Faizi Yok Sayamayız

Not: Bu yazı 23 Mart 2013’de bu blogda yayınladığım Eş anlı İç ve Dış Ekonomik Denge başlıklı yazıma ekleme yapılmış halidir. Ekonomi eğitimi almamış olanlardan bu kadar teknik bir yazı için peşinen özür dilerim.

Mal ve hizmet piyasasında denge
Dışa kapalı bir ekonomide mal ve hizmet piyasasında denge şöyle bir denklemle ifade edilebilir: 
S(Y) + T = I(r) + G                                                          

Gelirin bir fonksiyonu olan gönüllü tasarruflar S(Y) ile zorunlu tasarruf niteliğindeki vergilerin (T) toplamı faizin bir fonksiyonu olan yatırımlar I(r) ile kamu harcamalarının (G) toplamına eşittir.
         
Şimdi bu denklemi şekil üzerinde gösterelim.

Gelir (Y) arttıkça onun bir fonksiyonu olan tasarruflar ve ithalat artar, faiz (r) düştükçe onun bir fonksiyonu olan yatırımlar artar. Kamu gelirleri (T), kamu giderleri (G) ve ihracat gelirden ve faizden bağımsızdır. Bu durumda IS (yani yatırım tasarruf eğrisi) soldan sağa azalan bir eğim içindedir.

Para piyasasında denge
Paranın işlem (t), ihtiyat (p) ve spekülasyon (s) güdüsüne bağlı talep formları şu fonksiyonel ilişkilerle gösterilebilir: 
İşlem ve ihtiyat güdüsüyle para talebi gelirin bir fonksiyonudur: Mt,p = L1(Y.) 
Spekülasyon güdüsüyle para talebi faizin bir fonksiyonudur:  Ms   = L2(r)

Buna göre toplam para talebi işlem, ihtiyat ve spekülasyon güdüsüyle talep edilen para toplamına eşit olduğuna göre: Md  = Mt,p + Ms yazabiliriz. Ya da bunu toplu bir fonksiyonel ilişki biçiminde ifade etmek istersek para talebinin bir bölümünün gelirin, bir bölümünün de faizin bir fonksiyonu olduğundan hareketle şöyle gösterebiliriz: 
M = L(Y, r)                       

Para talebi ile para arzı birbirine eşit olduğuna göre aynı fonksiyonel ilişki bize para arzını ve dolayısıyla LM’i bir başka deyişle para piyasasındaki dengeyi verir.

         
Para arzı da para talebi de gelirin ve faizin bir fonksiyonudur. Dolayısıyla para arzı ve para talebini bir arada gösteren LM eğrisi faiz ve gelir arttıkça artan bir görünüm içinde olacağı için soldan sağa doğru yükselen bir eğim çizer.

Dış denge
Ekonomi dışa açıldığında mal ve hizmet dengesine ihracat (X) ve ithalatı (M*) eklememiz gerekmektedir (Para arzını M ile gösterdiğimiz için karışıklığı önlemek amacıyla ithalatı M* ile gösteriyoruz.) Bu durumda yukarıdaki denklem şöyle olacaktır: 
S(Y) + T = I(r) + G + X – M*

Fonksiyonel olarak gelirle ilişkili olan, yani gelir arttıkça artış eğilimi gösteren ithalatı bu ilişkiyi de gösterecek biçimde ifade eder ve sol tarafa aktarırsak denklemimiz şöyle bir görünüm alır:    
S(Y) + T + M*(Y) = I(r) + G + X                        

Sermaye hareketlerinin tam olarak değil ama önemli ölçüde serbest kaldığı günümüz dünyasında dışa açık küçük bir ekonomide ödemeler dengesini net ihracat olarak tanımlayabiliriz. Yani BP = NX olur.

İhracat bağımsız bir değişkendir. Daha doğrusu ihracat, başka ülkeler açısından ithalat olduğu için o ülkelerin gelir düzeyindeki değişmelere bağlıdır. Bizim ülkemizin geliriyle bir ilişkisi yoktur. İthalat ise bizim ülkemizin gelirine bağlıdır ve gelirimiz arttıkça ithalatımız da artar. 


Bu durumda ihracat ile ithalatın farkını gösteren net ihracat NX eğrisi (ki ödemeler dengesinin de özetini gösterir) dikey eksende faizin, yatay eksende gelirin gösterildiği yukarıdaki şekilde soldan sağa yükselen bir eğilim içindedir. Gelir arttıkça ithalat artar, ithalat arttıkça net ihracat ya da cari denge açığı büyür ve bunu finanse etmek için daha fazla yabancı kaynak çekmek gerekir bunu yapabilmek için de faizler artar.

Sermaye hareketlerinin büyük ölçüde serbest olduğu bir ortamda, dışa açık küçük bir ekonomide eş anlı iç ve dış denge oluşumu
Dışa açık bir ekonomide parasal ve reel dengelerin ifadesini daha önce yazmıştık:

            M = L(Y, r) = LM                                                                
            S(Y) + T + M*(Y) = I(r) + G + X = IS                                
            Dış denge de şöyle belirlenir:
            BP = NX = CA         

Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide: IS eğrisi (tasarruflarla yatırımların eşitlendiği eğri); mal ve hizmet piyasasındaki, LM eğrisi (para arzıyla para talebinin eşitlendiği eğri); para piyasasındaki, BP eğrisi (ödemeler dengesini gösteren eğri); ülkenin dünya piyasasındaki dengesini gösterir.

Bu üç eğrinin kesiştiği nokta bize ekonomide hem mal ve hizmet piyasasının hem para piyasasının hem de dış dengenin birlikte dengede olduğu durumu gösterir. 

Aşağıdaki şekilde ekonomik dengenin, para piyasası dengesi (LM), mal ve hizmet piyasası dengesi (IS) ve ekonominin dış dengesinin (BP) kesiştiği D noktasında oluştuğu görülüyor. Şekilde IS, LM ve BP eğrilerinin kesiştiği D denge noktasında faiz oranı r1 ve gelir miktarı da Y1’dir.

Faizi yok sayarsak dengeyi yakalayamayız
Kapitalist sitemin dengeye gelişini gösteren bu analiz neo klasik ekonomi yaklaşımının modernize edilmiş halidir. Kapitalizmde ve onun dayandığı piyasa sisteminde piyasaların eş-anlı dengeye gelişini bundan daha iyi açıklayan bir teori henüz geliştirilmiş değildir.

Teorinin buradaki özetlenişini inceleyenler modelin neredeyse tümüyle iki önemli değişkene dayandığını fark etmişlerdir: Gelir ve faiz. Faiz daima dikey eksende, gelir de daima yatay eksende yer almış ve piyasaların dengesi bu iki değişkenin oluşturduğu alanda belirlenmiştir.

Eğer bu sistemin içinde yer alarak devam edeceksek geliri ciddiye aldığımız kadar faizi de ciddiye almak zorundayız. Faizi yok sayamayız. Nasıl ki geliri yok sayarak dengeyi yakalayamazsak faizi yok sayarak da dengeyi yakalayamayız. Faizin yerine ne koyarsak koyalım eksenlerden birisindeki boşluğu dolduramayız.

Onun için Merkez Bankası’nın son dönemde yaptığı hamlelerden sonuç alınamıyor. Eninde sonuna geleceğimiz nokta faizi indirdiğimiz gibi yükseltmek olacaktır. Bu adımı atmakta geciktikçe ödeyeceğimiz fatura da kabarmaktadır. 

Yorumlar

  1. yere göğe koyamadıkları Tayyip Erdoğan'ın bu yazıyı anlama olasılığı sıfır..askerde kantin subaylığı mı ne yapmış, bildiği tüm iktisat bu..hiç sıkılmadan MB'ye ayar vermeye kalkıyor, bir de başkan olursa başımıza gelecekleri hayal bile edemiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eleştiri olmalı ama tutar bi yanı da olsun lütfen ki dikkate alalım.Recep Tayyip ERDOĞAN, İstanbul Ticari İlimler Akademisi mezunudur şimdiki ismi Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesidir ve her iktisat disiplini almış üniversite mezunu insanlar gibi Mahfi Hocanın yazısını da anlayacak kapasitedir. Klişe olacak belki ama demek ki hala ihtiyacımız var şu güzel söze ''İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya bu nice okumaktır.''

      Sil
    2. Diplomasini goren yok. Bu bolumu bitirdigi kesin degil. Kabatas yalani gibi bu da yalan olabilir. Eger herhangi bir iktisat bolumunun 1. sinifini dahi okumis olsa faizler ile kurlarin ayni anda kontrol edilemeyecegini bilmesi gerekirdi. Koyun surusune muhendis coban gerekmez... Ilim kendin bilmektir demissin, ilim olmayinca kendini bilmez sekilde isinin uzmani kisilerin (MB baskani mesela, veya Babacan) konusuna burnunu sokmasi bundandir zaar.

      Sil
    3. Bana sorarsanız bir insanın sağduyu sahibi olması konunun özünü anlaması için yeterlidir. Sonuçta herkes bilim adamı olmayacak. Bütün mesele sağduyu sahibi olmaktır.

      Sil
  2. Hocam,

    Aslında Cumhurbaşkanımız geleceği hepimizden net görüyor, bizim iyiliğimizi düşünerek geceleri uyku uyuyamıyor; biz de kendisine sahip çıkacağımız yerde ona bağırıyoruz!

    Aslında Cumhurbaşkanımız diyor ki:

    "Ben de FED'in kendi faizini önümüzdeki aylarda arttıracağını biliyorum! Şimdiden Dolar'ın TL karşısında değerini yükselttim ki; halkım kendini yavaş yavaş bu yeni koşullara alıştırsın, yaklaşan zorlu günlere şimdiden bağışıklık kazansın diye!

    FED kendi faizini arttırdığı anda Dolar'ın değeri daha da yükseleceğinden; halkım benim hamlelerimle önceden bağışıklık kazandığı için, yaklaşan daha büyük acılardan o kadar da fazla etkilenmeyecek! Hem önemli bir söz vardır: 'Öldürmeyen acı güçlendirir!'

    Daha güçlü bir 'Yeni Türkiye' için halkımın da güçlü olması lazım!

    Bakın görüyorsunuz;
    Ben hep sizlerin iyiliğini düşünerek hareket ediyorum! Kıymetimi bilin ve beni destekleyin!

    Bakmayın siz muhalefet adı altında bu vatana hainlik edenlere, düşmeyin onların tuzaklarına!"

    Böyle bir Cumhurbaşkanımız olduğu için aslında çok şanslıyız! Yoksa bizleri peynir ekmek gibi yerlerdi!

    Siz de yukarıda anlatılanlara göre kendinize çeki düzen verseniz doğru yolu bulmuş olacaksınız ama pek oralı değilsiniz gibi hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. imza: jöleli

      Sil
    2. Sacmalamanin siniri yok sizin tayfada anlasilan. Geminiz batiyor ama, haberiniz olsun tayfa. Devletin can simidi olmasa aslinda yuzme de bilmiyorsundur sen tayfa. Kaptaniniz ehil dehil, ne soylesen bos tayfa.

      Sil
  3. hocam siz bilim dışı düşünmekten ve komplo teorilerinden pek hoşlanmazsınız; fakat ben hükümetin faiz konusundaki tavrını son derece karanlık buluyorum. örneğin ekonomi bakanı "euro'yu da mı erdoğan düşürdü" sorusunu yöneltebiliyor insanlara. şu soruyu ancak lise 1 öğrencisi sorabilir, ben son haftalarda dönen tartışmaların akıl yoluyla bir yere kadar izah edilebileceğini düşünüyorum. muhtemelen şu sıralarda devam eden toplantıda da erdoğan başçı'ya "erdemciğim iyi diyorsun hoş diyorsun da bırak idealistliği güzel kardeşim, sen indir şu faizi var bir bildiğimiz, orası bizde" diyordur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık pek öyle demiyorlar galiba. Düşünün USD bu yıl 2,60 ortalamada kalsa bizim GSYH 820 milyar dolardan 730 milyar dolara düşer ve biz 16 ncılıktan 20 nciliğe doğru yola çıkarız.

      Sil
    2. Konuyu değiştirmeyin euro damı erdoğan indirdi?

      Sil
    3. Ne Doları tek başına Erdoğan çıkardı ne de Euroyu indirdi. Ama Doların TL'ye karşı değer kazanmasında katkısı oldu. Eğer öyle olmasaydı şu son yumuşamadan sonra Dolar Euroya karşı değer kazanırken TL'ye karşı değer yitirir miydi?

      Sil
  4. Faiz düşürülmesi için mevduatçıya sorulması lazım eksi reel faize razı mısın?
    o da diyecek ki hayır!!
    Dusuk faize razı ol demek evinin kirası 1000 tl sen diyorsunki 500 tl ye kiralıcaksın!!o kadar...mafya usulü!!
    sonra faizlercıkar dolara geçer herkes...borsa duser...denge kalmaz...nokta...

    YanıtlaSil
  5. Sagolun hocam aciklayici güzel bir yazi olmuş

    YanıtlaSil
  6. Mahfi bey, düşen fiyat seviyesi hanehalklarının ve şirketlerin borçlarının reel değerini artırarak onları nasıl fakirleştirir? Tam tersine reel değerini azaltması beklenmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu tam anladığımı söyleyemeyeceğim.

      Sil
    2. Muhtemelen $ karsisinda degeri dusen TL'nin sirketin borclarini nasil artiracagini soruyor (sirket $ ile borclanmis ise). Reel degerini azaltmasini da sirketin TL ile borclandigi duruma gore kuruyor ve borcun $ degerinin azalacagi gorusu ile dusunuyor . Hepsini tek cumlede zeytin yagi ve limon sosu ile servis ediyor.

      Sil
  7. Sayın hocam bir önceki yazınızdan beri sürekli aklımı kurcalıyor, Türkiye’ye USD ile borç verenler, doların değer kazanması durumunda nasıl zarar eder?
    iyi çalışmalar dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. haklısınız ben düz esnaf mantığı ile düşünmüşüm,
      teşekkürler

      Sil
    3. Atadostu'na teşekkürler. Bana gerek kalmamış.

      Sil
  8. erdoğan ekonomiden anlamaz ama siyasetçi refleksi iyidir. büyüme ile oy oranları arasındaki ilişkiyi çok iyi bilir mesela. geçen yıl 17-25 Aralık'tan sonra "büyüyen Türkiye" dediği zaman iktisatçılar burun kıvırıyor, 2014'te %1,5 büyüme tahmin ediyordu. sonra anladık ki ekonomi 2014 ilk çeyrekte gerçekten büyümüştü (%4,8 büyüme, fena sayılmaz) o zaman verilere mi bakıyordu, hayır bakmıyordu ama büyüme olduğunu hissediyordu.
    bu yıl Ocak sanayi üretimi tahminlerinde iktisatçılar yine çuvalladı. %2 büyüme tahmin ederken bir de baktık ki %2 küçülme gelmiş. erdoğan ekonominin daraldığını hissettiği için (rakamlara baktığını hiç sanmıyorum, siyasetçi refleksiyle hissediyor) merkez bankasına bu kadar diklendi. çünkü hedeflediği +%50 oyu alabilmesi bu büyümeyle mümkün değil. şimdi havaların ısınması, baz etkisi filan yılın ikinci çeyreğinde daha sakin olur ama 2015 ilk çeyrek büyüme kötü gelecek. orası kaçınılmaz.
    2011 seçimlerine %9,3 büyüme, %8,7 işsizlik oranıyla girmişti. şimdi büyüme en son %1,7, işsizlik ise %10,7 işler zorlaştı, zorlaştıkça erdoğan gerildi.

    YanıtlaSil
  9. eninde sonunda faizi yükseltmek zorunda kalacağız diyoruz da faiz zaten yükseliyor. son 4 ayın 3'ünde sanayi üretimi gerilemiş bir ülkede gecelik repo faizi enflasyonun 3 puan üzerinde. bundan daha yüksek ne kadar olabilir? geçen yıl Mart'ta sepet kur 2,64 imiş. şimdi merkez faizi tekrar %10 yaptı diyelim. dolar kuru 2,40 olsa bu pariteyle sepet kur 2,47 olur. ihracatın %10'dan fazla gerilediği ortamda bizim sanayici hepten mortu çeker o zaman. bunu mu istiyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz zaten yukseliyor derken hangi faizden bahsettigimiz cok onemli. Merkez bankasinin piyasayi repo yoluyla fonladigi faiz yil basindan beri iniste (su anda 7.50%) . Bahsettiginiz repo faizi enflasyonun 3 puan uzerinde degil bu yuzden. Ancak merkez bankasi repo yoluyla piyasayi gereginden az fonladigi icin piyasada bankalar arasi repo ve bankalararasi borclanma faizleri 10% civarinda geciyor. Sizin bahsettginiz bu sanirim. Eger RTE ve saz tayfasi merkez bankasini gereksiz yere gazetelerde hedef gosterircesine elestirmeseydi, bu faiz cok daha dusuk olacakti, inanin bana. Kimsenin merkez bankasi'nin repo faizini 10% yapsin dedigi yok. Akli selim insanlarin dedigi, merkez bankasi uzerinde bu sekilde kurulan bir baski yapici degil yikicidir. Ulkede yasayanlar ve calisanlar bu sekilde ortaya cikan faiz artisindan ve TRY nin deger kaybetmesinden zarar gorurler.

      Sil
    2. Bu soruyu ehliyetsiz kaptan pasanin yanitlamasi lazim.

      Sil
    3. kredi faizlerinin gecelik repo faizleriyle korelasyonu, TCMB'nin ortalama fonlama maliyeti ile korelasyonundan çok daha yüksek olduğu için O/N faizlere daha çok bakılıyor.
      2014'ün ilk 6 ayında sepet kur 2,57 idi. Türkiye'nin ABD-Avrupa ile %6 enflasyon farkı var. 2,57'nin üzerine %6 ekleyin 2,72 eder. hadi %6 değil de %5 ekleyelim yine 2,70 eder. insanlar 2,40 dolar kuru istiyor. mevcut eur/usd paritesiyle o zaman sepet kur 2,47 olur. 2,47 sepet kur ihracatçıyı öldürür. çünkü epey bir TL cinsi maliyetleri var ve YoY pozitif bir ÜFE ile karşı karşıyalar.
      Mahfi hoca birçok defa yazdı, sanayi üretimi nereye giderse ekonomi oraya gidiyor. sanayi üretiminin 3'te 2'si sanayi ihracatı olduğu için bizim sepet kuru en az 2,60 civarı tutmamız gerekir. bu da paritenin mevcut düzeyiyle minimum 2,50-2,55 gibi bir dolar kuruna tekabül eder. ithal malların fiyatı ucuzlayıp insanların refahını artıralım derken (şubatta ithal araba satışları rekor kırdı) sanayiciyi zora sokup insanları işlerinden edebiliriz. ikisi arasında denge lazım.

      Sil
  10. Bu konuyu sizden daha iyi kimse yazamazdı.Yazılarınızı her daim takip etmek etmekteyim. Teşekkürler ve Saygılar Hocam ...

    YanıtlaSil
  11. Şu faiz konusunu bırakın artık. Yazmayın bence.
    Mahalle kavgasına devam etsinler.
    Krizle geldiler.
    Krizle gidecekler.

    YanıtlaSil
  12. Amerika niye faiz arttirmak istiyor nicin %4 un altinda bir issizlige tahammul kabulleri zero. tamam abd icin olmasi gereken issizlik %5.5 ve/ veya %5 oran fakat abd de issizlik%2 olsa fena mi olur piyasa icin hos seda faiz arttirdiginda fed dolar da daha guclenecek ihracat darbe yiyecek bence fed hic 2016 basina kadar faize dokunmamali....ekonominin gercekten guclenmesini gormeli. Hocam euro onumuzdeki haftalarda artik 1 dolar bandina girecek artik bu kacinilmaz oldu bunu soylemek icin muneccim olmaya gerek yok. Bu sizce euro kullanan ekonomilere ilk bakista bu develuasyon ne gibi bir yarar saglar ilk asamada? hani bizdeki develuasyonun ilk asamada zam olarak gorecegimizi biliyoruz bu ammena da euo bolgesine bu develuasyonun ilk bakista faydasi ne olur? euro bolgesinde issizlik duser mi onumuzdeki donemlerde?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama dünyada başı boş dolaşan ve üzerinde Fed in damgası olan çok dolar var. Bunlar eninde sonunda ABD'ye dönüp bela olacak. Şimdiden önlem almayı planlıyor.
      Dolar geçmiş 5 - 6 yılda ciddi değer kaybetti (parasal genişlemeden dolayı) ve bunun sonucunda ABD ekonomisinde bütçe açığı ve cari açık yüzde 6'lardan 3'lere düştü. Aynı şeyi şimdi Avrupa yapıyor.

      Sil
  13. 2.09'dan alınan dolarları 7 ay sonra 2.46'dan geri sattım ve bu benim 2.45 hedefime uygundu.Şimdi dolar kaç TL umurumda değil kar yapıldı.Yanliz anlamadığım bu yumurta tavuk (Faiz-enflasyon )olayı bence fazla parametresi olmayan bir ekonomik sorun için niye bu kadar abartıldı ve olay buraya geldi?.Bizim ülkemiz için kur yukarı giderse mecburen stabilite açısından faizinde yukarı gitmesi lazım çünkü enflasyon yüksek,cariaçık var ve herkes korkuyor...(Homoekonomikus davranışı)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir yaklaşım

      Sil
    2. Evet haklısınız da bu haklılığınız konuya ekonomi gözlüğüyle bakınca geçerli. Herkes aynı gözlükle bakmıyor.

      Sil
  14. İç güvenlik paketi tartışması oluyor, hukukçular ayaklanıyor. Ne kadar güzel bir şey. Bu yazıda güzelce özetleyip insanları aydınlatmak için verdiğiniz bu bilgileri İktisat bölümlerinde öğretiyorlar, tabi herkes öğreniyor içselleştiriyor mu bilemem. Peki ekonomimiz kötüye giderken ve sizin de daha önce belirttiğiniz gibi ekonomi eğitimi tüm ülkeyi etkilemesiden ötürü en pahalı eğitim iken neden iktisatçılardan ses çıkmıyor? Boşuna mı okuyoruz hocam? Mesleğimiz olmadığı için mi ses çıkarmıyoruz, anladığımız ve halka yanlış anlattıklarına şahit olduğumuz halde? Özellikle de şu faiz meselesi. Fazla uzatmayayım, ama içim rahat etmiyor hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok aslında iktisatçıların bir bölümünden ses çıkıyor. Ama sonuçta kamuoyu bu konuların dışındaysa fazla ses çıkmaması da anormal değil.

      Sil
  15. Hocam,

    130 sayfalık açıklamayı çok iyi anladım.

    Adeta 'economics101' günlerime döndüm!

    Erdem Hoca, bir gün TCMB'den ayrılırda sivil hayata dönerse; size şimdiden söyleyeyim: Size rakip geliyor Hocam!

    Erdem Hoca da eğer bir blog sitesi açmaya karar verirse; ikinizi baklava yiyerek takip ederiz artık!

    Saygılarımızla...

    Beyniniz,

    Parmaklarınız,

    Ve bilgisayarınız zarar görmesin...

    (NOT:
    Hocam bir nokta dikkatimi çekti:
    Siz hep derdiniz; Türkiye'nin yaşadığı enflasyon oranını kıyas alması gereken ülkeler 'gelişme yolundaki ülkeler' olmalı. Eğer biz kendimize, aynı ligde olmadığımız 'gelişmiş ülkelerin' enflasyon oranlarını kıyas kabul edip; PPK fazini ona göre belirlemeye kalkarsak; sütün içine coca-cola dökerek yoğurt mayalamayı bekleriz!

    Sunumda sayfa 19 ve 20'ye bakarsanız; başlıkta kocaman kocaman yazarak, enflasyon konusunu izah ederken ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre kategori yapmışlar; birilerinin kafası alsın diye, ama almış mıdır acaba!)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baklava fikri hosuma gitti, ben de deneyecegim bir dahaki sefere.

      Sil
    2. Mahfi Bey kusura bakmayın ama her bölümde bu tarz hakaret içeren yorumlar yapılıyor. Arkadaşlar kendilerince sivri zekalar ya, herşeyin, siyasetin, ekonominin, devlet yönetiminin vs, en iyisini kendileri biliyorlar.

      Bu tür arkadaşlara 2 çift sözüm var:

      Ne ilginç bir tipsin sen arkadaş.
      Edebinle yorum yapıyorsan yap, diğer türlü her yorumunda gereksiz ukalaca devlet büyüklerine yazdığın hakaretleri okumak zorunda kalıyoruz.
      Midemizi bulandırma.
      Mahfi bey zaten seviyeli bir şekilde her türlü eleştirilerini yazı diliyle ifade ediyor.
      Sizin gibi arkadaşlar ise neyin acısını veyahut kafasını yaşıyorsanız, sürekli hakaret sürekli hakaret..
      Ne güzel memleket..

      Sil
  16. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizin varoluş nedeni aslında yerçekimi gibi bir şey değil. Yani mecaz ifade de kullansak, dünyanın dönmesi, evrenin varlığı gibi dışsal ve fiziksel bir durum değil. Bir insan etkinliğinin sonucu faiz. Toplumlarda genelde nüfus artar ve kaynaklar ise aynı şekilde artmayabilir. Yani ekonominin üzerine kurulu olduğu en temel kavramlardan biri olan "azlık" (scarcity) ortaya çıkar. 3 elma vardır ama 10 tane adam vardır. Ortaya para çıkınca da yani devletler para basmaya başlayınca da enflasyon meydana gelir. Enflasyon, zaman ile ilgili bir faktör ve para zaman ile bağımlı olarak değer kazanır ya da kaybeder. Bunun sonucu olarak da bu kaybın karşılanması gerekiyor. Benden gelip 1 yıllığına 100.000TL isterseniz ben elimdeki o paranın 1 yıl sonunda değerinin ne olacağını merak etmem gerekli. Zaman o paradan %5 götürecekse sizde o kaybımı isterim. Bu risk değil, değer kaybı.

      Dinlerdeki faiz aslında bizim bugün tefecilik adını verdiğimiz durumun adıdır. Bu nedenle de diğer dillerde adına faiz (interest) değil tefecilik anlamında (usury) başka sözcükler kullanılır. Yoksa hemen her dinde yasak dediğiniz gibi. Ama burada yasak olan şey bugünkü faiz değil; zor durumda olan insanın bu durumunu fırsata çevirip kabul edilemeyecek derecede rakamlar istemek. Bugün sanayi esnafı çekini senedini ödemek için tefeciden inanılmaz rakamlarla para almak durumundadır çünkü banka nezdinde itibarı yok ve borcunu ödeyemezse bir daha para bulamaz. Bu nedenle %500lere varan rakamlarla borca girer ve bu da kendisini inanılmaz bir döngüye sokar. Zaten yasal olmamasının nedeni bu. Bu faiz olayı yasal olmasa, insanların ihtiyacı ve zorunluluk gereği tefecilik ortaya çıkıyor ve kısa sürede hem insanlara hem de piyasaya zarar veriyor. O denli yüksek faizle borç alan adam artık bir tür köledir. Serbest piyasanın da düşmanı aslında bu uygulama ve o nedenle toplumda düzeni sağlamak için ortaya çıkan dinler de bu uygulamayı yasaklamışlar.

      Burada ironik olan durum, Hıristiyanlık ve İslam yönetimlerinin kendi vatandaşlarına faizi yasaklamasına karşın paraya olan ihtiyaç nedeniyle kendi içlerindeki Yahudilerin bu uygulamasına izin vermiş olmaları. Yani olayın nedeni Yahudiliğin goyyim'e (yahudi olmayanlar) faiz verebilmesi değil. O konuda bir boşluk olmasından dolayı paraya faiz vermeyi kabul edecek olan yönetimlerin kendi bünyelerinde "faiz verebilecek" kişileri muhafaza etmeleri. Yoksa yasaklar atarlardı faizi. Madem haram, neden Yahudi'den faizle para alma kapısını açık bırakıyorsun? Yahudiler bu konuda dolaylı bir meşruiyet sağlıyorlardı. Yani paraya ihtiyacı olan imparator ya da padişah bizzat para alabilmek için bunları koruyordu çünkü kendi reayasında zengin ve ayrıcalıklı bir sınıfın ortaya çıkmasını kabul edemiyordu. Yahudiler ise tehdit olarak görülmedikleri için para işlerini dolambaçlı olarak halletmek için ideal bir zümre idi. Yoksa kendilerinde doğaları gereği var olan bir zenginlik söz konusu değildi. Zamanla Musevilerde finansörlük standart hale geldi çünkü Osmanlı'da dahi istedikleri diğer işleri yapamıyorlardı. Kısacası, Yahudiler tamamen Yahudi olmayan güç unsurları tarafından para ile uğraşmak durumunda bırakılmışlardır.

      1. mesajın sonu
      C.K.

      Sil
    2. Bu sistem söz konusu iken banka yoktu, kaydi para vb yoktu ve enflasyon da var olmasına rağmen bugünkü anlamda paranın satın alma gücünü doğrudan ölçebilen bir kavram değildi. Yani olgu olarak enflasyon vardı ama bir değer olarak ölçülmesi pek mümkün değildi. Bu nedenle de borç/alacak hesapları keyfi yapılıyor ve faiz hemen her zaman yüksek oluyordu. Yani tefecilik standarttı. Yasaklanan budur. Bugünkü bankanın mevduat faizi değil. Bugünkü faiz zaten bilindiği gibi başka bileşenlerin (enflasyon, kur, büyüme vb) ortaya çıkardığı yaklaşık matematiksel bir değer. Zaten piyasanın kabul edebileceğinin üzerinde istersen kendin sistemi kilitlersin. Faizi yasaklamak havadaki bağıl nem oranını yasaklamak gibi. Yasaklasan da piyasanın arka kapılarında o kendini gerçekleştirir çünkü zamanın bir işlevi. Yani riskten öte bir durum. Çünkü parayı veren aslında riske giriyor ve faiz yükseldikçe riski artar; yani aksi değil. Riski yüksek olduğu için yüksek faiz istemez çünkü o zaman parasını hiç alamama durumu ortaya çıkar. Risk hesabı daha çok hedge ya da CDS gibi dengi uygulamalarla çözülmeye çalışılır. Faiz esasen para biriminin zaman karşısındaki değerinin ölçüsü.

      Faizsiz bankacılık diye bir şeyin varolamamasının nedeni de bu zaten. Gerçek ekonomik ilişkilerde "kar payı" adı verilen şeyi aynı zamanda "zarar payı" anlamına da gelmesi gerek ki hiç kimsenin nedense zarar ettiği görülmüş değil bu alanda. Zaten verilen "kar payı" da nedense hep geçerli faiz oranına denk oluyor nasıl oluyorsa. Orada "faizsiz bankacılık" denen durum araya aracı koyup parayı bir tur döndürüp size faizden arındırıldığı hissini yaratmak. Yani eğer faiz haramsa, domuz eti yemek gibi bir şey olmalı. Burada ise bir lokanta domuz eti kullanıyor ama menüde "helal dana eti" diye yazıyor ve inançlı kişi de özellikle o baştaki "helal"e takılıp hep bu lokantaya gidiyor. Oysa yediğin domuz ve sana da bunu söyleyip duran bunca insan var "o lokanta da domuz eti satıyor" diye. Ama "olsun, ben menüdeki ifadeye bakarım" demek kolay geliyor. Seni sorumluluktan kurtarıyor güya.

      Saygılar...
      C.K.

      Sil
    3. faiz ya da riba şudur :
      ben sana 10 zeytin borç verdim, 1 yıl sonra 11 zeytin isterim.
      ortaklık şudur
      ben sana 10 zeytin verdim, 1 yıl sonra karının/zararının x kadarını isterim/üstlenirim.
      ticaret şudur:
      ben sana 10 zeytin verdim sen bana zeytin HARİCİNDE bir şey/mal/hizmet ver.

      katılım bankaları niye hep faiz kadar kar payı veriyor : dünya sistemi tamamen faizle işliyor, devletler dahil borç alıyor veriyor faizle.. bu durumda katılım bankalarından, hele tr.de sadece sukuk vs. yapmalarını bekliyor musunuz? katılım bankası isterse zarar ettim deyip kar payı vermez,kanuni hakkı.. peki o zaman katılım bankası kalır mı, müşteri gelir mi?

      esas sorun, bankaya mevduatta paran çoksa çok faiz almak, borç alırken de çok faiz vermek.. bu ters mantığı bulan, paran varsa daha çok paran olsun, yoksa daha çok ezil, diye düşünmüş maalesef.. mal piyasasında geçerli olabilir ama para piyasasında bu olmamalıydı. tersini uygulansa daha stabil bir ortam oluşacak ve bu faiz tartışmaları azalacak.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  17. APPLE'IN ÇİN'DEKİ FABRİKASINDA HER GÜN 12 SAAT ÇALIŞAN İŞÇİ, ODASINDA ÖLÜ BULUNDU!

    11 MART 2015

    Çin’de iPhone 6 için ürün sağlayan fabrikada haftanın yedi günü günde 12 saat çalışan bir işçi yatakhanede ölü bulundu.

    Daily Mail’in haberine göre Şangay yakınlarındaki Pegatron’da Apple’ın en büyük ürün imalatının yapıldığı fabrikada çalışan Tian Fule için otopsi raporu henüz çıkmış değil.

    (http://www.dailymail.co.uk/news/article-2979531/Chinese-worker-26-making-Apple-iPhones-died-enduring-12-hour-shifts-seven-days-week-two-months-bosses-vowed-clean-expose-factory-conditions-family-claim.html)

    FABRİKADAKİ ÇALIŞMA KOŞULLARI OCAK 2015'TE BBC TELEVİZYONU'NDA YAYINLANMIŞTI

    Fulei’nin ölümünden iki ay önce BBC’de yayınlanan Panaroma programında, gizli kamera görüntüleriyle yorgunluk yüzünden işbaşında uyuyakalan çalışanlar ekrana gelmiş, şirketin eski bir çalışanı, yöneticilerin son derece katı olduğunu anlatmıştı.

    (http://www.diken.com.tr/applein-cindeki-fabrikasinda-her-gun-12-saat-calisan-isci-odasinda-olu-bulundu/)

    _______

    Aşağıdaki adresi ziyaret etmeniz ısrarla tavsiye edilir:

    http://www.mahfiegilmez.com/2015/03/turkiyeye-yatrmyapan-amerikal-ile.html?showComment=1426083051363#c4150881140413990714

    YanıtlaSil
  18. Bu blog muhalif dolmuş ! hoca yakışmıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili arkadaşım,
      Seninde dediğin gibi burası blog. Buraya gelip herkes kendi görüşünü yazabiliyor. Seni, kendi görüşünü yazmaya engelleyen birşey mi var ?
      Eğer " bu blog muhalif dolmuş, hıh ! " edasından kurtulup yazmak istersen ben senin görüşlerini okuyabilirim.

      Sil
    2. Düzeni iyi, parası çok olan kişiler muhaliflikten korkar.Tahminim beyefendi de öyle biri.

      Sil
    3. Kime göre muhalif oldukları önemli. Onlar da sizi muhalif görüyordur. En kötü muhaliflik bilime muhalif olmaktır.

      Sil
  19. Hocam kur ve emtia fiyatlarinin, para arzina ve talebe, etkisini anlatabulirmisiniz.

    YanıtlaSil
  20. AKPnin apdestli muslumanlarina inat inadina faiz yiyecem. Cunku bunlar zorba bunlar baskici bir seyi yasaklamaya baski altina almaya kalkarsan ortmai sulandirirsin. Ben de buna tepki olarak inadina faiz yiyecem kime ne? alkol icecem- Alkol ve faiz kullanmayan biryim hayatimin hic bir noktasinda faizle alis veris durmum olmadi ama bundan sonra birkimimi faize yatiracam. oradan kazandigim parayla da alkol icecem bira icecem. Boylece bu baskici yonetim sayesinde bu korkulan iki seye merakim artti onlara ilgim artti faiz ve alkolu merak ediyorum. bunlari bunlarin bu siyaseti yuzunden kullanacam. Eger siz biseyleri yasaklarsaniz onlari ocu diye dusman diye olusturursaniz insanlar ona daha cok ilgi duyar ben de alkole ve faize merak duymaya basladim. AKPLI abdestli kapitalist muslumanlar yuzunden hak yiyecem faiz yiyecem yolsuzluk yapacam haram yiyecem alkol icecem. Sonra da hamdolsun diyecem. Sartlar bunu gerektiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. RTE'ın faiz indirimi için yaptıgını baskının şuan için dini açıdan oldugunu düşünmüyorum, başka bi sıkıntısı var...

      Sil
    2. Kabiz olmasin?

      Sil
    3. yalnız ikisi de ak parti nin işine yarar. alkol tüketiminiz vergi olarak devletin kasasına gider. tasarruflarınız da cari açık sorununa olumlu katkı yapar. sonuç olarak siz faiz gelirinizle içtikçe akp kazanacaktır.

      Sil
    4. İlginç:))

      (dininizin İslam olduğunu düşünerek bu yorumu yapıyorum, değilse gözardı edin lütfen)
      İnadına Faizi yersiniz, alkolü içersiniz de bunu RTE'ye veya AKP'ye muhaliflik olarak dile getirmeniz ilginç.
      Bu yasaklar Allah-u Tealanın koyduğu yasaklar ve TC Yasalar bunların alınmasını, tüketilmesini meşru görse de görmese de, Allah'ın yasalrında HARAMdır. burada da sizin açıkçası asıl muhalif olarak gördüğünüzün Kim/Ne olduğu daha net olarak görülüyor.

      Sil
  21. Hocam,

    Yazılarınızı mümkün mertebe takip etmeye çalışıyorum ve burada yaptığınız basit özeti de çok iyi kavradım. Analizlerinize verdiğiniz çabayı da takdir etsem de insan umutsuzluğa kapılmaktan geri duramıyor. Basit bir örnekle bu hissi verenler, bu yazıyı okuduktan sonra 'Türkiye küçük ekonomi mi?' diye söylenerek, yazının vermeye çalıştığı mesajı anlamaya zahmet bile göstermeyecek insanlar.

    Biliyorum işin siyaset bölümünden ziyade teknik analiz yaptığınız bir blog ama biraz da Sosyoloji tecrübenize hitaben sormak istiyorum: Ekonomi eğitimi aldığı halde Cumhurbaşkanı'na destek veren bazı bakanların motivasyonu nedir? Sadece dalkavukluk mu yoksa gerçekten bir dayanakları var mı? Teknik analize aldırış etmeyen bireylerin olduğu bir toplumda işi 'eğitimsizlik' diyerek basitçe anlatmaktan başka bir açıklama var mı, zira eğitimli insanlar da anlamamakta ısrarcılar?

    Vakit ayırıp cevaplayabilirseniz sevinirim.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu blogda Kralın Soytarısı başlıklı bir yazım var. Ona bir bakmanızı öneririm.
      Eğitim yeterli değildir. Asıl olan insanın ön yargılardan kurtulabilmesidir. Onlardan kurtulamadığı takdirde istediği eğitimi alsın fark etmez.

      Sil
    2. Sizde keşke ön yargılarınızdan kurtulsanız

      Sil
    3. Adamsınız Mahfi hocam :)

      Sil
  22. Hocam Gunaydin,

    TCMB dun yaptigi 130 slide'lik sunum hakkinda bir sorum olacak, 75-78 arasindaki slide'lar reel doviz kuru uzerine.. eger basit bir dille ne mesaj vermek istedigini anlatabilirseniz cok makbule gecer. 75. slide'a baktigimda 2003=100 'e gore baktigimizda son 11 yildir tutarli bir sekilde TL nin Doviz (USD?) karsisinda tutarli bir sekilde daha degeli oldugunu mu anlamam gerekiyor ? hatta bu 3 kez 30% 'in bile uzerine cikmis.. 76. slide'da 4.5-4.9 araliginda seyreden diger reel doviz kuru slide'indaki bu yuzdeler neyi ifade ediyor? su anda degistirmeye calisilan politika degerli TL den degersiz TL ye gecme politikasi midir?
    cevabiniz icin pesinen tesekkurler
    joel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reel efektif döviz kurunda ağırlık Euroda olduğu için TL değer kazanıyor.

      Sil
  23. Bu blog muhalif dolmuş ! hoca yakışmıyor
    HER TÜRLÜ YORUMA AÇIK BİR BLOG BURASI İFADENİZ VE TARZINIZ HİÇ ETİK DEĞİL ARKADAŞIM, YAKIŞMAYAN NEYMİŞ YAZINDA ÖĞRENELİM.

    YanıtlaSil
  24. Sayın Eğilmez, ben dahil yazınızı çoğumuz anlayamadığımız için, yorumların çoğunun farklı taraflara yönlendiğini görüyorum, anlayamadığım için belki yanılıyorumdur. Ancak yazınızın daha çok meslekten olanlara hitap ettiğini zannediyorum. Ben ekonominin durumunu anlamaya çalışan biri olarak daha basit mantık ve modellere dayanmaya çalışıyorum. Dünkü, Ali Babacan ve MB Başkanı Erdem Başçı'nın Cumhurbaşkanı'na verdiği 130 sayfalık takdimi sizin yazınızdan daha fazla anladığımı düşünüyorum. Görüldüğü kadarıyla Cumhurbaşkanı'na bana olduğu kadarıyla Ekonomiye giriş dersi vermişler. Cumhurbaşkanı' da inşallah en az benim kadar anlamıştır. Yalnız bir dersle ekonominin öğrenilemeyeceği de gerçektir. Bence böyle derslerin her ay verilmesi ve metinlerinin internette yayınlanması çok uygun olur görüşündeyim. Böylece ekonomiyi Cumhurbaşkanı gibi bizlerde öğreniriz. Burada önemli gördüğüm konu, ekonomiyi tam bilmeyen böyle yöneticilerin uluorta bilgiç bilgiç konuşmamaları, ekonomi danışmanlarını da güvenilir, saygın ve bilgili insanlardan seçmelerinin çok önemli olduğudur. Aksi halde çok hassas ve ürkek olan ekonomi ve yatırımcılar hemen hastalanıp yatağa düşüyorlar, iyileşmeleri için ağır ve pahalı ilaçları bizler halk olarak içmek zorunda kalıyoruz. Ancak insanların karakterlerinin değişmeyeceğini göz önüne alırsak, böyle durumlarla tekrar tekrar karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Öfkeyi bir hitabet sanatı olarak gören Cumhurbaşkanı'mızın yapacağı öfkeli konuşmaların ekonomiye sakinlik getiremeyeceğini her an dikkate almalıyız. Bize uzun sürede sükûnet, rehavet, sakinlik gözükmüyor gibi, acaba yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hani uzun adam iktisat mezunuydu? Simdi Ekonomi 101 dersine mi ihtiyaci oldu? Bu bile diplomasinin gecerliliginin sorgulanmasina yeterli zemin hazirlar. Yalaninin ip uclarini kendi eliyle veriyor hazret. Universite mezunu olmayan CB'de olamaz.

      Sil
    2. Aslında yazı teknik bir yazı olduğu için iktisatçılar dışında okurun anlamasının zor olduğunu belirtip peşinen özür dilemiştim. Ama çok açık söyleyeyim siz işin özünü anlamışsınız. Bakın son 3 gündür konuşulmayınca TL değer kazanmaya başladı. Hem de Doların Euroya karşı değer kazanmaya devam ettiği dönemde.

      Sil
    3. Açıkçası siz merak etmeyin, en az sizin anladığınız kadar CB da anlamıştır ve sizin ekonomiye giriş seviyesindeki bilginizden daha fazla bilgisi ve görgüsü olduğu da açık CB.nın. Bunun en büyük kanıtı da iktidarda olduğu dönemler boyunca ekonomiyi belli bir seviyeye getirmiş olmasıdır.
      Her insan gibi kendilerinin de hataları muhakkak olmuştur ve bundan sonra da olacaktır onda şüphe yok.
      Sizin burada kriz çığırtkanlığı yaptığınız seviyede bir risk olduğunu düşünmüyorum.
      Bu ülkede her akademisyen, her iş adamı sizler gibi ekonomiyi vaveyleye verse şimdiye kadar yüz kere kriz yaşamıştı bu ülke. Bu tabii ki kimsenin eleştilmeyeceği anlamına gelmez ama burda yapılan başka bir şey:Kriz Çığırtkanlığı..
      Bir ülkede sürekli kriz var kriz var derseniz, o ülkede güvensiz bir ortam oluşur, yab. sermaye kaçar, o sürekli tekrarladığınız krizin içinde buluruz kendimizi.

      Bu yorumu niye yapıyorum. Çünkü diğer yorumlar farklı şekilde ifade edilmiş olsa da olayın tek yönünü ele alıyor. Bu da diğer bir yönü. Katılırsınız veya katılmazsınız o da size kalmış sevgili dostlar:))

      Sil
  25. Merhabalar hocam,

    Oncelikle boyle bir blog kurup, bilgilerinizi paylastiginiz icin kendi adima tesekkuru bir borc bilirim.

    Cok kisa ve kabaca bir sorum olacak:
    Gectigimiz gunlerde net hata-noksan kalemine iliskin bir yazi okumustum. Aciklama, 2002 yilindan bu yana her secim doneminde net hata-noksan kaleminde bir artis oldugunu gosteriyor. Ve temel olarak diyor ki; su an yaratilan bu kaos ortami ve dolarin yukselmesi bilincli bir harekettir, bavul ticareti olarak adlandirdigimiz arabistan gezileri icin boylesi bir durumun daha karli hale getirilmesi amaclanmistir.

    Bu konu hakkinda ne dusunuyorsunuz? Bilincli olarak spekulasyon yaratiyor mu CB?
    Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Ben bu tür komplo teorilerine girmiyorum. Çünkü bu işlere bir kez girdiniz mi bir daha normal düşünme şansınız olmuyor.

      Sil
  26. hocam
    is-lm analizi yapılıyorsa tabi ki faiz olacak, böyle kurulmuş, faizi yok sayamayız ama bazı gelişmiş ekon.larda SIFIR ve NEGATİF faiz oranlarını gördüğümüze göre faizi yok sayabiliyoruz demektir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu IS LM analizi değil. Konu kapitalizm ya da piyasa ekonomisi. Eğer piyasa ekonomisi varsa faiz olmadan bu sistem işlemez. Eğer bir ekonomide enflasyon yoksa ya da deflasyon varsa faiz negatif olabilir. Bir ekonomide enflasyon yüzde 7,5 ise ve faizi negatif yapasanız sistem çöker. Bakın son 15 günde neler oldu? Ben onu diyorum. Ha faizden bu kadar şikayetçiysek o zaman kapitalist sistemin dışına çıkarız kumanda ekonomisine gireriz istediğimizi yaparız. Ama eğer biz kapitalist sistemin içinde kalacaksak ve kurdan da rahatsızsak faiz üzerine nutuk atmayacağız.

      Sil
    2. Cumlenin sakatligina bakarmisiniz: "SIFIR ve NEGATİF faiz oranlarını gördüğümüze göre faizi yok sayabiliyoruz".

      Sifir faiz oranlarini "goruyor" ama faizi "yok" sayiyor. Yani olmayan birseyi goruyor bu durumda.

      Ona bakarsan fotonun da kutlesi sifir ama foton var ve isik olarak goruluyor. Kutlesi sifir olunca fotonu yok mu sayiyoruz bu durumda?

      Sil
    3. hocam ülkede faizler negatif olsun diyen sanırım kimse yok da REEL faizlerin negatif olması gerektiğini savunanlar var. bu ikisi çok farklı şeyler takdir edersiniz ki.
      peki is/lm üzerinden kapitalimi anlattınız diyelim ki kpss de çok çıkar, öğrenciler iyice ezberlesinler :)

      foton ile faizi karşılaştırmak sanırım türlk eğitim sisteminde çıkan bireylerde olur :) birisi (foton) maddi gerçeklik,yani ne yapsanız o var.. diğeri (faiz) piyasa yapıcısı, insanın KARARI.. yani faiz almazsa kimse, olmaz.

      Sil
  27. sermaye hareketinin serbest olmamasi durumunda faiz daha kolay indirilir oylemi hocam. sermaye konturulu olursa ne olur saygolarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. O zaman dışarıdan para gelmez. İhraç ettiğiniz kadar döviz geliriniz olur. Faizi de istediğiniz düzeyde saptarsınız. Türkiye'nin bütün geçmişi bu sistemle geçti ve sık sık devalüasyon yaparak kuru artırmak zorunda kaldı. Çünkü ithalat ihtiyacı ihracattan fazla.

      Sil
  28. sonuçta faizler daha da düşecek mi yoksa artık düşmez mi hocam...saygılar...

    YanıtlaSil
  29. Hocam kriz çıkacak gibi duruyor. Çok korkuyorum. Birikmiş paralarımızı nasıl korumalıyız? Altın doğru seçim midir?

    YanıtlaSil
  30. Hocam,
    İtiraf ediyorum yazınızı anlamak için bayağı çalışmam gerekti. Yine de anlayıp anlamadığımdan emin olamadım.
    Sizin gösterdiğiniz Gelir/Faiz eksenli tablolar bizim ekonomimizin koşullarına göre belirleniyor. Diğer ekonomilerin gelir/faiz tabloları da kendi ekonomik koşullarına göre belirleniyor.

    Ama ihracatımız, diğer ekonomilerin koşullarına bağlı. Geliri yoksa bizden mal alamaz. Geliri varsa bizden mal alabilir. Onlara göre de, kendi ihracatları (onlardan mal aldığımız kadarıyla bizim ithalatımız) bizim ekonomik koşullarımıza bağlı.

    Finanse edilecek cari açığımız varsa; NX, dışarıdan kaynak çekmemiz gerektiği noktada, dışarının S(Y) fonksiyonundan pay istiyoruz demektir. Yani tamamen onların Faiz/Gelir tablolarına bağlıyız.

    Demek istediğim odur ki; eğer dövizin kaçmasını istemiyorsak; Başçı'nın yapabileceği tek şey; dışarıdaki ekonomilerin gelir/faiz durumlarına göre yeni pozisyon belirlemek. Doların gitmesine sebep olan, dışarıdaki ekonomik koşullar yani dış faizler.

    Dış faizleri de bağırarak çağırarak indirmek istiyorsak "Ey Yellen, sabrını muhafaza et, sizin paranızla ne güzel AVM'ler inşa ettik; daha da inşa edeceğiz inşallah. Sırada size finanse ettireceğimiz bir sürü mega projemiz var daha..." diye başlayan demeçler vermemiz lazım.

    Doğru anlamış mıyım hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar güzel özetlenebilir elinize sağlık.

      Sil
    2. Ey Yellen milli iradeye saygili ol para bas bas bas yellen bas bas paralari leylaya...Ey hirosi milli iradeye saygili ol olimpiyatlari ver bize bol bol insaat yapalim.

      Sil
  31. Hocam cumhurbaskaninin merkez bankasi baskanibile gorusmesinin ardından dolar düştü. Bu görüşmenin riskler üzerindeki etkisi nedir ki dolar düştü? Ben tam aksine bu görüşmenin yabanci yatirimcilar tarafindan supheli bir durum olarak yaklasmalarini böylece ülkedeki dolar arzinin azalip dolarin yükselmesini bekliyordum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dikkat ederseniz son 3-4 gündür herkes TCMB'nı övmeye başladı. Yabancılar ortamın sakinleştiğini düşünüyor. CDS primi de zaten 228'den 216'ya geriledi. Bu durumda kurun gevşemesi normaldir.

      Sil
    2. "Bir şeyin şüyuu vukuundan beterdir" diye bir söz var. FED fazileri artıracağım sinyale vererek artırılmış faizden daha fazla etki yaptığını kanaatindeyim. FED'in faiz artırma kararını realize ettiği gün piyasalar sakinleşecektir

      Sil
  32. Hocam,

    Espri yaptığımı sanmayın; ciddi ciddi soruyorum:

    Bize 'temkinli iyimserlik'in ne demek olduğunu; kanırta kanırta öğretmeye devam ediyorlar, sağ olsunlar!

    Da...

    'Temkinsiz iyimserlik' nasıl oluyor Hocam?

    Siz bir ara; 'yönetişim', 'bilişim' gibi kelimelerin de; içi %100 dolu bir sözlük manâsı olmadığını (belki de olamadığını), pratik hayatta başka türlü karşılık bulunamadığı için 'yaşandığı hâliyle' kabul gördüğünden bahsetmiştiniz.

    Son birkaç yıldır, şu 'temkinli iyimserlik'i de herkesin diline yapıştırdılar; bunun dışında birşeyler söylemeye yeltenirsek, çevremizdeki insanlar bize 'acaba bu, uzaydan mı geldi?' muamelesi yapmaya başladı!

    Soruma eğer siz cevap vermezseniz; kime sorarım, nasıl ederim bilmiyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız bizim durumumuz tam anlamıyla sizin dediğiniz gibi temkinsiz iyimserlik durumu. Yani iyimseriz ama bunu destekleyecek hiçbir önlemimiz yok. Temkinli iyimserlik için mesela yapısal reformlara başlamış olmak lazımdı.

      Sil
  33. Hoca merhaba,

    CB işi tatlıya bağladık dedi. Sanıyorum ki dolarda biraz gevşeme göreceğiz sonunda. 17-18 Marttaki iki önemli toplantıya kadar bir terslik çıkmazsa gevşer diyorum.

    Saygılar,
    ng

    YanıtlaSil
  34. Hocam,

    1. Son açıklamalardan ve yumuşak mesajlardan sonra doların yönünün hala yukarı olduğu düşünüyor musunuz?
    2. "Dolar alan yaya kalır"ı duyan yatırımcı bir kere güveni kaybetmişse bir daha bakar mı buralara?
    3. Sizden enflasyon, faiz, kur ekseninde.güncellenmiş bir yılsonu analiz yazısı bekliyoruz : )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Doların bir süre yatay ve hatta belki biraz aşağıya doğru hareketleneceğini düşünüyorum. Ama bu devam etmez. Doların yıl boyu bu tür iniş çıkışları olacak olsa da yönü yukarı doğru.
      2.Yabancılar kısa dönemde para kazanmaya bakıyor. Aslında şimdi TL kısa dönemde değer kazanacağına göre buraya bakmalarının tam zamanıdır.
      3. Biraz daha bekleyip yazacağım.

      Sil
  35. Hocam,

    Bundan onceki ekonomik krizlerde turk bankacilik sisteminin nasil etkilendigine dair bir analiz var mi? Mesela Is Bankasi ne yapmis krizlerde, nasil pozisyon alinmis vs gibi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz ayrıntıda bir analiz var mı bilmiyorum. Ben rastlamadım.

      Sil
  36. Sayın Hocam,

    Yurtiçi dolara olan talebi azaltmak ve dolayısıyla doları düşürmek adına aşağıda açıklamaya çalıştığım duruma değerli yorumlarınızı bekliyorum.

    Yurtiçinde büyük firmalar siparişlerini USD olarak açıyorlar.,
    Faturalama da mevzuat gereği TL olarak kesilmek zorunda.
    Ancak ödeme aşamasında TL zorunluluğu yok, bazı firmalar sadece dolar kabul ediyor, bazıları da her ikisinde, muhasebeleşmeside genelede TCMB satış kuru üzerinden yapılıyor.

    Bu yurtiçi satışlarda dolar ödeme zorunluluğu veya imkanı dolara olan talebi artırdığından doları TL karşısında yükselten bir başka faktör olduğunu düşünüyorum. Yurtiçi ödemelerin sadece TL (USD karşılığı) olarak yapılabileceği bir yasal düzenlemeyle getirilse bunun doları düşürmeye etkisi sizce olur mu, veya başka negibi etkiler meydana getiri? ve bu düzenleme sizce yapılabilir mi?

    Saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki bir katkısı olabilir ama o zaman faiz ya da fiyat yükselir. Çünkü bu tür kısıtlamalar bir yerden maliyete girer hep.

      Sil
  37. Hocam bugün dolar gevşer diye bekledik ama bildiğiniz %2ye varan artışlar yaşadı. Acaba yatırmıcının güveni mi kalmadı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugünkü mesele bizimle ilgili değil. Çin Merkez Bankasının kur bandını açacağına ilişkin bir söylentiden kaynaklanan bir gelişme yaşanıyor.

      Sil
  38. ÜLKELER NASIL PAZARLANIYOR?

    BUNU BİR DE JOSEPH STIGLITZ'DEN OKUYUNUZ!

    The Guardian gazetesi 29 Nisan 2001'de Joseph Stiglitz ile bir söyleşi yaptı.

    Stiglitz, Dünya Bankası'nın eski baş ekonomisti ve başkan yardımcısı.

    Muhalif görüşleri nedeniyle iki yıl önce (1999) görevinden istifa ettirilen Stiglitz; Dünya Bankası ve IMF'nin, ülkeleri dört adımda nasıl iflasa sürüklediklerini anlatıyor!

    Stiglitz, sermayesinin yüzde 51'i Amerika Birleşik Devletlerine ait olan Dünya Bankası ile IMF'nin üzerinde çok gizli (confidential) yazılı dökümanlarında yazılanları deşifre ediyor!

    'Her ülkeye bir ülke destek stratejisi hazırlanır!' diyor Stiglitz.

    Destek stratejisi detaylı soruşturmaların ardından hazırlanıyor gözükse de Stiglitz'e göre yapılan iş;
    'Beş yıldızlı otel odalarında ya da yalvaran maliye bakanlarının makamlarındaki toplantılardan ibarettir!'

    Ekonomik analiz raporlarının ardından değişmeyen dört aşamalı bir plân yoksul ülkeye dayatılır:

    ADIM 1:
    Özelleştirme başlatılır!
    Stiglitz yapılanları 'sülük uygulama' olarak nitelendiriyor.
    Kamu işletmeleri gerçek değerlerinin altında satılır.
    Siyasetçiler rant sağlar; siyasi çetelerin de katkılarıyla Rusya'da olduğu gibi (özelleştirmeler sayesinde) ulusal üretim yarı yarıya düşer!

    Amerikan Hazinesinin yorumu ise açıktır:
    'Yeltsin bizim istediğimiz gibi yeniden seçildi! Yolsuzlukları dikkate almayın!'

    ADIM 2:
    Sermaye piyasaları serbestleştirilir!
    Teoriye göre; sermaye bu ülkelerde serbest dolaşım imkânı bulacaktır. Ancak Stiglitz; 'Endonezya' ve 'Brezilya' örneklerine işaret ederek; paranın üreten sektörlere değil, gayrimenkul ve borsa spekülasyonlarına yöneldiğini anlatıyor!

    Stiglitz'e göre; yoksul ülkeler kaçınılmaz olarak 'sıcak para tuzağına' kapılıyor!
    En ufak bir dengesizlikte sıcak para dışarıya çıkıyor! Söz konusu ülkenin Merkez Bankası birkaç ay içinde eriyor. Bundan sonra yaşanan ise faiz arttırımı!

    'Sonuç öngörülebiliyor!' diyor Stiglitz; yüksek faiz oranları üretimi düşürüyor, halkı yoksullaştırıyor ve hazine boşalıyor!

    ADIM 3:
    Nefesi tıkanan ülkeye IMF yeni bir politika öneriyor!
    Politikanın adı: 'Pazar Koşullarında Gerçekçi Fiyat Uygulaması' !

    Stiglitz'in sözleriyle bu:

    'Ekmek, sebze, tüp gaz vb. fiyatlarını arttırmanın başka bir ifadesi şu:
    Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları artınca IMF isyanları aşamasına geçiliyor!

    'IMF isyanı' denilen şey (Endonezya, Bolivya, Ekvator örneklerine göre) şöyle kurgulanıyor:

    Barışçı protesto gösterileri tank ve kurşunla bastırılıyor!
    Açılan derin yaralar kızgın demirlerle dağlanıyor!
    Bu karışık ve belirsiz ortamda 'sıcak para' kaçıyor!
    Hazine zayıflıyor, fırsattan istifade eden yabancılar 'batan geminin mallarını' yok pahasına ele geçiriyor!'

    ADIM 4:
    Ticaretin tamamen serbestleşmesi sağlanıyor!
    Serbestleşmenin önündeki değişmeyen suçlular ise belli: Bürokratik engeller ve korumacılık!

    Avrupa ve Amerika diğer ülkelerin ürünlerine karşı kendi tarımsal sektörlerini korurken;
    Yoksul ülkelerden pazarlarını tamamen açmaları isteniyor, ve hattâ dayatılıyor!

    Stiglitz bu aşamayı 19. yüzyıl emperyalist 'Pazar açma' politikalarına benzetiyor!

    (http://www.antimai.org/mkyy/stiglitz2.htm)

    (http://www.theguardian.com/business/2001/apr/29/business.mbas)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru tespitlerin yanında abartılmış olanlar da var. Herşeyden önce ABD IMF ve DB nin yüzde 51'ine sahip değil. ABD'nin IMF'deki payı yüzde 16 dolayında.
      Stiglitz DB'den kovuldu. O nedenle bu kurumlara karşı objektivitiesini yitirdi. Buna krşılık önemli bir iktisatçıdır. Bu çerçevede önerim şudur: Stiglitz'ibn bu kurumlarla ilgili görüşlerini biraz iskonto ederek okuyun.

      Sil
    2. Acaba onun yaşadıklarını, gözlemlediklerini siz yaşadınız mı, bu kadar net konuşabiliyorsunuz Mahfi Bey!

      Sırf IMF, DB gibi kurumlardan 'kovulmuş' olmak; bir kişinin (hele hele bir de şöhretli bir kişiyse) bahsi geçen kurumlara olan 'objektivitesini' yitirmek oluyor öyle mi!

      Thomas Piketty'nin çözüm önerilerini siz ve sizin gibiler 'ütopik' bulduğu için; bu değerli insanın çabaları kasten gündemde tutulmuyor! Stiglitz'e de küçük küçük giydirmek, bu minvalde, gayet normal!

      Bu satırları yazan kişi olarak şahsım; hükümetin de, paralelin de yancısı değil!

      Bir 'solcu' olarak;
      Sizin gibi olabildiğince 'neutral' kalmaya çalışan bir iktisatçı bile eğer IMF'yi, DB'yi kollayacak seviyede ise; ölmüşüz de ağlayanımız yok!

      Seçimler yaklaşıyor. 'Kemal Derviş' gibi bir 'ekonomiyi biz düzeltiriz' insanı yakında piyasaya çıkarsa, ve siz ve sizin gibiler o kişiyi desteklemeye başlarsanız; hiç şaşırmayacağız!

      2001 krizi sonrası Kemal Derviş'in misyonu ne idiyse;

      2015/16 itibarıyla 'gelişme yolundaki ülkelere' yaklaşmakta olan ekonomik krizlerin 'sözde çözümü' için,
      Tayyörü ve/veya takım elbisesi fiyakalı; M.B.A.'sını dünyanın en iyi üniversitesinde yapmış bir 'cambaza bak işte ülkeyi bu kurtarır' insanı piyasaya çıkarsa;
      O zaman sizleri de göreğiz, alkış tutuyor musunuz, tutmuyor musunuz!

      Zaten bir tanesi,
      Namı dillere destan bir muhalefet partisinde, ekonomiden sorumlu grubun başına getirilmiş;
      Ekonominin gidişatının iyi olmadığını mitinglerde halka anlatmak için:
      Kemal Derviş'i öven yazılarına,
      AKP'nin 2002-2008 dönemi ekonomi politikalarını alkışlayan konuşmalarına başladı; ve üstüne üstlük bir de akademisyen!

      Saygılar!

      Sil
    3. Sevgili Dostum, ayıptır söylemesi ama teorik bilgisine hiç bir şey diyemeyeceğim Stiglitz'in yönetim alanında benim yaşadıklarımın onda birini bile yaşamış olma ihtimali yok. Stiglitz'in akademisyenlik dışındaki bütün yönetim deneyimi Dünya Bankası başkan danışmanlığıdır. Ben 25 yıl Hazinenin her kademesinde yöneticilik yaptım, üstüne on yıl özel sektörde yöneticilik yaptım, üstüne 15 yıldır hocalık yapıyorum. Üstelik o el bebek gül bebek ABD'de çalışırken ben burada Türkiye'de dünyanın en zor politikacılarıyla çalıştım.
      Kusura bakmayın ama bilmediğiniz anlamadığınız konularda tanımadığınız insanlar hakkında yorum yapmayın.
      Siz kafanıza göre bir model çizip insanları durumuna bakarak oradaki gruplara yerleştiriyorsunuz. Mesela birisi küçümsemişse benim de Piketty'yi küçümsediğimi düşünüyorsunuz.
      Ben IMF ve Dünya Bankası ile tezgahın karşı tarafında yer alarak yaklaşık 20 yıl görüşmeleri yürüttüm. İç işlerini en iyi bilen kişilerden birisiyim. Ayrıca Stiglitz'i de şahsen tanıyorum. O dönemde nerelere kızdığını çok iyi biliyorum.

      Sil
    4. Mahfi Bey, yaşadığımız tartışmalarda istiyoruzki, savunduğumuz fikirlere, yazdıklarımıza %100 katılın. %1 lik bir karşı görüşe bile tahammül edemiyoruz. Bu da karşımızdakini anlamamaya yol açıyor. Aslında arkadaş cevabınızı sakin sakin okusa %100 bir redetmek yok.

      Sadece bir uyarı var. O da"ilgili görüşleri biraz iskonto ederek okuyun".
      Bir de düzeltme Amerikanın hisse payları ile ilgili.

      Ama arkadaşın cevabı siz tümüye redetmişsiniz, birde kurumu aklamaya çalışmışsınız gibi.

      Bu şekilde bir ilerleme sağlanamaz ki. Ortak paydada buluşamayız. Şimdi ne oldu, yazdığın konu üzerine konuşulmadı, bir üst seviyeye taşınamadı, ve bitti.

      Ben arkadaşın yerinde olsaydım, size göre doğru tespitler nelerdir? diye sorardım.

      Bir de Stiglitz'in o dönemde nelere çok kızmıştı? Sakıncası yoksa?

      Saygılarımla,

      Sil
    5. Hocam,

      Sayın Stiglitz hakkınızda 'makul şüpheli' sınıfından soruşturma açılması için savcılığa başvurmuş. Akşam saatlerinde de konuyla ilgili kısa bir basın açıklaması yapacakmış.

      Benim de yeni haberim oldu, size ileteyim dedim.

      Saygılarımla...

      Sil
  39. Makro iktisat açık ekonomide denge; teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
  40. Hocam daha önce keynesin kitaplarını yakın tartışması yaşanmıştı. ister misiniz IS-LM analizini beğenmeyip size hoca hala Hicks-Hansen'de mi kalmış desinler?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortaçağda kalmayalım da Hicks-Hansen iyidir.

      Sil
  41. Hocam üniversitedeyken iktisat hocamız 2001 krizinde TCMB de sadece 25 Milyar dolar rezerv kaldığını ve buna teamüller gereği dokunulamadığını anlatmıştı. Bu rezervin kullanılması hakkında yasal bir engelleme olmamasına rağmen devlet teamülleri gereği (kırmızı kitap) ancak yeni bir Türk Devleti kurulması gerekirse bu paranın kullanılabileceğini anlatmıştı. Hatta o dönem bu tutar piyasaya sürülse krizin çok daha yumuşak geçebileceğini belirtmişti. Bana şehir efsanesi gibi geldi. Sizin bu konu hakkında bilginiz var mı?

    YanıtlaSil
  42. Merhabalar Mahfi Bey,

    Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Eski TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz arasında yaşanan faiz-enflasyon polemiğine yönelik, konuyla ilgili bir sorum olacaktı. Hürriyet'in yayımladığı haberin ilgili kısımları şöyle:

    "...Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün merkez bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın ‘Düşük faiz ile büyüme arasında bir bağ yok’ açıklamasına sert çıkarak,..." yani bu haberde, Durmuş Yılmaz' ın düşük faiz ile büyüme arasında bir ilişki olmadığı yönündeki beyanının, Keynesyen' in literatürdeki "Toplam Harcama" denklemi kurgusuna ters düşeceğini sanıyorum. Şöyle ki; faizler düşük olduğu zaman, yatırımlar artacak bu da toplam harcamayı ve nihai olarak da toplam geliri artıracak, büyüme gerçekleşecek.

    Haberin devamında; Durmuş Yılmaz'ın:

    “... ‘Faizin sebep, enflasyonun sonuç’ olduğu yönündeki ilişkiye inanıyorsanız ABD’de, AB’de ve Japonya’da faizlerin düşük olmasıyla enflasyonun düşmüş olduğuna kanaat getirirsiniz. Düşük faiz tek başına yeterli olsaydı bu ülkeler durgunluk sorununu çözmüş olurlardı. 350-400 yıllık bir ekonomi politik bilimsel literatür var. Bu doğru değilse Smith’in Keynes’in ve diğerlerinin kitaplarını bir alana yığalım ve yakalım."

    şeklindeki açıklamalarında kısmen yanılmış olabilir mi?

    - Tabi ki de büyümenin tek nosyonu düşük faiz değildir, fakat mal piyasasında, yatırımların artışı hususunda büyümede önemli bir payı olduğunu düşünüyorum, bu konuda bilgi verirseniz çok sevinirim, şimdiden teşekkürler, hoşçakalın...

    YanıtlaSil
  43. IS-LM-BP analiziniz çok açıklayıcı olmuş.Teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı