Pazar günü seçim var. Aşağıda başlıca finansal piyasa
göstergelerinin yılbaşından bugüne kadar (01.01.2015 – 05.06.2015) çizdiği
eğilimleri göreceksiniz. Yorum yok. Yalnızca grafikler.
Hocam göstergeler yabancı yatırımcının kaçtığı yönünde.Acaba seçim bakımından beklentileri şüpheli ve halk olarak biz bunun farkında değilmiyiz ? Sıcak para bizden daha az riskli ülkere mi kaçıyor bu konuda bilgilendirirseniz seviniriz, Saygılarımla.
Seçim varsa risk vardır. Özellikle de yabancı yatırımcı açısından. O nedenle nerede olursa olsun seçimden önce kârını realize eder ve oradan büyük ölçüde çıkar. Bu her yerde böyle olur. Önemli olan seçimden sonra geri dönüp dönmeyeceğidir. Eğer seçimden sonra dönmezse işte o zamana iş ciddileşiyor demektir.
Sayın Hocam ben kime anlattıysam kimse inanmıyor Türkiye üretmiyor üretim yapmak gerekiyor üreterek büyümüyoruz diyorum tüketimle ne kadar büyüyeceğiz dedikçe insanlar hala bir sorun yok diyor ekonomi şuan kötüye gidiyor bazı yeni hamleler yapılması gerektiğini artık politikamız üretmek üzere olması gerektiğini söyledikçe herkes halimden memmunum demeye başladı . Ve siyasi parti temsilcilerini bunu ikaz ettikti mi de çarptırıyorlar konuyu başka yöne çeviriyorlar. Seçimden sonra ekonomide büyük bir zam olacak gibi Sizce öylemi ?
Sizin: 5 katlı villa, 2 yüzme havuzu, Otomobil için 1 garaj, Jeep için 1 garaj, Rahmi Koç ile beraber en büyük hobiniz olan Akdeniz turlarına özel yaptırdığınız yat için ufak bir uçak hangarı genişliğinde garaj, Boş vakitlerinizi değerlendirdiğiniz 2 katlı ahşap marangoz atölyesi, Dünyanın en kaliteli kırmızı şaraplarından 500 adet seçkinin muhafaza edildiği, özel havalandırma sistemli bir mahzen ya da kiler, 9999 adetlik kitabınız için villanıza ek inşa ettirmeye başladığınız, Victorian esintisi taşıyan bir bina, 1 helikopter pisti, Ve 1 golf sahasına sahip olduğunuzu sanıyorduk.
Fakir de değilim zengin de değilim. Kimseye muhtaç değilim diyelim. Apartman yöneticiliği olayı eski bir olay yeni değil. Oturduğum bina victorian esintisi değil Karadeniz esintisi taşıyor.
İlk defa 'ne Beyaz Türk'ü kardeşim, manyak mısınız siz!' diye bağırmayıp, yerini yurdunu bilen bir münevver ile muhatap olduğum için mutluyum.
Diyarbakır'a asla gitmeyiniz ama Boğaz'a karşı, hafif meltem ile, lavanta kokulu balkonunuzda, elinizde bir Fransız şampanyası ile, son model bilgisayarınızla iktisadı geliştirmeye devam ediniz...
Diyarbakır'a bu yıl iki kez gittim. Türkiye'de gitmediğim yer çok azdır. Evim Boğazı görmüyor. Eksikliğini duymuyorum çünkü zamanımın çoğu bilgisayar başında geçiyor. Şampanyadan nefret ederim. Tercihim rakıdan yanadır. Bilgisayarım iyidir ama son model değil, biraz eskidi artık.
Daha önce gözlemleyen oldu mu bilmiyorum: Mahfi Bey, çok sabırlı bir insansınız ve kalp kırmaktan çekinen bir mizacınız var. Ne yalan söyleyeyim, peygamber olsaydınız, sünnetinizi takip ederdim, o derece...
Hocam cevap çok güzel olmuş :) kimine göre sinema arası, kimine göre maç arası. Halbuki ülke aynı ülke, tabela değiştirmekle devrimler yapmak arasında ki farkı henüz idrak edemeyenler mevcut :))
Ikinci yarisi varsa bitisi de vardir. Biz bu cumhuriyeti bir gun bitirmek icin mi kurduk? Batan 17. Turk devleti mi olacak? Yerine 18. sini kurabilecekmiyiz o zaman?
Hocam adeta "iyi halt yediniz, hadi ayiklayin bundan sonra pirincin tasini" der gibi olmus. Yoruma cidden gerek yok. Anlamiyorum, su ulkenin ekonomisini sizin gibi ehli adamlara verip ucurmak cok mu zeka istemis?
Ben bu işlere talip değilim. Türk tipi siyaset bana göre bir iş değil. 25 yıl siyasetçiyle uğraştım bürokrat iken. Bir daha uğraşamam. Türk siyasetçisiyle uğraşmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz. Ben burada çok iyiyim. Akıl sonran olursa yazılarımı kendime yazsam da herkese açıktır. İsteyen okur. Beğenirse alıp bakar, uygular, beğenmezse 'adam zaten bize değil kendine yazmış' der geçer.
Benim bir tespitim var, Türk siyaseti ile ilgili. Yeri gelmişken paylaşmak isterim: Örneğin XYZ partisinden siyasete atılmak istiyorsunuz. Partiye gidersiniz, seçim listesine girebilmek için daha önceden belirlenmiş bir hava parasını ödeyerek listeye girersiniz. Aday adayı olduktan sonra kesenin ağzını biraz daha açarsınız. XYZ seçim kurulu üyelerini yemeklere götürürsünüz, kendinizi aday seçtirmek için. XYZ partisine ödediğiniz para oranında, sıranız belirlenir. Yani en çok parayı bastıran 1. sıradan, diğerleri sırayla 2. ve 3.. sıralardan aday olur. Aday olmayı bu şekilde başardıktan sonra, kesenizi bu sefer sonuna kadar açarsınız, kendinizi halka tanıtmak için gereken bütün seçim kampanyaları, reklam broşürleri, hepsini siz organize eder ve ödersiniz. Sanırım bugünün parasıyla en az 300 bin lira harcamak gerekiyor, milletvekili adayı olmak için... Bu rakam bir çok insan için çok ciddi bir bütçe. Türkiye'nin beyin kadrosunun ne bu işe ayıracak bütçesi, ne de bu işlere ayıracak vakti olmadığı için, sonuç ortada...
Ya özür dileyerek bi atasözü paylaşayım Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.....bence olay sadece para değil düşünebilen insanlar siyasete bulaşırlarsa cuzzam mikrobu bulaşmış gibi curumeye başlıyorlar bizim ülkemizde ve sonuçte düşünememeye başlıyorlar ki bunun birçok örneği mevcud...
Dünya ile bu denli bağlı olmak ne derece doğru merak ediyorum. Elbette kabuğumuza çekilelim gözümüzü kapayalım demiyorum ama suların her şeyi önüne katıp geldiği zamanlar için bir kapak olması gerekmez mi ? Adı ne olursa olsun sistem adil bölüşümü esas almalı. Mahfi Hocam siz bu işlere kafa yormuş birisisiniz. Asgari ücrete biraz zam deyince patronlar ve hükümet tavır alıyor ve bunun arka fonuna da ekonominin rekabet edemeyecek duruma gelmesini koyuyorlar. 1) Söylenenlerde kismen haklilik payi vardir fakat sistem bu tehditleri englleyecek ne yapabilir? 2) Birey olarak ben agari bir yasam düzeyini bile tutturamiyosam sistemin batmasini istemem etik disi midir? 3) insanlari kardan başka harekete, üretime tesvik eden bir sey yok mudur? 4) 3`üncü soruya cevabiniz hayir ise bence cözum egitimde ama akademik bir egitimden ziyade değerler egitiminde Bu vesileyle de size teşekkuru borc biliriz. Saygılarla...
Aslında bütün sorularınızın yanıtını siz 4'üncü şıkta vermişsiniz. Çok doğru biz değerleri kaybettik. Yanlış yollardayız. Onun için de tartışmalar gelip kısır noktalarda takılıp kalıyor. Gini katsayısının 0,40 olduğu bir toplumda gelir dağılımının düzeltilmesini istemek elbette ki doğru bir tavırdır. Bunun yolu da bir anlamda asgari ücretten, işgücüne yapılan ödemelerin artırılmasından, emekli aylıklarının yükseltilmesinden geçer.
Şu yazılarıma bir göz atın: http://www.mahfiegilmez.com/2015/05/ekonomi-politikasyla-ilgili-faizler.html http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/guncellenmis-faiz-dersi.html
Hocam yazılarınızı arkadaşlarla beğenerek okuyoruz.Ele almış olduğunuz yazılar birbirinden değerli her birinin önemini biliyoruz fakat sizin örneklerle daha da basit hale indirmek zor zanaat.Sizin yazılarınızda tahvil bono piyasası , emtia ve değerli madenler piyasası, Küresel piyasalar hakkında herhangi bir yazınıza rastlamadık...
Hocam merhaba, bu tablolardan benim anladığım seçim sürecinde olan bir ülkede risk olur ve para riski sevmediğinden ülke dışına yada daha güvende olacağı yere göçer , benim sormak istediğim seçim sonrası tekrar bu para döner mi? ya da dünya üzerindeki dengelerin halen tam yerine oturmadığını düşünürsek , paranın bize dönmesi için ne yapılmalı? Tşk.
Çalışana verilmeyen zam, yatırıma dönmüyorsa, işveren kendi bacağına kurşun sıkıyor. Ayrıca çalışan tüketemediği/ tasarruf edemediği için yatırımın finansmanı da dışardan oluyor. İşveren, vermiş olduğu zammın kendisine döneceğini neden anlamaz.
Bu biraz çelişkili bir durum. Çalışana para verirseniz onlar harcayacağı için talep artar, artan talebi karşılamak için üretim artar, artan üretimi karşılamak için yeni yatırım gerekir. Yani çalışana zam yapmazsanız yatırımcı üretip de satamayacağı iş için yatırım yapmaz.
hocam büyüme ile oy oranı ilişkisi adlı yazılarınızdan sonra hesaplamama göre ak partinin oy oranı yüzde 44 ile yüzde 39 arasında bir yerde oluyor. yüzde 41.5 tam ortası. bakalım ortaya göre ne kadar sapacak.
Hocam hukuk ve adalet sistemini sorguladigimiz ve bircok eksikliginin oldugunu söylediğimiz ulkemizin değerli hakemi cuneyt cakirin dunyanin en onemli final macini yonetmesi de ayri bir ironi. Gelir dağılımı adaletsizligini burada bile görüyoruz ülkemiz futbolunda hakemlerden yana cok sikayetciyiz fakat en guvenilen hakem de bizde. Hicbir alanda istikrarimiz yok :)
Hocam, ülkemizdeki seçimler sonuçlandıktan sonra, grafiklerinizle cahil bir insanın bile anlayabileceği sadelikle anlattığız; yazınızdaki tablonun ülke lehine gelişmesini sağlayabilecek, aklı başında- vicdanı kalbinde bir siyasi tablonun TBMM'nde bulunabileceğine inanıyor musunuz? Bir de ülkedeki hukukun son durumunu grafiklerle anlatabilmek mümkün mü? Saygı ve sevgilerimle emeğinize sağlık diyorum.
Ülkenin insan profili ne ise meclisdeki profil de aşağı yukarı odur. O nedenle hayale kapılmak doğru değil diye düşünüyorum. Hukuk konusunda böyle grafikler yapmak kolay değil. Çünkü hukuk alanındaki durumu sayılara, oranlara dökmek ekonomideki kadar kolay değil.
Yalçın Küçük benim Mülkiyede hocam olmadı. Bildiğim kadarıyla Mülkiye mezunu olmakla birlikte Mülkiyede hocalık yapmadı. Sanırım ODTÜ, AİTİA ve Gazi Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptı. Benim Gazi Üniversitesinde doktora programında aldığım seçimlik sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri adlı dersin hocasıydı. Derse fazla gelmedi. Onun yerine doçenti geldi. Derse geldiğinde de Türkiye Üzerine Tezlerde yazdıklarını anlatıyordu. Dolayısıyla hocalığı ve ekonomi bilgisi hakkında fazlaca bilgim yok.
Mahfi Bey, bu güzel özet için çok teşekkürler. Bir seçim daha tamamlanmak üzere iken sonuçlar neredeyse kesinleşmek üzere. Siz, ekonominin büyüme oranı ile iktidar partisinin oy oranı arasındaki ilişkiye göre bu seçimde iktidarın %38-%40 arasında bir oy alabileceğini bir yazınızda yazmiştınız. Ben o yazıyı yazdığınız gün okuduğumda, bilimsel bakış açınıza güvendiğim ve bunu yazılarınızda net gördüğüm için bu sonucun çıkacağına inanmıştım. Bu son haftada da arkadaşlarla bu oran üzerinden bahse de girdim. Sonuçlara baktığımızda kesin olmayan sonuçlar olsa da iktidar partisinin %41 oranında oyu görünmektedir. Sizi tekrar tebrik ediyor ve sizi yanlı gösteren yorumcuların bir kez daha tarafsız düşünme fırsatını değerlendirmelerini dilerim. İyi ki varsınız.
AKP kürt açılımı dedi, CHP destekledi AKP Atatürk'e Dersim diye saldırdı, CHP'de Tunceli'ye Dersim dedi. AKP de CHP de ekonominin patronunu Kemal Derviş olarak belirledi. Şimdi bunların arasındaki fark ne? Klozet farkı,
Tarihinin 18. genel seçimine girmeye hazırlanan Türkiye, yaklaşan ekonomik felaket esnasında kimin kafasına yazar kasa fırlatıp; kimin alanlarda yuhalanacağının yanıtını sandıkta vermeye hazır. Kriz alametlerinin giderek belirginleşmesi sayesinde ilk kez ekonomik buhran esnasında hükümetin başında kimin olacağını belirleme şansına sahip olan seçmenler, bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerine emin.
HALK; EKONOMİK KRİZ ORTAMINDA İLK DEFA SÖZ SAHİBİ OLACAK
7 Haziran Genel Seçimleri’ne sayılı saatler kala, seçmenlerin ne için oy verecekleri de tamamen netlik kazanmış durumda. Siyasi partiler ‘Barajı geçer miyim, başkanlık sistemini getirebilir miyim, koalisyon kurar mıyım?’ gibi beklentilerle seçime girerken; vatandaşlar ise göz göre göre gelen ekonomik krizde kimin iş başında olacağını belirlemek için sandığa gidecek. Konuya ilişkin bugün bir açıklama yapan Ande-Ar Araştırma Şirketi Başkanı Ramazan Dilmen de “Halk da durumun farkında ve bunun için oy kullanacağının bilincinde. İlk defa da bir ekonomik krizde söz sahibi olduğu için de neredeyse memnun” sözleriyle tabloyu doğrulayarak, genel seçimler tarihinde bir ilk yaşandığını kaydetti.
TARİHTEN FARKLI ÖRNEKLER
“Aslında geçmişe baktığımızda Türkiye’de seçimlerde hükümetin seçildiğini söylemek son derece güç” diyerek sözlerine başlayan Dilmen, bugüne dek yaşananlardan çeşitli örnekler verdi. Dilmen’e göre 1946’da ‘açık oy-gizli sayım’ kuralıyla yapılan ilk seçimlerde “Hangi partiye oy verirsek sandık başında bekleyen jandarma .ötümüzü kesmez?” sorusu yanıtlandı ve seçmen CHP’ye 395 milletvekili kazandırarak vücut bütünlüğünü korumayı başardı.
1970’lerin çalkantılı ortamındaysa bu defa her ikisi de ülkeye çok şey kazandıracağını iddia ettiği halde pek de bir iş yapmayan liderler arasında “Şişman ve çoban olan mı yoksa zayıf ve şiir yazan mı?” seçimi gerçekleştirildi. 12 Eylül darbesinin ardından da Türkiye, “Hangi lider, ülkede demokrasi varmış gibi yapabilir?” sualine cevap vermek üzere sandıkların başına gitti. Dilmen, bu defa da sıranın ekonomik krize geldiğini vurguladı.
PARTİ LİDERLERİ BAŞLARINA BELA ALMAYA HAZIR
Bu durumun buz gibi farkında olan parti liderleri de, her şeye rağmen “Kriz geldiğinde hükümetin başında olan parti” olabilmek için canla başla mücadele ediyor. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde miting için bulunduğu Edirne’de yakın çevresine “Bize hiç nasip olmadı bugüne kadar, ama hayırlısıyla ilk defa başımıza iş almaya bu kadar yakınız” ifadelerini kullanırken, MHP kanadı ise 2001 krizinde de hükümette olduklarını hatırlatarak “tecrübe” vurgusu yaptı. AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise özel durumunu hatırlatarak vatandaştan oy talep etti.
“Valla boyum diğerlerine göre kısa, daha az enerjiyle fırlatılabilir o yazar kasa benim kafama” sözleriyle herkesi kendisine oy vermeye davet eden Davutoğlu’na yanıt veren HDP Eşbaşkanı Demirtaş ise “Kürt, Alevi, Ezidi demeden artık sesini duyurmak isteyen ‘biz de doya doya krize isyan etmek istiyoruz’ diyen tüm Türkiye halklarını kucaklıyoruz” sözleriyle bu kutsal göreve talip olduklarını ifade etti... Haber yayına hazırlandığı sırada dört partinin de ülke ekonomik krize girerken en tepede olma mücadelesi son hızıyla sürüyor.
01 Mayıs 2015 tarihli " İktidar partisinin oy oranı ile ekonominin büyüme oranı arasındaki ilişki üzerine bir deneme " başlıklı yazınızda; bilimsel bakış açısıyla iktidar partisinin 07 Haziran 2015 seçimlerinde alabileceği oy oranını geliştirdiğiniz hipotezinizle hesaplamıştınız. Neredeyse tam 12'den vurup; bilimin yanılmayacağını ( çok iyi bir bilim insanı olarak kendinizin de yanılmadığını ) bir kez daha ispatladınız. Teşekkürler..
Hocam gerçekten yapıcı bir akp-chp koalisyonunun bu ülkeyi uçuracağını düşünüyorum fakat gördüğümüz üzere Akpnin niyeti daha doğrusu Erdoğan'ın niyeti bu ülkeyi yönetmek değil kendi zihniyetince sahip olmak olduğu anlaşılıyor. Akp ye oy veren arkadaşlarım şimdi Erdoğancı ve Mevcut ak partici olarak bölünmüş vaziyetteler. Mevcut Akparti Erdoğanın boyunduruğundan kurtulup böyle bir koalisyona cesaret edemez görülüyor. Mhp-akp koalisyonu bence olmamalı. Bana çok tehlikeli geliyor. Akp-chp koalisyonu sizce mümkün mü? Seçim öncesinde böyle projeler olduğuna dair yazılar okumuştum.
Çıkışı Ekonomik sistem olarak değerlendirildiğinde kapitalizm, dört üretim faktöründen üçüne göre biçim alabilen bir ekonomik sistem. Dört üretim faktörü; emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişim gücü olarak sayılıyor (bunların üretimden aldıkları paylar da sırasıyla; ücret, faiz, rant ve kâr olarak belirleniyor.) Emeğin kapitalizmi olmuyor. Emek, ekonomik sistemin yönetim ve yönlendirilmesinde başrole geçiyorsa o zaman sistemin adı sosyalizm (ya da derecesine göre sosyal demokrasi, komünizm) oluyor. Buna karşılık eğer toprak sahiplerinin üretim araçlarının mülkiyetine sahip olduğu tarım ağırlıklı bir sistem söz konusuysa tarım kapitalizmi, ticaret burjuvazisinin üretim araçlarının mülkiyetine sahip olduğu ticaret ağırlıklı bir sistem söz konusuysa ticaret kapitalizmi söz konusu oluyor.
Yakın zamana kadar çok yaygın kullanılan bir söylem vardı: “Paradan para kazanmak.” Sanırım önce siyasetçiler kullanmaya başladı bu söylemi sonra bütün topluma yayıldı. Bu söylemle kastedilen şey parasını bir üretim işinde kullanmak yerine mevduata yatırıp faiz elde etmeyi tercih etmekti. Ekonomi bilimi açısından tamamen boş bir söylemdi bu aslında. Çünkü parayı eğer yastık altına döviz, altın vb. formlarında saklamamışsanız bir üretim işinde kullanmanızla bankaya mevduat olarak yatırmanız arasında bir fark yoktur. Banka, o parayı yemez, yırtmaz, yok etmez. Ya üretim yapmak isteyen ya da tüketim için kullanmak isteyen birisine kredi olarak vermek zorundadır. Aksi takdirde zarar eder. Krediyi üretim amacıyla alan üretim yaparak ekonomiye katkıda bulunur. Tüketim amacıyla alan da harcayarak talebi artırır, bir süre sonra talep artışı arzın da artmasına yol açar. Yani bankaya yatırılan para bir yandan sahibine faiz kazancı sağlarken bir yandan da üretim – tüketim – üretim zinciri yoluyla
Cari Fiyatlarla (CF) yani enflasyonu da içerecek şekilde hesaplanan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bir ülkede yerleşik üretim birimleri (kişiler, şirketler, kamu kesimi kuruluşları) tarafından bir dönemde (üç ay, altı ay veya bir yıl) üretilen nihai mal ve hizmetlerin yarattığı katma değerin cari fiyatlar cinsinden ölçülen piyasa değerlerinin toplamını ifade eder. Bu şekilde ulusal para cinsinden hesaplanan GSYH CF (sadece GSYH denildiğinde de GSYH CF anlamına gelir) yıllık ortalama dolar kuruna bölünerek dolar cinsinden GSYH’ye ulaşılır. Ülkelerin zenginliği, ekonomik gücü vb. gibi konular için uluslararası karşılaştırmalarda başvurulan ölçü budur. Hatta pek çok kişi ülkenin GSYH’sini ulusal para cinsinden bilmez dolar cinsinden bilir. GSYH’yi ulusal paradan dolara çevirmedeki en ciddi mesele dolar kurunun piyasa fiyatını yansıtıp yansıtmadığı meselesidir. Eğer dolar kuruna müdahale söz konusuysa dolar cinsinden GSYH gerçek durumdan farklı çıkar. GSYH’nin dolara çevrilmesinde bizi
Daha iyi günler olacak inşallah Hocam
YanıtlaSilKim icin? Eger saraydaki icin ise Yandi gulum keten helva. Vizesiz gidilebilen bir ulkeye kapagi atmaya bakmak lazim...
SilHocam göstergeler yabancı yatırımcının kaçtığı yönünde.Acaba seçim bakımından beklentileri şüpheli ve halk olarak biz bunun farkında değilmiyiz ? Sıcak para bizden daha az riskli ülkere mi kaçıyor bu konuda bilgilendirirseniz seviniriz,
YanıtlaSilSaygılarımla.
Seçim varsa risk vardır. Özellikle de yabancı yatırımcı açısından. O nedenle nerede olursa olsun seçimden önce kârını realize eder ve oradan büyük ölçüde çıkar. Bu her yerde böyle olur. Önemli olan seçimden sonra geri dönüp dönmeyeceğidir. Eğer seçimden sonra dönmezse işte o zamana iş ciddileşiyor demektir.
SilSayın Hocam ben kime anlattıysam kimse inanmıyor Türkiye üretmiyor üretim yapmak gerekiyor üreterek büyümüyoruz diyorum tüketimle ne kadar büyüyeceğiz dedikçe insanlar hala bir sorun yok diyor ekonomi şuan kötüye gidiyor bazı yeni hamleler yapılması gerektiğini artık politikamız üretmek üzere olması gerektiğini söyledikçe herkes halimden memmunum demeye başladı . Ve siyasi parti temsilcilerini bunu ikaz ettikti mi de çarptırıyorlar konuyu başka yöne çeviriyorlar. Seçimden sonra ekonomide büyük bir zam olacak gibi Sizce öylemi ?
SilKararımı verdim:
YanıtlaSil1. Filozofsunuz!
2. Oyum 'Mahfi Partisi'ne!
3. Sizi başkan yapacağız!
Çok teşekkür ederim. Beni apartman yöneticisi bile yapamadılar siz nasıl parti başkanı yapacaksınız merak ediyorum.
SilNe apartmanı ya!
SilFakir misiniz?
Sizin:
5 katlı villa,
2 yüzme havuzu,
Otomobil için 1 garaj,
Jeep için 1 garaj,
Rahmi Koç ile beraber en büyük hobiniz olan Akdeniz turlarına özel yaptırdığınız yat için ufak bir uçak hangarı genişliğinde garaj,
Boş vakitlerinizi değerlendirdiğiniz 2 katlı ahşap marangoz atölyesi,
Dünyanın en kaliteli kırmızı şaraplarından 500 adet seçkinin muhafaza edildiği, özel havalandırma sistemli bir mahzen ya da kiler,
9999 adetlik kitabınız için villanıza ek inşa ettirmeye başladığınız, Victorian esintisi taşıyan bir bina,
1 helikopter pisti,
Ve 1 golf sahasına sahip olduğunuzu sanıyorduk.
Müsteşarları zengin bilirdik ama fakir çıktınız?
Fakir de değilim zengin de değilim. Kimseye muhtaç değilim diyelim. Apartman yöneticiliği olayı eski bir olay yeni değil. Oturduğum bina victorian esintisi değil Karadeniz esintisi taşıyor.
SilHocam, lafı evirip çevirmeden şu tanımı koyalım:
SilSiz 'upper-middle class' içindesiniz.
Türkçe ifade edecek olursak:
Gerçek bir 'Beyaz Türk' ya da 'Tuzu kuru burjuva'sınız.
Ben kendimi bir yerlere dahil etmeyi sevmem ama siz öyle diyorsanız öyle olsun sizi mi kıracağım.
Silİlk defa 'ne Beyaz Türk'ü kardeşim, manyak mısınız siz!' diye bağırmayıp, yerini yurdunu bilen bir münevver ile muhatap olduğum için mutluyum.
SilDiyarbakır'a asla gitmeyiniz ama Boğaz'a karşı, hafif meltem ile, lavanta kokulu balkonunuzda, elinizde bir Fransız şampanyası ile, son model bilgisayarınızla iktisadı geliştirmeye devam ediniz...
Diyarbakır'a bu yıl iki kez gittim.
SilTürkiye'de gitmediğim yer çok azdır.
Evim Boğazı görmüyor. Eksikliğini duymuyorum çünkü zamanımın çoğu bilgisayar başında geçiyor.
Şampanyadan nefret ederim. Tercihim rakıdan yanadır.
Bilgisayarım iyidir ama son model değil, biraz eskidi artık.
Daha önce gözlemleyen oldu mu bilmiyorum: Mahfi Bey, çok sabırlı bir insansınız ve kalp kırmaktan çekinen bir mizacınız var. Ne yalan söyleyeyim, peygamber olsaydınız, sünnetinizi takip ederdim, o derece...
SilMahfi Bey unuttuysanız hatırlatırız:
YanıtlaSil8 Haziran sabahı Yeni Türkiye yolunda ikinci yarı başlıyor!
Bu bir futbol maçı mı ki ikinci yarısı olsun.
SilHocam cevap çok güzel olmuş :) kimine göre sinema arası, kimine göre maç arası. Halbuki ülke aynı ülke, tabela değiştirmekle devrimler yapmak arasında ki farkı henüz idrak edemeyenler mevcut :))
SilTakım ilk 15 dakikada attığı bir golün üzerine yattı. İkinci yarı 5 yemezse iyidir.
SilEvet tabii bir ülkenin kaderini bir futbol maçı gibi takdim edince işler karışıyor. İkinci yarı bitince ne olacak?
SilIkinci yarisi varsa bitisi de vardir. Biz bu cumhuriyeti bir gun bitirmek icin mi kurduk? Batan 17. Turk devleti mi olacak? Yerine 18. sini kurabilecekmiyiz o zaman?
SilHocam adeta "iyi halt yediniz, hadi ayiklayin bundan sonra pirincin tasini" der gibi olmus. Yoruma cidden gerek yok.
YanıtlaSilAnlamiyorum, su ulkenin ekonomisini sizin gibi ehli adamlara verip ucurmak cok mu zeka istemis?
Hayirlisi adimiza.
Ben bu işlere talip değilim. Türk tipi siyaset bana göre bir iş değil. 25 yıl siyasetçiyle uğraştım bürokrat iken. Bir daha uğraşamam. Türk siyasetçisiyle uğraşmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz. Ben burada çok iyiyim. Akıl sonran olursa yazılarımı kendime yazsam da herkese açıktır. İsteyen okur. Beğenirse alıp bakar, uygular, beğenmezse 'adam zaten bize değil kendine yazmış' der geçer.
SilBenim bir tespitim var, Türk siyaseti ile ilgili. Yeri gelmişken paylaşmak isterim:
SilÖrneğin XYZ partisinden siyasete atılmak istiyorsunuz. Partiye gidersiniz, seçim listesine girebilmek için
daha önceden belirlenmiş bir hava parasını ödeyerek listeye girersiniz. Aday adayı olduktan sonra kesenin
ağzını biraz daha açarsınız. XYZ seçim kurulu üyelerini yemeklere götürürsünüz, kendinizi aday seçtirmek için.
XYZ partisine ödediğiniz para oranında, sıranız belirlenir. Yani en çok parayı bastıran 1. sıradan, diğerleri sırayla 2. ve 3.. sıralardan aday olur. Aday olmayı bu şekilde başardıktan sonra, kesenizi bu sefer sonuna kadar açarsınız, kendinizi halka tanıtmak için gereken bütün seçim kampanyaları, reklam broşürleri, hepsini siz organize eder ve ödersiniz. Sanırım bugünün parasıyla en az 300 bin lira harcamak gerekiyor, milletvekili adayı olmak için... Bu rakam bir çok insan için çok ciddi bir bütçe. Türkiye'nin beyin kadrosunun ne bu işe ayıracak bütçesi, ne de bu işlere ayıracak vakti olmadığı için, sonuç ortada...
Ya özür dileyerek bi atasözü paylaşayım Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.....bence olay sadece para değil düşünebilen insanlar siyasete bulaşırlarsa cuzzam mikrobu bulaşmış gibi curumeye başlıyorlar bizim ülkemizde ve sonuçte düşünememeye başlıyorlar ki bunun birçok örneği mevcud...
SilDünya ile bu denli bağlı olmak ne derece doğru merak ediyorum. Elbette kabuğumuza çekilelim gözümüzü kapayalım demiyorum ama suların her şeyi önüne katıp geldiği zamanlar için bir kapak olması gerekmez mi ? Adı ne olursa olsun sistem adil bölüşümü esas almalı. Mahfi Hocam siz bu işlere kafa yormuş birisisiniz. Asgari ücrete biraz zam deyince patronlar ve hükümet tavır alıyor ve bunun arka fonuna da ekonominin rekabet edemeyecek duruma gelmesini koyuyorlar.
YanıtlaSil1) Söylenenlerde kismen haklilik payi vardir fakat sistem bu tehditleri englleyecek ne yapabilir?
2) Birey olarak ben agari bir yasam düzeyini bile tutturamiyosam sistemin batmasini istemem etik disi midir?
3) insanlari kardan başka harekete, üretime tesvik eden bir sey yok mudur?
4) 3`üncü soruya cevabiniz hayir ise bence cözum egitimde ama akademik bir egitimden ziyade değerler egitiminde
Bu vesileyle de size teşekkuru borc biliriz. Saygılarla...
Aslında bütün sorularınızın yanıtını siz 4'üncü şıkta vermişsiniz. Çok doğru biz değerleri kaybettik. Yanlış yollardayız. Onun için de tartışmalar gelip kısır noktalarda takılıp kalıyor.
SilGini katsayısının 0,40 olduğu bir toplumda gelir dağılımının düzeltilmesini istemek elbette ki doğru bir tavırdır. Bunun yolu da bir anlamda asgari ücretten, işgücüne yapılan ödemelerin artırılmasından, emekli aylıklarının yükseltilmesinden geçer.
Hocam gösterge faiz ile politika faizi arasındaki ilişki nedir _?
YanıtlaSilŞu yazılarıma bir göz atın:
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2015/05/ekonomi-politikasyla-ilgili-faizler.html
http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/guncellenmis-faiz-dersi.html
Hocam yazılarınızı arkadaşlarla beğenerek okuyoruz.Ele almış olduğunuz yazılar birbirinden değerli her birinin önemini biliyoruz fakat sizin örneklerle daha da basit hale indirmek zor zanaat.Sizin yazılarınızda tahvil bono piyasası , emtia ve değerli madenler piyasası, Küresel piyasalar hakkında herhangi bir yazınıza rastlamadık...
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilArada bir finansal piyasalar üzerine de yazılar yazıyorum.Daha sık yazayım.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilbu tablolardan benim anladığım seçim sürecinde olan bir ülkede risk olur ve para riski sevmediğinden ülke dışına yada daha güvende olacağı yere göçer , benim sormak istediğim seçim sonrası tekrar bu para döner mi? ya da dünya üzerindeki dengelerin halen tam yerine oturmadığını düşünürsek , paranın bize dönmesi için ne yapılmalı?
Tşk.
Para=risk demek sadece para belirsizligi sevmez
SilSecimden dolayi volatil piyasaya devam ucasagi bes yukari boyle olacak gibi buyume dusuk enflasyon yuksek issizlik ayni faiz yulkari doviz stabil.
SilSeçim sonrasında paranın bize dönmesi için sanırım faizleri yükseltmek gerekecek.
SilÇalışana verilmeyen zam, yatırıma dönmüyorsa, işveren kendi bacağına kurşun sıkıyor. Ayrıca çalışan tüketemediği/ tasarruf edemediği için yatırımın finansmanı da dışardan oluyor. İşveren, vermiş olduğu zammın kendisine döneceğini neden anlamaz.
YanıtlaSilBu biraz çelişkili bir durum. Çalışana para verirseniz onlar harcayacağı için talep artar, artan talebi karşılamak için üretim artar, artan üretimi karşılamak için yeni yatırım gerekir. Yani çalışana zam yapmazsanız yatırımcı üretip de satamayacağı iş için yatırım yapmaz.
Silhocam büyüme ile oy oranı ilişkisi adlı yazılarınızdan sonra hesaplamama göre ak partinin oy oranı yüzde 44 ile yüzde 39 arasında bir yerde oluyor. yüzde 41.5 tam ortası. bakalım ortaya göre ne kadar sapacak.
YanıtlaSilBu hesaplamanız benim yüzde 38 ile 42 arasındaki hesabıma yakın sayılır. Ben de orta nokta olarak yüzde 40 verdim ve +/- 2 puan dedim.
Sil41.5 hemen hemen tuttu hocam :)
SilHocam hukuk ve adalet sistemini sorguladigimiz ve bircok eksikliginin oldugunu söylediğimiz ulkemizin değerli hakemi cuneyt cakirin dunyanin en onemli final macini yonetmesi de ayri bir ironi. Gelir dağılımı adaletsizligini burada bile görüyoruz ülkemiz futbolunda hakemlerden yana cok sikayetciyiz fakat en guvenilen hakem de bizde. Hicbir alanda istikrarimiz yok :)
YanıtlaSilİstisnalar kaideyi bozmaz diye bir söz var biliyorsunuz. Her konuda istisnalar çıkabilir. Ama Çakır'ın durumunun yarattığı ironi gerçekten hoş.
SilHocam, ülkemizdeki seçimler sonuçlandıktan sonra, grafiklerinizle cahil bir insanın bile anlayabileceği sadelikle anlattığız; yazınızdaki tablonun ülke lehine gelişmesini sağlayabilecek, aklı başında- vicdanı kalbinde bir siyasi tablonun TBMM'nde bulunabileceğine inanıyor musunuz? Bir de ülkedeki hukukun son durumunu grafiklerle anlatabilmek mümkün mü?
YanıtlaSilSaygı ve sevgilerimle emeğinize sağlık diyorum.
Ülkenin insan profili ne ise meclisdeki profil de aşağı yukarı odur. O nedenle hayale kapılmak doğru değil diye düşünüyorum.
SilHukuk konusunda böyle grafikler yapmak kolay değil. Çünkü hukuk alanındaki durumu sayılara, oranlara dökmek ekonomideki kadar kolay değil.
Hocam, sayın Yalçın Küçük hakkındaki görüşleriniz nedir? Hatırladığım kadarıyla, siz Mülkiye'deyken hocanızdı?
YanıtlaSilYalçın Küçük benim Mülkiyede hocam olmadı. Bildiğim kadarıyla Mülkiye mezunu olmakla birlikte Mülkiyede hocalık yapmadı. Sanırım ODTÜ, AİTİA ve Gazi Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptı. Benim Gazi Üniversitesinde doktora programında aldığım seçimlik sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri adlı dersin hocasıydı. Derse fazla gelmedi. Onun yerine doçenti geldi. Derse geldiğinde de Türkiye Üzerine Tezlerde yazdıklarını anlatıyordu. Dolayısıyla hocalığı ve ekonomi bilgisi hakkında fazlaca bilgim yok.
SilHayirli olsun sonunda gercek demokrasi geldi:))
YanıtlaSilikinci yari bitti hayirli olsun herkese
YanıtlaSilMahfi Bey, bu güzel özet için çok teşekkürler. Bir seçim daha tamamlanmak üzere iken sonuçlar neredeyse kesinleşmek üzere. Siz, ekonominin büyüme oranı ile iktidar partisinin oy oranı arasındaki ilişkiye göre bu seçimde iktidarın %38-%40 arasında bir oy alabileceğini bir yazınızda yazmiştınız. Ben o yazıyı yazdığınız gün okuduğumda, bilimsel bakış açınıza güvendiğim ve bunu yazılarınızda net gördüğüm için bu sonucun çıkacağına inanmıştım. Bu son haftada da arkadaşlarla bu oran üzerinden bahse de girdim. Sonuçlara baktığımızda kesin olmayan sonuçlar olsa da iktidar partisinin %41 oranında oyu görünmektedir. Sizi tekrar tebrik ediyor ve sizi yanlı gösteren yorumcuların bir kez daha tarafsız düşünme fırsatını değerlendirmelerini dilerim. İyi ki varsınız.
YanıtlaSilAKP kürt açılımı dedi, CHP destekledi
YanıtlaSilAKP Atatürk'e Dersim diye saldırdı, CHP'de Tunceli'ye Dersim dedi.
AKP de CHP de ekonominin patronunu Kemal Derviş olarak belirledi.
Şimdi bunların arasındaki fark ne?
Klozet farkı,
Mecliste de PKK
sonuç budur
Her şey "VİRAL REKLAM GEEKLİĞİ" değil !
YanıtlaSilHer şey "TCMB'NİN DEPO FAİZİ AYARLAMASI" değil !
Her şey "KÂR MAKSİMİZASYONU" değil !
Her şey "KAPİTALİZM" değil !
"Partilerin başarı sıralamasıyla maddi olanak sıralaması ters orantılı:
En yoksul HDP en galip, en zengin AKP en mağlup.
Para yetmiyor..."
https://twitter.com/cakir_rusen/status/607624607420547076
Ruşen Çakır (Gazeteci)
7 Haziran 2015
TÜRKİYE; EKONOMİK KRİZE KİMİN YÖNETİMİNDE GİRECEĞİNİ BELİRLEMEK İÇİN SANDIKTA OY VERME İŞLEMİNİ TAMAMLADI!
YanıtlaSilİŞTE ADAYLARIN OY ÖNCESİ SON AÇIKLAMALARI:
Tarihinin 18. genel seçimine girmeye hazırlanan Türkiye, yaklaşan ekonomik felaket esnasında kimin kafasına yazar kasa fırlatıp; kimin alanlarda yuhalanacağının yanıtını sandıkta vermeye hazır. Kriz alametlerinin giderek belirginleşmesi sayesinde ilk kez ekonomik buhran esnasında hükümetin başında kimin olacağını belirleme şansına sahip olan seçmenler, bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerine emin.
HALK; EKONOMİK KRİZ ORTAMINDA İLK DEFA SÖZ SAHİBİ OLACAK
7 Haziran Genel Seçimleri’ne sayılı saatler kala, seçmenlerin ne için oy verecekleri de tamamen netlik kazanmış durumda. Siyasi partiler ‘Barajı geçer miyim, başkanlık sistemini getirebilir miyim, koalisyon kurar mıyım?’ gibi beklentilerle seçime girerken; vatandaşlar ise göz göre göre gelen ekonomik krizde kimin iş başında olacağını belirlemek için sandığa gidecek. Konuya ilişkin bugün bir açıklama yapan Ande-Ar Araştırma Şirketi Başkanı Ramazan Dilmen de “Halk da durumun farkında ve bunun için oy kullanacağının bilincinde. İlk defa da bir ekonomik krizde söz sahibi olduğu için de neredeyse memnun” sözleriyle tabloyu doğrulayarak, genel seçimler tarihinde bir ilk yaşandığını kaydetti.
TARİHTEN FARKLI ÖRNEKLER
“Aslında geçmişe baktığımızda Türkiye’de seçimlerde hükümetin seçildiğini söylemek son derece güç” diyerek sözlerine başlayan Dilmen, bugüne dek yaşananlardan çeşitli örnekler verdi. Dilmen’e göre 1946’da ‘açık oy-gizli sayım’ kuralıyla yapılan ilk seçimlerde “Hangi partiye oy verirsek sandık başında bekleyen jandarma .ötümüzü kesmez?” sorusu yanıtlandı ve seçmen CHP’ye 395 milletvekili kazandırarak vücut bütünlüğünü korumayı başardı.
1970’lerin çalkantılı ortamındaysa bu defa her ikisi de ülkeye çok şey kazandıracağını iddia ettiği halde pek de bir iş yapmayan liderler arasında “Şişman ve çoban olan mı yoksa zayıf ve şiir yazan mı?” seçimi gerçekleştirildi. 12 Eylül darbesinin ardından da Türkiye, “Hangi lider, ülkede demokrasi varmış gibi yapabilir?” sualine cevap vermek üzere sandıkların başına gitti. Dilmen, bu defa da sıranın ekonomik krize geldiğini vurguladı.
PARTİ LİDERLERİ BAŞLARINA BELA ALMAYA HAZIR
Bu durumun buz gibi farkında olan parti liderleri de, her şeye rağmen “Kriz geldiğinde hükümetin başında olan parti” olabilmek için canla başla mücadele ediyor. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde miting için bulunduğu Edirne’de yakın çevresine “Bize hiç nasip olmadı bugüne kadar, ama hayırlısıyla ilk defa başımıza iş almaya bu kadar yakınız” ifadelerini kullanırken, MHP kanadı ise 2001 krizinde de hükümette olduklarını hatırlatarak “tecrübe” vurgusu yaptı. AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise özel durumunu hatırlatarak vatandaştan oy talep etti.
“Valla boyum diğerlerine göre kısa, daha az enerjiyle fırlatılabilir o yazar kasa benim kafama” sözleriyle herkesi kendisine oy vermeye davet eden Davutoğlu’na yanıt veren HDP Eşbaşkanı Demirtaş ise “Kürt, Alevi, Ezidi demeden artık sesini duyurmak isteyen ‘biz de doya doya krize isyan etmek istiyoruz’ diyen tüm Türkiye halklarını kucaklıyoruz” sözleriyle bu kutsal göreve talip olduklarını ifade etti... Haber yayına hazırlandığı sırada dört partinin de ülke ekonomik krize girerken en tepede olma mücadelesi son hızıyla sürüyor.
http://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=280680
01 Mayıs 2015 tarihli " İktidar partisinin oy oranı ile ekonominin büyüme oranı arasındaki ilişki üzerine bir deneme " başlıklı yazınızda; bilimsel bakış açısıyla iktidar partisinin 07 Haziran 2015 seçimlerinde alabileceği oy oranını geliştirdiğiniz hipotezinizle hesaplamıştınız. Neredeyse tam 12'den vurup; bilimin yanılmayacağını ( çok iyi bir bilim insanı olarak kendinizin de yanılmadığını ) bir kez daha ispatladınız.
YanıtlaSilTeşekkürler..
Hocam gerçekten yapıcı bir akp-chp koalisyonunun bu ülkeyi uçuracağını düşünüyorum fakat gördüğümüz üzere Akpnin niyeti daha doğrusu Erdoğan'ın niyeti bu ülkeyi yönetmek değil kendi zihniyetince sahip olmak olduğu anlaşılıyor. Akp ye oy veren arkadaşlarım şimdi Erdoğancı ve Mevcut ak partici olarak bölünmüş vaziyetteler. Mevcut Akparti Erdoğanın boyunduruğundan kurtulup böyle bir koalisyona cesaret edemez görülüyor. Mhp-akp koalisyonu bence olmamalı. Bana çok tehlikeli geliyor. Akp-chp koalisyonu sizce mümkün mü? Seçim öncesinde böyle projeler olduğuna dair yazılar okumuştum.
YanıtlaSil