Borsa ve Faiz İlişkisi

Tasarrufların yönleneceği yerler arasında hisse senedi ile tahvil ve mevduat birbirine rakip iki seçenektir. Hisse senedi seçeneği iki kazanç (ya da kayıp) sunar: (1) Temettü geliri (kâr payı), (2) Hisse senedinin değerinde artış (ya da azalış.) Buna karşılık tahvil veya mevduatın tek bir kazancı vardı: Faiz. Nominal (görünürdeki) faize bakılırsa tahvil ve mevduat hiçbir zaman kaybettirmezmiş gibi görünür. Ama eğer enflasyon nominal faizden yüksek gerçekleşmişse o zaman reel faiz negatife döner ve ortaya bir kayıp çıkar. Dolayısıyla tahvil ve mevduat görünüşte daima kazandırırmış gibi görünse de bazen reel kayıpla karşılaşabilir.  

Hisse senedi ile tahvil ve mevduatın birbiriyle rekabeti iki unsura bağlı olarak gelişir: (1) tasarruf sahiplerinin tercihleri, (2) Getirinin üstünlüğü. Bazı tasarruf sahipleri getiriden çok getirinin sabit ve güvenilir olmasıyla ilgilidir. Sabit ve güvenilir getiri elde etmeyi tercih edenler tahvil veya mevduata yatırım yaparlar. Bu araçlardan elde edilecek faiz daha yatırımın başında bellidir. Ayrıca tahvil, Devlete ait bir yatırım aracı olduğu, mevduat da belirli bir miktara kadar Devlet güvencesi taşıdığı için güvenilir araçlardır. Oysa hisse senedinde bu tür bir güvence yoktur. Hisse senedini çıkaran şirket zarar ederse hem temettü dağıtamaz hem de hissenin değeri düşer. Bu durumda yatırım sahibi zarar eder. Riskin büyük olduğu yerde kazanç da büyük olabileceği için daha yüksek kazanç elde etmek için daha yüksek risk almayı seven yatırımcılar hisse senetlerine yönelirler.     

Aşağıda iki farklı döneme ait olmak üzere BIST 100 endeksi ile gösterge faizin gelişimini gösteren iki grafik sunuyorum.

İlk grafik 1 Ocak – 18 Mayıs 2014 tarihleri arasında BIST 100 Endeksi ile Gösterge Faizin gelişimini gösteriyor.

Görüleceği gibi ikili arasında birbirinin tersine gelişen bir ilişki söz konusu. Bu serinin Korelasyon katsayısı: - 0,86 olarak hesaplanıyor. Korelasyon katsayısının eksi 1’e yaklaşmış olması, ters yönde oldukça yüksek bir ilişkinin varlığını gösteriyor.

İkinci grafik aynı değerleri bu kez 1 Ocak – 18 Mayıs 2015 tarihleri arasında gösteriyor.

İkili arasındaki ters yönlü ilişki bu kez o kadar güçlü görünmüyor. Bu serinin korelasyon katsayısı: - 0,54 olarak hesaplanıyor. Yani ilk serideki kadar güçlü bir ters yönde hareket eden ilişki söz konusu değil.

2015 yılında ilişkinin derecesinin zayıflamasının altında yatan temel nedenlerden birisi yurtdışı yerleşiklerin yatırım tercihlerinin yer değiştirmesidir. TCMB’nin yayınladığı Uluslararası Yatırım Pozisyonu Ocak – Mart 2015 gelişmelerini 2014 yılıyla kıyasladığı yani bizim esas aldığımız dönemin tümünü kapsamadığı halde bize bu durumun niçin ortaya çıktığının ipuçlarını veriyor. Mart 2015 sonuçlarını 2014 yılsonu sonuçlarıyla karşılaştırdığımızda portföy yatırımlarının (hisse senedi ve tahvil yatırımları bu kalem içinde bulunuyor) 17,2 milyar dolar azaldığını görüyoruz. Demek ki yabancılar hem hisse senetlerini hem de tahvillerinin bir bölümünü satarak bu piyasalardan çıkmışlar. Bu durumda piyasada bir sızıntı ortaya çıkmış ve bu sızıntı piyasadaki dengeleri bozmuş görünüyor. Bunu aşağıdaki grafikten izlemek mümkündür.

Grafik yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi ve DİBS (Devlet Tahvili ve Hazine Bonosu) stoklarında son üç ayda yaşanan değişimi gösteriyor. Bu grafiğin bize gösterdiği bir başka şey daha var. Mayıs ayında yurtdışında yerleşiklerin hisse senedi stoklarını azaltması sona ermiş, hatta bu eğilim tersine dönmeye başlamış görünüyor. Buna karşılık DİBSlerden çıkışın sürdüğünü görebiliyoruz. Bu bize son dönemde DİBS’lerden çıkan paranın bir bölümünün hisse senetlerine yöneldiğini gösteriyor. Tahvil faizlerinde yaşanan yükselmenin bir nedeni de bu zaten. Tahvil faizleriyle tahvil fiyatları arasında ters ilişki var. Grafik bize yurtdışı yerleşiklerin tahvil satışlarının arttığını (stokta azalma var) gösteriyor. Bunun sonucu olarak aynı dönemde tahvil faizlerinde artış oldu. Tahvilini satan yurtdışı yerleşiklerin bir bölümünün hisse senetlerine yöneldiği de grafikten çıkardığımız bir sonuç. Bunun da nedeni 2015 yılının ilk aylarında hisse senedi fiyatlarının düşmüş olması.  

Özetle şunu söyleyebilirim: Hisse senedi piyasası ile tahvil ve mevduat piyasası ya da bir başka ifadeyle değişken getirili enstrümanlar ile sabit getirili enstrümanlar birbirine rakiptir. Bu rekabet, başka unsurların devreye girmediği dönemde oldukça yüksek dereceli bir rekabet olmasına karşılık kurlarda hızlı değişim gibi başka unsurların devreye girdiği ortamlarda belirli sürelerle anlamını ve gücünü yitirebilmektedir.   

Yorumlar

  1. değerli yazınız için emeğinize teşekkür ederim.Türkiyede zamanında yatırımcılar borsadan büyük tokat yedikleri için tekrar girmeye korkuyorlar bu durumun tersine çevrilmesi ile ilgili yazı yazarsanız iyi olur hocam teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda yazı yazmam için önce benim borsada artık yatırımcıların tokat yemeyeceğine ikna olmam lazım.

      Sil
    2. Hocam Yorumlara Begeni butonu istiyoruz

      Sil
  2. İlk paragrafta bir tutarsızlık ve eksiklik olduğunu düşünüyorum. Hisse senedinin kazanç kaynaklarını sıralarken yatırımcının hisse senedini hep elinde tutmayıp bir noktada satacağı varsayımını kullanmış ve bu yüzden iki kazanç kaynağından biri olarak hisse senedinin değerindeki değişimi saymışsınız. Oysa tahvilin kazanç kaynaklarını sıralarken varsayımı tersine çevirip yatırımcının tahvili vade gününe kadar elinde tutacağını varsaymışsınız. Oysa ilk varsayıma dönüp yatırımcının tahvili vade gününden önce ikincil piyasada satabileceğini öngörürsek, tahviller için faize (coupon) ikinci bir kazanç kaynağı olarak tahvilin fiyatındaki değişimi (capital gain/loss) eklememiz gerekir. Bu ikinci öğe ise faizlerdeki değişime bağlıdır, faizler düştükçe iskonto etkisinden dolayı tahvil fiyatları artar ve bu durum elinde tahvil tutan yatırımcının işine gelir. Aslında bir de üçüncü kazanç kaynağı var tahviller için, bu da ödenen faizlerin yeniden yatırıma dönüştürülmesinden elde edilen gelir (reinvestment income). Bu üçüncü kazanç kaynağı ise faizlerle doğru orantılıdır, faizler arttıkça elde edilen faiz getirileri de daha yüksek bir orandan yatırıma dönüşebilir. Bu açıdan yukarıda sıraladığım ikinci ve üçüncü tahvil kazancı bileşenleri birbirlerini dengeleyici mahiyettedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahvilin fiyatı ile faizinin ters yönlü olduğunu düşünürsek ilk paragraftaki varsayım tutarlı olur. Yani tahvilde hem satış fiyatının artması hem de faizin yükselmesi rastlanan bir durum değil.

      Sil
  3. Değerli Hocam, yine çok güzel bir yazı olmuş.Yalnız ikinci grafikte isim sanırım hatalı olmuş.Hem yazınızda hem grafikte 2015 yazmalıydı sanırım.Benzer bir çalışmayı ben de yapmıştım.2015 yılında borsa endeksinin 2014 yılı kadar faize tepki vermemesinin nedenini ben TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybına bağlıyorum.En nihayetinde Dolar cinsinden borsamız 2014 yılına göre 2015 de çok ucuzladı.Bu etki sayesinde yatırımcıların faize geçen seneki kadar tepki vermediklerini düşünüyorum.TL cinsi varlıklarda pozisyon almanın getirdiği kur riski 2014 kadar değil gibi gözüküyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelttim, teşekkür ederim. Kurun etkisi de ayrıca belki bu analize katılırsa daha anlamlı hale gelebilir. Ben kur etkisini faizde konsolide etmiş oldum.

      Sil
  4. Bana kalırsa erken yorum yapmışsınız hocam, Sonunda tekrar bu ters ilişkini kurulacağını hep beraber göreceğiz. Borsa yükseldiyse oradan satıp dönüp yüksek faizden yaralanma planları devreye girecektir çünkü. Diyelim ki 12 aylık projeksiyonda Borsa da %10 yükseliş bekliyorum, neden 12 aylık riski üstleneyim ki, gider garanti getirili DİBS alırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda bir yorum yapmadım ki erken olsun. Ben yazımda bu ikili arasında şu ana kadar yaşananların neden böyle olduğunu anlattım. Gelecekte ne olacağını yazmadım.

      Sil
  5. Merhaba Hocam,

    İstatistik verileri hesaplamak için (korelasyon, varyans, beta, vb.) hangi programı kullanıyorsunuz?

    YanıtlaSil
  6. hocam ABD verileri iyi gelince neden avrupa daki tahvil fiyatları düşüyor ?euro destek noktası nedir?nereye kadar düşebilir ?teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece ABD verilerinden dolayı değil. Çünkü ABD'de de tahvil fiyatları düşüyor. Bunun nedeni insanların hisse senetlerinin ucuz kaldığını düşünüp borsalara dönmesi.
      Ben teknik analiz yapmıyorum. O nedenle destek direnç noktaları konusunda yorum yapamam.

      Sil
  7. Yazi icin teşekkürler hocam. Dibs lerin belirli bir faiz orani mi var hocam nerden bakiyoruz buna. Ve de devlet tahvili ile dibs ayni sey midir. Ikinci olarak da hocam dolardaki bu oynaklik dibs ve hisse senetleri arasındaki seçimi nasil etkiler. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. DBS, Devlet Tahvili ile Hazine Bonolarının ortak adı. DİBSlerin Hazine ihale yaptığında oluşan bir faizi var, bir de bunlar ikinci el piyasada satılırken oluşan faizi var. Doların değer faizin de düşmesine yol açtığı için hisse senetlerine yönelimi artırıyor. Son 10 günde izlediğimiz durum bu.

      Sil
    2. EK OLARAK TAHVİL UZUN VADELİ BONO BİR YILDAN KISA VADELİDİR.

      Sil
  8. Üstad elinize sağlık. bu konu ile kısmen bağlantılı bir sorum olacak. Bilindiği üzere fed in yakın zamanda faiz artıracağı konuşuluyor. Ve sıcak paraların bu nedenle abd ye akacağı biliniyor. Benim sorum şu ; eğer fed faiz artıracak ve sıcak para abd ye gidecekse, giden para nedeniyle artan tahvil talebiyle tahvil fiyatının artıp tahvil faizinin düşmesi gerekmez mi? Neden faizler düşmek bir yana artıyor? İlginiz için çok teşekkür ederim. İyi günler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Fed'in yakın zamanda faiz artırması şimdilik sanki gündemden kalktı gibi. Eylül bile tartışmalı hale geldi.
      Faizler de artmıyor düşüyor. Biliyorsunuz yüzde 10,5 dolayına çıkmıştı faizler son on günde 1 puana yakın düşüş gösterdi. Bizde para tahvilden çıkıp borsaya yöneliyor.

      Sil
    2. Üstad affiniza sığınarak anlamadığım bu konuyu daha doğru bir şekilde ifa etmek istiyorum: bu konu ile kısmen bağlantılı bir sorum olacak. Bilindiği üzere fed in yakın zamanda faiz artıracağı konuşuluyor. Ve sıcak paraların bu nedenle abd ye akacağı biliniyor. Benim sorum şu ; eğer fed faiz artıracak ve sıcak para abd ye gidecekse, giden para nedeniyle abd de artan tahvil talebiyle abd tahvil fiyatının artıp abd tahvil faizinin düşmesi gerekmez mi?abd de Neden faizler düşmek bir yana artıyor? İlginiz için ve anlayışıniz çok teşekkür ederim. İyi günler

      Sil
    3. Fed faizi artırırsa ABD'ye paralar geri döner ve tahvil talep ederlerse tahvil fiyatı artar faizi düşer. İlk anda bu olur. Ama zaman içinde talep kesilince faiz de yükselmeye başlar.

      Sil
  9. hocam bahsettiğiniz 1 Ocak 2014-18 Mayıs 2014 arası korelasyonu ABD için hesapladım. bir tarafa S&P 500 endeksini, diğer tarafa ABD'nin en yaygın gösterge faizi olan 10 yıllık tahvil faizini koydum. korelasyon -0,17 çıktı. oldukça düşük bir rakam. demek ki borsa-faiz ilişkisi dünyanın en derin ve en likit piyasasında güçlü değil (benzer hesaplamaları DAX, FTSE, NIKKEI için de yaptım. en güçlü korelasyon FTSE'de çıktı, o da -0,38 gibi yine düşük bir rakam) zaten İstanbul borsası yurtdışında "faize duyarlı bankacılık endeksi" olarak bilinir, yani bizdeki güçlü korelasyon dünyanın diğer ülkelerinde pek görülmez. sadece Türkiye örneğinden borsa-faiz arasında güçlü ilişki vardır demek dünya realitesine pek uymuyor.
    bizde borsa yatırımcılarının çoğu yurtdışı yerleşikler olduğu için borsanın USD değerine bakıyorlar. bist 100 dolar bazında 50 bin olduğu zaman faize filan aldırmadan satarlar, 26-27 bine inince alırlar (bu kural sadece 2008-09 krizinde bozuldu. bist 100 dolar bazında 12.500'e kadar inmişti) son dönemde de öyle oldu. bist 100 dolar bazında 30 binin aşağısına biraz inince gösterge faiz artmasına rağmen alımlar geldi. önümüzdeki dönemde bist 100 muhtemelen USD bazda 26-27 bin seviyesini tekrar test edecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir saptama. Bu analiz de zaten Türkiye ile ilgili. Temel nedeni de kur ile faiz arasındaki ilişki.

      Sil
  10. Hocam, Çukurova bölgesi ve Doğu Anadolu'daki dağlarımızın içi oyularak, devasa alanlar inşa edilmiş 3 Kasım 2002'den beri.

    Buralarda, henüz duyurmadıkları, Apple, Google veya TESLA'nın bile ağzını hayretten 2 metre açık bırakacak, en yüksek teknoloji ile dünyayı silip süpürecek cihazlar üretilmiş ve yüksek korumalı antrepolarda stoklanmış. Cihazların isminin ne olduğu bile söylenmiyor ve piyasaya sürüldüğünde yepyeni reklam stratejileri kullanılacakmış. FED'in başlatacağı kasırgadan Türkiye'nin hiç yara almadan kurtulacağı artık kesinleşti ve hatta bütün dünyanın Türkiye'nin peşine takılarak ABD'nin hakimiyetini kıracağı kararı alındı ve bunun için izlenecek yollar şimdiden hazır!

    Sizin gibiler 'yapısal reform' diye ağlar, AK Parti yapar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyle ileri bir teknolojiye sahibiz ki 2012'de düşen F4'ün optik güdümlü füzeyle vurulduğunu olaydan 15 gün gibi kısa bir süre sonra anladık. sonra büyük bir gururla "Esad'ın elinde optik güdümlü füze olmaz. ha s....r o zaman uçağı Ruslar düşürdü" dedik. yüksek teknolojimiz olmasaydı bu durumu 1-2 yıl sonra anlardık ancak teknoloji sayesinde 15 gün gibi kısa bir sürede olayı çözdük.

      Sil
    2. senin amacın ne.?
      hocam rica ediyorum yayınlamayın böyle şeyleri bu arkadaş sürekli formu sabote ediyor.

      Sil
    3. Hocanm tahvilde ki kazançlardan biri faizin yanında ,fiyatı arttıgında elde edilen fiyatfarkı değil midir ?

      Sil
    4. "Çukurova bölgesi ve Doğu Anadolu'daki dağlarımızın içi oyularak, devasa alanlar inşa edilmiş 3 Kasım 2002'den beri."


      Kaynak ?


      Sil
    5. There is not any kind of sabotage, my dear friend!

      Please get a life!

      Sil
    6. Kızmayın arkadaşa. Ortalama Türk insanını temsil ediyor.

      Sil
    7. Tahvilin fiyatı ile faizi ters yönlüdür. İkisi birden artmaz. Ya birinden kazanılır ya diğerinden.

      Sil
    8. Denizden 30-40 km içeri girdikçe bu tarz hayal aleminde yaşayan insanlar çoğalıyor, bu tarz insanlara Çanakkale Zaferini nasıl kazandığımız sorun, beyaz sakallı derviş dedeleri anlatacaklar ,tabur tabur ingiliz askerlerinin bir bulutla yok olduğunu anlatacaklar size. Dağları sadece dağıtacakları bedava kömürleri çıkartmak için delerler sonra facia yaşandımıda ölü sayısı ortaya çıkmasın diye betonla kapatırlar.Onlar beton atar yetim kalan çocuklar mezarı bile olmayan babaları için Fatiha okur.

      Sil
    9. Deniz kenarında yaşayanlar üstün zekalı...

      Öğrenmiş olduk, tşkkrlr bbcm!

      Sil
    10. Bunun denize yakınlıkla ne ilgisi var seviyesiz. Ben denize sıfır yaşayan bir sürü ahmak tanıyorum. Sayende bir tane daha tanıdım. Senin gibiler mitolojik masallar okurken gaza gelip motive olurlar ama konu islami bir motivasyon olunca rahatsızlık duyarlar. Bu da "denize dökülenler Yunan değildi" görüşüne her geçen gün daha da inandırıyor beni.

      Sil
    11. Yukarıdaki esprinin kalitesi/kalitesizliğini şimdilik konu dışında tutarsak;
      Hemen altında yazılanlara bakınca, birçok şeyi aşırı derecede çekemez, kaldıramaz hale geldiğimiz, tahammülsüzlüğümüzün en uç noktalarında yaşadığımız apaçık ortada!

      Ne yazık!

      Emin olunuz: 8 Haziran sabahı bambaşka bir dünyaya uyanmayacağız!

      Sil
    12. sadece dağları oysalar...milleti de oyuyorlar

      Sil
  11. Hocam seçim öncesi bir piyasa analizi yazısı yazsanız mükemmel olur. Elimide seçim sonrası için karşılaştırmak adına önemli bir detay olarak kalacaktır.
    Bilhassa $ : )

    Saygılar,
    ng

    YanıtlaSil
  12. Hocam,
    Bu durumda BIST 100 yönü yükselişe doğrudur diyebilir miyiz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten yükseliyor. Ama bunun çok uzun süre gitmesi pek de olası görünmüyor.

      Sil
  13. bir excel dosyası açtım. ilk sütuna Mayıs 2010-Mayıs 2015 arası (son 5 yıl) BİST 100 haftalık kapanışları, ikinci sütuna 1 yıl vadeli TL mevduatın faizini, üçüncü sütuna Dolar/TL kurunu, dördüncü sütuna DOW endeksini, beşinci sütuna da ABD 10 yıllık bono faizini yerleştirdim. bulduğum sonuçlar şöyle:
    BIST 100 ile 1 yıl vadeli TL mevduatın faizi arasındaki korelasyon -%41 (faiz düşünce borsanın cazibesi artıyor)
    BIST 100 ile Dolar/TL kuru arasındaki korelasyon +%56 (dolar yükselince borsa yabancının parasıyla ucuzluyor ve borsaya alım geliyor)
    BIST 100 ile DOW arasındaki korelasyon +%77 (dış piyasalarda iyimser hava esince Türkiye'ye de yansıyor)
    BIST 100 ile ABD 10 yıllık bono faizi arasındaki korelasyon -%49 (10 yıl vadeli bononun faizi yükselince doların cazibesi artıyor borsadan çıkış oluyor)
    bu sonuçlara göre BIST 100 iç gelişmelerden çok dış gelişmelere ve yabancı borsalara bağlı olarak hareket ediyor diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet diyebiliriz. Aslında faiz birçok şeyin özeti. İçinde dış piyasalar da var kur da var.

      Sil
  14. üst kat komşum Renault'da yönetici olarak çalışıyor. verdiği bilgiye göre 2009-2015 arasında Renault fabrikasında işgücü verimliliği %27 artarken reel ücret artışı %7'de kalmış. şimdi iktidar yanlısı medyaya bakıyorum da "dış mihraklar ve paralel yapı ekonomiyi olumsuz etkileyerek seçim öncesi hükümeti devirmeye çalışıyor" filan diyor. Ali Babacan bile çanak tuttu bu saçmalığa. Babacan'a biraz olsun saygım vardı şimdi onu da kaybettim. yılın ilk 4 ayında üretim %25-30 artarken işçinin ücretinin yerinde sayması adil bir şey değil. ama Türkiye'de öyle bir siyasi kutuplaşma var ki insanların en makul taleplerini seslendirmesi bile hemen demagoji malzemesi yapılıyor, kitleler inandırılıyor. gerçekten çok üzücü...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yıllardır yüzde 5 enflasyon hedeflemesi de sanırım bu amaçla ortaya kondu. TCMB'nin yüzde 5 faiz hedefi var dedikten 1 - 2 ay sonra yılsonu tahmini olarak yüzde 6 - 7 demesi bana hep tuhaf geldi.

      Sil
  15. DÜNYANIN EN BÜYÜK YATIRIM BANKALARINDAN MERRILL LYNCH'İN FLAŞ BİST RAPORU:
    DAHA FAZLASINI ÜMİT ETMEMELİ!

    20 Mayıs 2015

    Bank of America Merill Lycnh'e (BofA ML) göre BİST'te ihtiyatlı olma zamanı geldi:

    "Seçimlerden sonra güçlü bir toparlanma ümit edilmemeli."

    İşte, yatırım bankasının raporundan öne çıkan başlıklar!

    Bank of America Merill Lycnh'e göre Türk hisse senetlerinde daha ihtiyatlı davranmanın zamanı geldi ve seçimlerden sonra güçlü bir toparlanma yaşanmasını ümit etmemek gerekli.

    BofA ML bugün yayınladığı raporda, Türk hisse senetleri için daha ihtiyatlı davranılması gerektiğine inanılmasına yol açan 4 neden ortaya koydu. Bu dört nedeni:
    1) Son yukarı hareketler sonrasında değerlemelerin işaret ettiği seviyelere ulaşıldı,
    2) Büyümeye yönelek yapısal ters rüzgarlar güçleniyor,
    3) Yurtiçi politik riskler devam ediyor,
    4) Seçim sondası ekonomik politikalar belirsiz
    olarak sıraladı.

    Bankacılık sektörünün artan marj baskıları ve artan karşılık yükleri nedeniyle değer vaad etmediğini belirten BofA ML, getirilerin öngörülebilir gelecekte sermaye maliyetinin altında kalacağıın vurguladı.

    Bofa ML raporunda Türkiye için 2015 ve 2016 büyüme tahminlerini %3,2'den %2,7'ye,
    Ve %3,5'ten %3,0'e düşürürken,
    Yıla zayıf bir başlangıç yapan ekonomik aktivitede toparlanmanın, makro politika çerçevesi ve öncelikler netlik kazanana kadar ertelenebileceğini de belirtti.

    BofA ML raporunda tüm Türk bankaları için tavsiyelerini düşürürken, bu değerlendirmeleri için yukarı yönlü risk olarak makro ihtiyatı tedbirlerde bir dönüş yaşanmasını gösterdi.

    BofA ML:
    Akbank ve Garanti Bankası için tavsiyelerini 'al'dan 'nötr'e indirirken,
    YKB, İş Bankası, Halkbank ve Vakıfbank için tavsiyelenini de 'nötr'den 'endeksin altında getiri'ye çekti.

    Telekom sektörünün ise 2. çeyrekte piyasadan daha iyi perfonmans göstereceğini öngören BofA ML,
    Tüpraş'ın EEMEA bölgesinde en beğendikleri hisseler arasında yer aldığını,
    Piyasanın Emlak GYO'nun kısa vadeli net varlık değerini büyümesini küçümsediğini öngördüklerini de vurguladı.

    Erdemir için 'pahalı' tespitini tekrarlayan BofA ML, otomotiv sektöründe ise Ford Otosan'ı tercih ediyor.

    http://www.paraanaliz.com/borsa/merrill-lynchten-flas-bist-raporu-daha-fazlasini-umit-etmemeli-h5564.html

    YanıtlaSil
  16. Hocam borsa ile kur her zaman ters orantılı mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında kur artışı çoğunlukla borsadan çıkış olduğunu gösterir. Dolayısıyla her zaman olmasa da genellikle ters yönlüdür.

      Sil
  17. Hocam,

    Elime yeni ulaştı ve hemen sizle paylaşmak istedim.

    OKUMANIZ İÇİN ISRAR EDİYORUM!

    "Borç" İlk 5.000 Yıl
    David Graeber
    Çev. Muammer Pehlivan
    Everest Yayınları

    http://www.everestyayinlari.com/tr/kitap.asp?id=1454

    *
    İlk 5.000 Yıl

    "Para, borç, armağan ve din üzerine derin düşüncelerden oluşan benzersiz bir kitap. İncelikli, berrak, sade bir dille yazılmış ve insanı baştan çıkaran bağlantılarla, ifşaatlarla dolu. Bu kitap hayatınızı 'gerçekten' değiştirecek."
    (Peter Carey)

    Bugüne kadar yazılmış tüm ekonomi kitapları bize aynı dersi anlatır:
    "Para, zahmetli ve karmaşık takas sistemine çare olarak yaratılmış, böylece insanlar mallarını yüklenip durmak külfetinden kurtulmuştur."

    Gelgelelim bu tarih yorumunda küçük bir kusur vardır:
    "Bugüne kadar bu teoriyi destekleyen herhangi bir veri bulunamamıştır."

    Akademisyen, aktivist, antropolog ve düşünür David Graeber kitabı "Borç"ta, sorgulamadan kabul ettiğimiz bu fikirleri ustalıkla tersine çeviriyor:
    Tarıma dayalı ilk toplumların ortaya çıkışına kadar, yani madeni ya da kâğıt paranın icadından çok daha önce, insanlar gelişkin bir kredi sistemiyle yaşayıp, mallarını bu yolla değiş tokuş ediyorlardı. Ne olduysa sonra oldu, toplumlar "alacaklı" ve "borçlu" olarak ikiye bölündü.

    O dönemden beri, dünya genelinde "borç" ve "borç affı" politik tartışmaların ana konusunu teşkil etmiştir. Öyle ki, antik döneme ait hukuksal ve dini belli başlı eserlerin lisanını ve kavramlarını, kökü geçmişe uzanan bu borç tartışmaları şekillendirmiş, dahası, ahlaki ve felsefi temel değerlere de son biçimini vermiştir. Öte yandan sayısız halk hareketini de tetiklemiştir. Graeber, halklar olarak bugün hâlâ aynı savaşın pençesinde kıvrandığımızı gösteriyor...

    "Graeber, kredinin, karşılıklı-taahhüt ağı üstüne kurulu toplumların yok edilip sınıflı toplumun yükselişiyle ortaya çıktığını, para üstüne kurulu sosyal ilişkilerin ardında ise, sürekli fiili şiddet tehdidi olduğunu vurguluyor."
    (Paul Mason, Guardian)

    YanıtlaSil
  18. Hocam yazınız için teşekkürler. Yazınızda tahvil ve mevduatın tek kazancı faiz demişsiniz. Faizlerin değişimiyle tahvilin fiyatının da artıp azalması ve yatırımcısına kazanç veya kayıp sunması muhtemel degil midir? Hocam bir de konuyla ilgili degil ama ödemeler dengesi denkleminde yer alan sermaye hesabı neyi içeriyor. Ödemeler dengesi her zaman sıfıra eşittir denilebilir mi ve denge fazlası neden TCMB nim varliklarina ekleniyor ülkede dolaşımda bulunan para merkez bankasının yükümlülüğünde olduğu düşüncesiyle mi? Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahvil fiyatıyla faizin ters yönlü olduğunu gözönünde tutarsak ikisinin birden kazanç getirmesi mümkün olmadığı ortaya çıkar.

      Sil
  19. Tubitak ve Bilim, içiniz kararsın diye buraya atıyorum: https://pbs.twimg.com/media/CFZ6MaaWgAACUfc.jpg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son zamanlarda TÜBİTAK'ta buna benzer projeler olduğunu ve bunların ciddiye alındığına ilişkin haberler okuyorum ve inanamıyorum. Eğer bunlar gerçekse bu toplumun bilimden hurafeye nasıl hızla kaydığının, 20'nci yüzyıldaki aydınlanmanın nasıl yeniden karanlığa dönüştüğünün kanıtıdır. Umarım bunlar doğru değildir. Karabasan gibi.

      Sil
  20. "BORÇLUNUN CÜZDANI" İLE
    "ÇIKARCININ İMANI" ARASINDA SIKIŞMIŞ BİR TOPLUM ve MUHALEFET!

    (Murat Sevinç / 19 Mayıs 2015)

    Seçmen hangi ölçütlere göre oy kullanır? Partiler nasıl iktidara gelir? Partiler, filizlendikleri toplumun koşullarından/niteliklerinden ayrı düşünülebilir mi?

    İnsansız bir toplum ve parti olur mu?

    Üyesinden ayrı bir örgüt, sendika düşünülebilir mi?

    Her düzeydeki çalışanından ve öğrencisinden bağımsız bir üniversite tahayyül edilebilir mi?

    Bürokrasi, bürokratsız çalışır mı?

    Türkiye’nin siyasal partileri, Türkiye koşullarının ürünü değil mi ve kendilerinden önce az çok belirlenmiş koşullarda iş görmüyorlar mı?

    Bu sistem içinde başarılı olabilmek için, toplum ortalamasına hitap etmek zorunda değiller mi?

    Hâl böyleyken, toplum ortalamasının, kuşkusuz belli tarihsel koşulların ürünü 'kumaş'ı göz ardı edilerek, siyaset yapmak olanaklı mı?

    Ekonomik açıdan gelişmiş bir ülkenin partileriyle, çoğunluğu yoksul bir ülkenin partileri bir olur mu?

    Kültür üretebilen toplumun partileriyle, kültürel çoraklık yaşayan bir ülkenin partileri bir olur mu?

    Temel siyasi ve ahlaki ilkelerde az çok uzlaşabilmiş bir toplumun ülkesindeki partilerle, herkesin ayrı telden çaldığı bir ülkedeki partiler, kaynağını 'aynı demokratik ilkeler'de bulan bir propagandada ne ölçüde başarılı olabilir?

    Ha keza sınıf temelli siyaset yapan partilerin güçlü olabildiği bir ülkeyle, din temelli siyaset yapanların palazlandığı ülkenin siyasal örgütlenmeleri aynı olur mu?

    ZİNCİRLEME...

    Türkiye, 'demokratik yönetim' oyununun kuralları üzerinde henüz uzlaşılamamış bir ülke. Üstelik uzlaşmazlık hali, kapitalizmin en yakası açılmamışının, en edepsizinin oyun alanında tecrübe ediliyor!

    Bu yüzdendir ki örneğin madende yüzlerce insan katledildiğinde, kaza örnekleri 19. yüzyıl İngiltere'sinden verilebiliyor. O örnek çağımızdan verilemediği içindir ki kadınlar yol ortasında katledilebiliyor. O kadınlar yol ortasında böylesine rahat katledilebildiği içindir ki doludizgin ve en yetkili ağızlardan cinsiyetçilik/kadın düşmanlığı yapılabiliyor. O kadın düşmanlığı böylesine rahat yapılabildiği içindir ki eşit yurttaşlık düşüncesinin yanına dahi yaklaşılamıyor. Ve yaklaşamadığımız içindir ki örneğin Kürtlerin ya da Alevilerin eşitlik talepleri, arsızca, 'bahşetme' terminolojisiyle tartışılabiliyor.

    Haliyle bir siyasal partinin, bu bileşik kabın dışında bir yerlerde konumlanması neredeyse olanaksızlaşıyor. Hemen herkesin aynı değerlere vurgu yapmak 'zorunda kaldığı' bir atmosfer içinde kalıyoruz. Öyle bir atmosfer ki, farklı olanı bir anda boğuveren bir riyakârlıkla yüz yüzeyiz.

    ++

    YanıtlaSil
  21. ++

    ÖRNEKLER

    Yalnızca bir iki örnek:
    Seçim beyannamesinde vicdani retçilik gibi son derece uygar (Avrupa Konseyi üyeleri içinde Türkiye ve Azerbaycan dışında tanımayan yok!) bir öneri sunan HDP, milliyetçi bir tepkiyle karşılaşıyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de 'vatan hizmeti'nin bedeli, en son 18 bin liraydı! İnsanlar, vatan hizmetlerini Ziraat Bankası'nda beş dakikada yapıp çıktı!

    Ya da Demirtaş'ın Diyanet eleştirisi. O Diyanet ki on yıllardır zaten siyasal İslamcılar tarafından eleştiriliyor. Ne çare? Hemen kültürel/dini kodlar harekete geçiriliyor ve domuz eti gündeme geliyor. İlkeli olmaya gerek yok çünkü seçmenin bir kesiminin hoşlanması yeterli.

    Diyelim ki Kılıçdaroğlu biraz parladı. Hemen Alevilik sohbetleri başlıyor ve Sünni yurttaş açıkça 'uyarılıyor.' 'Aman ha' denilmek isteniyor, 'Sakın meyletmeyin, adam Alevi!'

    Türkiye'nin 'tarafsız' devlet başkanı, her şeyimiz, velinimetimiz kişi eline Kur'an alıp sahneye çıkıyor. Çünkü gayet iyi tanıyor seçmenini. Öyle bir seçmen ki Ekmeleddin İhsanoğlu'na 'Siz seçilirseniz Kur'an okumamızı yasaklayacak mısınız?' sorusunu yöneltebilmiş.

    Diyelim ki hukuk dışılıklar gündeme getirildi. Acilen 1930'lardan bir belge çıkarılıyor. Olmadı havuz medyası herkesin yalan olduğunu bildiği bir haber yapıveriyor. O da olmadı, bir iki tutuklama gerçekleşiyor o gün, gözdağı mahiyetinde. Yetmedi mi? İdam tartışması başlatılıyor. Mursi hakkında verilen ceza kullanılıyor. Sanki mahkûm eden bizim muhalefet.

    Diyeceğim o ki: Sınır yok! Hiçbir ilke, doğruluk kaygısı yok! Çünkü hava ve zemin müsait ve mesele de bu!

    PARTİ FAALİYETLERİ ANLAMLI HALE GELEMİYOR!

    Bu örnekleri, sürpriz işler olduğu için vermiyorum. Elini yüzünü din ve milliyetçilik sosuna bulamış her dizginsiz kapitalist nasıl davranır, toplumunun hakim dini ve kültürel değerlerini nasıl kötüye kullanırsa, bunlar da onu yapıyor. Asıl sorunum şu: Sonuç olarak tüm partiler, her ne öneri getiriyorlarsa belli bir atmosferde yapıyor bunu.

    Şu anda, Türkiye'de milyonlarca insan borçlu! Kredi borçları bir tür 'borç köleliği' yaratmış durumda! Çok sayıda aykırı örnek bulunmasına karşın tek parti iktidarı ile ekonomik istikrarın neredeyse eş anlamlı olduğuna ikna edilmiş bir yurttaş kitlesi de mevcut! Dini duygular, milliyetçilik fütursuzca kullanılıyor. Hemen tüm kamu kurumları ve özel sektör 'bağlanmış&iliştirilmiş' durumda. Yargıda ipin ucu kaçtı, şahtı şahbaz oldu, şu bu...

    Söz konusu koşullarda parti faaliyetleri anlamlı hale gelemiyor! Vaatler etkisiz demiyorum; ancak oy verme eğilimi üzerinde tam anlamıyla belirleyici olamadığı açık. Çünkü her slogan, her yurttaş düşüncesi, kaçınılmaz olarak belli bir biçimde oluşturulmuş koşulların ürünü! Oynadığımız oyunun kurallarını belirleyip oyun sahasının enini boyunu çizen nitelikler bunlar.

    Türkçesi:
    Dizginsiz ve asalak kapitalizm içinde mahkûm edilmiş yurttaş hayatta kalmaya çabalıyor ve bu çaba, akla dayanan, sol çözümlerin popüler olmasını engelliyor!
    Daha da Türkçesi:
    Adamın açlıktan nefesi kokarken ne yapsın güçler ayrılığını, yargı bağımsızlığını? Yargı bağımsızlığı dediğin, ekmek arası yapılabiliyor mu, mesele bu!

    ++

    YanıtlaSil
  22. ++

    MUHALEFET TEDAVİ ARAÇLARINDAN YOKSUN!

    Her memlekette ve tabii Türkiye'de, partilerin sesini duyurmaya çalıştığı toplumu toplum yapan niteliklerinden biri de yaygın dini/ahlaki kodlar, ilkelerdir. Ortalama yurttaşın kabul ettiği, hiç olmazsa eder gibi göründüğü vasati değerler. Türkiye'deki malum koşullar ise toplum ahlakında kuralsızlığı, kayırmacılığı, üçkâğıtçılığı, fırsatçılığı, sömürüyü hakim kılmış durumda!

    Bunun doğal sonucu, devletin temeli olan 'adalet duygusu'nun ortadan kalkması ve toplumun tüm hücrelerini saran bir hastalığa dönüşmesi. Türkiye toplumu ağır hasta! Hastalanmış seçmenin desteğine gereksinim duyan muhalefet partileri ise ne yapacağını bilemez halde çabalıyor; ancak tedavi araçlarından yoksun!

    Koşullar, konjonktür, ekonomik durum, temel sorunların çözümüne dair öneriler, şu ya da bu ölçüde seçmenin beynine ve kalbine dokunacak bir şeyler yapabilmek. Bunların tümü bir muhalefet partisinin başarısı için gerekli. İyi hoş da, hasta bir toplumda yeterli mi?

    SEÇMENE TÜRÜ TÜKENMEKTE OLAN TOSBAĞA MUAMELESİ YAPMANIN ALEMİ VAR MI?

    Eğer toplum bu asalak ve sömürgen düzenin koğuşunda kırk derece ateşle yatıyorsa ve dışarıdan bakıldığında kolayca tespit edilen vahamet, koğuştakilerce bir yaşam biçimi olarak kabullenilmeye başlanmışsa ne yapılacak? Oturduğumuz yerden muhalefete akıl vermek işin kolay kısmı! Buna mukabil, henüz kırmızı ışıkta durulması gerektiği üzerinde dahi uzlaşamamış yurttaş kesimlerine nasıl hitap edilmeli? Öneriniz var mı?

    Hani, partiler yurttaşı ikna etmek zorunda diyoruz ve bu sözlerimizi bilgelik zannediyoruz ya; peki işini kayırmayla görmeye alışmış ve hatta başka türlü göremeyeceğine inanmış milyonlarca insana, içinde kıvrandığımız maddi koşullar yerle bir edilip dönüştürülmeden, 2015 Haziran ayında ne vaat edilebilir?

    Ya da Kürt, Alevi adlarını duyduğunda hala tüyleri diken diken olan kesime, katledilmiş el kadar çocuğun anasını yuhalayan topluluğa, 'Çalıyorlar ama çalışıyorlar!' rezilliğini icat edip sonrasında oruç tutup namaz kılana, inancını buraya kadar düşürmüş olana, cüzdan mevzubahis olduğunda vicdan ve imanını zerrece umursamayana, nasıl propaganda yapmalı muhalefet? Ne demeli? İki Umre arasında bir arazi daha koparan müteahhitlere, hangi vaatleri sunmalı?

    Seçmensiz seçim olur mu?
    Yurttaşsız ülke olur mu?
    İnsansız toplum olur mu?
    Seçmene türü tükenmekte olan tosbağa muamelesi yapmanın alemi var mı?

    Birlikte yaşayan ve her biri belli toplumsal koşulların ürünü olan yurttaş kesimlerinden, çok değil, asgari bir ahlak/ilke beklemek çok mu?

    'Olup bitene, insanın aklını zorlayan şu adaletsizliklere, hiç olmazsa seçim sürecindeki fecaate bir tepki göster artık Allah'ın cezası' deyivermek; olmayacak iş mi?

    http://www.diken.com.tr/borclunun-cuzdani-ile-cikarcinin-imani-arasinda-sikismis-bir-toplum-ve-muhalefet/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz borsa ve faiz ikilisini isliyorduk siz carsaf liste vermissiniz yorum ve cevaplarin arasina carsaf carsaf alakasiz yazi girince kafamiz karisiyor bu yazdiklarinizi okumak isteyen heryerde bulur ama bizim anlayacagimiz seviyede anlatip cevap veren mahfi hoca bol bulunan birsey degil. Eger diger konulardada carsaf carsaf yorum yazip bolca kitap onerisi veren siz iseniz bu icinizdeki ogretme ve aydinlatma askini bir blog acarak yaparsaniz cok faydali olur gibi

      Sil
    2. Sayın Uyanık,

      Talebinizi sayın Murat Sevinç'e ileteceğim.

      Saygılarımla

      Sil
  23. Hocam aslinda ben akademisyenleri kaprisli bilirdim taki sizi taniyana kadar. bu emeginiz benim icin degeri bicilemeyecek kadar degerli cok tesekkur ederim yetersiz ama,,,,

    hocam konu ile alakali degil ama benim sorum vergi amortismani bir ulke icin makro ve\veya mikro etkisi nasil olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Amortismanlar firma açısından vergi yükünü azaltan ve yatırımı özendiren bir indirim türüdür. Bir de tabi yenilenen teknolojiye ayak uydurmada önemli avantaj sağlar.
      Makroekonomik açıdan bakarsak da firmaların daha çok tasarruf edip yatırıma kaynak ayırmalarına yardımcı olur.

      Sil
  24. Harranlılar size selamlarını gönderiyor...

    YanıtlaSil
  25. Hocam, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinde borsadaki paramın tamamını ( Yaklaşık olarak bir ev parası ) kaybettim. Sebebi malum! Tahtası işleme kapanan hisse senetleri. O günden beri Türk borsasına yatırım yapacak olan çevremdeki herkese; " Borsaya yatıracak kadar paraları varsa, bu paraları borsaya yatırmak yerine çatır çatır yemelerini " öneriyorum. Çünkü, borsada yatırımcılara açıklanan şirket bilançolarının, şirketin gerçek ekonomik verileri olmadığını; bir de üstüne ülkemizde hukuk diye bir kavramın olmadığını acı tecrübelerle öğrendim.
    Size paylaşımlarınız için çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bazen deneyimler pahalıya mal oluyor. Maalesef durum budur.

      Sil
  26. Selamlar.
    Hocam bu gün bir haber vardı, sanırım OECD ülkelerinde en fakir %10 ile en zengin %10 arasında 10 Kat fark varmış.
    Türkiye'de ki de 7.7 Kat mış.

    Ben bunu anlayamıyorum.
    Bana en az 1000 Kat fark olması gerekir gibi geliyor.
    Asgari ücreti ve zenginlerimizin gelirlerini düşününce.

    Burada anlayamadığım nedir acaba.

    Bizim en zenginlerimiz asgari ücretin 7.7 katı gelire sahip insanlar mı?

    İyi günler.

    O.Z.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En zengin ile en fakir arasında belki de ölçülemeyecek kadar fark var. Ama iş gruplandırıp grupları kıyaslamaya gelince böyle farklar çıkıyor.

      Sil
  27. Bence sen de haklısın.

    YanıtlaSil
  28. Hocam AKP iktidarında bildiğim kadarı ile gelir dağılımında az da olsa düzelme oldu. Buna karşın servet dağılımında uçurum oluştuğuna dair Diken haber sitesinde çarpıcı bir grafiğe rastladım. Bunu nasıl açıklayabiliriz. Demek ki servetin gelir dışında oluşum yöntemini keşfetmişiz.

    YanıtlaSil
  29. İlginç bir konu bu tasarruf konusu.
    Her toplum, bunu kafasına göre yorumluyor sanki.
    Türkiye'de birkaç senede bir birileri çıkar, "tasarruflar düşük" türküsü söyler.
    Peki , tasarruflar düşük diye yakınan , negatif faiz ister mi ?
    İster.
    Çünkü burası Türkiye.
    Çıkar bir inanan.

    YanıtlaSil
  30. Patates ve Giffen yazınızı az önce okudum.
    Türkiye'deki patates fiyatları ile Giffen paradoksunun hiç ilgisi yok.
    Siz de var dememişsiniz zaten.

    Benzer durum, zeytinyağı fiyatlarında da var.
    Teneke teneke, market market, litre litre , cins cins fiyatları yazabilirim.
    Çok rahatlıkla ispat edilebilir.
    Geçen seneye göre, zeytinyağındaki enflasyon en az yüzde 60 dır.

    Benzer durumu fındıkta görürsünüz. Geçen seneye göre enflasyonu en az yüzde 50 dir.

    Benzer durumu kırmızı ette görürsünüz.

    Bunların hiç biri Giffen paradoksu değildir.

    Tarımın, gayet BİLİNÇLİ olarak geriletilmesi olayıdır.
    Ekonomik değil, siyasidir.

    Tarım alanlarını imara açanlar, patates 7 liradan yerler böyle.
    Afiyet olsun.

    YanıtlaSil
  31. Sn. Hocam,
    Eski gazete/kitaplarda geçen veya eski günlere dair haberlerde geçen TL değerlerinin bugünkü karşılıklarını nasıl hesaplayabiliriz?
    TCMB'nin 1968'den başlayan bir web sayfası var ama daha öncesi için bu mümkün olmuyor. TUIK Enflasyon verileri de yok o dönem için. USD'ye çevirip, USA enflasyonuyla bugüne taşıyınca da satınalma gücüyle ilgili sorunlar oluyor sanki.
    Yol gösterebilir misiniz?
    Saygılar,

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı