amacım manipülasyon yapmak değil.
Eğer bir gün sayın Hulki Cevizoğlu, sizi, 'Ceviz Kabuğu' programına 'Türkiye'nin mevcut ekonomik durumu ve geleceği üzerine görüşler' ana başlık olmak üzere çeşitli konularda konuşmak için, takriben 5,5-6 saatte özetlemek ve özü izleyicilere aktarmak için davet etse, kabul eder misiniz?
Yanlış anlaşılacak bir şey yok. Ben günlük ekonomi yorumları dışında tv programlarına çıkmıyorum.
SilEllerinize saglik hocam yine cok aciklayici bir calisma olmus
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilYazınız için teşekkür ederim hocam. Benim bi isteğim olacak, acaba iktisatla ilgili önerebileceğiniz belgesel var mı ? Veya önemli kriz, buhran ve durgunluk dönemleriyle ilgili filmler ? benim gibi iktisadı yeni öğrenen insanlar için öğrendiklerini görsel olarak pekiştirmek bi artı olsa gerek çünkü daha önce uygulanmış bir kaç vergileri konu edinmiş filmlerle pekiştirmiştim...
YanıtlaSilBu tür film ve belgeseller var ama benim önerim yok.
SilÖneriniz değilse önemi de yok, teşekkür ederim hocam.
Silhocam merhaba, cumaya kadar dovızde kalıp sonraki gunlerde borsaya geçmeyi duşunuyorum şu an dolarda bayağı iyi gidiyorum. 1.10 faizli 50000 tl deneme amaçlı kredi çeken murtineer :) (27.12.2014-28.01.2015 yaklaşık %9 mevduat faizi sonrası 2.35 civarı dolar maliyet şu an 56400 civarındayım)
YanıtlaSilMahfi Hocam,
YanıtlaSilSözüm meclisten içeri:
SYRIZA gibi oluşumlar kendi ülkelerini kurtarıp 'gelişmiş ülkelerdeki dissent'leri de harekete geçirecekler!
O zamana kadar hayatta olur muyuz bilemem ama eğer hayattaysak sizin gibi kapitalist iktisatçıların yüzünü görmeyi çok isteriz!
İyi haftasonları...
Kapitalizmin ekonomi sistemini konuşmak, yazmak, yorumlamak başka bir şeydir, kapitalizmin iktisatçısı olmak başka bir şey. Benim kapitalist iktisatçı olduğumu söylemek için ya yazılarımı okumamış ya da anlamamış olmak gerekir. Umarım siz birinci kategoridesinizdir. Çünkü onun telafisi mümkün.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilDunyada kapitalizmden baska ekonomik sistem mi kaldi ki dogru durust. ÇİN bile komünist\sosyalist artik ne derseniz ekonik sistem uygulamiyor. Bal gibi kapitalist sistem. Peki ya rusya farkli mi o da ayni arap dunyasi bile kapitalist sistem kala kala dunyada bazi kucuk ulkeler kaldi. Onlarinda dunya ekonomisinde ki payi 0,00001 gibi cok cok cok kucuk bir payi var. Ayrica hocamiz olani yazmakla mesgul iken sen hocamizi hic anlamamissin kardes.
Silbence bizim anlayamadığımız bir olgu var.biz bunu anlayamadığımız sürece sürekli boş tartışmaların içinde boğuşup duruyoruz. resmen boşa kürek çekiyoruz. şöyle ki, bizim için doların kurunun yükselmesiyle faizin yükselmesi aynı şey. siz ya faizi arttırıyorsunuz kur düşüyor ve borçlanıyorsunuz, ya da borçlanmayıp o faizi kurun yükselmesi ile peşin peşin ödüyorsunuz. Yani siz enerji hammadde vb gibi tüm mal ve hizmetleri USD ile almak zorunda olduğunuz sürece ister faiz artsın ister döviz kuru yükselsin birşey farketmiyor. ikisi de aynı şey. birileri sizi kucağına oturtmuş. ister öyle ister böyle. seçim sizin diyor. MB'yi eleştiren babayiğit, çıksın desin ki ben rusyayla ruble üzerinden petrol alacam, azeri doğalgazını TL üzerinden yapacam desin. desin de görelim.
YanıtlaSilHocam bir ülke sonsuza kadar cari açık verebilir mi
YanıtlaSilEğer cari açık oranı ekonomisinin kaldırabileceği bir oransa verebilir. Eğer giderek artan oranlarda cari açık veriyorsa bunu sürdürmesi mümkün değildir.
Silsiz, para biriminizi kullanmayı bütün dünyaya silah zoruyla kabul ettirebilirseniz, bu açığı sürekli para basarak kapatabilirsiniz. dolayısıyla mümkündür. bakınız abd ekonomisi
SilMerhaba hocam
YanıtlaSil1987 yılında ilkokula başladım
1987 yılında 60 kişilik sınıf 3 kişilik sırada oturdum.
2015 yılında 60 kişilik sınıf 3 kişilik sıra devam ediyor
Anlaşılan 28 yılda sadece çevremizi değiştirdik.
Ben sizden yaklaşık 20 yıl önce ilkokula başladığımda bizim sınıf da 65 kişiydi ve biz de 3 kişilik sıralarda oturuyorduk. Eh bu nüfus artışına hiç bir şey dayanmıyor.
SilÖyle görünüyor..
SilSorun cok kalabalik siniflar bilimsel tartismaci olmayan not kriterleri objektif olmayan ogretmenleri atanamayan atansa bile uzun yillarin verdigi atanamama stressinden muzdarip ruh saskinligi yorgunlundan bitkin ogretmenler. Okullarin koyedeyse yarisi kapali yarisi 10 ogrencili diger yarisi ise beim okudugum donemde ki gibi 4 art bir tabureli siniflarda 98 kisilik yasam egitim ogretim. sorun cok en azindan benim onerilerim.
SilCozum.
----atanamayan ogretmen adayi kitleyi eritmenin de yolu egitimde cogulculuguda saglamanin bilimselligi de saglamanin yolu ogretmen kalitesinin yukseltilmesinin de yolunun yazacagim satirlarda oldugu dusuncesindeyim
1) egitim fakulteleri derhal 4 yildan 5 yila cikarilmalidir. (bunu issizlik ve kaliteiszlik baglaminda eczalik fakulteleri eczalilar birliginin onerisiyle yapildi ve sonuclari gayet iyi simdi hukuk egitiminde bu dusunuluyor) 5 yila cikan egitim suresi ile arz orani azaltmakla birlikte tum ogretmnelerimizin 1 yillik master mezunu seviyesinde olmasi saglanir ogretmen yetistirme kalitesi artar.
2)egitim fakulteleri bazi bolumlerde 80 bazilarinda 250 bazi bolumlerde 60 kadar ogrenci aliyor halbuki atanamayan ogretmenlerimizi dusundugumuzde bu plansiz ve futursuz bir uygulama gelecegi yok. Bence kontejanlar derhal dusurulmeli 250 kisi alacaksan A universitenin x ogretmenligi bolumune 25 kisi al 4 yil yerine sureyi arrtir yukarida degindigim gibi 5 yil okut.1 yil tezsiz masterli olsun otomatikman. Boylelikle ogretmenlikte puanlar yukselir ogrenci kalitesi artar egitimin fakulte bazinda niteligi yukselir her seyden onemlisi arz fazlasi hem kisa vadede hem de uzun vadede azaltilir kontrol altina alinir. Boyle yuksek puanli okullardan cikan ogretmen adaylari hem kolay atanir hem de niteligi yuksek birir ogretmen olur hem de kpssde uzun yillar atatnamamin verdigi ruh hali de son bulur.
3)Siniflar kalablik okul yapmayada para gerekli evet dogru bagiscilarda nerede koy var orda yapiyor okulu kapanacagi bu kente goc oldugu surece biline biline. Tum bunlar dogru atanamayan da bir suru kitle var. Cift ogretmen formulu buna en uygun mantik hem atanamayan ogretmenlerimizin sorunu giderilir hem de ogretmen basina ogrenci sayisi otomatikman duser. Madem okullar yetersiz yapilamiyor sen de cift ogretmenli sisteme gec. hem boylelikle siniflarda egitimin kalitesi sinav guvenligi not verme husunda daha adil bir surece evrime girilir. Hem de sinfilarda katilim demokratik prensiblere gire isler tek adam tek ogretmen tek kisi tek ve yikilmaz imaji yerine cogulcu bir yapi tartismaci diyaloga acik yapi egitim sistemimize kazandirilirir.
Tum bu dediklerim egitimin sorunlari pektabi cozmez ama en azindan bir acilim sunar perspektif sunar. Ayrica okul yapmaktan daha avantajli ekonomik ve sosyla olarak cift ogretmenli egitim. Okul yapmak daha pahalli ve uzun surecli ayrica o okulun ileriki bir zamanda isleyip islemeyecegi de mechul halbuki cift ogretmen sistemi hem daha makul hem de daha seri hizli bir cozum.
4)Tabii okul yapilmasin demiyorum yapilmali. Yapilsin ve ayrica devlet okullarindaki yogunlugu azlatmak icinde ozel okullarda KDV otomatikman %8den %1 duzeyine indirlmeli. Devlet ozel kolejlere kdveyi indirdigi duzeyde burslu fakir ogrenci okutmasi icin yasal duzenlemeler yaratmali.Bildigim kadariyla %10 burslu bandi bu kdv indirimi ile %15 bandina cikarilabilir.
Bunların hepsini bugün de yapsanız sonuç değişmez. Bütün mesele eğitimin bilim temelli olup olmayacağında yatıyor. Dünyanın en tenha en lüks sınıflarını yapsanız da bilimsel eğitim veremediğiniz sürece çabanız bir işe yaramaz.
Silhocam nedir bilim temelli egitim? aciklayin da bilelim ben merak ediyorum. Benim onerim en azindan bir cozum bir sunum hos seda bir devrim niteligi tasimiyor. Ama en azindan 1) ogretmen kalitesini arttirdigi kesin kontejanlari kisarak yuksek puanla girilmeye ve egitim suresini 1 yil arttirararak da master seviyesinde ogretmen sundugu kesin. 2)Madem yeterli fiziki sartlari surtlari okullari sinif mevcutlarini yapamiyorsunuz bari cift ogretmenli sinif kosullari yaratin ki hem demokratik ortam olussun hem not kriteri daha objektif bir duruma gelsin hem de ogretmen basina ogrenci sayisi dussun.3) tum bu onlemlerle en azindan mevcut kpss belasinda yitip giden ogretmen kitlesini kisa zamanda azlatmak da mumkun hatta bir cozum. Boylelikle 5 yil hatta 7-8 yil kpss ile bikmis bir ogretmen atandigi taktirde nasil bir hizmet sunabilir ki? benim cozumun bunlari cozuyor.
SilSizde anlatinda bilimsel egitim nasil oluyor ogrenelim hocam
hocam fed in faiz artırması doları türk parası karşısında daha değerli hale getirir.bu durumda dolar bazlı ithalatımızı olumsuz etkiler.örneğin; petrol endüstrisi için baktığımızda tüpraş dolar oalrak ham petrolü aldığı için maliyeti artar.bu da hisse senetlerinde bir düşüşe neden olur mu
YanıtlaSilFed'in faiz artırması bizim gibi ülkelerden döviz çıkışına neden olacak. Bu durumda Dolar, Euro değer kazanırken TL değer kaybedecek. Bu gelişme bizim ihraç ettiğimiz mallara olan talep esnekliği ve bizim ithal ettiğimiz malların talep esnekliği de dikkate alınmak kaydıyla ihracatımızı artırırken ithalatımızı düşürecektir. İthalat düşüşü ilk bakışta cari açığı düşürecek bir olumluluk olarak görülse de fiyatların artmasına ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesine neden olur.
SilBu gelişmeler sonucunda hisse senetlerinin değerleri bunlardan ziyade yabancıların çıkışı ve döviz çıkışını engellemek için faizin artırılmasından olumsuz etkilenir.
Hocam yazınızı okuduktan sonra gündemde olan şeyler kafamda matığıyla birlikte daha yerli yerince kafama oturdu öncelikle teşekkür ediyorum .bunun haricinde kafama bir soru takıldı yardımcı olursanız sevinirim
YanıtlaSil1) örneğin Türkiye'de parasal taban 80milyar tl para olmasına karşılık M3 para Arzı 700milyar tl civarında. Fiziki olarak 80 milyar tl olmasına rağmen bankalar tarafından Yaratılan kaydi para neticesinde 700milyar tl ye kadar çıkmaktadır .asıl sorum uluslararası likiditeye ilgili, Tüm ülkeler tarafından tutulan Uluslarası rezervlere uluslararsı likidite denmektedir. Wall Street journal haberine göre Uluslarası döviz rezervi 12 trilyon $ olduğu belirtiliyor . Benim sorum dünyada merkez bankalarında fiziki olarak 12 trilyon$ kadar para varmıdır yoksa Yaratılan kaydi para sonucu muhasebe kayıtlarından Oluşan bir büyüklükmüdür bu?
2)hocam ben emin olamadım ama benim cevabım; nasıl ki ülkemizde para Tabanı olarak belirttiğimiz 80milyar tl varken para arzı 700milyar tl civarındadır. Ben şu şekilde kurguluyorum ülkemiz merkez bankasın rezervinin hepsi kasasında değildir bir kısmı başka ülkelerin bankasındadır . Örneğin Türkiye 20milyar $ lık rezervini başka ülkenin bankasında tuttuğunu kabul edersek bu banka döviz piyasasına müdahale ederken bizim rezervlerle müdahale edecek sonuç olarak bizim rezervler el değiştirerek ve dolaşarak başka ülkenin merkez bankasının kasasına girerek onun mülkiyetine geçecektir örneğin ortada fiziki olarak 20milyar $ dolaşıyorken bu miktardaki paranın Mülkiyeti 2 merkez bankasına ait olacaktır yani Türkiye'nin rezervi 20milyar$ olarak gözüküyorken , bu para dolaşarak başka ülkenin merkez bankasına girecek onunda 20milyar $ rezervi artmış olacak.benim anladığım kadarıylada dünyada 12 trilyon $ kadar fiziki olarak elle tutulan para yoktur muhasebe kayıtları sonucu Oluşan bir Büyüklük olduğu kanısına varıyorum .katılırmısnız ?
3)tabi bu dediğim miktar muhasebe kayıtları sonucu Oluşan Büyüklük olsada dünya merkez bankaları bu paranın mülkiyetine sahipler .örneğin Türkiye de parasal taban 80milyar tl iken bankacılık sisteminin türk parası mevduat miktarı 612milyar tl gözüküyor .yani 80 milyar tl lik paranıj üzerinde 612milyar tl lik mülkiyet kurulmuş.dünyada rezerv miktarı olan 12 trilyon büyüklüğüde fiziki Büyüklük değilde muhasebe büyülüklüğü olduğunu düşünüyorum .katılırmısnız ?
(1) Merkez Bankalarındaki rezervler nakit paradır. Ancak diğer ülke MB'lerinde tuttukları bölümü sizin dediğiniz gibi muhasebe kaydına dönüşür.
Sil(2) Kurgu doğru.
(3) 12 trilyonun bir bölümü fizik olarak mevcuttur ve MB'lerin kasasındadır. Bir bölümü başka MB'lerde saklanmaktadır bir bölümü de tahvile yatırılmış durumdadır (özellikle ABD Hazine tahvillerine.)
Merhaba,
YanıtlaSilBen ekonomiyi yorumlamadaki en sıkıntılı işin güvenilir veri bulmak olduğunu düşünüyorum. Haklı olarak resmi kurumlar açıklamalarında veya verilerinde pozitif bir görünüm vermek amaçlı subjektif veriler paylaşıyorlar. Ne de olsa kriz bizi teğet geçiyor ve önümüzdeki dönemde bir kriz görülmüyor. Dolardaki aşırı artış bir develuasyon olarak değerlendirilir mi bilemiyorum, daha önce sizin de belirttiğiniz gibi dolar bütün para birimlerine karşı değer kazanmakta. TL ile oranlanınca yaşanan artışın fazlalığı politik olarak yapılmaya çalışılam müdahaleler.
Daha önce bir yazınızda bu sene içerisinde Türkiye'nin bulması gereken 210 milyar dolar bir para olduğunu yazmıştınız. Yanlış anlamadıysam bu yazınızda bu miktarı 180 milyar dolar olarak belirtmişsiniz. Bu gerekliliği hangi verilere bakarak anlayabiliriz? Bu tip veriler bizim ulaşabileceğimiz yerlerde paylaşılıyor mu?
Belirttiğiniz gibi riskleri düşürmek hedeflenen fakat benim esas sorum şu, riskin yüksek olmasından kazanan yabancı yada yerli yatırımlar var mı? Varsa bunu nasıl gerçekleştiriyorlar?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Şöyle söyleyeyim. 180 milyar dolar özel kesimin hesaplanan açık pozisyonu yani o kadar döviz açığı var. Bu, bulması gereken para değil. Bu, bir döviz sıkıntısına girilmesi halinde kapatması gereken açık. Buna karşılık Türkiye'nin 1 yıl içinde vadesi gelecek yaklaşık 170 milyar dolarlık dış borcu var. Bu ya ödenmesi ya da yenilenmesi gereken miktar. Bunun üzerine ayrıca bulunması gereken cari açık miktarını eklemek gerekiyor. Bunu yazıda rakam olarak vermedim. O da kabaca 40 milyar dolar desek 170 + 40 = 210 milyar dolarlık para bulmamız gerektiği sonucuna varıyoruz.
SilBu rakamları TCMB, IMF verilerinden çıkarıyoruz. Hepimizin bulabileceği veriler.
Riskin yüksek olmasından kazananlar var. Ama kaybetme olasılıkları da yüksek. Yüksek risk olan yerde kayıp da kazanç da yüksek olur biliyorsunuz. Bizde enflasyon ve risk bu kadar yüksek olmasa yüzde 8,5 tahvil faizi vermeye gerek kalmaz.
Sayın hocam yazınız için teşekkür ederim.benim sorum şöyle yabancı yatırımcılar bist de satış yapıyorlar diyorlar fakat merkez başkanlığı Açıklamalarında 500 milyon Dolarlık satış yapmışlar fakat bu kadar düşmesi ve dolar yükseldiğinde bunu yapıyorlar.fakat yabancıların bunu yaptığını bilmiyorum onların yapması bana mantıklı gelmiyor .çünkü dolar bazlı maliyetleri var ve dolar yükseldiğinde kendilerine zarar yazar,bunun sebebi aşırı manipülasyon olabilirim yoksa açığa satışım ile bunu yapıyorlar.bir arkadaşım İMKB verilerinde piyasada yani borsada 5 milyar tl ile oynayan 3-5 kişi OLDUĞUNU ve bunların piyasayı oluşturduğunu söylemişti.size bir örnek vereyim bir borsada 30 yüzde bir artıda iken eksiye kaydığını görüyoruz.küçük yatırımcı elindeki malı bu sıralarda vermek zorunda kalıyor bu konuda spk niye buna izin veriyor cevabınız için ve bizim gibi ekonomi Hakkında insanlara bilgi paylaştığınız için sayğı ile eğiliyorum
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilAçıkçası borsa benim uzmanlık alanım değil. Ben borsayı sadece makroekonomi için bir gösterge olarak alıp izliyorum. Kağıt bazında ya da işlem ve piyasadaki alan satanlar bazında ilgilenmiyorum. O nedenle bu soruların ızı yanıtlayamayacağım.
Yabancıların çıkış nedeninin risklerin artmasından olduğunu düşünüyorum. Özellikle fonlar bu tür risklere duyarlı erken uyarı sinyallerine dayalı belirli noktaları işaretliyorlar ve o noktaların altına düşüldüğünde zarara bakmadan satıp çıkıyorlar. Zararın daha da büyümesini engellemeye çalışıyorlar.
Üstat,
YanıtlaSilÖzel sektörün açık pozisyonu cari açık rakamının içinde yer alıyor mu?
İyi pazarlar
Cafer Demir
Özel sektörün açık pozisyonu stok değişkendir. Yani yıllardır gelmiş bir birikimdir.
SilCari açık ise akım değişkendir. Yani sadece o yıla ait açıktır.
Dolayısıyla özel kesimin açık pozisyonu cari açık içinde yer almaz ama cari açığın
borçlanılarak finanse edilen bölümünün bir kısmı sonunda açık pozisyon içinde yer alabilir.
Üstat,
SilAçıklamanız için teşekkür ederim.
Şöyle bir benzetme yapmak mümkün mü? (Eğer saçmalıyorsam, hoş görünüze sığınacağım) Cari açık sanki bir Gelir tablosu kalemi, Açık pozisyon ise Bilanço kalemi gibi değerlendirilebilir mi?
Çok selamlar
Cafer Demir
Hocam bu bizim 'enflasyon mu faiz yaratır, faiz mi enflasyon' tartışması 'yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan' tartışmasına benziyor. sonuçta ikisi de birbirinden çıkar boşu boşuna konuşuyoruz gibi geliyor bana :)
YanıtlaSilBizdeki durum bu dediğinize pek uymuyor. Çünkü bizde asıl ateşleyici olan ne enflasyon ne de faiz. Bizde olayı ateşleyen şey döviz kuru. Kur artınca enflasyon artıyor ve sonunda faiz artıyor.
Silo zaman dövize bağımlılığı azaltmak lazım değil mi hocam? ya da faiz dışında döviz çekmenin başka yollarını bulmak gerek. sonuçta çözüm bu. peki bunu biz biliyoruz da onlar bilmiyor mu? (onlar-siyasiler)
Silbizim ülke insanları tamamıyla banka kredilerine bagli yasiyorlar. faizin düşmesi turkiyede olasi emlak krizine yol acarmi hocam tipki abd deki gibi ?
YanıtlaSilTam tersine faizin düşmesi daha çok emlak satışına yol açacağı için krizi önler. Hükümetin faiz indirim baskısının altında biraz da o yatıyor.
SilHocam, Insaat sektoruyle nereye kadar devam edebilecegiz. Insaat sektirundeki balon patlayacak gibi geliyor bana kisa sure icinde. Sizin duaunceniz ne bi konuda
YanıtlaSilBenzer düşünceler taşıyorum.
SilHOCAM, UNUTANLAR OLABİLİR; UNUTMASINLAR !
YanıtlaSilYARIN (16 MART 2015 PAZARTESİ) SABAH 10.00'DA;
TÜİK, İŞSİZLİK VERİLERİNİ YAYINLAYACAK !
KİTAP:
"BOŞUNA MI OKUDUK?"
TÜRKİYE'DE BEYAZ YAKALI İŞSİZLİĞİ
HAZIRLAYANLAR: Aksu Bora, Necmi Erdoğan, Tanıl Bora, İlknur Üstün
YAYINEVİ: İletişim Yayınları
ADRES:
http://www.iletisim.com.tr/kitap/bosuna-mi-okuduk/8428
(Kitabın sunuş bölümünü okumak için:
http://www.iletisim.com.tr/images/UserFiles/Documents/Gallery/110420120955.pdf )
"Diploma = iş" denklemi gitgide geçersizleşiyor. Genç işsizliği ve "okumuşların" işsizliği, dünyada da Türkiye'de de istisnai olmaktan çıktı. Zamanımız kapitalizminde işsizliğin yapısal niteliği aşikâr hâle gelirken, tahsilli, kalifiye çalışanlar yani "beyaz yakalılar" da güvencesizleşme sürecinin kurbanı oluyor, imtiyazlarını kaybediyorlar. İnsanlara atfedilen ve onların kendilerine atfettikleri "anlamın" iş durumuna göre belirlenegeldiği bir yaşam dünyasında, işsizlik sadece iktisadi olmayan derin bir kriz kaynağıdır.
Elinizdeki araştırma, Türkiye'de beyaz yakalı işsizliğinin sosyal-psikolojik yanına odaklanıyor. İşsizliğin bir sosyal deneyim olarak nasıl yaşandığına ve "hissedilen işsizliğe" bakıyor. Üniversite mezunu işsizler işsizlikle nasıl baş ediyor, hangi yöntemlerle iş arıyorlar? Ne gibi ayrımcılık mekanizmalarına tâbi kaldıklarını düşünüyorlar? Güvencesizleşen hayatta, nelere -mesela aileye- ne kadar güvenebiliyorlar? İşsizlik deneyiminden duygusal olarak nasıl etkileniyorlar? Kendilerini nasıl ifade ediyor/edemiyorlar? İşsizlik deneyiminin orta sınıf "değerleri" ve "kimliği" ile etkileşimi nasıldır? Beyaz yakalı işsizler, işsizlik sorununun kaynağını nerede görüyorlar? Neye, kime kızıyorlar? İşsizlik, onları "bir şeyleri düşünmeye", "bir şeyler yapmaya" sevk ediyor mu?
KPSS "belası", ataması yapılmayan öğretmenlerin sıkıntıları ve mücadeleleri, "kullan-at" tarzı istihdamın belli başlı örneklerinden banka çalışanlarının işsizlik deneyimleri ile ilgili gözlemler de bu sorgulamaya eşlik ediyor. Beyaz yakalı işsizleri dinleyen ve onları konuşturan bir kitap...
<<< Devamını okuyunuz... >>>
KİTAP:
YanıtlaSil"İŞSİZ YAŞAM"
İŞSİZLİĞİN VE İŞ GÜVENCESİZLİĞİNİN BİREY VE AİLE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
HAZIRLAYANLAR: Nebi Sümer, Mehmet Harma, Nevin Solak
YAYINEVİ: Koç Üniversitesi Yayınları
ADRES:
http://www.kocuniversitypress.com/books/issiz+yasam:+issizligin+ve+is+guvencesizliginin+birey+ve+aile+uzerindeki+etkileri
Yaygın işsizlik ve iş güvencesizliği bireyi, aileyi ve bütün toplumu derinden etkileyen kronik sosyal sorunlarımızdır. Son yıllarda yapılan kamuoyu araştırmaları sözbirliği etmişçesine, işsizliğin Türkiye'nin en öncelikli sorunu olduğunu göstermektedir. Siyasi görüşten bağımsız olarak bütün toplum öncelikle işsizlik sorununa bir çare bulunmasını beklemektedir. İşsizlik ve iş kaybetme korkusu (iş güvencesizliği) genellikle ekonomik bir sorun olarak görülmüş, yol açtığı bireysel dram ve yıktığı hayatlar gazetelerde haber olmanın ötesine pek geçememiştir. Öncelik taşıyan bu sorunumuz Türkiye'de bütün boyutlarıyla bilimsel olarak incelenmemiştir.
İşsiz kalmak ya da her gün işten çıkarılma korkusu yaşamak kişinin ve yakın çevresinin sağlığını tehdit etmektedir. Uzun süren işsizlik ekonomik adaletsizlik ve sosyal dışlanmışlığın yanı sıra, yüksek stres, depresyon, kaygı, kalp ve damar hastalıkları gibi pek çok psikolojik ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Elinizdeki kitapta, Türkiye'de işsizliğin ve iş güvencesizliğinin birey ve ailesi üzerindeki psikolojik ve fiziksel etkileriyle bunların çalışma hayatına yansımaları geniş bir örneklem üzerinde derinlemesine incelenmiştir. Kitapta, aynı zamanda, ilgili alanlardaki temel araştırmalar ve işsizliğe ilişkin güncel istatistikler özetlenmiş, etkili destek ve çözüm önerilerine yer verilmiştir. Bu kitap, başta alanda çalışan psikologlar olmak üzere, bu konularda araştırma yapan sosyal bilimciler, karar verme konumunda olanlar, sendikacılar ve bizzat işsizler ve işini kaybetme korkusu yaşayanlar için yararlı bir kaynak niteliğindedir.
<<< Devamını okuyunuz... >>>
KİTAP:
YanıtlaSilPREKARYA "YENİ TEHLİKELİ SINIF"
YAZAN: Guy Standing
ÇEVİREN: Ergin Bulut
YAYINEVİ: İletişim Yayınları
ADRES:
http://www.iletisim.com.tr/kitap/prekarya/8982
(Kitabın sunuş bölümünü okumak için:
http://www.iletisim.com.tr/images/UserFiles/Documents/Gallery/prekarya1.pdf )
(Guy Standing; çalışma ekonomisi, istihdam piyasasının esneklik dereceleri, işgücü politikaları, işsizlik ve sosyal güvenlik konularında uzman iktisat profesörüdür.)
“Prekarya”… Bu “yeni” kelime, yeni zamanların toplumsal gerçekliğinin çarpıcı bir yüzünü tanımlıyor:
Alabildiğine “esnekleşmiş!” bir istihdam dünyasında sürekli değişen işlerde, adeta hep geçici bir statüde çalışanlar… Düzenli olarak “düzensiz işlerde!” çalışanlar…
Bütün dünyada giderek genişleyen bu kitleyi;
“Çalışan yoksullar”
Veya
“Güvencesiz işçiler” diye tanımlayanlar da oldu.
İngiliz iktisatçı Guy Standing; “prekarya”yı teşhis edebilmek için onların kimliksizliğini göz önüne almak gerektiğine dikkat çekiyor:
“Bir geleceği olmayan ve ‘toplumsal hafızadan yoksun’ işlerde çalışmaya mecbur bırakılıyorlar…” uyarısını yapıyor.
Guy Standing’in “prekarya” olgusu ve kavramı üzerine referans olan kitabı; “yeni tehlikeli sınıf” alt başlığını taşıyor.
Birçok düşünür ve sosyal bilimci; “prekarya”yı zamanımızın “proletarya”sı olarak tanımlıyor. En azından, günümüzde “prekarya gerçekliği”ni ve kavramını hesaba katmadan; “işçi sınıfı”, “proletarya” üzerine düşünmek mümkün değil.
Standing bu kitabında; “küreselleşmenin çocuğu!” dediği “prekarya” olgusunun nasıl meydana geldiğini, gündelik yaşamını ve çelişkilerini büyük bir sarahatle tasvir ediyor.
“Prekarya”nın iç ayrımlarını, tâbi olduğu sömürü mekanizmalarını zengin bir örnek dökümüne dayanarak inceliyor. “Yeni bir emek hareketi” için ipuçları çıkartmaya da yarayan bir analiz sunuyor.
“İktisatçı Guy Standing, kullanım süresi geçen ‘proletarya’ ve ‘orta sınıf’ terimlerinin yerine; ‘prekarya’yı koyarak hedefi tam on ikiden vuruyor.”
Zygmunt Bauman (Sosyolog)
“‘Prekarya’ fikrinin teorik ve ampirik açıdan eksikleri var;
Fakat doğru anlaşıldığında bir çoğunluk inşa edecek yeni bir radikal projeye temel oluşturabilir.”
Richard Seymour (Marksist yazar, aktivist ve yayıncı)
Hocam yukarda bir arkadaşın yazdığı yorumla ilgili sorum olacak;
YanıtlaSilArkadaş yorumunda dünya rezervlerinin 12 trilyon$ olduğunu belirterek bunun fiziki olarak mevcut olup olmadığı sorulmuş .
Ben şu şekilde anlıyorum; ülkemizde para Tabanı 80milyar tl civarındayken yani fiziki olarak bu kadar para varken M3 para arzı Dediğimiz Büyüklük 700 milyar tl civarındadır, bu 700 milyar tl Büyüklük, bankaya yatırılan mevduatın tekrar banka tarafından kredi verilmesi ve verilen kredinin el değiştirerek tekrar bankaya mevduat olarak Dönmesi bu şekilde mevduat-kredi-mevduat sürecinin ilerlemesi neticesinde 700 milyar tl lik Büyüklük oluşuyor yani fiziki olarak 80milyar tl varken bankaların kaydi para yaratma neticesinde satın alma gücü olarak 700milyar tl civarında Büyüklük oluşuyor(rakamlarda yanılıyor olabilirim )
12 trilyon$ rezervide parasal taban olarak değilde kaydi para Büyüklüğü sonucu Oluşan Büyüklük olarak anlıyorum yanılıyorumuyum bilemedim ?
2)hocam merkez bankaları rezervlerinin bir ksımı ile tahvil aldığını belirttiniz. Örneğin,bir merkez bankası rezervinin bir kısımı ile tahvil alırsa muhasebe kayıtları gereği anladığım ; aldığı tahvil tutarı kadar rezervleri azalır bir taraftanda aldığı tahvil tutarı kadar aktifleri artar bunu anlıyorum. Acaba merkez bankası rezervlerinin bir ksımı ile tahvil aldığında merkez bankasının rezerv hesabının Büyüklüğü hesaplanırken tahvili aldığı tutar kadar rezervi azalır mı ? O kadar rezerv hesaptan düşülür mü?
Gelen parayı nasıl olsa tüketimde kullanıyoruz, ileride ödemek zorunda olacağımız borç miktarını artırmak ve değerli TL yüzünden üretim yapanları cezalandırmak dışında bir işe yaradığı yok. Keşke stabil olarak gelişmiş ülkelerin operasyonlarına karşılık TL yi değerli hale getirmemek için para girişini daha kontrollü yapsaydık.
YanıtlaSilŞimdi sadece para girişinin zayıflaması bile risk algısı yaratıyor. Bu ekonomik yapının sürdürülemez olduğu herkes tarafından malum. Para girişi eninde sonunda duracak ve hatta mümkün olursa bir miktar çıkış bile olacak. Borcun artması yaşanacakların yıkıcılığını artırmaktan başka bir işe yarayacağını zannetmiyorum.
Her şer de bir hayır vardır.
Her yazida ve yazinin yorumlar kismindaki cevaplarınıniz ile yeni seyler ogreniyorum sağolun hocam gerçekten
YanıtlaSilÇok teşekkürler
Sil2008 öncesi durum nasıldı peki
YanıtlaSilKurlar artmıyordu tam tersine TL değer kazanıyordu o nedenle enflasyon düşüyor ve o düştükçe faiz de düşüyordu.
SilIktisat yÜksek lisans öğrencisi olarak sizin yazılarınızı takip etmek büyük mutluluk öğreneceğimiz çok şey var sizden hocam :)
YanıtlaSilHocam gösterge faizle mb faizi arasındakı fark nedir
YanıtlaSilHocam özür dileyerek konu arasına girdim, tecrübenize ihtiyacım var hocam lütfen, ben sözel bölümünden DGS sınavına hazırlanıyorum ilahiyat önlisans mezunuyum. pragraf soruları ve mantık soruları çözmek için ne tür kitaplar okumam gerekir , tavsiyenize ihtiyacım var çok teşekkür ederim. murat taştan.yaş.37.
YanıtlaSilMahfi Hocam merhaba.Özel bir bankada çalışıyorum ve bir sunum yapacağım.Sunum konum Türkiyede faizler nasıl düşer ve bankacılık sektörüne nasıl etki eder.Değerli görüşlerinizle aydınlatırsanız çok sevinirim
YanıtlaSil