İnşaata dayalı Büyüme Modelinin Sonu

1961 Anayasasıyla planlı kalkınmayı bir model olarak benimsediğimizde seçtiğimiz öncü sektör imalat sanayi idi. Bu seçim doğruydu, çünkü Türkiye’nin gelişmiş ekonomilere yetişebilmesi için üretimde kullanılacak makine, alet ve teçhizatı üretmesi gerekiyordu. Ya söz konusu makine, alet ve teçhizatı ithal ederek onlarla üretim yapacaktık ya da o makine, alet ve teçhizatı da burada üreterek iki aşamalı büyüme etkisi yaratacaktık. Türkiye, ikinci yolu seçmişti. O zamanın sloganı ‘kalkınmamızın lokomotifi imalat sanayi olacaktır’ biçimindeydi.

Türkiye, 1980’lerde Özal ile birlikte, dünyada yavaş yavaş egemen olmaya başlayan başka bir öncü sektör seçme modasına kapıldı: İnşaat sektörü. Çok daha az yatırım gerektiren, çok daha kolaylıkla teknolojiye adapte olabilen, hemen sonuç verebilen ve büyümeyi derhal sıçratan bir sektördü inşaat sektörü. Her bir apartman dairesinde yaklaşık 150 sanayi ürünü kullanılıyordu (çimento, demir, kum, boya, cam, pencere, kapı, fayans, parke, lavabo, musluk, elektrik teçhizatı vb.) Dolayısıyla bir daire inşa ederken bu kadar sanayi ürünü üretimine yol açılıyordu. Oysa imalat sanayi, sonuçta üretimde kullanılacak bir ürün (örneğin bir torna tezgâhı) üretiyordu. İlk görünüm böyleydi ve bu ilk görünüm siyasetçinin gözlerini kamaştırıyordu. Çok daha basit, çok daha kolay bir yoldan giderek ekonomi canlandırılmış ve büyüme sağlanmış olacaktı. Ama önce üretilen konutlara talep yaratmak gerekiyordu. Bunun için de devlet teşvikleri, destekleri devreye girmeliydi. Özal, bu sektörü devlet teşvikiyle canlandırabilmek için Toplu Konut İdaresini kurdu. Modern bütçe yaklaşımının temel ilkelerinden olan ‘adem – i tahsis’ (devletin gelirlerinin belirli giderlere tahsis edilememesi) ilkesinin çiğnenmesine aldırış edilmeksizin, devletin vergi ve benzeri adlarla aldığı gelirlerin bir bölümü kurulan fon kanalıyla bu idareye aktarılmaya başlandı.        

Ne var ki bu ilk görünüm bir illüzyondan ibaretti. İnşaatı yaptığınızda fiziksel üretim büyümüş olur, hepsi o. Oysa imalat sanayisine dayalı bir büyüme modeli uyguluyor olsaydık her üretim bir başka üretimin alt yapısını oluşturacaktı. Örneğin torna tezgâhı üreten bir fabrika düşünelim. Bu fabrika bir torna tezgâhı ürettiğinde büyümeye katkı yapmış olacaktı. O torna tezgâhını satın alan işletme o tezgâhta otomobilin bir parçasını ürettiğinde o da büyümeye katkı yapmış olacaktı. Otomobil parçasını alıp yerine takan firma da büyümeye katkı yapmış olacaktı. İnşaat sektörü ilk üretimden sonra büyümeye çok kısıtlı katkı yapar. Oysa imalat sanayi büyümeye çok seferlik katkı yapan bir sektördür. Hatta inşaatta kullanılan birçok ürün de o imalat sanayisinde yapılan tezgâhlar aracılığıyla üretilir.

İmalat sanayisi sofistike emek isterken inşaat sektörü düz emekle işi yürütebiliyordu. Bu da inşaat sektörünün çekiciliğini artıran bir başka faktördü. Ülkenin önde gelen sanayicileri zaman içinde bütün bu çekiciliklerin etkisinde kalarak inşaatçı olmaya başladılar.

Başlangıçta hızlı büyüyen Türkiye, bir yandan AB ile müzakereye başlamanın verdiği itici güç bir yandan da reel faizin de yüksekliğinin yarattığı ortamla yabancı fonları çekiyor, TL yabancı paralar karşısında güçlü durumda kalabiliyordu. TL’nin gücü enflasyonun ve dolayısıyla faizlerin düşmesine yol açıyor, bankalar uzun vadeli ve düşük faizli konut kredisi vererek inşaata olan talebi artırıyorlardı.

Küresel konjonktürün yükseldiği, likiditenin bol ve akışkan olduğu ortamda bu gidiş son derece normaldi. Sonra birden küresel kriz patladı. Çeşitli nedenleri var krizin. Ama en önemli nedenlerinden birisi de gelişmiş ekonomilerdeki konut balonuydu. Derken bize gelen yabancı para miktarı azalmaya başladı. Bunun ilk etkisi TL’nin değer kaybında ortaya çıktı. Bu gelişme, imalat sanayisini geliştiremediği için sermaye malı ithalatının yüksek olduğu Türkiye’de, ithal malı maliyetlerini ve dolayısıyla enflasyonu artırmaya başladı. Bunu faizlerdeki artış izledi. Artık bankalar eskisi kadar kolay ve ucuz kredi veremiyorlar.

Konuta talep hala oldukça yüksek bir düzeyde görünüyor. Bu, kimseyi şaşırtmasın. Çünkü bugün Türkiye’de konut ve dolar dışında yatırım yapılabilecek alan yok. Mevduatın reel faizi sıfıra yakın, altın, dolar artarsa yükseliyor, borsa inişte. Bu durumda paranın değerini korumak için geriye kalıyor gayrimenkul ve dolar. İnsanlar da onlara yöneliyor. Bunun sonsuza kadar sürmesi mümkün değil. Hiçbir yerde sürmedi. Onun için bugün konutta yaşanan şaşırtıcı talebe karşın inşaata dayalı büyüme modelinin sonuna geliyoruz. Tıpkı aynı politikayı izlemiş olan ve 1997’de krize giren uzakdoğu ülkeleri gibi, yakın dönemde krize giren ABD, İspanya ve İngiltere gibi.

Görünümüne aldanıp da inşaat sektörünü lokomotif sektör yaparsanız yokuşa gelince lokomotifin treni çekemediğini, trenin lokomotifi geri çekmeye başladığını görebilirsiniz. 

Yorumlar

  1. teşekkürler hocam
    küçük bir katkıda bulunayım Türkiyenin Tüike göre sermaye malı ithalatı %30 ara malı ithalatı %70 bandında olduğuna dikkat edersek imalat sanayisini geliştiremezsen inşaat sektöründe ve diğer tüm sektörlerde ara mallarını da dışardan alırsın ve ithalatı arttırırısın. cari açıklı bir büyüme sağlarsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Çin atasözü der ki: "Elinizdeki tek araç çekiç ise, tüm sorunlar size çivi gözükür."
      Malesef elimizde karadenizli mütahitlerimizden başka bir şeyimiz olmadığından Türkiyenin tüm ekonomik sorunlarını tek başına inşaat sektörü ile çözmeye kalkışıyoruz.

      Sil
    2. Aslında elimizde araçlar var da biz göremiyoruz. Yani miyop - hipermetrop bir kişi en yakınındaki çekici görünce tek aracın o olduğunu sanıyor diye benzetsek daha doğru olabilir.

      Sil
    3. Evet hocam, potansiyel olarak "sanayi çekici" var, "teknoloji çekici" var, "tarım çekici" var ama malesef kısa vadede sonuç veren kullanımı kolay olanı tercih ediyoruz.
      Potansiyel olarak düşündüğümüzde herkesin bir Amerika yada Almanya olma potansiyeli var. Ama kullanılamayınca bu potansiyelin varlığı bir anlam ifade etmiyor.
      Belki de bu yüzden Almanya bir Almanya, Amerika bir Amerika ve Türkiye ise bir Türkiye.
      Potansiyelimiz büyük fakat tercihlerimiz ve hesaplarımız malesef küçük. Hatta belkide potansiyelimizin dışında vizyonumuz dahil herşeyimiz küçük.

      Sil
    4. Bizim tercihimiz yok. Halaybaşı nereye çekerse oraya gideriz. Devletin-hükümetin tercihleri var.

      Sil
    5. Sanırım sorunun özü de orada.

      Sil
  2. Yalnız İnşaat sektörü bu 150 kalem dışında kahverengi ,beyaz eşya hatta elektronik sektörü ürünlerinde de üretime, daha doğrusu üretim artışına yol açmakta. Bu sektörler de inşaat sektörünün lokomotifliğinden memnunlar.

    YanıtlaSil
  3. Hocam aslında yatırım yapılacak yer yok yerine toplumun finansal okur yazarlığı yetersiz desek daha doğru olur. İnsanlar yatırım enstrumanlarını tanımıyor, yatırım nedir, nasıl yapılır bilmiyor ve pek öğrenmek de istemiyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki bunun da etkisi var.

      Sil
    2. 10 sene onceki ev fiyatlarina bakin, simdiki fiyati ile mukayese edin. Rant disi olanlara bakarsaniz 150%-250% artis olmustur. Altin'a bakin %450 artis var. Bu kafa ile evi yatirim olarak goren kaybetmeye mahkumdur. Evin kira getirisini hesaplarsaniz ki bu evin degerinin yarisina tekabul eder, yani "kazancinizi" 50% daha arttirin. Gene altin uzak ara daha getirilidir. Uzun vade yatirim icin Altin hele ki su gunlerde en mantikli yatirim araci. Yeni para basilir, yeni evler yapilir ama altin caniniz istediginde bulunmuyor. Bu sadece Turkiye icin gecerli de degil. ABD'de 30 sene once de 5 kg altin ile ev alinabiliyordu, simdi de alinabiliyor.5 kg altin simdi $150k civarlarinda ama 30 sene once belki de $50k idi. Satin alma gucunu yitirmeyen bir arac olarak hala herkesin gozu onunde duruyor.

      Sil
    3. Altın 2008'deki krizin ardından güvenli liman olarak görüldüğü için hızla değer kazandı. Bu dönemi dışarıda bırakırsak, uzun dönemde getirisi negatiftir. Şu anda da fiyatı hızla düşmekte (dolar bazında fiyatlandığı için TL'ye henüz tam yansımadı), daha da düşeceği öngörülüyor.

      Sil
  4. faizler düşükken konuta olan talep fazlaydı bu kabul edilebilir ama dediğiniz gibi faizler yükselince konut talebi de azalacağına belki artmış durumda. bu da sanırım yatırım aracı olarak dolar ve konut olduğu için ve türk insanı yatırımını somut gözüyle görmesi için konut daha önde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size bir şey söyleyeyim faizler yükseldi ama çoğu müteahhit sıfır faizle kendisi kredilendirip satıyor.

      Sil
  5. üzülerek ataköy de yapılan bir site reklamını hatırlatıyorum. özetle mottosunda biz dünyanın en iyi markalarını üretebilirdik (?) ama en iyi bildiğimiz (en çok kazandıran) işi, inşaatı yaptık mesajı vardı.

    en iyisi emsallerle oynayıp birilerine katma değer yaratmak. işin en komik kısmı da ekonomi koordinasyonunun tepesinde ki isim dahil herkes farkında.

    sanki dört gözle ve dört nala duvara doğru koşuyoruz.

    YanıtlaSil
  6. Konut talebinde artan nüfusun payı da büyük mü yoksa dediğiniz gibi Türkiye’de konut ve dolar dışında yatırım yapılabilecek alan olmamasından dolayı mı talepte ciddi bir azalma olmuyor?...Hocam ayrıca,inşaat sektörüne devletin dur deyip de imalat sanayiye destek vermesi gerekmiyor mu?,ne gibi destekler olabilir ?,çünkü sermaye malını ithal ediyoruz ve kurdan direkt etkileniyoruz...

    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam merhaba, ben de talepte, Türkiye'nin genç nüfusa sahip bir ülke olması ve kırsaldan kentlere akımın halen devam ediyor olmasının etkilerini merak ediyorum. Bu iki durum dikkate alındığında bizdeki balon, ABD, İngiltere ve İspanya'daki kadar yüksek olmayabilir mi?

      Sil
    2. Bir yandan da depreme dayanıklı olmayan evlerin yıkılıp yerine yenilerinin yapılması söz konusu. Yani kentsel dönüşüm. Öyle bakınca balonun oralardaki kadar büyük olmadığı görülüyor. Öte yandan kira/satış fiyatı kıyaslamasına bakarsak aradaki farkın giderek açılması balon olduğunu gösteriyor.
      Ama asıl konumuz bu değil. İnşaat bizim gibi göçlere açık, genç nüfuslu ve kentsel dönüşüm ihtiyacı olan bir toplumda bir ihtiyaç Bunda tereddüt yok. Sorun inşaatı esas sektör olarak seçip büyümeyi buna dayandırmak.

      Sil
    3. Kentsel dönüşüm kapsamında yapılan üretimin istatistiklere doğru yansimadigi kanaatindeyim. Verilen ruhsat sayısı, üretilen konut adedi gibi verilerde kentsel dönüşüm mü boş arsa üzerinde yeni imalat mı ayrımı göremedim ben. Özellikle büyük şehirlerde kentsel dönüşümün yoğunluğunu düşününce, zaten var olan konutlarin yenilenmesi sonucu gerçekte olmayan bir artış konut stoğuna ekleniyor.

      Sil
  7. Merhaba hocam ,bir arkadaşımla tartıştığım bir konu var:Ben faiz,sermayenin kirasıdır ve faiz ile kira aynı şeydir diyorum fakat o bunu kabul etmiyor, biz de en iyisi Mahfi Hoca'ya soralım dedik.Hocam, faiz geliri ile kira bedeli arasında herhangi bir fark var mı?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz, sermayenin kirasıdır ve bina kirasından hiç bir farkı yoktur. Siz haklısınız. Babalarından 500er bin TL miras kalmış iki kardeş düşünün biri o parayı bankaya yatırıp faiz alıyor, öteki ev almış kiraya vermiş ve kira alıyor. Sonuçta birisi parasını kiraya verip karşılığında bir bedel alıyor öteki de parasıyla ev alıp onu kiraya verip karşılığında bir bedel alıyor. Hiç bir fark yok.

      Sil
    2. o diğer kardeş parasıyla ev almasında dükkan alsın kiraya versin. vergisini versin sonra bir avuç çapulcu gelsin camı çerçeveyi indirsin.

      Sil
    3. adam hala çapulcu diyor ya.

      Sil
    4. Öteki kardeşin parasını yatırcağı bankaların batmayacağı garanti mi? 2001'de off shore hesaplarında batan paraları düşünün.

      Sil
  8. Rivayet odur ki Evliye Çelebi rüyasında Hz. Muhammedi görmeyi çok istiyormuş, bir gün duası kabul olmuş ve Hz. Muhammed ile rüyasında karşı karşıya kalmış... fırsat bu fırsat deyip şefaat dilemek aklına gelmiş ama o heyecanla dili sürçmüş ve ''seyahat ya resulallah'' demiş ve ömrü yollarda geçmiş...

    ben de öyle tahmin ediyorum ki bu islamcı arkadaşlar Hz. Muhammedi herkesten çok severler ve illaki Hz. Muhammed bu samimi müslüman arkadaşların rüyalarına da girmiştir...Ancak öyle anlaşılıyor ki o vuslat anında bizim çelebiler korkuyla karışık bir heyecanla ''inşaat ya resullah'' demişler ve inşaat sektörü almış yürümüş...

    Girift ekonomik analizler bu akıl dışı beton sevdasını bana anlatmakta yetersiz kalıyor... bunlar kesin din aşkıyla inşaata yüklendiler, mücahitlikten müteaahitliğe yatay geçiş yaptılar...

    Allah kabul etsin.. amin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Iktidarin insaat hevesini anlamak icin bu kadar zorlamaya gerek yok, yazida anlatilmis zaten. Kolay para (rant) neredeyse iktidarin gozu de orada.
      Islamci arkadaslarin muslumanligi konusunda ben o kadar da emin degilim. Inandiklari dinin en temel kurallarini (kul hakkini ornegin, yalan soylemeyi mesela) hice sayan birilerini neden o dinden sayalim?

      Sil
  9. Ama , siyaset nasıl beslenecek o zaman ?

    YanıtlaSil
  10. hocam fed 2008 krizine girmeden önce baya bir likidite bolluğuna gitti. sonra kriz çıkınca da baya bir tahvil aldı piyasaya para verdi. neden krizden hem önce hem sonra para dağıtılıyor piyasaya hem neden hem sonuç gibi birşey oldu sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2008 krizinden önce 2006'da da subprime mortgage krizi vardı. Aslında ABD krizi orada başladı.Küreselleşmesi 2008'de yine ABD'de Lehmen Brothers'ın batışıyla oldu.

      Sil
    2. Peki hocam simdi fed neden dagittigi likiditeyi faizleri yukseltip tekrar toplamak istiyor,gelismekte olan ulkeler veya baska ulkeler krize girdiginde dagittigi likiditenin tekrar ulkesine donup enflasyonu yukseltmesinden mi korkuyor ? likidite bollugu piyasa kalirsa kendisine zarari olur mu?

      Sil
  11. Hocam merhaba
    Şu anda Yunanistandayım hemen herşeyde fiyatlar bizim fiyatlarımızdan çok daha uygun ancak paramız o kadar değersiz ki € ya çevirdiğimizde elinizde bişey kalmıyor dolayısıyla Yunanistan bize pahalı geliyor. Aynı durum Bulgar levası için de geçerli geçen gün Bulgaristan da 100 tl verdim change bana 62 Bulgar levası verdi bu durumda kur farkından korunmanın bir yolu varmı.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek yok. Biraz var anlamına geliyor:) o biraz yolu paylaşabilirmisiniz hocam.
      Saygılar

      Sil
    2. TL'yi baştan dolara çevirmiş olanlar bir şekilde riskleri hedge etmiş oluyor. Yılbaşında USD 2,30 TL, Euro 2,85 idi. Şimdi USD 2,77 Euro 3,05. Yılbaşında USD alıp, gerektiğinde Euro alanlar az zarar gördü.

      Sil
  12. kupon arazi rantı ile.....

    YanıtlaSil
  13. Bildikleri bitti , şansları bitti, ihtirasları bitmedi.

    YanıtlaSil
  14. 10 yıldır inşaat sektöründe çalışan bir mühendis olarak hocamın tespitlerine katılıyorum. Örneğin : bir daire 2010 senesinde imal edilmiş. Müteahhit harfiyat aşamasında daireyi satmış. Daireyi alan kişi iskan alınınca kar payını ekleyip daireyi başkasına satmış. 6 ay içinde 20bin TL civarında kar elde etmiş. Şu an daire 5 yaşında ama içinde ne ev sahibi nede kiracı hiç ikamet etmemiş. 5 yaşında 0 daire. Ortalama 6 ayda bir el değiştirmiş. Küçük yada büyük kar ekleyen satmış. Yani konut fiziksel olarak üretilmiş, tüm cihazları ile kullanıma hazır ancak yatırım aracı olmaktan başka hiçbir işe yaramamış. Balon patladığında kimin elinde kaldı ise onu batıracak. Durum maalesef bundan ibaret.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel özet. Tabii bütün emlak aynı durumda değil ama böyle de bayağı sayıda emlak var. Lale Çılgınlığı'na benziyor.

      Sil
  15. Tarihin büyük bölümünde ekonomi genellikle aynı kaldı. Küresel üretim büyüdü, ancak büyük ölçüde nüfusun artması sonucuydu, kişi başına düşen üretim sabit kaldı. Peki bu nasıl değişti?

    Örneğin: Açıkgöz finansçı Ahmet Açıkgöz İzmir'de bir banka kurar.
    İzmirli bir müteahhit olan A.A.Kiremit, ilk işini teslim ederken bir milyon dolarlık ödemesini nakit alır ve Açıkgöz'ün bankasına yatırır. Bankanın elinde şuan bir milyon dolar sermayesi vardır.

    Bu arada deneyimsiz olan Ayşe Özfırıncı, yeni bir fırın açmak istemektedir ve elinde hiç sermaye yoktur. Bankaya gider, Açıkgöz'e fikrini sunar ve onu ikna eder, sonunda da bir milyon dolarlık krediyi alır.

    Özfırıncı da müteahhit Kiremtçi'ye fırın inşa etmesi için işi verir ve parayı öder. Peki sonuçta Kiremitçinin hesabında ne kadar para vardır? Evet iki milyon dolar. Bankanın kasasında ne kadar? Bir milyon dolar.

    Bu kadarla da kalmaz müteahhit Kiremitçi aksaklıklardan dolayı bir milyon masraf daha çıkarır ve Özfırıncı durumdan hoşnut olmasa bile Açıkgöz'ü ikna eder, Açıkgözde yabancı bir bankadan kredi alarak Özfırıncı'ya verir o da Kiremitçi'ye ödemeyi yapar.

    Müteahhit Kiremitçi'nin hesabında şuan da üç milyon dolar var. Ama başından beri bankada olan para bir milyon dolar. ABD banka yasalarının bu işlemi yapmasına yedi kez daha izin verir.

    İşte müteahhitlerin nasıl para kazandığının ve kapitalizmin ekonomideki balonu nasıl yarattığının açıklaması. Hepsini bilmesem de kapitalizmin üretimi arttırmasının bir yolu da (orta çağa göre) budur.

    Kitap: Hayvanlardan Tanrılara Homo Sapiens; İnsan Türünün Kısa bir Tarihi; Bölüm 16 : Kapitalist İtikat



    YanıtlaSil
  16. 10 yıldır inşaat sektöründe çalışan bir mühendis olarak hocamın tespitlerine katılıyorum. Örneğin : bir daire 2010 senesinde imal edilmiş. Müteahhit harfiyat aşamasında daireyi satmış. Daireyi alan kişi iskan alınınca kar payını ekleyip daireyi başkasına satmış. 6 ay içinde 20bin TL civarında kar elde etmiş. Şu an daire 5 yaşında ama içinde ne ev sahibi nede kiracı hiç ikamet etmemiş. 5 yaşında 0 daire. Ortalama 6 ayda bir el değiştirmiş. Küçük yada büyük kar ekleyen satmış. Yani konut fiziksel olarak üretilmiş, tüm cihazları ile kullanıma hazır ancak yatırım aracı olmaktan başka hiçbir işe yaramamış. Balon patladığında kimin elinde kaldı ise onu batıracak. Durum maalesef bundan ibaret.

    YanıtlaSil
  17. Hocam abd neden faizleri yükseltip dolarları ülkeye çekmek istiyor? amacı ne ve hangi sebepten bunu yapmak zorunda açıklar mısınız? likidite bolluğunun sona erdiği bir ortamda bugünkü tüketim alışkanlıklarını nasıl empoze edecek gelişen ve fakır ülkelere? yanı Iphone'ları insanlar nasıl alacak krediler olmazsa, bunu sürdürmek abd'nin işine gelmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed'in derdi dolarları çekmek değil. O dolaralrın bir bölümü nasıl olsa gün gelip ABD'ye dönecek. Çünkü gelişen ekonomilerde riskler artıyor. O paralar ABD'ye dönünce enflasyon olacak Fed'in derdi o. Onu düzenli olarak çekerek önlemeye çalışıyor. Onun için faizi artıracak.

      Sil
  18. Hocam, Türkiye'nin bir hikayesi olduğu donemde ulkeye akan fonun inşaat sektörüne, toprak rantına aktarilmasinin uzun vadeli bir faturası olmali. Bizi tam olarak ne bekliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkıntılı bir dönem diyelim. Çünkü önümüzdeki dönemi iç ekonomi kadar dış ekonomi, siyaset ve dış politika da belirleyecek.

      Sil
  19. hocam, güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş ellerinize sağlık... sayın hocam, türkiye ekonomisinde özellikle de son 12 yılda inşaat sektörüne gerek banka gerek bizzat özel müteşebbisler ve gerekse de kamu eliyle aşırı bir sermaye yığılımı olduğunu düşünüyorum!. bana göre nispeten dar iktisadi tabana yoğun sermaye yığılımına paralel olarak da ekonomi tabanlarımızda sektörler arasında karlılık, büyüme,istihdam , yatırım gibi önemli iktisadi parametreler konusunda ciddi çarpıklıkların yaşandığını ve bunun da sağlıksız bir büyüme zemini yarattığını düşünüyorum. mesela; abd ekonomisinde de benzer durum 2008 krizine kadar uzun süre yaşanmıştı. fakat hocam ben bizdeki bu gelişmelerin üç aşağı beş yukarı benzerini 1997 krizinden önce güney doğu asya ülkeleri de yaşamıştı ve bu yüzden de birebir aynı olmasa da ülkemiz ekonomisinde de benzer bir finansal merkezli krizin yaşanma olasılığının yükseldiği kanaatindeyim hocam!.. bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum hocam!. yani ekonomi inşaat balonuyla uçurulmaya çalışıldı ancak; balonun patlaması yakın gibi!. zira: bu balona hava veren sermaye akımları giderek zayıfladı ve artık durmaya ve adım adım da sermaye akımları tersine dönmeye başlayacak gibi hocam!. düşüncelerinizi benimle de paylaşırsanız çok memnun olurum. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence hala düzeltme olanakları var ama bunları kullanabilecek miyiz onu bilmiyorum.

      Sil
  20. Hocam,
    Sizce imalat sanayiine girişte de geç kalmış durumda değil miyiz? Bugün Çin ve diğer Asya ülkeleri daha ucuz emek, arsa ve enerji fiyatlarıyla Türkiye'de erişilmesi imkansız maliyetlerle üretim yapabiliyorlar. Lojistiğin de maliyetlerdeki payının azalmasını da dikkate alırsak kısa ve orta vadede rekabetçi olacağımızı hayal etmek anlamlı kı? planlı ekonomiden söz edeceksek bilgi teknolojileri ve marka değeri üretimine yönlendirmemiz gerekmez mi kaynakları? Mesela son yılların meşhur konusu yerli araba. Bugün araba üretmeye çalışmak ölçek ekonomisine ulaşmış buna rağmen maliyet kısma baskısı altında sürekli rekabet eden dünya devleri arasında yok yere ezilmek anlamı taşımaz mı? Övündüğümüz insan kaynağımızın günümüz ekonomisi ne bile hizmet etmediği düşüncesindeyim. Nerede kaldı yarının ekonomisi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır geç kalmadık. Çünkü bizde imalat sanayi zaten var. Bütün mesele onu geliştirebilmek. Eğer teşvikleri doğru kullansaydık bugün bayağı gelişmiş bir imalat sanayi sektörümüz olurdu. Ki bazı alanlarda gelişmiştir zaten.
      Bence yeri araba üretimi yalnızca bir prestij yatırımı. Araba geçen yüzyılın işi. Onu o yüzyılda yapsaydık bir anlamı ve değeri olurdu. Oraya harcayacağımız parayı ve çabayı elektroniğe çevirsek günü yakalamış oluruz. Bunlar hep plansız programsız işler. Bir gün aklımıza esiyor araba yapalım diye oraya yöneliyoruz.

      Sil
    2. Tayvan Türkiyenin model alması gereken bir ülke... Tayvan gibi olmalıyız...

      Sil
    3. Kesinlikle katılıyorum

      Bank of Taiwan faiz oranı 1.87

      Bizde de böyle olmalı.

      Sil
    4. Tıp ve ilaç sanayine de yönelebiliriz. Onda da para var hocam :) :). Bir bilgisayar mühendisi olarak yazılım işine girmeyelim diyorum son zamanlarda o kadar beceriksiz bir şeyden anlamayan (yeni üniversite açmakla olunmuyor demek) ama anladığını zanneden adam gördümki sonunda iş yerindeki programlama modelini fazla akıl gerektirmeyen basitçe yapılacak amele işine nasıl çeviririz yolunu aradık ve de ilginçtir bulduk. Artık diplomalı diplomasız bilgisayar mühendisi/kendinden menkul envayi çeşit meslek erbabı programcıda gelse basitçe şunları şunları yap diyoruz iş bitiyor, gerçi o kadar da yapamayanı çıkmıyor değil. Şimdilik ekonomik kriz gelmeden yırtacağız gibi görünüyor hocam ama gelecek için endişeliyim, eskiden beğenmediğimiz adamları mumla arıyoruz...

      Sil
  21. hocam bizde inşaat/emlak sektörünün problem yaratacağı çok açık da benzer endişeler Amerika'da bile yine hortladı. fiyatların balon olup şiştiği 2007'de ev fiyatları ortalama 229 bin dolardı. en son haziran 2015'te 236,4 bin dolar oldu ki enflasyondan arındırdığınız zaman balonun patladığı seviyenin sadece %10 aşağısında. Fed faiz artırdığı zaman açıktır ki yeni ama biraz daha ufak balon sönmeye başlayacak ve yeni sorunlar yaşanacak. toparlanıyor dediğimiz Amerika bile inşaat/emlak sektöründe tehlikeli sinyaller veriyor çünkü orada da faizler düşük, borsa çok yükseldi girmek için uygun değil deniyor.

    YanıtlaSil
  22. Sayın Hocam,
    Konuyu iki açıdan ele almak istiyorum:
    1. Büyükşehir belediyelerini ellerinde bulunduran siyasal güçlerin, siyasetin finansmanını sağlamalarının en kolay yolu imar rantı ve bunun üzerinden elde edilen resmi ve resmi olmayan gelirler. Böyle bir geliri imalat sanayi ile yaratamazsınız.
    2. Para toplama yetkisi sadece bazı bankalara (mevduat bankalarına), çok titiz incelemelerden ve büyük sermaye konulmasından sonra verilebiliyor. Halbuki, müteahhitler, ilginç bir şekilde, maket ve kağıt üzerindeki projelerden halktan para toplayabiliyorlar. Türkiye'de bu kadar müteahhit neden var zannediyorsunuz?

    YanıtlaSil
  23. Değerli Hocam, emlak ihraç ettiğimiz bir ürün değil, dolayısıyla bir artı değer yaratsanız dahi bunu ihraç etmiyorsunuz. İmalat sanayinin diğer bir tercih edilmesini gerektiren yönü de bu olabilir mi?

    YanıtlaSil
  24. Sayın Eğilmez, inşaat sektörü balonlarından, satışlarından , rantından çok bahsediliyor, ancak bu sektörün verdiği vergiden pek bahsedildiğini göremiyorum. Ülkemizde bir sürü müteahhit, bir sürü büyük inşaatlar, siteler yapıyorlar, bunlarda daha yapım aşamasında veya yapımdan hemen sonra satılıyorlar. Bu büyük müteahhitler acaba ne kadar vergi veriyorlar? Bildiğim kadarıyla Türkiye' de en çok vergi veren ilk 500 şirket arasında hiç inşaat şirketi yok. Veya inşaat sektörü için vergi sıralaması listesi var mı dır? İkinci sorum inşaat sektörünün GSYH ya , büyümeye katkısı nedir?

    YanıtlaSil
  25. Türkiye ekonomisi hakkında analiz ve tahmin yapılırken bir parametre sürekli gözardı ediliyor; kayıt dışı ekonomiden kaynaklanan ve yurt dışından gelen ekonomistlerin verilerine yansımayan kara para. Sanki tüm ekonomi sadece bankaların verdiği kredi üzerinden yürüyormuş gibi bir algı-kabullenme var. Türkiye'ye yakın çevre sayılabilecek maliye sistemleri kurumsallaşamamış ülkelerin tüm bu tarz paraları yıllardır Türkiye'ye akıyor ve akmaya devam edecek. Dolayısıyla daha yirmi yıl özellikle lüks konut villa rezidans vb inşaat sektöründe balon oluşmaz yapılan satılır.

    YanıtlaSil
  26. hocam 60-- 86 dönemi peki imalat sanayisi ile durumumuz nasıldır..bunuda bir açıklarsanız seviniriz...ikincisi inşaat sektörünün böyle bir durumda olması ülkemizin islami açıdan bakışı olarakta düşünüyorum,borsa finans yatırım olanaklarını faiz diyerek yaftalayıp buralrad parayı değerlendirmeyince tek yol kalmıştı inşaat sektörü daire almak..tabiki sizinde dediğiniz gibi inşaat sektörünün parıltısı ile mütahhitler türedi,ve parası olan her kişi mütahhit oldu yada inşaat sektörü şirketi kurdu..basitti olay 60000 tl ye mal ettiği daireyi 200000 tl ile satabiliyordu,ben burda biraz rte nin şu lafına hak vermekteyim(işin iç unsurlarını bilemem) ancak lafı bir tesbit yapmakta'' finans ve inşaat sektörü dedik mi hemen şirketler açılıyor eller cebe atılıyor,ancak fabrika açın imalat sanayi sektörü deyince ayak diretiliyor.''..sizin düşünceleriniz ne dir hocam...

    YanıtlaSil
  27. Hocam elinize sağlık sağolun varolun. Ödemeler dengesinin bize anlatmak istediği nedir,rakamları nasıl yorumlamamız gerekir,kavramlar neyi ifade ediyor bunları açıklayabileceğiniz bir yazınızı okuyabilirsek cok iyi olur hocam.
    Teşekkürler,esen kalınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıma bakabilirsiniz: http://www.mahfiegilmez.com/2014/01/odemeler-dengesini-okumak.html

      Sil
  28. hocam benim bir sorum var ben mezun olucak bir mühendisim inşaat sektörüyle alakalı mezun olucağım bölümde,sizi süreklide takip ediyorum sonbahara dogru bazı inşaatlar patlar yada iflas eder diye bir sözü onaylamıştınız benim sorum su bu sektör böyle bir krize girse sektör ne kadar küçülür tahmininiz ve kendini toparlaması nasıl olur ne kadar sürede olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kriz olsa bile inşaat sektörü o kadar küçülmez. Çünkü Türkiye'de nüfus artıyor, insanların yeni eve ilgisi çok fazla (mesela İngilizler 150 - 200 yıllık evde oturur ama Türkler 10 - 15 yıllık evde oturmak istemez, evi yenilemek ister), ayrıca deprem riski, gecokundudan dönüşüm vb nedeniyle kentsel dönüşüm uygulaması var. Bütün bu gerçekler bizde inşaat sektörünün her zaman canlı kalacağını gösteriyor. benim burada anlattığım şey inşaat sektörünü kullanarak büyümenin yanlışlığı. Yani inşaat sektörü büyümenin öncüsü olmamalı. Mesela elektronik olmalı. Yani biz teşvikleri inşaata vereceğimize elektroniğe vermeliyiz.

      Sil
    2. çok teşekkür ederim hocam büyük umutsuzluktan cıktım bende iş aramaya başlamıştım umudum kırılmıştı simdi oturup baştan başlıcam teşekkürler :)

      Sil
    3. Hocam, elektronikten ziyade yazilim olmali bence. Iphone, android uygulamasi yazip satmak zor degil, ortaokul-lise duzeyindeki gencler bile cok rahat yapabilir ama oyle bir yonlendirme yok maalesef.

      Sil
  29. Öncelikle yazınız için çok teşekkürler. GDP hesaplarına bakınca inşaatın payının çok fazla olmadığını görüyoruz ama sizin de belirttiğiniz gibi dolaylı etki çok fazla. Ben inşaat yapılırken mal alınan diğer sektörlerden çok dolaylı etkinin gayrimenkul geliri olan kişilerin varlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Mülk sahibi olanların kira veya satış gelirleri hızlı bir şekilde hizmet sektörüne akıyor. Ekonomi yönetimi tehlikenin farkında olsa da bu önemli ilişki yüzünden müdahale etmeye çekiniyor (Babacan'ın zaman zaman yaptığı cılız uyarılardan bu sonucu çıkartıyorum).Devlet şu an biz artık inşaat sektörüne düzenleme ve kısıtlamalar getireceğiz dediğinde hizmet sektörü başta olmak üzere diğer sektörlere akmakta olan kira ve satış gelirlerinin kesilmesi çok daha büyük sorunları beraberinde getirebilir. Yumuşak bir geçiş gerek ama nasıl olabilir bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet asıl olan dolaylı etki.
      Bence kısıtlama vb getirmeye gerek yok. Asıl olarak teşvikleri elektronik sektörüne kaydırmak lazım. Çünkü 21. yy ın alanı artık net bir biçimde görülüyor ki elektronik.
      Kesinlikle Babacan işin farkında ve gerekli uyarıları da yapıyor. Ama kraldan çok kralcı olanlar yüzünden adım atılamıyor.

      Sil
  30. İnşaat sektörüyle ilgili çok güzel yerlere değinmişsiniz.Benim fikrim de bunlara ek olarak inşaat sektörünün giderek bir balon görünümü alması ve kısa-orta vadede patlamasının an meselesi olduğunu düşünüyorum.Ortalama 100 metrekare bir dairenin fiyatı Ankara'da 1. sınıf mallar kullanarak lüks bir şekilde yapıldığında 70.000 TL civarında maal oluyor.Satışlar ise misal Gölbaşı gibi gelişen bir bölgede 300.000 liradan aşağı yeni daire satılmıyor.Daire fiyatına ek olarak parsel parasının yine genelde 8 dairelik bir binada daire başına yaklaşık olarak 60.000 TL eklendiğini varsayarsak;1. sınıf lüks bir daire 130.000 liraya maliyeti olup 300.000 liraya satılırsa bu balonun içinde bulunduğumuz ekonomik konjoktürde an meselesi olabileceğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 300.000 liradan 8 dairenin satıldığı bir arsanın fiyatının 480.000 tl olması imkansız.

      Sil
  31. Kira/Satış oranını güncel takip edebilinecek bir web sitesi var mı yada geçmiş verileri?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En azından benim bildiğim bir site yok.

      Sil
    2. Hurriyet emlak'ta analiz bolumu var. Oradan en azindan fikir sahibi olunabilir, bolgesel olarak ortalama kira, arsa fiyatlarini gorebilirsiniz.

      Sil
  32. İnşaata Dayalı Ekonomik Büyüme = Orta Gelir Tuzağı

    Sanayiciler bile müteahhitliğe özeniyor.. esasında Türk sanayicisi nerde rant varsa oraya özeniyor... bir zamanlar basına girmek, bu yolla da hükümet ile dirsek temasını doğrudan kurmak sanayici için olmazsa olmazdı... şimdi aynısı müteahhitlik için oluyor... hükümet yatırımlarından pay kapmak için o alanda güçlenmek gerekliliği sanayicilerimizi üretimden koparıyor...

    İnşaat sektörü sadece hizmet sektörünü şişirir... İnşaat bir sanayi faaliyeti değildir..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız inşaat kendisi bir sanayi faaliyeti olmasa da birçok sanayi üretimine kaynaklık eder. Yazıda da belirttiğim gibi bir dairede kullanılan 150 dolayında sanayi ürününe talep yaratır.

      Sil
  33. Hocam merhaba,
    Konu ile alakasız olacak ama bir soru sormak istiyorum öncelikle belirtmeliyim ki; sayfanızı uzun zamandır takip ediyorum, bir iktisat öğrencisi olarak anlamadığım terimlerin hepsini burda uygulamalı anlatımınız ile bize kazandırıyorsunuz. Onun için vereceğiniz cevaplar çok önemli. Benim merak ettiğim konu dolar bu kadar yükselişte ve tl sürekli değer kaybı yaşarken nasıl oluyorda kriz yaşanmıyor? Ya da var ve biz mi farkında değiliz? Şimdiden teşekkür ederim.

    İyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Türkiye'nin dayanma gücü eskiye göre çok yükseldi. Döviz rezervleri yüksek, döviz gelirleri yüksek ve kamu kesimi borcu düşük. Ama tabii her ekonominin bir dayanma gücü ve süresi var.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam.

      Sil
  34. Balıkesir Edremit te yaşıyorum,nüfus:son büyükşehir yasası birleştirmeleriyle köyler dahil 150.000,mevcut konut varlığı 400.000 kişiye yetiyor.Hala inşaat yapımı devam ediyor.Şehir içerisinde popüler yer algısı 10-15 yılda bir değişiyor,dün burada kim oturur dediğimiz yerlerde yapılan konutlar hızla satılıyor iki yıl içerisinde %50-60 arası prim yaptığı görülüyor.Aynı fiyata şehrin başka bir bölgesinden 10 yaşında 2 daire alabiliyorsunuz.Ben hep şunu düşünüyorum toplumun değer algıları çok hızlı ve çok değişken,özellikle tüketim odaklı davranırken,üretmeden kazanma isteği de bu tüketim algısının bir yerinde duruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsi değil ama inşaatların bir bölümünün durumu Lale Çılgınlığı gibi bir şey.

      Sil
  35. elinize sağlık . İngiltere deve fransa da konut fiyatları 3-4 yıllık milli gelire denk geliyor . Türkiye de bu oran ne kadar ? ve sizce ne olmalı. tşk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ingiltere'de de bu katsayi 10-15 civarina cikmis durumda (Londra'da daha da yuksek, 20 gibi). Konut fiyatlarinin ucusu nerdeyse buyuk metropollerin hepsinde sorun olmaya basladi. Gerci Ingiltere/Londra ozelinde ayrica ulkenin kanunlarinin ve sisteminin artisi desteklemesi nedeni ile, evler yurtdisindan gelen paranin (kara para da olabiliyor) degerini kaybetmeden muhafaza edilebilecegi bir 'kasa' gorevi gormeye basladi.

      Sil
  36. hocam fedin bilanço büyüklüğü 2007 öncesi 2002-2007 arası yani çok artış göstermiş midir tıpkı 2007,2008den önce olduğu gibi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buradan 1915'den itibaren durumu izleyebilirsiniz.
      https://www.google.com.tr/search?q=fed+balance+sheet&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ved=0CBsQsARqFQoTCN2h6_GGoccCFcqPLAodZFsIfg&biw=1920&bih=955#imgrc=xZulQHjpECoJGM%3A

      Sil
  37. hocam bu 2002-2008 arası dünyadaki fon bolluğu nereden gelmiştir acaba?

    YanıtlaSil
  38. 80 milyona yaklaşan nüfusa sahip bir ülkede 20 milyon konut olması gayet doğal değil mi sizce? Nereye oturacak bu insanlar?

    Ayrıca Baş Komutan Recep Tayyip Erdoğan Han Hazretleri'nin onayladığı ve teşvik ettiği bir modeli kötülemeniz bizi çok üzmüştür. Ama yine de eleştirilerinizi hoşgörü ile karşılayıp değerlendireceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 20 milyon konut olduğuna dair kaynağınız nedir? Ben TÜİK'e Türkiye'de kaç adet konut var, kaçı dolu, kaçı boş diye sordum. Bilgi edinme kanununun bilmem kaçıncı maddesine sığınıp ülkenin ekonomisini ve güvenliğini riske edecek bahanesiyle soruya cevap vermediler! Meraklısı için not düşeyim, TÜİK te çalışan uzman telefonda: "Aslında bu istatistik var elimizde, her ay bunu ADNKS den çekiyoruz ama daha önce de çok isteyen oldu ve biz paylaşmadık. Daire başkanlığımızın kararı böyle" dedi. Düşünün artık, Türkiye'deki BOŞ KONUT ORANI nasıl büyük bir özenle kozmik odalarda saklanıyor!!!

      Sil
    2. Bir zamanlar Türkiye'nin belirli boyuttaki haritaları askeri sır teşkil eder yayınlanmazdı. Londraya staja gittiğimde Marylebone Public Library 'de hepsinin herkese açık olarak bulunduğunu gördüğümde çok gülmüştüm. Demek ki Türkiye ayrıntı haritaları Türklere sır yabancılara değildi. Bu da onun gibi bir şey. Eğer bu kadar net yazmasaydınız ve bir arkadaşım sormuş ona böyle demişler deseydiniz "dedikodudur olur mu öyle şey ellerinde bilgi varsa verirler" derdim. İnanılır gibi değil. İşte bu zihniyet bizi "et üretimi tüketimden hızlı artıyor, yem fiyatları da enflasyon kadar artıyor ama et fiyatları yüzde 35 artıyor" saçmalığına götürüyor. Memlekette sürüyle Ziraat Fakültesi var, bir dolu araştırmacı, asistan vb ama biz tutarlı bir et üretimi ve tüketimi istatistiğine sahip değiliz.

      Sil
  39. hocam amerikada konut balonu patladığı vakit fiyat/kira oranı 27'ye kadar çıkmıştı. yaklaşık 1 yıl kadar bu böyle gitti sonra anladılar ki olay net şekilde balon. oturduğum muhit türkiye ortalamasına son derece yakın bir semt. karşımdaki 3+1 350-400 milyara satılıyor. bunun yıllık kirası brüt 15 milyar. 1,3 milyar gelir vergisi var. yani fiyat/kira oranı 27 gibi bir şey çıkıyor. ama işin gerçeği amerikalının 1 yılda fark ettiği balonu bizim fark edip gayrimenkule sırt çevirmemiz en az 5 sene alır. çünkü amerikalı yatırımcının çok fazla alternatifi var. yatırım fonları atmaca gibi tüm dünyayı gözlüyor neresi uygun değilse oradan çıkıyor neresi uygunsa oraya gidiyor. bi yerde fiyatlar çok mu şişti hızlıca fark ediyorlar. bizim kurumsal yatırımla işimiz olmayınca alternatifler azalıyor ve doğru dürüst değerleme de yapamıyoruz.

    YanıtlaSil
  40. Mahfi Bey bir tespitim var, konu ile ilgili, sizin görüşünüzü almak isterim. şöyle ki;
    Türk milletini Avrupalılardan ayıran temel farklılıklar var, mesela Türkler spor yapmaz, yurtdışı tatili yerine yerel bölgelere gider, dışarıda ailecek yemek yeme alışkanlığı yoktur, eğitim seviyesi ortalama olduğu için yüksek teknolojik ürünlere ilgisi cep telefonundan öteye geçmez. Ama ille de bir evim arabam olsun ister. Dolayısıyla bir ömrünü ev almaya heba eder, onun için önemlidir ev sahibi olmak. Diğer herşeyden kıstığını eve yatırır. Dolayısıyla inşaat sektörünün Türkiye'de renkli bir grafik çizmesi normaldir ve böyle gelmiş böyle devam eder diye düşünüyorum. (İstanbul'da veya bazı yörelerde şişirilmiş istisnalar hariç)
    Bu arada özellikle Anadolu'da inşaat sektöründe hiç fiş-fatura kesilmiyor, inanılmaz boyutta bir kayıtdışı ekonomi var, vergi filan hakgetire. Onu belirteyim. Yukarıda bir arkadaş sormuş. İnşaattaki kayıtdışının önüne geçilse, Türkiye GSYH %10 artar belki de...
    İkinci konu: Bize önerebileceğiniz ekonomi dergisi var mıdır acaba? Bayadır kaliteli bir dergi arıyorum ama bbulammıyorum, yazın sektöründe bu konuda ciddi bir açığımız var. Cari açıkla yarışır :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derin Ekonomi

      Sil
    2. Bu söylediklerinizin çoğu doğru gözlemler. Hepsinin de bir çok sosyolojik geçmişi var.
      Ben yalnızca The Economist'i izliyorum.

      Sil
    3. tavsiyeleriniz için teşekkürler. Ekonomist ben de izliyorum. 'Derin Ekonomi' adlı dergi ise ilginçtir ki geçen hafta aldım, 3. sayısı ve evet ilk izlenimim çok iyi. uluslararası ekonomistlerin yazıları ilgimi çekti doğrusu. onu takip edeceğim.

      Sil
  41. Ultra Vires'in kaldırılması ve alakalı alakasız herkesin müteaahhitliğe soyunması arasında bir alaka var mı merak ediyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım var. Herkes her istediği işe girer oldu.

      Sil
    2. AB standartları böyle mi?

      Sil
    3. Sanmiyorum, sonucta bir genel kurulla kolayca degistirilebilen birseydi

      Sil
  42. Ben aynı şekilde Turizm sektörünü de katmak istiyorum. Kendi ülkemizin doğasını yok ederek yaptığımız otelleri yeterince yetişmemiş personelle işletip vasatın altında kalitede hizmet edip avrupanın hippileri diyebileceğimiz insanları doldur boşalt şeklinde yedirip içirip eğlendirip gönderiyoruz. Hem ülke kaynakları, (Doğal kaynak ve insan gücü) yanlış kullanılmış oluyor. Turizm'den Akdeniz havzasında zengin olan ülke yok. Turizme göbekten bağlı (ufak şehir ülkeler hariç) kalkınabilmiş değil. Yunanistandan İspanya ve İtalyanın Güneyine kadar. Boşuna bir çaba gibi geliyor Turizm. Az yapalım. Pahalı yapalım. Hippi seviyesindekilerden sürümden kazanacağımıza daha üst seviyede az müşteriye kaliteli hizmet verelim. Turizmde bu ülkenin ısrar etmesini anlayamıyorum. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nasıldır ?

    YanıtlaSil
  43. Mahfi hocam sanki imalat değerlendirilmemiş gibi teğet geçilmiş. Kayseri Taksan torna fabrikası, kombassan gibi firmalar kimi peşkeşle,kimi yeşil sermaye iftiralarıyla kapatıldı. Bugün dünyanın kapitalist firmaları yahudi yeşil sermayeleridir. Sermayenin rengine bakarsan çakılırsın elbet.

    YanıtlaSil
  44. Hocam inşaat yerine sanayi desteklenseydi istihdam piyasası bugünkü gibi olmazdı herhalde.Her kente açtıkları mühendislik fakültesi mezunları inşaatta mı çalışacak bilmiyorum.13 yıldır sanayi gelişseydi bir mühendis veya teknik eleman çok daha yüksek maaş alabilirdi.Üstelik aileler ev satın alınca sermaye ve para piyasasına girip üretime dönüşecek fon yok olmuş oluyor.Bir de halkın hiç haberi yok ki sanayinin yok edildiğinden.Onlar milyarder sayımız Fransa kadar olmuş ona bakıyor.Bence AKP liderleri belediyecilik kökenli olduğu için bu inşaat felaketi başımıza geldi,adamların ufku bu kadar.Ayrıca inşaat rant demek birilerini zengin etmek demek.

    YanıtlaSil
  45. Hocam, Rusya,iran gibi ekonomileri hammaddeye dayali ulkelerde buyume nasil gerceklesir.Sonucta hammadde fiyatlari cok degiskenlik gosteriyor.Bu ulkelerde merkez bankasi politikalari nasil isliyor

    YanıtlaSil
  46. Değerli hocam inşaata dayalı büyüme modeli ile ilgili tavsiye edebileceğiniz kaynaklar var mı?

    YanıtlaSil
  47. İnşaata dayalı büyümenin ekonomik erozyon oluşturduğunu düşünüyorum, yani üretim ve ihracat olmadan eldeki kaynakları sistem kendi içerisinde öğüttüğü için bir erozyon etkisi oluşturuyor. Emlak sektörünü büyütmek, diğer sektörleri peşinden getiriyor gibi gözükse de emlak yatırımı yapılınca üretim yatırımı azalıyor, böylece büyüme faktöründeki (X-M) net export olayına yönelmemiş oluyor. Bu da parayı üretime dönüştürmeyip, yalnızca kendi içimizde bir döngü içerisine girip en alttakinin en üsttekine para aktardığı bir şekle dönüşüyor. Emlak piyasasının fahiş fiyatlarının regüle edilmesi ve herkesin bütçesine göre maks 2-3 senede ev alabilecek şekilde fiyatlandırılması gerektiğini düşünüyorum. 20 yıl vadeli ve düşük faizle ev almak, yatırımları azaltır, dışa bağımlılığı artırır diye düşünüyorum hocam. Bunun yerine lokomotif olarak tarım veya sanayi ya da savunma sanayi olmalı ki hem eğitim hem teknoloji hem de üretim gelişsin.

    YanıtlaSil
  48. Mahfi hocam "Turkiye'nin zenginleşme stratejisi nedir?" diye sorsam ne yanıt verirsiniz? Konuyla yakından ilgili olduğu için buraya yazıyorum, cevaplarsaniz sevinirim.

    YanıtlaSil
  49. Selamlar Saygıdeğer Hocam bu yazınızı yazalı iki yıldan fazla olmuş.Ancak bizim malum Türkiye şartları ile arkadaşlarıma bir fikir vermek amacıyla aklıma bir düşünce geldi.Sizle ve yazılarımızı okuyan arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.Ağustos 2017 tarihindeyiz.Ülkemizde nakit kendi paramız bir hayli kıymetlendi.Fakat müteahit ve emlak komisyoncusu tayfa; halen daha vatandaşlarımızın elinden parasını alabilmek için, emlak değeri çok artacak diye çeşitli yerler göstererek akıllarına girmeye çalışıyorlar.Devletimiz ise vatandaşın hem tasarruf yapmasını hemde elinde olmayan para için bile kredi çekerek harcama yapmasını büyük ürünler almasını istiyor.Daire, arsa, otomobil gibi.Halkımız hepimiz karnımızı ülke şartlarında zor doyurur hale enflasyon değerleri ile gelmişken, ben şahsen vatandaşımızın nakit elinde para ile likit kalmasını daha doğru buluyorum.Çünkü dünya bizden ileride.Ve vatanımız şartlarında eski kazançlar pek elde edilemeyecek gibi görünüyor.Ve birde savaş ve dünya ülke yöneticilerinin delilik yapma ihtimali epey artmış görünüyor.Vatandaşımıza enjekte edilen şöyle yanlış bir düşünce var.Şu semtten daire al bak burası çok değerlenecek.Benim okuduğum ve öğrendiğim şu; emlak stoğumuz çok fazla şişmiş durumda.(Özellikle yazlık bölgelerde oturulmayan gayrimenkul sayısı çok, çok fazla.)Gayrimenkul de şu dönem döviz gibi olmadı mı? Yani alacağın zamanlama ve satacağın zamanlama çok önemli değil mi ? Yanlış zamanda özellikle TL nin ve Dövizin çok değerlendiği günümüzde gayrimenkul yatırımı yüksekten al değerlenecek diye bekle.Sonra değeri daha da düşsün elin sıkışık değilse değerini bulmadı diye satama :)) Bir hesap yaptım.400bin tl si olan bir kişi ortalama %13 ile 33 günlük(1aylık) dönemlerde(1 aylık getiri 3996TL) 1 yıl boyunca bankada mevduatını döndürürse mevduatı ona 450.675 TL olarak geri dönüyor.(Enflasyon değeri %11'i) hesaplamadım.Ancak şöyle düşünüyorum.Daireyi 400bin TL ile alan kişi 1 yıl sonra 450bin TL'ye satmak isterse başa baş bir değerde.Ama 1.ci yıl sonunda satamaz 2.ci yılı beklemesi gerekirse 2.yıl sonunda daire fiyatını 500bin TL civarına artırması gerekecek ve yine nakit daha değerli olursa, alıcı bulamayacaktır değil mi ? Eğer bakış açım doğru ise bunu aslında halk dilinde vatandaşımıza şu dönem tasarrufun çok daha kıymetli olacağını gayrimenkul yatırımının zamanlamasının yanlış olabileceği.Hatta emekliliğine 7-8 senesi kalan bazı kişiler ellerindeki bir atımlık barutu gayrimenkule vererek işinin bozulabileceğini ve parası mevduatta kalsa idi iş buluncaya kadar kendisini aylık yaklaşık 4000 tl gibi bir rakam ile finanse edebileceğini ve işler daha iyi olursa cebindeki paranın bir kısmı ile bir iş kurabileceğini, ama daireyi zamanında satamazsa ve sıkışarak satar ise elindeki anaparasını da kaybedeceğini hiç düşünmüyor.Hep Gayrimenkul kazandırır şeklinde oluşturulmuş bir imaj var.Düşüncelerimi paylaşmak istedim.İlaveleriniz, düzeltmeleriniz olur ise sevinirim.Sizi seviyoruz hocam.Keşke iktisat okusaydım okulda öğretmenim siz olsaydınız.Ellerinizden öperim.Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  50. Vay be hocam 3 sene önce takır takır yazmışsınız, yazdıklarınızda şimdi gerçekleşiyor. Bende şimdi bir makale için buradan yararlanıyorum, sağolun.. saygılar..

    YanıtlaSil
  51. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından konjonktür dalgalanmalarından ziyade büyük oranda ekonomi üzerinde dış politika belirleyici değil midir?

    YanıtlaSil
  52. Türkiye'nin vasıfsız eleman nüfusu çok yüksek. Dünya Bankası 5,6 milyon diyor. Bence 10 milyon. Bu kitleye dahil kişileri inşaattan başka bir yerde çalıştıramıyorlar aksi takdirde askere almaları gerekecek. Bunların önemli kısmı köylerini de terketti. Bunları kısa vadede nerede istihdam edeceksiniz söyler misiniz bana?

    YanıtlaSil
  53. Yahu hala bu adamlarin ulkeye zerre faydasi olacagini mi dusunuyorsunuz hocam? Bu adamlar kureselciler tarafindan ulkeyi batirmak uzere atanmis adamlar, gorevleri bu, bunun icin para aliyorlar, enistem kandirdi, kaynim aldatti, kayinpederim tecavuz etti gibi bahanelerle, tarimi, orduyu, egitimi, ekonomiyi cokerttiler, simdi de mayista, tr den baslayacak moratoryum zinciriyle butun dunya ekonomisi cokecek, tek dunya para birimine gececegiz.

    YanıtlaSil
  54. Keşke sizi 2017'de okumaya başlasaydım. Şimdi boş duran 180.000 liralık evim değil onun yerine 240.000 liralık altın ve dövizim olacaktı. Bu arada sizi para için değil gerçekleri öğrenmek için okuyorum çünkü şuan gerçekleri mantık çerçevesinde çocuğa anlatır gibi anlatan nadir kişilerden birisiniz.

    YanıtlaSil
  55. Sn. Murat Kurum 2018 Kasımında açıkladı. 2019 Aralık'tayız.Türkiye'de 450 bin muteaahhit firma var.(İMO kayitlı mühendis 110 bin civarı)
    Bilinen, Almanya'da müteahhit sayısı 3.500 ve Avrupa toplamı 25 bin civarında. Bu durum ekonominin kanseridir. Neşter atmadan müteahhit lobisinin karşısında durmak zordur.
    F.Yücer
    (İnşaat Mühendisi)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi