Ekonomide Analitik Düşünme Dersleri 2

Bir suçun işleniş biçimini ve kim tarafından işlendiğini anlamak için olay yeri incelemesi yapmak şarttır. Bunu tam anlamıyla yapabilmek için kimse müdahale etmeden olay yerine gidip, ilgili alanda inceleme yapmak ve varsa kanıtları toplamak gerekir. Olay yeri incelemesi yapacak olan dedektif ve/veya adli tabip çok dikkatli ve titiz davranmalıdır. Ayrıca kendisini ön yargılardan kurtarmış olmalı ve analitik bakış açısına sahip olmalıdır. Ne kadar çabalanırsa çabalansın hiç bir iz bırakmayacak şekilde bir mükemmellikle gerçekleştirilmiş suç eylemi yok denecek kadar azdır. Suçlu, mutlaka ardında bir takım izler bırakır. İnceleme mükemmel yapılmışsa bu izler bulunabilir. İz ya da kanıt bulunmaması hali; suç konusu eylemin mükemmel işlenmesinden çok, incelemeyi yapanların iz arama ve kanıt toplama konusunda beceriksizce ya da ön yargılı davranmaları nedeniyle söz konusu olur. Olay yeri incelemesi bittikten sonra dedektif, ulaştığı verileri ve sonradan çıkacak olan laboratuar incelemesi sonuçlarını ele alarak ve suç konusu eylemin önünü, arkasını inceleyerek, akıl yürüterek sonuca varmaya çalışır. Bunu yaparken neden – sonuç ilişkilerini, olayların ve kişilerin birbiriyle bağıntısını mutlaka analitik bir yapı içinde değerlendirmek zorundadır.

Olay yeri incelemesini en iyi yapanlar için örnek Sir Arthur Conan Doyle’un yarattığı dedektif Sherlock Holmes’tir. Holmes, olay yerine gittiğinde kendinden önce oraya gelen polislerin veya olay yeri inceleme elemanlarının görmediği, dikkat etmediği veya önem vermediği ipuçlarını, kanıtları görür, dikkatle inceler ve bunları birbirine bağlayarak sonuca gider. Holmes’in öykülerini okuyanlar dedektifin genellikle tümdengelim yöntemini izleyerek analitik çözümlemelere ulaştığını bilirler. Sherlock Holmes’in analitik düşünme yöntemlerini anlayabilmek için Maria Konnikova’nın yazdığı Mastermind – Sherlock Holmes Gibi Düşünmek ve Ransom Riggs’in yazdığı Sherlock Holmes El Kitabı’nı okumanızı tavsiye ederim. Bu kitaplarda Holmes’in düşünce tarzı ve analiz biçimi irdeleniyor. Bu iki kitabı okuduktan sonra Sherlock Holmes’in öykülerini, örneğin Dörtlerim İmzası’nı, bir kez daha okuyun. Bunların analitik düşünmeyi sıkıcı olmayan bir yoldan geliştirmek için yararlı olacağını düşünüyorum.     

Bir ekonomik olayın nedenlerini anlamak için de aslında olay yeri incelemesine benzer bir inceleme yapmak gerekir. Ne var ki ondan farklı olarak olay yerine gitmek yerine eldeki veri setleri kullanılır. Bir suçu analiz edebilmek için olay yerinde kanıt toplamak ve ilişkileri ona göre bağlamak gerekirken bir ekonomik olayı incelerken konuyla ilgili olarak eldeki veri setine ve o veri setini oluşturan olayların birbiriyle ilişkilerine bakmak gerekir. Ekonomik olayın nedenini büyük ölçüde anlayabilmek için nerede olunursa olunsun sağlıklı verilere ulaşmak şarttır. Verileri incelerken iki önemli şeyin daha gerekliliği söz konusudur: (1) Bu verileri doğuran, biçimlendiren ve yönlendiren olayların dökümü, (2) Verileri inceleyecek olan iktisatçının her türlü ön yargıdan uzak kalmaya çalışması. Bu ikinci gerek adeta bir ön koşuldur. Çünkü aksi takdirde iktisatçı olayın içyüzünü anlayamaz. Takıldığı ön yargılar onun olayın gerçek nedenini bulmasına engel olabilir. Hatta bazen bazı veriler, ön yargıyla konuya yaklaşanları destekler ve yanlış yola girmesine neden olur. Bu çerçevede eğer varsa başka kaynaklardaki verilere de bakmak gerekir. “Filanca veri doğrudur” ön kabulü ile yola çıkan bir analist yanlış sonuçlara varabilir. Önce o verinin doğru olup olmadığını başka kaynaklarla test etmelidir.

Verilere bakarak sonuç çıkarmak mümkün olsa bile işin derinliğini anlayabilmek için ekonomik olayın yaşandığı toplumun yapısını, tarihini, sosyolojisini, siyasal ve kültürel eğilimlerini incelemek, eldeki verileri doğru analiz ederek daha doğru sonuçlara varmayı kolaylaştırabilir. Örneğin piyasaya bol para sürüldüğü halde harcamaların artmadığı Japonya’daki sonuca bakarak buradan ‘para arzı artırılırsa harcama artmaz’ gibi genel bir teori çıkarmak mümkün değildir. Aynı işlemi Türkiye’de yaptığınızda harcamaların arttığını ve çıkardığınız bu sonucun her yerde geçerli olmadığını görebilirsiniz. Bu anlamda ekonomik olayları analiz etmek, birinden ötekine benzerlik çıkarmak başka alanlara göre daha zor olabilir.    

Olay yeri incelemesi yapan dedektif ve adli tabip suç konusu eylemi yapanla ilgilenir. Sistemle ilgilenmek onun işi değildir. O konu sonraki aşamada Savcı ve Hakimin ilgilenmesi gereken konudur. Ekonomik olayın nedenlerini araştıran iktisatçı ise kişilerin yanı sıra sistemle de ilgilenmek zorundadır. Çünkü ekonomik olay kişilerin yarattığı kararlarla ve uygulamalarla gelişmiş gibi görünse de genellikle bir sistem sorunu olarak ortaya çıkar. Örneğin TCMB yasasına bakan ve orada kurumun bağımsızlığı maddesini okuyan bir iktisatçı bu uygulama eksikliğinden dolayı TCMB yetkililerinin sorumlu olduğu sonucuna varabilir. Ama konuyu derinliğini araştıran bir iktisatçı bu maddenin uygulamada siyasal iktidar tarafından adeta bir süs maddesi gibi görüldüğünü ve birçok başka konudaki yasa maddesinin de benzer biçimde süs olarak algılanıp, uygulanmadığını gözlemler ve konunun kişilerle değil sistemle ilgili olduğu sonucuna varır.  

Ekonomik olayın nedenini bulmaya çalışan iktisatçı, olay yeri incelemesi yapan bir dedektif ya da adli tabip gibi hiçbir veriyi ihmal etmeden incelemeli, defalarca elden geçirmelidir. Verilerle yetinmemeli, hiçbir ilişkiyi atlamamalıdır. Veriler arasında tutarsızlıklar varsa bunları giderene kadar yeniden sıralamalar yapmalı, tekrar tekrar korelasyonlar kurmalıdır. Olayın içindeki kişileri, kararları, olayın sonucuyla ilişkilendirecek biçimde ele almalı ve fakat sonuca bir sistem sorunu olarak bakmaya çalışmalıdır.




Yorumlar

  1. hocam elinize sağlık , analitik düşünce olayları elbette daha iyi idrak etmemize yaracaktır , bu bağlamda son TUİK verilerini birde siz tahlil eder misiniz? ben imalatçıyım 33 kişiye iş imkanı sağlıyorum işler çok düştü biraz daha hareket olması adına ürün çeşitliliğimizi artırarak üretim sayılarımızı artırmak dolayısıyla yeni eleman alımları yapmak istiyorum ancak kafam çok karışık ne tavsiye edersiniz. Bedavadan danışmanlık hizmeti alıyormuşum gibi oldu ama kusuruma bakmayın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah ama bu dediğiniz alanda analitik düşünce pek fazla işe yaramıyor. Bu dönemde eğer dolara dayalı getiriniz yoksa yatırım konusunda acele etmeyin derim.

      Sil
  2. Çok iyi yazılar hocam. Herkes bilim der de, kimse de ne olduğundan haberdar değildir aslında. O yüzden TV'ye çıkan bilimadamlarına aslında büyücü muamelesi yapılır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bilim konusunda bile herkesin aynı şeyi kastedip etmediğinin belli olmadığı bir toplumda yaşıyoruz.
      Kafalar çok karışık.

      Sil
  3. Hocam selamlar,

    Analitik düşünceye örnek olarak Dr. House'u da verebiliriz.

    İyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diziyi izlemediğim için bir şey diyemeyeceğim.

      Sil
    2. Zamanınız çok değerli biliyorum ama mutlaka bir göz atın hocam, karakter Sherlock Holmes'dan esinlenme olduğu için çok hoşunuza gidecektir.

      Saygılar.

      Sil
    3. Tamamdır. Bakacağım. CNBCE de Forever diye bir dizi vardı. Geçmişle kurulan ilişki yönünün saçmalığını bir yana bırakırsak oradaki adli tabip de aynen Sherlock Holmes yöntemleriyle olay yeri incelemesi yapıyordu. O diziyi de beğeniyordum.

      Sil
    4. Anime sevenler icin bir de "Detective Conan" var. Detektifimiz adini Sir Arthur`dan almis. Japonya`da cok sevilen ve uzun yillardir devan eden eglenceli bir anime. Her bolumde bir adli vaka oluyor ve kucuk kahramanimiz Sherlock Holmes tarzi yontemlerle olayi cozuyor.

      Sil
  4. Hocam yazı için çok teşekkürler. Yalnız, ingilizcedeki "detective" kelimesi türkçede "dedektif" olarak kullanılıyor. Yazıda çok kez geçtiği için belirtmek istedim.

    İyi günler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Detective sözcüğü Türkçe'de önceleri dedektif diye karşılanırdı sonradan detektife döndü sonunda yine dedektif olmuş. İngilizce bir sözcüğü Türkçeye alırken normal olarak okunuşuna ve yazılışına uygun olarak yani detektif diye almak gerekir ya neyse bir de dil tartışmasına girmeyelim. Eğer çok rahatsız etmiyorsa böyle kalsın izninizle.

      Sil
  5. Çok şahane olmuş Hocam emeğinize sağlık. Olaylar ve veriler arasında bağlantı kurmanın iktisat ın temel gerekliliği olduğunu düşünüyorum. Bunu yapabilmek için de teoriyi çok iyi bilmek gerektiğine inanıyorum. İktisat ın asıl sorunlarından biri de mezunlarının Avukat Doktor Mühendis vb. Unvanlar alamaması ve çoğu zaman ara eleman olarak çalışmalarıdır. Ekonomist adı altında çalışan gerçekten iyi okullardan mezun bir kitle tabiki var ancak yüzde kaça tekabül eder belli bile değil. Bu sorun da ortadan kalkar ve iktisat hakettiği itibarı eline gecçirirse en prestijli bölümlerden olur kanımca. Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Konu tabii sadece ekonominin değil her türlü bilimsel meselenin özünü oluşturuyor.
      Ekonomi eğitiminin karşılığını almış ve gerçekten iktisatçı olarak çalışan mezun oranı beni,m kabaca tahminime göre yüzde 1 - 2'den fazla değildir.

      Sil
  6. Hocam elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Hocam konuyla alakasız ama ben bu sene iktisattan mezun oldum. Yurtdışında bankacılık ve finans - finans - uluslararası ticaret ve finans alanlarından birinde master ve doktora yapmayı planlıyorum. Bu alanlardan hangisini tavsiye edersiniz ? Ülke olarak abd dışında özellilkle batı avrupa ve iskandinav ülkelerinden önerdiğiniz var mıdır ? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bu saydıklarınızın hepsi de özel kesime uygun alanlar. Finans çok daha genel ve her alana açılabilecek bir konudur. Tercih edilebilir diye düşünüyorum. Eğer imkanınız varsa ABD'ye yoksa İngiltere'ye gidin.

      Sil
    2. Üstat,
      Aşağıdaki yazımı ilk yorumu yapan beyefendi için yazmıştım.
      Çok selamlar.
      Cafer Demir

      Sil
  7. Japonya'da yıllardır süregelen yüksek bütçe açıkları ve parasal genişlemeye rağmen durgunluğun nedenlerini araştırdığımda enteresan bir sonuca ulaştım:
    1- Japonya yüksek büyüme kaydettiği yıllarda (70'ler, 80'ler) GSYH'nin %30'ları düzeyinde yatırım yapıyormuş
    2- ancak son 20 yılda yatırım/GSYH oranı ortalama %23'e düşmüş durumda
    3- diğer taraftan tasarruf oranlarında da yatırımlarda olduğu gibi 10 puanlık bir düşüş olmuş. bunun en önemli nedeni nüfusun yaşlanması.
    4- yıllardır medyada ülkenin önde gelen iktisatçıları tarafından yazılan çizilen "yaw bu Japonlar o kadar çok tasarruf ediyor ki ne yaparsan yap para harcamaz bunlar" tezlerinin çok da geçerli olmadığını gördüm.
    SONUÇ: nüfus yaşlandıkça tasarruflar düşmüş ve yatırımlar da bu trendi izleyince büyüme yavaşlamış. çünkü Japonya gibi sanayileşmiş bir ülkede büyümenin ana motoru hiç şüphesiz yatırımlar.
    akla şu soru geliyor: Japonlar neden bütçe açığı vermek yerine cari açık vererek eski yatırım düzeylerini korumadılar?
    bunu iletişim kurabildiğim birkaç Japon ekonomiste sordum. cevapları aşağı yukarı şu oldu:
    "yatırım açığını kapatacak düzeyde doğrudan yatırım çekmek mümkün değil. geleneksel siyasetimizde dışarıdan borçlanmaya (cari açığa) olumlu bakılmaz"

    YanıtlaSil
  8. Beyefendi,

    Bende uzun yıllardır imalat sektöründe hizmet veren bir kurumu yönetiyorum. On üç çalışanım var.
    İfade ettiğiniz gibi ürün çeşitliliğinizi artırabilirsiniz. Bunun yanında pazarlarınızı artırabilirsiniz. Veya mevcut ürün yelpazenizde yer alan ürünlerinizin rekabetçiliğini (katma değerini) artırıcı yatırımlar yapmayı düşünebilirsiniz. Bunlardan en az maliyetli olanının yeni pazarlara odaklanmak olacağını düşünüyorum. Muhtemelen en maliyetli olanın (ilave stok ihtiyacını da göz önüne alarak) ürün yelpazesini genişletmek, görece daha az maliyetli olanın ise mevcut ürün kalitesini artırmaya yönelmek olacağı kanısındayım. Bu seçeneğin sizi fiyatla rekabetten de uzaklaştıracağı için daha karlı ve uzun vadeli pazar elde etmeye yönlendirmesini beklerim.

    Çok selamlar,
    Cafer Demir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkı için çok teşekkürler. Birinci elden bir gözlem paylaşımı. Önemli.

      Sil
    2. Cafer bey , ilk yorumun sahibi olarak paylaştığınız değerli görüşleriniz için teşekkür ederim. hali hazırda yeni pazar çalışmamızı tamamladık , yaptığımız iş itibariyle biz öyle katma değeri yüksek ürün üretmiyoruz , o sebeple zaten yeni pazar aradık ve olumlu neticeler aldık , ürünlerimizde bir takım değişiklikler yapacağız benim çekindiğim nokta dolar kurunun yukarı yönlü ve çok oynak olması - bu maliyetlerin sürekli değişmesine sebep oluyor , ben bu hamleyi yaparken ihracat oranlarımızı (şu an%30lar civarındayız) artırmayı düşündüğüm için yapacağım. İçeride artık hem karlılık hemde vadeler bizi yıpratmaya başladı. Özetle hocamızın dolara dayalı getiriniz olacaksa dediğini düşünürsek sizinde yeni pazar tavsiyenizi birleştirirsek bu atılımı yapacağız gibi görünüyor ki bizlerde bu yönde düşünüyorduk. Hayırlara vesile olsun... Vakit ayırıp bir şekilde fikirlerinizi ve önerilerinizi verdiğiniz için hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum

      Sil
    3. Umarım bu atılımlarınız size çok daha iyi sonuçlar getirir. Bu blogun böyle genişletilmiş bir fikir alış verişine konu olmasından çok mutlu oldum.

      Sil
  9. Hocam hiçbir menfaatiniz olmadığı halde burada yazılar yazıp bizi aydınlatıyorsunuz ya, hatta daha önemlisi bize değer verip uzun uzun yorumlarımızıorkuyor ve birde üşenmeden cevap veriyorunuz ya Allah sizden razı olsun. Bazen kendi hocalarımız bile zahmet edip maillerimize cevap vermiyor. kendime örnek aldığım nadir bilim adamlarından birisiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, sağolun. Bir yararım oluyorsa sadece mutlu olurum.

      Sil
  10. Hocam elinize sağlık,
    sanki bilim adamlarının geliştirmesi gereken bir ilacı gelistirmiyorda hastalar buyuzden oluyor gibi iktisatçılar ve ekonomist lere bu gözle bakılması ilginç.Yani suçu üzerine cekiyolarmis gibi geliyor bana.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
  11. Hocam işinde çok iyi olan forensic uzmanları cinayet işliyorsa ne olacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Suç kendini ele verir. Yeter ki incelemeyi bilen bir forensic uzmanı işi ele almış olsun.

      Sil
  12. Komser Kolombo'ya haksızlık etmişsiniz, bence, olay yeri incelemesinde Holmes'dan daha başarılıydı....sizin yazıdan haberi olduysa kemikleri sızlamıştır rahmetlinin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru Komiser Kolombo da çok iyiydi. Ama bunların hepsi aslında Sherlock Holmes'in izleyicisidir. Dedektiflik işine bilimsel, analitik araştırmayı ilk getiren Doyle'un hayali kahramanı Holmses'dir.

      Sil
    2. Komiser Kolobo'da farklı olan bir durum vardı. Kolombo dizisinin her bölümünün başında izleyiciye olay aslında gösterilirdi. Yani suça tanık olurduk ama suç kusurusza yakın bir titizlikte işlenirdi ve biz bunun bulunmasının asla mümkün olamayacağına en başta ikna olurduk. Yani burada gizem suçlunun kim olduğundan çok bunun nasıl bulunabileceği yönünde ortaya konurdu. Gerisi ise Kolombo gibi darmadağın ve derbeder bir insanın her seferinde asla ve asla bizim düşünemeyeceğimiz şekillerde (ama yine bir akıl adamı olarak ve mantıksal akıl yürütme yöntemlerini kullanarak) suçu ve suçluyu aydınlatırdı. Bu nedenle Kolomb görüntü ve yaklaşım olarak aslında HolmesUn tersi gibi görünse de altında yatan yine insan akılının düşünme süreçlerinin kullanılarak sonuca ulaşılması ve aklın zaferinin ilan edilmesidir.

      Bu yolda en ilginç yazarlardan biri ise Stanislaw Lem'dir. Hem aklı kullanır, hem aklı sorgular ve insan olarak bizlerin birşeyleri bilmemizin aracı olan bu aracı da sorgular.

      Saygılar.

      Sil
  13. hocam merkez bankası için api mi daha önemli araçtır faiz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi aynı kapıya çıkar. Çünkü APİ uygulaması faizle yapılır.

      Sil
  14. Hocam bu yazı dizisi ve tavsiye ettiğiniz kitaplar için teşekkür ederim. Polisiye meraklısı olan analiz,mantık konularına ilgi duyan birisi olarak bu kitaplar nasıl gözümden kaçmış anlamadım. hemen alıp okuyacağım. Poe'nun "Morgue Sokağı Cinayeti" öyküsüde bu bağlamda önemli ve kült bir öyküdür. Kulakları çınlasın bu öyküyüde üniversitede iktisat hocam bana tavsiye etmişti. Düşünmeyi, analiz yapmayı nasıl öğreneceğiz sorum üzerine....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de Poe'nun hemen hemen bütün öykülerini okudum. Onun bazı öykülerinde de insanı analitik düşünceye iten ögeler vardır. Bunların başında da sizin değindiğiniz Morgue Sokağı Cinayeti gelir.

      Sil
  15. Analitik düşünme yeteneğinde kanımca matematik eğitiminin (özellikle cebir ve analitik geometri) büyük önemi var. Ama aynı şekilde okumak, okuduğunu yorumlamak ve sonuçlar çıkarmaya çalışmakta bu yeteneğin gelişmesini etkiliyor. Aynı şekilde mantık bilmeceleri çözmeninde katkısı var. Benim lisede olduğum yıllarda(1985-1988) Tübitak Bilim Teknik'te "Mantık Bilmeceleri Nasıl Çözülür" başlıklı bir yazı dizisi yayımlamıştı. Bu yazıyı okumuş, yıllarca saklamış ve yazıdaki ilkeleri mantık bilmeceleri çözmede kullanmaya çalışmıştım. Bu yazıda öğrendiğim ilkelerin meslek hayatım boyuncada büyük faydasını gördüm. Keşke TÜBİTAK bu yazı dizisini yeniden yayımlasa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef TÜBİTAK artık o eski TÜBİTAK değil. Çünkü Türkiye her geçen gün bilimden biraz daha uzaklaşıyor. Bilimden uzaklaşılan bir yerde de analitik düşünceyi geliştirmek zaten mümkün değil.
      Bana sorarsanız doğru yönlendirilmemiş bir matematik eğitimi de analitik düşünceyi geliştirmiyor. Türev alan bir çocuk o türevi niçin, hangi amaçla aldığını bilmiyorsa ona hiç bir anlam yükleyemiyor ve yalnızca ezberliyor. Çok iyi türev alan birisi niçin aldığını bilmezse o öğrendikleri hiç bir işe aramıyor.
      Bizdeki matematik eğitimi çoğunlukla böyle olduğu için analitik düşünmeye itmiyor insanları.

      Sil
  16. Hocam konuyla pek alakası yok ama izninizle bir soru sormak istiyorum;
    Devlet bütçe açıklarını sürekli bir biçimde piyasadan karşılaması durumunda piyasada faizlerin yükselmesine neden oluyor Buda özel kesim yatırım harcamalarını dışlıyor literatürde buna crowding-out effect(dışlama) etkisi deniyor.
    Ben şunu merak ediyorum; acaba tüketim harcamalarındaki aşırı artış yatırım harcamalarını dışlayıp tüketim harcamalarının genişletici etkisini gidermesi durumu mümkünmüdür? Kısasa şunu Söylemek istiyorum eğer bir ülkede tüketim harcamaları bir önceki döneme göre artmışsa , toplum daha az tasarruf edip finansal sisteme yatırımlara kanalize olmak üzere daha az fon yatırmışsa bu faiz oranlarını yükseltip özel kesim yatırımlarını dışlar mı?
    Yoksa şöyle mi düşünmeliyim; daha fazla tüketim artışı olsada sonuç olarak bu para Yastık altında kalmayacağına göre dönüp dolaşıp finansal sisteme girecektir , Buda bankada fonların azalmasına sebebiyet verip faizleri yükseltmeyecek dolayısıyla yatırmaları dışlamayacaktır.diye düşünüyorum. Yanlışmı düşünüyorum eksik gördüğünüz yer varsa duzeltirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de doğru. Bu durumda toplumun yapısına bakmamız gerekir. Eğer büyüme, örneğin ihracat kökenli bir büyümeyse o zaman iç tasarrufların artırılarak yatırıma dönüşmesinde sorun olmaz. Ama eğer büyüme iç tüketim kökenli bir büyümeyse o zaman tasarrufların artırılması tüketimin daraltılmasıyla (faiz yoluyla) sağlanırsa o zaman büyüme ilk aşamada düşebilir. Bu durumda faizleri artırmak doğru olmaz.
      Kamu açısından borçlanma piyasadan para çekmeye ve kamu harcamasını artırmaya yol açsa da ikinci aşamada sizin dediğiniz gibi yeniden finansal sisteme girer.
      Burada önemli olan şudur. Eğer kamu bir defa bir miktar borçlanacaksa bu dedikleriniz olur. Ama eğer bu borçlanma sürekli artan biçimde devam ederse o zaman crowding out etkisi çıkar ortaya

      Sil
  17. Hocam Iskandinavlar hakkinda bir soru sormak istiyorum. Kicuk olcekli olmalarina ragmen butun dunyaya yayilmis onemli marklari var ve her krizden en az hasarla cikiyorlar. Yada cok kisa surede toparlaniyorlar. Bizim icin rol model ulkeler olarak ele alinabilir kermi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İskandinav ekonomileri bizim anladığımız piyasa sistemi gibi çalışan ekonomiler değil. Orada devletin belirli ağırlığı var. Gelir dağılımı adaletini sağlamaya yönelmişler. Neredeyse yarı sosyalist yapıya sahipler: O nedenle de piyasa dalgalanmalarından bizim kadar etkilenmiyorlar. Bizim için rol model olmaları çok zor. her şeyden önce demokrasi anlayışımız çok farklı.

      Sil
  18. Sayın Hocam,
    İktidarı destekleyen gazetelerdeki ekonomi yazarlarının neredeyse hiçbir eleştiri getirmeyip, sürekli övdükleri bugünkü ekonomik durumu, yarın bir iktidar değişikliğinde, yerden yere vuracaklarından eminim. Herhalde bu da analitik bir düşünce tarzı olsa gerek. Kafaların içi özgür değil, ama destekçi davranış biçimi olarak tutarlılar.Kendilerine yüklenen misyonu uygun bir şekilde yapıyorlar diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düne kadar bizi faiz lobisi diye niteleyen bazı yazarlar iktidarla ilişkileri kesilip muhalefete geçince birden faiz lobisi olup çıktılar.
      Ön yargılardan, taraftarlıktan sıyrılarak konuları ele almak bir iktisatçı için ön koşuldur. Aksi takdirde bu tür tutarsızlıklara düşmek kaçınılmaz oluyor.

      Sil
    2. Hocam faiz attırımına her mesafeli bakan yalaka ya da amigo değil. Örneğin ben bu ortamda fazla bir faiz artışının çok olumsuz etkileri olacağını düşünüyorum; faizler artarsa; dolar inecek, cari açık artacak, büyüme azalacak, ithalat/ihracat oranı artacaktır, bugünkü ortamda bu felaket olur; faizler az bir miktar yada hiç arttırılmazsa dolar artar ama geri kalan tüm göstergeler olumlu etkilenir ABD'ye olan ihracatın büyük oranda artması da şimdilik dolar/tl kurunun Türkiye lehine işlediğini göstermektedir. Diğer ülkelere de oransal olarak ihracatımız artmış görünmektedir(euroya rağmen). Enflasyon+büyümenin %10 gibi olduğu bir ortamda faizleri %12'de uzun vadeli olarak tutmak iyi olmayabilir. mevcut faizler zaten enflasyon + büyümeden fazladır bu ortamda bir de doları düşürürseniz sonu hiç iyi olmaz zaten mevcut durum dışarı kaynak transferidir; dolar artmalı ki dışarı kaynak transferi olmasın ya da nötr olsun ya da en azından büyüme kadar olsun oysa bugün gelen para ABD'ye kıyasla inanılmaz karla geliyor; son 10 yıldır TL'ye yatırım yapan ABD'li zaten inanılmaz kar etti, birde doları düşürüp iyice karını arttırmak istiyor. Oysa bırakalım dolar yükselsin evet bir dezavantajı olacaktır hatta bir miktar zorluk da çıkilecektir ama bundan 10 yıl sonra çok daha iyi bir tablo görünmesi daha olası, birde sorunlu alanlara müdahale şansı/vesilesi olur aksi takdirde aynı tas aynı hamam devam edilmesi çok olası...

      Sil
    3. İhracatta ilk 6 ayda ciddi bir gerileme var. Aynı verilere bakıp bakmadığımızdan emin değilim. TİM verilerine Ocak Temmuz 2014'e göre Ocak Temmuz 2015'de ihracatımız yüzde 9'a yakın gerilemiş bulunuyor. ABD'ye artış söz konusu olsa da artış 200 bin dolar dolayındadır. O da çok normal çünkü TL Dolara karşı ciddi değer kaybetmiştir.

      Sil
    4. Hocam oransal olarak bakarsanız (karşıdaki ülkelerin ithalatları azalmış oysa bizim onlara ihracımız daha az azalmış) birde ocak temmuz değil asıl sorunun başladığı mart-nisan ayından sonrasını ele alırsanız tablo farklı çıkıyor. Birde cari açık azalma trendinde,sizin değiminizle "artar azalır ama yön olarak" (uzun vadeli grafiklere bakarsanız 20-25 yıl sonra cari açık vermeyeceğiz gibi duruyor) Ancak diyelim öyle değil; bu durumda bile dolar bazında kredi alandan vatandaş olarak bana ne? kendi riski kendi ödesin keza son 10 yıldır dolar bazında borçlanan zaten tl ile borçlanandan oldukça avantajlı idi; yine kontrol edebilirsiniz benim rakamlar "kötü yönlendirilmiş" olabilir ama 2002 yılından itibaren tl ile borçlanmış kişi dolar ile borçlanandan hala daha dezavantajlı... Eğer büyüme %2-3 enflasyon %7-8 gelecekse faizlerin %12-15lerde olması sürdürülemez (herhalde bunu sizde kabul edersiniz, etmezseniz neden?) Bu arada şu anda merkezin uyguladığı faiz gerçekte zaten 10.75 gibi bir şey bu da yılsonu beklentilerinin halen üstünde (yıl sonu büyüme+enflasyon tahmini 10+-0.5 gibi duruyor). Faiz bu durumda ancak sürdürülebilir bir şekilde yüksek enflasyonla arttırılabilir. Yurtdışından yorum yapanlar faizler 7.5 hala büyüme olmuyor naraları atıyorlar ama bu onların cahilliği faizler gerçekte %11'e yakın, birde utanmadan merkez dolar alsın diyenler var, onlara hiç girmiyorum bile; bırakalım doların fiyatını piyasa belirlesin, ucuz doların maliyetini birileri her zaman öder, bu sefer borcu alan ödesin, enflasyon etkisi için merkez çok daha ucuza malolacak çözümler bulabilir, bulmasa bile 3-4 yıl içinde sorun kendiliğinden çözülür...

      Sil
  19. analitik düşünme esasen eğitimin amacı, ilk okuldan başlayan bir çaba olmalıydı fakat neredeyse tüm dünyada tersi için kullanılıyor toplu eğitim sistemi.. merak ettiğimden incelemiştim, mesela finlandiya.da okula ayak basar basmaz analitik düşünme öğretiliyor ki esasen teste yönelik eğitim olmamasına rağmen test skorlarında dünyada sürekli 1 numaradalar.. okullarda yıllarca tersinden eğitilip, eğitilmiş cahil olarak yetiştikten sonra geri dönüşü çok zor. olmayan bilgisine güvenen ve öğrenmeyi öğrenemediği için dogmatik yaşayıp ölen kitlelerle çevriliyiz. eğer üni. öğrencisisi iseniz, mutlaka iskandinav ülkelerine gitmeye bakın derim. en azından erasmus vs.ile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün mesele temel referans olarak bilimi alıp almamakta. Bizim bulunduğumuz coğrafyada bu geçerli değil ne yazık ki. O nedenle de analitik bir eğitim verilmesi kolay değil.

      Sil
  20. Günaydın Hocam,

    Osmanlı padişahı II Abdülhamid Han, Türkiye'de istihbaratın temellerini atmış bir devlet adamıdır. Hatta İngilizlerin Osmanlı içinde sürekli ajanlar bulundurmasına nispet yapmak için IRA'yı (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) kurduğu belirtilir.

    Geleceğim nokta şu, Abdülhamid Han da sıkı bir Sherlock Holmes hayranıydı ve Conan Doyle'un yeni bir sayı çıkarmasının ardından hemen o sayıyı Osmanlıcaya çevirtir ve okumaya başlarmış, hatta Conan Doyle'u sarayında ağırlamış ancak tanışma fırsatı bulamamış, kendisini nişanla onurlandırmıştır.

    Bilgi amacıyla paylaşmak istedim.

    İyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu anlattığınızı bilmiyordum. II. Abdülhamid'in istihbarat merakını bilsem de Sherliock Holmes merakını duymamıştım.
      Paylaşım için teşekkürler.

      Sil
  21. Hocam yukarda dışlama etkisi ile ilgili sorumu uzun uzun cevaplamışsınız çok teşekkür ederim. Izniniz olursa fazlada sıkmadan şunu sormak istiyorum aslında ; faiz oranları sabitken bir ülkede kişiler geleceğe yönelik güvendeki v.s artıştan dolayı tüketim harcamalrını önceki dönemlere göre artırdığını düşünürsek Bu durum daha az tasarruf yapılmasına sebep olacak ve finansal kesime daha az fon aktarılacağından bu durumun Faiz oranlarını yükseltip özel kesim yatırımlarını dışlayabileceğini söyleyebilirmiyiz?
    Yoksa şöyle mi düşünmeliyim; daha fazla tüketim artışı olsada sonuç olarak bu para Yastık altında kalmayacağına göre dönüp dolaşıp finansal sisteme girecektir , Buda bankada fonların azalmasına sebebiyet verip faizleri yükseltmeyecek dolayısıyla yatırmaları dışlamayacaktır.diye düşünüyorum. Yanlışmı düşünüyorum eksik gördüğünüz yer varsa duzeltirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz oranları sabitken bir ülkede kişiler geleceğe yönelik güvendeki v.s artıştan dolayı tüketim harcamalarını önceki dönemlere göre artırdığını düşünürsek bu durumun daha az tasarruf yapılmasına sebep olacağını ve finansal kesime daha az fon aktarılacağından bu durumun faiz oranlarını yükseltip özel kesim yatırımlarını dışlayabileceğini söyleyebiliriz. Buna karşılık eğer daha az yatırım yapılıyorsa artan tüketim harcamalarını karşılayacak kadar yeni üretim artışına yol açacak yatırım yapılmıyorsa bu fiyatların artmasına yol açacak ve özel kesimin artan faiz oranlarına karşın yatırımlarını artırmasına yol açabilecektir.

      Sil
  22. Hocam izninizle şunu sormak istiyorum; tasarruf denilince kastedilen şeyin içine Vadesiz mevduat giriyor mu ? Yoksa sadece vadeli mevduat mı giriyor? Örneğin; ben ve benim gibi birçok insan Yanlarında her an para taşımak yerine parayı her an harcamalarda kullanmak üzere bankada Faiz getirisi olamayan vadesiz mevduata yatırmışsa ve harcamalarını buradan yapıyorsa bankada duran vadesiz hesapları tasarrufların parçası olarak sayabilirmiyiz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hesaplamalarda vadesiz mevduat da tasarruflara dahil ediliyor. Çünkü bu bir tortudur ve bankalar bunu da kullanarak kredi açıyor.

      Sil
  23. BENCE BU YAZI VE HATTA BU DERS (ANALİTİK DÜŞÜNME) BÜTÜN ÜNİVERSİTELERİN HATTA LİSELERİN TEMEL DERSİ OLMALI.

    YanıtlaSil
  24. Hocam evrim teorisini okuyup anlamak daha doğrusu benimsemek bizlere ne kazandırabilir.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence evrim teorisini önce bir okuyup anlamaya çalışın sonra benimseyip benimsememeye karar verirsiniz. Hiç bir konuyu baştan benimsemek amacıyla yola çıkmayın.
      Evrim teorisini okuyup anlarsanız sosyal bilimlerde çok önemli yeri olan sosyal ve kültürel evrimi de anlamanız kolaylaşır. Onu anlamadan zaten analitik değerlendirme yapmak pek mümkün değildir.
      Size bir kitap önereyim. Herkese önerdiğim iki kitaptan biri bu. Alaeddin Şenel'in İlkel Topluluktan Uygar Topluma adlı kitabını bulup okuyun. Bulunmuyor ama sahaflarda filan bulun. Bu kitabı okuyunca işin sosyal ve kültürel boyutunu görmüş olacaksınız. Ve iddia ediyorum yaşama bakışınız farklı olacak.

      Sil
    2. Hocam, bahsettiğiniz kitaba şuradan ulaşılabiliyor: http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/119.pdf
      Saygılarımla,

      Sil
  25. Hocam, ekonomiyi an itibariyle temel seviyede bilgi birikimi olan bir fizik öğretmenliği öğrencisi olarak büyük bir şevkle okuyorum. Özellikle bu analitik düşünme yazı dizisini daha da önemli benim için. Ne yazık ki köklü eğitim fakültesinde bile akademik personelinin birçoğunun analitik düşünmeden yoksun yada bunu sınıfta ders eğitiminde uygulayamıyor. Hocası ezbere konuşuyor,düşünmeye sorgulatmıyor. siz ders notunu okusanız, bende derse girip dersi dinlesem sonunda bilgimiz değerlendirilse bariz bir fark olmayacak. Ezberi iyi olan dersi veriyor ne acıdır ki bu kişiler analitik düşünme yoksunu pozitif bilim branşından fizikte öğretmen olacak. Yazık bizlere, çocuklarımıza...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız. Suç onlarda değil. Sistem böyle yetiştiriyor insanını. Onun için ben eğitim reformu denilince önce öğretmenlerin o doğrultuda eğitimden geçirilmesi gerektiğini anlıyorum.

      Sil
  26. Hocam bu sene Bilkent İşletme'ye başlayacağım. Aynı zamanda AÖF den Adalet okuyup sonra DGS ile Hukuk fakültesine geçmeyi düşünüyorum. Gayret edersem aynı zaman da hem işletme hem de hukuk mezunu olmak istiyorum. Sizce güzel bir düşünce mi? Sizin tavsiyeniz ne olur?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı