AKP Ekonomide Ne Devraldı Ne Devrediyor?

Seçim sonuçları hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağını ortaya koyunca piyasa kısa süreli bir panik yaşadı. Ardından koalisyon seçenekleri gündeme geldi. Bugün karşımızda iki seçenek var: (1) AKP’nin diğer partilerden alacağı dış destekle azınlık hükümeti kurması, (2) Koalisyon hükümeti kurulması. Koalisyon hükümeti kurulması seçeneğinin de alt seçenekleri var: (1) AKP’nin diğer partilerden herhangi biriyle koalisyon kurması, (2) Diğer partilerin bir araya gelip koalisyon kurması, (3) AKP dışında iki partinin bir koalisyon kurup üçüncü partinin bu koalisyonu dışarıdan desteklemesi.  

Seçim sonrasında yaşanan sert tepkiler koalisyonla devam edilebileceği mesajları geldikçe yumuşamaya başladı. USD/TL kuru ilk anda fırladığı 2,80’lerden 2,70’lere doğru inişe geçti. Benzer bir düşüş Euro/TL kurunda ve gösterge faizde de ortaya çıktı. İlk gün sert bir düşüş yaşamış bulunan borsa da toparlanmaya yöneldi.

AKP iktidara geldiğinde Türkiye, 2001 krizinin etkisini henüz tam atlatamamış olsa da IMF desteğinde ‘güçlü ekonomiye geçiş programını’ uygulamaya koymuş ve ekonomiyi epeyce toparlamıştı. Ekonomide yaşanan büyük çöküşü karşılamak üzere IMF, Türkiye’ye yüksek miktarda parasal destek vermeye devam ediyordu. Küresel sistem, 1990’ların ortalarında başlayan bir konjonktürel çıkış içindeydi. Bu çıkış dünyanın her yanında büyümenin yükselmesine, talebin artmasına, ticaretin genişlemesine ve gelişmiş ekonomilerden gelişme yolundaki ekonomilere büyük miktarda yabancı sermaye akımına yol açmıştı. Türkiye ekonomisi de dış konjonktürdeki bu olumlu havadan fazlasıyla yararlanıyor, tarihinde görülmediği kadar yüksek miktarda yabancı kaynak çekiyordu.

Aşağıdaki grafik çeşitli bölgelerdeki gelişme yolundaki ekonomilere 1980 – 2009 yılları arasında net sermaye akımlarındaki gelişmeyi gösteriyor (Kaynak: Atish R. Ghosh, Mahvash Saeed Quereshi, ‘What Drives Surges in Capital Flows’, 26 January 2012, Vox CEPR’s Policy Portal.) 


1990’larda küreselleşme ve sermaye akımlarının serbest kalmasıyla başlayan gelişmiş ekonomilerden gelişme yolundaki ekonomilere doğru sermaye akışındaki artış grafikten açıkça görülebiliyor.

Bu akımların Türkiye’ye yansıması asıl olarak 2002 yılından sonra oldu. Aşağıdaki grafik bu yansımayı gösteriyor.

AB ile üyelik müzakeresinin 2004’de başlamasından sonra artan yabancı sermaye girişlerinde, ilerleyen yıllarda düşüşler başladı. 2010 yılından itibaren Fed’in parasal genişleme programı yabancı sermayenin kısa süre de olsa yeniden Türkiye’ye yönelmesine yol açtı. Bu gelişmeyle birlikte Türkiye ekonomisi kısa süreli bir çıkış sağlasa da 2002 – 2008 arasındaki ivmeyi bir daha yakalayamadı. Seçime girilirken ekonomi 2002 – 2007 ve 2010 – 2012 aralığındaki çıkışından çok uzaklaşmış bir durumdaydı.

Aşağıdaki grafik 2002’den itibaren gelişmekte olan ekonomilerin (mavi çizgi) ve Türkiye’nin (kırmızı çizgi) büyümesini gösteriyor (kaynak: IMF, World Economic Oulook Database, April, 2015.) 

Grafik bize 2002 – 2014 arasındaki dönemde, Türkiye’nin, içinde yer aldığı gelişmekte olan ekonomiler grubundan daha kötü bir büyüme performansı tutturduğunu gösteriyor. Bir başka ifadeyle gelişmekte olan ekonomiler, çektikleri yabancı sermayeyi Türkiye’ye göre daha iyi kullanarak daha olumlu bir büyüme çizgisi yakalamış bulunuyorlar. Türkiye ekonomisinin sert bir biçimde küçüldüğü 2009 yılında gelişmekte olan ekonomilerin yüzde 4’e yakın büyüme elde ettiği dikkatlerden kaçmamalıdır. Söz konusu yıl küresel krizin Türkiye’ye teğet geçtiğinin öne sürüldüğü yıldır.

Özetle söylemek gerekirse AKP, son derecede avantajlı bir konjonktür dalgasını yakalamış ve sermaye hareketlerinin yarattığı olumlu etkiyle birlikte ekonomiyi iyiye götürmüştü. Küresel krizin olumsuz etkisiyle bozulan görünüm, Fed’in parasal genişlemesinin yarattığı sermaye akımları artışıyla yeniden toparlanmıştı. Söz konusu konjonktür dalgasının eski gücü kalmayınca ekonomi düşüşe geçti. 

AKP’nin tek başına iktidara geldiğinde devraldığı ekonomik göstergeler ile kurulması beklenen koalisyon hükümetine devredeceği başlıca ekonomik göstergeler aşağıdaki tabloda yer almaktadır (Tablonun son sütunu devralınan yıl ile devredilen yıl itibariyle gelişmenin yönünü gösteriyor. + işaret devralınandan daha iyi bir durumun devredileceğini, - işaret ise devralınandan daha kötü bir durumun devredileceğini ifade ediyor.)

GÖSTERGELER (%)
2002
2015
Değişimin Yönü
Büyüme
6,2
2,3
-
İşsizlik
10,8
11,2
-
Enflasyon
30,8
8,1
+
Bütçe açığı
11,2
1,5
+
Merkezi Yönetim Borç Stoku / GSYH
69,2
35
+
Özel Kesim Dış Borç Stoku / GSYH
18,7
35,0
-
Cari Açık
0,3
5,3
-

Fed’in parasal genişlemeye son verdiği, faiz artırımının gündemde olduğu ve dolayısıyla sermaye akımlarının azalacağı dış ortamı da dikkate alırsak dezavantajlı bir durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.

Özetle söylemem gerekirse AKP çıkışa geçmiş olarak devraldığı ekonomiyi inişe geçmiş olarak yeni kurulacak hükümete devredecek. Türkiye’de sağ iktidarlar çoğunlukla ekonomi çıkışa geçerken iş başına gelir, sol iktidarlar ise çoğunlukla ekonomi inişe geçtiğinde gelip yönetime girerler. O nedenle de vatandaş sol iktidarları beceriksiz olarak görür. 

İleride olacaklara bakarak kimse işler iyiye gidiyordu, iktidar değişti işler bozuldu demesin. İşler iyiye gitmiyordu. İyiye gidiş çoktan geride kalmıştı. 

Yorumlar

  1. hocam değerli analizleriniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Bunları bu bloğu okuyan herkes biliyor artık. Okumasa bile ekonomiye biraz ilgi duyan başkaları da bilebilir. Gerçek şu ki çoğunluğun hüküm sürdüğü demokrasi rejiminde çoğunluk belli bir eğitim seviyesinin altında olunca özet kısmında dikkat çektiğiniz hiçbirşeyi göremeyecek kadar sığ kalınıyor. On yıllardır değişmeyen bu trajik gerçeğe gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ne yazık ki öyle. Onun için yapısal reformlara eğitimden başlamak gerektiğini vurguluyorum her seferinde.

      Sil
  3. Konumuzu ekonomi ama, ister istemez ekonomi ile siyaseti birarada değerlendirmek zorunda kalıyoruz, bu durum itibarıyla CHP, MHP ve HDP için en iyi koalisyon seçeneği mevcut iktidarın hükümet kurması, yani 1. seçenek gibi geliyor bana. Çünkü iktidara geldiklerinde asgari ücret, emekli maaşı, vergiler üzerinden verdikleri vaatler ekonominin kötüye gitmesi açısından çarpan etkisi yapacak. Bıraksınlar ülkeyi mevcut hükümet yönetmeye devam etsin, öteki türlü bir sonraki seçimde kendileri kayıp yaşayacak, şimdiki iktidar kazanacak yine. Meclis çoğunluğu kendilerinde olduğu için de daha etkili muhalefet yapabilecekler. Yani hocamın da dediği gibi "Türkiye’de sağ iktidarlar çoğunlukla ekonomi çıkışa geçerken iş başına gelir, sol iktidarlar ise çoğunlukla ekonomi inişe geçtiğinde gelip yönetime girerler. " sözü bir kez daha gerçekleşmesin, bu şekilde ilerleyemiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çarpan etkisini bende aynen sizin gibi düşünüyorum , bencede mecliste güçlü muhalefet ile seçim öncesi ekonomik olmayan diğer beklentiler yapılabilir.

      Sil
    2. Siyasetçi mantığı bizimkinden farklı işliyor.

      Sil
    3. Politikacı demek istiyorsunuz ;)

      Sil
  4. Merkezi Yönetim Borç Stoku / GSYH rakamı, kullanılan GSYH enflasyonla şişirilmiş olduğu için yanıltıcıdır.

    Bu yanıltıcılığı gidermek için kıyaslamada, hiç olmazsa bu borç stokunun reel rakamlarla da verilmesi, Borcun 2002 de kaç dolar, 2015 de ise kaç dolar olduğunun da belirtilmesi de yararlı olur.

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,

      Türkiye'nin kamu borcunun 2002 de kaç dolar, 2015 de kaç dolar olduğunu lütfen yazar mısınız?

      Bunu sizden istememin nedeni, onu sizin yazmanızla benim yazmamın ayni inandırıcılıkta olmayacağıdır.

      Aslında bu bilgi bir sır değildir. İsteyen biraz uğraşarak bu bilgiye ulaşabilir ama, IMF'den borç alıyorduk şimdi IMF'ye borç veriyoruz safsatasının gördüğü yaygın kabul, insanların gerçeği öğrenmek için o kadarcık bir zahmete bile katlanmadığını göstermektedir.

      Çok borçluyduk şimdi değiliz yalanının iç yüzünü ortaya çıkarmak için bu bilgi, kamu borçlarının konuşulduğu her ortamda, moda deyimle "açık ve net olarak" ortaya koyulmalıdır.

      Saygılarımla.

      Sil
    2. Merkezi yönetim iç borç stoku 2002 de 243 milyar TL idi bugün 612 milyar TL.
      Türkiye'nin toplam dış borç stoku 2002'de 129 milyar USD idi bugün 397 milyar dolar.
      Özel kesim dış borç stoku 2002'de 43 milyar dolardı bugün 280 milyar dolar.

      Sil
  5. Değerli hocam,

    Siz şu anda ekonomi bakanı olsaydınız, ilk kritik hamleniz ne olurdu?

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben ekonomi bakanı olmazdım. Daha doğrusu siyasete girmezdim. Ama ekonomi bakanı bana fikrimi sorsaydı TCMB'ye asla ve kesinlikle karışılmayacağını dünyaya en yetkili ağızlardan açıklanmasını isterdim. Türkiye bunun tersini yaparak çok itibar kaybetti. Önce onu restore etmek gerekir.

      Sil
    2. Emekliligimi istemek...

      Sil
  6. Hocam hakikaten iyi ki varsınız.
    Bir de sizden birşey rica edebilirmiyim?
    Yukarıda özetlediğiniz tablonun aynısını Gelimiş Ülkeler için de yapabilirmisiniz?( ABD,Rusya,İngiltere,Çin,Almanya,Fransa)
    Biliyorum çok masraflı oluyorum ama çook merak ediyorum.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Gelişmiş ülkeler bizim rakibimiz değil. Ama ileride bir yazımda yayınlarım.

      Sil
  7. Hocam,fed in 17 haziranda yapacagi aciklamada faiz arttirimina yonelik net yada dolayli aciklama bekliyomusunuz?bu sicak ic siyasi belirsiz gunlerde fed in bu tarz bir aciklama yapmasi ne gibi sonuclar cikartir? Saygilarimla...

    YanıtlaSil
  8. http://rodrik.typepad.com/dani_rodriks_weblog/2015/04/turkish-economic-myths.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıyı okumuştum. İyi bir değerlendirme.

      Sil
  9. Gelde anlat bunu akplilere hocam. Asgari düzeyde ekonomi eğitimi şart bu memlekette.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu ekonomi eğitimi değil. Ne ekonomi hocaları var öyle şeyler anlatıyorlar ki şaşarsınız. Konu taraftar olunsa bile fanatiklikten kurtulma meselesi. Fanatik insan hiçbir konuya tarafsız olarak objektif olarak bakamıyor.

      Sil
    2. Joleli Yigit de ekonomi egitimi almamismiydi? Veya uzun adam iktisat mezunu oldugunu iddia etmiyor mu (ispatlanmadi).

      Sil
  10. Mahfi Bey aynı analizi 1991-2002 arası içinde yapmanız mümkün mü, o dönemdeki görevli hükümetler gelişmekte olan ekonomilerin ne derece yakınında olduğunu görelim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapılabilir tabii ama o dönemde dünyada hemen hiçbir kriz yokken bizde 1994 krizi, 1999 depremi ve 2001 krizi var. Ayrıca o dönemde bize gelen yabancı sermaye sonraki on yılda gelenin neredeyse yüzde 10'u kadar. Yani iki dönem karşılaştırmaya çok uygun değil.

      Sil
    2. işte burda hatalısınzı hocam. eğitimsiz dediğiniz akp ye oy veriyor diye eleştirdiğiniz kesim 91-02 arasında çektiği acılardan dolayı akp ye oy veriyor. benim babam 94 krizinde cok paralar kaybetti. tam toparlanırken 2001 de tamamen battı. kalkıp da koalisyon iyi birşeydir diyemez kimse bana.

      Sil
    3. Ben kimseyi AKP'ye oy veriyor ve eğitimsiz diye eleştirmedim. Başkalarının görüşünü benim görüşlerimle karıştırdınız herhalde.

      Sil
  11. yazılarınızdaki tablolarda özel kesim borcu söz konusu olduğunda, ısrarla, sadece dış borç rakamlarını veriyorsunuz. oysaki özel kesimin (banka dışı özel sektör ve hane halkı) yurtiçi kredi borcunda son 12 senede inanılmaz bir yükseliş oldu. hani bu konuda veri sıkıntısı filan da yok. merkez bankası 1986-2015 yıllarını kapsayacak şekilde yurtiçi kredi hacmi verisini her ay yayınlıyor. sizin tabloya bakan "2002 yılında kamu+özel sektör borcu %88 iken 2015'te %70'e gerilemiş" diye düşünür. aslında gerçek tablo şu:
    2002'de banka dışı kamu+banka dışı özel sektör borcu GSYH'nin %96'sı kadardı. 2015'te %125 oldu
    okuyucuya daha kapsamlı borç stoku bilgileri vermenizin sağlıklı bir karşılaştırma yapabilme açısından daha faydalı olacağı kanaatindeyim (gerçi yazıları kendime yazıyorum diyorsunuz ama fiilen öyle değil gibi :)
    (iktidar partisinin bu kadar kirli çamaşırı olmasaydı şu konjonktürde iktidarı muhalefete teslim etmekte çok fazla sorun yaşamazdı belki. ancak ne pahasına olursa olsun hükümette yer almak zorundalar. şu sıralar Apo faktörü pek konuşulmuyor. içimden bir ses Apo'nun talimatıyla bazı HDP'li vekillerin AKP azınlık hükümetine destek vereceğini söylüyor. çünkü MHP elinden gelse Apo'yu asacak, Kılıçdaroğlu ise çözüm sürecinde Apo ve Kandil'i muhatap almayacaklarını defalarca söyledi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız bir dahaki yazıda özel kesimin tüm borçlarını kullanayım.

      Sil
  12. Mahfi Bey, sol iktidarların beceriksizliği bir yanılgı mı, yoksa Yunanistan, Fransa veya İspanya'da da aynı durum söz konusu olduğuna göre gerçekten beceriksiz olabilirler mi? Beceriksiz değilse de başarısız oldukları istatistiksel bir vak'a, bunu da tespit edelim. Saygılarımla,

    Güven Semerci

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle sağ iktidarlar konjonktürün çıkış dönemlerinde iktidara geliyor, sol iktidarlar ise iniş döneminde. İstisnaları da var elbette ama genel görünüm böyle. Durum böyle olunca da kemer sıkma politikaları uygulamak zorunda kalıyorlar ve halk soğuyor. Ama o kemer sıkma politikaları ekonomiyi toparlıyor. Konjonktürde çıkış başladığı sıralarda bir seçim oluyor ve sağ partiler iktidara geliyor. Sonrasında sağ parti ekonomiyi toparlamış görünüyor.

      Sil
    2. Hocam, blogu ilgiyle takip ediyor değerli düşüncelerinizle bizleri geliştirdiğiniz için tşk ediyorum.
      Hangi yıldan itibaren bakarak bu kanıya vardınız . Birde eğer vakit bulabilirseniz dönemleri ile belirtebilir misiniz ?

      Sil
    3. O zaman 2000'lerde bankalar milyarlarca dolar hortumlandı diye anlatılan bir yalan. Yani en azından ekonomiye etkisi olmazmış.

      Sil
    4. 1946'dan beri durum budur.

      Sil
  13. Hocam,fed in 17 haziranda yapacagi aciklamada faiz arttirimina yonelik net yada dolayli aciklama bekliyomusunuz?bu sicak ic siyasi belirsiz gunlerde fed in bu tarz bir aciklama yapmasi ne gibi sonuclar cikartir? Saygilarimla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Fed'in bu yıl faiz artırımına gitmesini beklemiyorum. Eylül toplantısına gelecek yılın ilk çeyreğinde faiz artırımı yapabileceğine ilişkin mesaj vermesini bekliyorum.

      Sil
  14. Sayın hocam yazınız kadar gelen sorular ve sizin cevaplarınızdan bir o kadar daha kıymetli şeyler öğreniyoruz. Ama LÜTFEN şu konudan alakasız yazı dizisi gibi yorum paylaşımlarını engelleyin. Fazlasıyla rahatsız edici duruyor. Saygılar hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız da sansürcülük gibi de olmamalı.

      Sil
    2. Yine, yeniden "tahammulsuzluk" kelimesine geliyoruz!

      Asil sorun; yazilanlari cekememekten kaynaklaniyor gibi gozukuyor, bu bir!

      Ikincisi ise; hayati hizli yasamak bebekligimizden itibaren beynimize enjekte edildiginden, hizli yemek yemek, fast food muptelasi olmak, metroya kosarak binmek, sadece 140 karakterlik metinler okumak, gazetelerin sadece buyuk puntolu kisimlarini okumak, "ozet gec, Ankara havasi olsun" atasozunu surdurmek, tahammul edemedigimiz metinlerin hicbir yerde yayinlanmamasi icin yetkilileri goreve cagirmak, steril ev ve isyerlerimizde etliye sutluye karismadan son model smartphonelarimizla selfieler cekerek blog sayfalarini ziyaret etmek bizlere dayatildigindan; butun bunlarin yanlis yol oldugu, bir maraton kosucusu olmadigimiz gercegi hatirlatildiginda ise hemen "moderne ayak uyduramayan", "geri kafali" ve hatta "hos ve bos romantik solcu fantezileri" camurlarinin uzerimize atilmasi gayet normal!

      Hayati nasil yasayacayagimizi bize kimse gosteremez!

      Ama 300 yildan fazla bir suredir, olumcul bir sistemin dayatmasini gonullu kabul etmemiz ise ya konformistligimizden, ya da aptalligimizdan!

      Sil
  15. Sizi cokk seviyorum

    YanıtlaSil
  16. Mahfi Bey bir de 2002-2015 AKP yönetiminde ÜLKENİN SATILAN Varlıklarının raporla ilişkilendirilmesini rica etsem.
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu daha önce yazmıştım: http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/ozellestirme-bir-ise-yarad-m.html

      Sil
  17. akaryakit zam secmeni cezalandirma yontem mi? cunku ben oyle anladim bu zamana kadar zam yapmayan sirketler simdi mi dolar hisetler bu kadar tilkilik olmaz

    YanıtlaSil
  18. Faydalı yazı hocam elinize sağlık . Abd parasal genislemesine 2010 yilinda mi basladi hocam ve bu parasal genislemeyi hangi yollar ile gerçekleştirdi acaba. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Fed'in parasal gevşeme politikası ilk kez uygulamaya 2010 yılında girdi. 3. Parasal gevşeme ise 2012'de başladı. Fed bu genişlemeyi tahvil alıp para vererek yaptı.

      Sil
  19. Benim grafiklerden ve türkiyedeki dolar paritesinden, enflasyon ve diger göstergelerden anladigim, baska ülkelere nazaran cok volatil oldugumuz. Buda yatirimlar adina cok olumlu degil. bunun sebebi sizce ne olabilir Mahfi bey?

    YanıtlaSil
  20. Hocam sol iktidarlar ekonomi düşükteyken geliyor demissiniz de sol partiler hiç bir zaman tek basina iktidar olamadı ki hep sağ partilerle beraber koalisyonla geldi bu yüzden başarısız olarak degerlendirmek yanlış olur bence...bir de şöyle bir durum var son 10 yilda teknolojide yasanan gelişme tarihin hiç bir evresinde yaşanmadı ve bu değişim de iktidar partisinin işine yaradı...bilgisayar internet akilli telefonlar tvler sosyal medya bu dönemde zirve yaptı akp de geldi bunun kaymağını yedi biz yaptık falan...zengin zengin gibi yaşıyordu eskiden simdi fakirde zengin gibi yasamaya çalışıyor elinde avucunda olmadığı halde..bakıyorsunuz cayci da bile iphone 6 var kucumsedigimden degil yanlis anlamayin ama adam maasinin 3 katina neredeyse telefon almayi goze alabiliyor

    YanıtlaSil
  21. Yazınız için teşekkürler hocam. Son yorumlarınız çok yerinde olmuş Tebrikler.

    YanıtlaSil
  22. Sol-sağ bizim ülkemizde biraz farklı. Akp'ye eğer sağ diyorsak 'sosyal devlet' eksenindeki uygulamaları sol diye mi tarif edeceğiz? Veya chp sol ise, sola dair ne yapmıştır? Kürt kimliğini ön plana çıkaran hdp de sol mu oluyor? Bence bizim siyasetimizi sol-sağ diye ayırmak yerine çalışanlar ve tembeller diye ayırmak daha doğru. Böyle bir yaklaşım kimseye kavramların arkasına sığınma hakkı da vermemiş olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde sol ve sağ ayrımı dini siyasal amaçlı kullanma eğilimine göre şekillenir. O nedenle batıdaki ayrıma uymaz.

      Sil
    2. Ne "batı"ymış be arkadaş!

      Bağırsaklarımızda birikenlerin rengini de "batı"ya göre ayarlamazsak namert olayım!

      "Orientalism" denen dayatmadan asgari 3 kelime bile bilmiyor musunuz! Hiç mi "Edward Wadie Said, 'batı'da neyin kavgasını vermiş?" sorusunu merak etmezsiniz!

      Şu dünyada "batı", "doğu", "kuzey", "güney" diye bir ayrım yok;
      "Ezenler" ve "Ezilenler" ayrıştırması var diye bağırıyoruz ama duymak isteyen yok!
      Çünkü herkes koltuğunda rahat!

      Sil
  23. Sag sol cokk fark etmez, Turkiye'nin ekonomik problemi taa Ataturk zamanindan beri ayni, yeterli sermaye yok. Sermaye yeterli olmayinca buyume sadece dis borc/cari acikla gerceklesiyor. CHP de olsa bu, MHP de.
    AKP sansli bir doneme geldi cunku global sermaye cok boldu (ve hala oyle bence) . Iyi birsey yaptilar borclanmayi ozel sektore yonelttiler. Fakat Irlanda orneginde gordugumuz gibi kriz cikarsa devletler gene sorumlu olabiliyorlar.
    Daha buyuk problem ozel sektorun aldigi borclari doviz getrmeyecek emlak isine yatirmasi. Bu ic tuketimi canli tutuyor ama riski cok arttiriyor.
    Yine de su an pek kriz cikacak gibi gozukmuyor cunku hala uluslararasi sermaye gidecek yer ariyor. Uzun vadede bu cemberi kirmanin tek yolu productiviteyi arttirmak...
    Selamlar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürk döneminde yabancı sermaye girişi sıfır. Buna karşılık Türkiye, Osmanlının düyun-u umumiye borçlarını ödüyor. Ve 1923 ile 1939 arasında büyüme ortalaması % 7,9 Türkiye'nin sorunu Atatürk'ten beri aynı değil. Atatürk'ten sonra aynı.

      Sil
  24. hocam sol iktidarların beceriksiz gösterilmesi işler kötüye giderken iş başına gelmesi bence tesadüf değil ve komplo teorilerine girmeden bu durumu kendime izah edemiyorum mesela kemal derviş in yaptığı reformlar sol medyada bile doğru anlatılmadı yada üzerinde yeteri kadar durulmadı

    YanıtlaSil
  25. hocam ben de sizin gibi sol görüşlüyüm ve özelleştirmelere karşıyım ama bu kamudaki bankalar kitler iştirakleri o kadar çok siyasi çıkar için kullanılıyor ki iktidara gelen tüm partilerce şu andaki tüm kamu bankaların satılmasını kitlerin satılmasını en önemlisi trt nin satılmasını o kadar çok istiyorum ki. siz de gözlemlemişsinizdir gerçekten devletin malı deniz zihniyeti var ve bunun değişmesi belki yüzlerce sene alır. herkes birbirine geçirmenin derdinde ve şunu tespit ettim ki belli bir kesim hariç türk insanı kesinlikle uyanık olmaya çalışıyor nerden ne alırım bunu hesaplıyor. satsınlar hocam kesinlikle satsınlar sadece ihaleyi adam gibi yapsınlar ben destekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben özelleştirmelere karşı değilim. İhalelerin dürüstçe yapılmamasına ve Oradan gelen paranın çar çur edilmesine verimli yatırımlara dönüştürülmemesine karşıyım.

      Sil
  26. Hocam kendinizle çelişmişsiniz. Büyüme rakamlarını gosterdiginiz grafikten de bakacak olursak 2002 ve oncesinde baslayan azalan yönde buyume sureci 2004ten itibaren ivme kazanmiş. Yani akp hükumetinin cıkisa gecen bir ekonomi devralmadigini belirttiginiz uzere enflasyon,borç stoku ve butçe acigi rakamlarindan da cok net gorebiliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugun makarnani yemedin herhalde kan sekerin dusmus. Ne oldu bugun bedava makarna nohut vermediler mi?

      Sil
    2. AKP'nin çıkışa geçen bir ekonomi devralmadığını değil tam tersine çıkışa geçen bir ekonomi devraldığını anlatıyor yazım. Bir kez daha okuyun isterseniz.

      Sil
  27. Sayin Hocam, aydinlatici yazilariniz icin cok tesekkürler. Yukarida linki verilen Rodrik'in yazisini da okudum ve sunu anladim ki Türkiye AKP hükümeti zamaninda cok degerli bir firsati kullanamamis, bilmiyorum yaniliyor muyum. Sizden ricam acaba Türkiye eger makro ekonomide yapisal reformlari gerceklestirseydi, gecen 10 yillik sürede Türkiyeye gelen sermaye ile ekonomi su anda ne durumda olabilirdi, böyle bir yazi yazmaniz acaba mümkün mü. Saygilar, selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Çok doğru. Türkiye, 2001 krizi sonrasında AKP iktidarı ile tarihinin en büyük fırsatını yakaladı. Her türlü yapısal reformun yapılmasına açık bir onay vardı. Ama ne yazık ki bunlar yapılmadı. Hep kısa vadeyle ve siyasal-dinsel koşullanmışlıkla hareket edilerek yanlış adımlar atıldı.
      Bu konuya benzer yazılarım var ama daha kapsamlı bir yazıyı biraz daha ileride yazacağım.

      Sil
  28. Hocam teşekkürler. HDP dışında sisteme muhalefet eden yok. AKP geçmiş koolisyonun politikasını sürdürdü. CHP kadro olarak da zihniyet olarak da Ecevit'in DSP sinden farklı değil. HDP hariç ikdidar seçenekleri fark etmeyecek. Bir büyük ekenomik krizde seçmen hepsini cezalandıracaktır. Bu da Yunanistan ve Ispanya örneğindeki gibi radikal demokratların önünü açacak. Türkiyede nasıl olur bilmem Neo Faşizm'de fırsat kollayacaktır.

    YanıtlaSil
  29. Hocam elinize, aklınıza sağlık. Tespit harika.

    YanıtlaSil
  30. Hayran kaldım .. İlginize ve bilginize

    YanıtlaSil
  31. hocam türkiye 2002 2007 arası dış sermaye akımını iyi değerlendiremedi yapısal reformlar ciddi bir şekilde yapılsaydı tablo bugünden iyi olacaktı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle. Hep de söyledik yapısal reforrmlara girmeden bu işi devam etmez diye ama dinleyen olmadı.

      Sil
  32. sol hükümetlerin beceriksiz görünümünü ekonomik yönden tesbit ettiğininizi düşünmekteyim.ancak kaçırdığınız nokto şu hocam:sol partilerin aklındaki toplumsal yapıyı zorla topluma giydirme uğraşı olduğu sürece ,ve giydirimediklerine üstten bakıp hakarete varacak kadar eleştirdikleri sürece zaten hükümet kuramayacak ve beceriksizlik yaftalamasına maruz kalmaya devam edeceklerdir..bu konuda en güzel tesbiti yine eski bir solcu yapmakta

    ''Bu bakış açısı, solun ve muhalefetin ‘genel yaklaşımı’nı, güzel özetliyor. ‘Solculuğun amentüsü’ olarak kabul edilen iki deyim var: ‘Halka inanmak’ ve ‘halka güvenmek’. Solculuk, bireyin kendisini ‘halkçı’ olarak tanımlamasından geçer... Ancak halkla ayrı düştüğünüzde, ‘madalyonun öteki yüzü’, su üstüne çıkar. Halkı ‘sadaka peşinde koşan ahmaklar’ olarak görmek, kitleleri ‘uyandırılması gereken bilinçsiz sürüler’ diye küçümsemek, işten bile değildir. Tarihsel fotoğrafa bakarsak: Ülkemizdeki solcular, hemen hemen hiçbir dönemde, halkın ciddi bir desteğini alamamışlardır. ‘Çok partili rejim’e geçtiğimizden bu yana, solun (1977 dışında) halkın desteğini alan bir başarısından söz etmek zor. ‘Halkın güvenini kazanamamak’, ‘halkın desteğini alamamak’, öyle travmalar yaratır ki ‘halka sövmek’, ‘devrimci eylem’ haline gelebilir.''

    eğerki halkı anlayan bir sol hükümet gelirse o vakit ekonomik yönden de incelemelerinizi okumak isteriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belirli bir oranda bu dediklerinize katılsam da belirli oranda da katılamıyorum. Atatürk'ü düşünün. Halka sorsaydı o gün yaptıklarının hangisine onay alabilirdi? Sonunda cumhuriyete varılacağı bilinse Kurtuluş savaşı bile yapılamazdı.

      Sil
    2. kurtuluş savaşından önce atatürk ün aklında ne geçtiğini tam olarak bilemeyiz,ancak rudolf otelinde hatıra defterine yazmış olduğu şu sözleri belki bişeyleri anlatmaktadır''elime büyük yetki ve kudret geçerse sosyal hayattaki devrimi bir anda bir darbe ile gerçekleştirebileceğimi sanıyorum.zira ben bu işin halkın anlayışını yavaş yavaş kabul edilmesi şeklinde yapılacağını kabul etmiyorum.buna ruhum isyan ediyor.ben bukadar eğitim gördükten uygar yaşamı ve toplumu inceledikten hayatımı özgürlümü elde etmek için hayatımı yıllarımı harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim,onları kendi düzeyime çıkarırım.ben onlar gibi olmam ,onlar benim gibi olsunlar.''6 temmuz 1918 ...kurtuluş savaşı yapılmadan önce yerel direnişçilerimiz de vardı,bence bu kadar kesinlik olmamalı...

      Sil
    3. Bu dediklerini de yapmaya çalışmış zaten. Toplumu cehaletten çıkarıp eğitmek için ne gerekiyorsa hepsini yapmış.

      Sil
  33. Hocam! Bu Hükumet değil mi Fiyat istikrarı ve Finansal istikrarı sağlayan? Bu sayede Konut kredileri düştü ve On yıl vadeli konut kredisi alındı bankalardan. Müteahhitler bu sayede konut satabildi ve Türkiye'nin büyümesi sağlanmadı mı? Ne demek yükselmekte olan bir ekonomi devraldı? Batak değil miydi? IMF borç yok muydu? Dışa bağımlı değil miydik? İhracatımız rakamlarla dehşet olarak büyümedi mi? Merkez Bankamızda ne kadar para vardı şimdi ne kadar var? Allah aşkına bu kadar taraflı olmayın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sadece rakamların ne söylediğini yazarım. Batak devralmış olsa büyüme yüzde 6,2 olur muydu? IMF'ye borcu bu hükümet ödedi diyorsunuz da o borcu kullanan da bu hükümetti zaten. Biraz rakamlara, oranlara, ekonominin durumuna bakın.

      Sil
  34. yani bu hükümet kalkışa geçen bir uçağın başına oturdu ,o uçağın yakıtını yolcuların ihtiyaçlarını karşılamadı uçağı daha iyi hale getirmedi ve olağan şartlarla devam etti artık uçağında dayanacağı son noktaya gelinince uçak yine irtifa kaybetmeye başladı ve yolcular uçağın pilot kabinindeki ikinci koltuğuna bir kaptan daha koyma yı tercih ettiler mi diyorsunuz sayın hocam...

    YanıtlaSil
  35. k. bakma mahfi bey hocam diyemeyeceğim size bu anlattıklarınıza siz inanıyormusunuz çıkışta olan ekonomi diyorsunuz çıkışta olan bi ülke ekonomisinde emekli maaşları memur maaşları depremzedelere toplanan yarım paralrıyla mı ödeniyo yada yada dolar ve faizler tavan yapmış durumdamı oluyo yada kişi başına düşen milli gelir yerlerdemi sürünüyo yada yağmur yağsa rüzgar esse kısacası en ufak bir olayda dolar euro faizler fırlıyo yada gece yatıyosun cebinde yüz lira sabah kalkıyosun bakıyosun cebindeki yüz lira olmuş on lira çıkışta olan ekonomiler demekki boyle oluyomuş şimdi bunları goren bi ekonomist olarak ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum mahfi bey birde yazınızı sonuna kadar okudum yazınızda siyaset yapmıyorum ekonomi anlatıyorum diyosunuz ya bana hiçte oyle gelmedi yazınız ve yorumlara verdiğiniz cevaplar baştan aşağı siyaset kokuyo..

    YanıtlaSil
  36. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!