Ekonominin Büyüme Oranından Giderek 1 Kasım Genel Seçiminde İktidar Partisinin Muhtemel Oy Oranının Tahmini (Yenilenmiş Hali)
Geleneksel hale gelen büyüme oranıyla iktidar partisinin oy
oranı arasındaki ilişkiye dayanarak yaptığım seçim sonucu tahminimi
yeniliyorum.
Aşağıdaki tabloda 2002 genel seçimlerinden başlayarak bugüne
kadar yapılan genel ve yerel seçimlerde iktidar partisinin aldığı oy oranları
ve bu seçimlerin öncesindeki üç çeyreğin büyüme oranları ortalaması yer alıyor
(Yerel seçimlerin sonuçlarını da genel seçimlerle aynı kapsamda olması için
yerel seçimlerdeki meclis üyeliği oyları dikkate alınmıştır.)
2002 Genel
|
2004 Yerel
|
2007 Genel
|
2009 Yerel
|
2011 Genel
|
2014 Yerel
|
2015 Genel Haziran
|
2015 Genel Kasım
|
|
Oy Oranı (%)
|
34,4
|
41,7
|
46,6
|
38,8
|
49,9
|
44,1
|
40,9
|
41,8
|
Büyüme (%)
|
4,3
|
6,5
|
5,9
|
-6,9
|
10,3
|
4,5
|
3,0
|
3,0
|
İki seri arasındaki
korelasyon katsayısı: Korelasyon katsayısı iki değişken arasındaki
ilişkinin derecesini ölçmeye yarayan istatistiksel bir katsayı. Seçimlerde
iktidar partisinin aldığı oy oranıyla seçim öncesi üç çeyreğin ortalama büyüme
oranı arasındaki korelasyon katsayısı 0,81 çıkıyor. Bu, bu iki değişken
arasında çok yüksek bir pozitif ilişki olduğunu gösteriyor.
Yenilenmiş hali: YSK sitesindeki verilere göre gümrüklerde
ve yurtdışında kullanılan oylar da hesaplamalara dahil edilerek iktidar
partisinin aldığı oy oranları düzeltilmiştir.
2002 Genel
|
2004 Yerel
|
2007 Genel
|
2009 Yerel
|
2011 Genel
|
2014 Yerel
|
2015 Genel
|
2015 Genel
|
|
Oy Oranı (%)
|
35,0
|
40,3
|
46,6
|
38,2
|
49,8
|
42,9
|
40,9
|
41,0
|
Büyüme (%)
|
4,3
|
6,5
|
5,9
|
-6,9
|
10,3
|
4,5
|
3,0
|
3,0
|
Şimdi bu tabloyu grafik haline dönüştürelim. Oy oranı (mavi çizgi) sol, büyüme oranı (yeşil çubuklar)
sağ eksende gösterilmiş bulunuyor. 2015 seçimlerine esas aldığım büyüme
oranı 2014’ün son çeyreği ile 2015’in ilk iki çeyreğine ilişkin sonuçları
içinde barındırıyor. Bu durumda bir önceki seçime göre bir puana yakın bir değişiklik
olacak, 1 Kasım 2015 seçimlerinde iktidar partisinin oy oranı yüzde 41,8 gerçekleşecek
gibi görünüyor (+/- 1 puan.)
Yenilenmiş hali: Bu durumda bir önceki seçime
göre bir puana yakın bir değişiklik olacak, 1 Kasım 2015 seçimlerinde iktidar
partisinin oy oranı yüzde 41,0 gerçekleşecek gibi görünüyor (+/- 1 puan.)
Grafiğin yenilenmiş hali:
Açıklama:
Bu çalışma bir anket çalışması değil, sadece iki değişken
arasındaki ilişki olduğu iddiasına dayalı bir hipotezin test edilmesine yönelik
bir denemedir. Büyüme oranıyla iktidardaki partinin oy oranı ilişkisini
karşılaştırmayı amaçlayan bir deneme olduğu için diğer partilerin ne kadar oy
alacağı gibi konulara yanıt verecek bir çalışma değildir. Buradan giderek
yapılacak farklı hesaplamalar doğru sonuçlar vermeyebilir.
Bu karşılaştırmada kullanılan büyüme oranları seçimden
önceki üç çeyreğin büyüme oranları ortalamasıdır. Kasım 2015 seçimi yapılırken
henüz 3. Çeyrek büyüme sonuçları yayınlanmamış olacak (3. Çeyrek büyüme sonucu
10 Aralık tarihinde yayınlanacak.) Ne var ki 3. Çeyrek yaşanmış ve seçime
giderken etkisini göstermiş olacağı için ben 3. çeyreğin büyümesini elde mevcut
verilere göre yüzde 2,8 olarak hesaplayarak genel hesaba dâhil ettim. 3. Çeyrek
büyümesini düşük almamın nedenleri arasında Temmuz ayı sanayi üretiminin yüzde
0,3 oranında artış göstermiş olması, ihracatın gerilemeye devam etmesi, kurun
yüksek seyretmesi ve ekonomiyle ilgili anketlerde beklentilerin bozulması yer
alıyor.
İktidar partisinin oy oranının yüzde 41,8 tahmin edilmesine
karşılık +/- 1 puanlık sapma payı verilmesinin nedeni, 3. çeyrek büyümesinin eldeki
verilere göre yaptığım tahmine dayanarak seriye eklenmiş olmasıdır. Bu tahminin
aşağı ya da yukarı sapması sonucu etkileyebileceği için +/- 1 puanlık sapma
payı koymuş bulunuyorum.
Yenilenmiş hali: İktidar partisinin oy oranının
yüzde 41,0 tahmin edilmesine karşılık +/- 1 puanlık sapma payı verilmesinin
nedeni, 3. çeyrek büyümesinin eldeki verilere göre yaptığım tahmine dayanarak
seriye eklenmiş olmasıdır. Bu tahminin aşağı ya da yukarı sapması sonucu
etkileyebileceği için +/- 1 puanlık sapma payı koymuş bulunuyorum.
Hocam çok afaki bir sapma olmadıkça bende iktidarın oy oranının bu seviyelerde olacağına inanıyorum çok başarılı bir çalışma olmuş ellerinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler
SilAlmanya birden bu halde olmadı öncesinde onlarca bilim adamı ve filozofu vardı.Güney Kore'nin de halkında bir iş ahlakı vardı para gelince kalkındılar.İkinici dünya savaşından yenik Almanya Japonya hala süper güç . Türkiye ise hep aynı kaldı.Bu iş parayla olmaz.Demek ki en önemlisi eğitim. Almanlar'ın ikinci dünya savaşındaki sahip olduğu teknolojilere ve silahlara imrenmeyen Türk yoktur herhalde.
YanıtlaSilHocam , Çin devalüasyon yapması dünyayı nasıl etkiliyor ?Niçin etkiliyor ?
YanıtlaSilÇin devalüasyon yapınca ABD tahvillerini mi satıyor ?
Çin devalüasyonu dünyayı fazla etkilemedi. Ama Çin ekonomisi zora girerse etki fazla olur.
SilMahfi Bey , piyasa da hala çok fazla dolar var ve FED faiz artırmadı.
YanıtlaSilBuradan bakarsak uzun vade dolarda yükseliş trendi güçlü olarak devam ediyor diyebilir miyiz ?
Saygılar ,
Buradan bakmasak bile aynı şeyi diyebiliriz.
SilPetrol fiyatları neden düşüyor Hocam ? Bilgilendirirseniz sevinirim.
YanıtlaSilBu yazıma bir bakın: http://www.mahfiegilmez.com/2014/12/petrolun-ekonomisi.html
SilHocam dünyada birşeyler oluyor biz küçük yatırımcılar yorumlayamıyoruz gibi geliyor .
YanıtlaSilEmtia fiyatlarında ki düşüşler
Dolarda ki yükseliş
Çin ,avrupa deflasyonu
Hocam paramızı nasıl enflasyon karşısında koruyabiliriz?
Dolar alarak
SilHocam hicbir istatistiksel varsayıma bakmadan, tek bir faktörler tabiri caizse bodoslama analiz etmişsiniz. Bu tahmin tutarsa şansa tutar. Bilimselliğe daha çok ònem vererek analiz yaparsanız çok daha hoş olur.
YanıtlaSilSiz bu blogu izlemiyorsunuz galiba. Bu yöntem şimdiye kadar 3 seçimde hiç şaşmadı.
SilTek bir faktör dediğiniz büyümenin içinde pek çok faktör var (enflasyon, işsizlik, kur, cari açık vb.)
Ben de bir emekli bankacı olarak diyorum ki,hesabınız yanlış,bilimsel değil ve AKP %40 ın altına düşecek.%38,8 uyar. Diyanetin bütçesi,sağlığın bütçesinin 2 katı olmuş. Millet Allah'la arasındaki komisyoncuları beslemekten vaz geçecek. Saygılar. MES
SilParanteze bakalım.Enflasyon oldukça yükseldi.kartlar sonuna kadar dolu,işsizlik katlandı,çalışan da asgari ücretli.kur 2 lerden 3 lere gelmiş.cari açık artmış, vb artmış.%40 ın altına düşecekler. % 38,8 iyimser tahminim.
SilOlabilir.
SilAdamlar % 49 aldı.
SilHocam merhaba. 2007 yılı uyumsuz görünüyor. Bunu nasıl açıklarsınız ?
YanıtlaSil2007'yi ben de açıklayamadım.
Silson 3 değil son 4 çeyrek alınsın çok daha uyumlu olur.
Sil2001 4.çeyrek-2002 3.çeyrek (3 Kasım 2002 3.çeyrek sonuna daha yakın) ort. büyüme %0,8
2003 2.çeyrek-2004 1.çeyrek (seçim 1.çeyrek sonu yapılıyor) ort. büyüme %5,9
2006 3.çeyrek-2007 2.çeyrek (22 Temmuz 2007 2.çeyrek sonuna daha yakın) ort. büyüme %6
2008 2.çeyrek-2009 1.çeyrek (seçim 1.çeyrek sonu yapılıyor) ort. büyüme %-4,6
2010 3.çeyrek-2011 2.çeyrek (12 Haziran 2011 2.çeyrek sonuna daha yakın) ort. büyüme %9,1
2013 2.çeyrek-2014 1.çeyrek (seçim 1.çeyrek sonunda yapılıyor) ort. büyüme %4,6
2014 3.çeyrek-2015 2.çeyrek (7 Haziran 2015 2.çeyrek sonuna daha yakın) ort. büyüme %2,7
gerçi hocamız son 1 yılı (4 çeyreği) baz almamak için birçok bahane bulur, soyisminin hakkını verir ama yine de yazayım :)
Yaz döneminde yapılmasıydı, sebep. Birçok kişi oy kullanamamıştı. Basketbol milli takım oyuncularının bile kullanabildiğini sanmıyorum. Havaalanında görmüştüm onları.
SilSaygılarımla,
Onur Ünal
Hocam ben doktora tezimi seçim ekonomisi üzerine yazdım. Öncelikle 2007 seçimlerinde AKP'nin oylarındaki artışın ana nedeni (yani ekonomik büyüme azalmış olmasına rağmen) halkta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP'nin haksızlığa uğradığı ve mağdur olduğu inancının bulunması idi. Bu nedenle bu seçimde halk AKP'nin mağdur olduğunu düşünerek onu desteklemiştir. Öte yandan ekonomik büyüme ile iktidarın oy oranları arasındaki ilişki üzerine kurmuş olduğunuz bu bağlantının politik iktisatta bir karşılığı da bulunmaktadır. Genel adlandırma ile "Politik Konjonktür Teoerilerinin" doğuşunu sağlayan Nordhaus (1975) makalesine göre seçmenler ekonominin iyi gittiğini düşündüğünde yani ekonomik büyümenin arttığı ve işsizliğin düştüğü dönemlerde iktidar partisinin ekonomiyi iyi yönettiğini düşündüğü için iktidar partisine oy verirken aksi durumda ise diğer partilere yönelerek iktidar partisine oy vermeyerek cezalandırmaktadır. Literatürde bu durum "ekonomik oy verme teorisi" olarak da adlandırılmaktadır. Tabiki ekonominin genel durumu seçmenin oy verme davranışında etkilidir. Fakat bunun yanı sıra oy verme davranışında etkili olan başka faktörler de söz konusudur. Örneğin ideoloji vb. gibi. İşte 2007 seçimlerinde de ekonomi dışındaki diğer faktör olan mağduriyet algısı etkili olmuştur. Tabi şunu da gözden kaçırmamak gerekir; 2007 seçimlerinde her ne kadar ekonomik büyüme düşmüş olsa bile % 5.9 luk bir ekonomik büyüme söz konusudur. Bir diğer deyişle % 0.6 ya tekabül eden ekonomik büyüme düşüşü halk tarafından hisedilmemiş olma ihtimali yüksektir. Çünkü ilgili dönem Türkiye ekonomisinin iyi gittiği bir döneme işaret etmektedir. O dönemde hem ekonomik hem de siyasi istikrarın verdiği rahatlık hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halk tarafından haksızlığa uğradığı bilincinin verdiği güvenle seçime giren AKP’de, seçimin kazanılacağına olan inanç yüksekti bu nedenle erkan seçim kararı alarak 2007 seçimlerine girmiştir.
Silcumhurbaşkanlığı seçimi ve tartışması vardı yine bir kutuplaşma süreciydi onun etkisi olabilir diye düşünüyorum
SilOlabilir tabii siz de 4 çeyreği alarak hesabınızı yazıya dökün.
SilTüketici güven endeksi ile geçmiş seçim sonuçları arasında bir bağ kurulması hakkında görüşlerinizi öğrenmek isterim. Böyle bir bağ kurulması mümkün ise bu bağ ile birlikte 1 Kasım seçimleri hakkında farklı bir öngörüde bulunulabilir mi?
YanıtlaSilSaygılarımla
Bir denemek lazım. Ama sanırım tüketici gücen endeksi çok geriye gitmiyor seri olarak.
SilEkonomik büyüme yerine tüketicilerin kişisel mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ve gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerinin ölçmeyi amaçlayan bir gösterge olan tüketici güven endeksine bakıldığında ise, Haziran 2015’te % 3,4 olan tüketici güven endeksi 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından Temmuz ayında % - 2,7’ye ve Ağustos 2015’te ise % -3,6’ya gerilemiştir. Bunun anlamı 1 Kasım seçimlerinde AKP'nin oy kaybedeceğidir. Fakat burada şöyle bir durum söz konusu; ekonomik büyümeye nazaran tüketici güven endeksi halk tarafından çok bilinen ve takip edilen bir veri değildir. Bu nedenle iktidarın oy oranı arasındaki korelasyon ekonomik büyüme kadar yüksek değildir. Kaldı ki politik iktisat literatürüne göre halk özellikle 3 değişken ile yakından ilgilenir; ekonomik büyüme, işsizlik ve enflasyon. Tabi bu yorumları yaparkeb şunu da gözden kaçırmamak gerekir. Literatürde seçmenler miyop seçmen ve rasyonel seçmen olarak ikiye ayrılır. Bir toplumda rasyonel seçmenlerin sayısı ne kadar fazla olur ise iktidara dair bilgiler o denlli fazla dikkate alınarak oy davranışına yansıyacaktır. Bu açıdan rasyonel seçmenler yani doğru ve tam bilgiye ulaşabilen ve doğru yorumlayabilen seçmen sayısı arttıkça ekonomiye dair tüm ayrıntılı bilgiler oy verme davranışında kullanılabilir hale gelecektir. Bu açıdan benim öngörüm Türkiye'de tüketici güven endeksinin halkın geneli tarafından çok dikkate alınmayacağıdır.
SilSayın "filizgaygusuz",
Sil'Tüketici güven endeksi'; daha çok akademi dünyasında, ekonomi ile görece bilimsel düzeyde ilgilenen kişilerin arasında kullanılan bir tür jargon olarak da kabul edilebilir.
'Halk' diye diye adeta 'ötekileştirdiğimiz' kesim için aslolan 'ticaret hacminin daralıp-daralmamasıdır'.
Eğer ticaret hacminde daralma olursa; nakit akışlarında da, kredi akışlarında da daralma yaşanır.
'İş yapabilmek' azalır.
Maliyetler yükselmeye başlar.
İşsizlik yükselişe geçer...
Sıralamayı devam ettirebiliriz.
'Tüketici güven endeksi'nin halk nezdindeki karşılığı; 'reel sektörün hissettiği ticaret'in daralmasıdır.
Sandık başındaki seçmen oy kararını verirken aklına 'tüketici güven endeksi düşmüş, öyleyse oyumu şu partiye vereyim' gelmez;
'İş yapamıyoruz, ticaret daralıyor, alacağımız var ve-veya borcumuz var, nakit-kredi hacmimiz daralıyor, personelimi işten çıkartmak zorunda kaldım; öyleyse oyumu şu partiye vereyim' gelir.
İsmen 'tüketici güven endeksi' akademik bir esinti taşısa da; reel sektörün yaşadıklarını bağıran bir işarettir, ve farklı isimle, yani 'ticaretin daralması' ile seçmen nezdinde önemli bir 'oy verip-vermeme' tercihidir.
Öncelikle sanırım şuradan başlamam daha doğru olacaktır; öyle zannediyorum ki yaptığım yorumdan halkı ötekileştirdiğim yönünde bir çıkarsama yapılabiliyor. Aslında böyle bir amacım yok, öncelikle bunu düzeltme ihtiyacı hissediyorum. Aslında "İsmen 'tüketici güven endeksi' akademik bir esinti taşısa da; reel sektörün yaşadıklarını bağıran bir işarettir, ve farklı isimle, yani 'ticaretin daralması' ile seçmen nezdinde önemli bir 'oy verip-vermeme' tercihidir" sözünüzle beni doğruladığınızı düşünüyorum. Yani halkın direkt olarak "tüketici güven endeksi"ni dikkate almayacağını düşünmüyorum derken tam da sizin bu bu sözünüzü anlatmak istemiştim, bu açıdan farklı düşünmüyoruz.Zaten tüketici güven endeksi dediğiniz verinin yansımasını da tıpkı sizin de belirttiğiniz gibi ticaret daralmasında olduğu gibi ekonomik büyüme de görebilmemiz oldukça doğaldır. Bu nedenle halk "tüketici güven endeksi" yerine daha çok ekonomik büyüme ile ilgilenirim anlatmaya çalışmıştım. Bir diğer deyişle sizizn de belirttiğiniz üzere "tüketici güven endeksi" akademik esinti taşıyabilir demek istemiştim. Tabi bunun anlamı halkı ötekileştirmek olmasa gerek diye düşünüyorum.
SilSayın "filizgaygusuz",
SilFarklı şeyler söylemediğimiz belliydi.
Ha; kel Hasan.
Ha; Hasan kel.
Sürü yönetimi uzmanlığı kursu sonucu sertifika dağıtım şöleni = Çoban
http://www.hurriyet.com.tr/ege/28411367.asp
Tüketici güven endeksi yükselmiş mi? alçalmış mı? = İşler kesat mı? değil mi?
Internal auditor (very very very senior) = Uzman Maliyeci
"Et" kesim uzmanı = Kasap
Saç dizayn gurusu = Berber
Chief executive officer = Başmüdür
Bayan Voleybol Takımı = Kadın Voleybol Takımı
African-American = Zenci
"Politically correct davranışlar" hastalığından ilk önce akademinin kendisi kurtulmalı!
Akademinin kaybettiği birinci nokta burası!
Açıkçası sizi rahatsız eden noktanın kullanmış olduğum yazım dili ise (ki öyle olmalı çünkü aynı şeyleri söylediğimizi haliyle savunduğumuzu teyit etmişsiniz!) şunu söylemek isterim; bu konuda en azından doktora tezi yazmış ve aynı zamanda ve naçizane bu alanda uzmanlaşmaya çalışan bir kişinin en azından akademik açıdan bu işin karşılığı nedir? konusunu böyle bir platforma taşıyarak yapılan tartışmaya bir diğer perspektiften görüş sunuyor olması eğer ki "akademik hastalık olarak" görülüyor ise öyle zannediyorum ki bu yapaılan bir haksızlıktan öte birşey olamaz! Eğer öyle ise daha günlük hayattan tabirlerle anlatımınızla siz de bu hastalıktan kurtulmuş olmuyorsunuz. Burada asıl mesele ilk olarak ne tartıştığımız olmalı. Madem ki "aynı şeyleri söylüyoruz", bunu nasıl dillendirdiğimiz veya savunageldiğimiz en azından bir akademisyen adayı olarak müsadenizle biraz daha teknik olsun! Eğer ki asıl mesele şu ise; akademi dediğiniz dünya realiteden çok uzak, günlük hayatı karşılamıyor ise, bu eleştirinize bazı yönleri ile katılabilirim ve anlayabilirim. Ama her yapılan akademisyen yorumuna da (bu örnekte özellikle sizin savununuzla kullanılan kelime ve tabir gereği bu denli eleştirdiğiniz) bizim ülkemizde var olan "elitist ve jakoben" yaftalaması ile daha en baştan ön yargılı davranamak da ayrı bir hastalık olsa gerek!
SilBence siz görüşünüzü gayet yalın bir biçimde yazmışsınız. O nedenle eleştirileri elbette dikkate alın ama tartışma ortamını bırakmayın. Bakın ben burada hiç bir çıkarım olmadan bir şeyler yazıp bir tartışma ortamı yaratmaya çabaladığım halde nasıl eleştiriliyorum. Buna küsmek gibi bir durum yok.
SilAkademik hastalık olarak gören görsün siz doğruyu yaptığınıza inanıyorsanız devam edin lütfen.
Tartışmaya farklı bir bakış getirdiğiniz için teşekkür ederim.
Mahfi hocam öncelikle desteğiniz için çok teşekkür ederim.Sizin tarafınızdan yanlış anlaşılmamış olmak inanın beni çok mutlu etti. Sizin de belirttiğiniz gibi her ne olursa olsun doğru olduğuna inandığımız yolda devam etmek zorundayız, küsmek olmaz. Tekrar çok teşekkür ederim hocam.
SilAhhh... 'elitist'lik!
SilAhhh... 'jakoben'lik!
Yine, yeniden, aynı savunma mekanizmaları!
Sayın 'filizgaygusuz',
Öncelikle; kullandığınız savunma mekanizmaları sadece Türkiye'ye özgü değil! Ümit ederiz, akademide daha fazla deneyim kazanmak için Türkiye dışındaki akademi dünyasında da bol bol gözlem yapmak imkânı elde edersiniz; aynı savunma mekanizmalarının oradaki meslektaşlarınız tarafından da kullanıldığını görünce şaşırırsınız!
İkinci olarak;
[Madem ki "aynı şeyleri söylüyoruz", bunu nasıl dillendirdiğimiz veya savunageldiğimiz en azından bir akademisyen adayı olarak müsadenizle biraz daha teknik olsun!] OLAMAZ! ÇÜNKÜ; AKADEMİSYENLİĞİ, 'AKADEMİ-ZM' İDEOLOJİSİNE EVİRMENİN EN BÜYÜK TUZAĞIDIR!
'AKADEMİ'NİN DE YÜZYILLARDIR İÇİNDE ACIYLA KIVRANDIĞI "SUPERHUMAN'S JARGON" HASTALIĞINI HENÜZ GÖRMEMİŞSİNİZ! Yolun başında olduğunuzu yazdınız, umarız tecrübeniz arttıkça; işaret ettiğimiz tehlikeyi görürsünüz!
'Akademi-zm'den çok çok önce, yukarıdaki konuyla ilgili sadece şunu hatırlatıyoruz:
'Politically correct davranışlar' akademinin içinde de var!
Madem 'akademi', kendisinin örnek alınması gerektiğini kendi kendine bahşediyor; öyleyse bu hastalıktan kurtulmak için mutlaka çaba sarfetmeli!
Yarın, öbür gün, Doç. Dr. Filiz Kaygusuz isimli kişinin yazdığı bir makaleyi veya bir kitabı elimize aldığımızda;
'Tüketici güven endeksinin alçalması ne demek? yükselmesi ne demek?' başlığında açıklamalarına başlamadan önce, parantez içinde 'İşlerin kesat olması ne demek? olmaması ne demek?' notunu düştüğünü görmeyi çok isteriz!
Ve lütfen unutmayınız:
[Akademik hastalık olarak gören görsün siz doğruyu yaptığınıza inanıyorsanız devam edin lütfen.] Sakın bu 'doğruyu yaptığınıza inanıyorsanız' bükücülüğüne tamah etmeyiniz!
'Doğru' bir-iki-üç veya 8179 insanın kendi arasında aldığı bir karar değildir!
'Doğru' diye inandığınız şey(ler), 'yanlış' olabilir! Hele hele iktisatta, 'yanlış'ın geç farkedilmesi; çoğu zaman iyileştirilmesi zor yaralar da açabilir!
İnsan, ve elbette akademisyen, ilk önce kendini eleştirebilmeli!
Bu 'doğruyu yaptığınıza inanıyorsanız' bükücülüğü; kendinizi avutma mekanizmasıyla, yukarıda yazdığınız 'elitist'lik & 'jakoben'lik savunma mekanizmaları ile aynı sonuçları doğurur; dikkat ediniz!
'Akademi-zm' ideolojisinin tehlikelerini gören ve önlemler alan bir akademisyen olmanız dileğimizle,
Saygılarımızla.
Bence siz ne dediğinizi kendiniz bile anlamıyorsunuz.yormayın kendinizi :)))) sizin gibi 1000 kisi 0.1 Mahfi Egilmez etmez, blog da kirlilik yaratmayın.yorum yapın bırakın.Ha bu arada Filiz hn da sizi ciddiye alıp cevap yazma nezaketinde bulunuyor.O da akademisyen olma özelligindendir.
SilSayın 02:16, hatalı davrandığınızı; gün gelecek anlayacaksınız! Ama iş işten geçmiş olacak!
SilO zaman sizi; sayın "filizgaygusuz" bile kurtaramayacak!
Saygılarımızla.
Hocam yine ilgi cekici bir yazi paylasmissiniz. sagolun
YanıtlaSilEvet hocam yüzlerce ilgi cekici yazılarınızdan biri bence de.saygı ve sevgiler.
SilHocam, 2015 Haziran seçimlerinde büyüme%3, oy oranı %40,9. 2015 kasım seçimlerinde büyüme yine %3, ama model oy oranını %41,8 olarak öngörüyor. Yine %40,9 olması gerekmez mi?
YanıtlaSilModel bunu gösteriyor.
SilHocam nicel birikimlerden nitel patlamalara prensibi ne Zaman devreye girer yada girer mi?
YanıtlaSilTürkiye'de bu ilişki çok gecikmeli işliyor.
SilÜstat,
YanıtlaSilTahmininizi merak ediyordum. Paylaştığınız için teşekkür ederim.
Yakın dönemde olmayan terör ile zoraki erken seçim unsurunun iktidar partisinin (MHP ile birlikte) oylarını olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorum.
Diğer iki partinin (özellikle CHP'nin) oylarını daha fazla konsolide etmesi benim için sürpriz olmayacak.
Çok selamlar
Cafer Demir
hocam, 2015 genelinde %3,0 lük büyüme iyimser tahmin olmuş bence % 2,0 lik büyüme olacaktır tabi tüik yine şişirme yapmazsa!. ayrıca akp oy oranının % 40 ve birazcık altında kalacağı kanaatindeyim!.. yani % 38,5 - %39 gibi bir akp oyu bekliyorum!... zaten 2016 haziranında seçim yapılsaydı muhtemelen %30 un da altına gerilerdi. yine şanslı ki 2015 te krizin henüz yeni baş göstermeye başladığı dönemde yani halkın henüz anlamadığı konjoktürde seçim yapılıyor!... ayrıca ekonomi ve oy oranı arasındaki korelatif bağın güçlü olduğuna kesinlikle katılıyorum hocam!... saygılar.....
YanıtlaSil2015 geneli değil. 2015'in ilk üç çeyreği için yüzde 3. Benim 2015 tahminim yüzde 2,5'un altında. Ama seçimin olduğu tarihte henüz son çeyrek belli olmayacağı için ilk 3 çeyreği aldım.
Silhocam, 0,81 lik korelasyon bağını %81 lik pozitif ilişki var diye yorumlayabilir miyim?. saygılar.....
YanıtlaSilBu ilişki için evet.
SilHocam teşekkürler emeğinize sağlık...
YanıtlaSilTeşekkürler
Silhocam asaf hoca 11 de ekonomide TL nin dolar karşısında değer kaybedecek daha çok yolu var dedi.Şu seviyenin bile TL için değerli demeye getirdi.Bu çıkarımı neye dayandırarak yapıyor?
YanıtlaSilHaklı olduğu konular var ama Asaf hoca konuyu yalnızca siyasal istikrarsızlığa bağladı. Ve siyasal istikrarsızlığın olduğu yerde TL değer kaybetmeye devam eder demeye getirdi.
SilBence işin içinde ekonomik istikrarsızlık da oldukça ağırlıklı. 6 - 7 yıl önce ekonomik istikrarı konuşuyorduk. Büyüme yüksek, bütçe açığı düşük, ihracat artan bir tempoda ilerliyor, işsizlik aşağıya gidiyor, CDS primlerimiz düşüyordu. Tek sorunumuz cari açığın yüksekliği idi. Bugün bütçe açığının düşüklüğü dışında iyi bir göstergemiz yok. Böyle bir ortamda TL değer kaybetmeye devam eder.
E Asaf Hoca sizin arkadaşınız değil miydi?
SilOna niye laf atıyorsunuz?
Ne saçma bir mantık bu. Asaf hoca tabii ki arkadaşım. Ama arkadaşım diye onun her dediğini doğru mu kabul etmem lazım? Bu ortadoğu mantığından kurtulun. Babanızın bile yanlış düşündüğünü görüyorsanız söyleyin.
SilSayın Hocam, kısa vadede analizinize katilmakla birlikte, uzun vadede Maslowun ihtiyaclar hiyerarsini de goz onunde bulundurarak; toplumsal refahin azalmasi neticesinde bireylerin demokratik haklarini kullanirken, objektif, evrensel, analitik ve etik degerlerden uzaklasacaklarini ve korelasyonun negatif olacagini dusunuyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilSayın Hocam, kısa vadede analizinize katilmakla birlikte, uzun vadede Maslowun ihtiyaclar hiyerarsini de goz onunde bulundurarak; toplumsal refahin azalmasi neticesinde bireylerin demokratik haklarini kullanirken, objektif, evrensel, analitik ve etik degerlerden uzaklasacaklarini ve korelasyonun negatif olacagini dusunuyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilHocam merhaba,
YanıtlaSilEger yanlis bilmiyorsam burada kullandiginiz büyüme oranlari TL cinsinden hesaplaniyor. Merak ettigim nokta su, en azindan 2015 e kadar dolarin degeri düsüktü, bu yil icinde ise cok büyük bir artis oldu. Acaba dolardaki bu artis 2015 yili icin aldiginiz 3% lük büyümenin etkisini azaltmazmi? Sonuc olarak dolar cinsinden kücüldük aslinda degilmi? Bu tahmin tablosunu dolar cinsinden büyüme rakamlariyla yaparsanizda ayni sonuclari buluyormusunuz acaba? Tesekkürler
Büyüme, nominal değil reel GSYH'deki artışı gösterdiği için bu dediğiniz etkilerden arındırılmış bir kavramdır.
SilSayın Hocam, kısa vadede analizinize katilmakla birlikte, uzun vadede Maslowun ihtiyaclar hiyerarsini de goz onunde bulundurarak; toplumsal refahin azalmasi neticesinde bireylerin demokratik haklarini kullanirken, objektif, evrensel, analitik ve etik degerlerden uzaklasacaklarini ve korelasyonun negatif olacagini dusunuyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilReel efektif doviz kuruna bakarak tlnin değerli olduğunu yada olmadığını bu neden düzeltme yapılması gerektiği gibi çıkarımlarda bulunabiliriz?Bulunursak eğer bu endeks ideal olarak kaç olmalı ?
YanıtlaSilÇoğu endeksin ideal değeri 100'dür. REK de bundan istisna değil.
Silhocam, rek ağustosta 90 civarında yayınlanmış. şu anda sepet 3.2 civarında. rek in daha yüksek veya sepetin daha düşük olması gerekmez mi?
Silsaygılarımla,
Hocam siz ne yapıyorsunuz böyle ya!
YanıtlaSilHocam girecegim bir sınavda sanayi iktisadı diye bi alan var ilk defa duyuyorum bu alan mikro makro gibi bir alan mıdır nerelerden çalışmalıyım onerebileceginiz kitaplar var mi? şimdiden tesekkurler
Cevap:
Böyle bir link buldum bir bakın bazı kitap önerileri de var:
http://iibf.bozok.edu.tr/derskatalogu/iktisat_bolumu/ikt411.htm
Yahu hocam siz çetele mi tutuyorsunuz, bilgisayarınızda rezerv cevaplar mı var?
Türkiye'de 81 ili kapsayacak kadar "üniversite" var artık. Bunlara ek bir de dünya üniversiteleri var.
Bütün bunların iktisat bölümleri sitelerini tek tek ziyaret edip, not mu tutuyorsunuz, ne yapıyorsunuz?
Bir de cnbce ye programa çık,
Bir de üniversitede ders ver,
Bir de bahçedeki çiçekleri sula,
Bir de "örneklerle kolay maliye" kitabını yaz,
Bir de "Kendime Yazılar"ı kitaplaştırmak için çalışmalara devam et...
Sizin 5 beyin, 6 bacak, 4 kolunuz mu var?
Hayır sadece google'a teşekkür borçluyum.
SilAkp için en önemli hdpnin barajı geçmemelidir yoksa %38alsada tek başına iktidar oluyor ondan dolayı baraj altı bırakmak için olay olan yerde sandık kurmak istemeyecekleri tabi demokrasi için bence ne kadar hosgurusuz bir seçim olacak gibi maalesef
YanıtlaSilakp bir proje partisidir. o projede bop tur. akp de tıpkı anap gibi ve demokrat parti gibi bir proje partisidir. 1950-1960 dönemi dp si türkiyenin batıya bağlanması yani katalizör projesiydi. Anap ise türkiye ekonomisini tamamen dışa açık hale gelmesini ve neo-liberalleşmesini sağlayacak ve borçlanma ekonomisini dayatacak bir projeydi o da tuttu!. akp ise türkiye cumhuriyetini tamamen ortadoğuya entegre edecek ve laik ve üniter cumhuriyetin yerine tıpkı daha önce Libya,mısır,tunus , ırak gibi ülkelerde kurulan dikta rejimleri gibi tek adama dayalı daha doğrusu senato kontrolünde bir dikta rejimi kurulumu için ki bu bop tur ; kurulan ve görevlendirilen bir partidir akp!... zaten bu nedenle 12 yıl boyunca oluk oluk sıcak para akıttı küresel sermaye akp için!. bu yüzden bu ülkede çok partili hayata geçişle sözde gelmiştir demokrasi pratikte asla gelmemiştir bu ülkeye!. zira: bu toplumun demokrasi kültürü zaten zayıf!. biatçılık daha güçlü olduğundan küresel güç merkezleri bugün bu özelliğimizi çok güzel kullanıyor. geçmişte genel olarak biatçı kesimlerin talepleri bilinçli biçimde kulak ardı edildi çünkü soğuk savaş döneminde sözde demokrasi sloganları yoğunlaştırılarak batıya yanaştırıldık ve son 12 yıldır da aynı güç merkezleri bu sefer de toplumumuzda daha fazla karşılığı olan biatçılık kültürünü güçlendirerek demokrasi talebinde bulunan kesimin bu taleplerinin kulak ardı edilmesi için bastırıyor. ne de olsa hegel diyalektiğini bu güçler mükemmel kullanmaktadırlar!. hangi demokrasiden söz ediyoruz. biz cumhuriyetin toplumu olamadık ki demokratik olalım!..
SilTC'yi ortadogu'ya entegre etmekte kuresel guclerin cikari ne? Ozellikle bati ve Avrupa bunu basina ikinci bir Iran belasi almak icin mi yapiyor? AKP'nin projesi belki olsa olsa bagimsiz Kurdistan kurulmasina izin vermek olabilir di ama su an tam tersi yonde faaliyet gosteriyorlar (acilim sureci halen devam ediyor olsa Kurdistan fikri gecerli olabilirdi ama su an farkli).
SilHocam benim merakım daha ziyade bunun refaha yansımasıyla ilgili. Sonuçta aslında büyüme oranını baz alırken kişilerin refahını doğrudan ölçemediğiniz için bunu ölçüt olarak kullandığınızı düşünüyorum.
YanıtlaSilDüşük enflasyonu olan yada dolar bazında ciddi değer kaybına uğramamış bir ekonomide büyüme refaha doğrudan katkı yaparken, sizce son yıl içerisindeki büyüme de bu açıdan farklı bir durum yok mu?
Yani büyüme rakamlarının doğrudan refaha etki ettiği varsayımının bu noktada çokta doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu sebeple bu tip bir kıyaslama yaparken refah artışını yansıtabilecek bir düzeltme indeksi vs geliştirmek daha doğru olabilir. Korelasyon beklendiği gibi çıkmasa da mantıksal kurgu daha doğru olur sanırım.
Saygılarımla
Elbette bu analiz çok daha sofistike hale getirilebilir. Zaten öyle analizler de var. Ben en basitini yapıyorum. Büyüme, neredeyse bütün ekonomik faaliyetlerin özetidir. İçinde enflasyondan, kura, cari açıktan işsizliğe kadar her şey vardır.
Silhocam bu buyume rakamlarinin dusuk gelecigi, 2010 yilinda yuksek geldigi zamanlarda tahmin edilemezmiydi.Benim icin supriz degil , bence sizin icin de supriz degildir , yapisal reformlara baslandi fakat cok gec baslanabildi savunmada yeterlilik oraninin yuzde elinin uzerine cikarilmasi gibi fakat dedigim bunlara daha 1990 yilarinda baslanibilseydi ancak simdilerde sonuc alinirdi
YanıtlaSilBence yapısal reformlara başlanmadı, başlanmış gibi yapıldı. 1200 tane reform sıralandı bana sorarsanız hiçbirisi yapısal reform değil. 1990'lara kadar geri gitmeye gerek yok. Bakın bankacılık ve bütçe reformlarına 2001 sonrasında başlandı ve üç - beş yılda sonuç alındı.
SilHocam Goldman Sachs Türk bankaları için hedef küçülttü .Sizce neden ?
YanıtlaSilBankaların sermaye yeterlilik oranları iyi ama gittikçe eriyor.
Dolar 3,90 tl olursa sizce bu oran ne kadar erir?
saygılar ,
Bunu hesaplamadım. Her banka için ayrı hesaplayıp sonra ortalama bulmak gerekiyor.
SilDiğer partilere de uygulanabiliyor mu modeliniz Mahfi Bey?
YanıtlaSilHayır yalnızca iktidar partisine uygulanabiliyor çünkü büyüme onun sorumluluğuyla oluşan bir gösterge.
SilBüyüme oranlarının olduğundan yüksek gösterildiğini biliyorum, bunu piyasadan görebiliyorum. Eğer büyüme ile oy oranları arasında bir korelasyon olacaksa, düşük çıkacak bir oy oranından sonra geriye doğru büyüme oranı hesaplanacak ve yine bizi aldatmışlar diyeceğiz!
YanıtlaSilBilemiyorum ben resmi istatistikleri aksi kanıtlanana kadar doğru kabul etmek durumundayım.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilTest ettiğiniz varsayımın büyük oranda doğru olduğunu gördüğümüze göre Ana Muhalefet Partileri Oy Oranı- Büyüme Oranı ilişkisinin varsayımlarınıza ters yönde bir ilişkisi olması gerekir. Böyle bir çalışmayı sanırım henüz yapmamışsınızdır ancak bu konuda fikirlerinizi almak isterim.
Saygılar
Bu analiz yalnızca iktidar partisine uygulanabilecek bir analizdir. Buradan giderek başka sonuçlar çıkarmak doğru olmayabilir.
Silhocam gösterge faizi ile politika faizi arasındaki makasın açılmaması lazım diye düşünüyorum. makas açıldıkça ortaya ne gibi sonuçlar çıkabilir hocam bir de neden makas açılıyor?
YanıtlaSilPolitika faizi değil ama ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini (yani gecelik yüzde 10,75 ve haftalık yüzde 7,5 borç verme faizlerinin miktara göre ağırlıklandırılmış ortalaması) esas almak lazım. Bu dediğim maliyet yüzde 9 dolayında gösterge faiz ise yüzde 11,6 dolayında. Ben de aynı kanıdayım, bu ikisinin arasının açılmaması lazım. Açılırsa MB, bankaları ucuza fonlamış olur. % 9 ile MB'den borç alıp gidip yüzde 11,5 ile tahvil alan banka MB üzerinden kâr etmiş olur.
Silhocam bankaların mevduat faizi biliyorum değişkendir ama politika faizine mi daha yakın olur yoksa gösterge faizine mi? yoksa ikinin ortalamasına mı?
YanıtlaSilen basit mantıkla şöyle düşünüyorum banka sadece merkez bankasından borç alsa 7,5 dan ve aldığı borçla sadece dibs alsa 11,5 dan yüzde 4 karı olacak.
Bankaların mevduat faizini asıl etkileyen MB'nın ağırlıklı ortalama fonlama maliyetidir (AOFM.) AOFM, MB'nın gecelik (% 10,75) ve haftalık (% 7,5) borç verme faizlerinin miktarlara göre ağırlıklandırılmış ortalamasını ifade eder. Bugünlerde yüzde 9 dolayında seyrediyor.
SilÖte yandan bir bankasın sadece MB'den borç alma imkanı yoktur, bu borçlanmanın miktar sınırı var.
Hoca, yaklasik 20 yildir sizin yazi, kitap ve konusmalarinizi (ve hatta son yillarda twitlerinizi) takip ediyorum, ve sanirim en sessiz hayranlarinizdan biri olabilirim. Ama bu sefer ufak bir elestiri yapmadan duramadim. Benzer analizi bir onceki secimde yaptiginizda da bunlari paylasmayi dusunmustum aslinda ama simdi bir kez daha, bence hatali oldugunu dusundugum bir analiz karsisinda, sessiz kalirsam dogru yapmayacagima inandim.
YanıtlaSilVeri sayisi sadece 8 iken bir korelasyondan bahsetmek istatistik kurallariyla ters dusuyor. Bir serinin belli bir anlamliliga kavusabilmesi icin genel olarak en az 30 veri olmasi gerekiyor. Mesela yukaridaki serilerdeki R2'e bakildiginda sadece 0.65 oldugunu goruruyoruz, daha detayli ekonometrik anlamlilik derecesi analizi de yapilabilir, ya da sebepsellik, ama bu analizleri bu kadar az veriyle yapmak bile analizin tanimina aykiri olabilir.
Istatistik veya ekonometriyi cok dogru kullanmazsak, uygun zaman dilimi secildigi takdirde, gunun belli bir saatinde havada ucan leyleklerle bir sehirde o gun dogan cocuklar arasinda cok yuksek korelasyon bile cikarabiliriz.
Ekonometri hocalarimiz hep "analiziniz once ekonemi teorisi icerisinde belli bir yone sahip olmali, ona gore teoriyi belirli olcude destekler veya curutebilirsiniz" derlerdi. Bence sizin dusuncenizin derininde de siyasetin esasinda buyume odakli olma zorunlu oldugu, siyasi politikanin ekonomi politikasindan ayrilmaz oldugu gibi konular oldugu icin boyle bir analiz yapmaya yonelmis olabilirsiniz. Yilllar once cok sevdigim hocalarimdan rahmetli Turkel Minibas, basbakan buyume hedefini koydugun anda siyasete baslamistir demektir derdi. Siz de hemfikirsiniz gibi gorunuyor.
Biraz elestirel bir yazi oldu, en cok saygi duydugum ekonomistlerden birine boyle bir yazi yazabilecegim hic aklima gelmezdi ama sizi siz yapan ozelliklerden biri de herkese acik bir platformda tartismaya acik ender ekonomistlerden biri olmaniz.
Anlayisla karsilayacaginizi umit ediyorum.
Saygilar
Su lafi seveceksiniz:
SilLies, damned lies and statistics...
Sayın Adsız,
SilSaptamalarınız harikulade.
Ekonomiyi sırtında taşıyan sütunlardan, belki de, en büyüğü, en kuvvetlisi: 'Ticaret'tir.
Tarih boyunca ve günümüzde, 'siyasi ideolojiler, tutumlar, davranışlar' dediğimiz şey, modern anlamda, takriben 500 küsür yıllık bir geçmişe sahip.
Buna mukabil, 'ticaret' dediğimiz şey ise; tarihte adı farklı farklı olsa da; her zaman vardı, bugün de var.
Özellikle Lehman Brothers'ın Eylül 2008'de çöküşünden sonra, dünyanın bambaşka bir boyuta girdiği konusunda hemfikiriz. Başka sebepler de mutlaka var, ama 'başlangıç noktası'nın Lehman'ın çöküşü olduğu kabuledilegelmiş.
Türkiye ekonomisi, aslında 2010'un ikinci yarısından beri daralıyor!
Bu daralmanın şirketler bazında iyiden iyiye hissedilmesi;
Mayıs 2013'te (zamanın FED başkanı) Ben Bernanke'nin QE sürecini bitirmeye başlayacaklarını duyurmasıyla başladı.
Ekim 2014'te ise QE artık tamamıyla bitti. Ve o zamandan 29 Eylül 2015'e kadar, toplumun her katmanı, ekonomideki daralmayı hissetmeye başladı!
Bugün, daralma hızla devam ediyor! Bunun en mühim iki göstergesi: (1) Maliyet enflasyonunun yükselmesi. (2) Ekonomik güven endeksinin 4 yılın dibine vurmuş olması.
Mahfi bey, yukarıda önemli bir cümle yazmış:
[Bu çalışma bir anket çalışması değil, sadece iki değişken arasındaki ilişki olduğu iddiasına dayalı bir hipotezin test edilmesine yönelik bir denemedir.] Yani sonuç olarak; bu bir "deneme". Ve her "deneme" umulan sonucu verir; gibi bir sonuca ulaşmamız mümkün değil.
Mahfi bey ayrıca:
[Bu karşılaştırmada kullanılan büyüme oranları seçimden önceki üç çeyreğin büyüme oranları ortalamasıdır.] ifadesini, ve [Ne var ki 3. Çeyrek yaşanmış ve seçime giderken etkisini göstermiş olacağı için ben 3. çeyreğin büyümesini elde mevcut verilere göre yüzde 2,8 olarak hesaplayarak genel hesaba dâhil ettim.] cümlelerini de yazmış. Yani "ortalama" nirengi noktası ile "tecrübe ile tahmin ettiği %2,8"i nirengi noktası kabul edip; denemesine bu indikatörleri yerleştirmiş. Neleri kullanarak "deneme" yaptığını açık açık yazmış. Yanlış sonucun çıkabileceğini de belirtmiş. Ki "2007 seçim sonuçları" ile "2007 ekonomik büyümesi" arasındaki ilişkisizliği çözemediğini de yazmış (28 Eylül 2015 18:34).
Şimdi:
[Ekonometri hocalarimiz hep "analiziniz once ekonemi teorisi icerisinde belli bir yone sahip olmali, ona gore teoriyi belirli olcude destekler veya curutebilirsiniz" derlerdi. Bence sizin dusuncenizin derininde de siyasetin esasinda buyume odakli olma zorunlu oldugu, siyasi politikanin ekonomi politikasindan ayrilmaz oldugu gibi konular oldugu icin boyle bir analiz yapmaya yonelmis olabilirsiniz. Yilllar once cok sevdigim hocalarimdan rahmetli Turkel Minibas, basbakan buyume hedefini koydugun anda siyasete baslamistir demektir derdi. Siz de hemfikirsiniz gibi gorunuyor.]
ifadenizin temelini; yukarıda 'ticaret' hatırlatmamızı yazarak cevaplandırmış olduk.
Bugün, Türkiye ekonomisi daha fazla daralıyor! Hattâ resmiyete dökelim: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bile, partisine oy çekme kaygısıyla olsun-olmasın farketmez; Türkiye ekonomisin kaygı verici bir süreçte olduğunu açık açık söyledi.
(Her şey duruyor, yatırımlar özellikle:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/30137484.asp )
"Doing business & iş yapabilmek" azalıyor,
"Şirketler arası alacak-borç döngüsü" sekteye uğruyor,
"Nakit akışı" ve "kredi akışı" hacminde daralma devam ediyor,
Ve daha da çeşitlendirebileceğimiz sebepler;
Seçmenin "oy verme tercihinde" etkili unsurlar olabilir.
Mahfi bey'in yukarıdaki denemesi; sadece "istatistik" bakış açısı ve sadece "ekonometri" bakış açısı ile değerlendirilemez.
Katkı - yorumunuz için çok teşekkür ederim. benim diyeceğimi siz yazmışsınız hem de benim yazacağımdan daha iyi.
Sil
SilSayin Adsiz@12.52,
Elestirilerinize katiliyorum. Istatistiksel olarak pek saglam bir model gibi gelmiyor bana da. Basta orneklem sayisi olmak uzere analizin niye 2002'den basladigi, yerel secim/genel secim denkligi gibi konularda modele elestiri getirilebilir. Simdiye kadar basarili bir tahminleri olmasi istatistiki gecerlilik icin yeterli bir kriter olamaz. Ornegin ben 2002'den itibaren iktidarin oy orani %40'tir diye bir model kursam, fena olmayan bir R2 yakalayabilirdim.
Hic suphem yok ki Sayin Hocamiz aktardigi bu modeli layigiyla olusturup tartip ekonomik teori icerisinde uygun sekilde kullanabilir. Ancak istatistik notasyonu olmayan cogu okuyucu icin isin deneysel ve sosyal yanlari gozden kacip maksadindan onemli bir tahmin anlamina gelebilir diye dusunuyorum.
Bir noktayi aciklamam gerekiyor.
SilBen boyle bir iliski olmayacagini, ya da olamayacagini soylemedim. Hatta bence de var, yillar once ABD baskanlarinin secilmesinde ekonomik kuculme ve buyumenin cok etkili oldugunu, hatta resesyon goren bir baskanin gorevde kalmasinin tarihte gorulmedigini anlatan bi makale okumustum. Cok da mantikli geliyor zaten, insanlarin karni doymazsa, ya da is yapamazlarsa bunun en buyuk sorumlusu yasamanin ve yurutmenin basindakiler diye dusunecektir. Ama dikkat ederseniz ABD'den bahsediyorum, eminim adamlarin elinde Lincoln doneminden kalma veriler bile vardir...
Benim dikkat cekmek istedigim konu kullanilan yontemin zayifligi idi. Simdi, cok basit bir sey daha soyleyim, 2002'yi katmayip 6 zaman serisi verisi kullanilinca korelasyon .81 cikiyor. Bu regresyonun sonucuyla elde edilen 8. veriyi koyunca korelasyon .56'ya iniyor. R2 ise .32'ye dusuyor. Bu temel rakamlar bile yapilan hipotezin -istatistiki olarak- son derece zayif oldugunu gosteriyor. Demek istedigim o. Yoksa teoriye ben de sonuna kadar katiliyorum. Ama herseyi yerli yerinde kullanmak lazim. Soyledigim gibi, istersem belli zamanlarda ucan kuslarla o zaman diliminde dogan cocuk sayilari arasinda cok yuksek korelasyon cikaririm. O zaman cocuklari leylekler mi getirmis olacak?
Bu arada "Hoca" seklindeki hitabim tamamen yazim hatasidir, ozur dilerim.
Rica ederim. Hoca kötü bir hitap değil ki hiç öyle almadım.
SilAyrıca görüşünüzü uygarca paylaştığınız için teşekkür ederim.
Ben de bu modelin çok yeterli bir model olduğunu sanmıyorum ama büyümeyi, içinde işsizlikten cari açığa kadar bir çok göstergeyi barındırdığı için ekonomik durumu temsil edebilecek en yeterli gösterge olarak gördüğüm için kullanıyorum.
Hocam,
YanıtlaSil17 Eylül FOMC toplantısı sonucunda faiz artırım kararının ÇIKMAMASI halide, Dolar/TL'nin 2,92'lere düşeceğini söyleyenler olmuştu.
Fakat gördük ki, 18 Eylül'de sadece 2,98'e kadar düşebildi!
Bugün ise 3,04 - 3,05 civarı ve yukarı yönlü dalgalanıyor!
Eee... N'oldu şimdi!
2,92'leri dillendirenler hangi kriterlere çok güvenerek hata yaptılar!
O meşhur "1,92"nin intikamını şimdi, yeniden, katmerli katmerli, acı acı yaşıyor muyuz Mahfi Hocam!
Neler oluyor böyle Hocam?
Bu tür analizlerde finansçılardan çok iktisatçıların yorumuna itibar edin. Finansçılar bu piyasadan para kazanıyor: Onun için iyimserliği satıyorlar.
SilHocam bugünkü yazınızla ilgili değil ama görüş bildirirseniz çok faydalı olacak.Cola Turka SakaSu ve Çamlıca Gazoz = 335 milyon, Yemeksepeti 589 milyon $ satılıyor.Biri sanayi diğeri sanali böyle bir fark nasıl oluyor.Piyasa dinamikleri nasıl işliyor.Teşekkürler
YanıtlaSilYemek sepetinde bu saydıklarınıza ek olarak yüzlerce, binlerce marka yer alıyor. Demek ki adamlar marka değerini iyi yaratmışlar. Sonuçta bunlar piyasanın takdir ettiği fiyatlar. Kimse kimseye zorla satmıyor.
SilTeşekkür Ederim Hocam
SilBoyle bir iliskinin var oldugunu dusundugunuze gore bir taraftan halkin ekonomik gelismelerden iktidari sorumlu tuttugunu da ortaya koyuyorsunuz.
YanıtlaSilPeki o zaman MB'nin bagimsizligini neden savunuyorsunuz? MB icraatlari dogrudan iktidara mal ediliyor, bu durumda MB'nin hukumete karsi sorumlulugu acik secik ortaya cikiyor. Yani biz MB'yi 'bagimsiz' kilalim da onune gelen iktidari mi degistirebilsin? Bu ulke kriz oncesi mevduatini dovize ceviren merkez bankasi baskani da gordu, siyasetciler seytan da da burokratlar da melek degil yani.
Bana geçmişteki hatalardan giderek bugünkü hatayı haklı göstermeyin. Bu yaklaşım ortadoğu yaklaşımıdır. Geçmişteki hata bugünkünü haklı kılmaz. Kaldı ki MB nin bağımsızlığı bugünkü iktidar getirmiştir. Suçlayacaksanız onları suçlayın. Madem uygulanmayacaktı niçin bağımsız yapıldı? Ya da bağımsızlıktan memnun değillerse niçin kaldırmıyorlar?
SilÖtey yandan büyüme MB'nin görevi değil doğrudan siyasal iktidarın görevidir. B'nin tek görevi enflasyondur. Bu iktidar zamanında çıkarılan TCMB yasasında öyle yazıyor.
Ben sizin fikirlerinizi merak ediyorum. Eger buyume ile iktidarin oy orani bu kadar iliskili ise, o zaman iktidarin MB'ye sozlu mudehalede bulunma hakkinin olmasi gerektigini de dusunuyor olmalisiniz, yoksa haksizlik olur.
SilMB'nin tek gorevi enflasyon diyerek gecistirmeyin konuyu. Para politikasinin buyumeye etkisi yok diyorsaniz, bunun uzerine zaten diyecek bir laf yok. Iktidar MB'ye ragmen mi mali politika gudecek?
Bu arada, bu iktidar 2 aylik ve TCMB kanunu cikarttigini sanmiyorum. Ama sanirim AKP iktidarlarindan bahsediyorsunuz. Hangi kanunmus o AKP iktidarinda cikan MB bagimsizligini getiren kanun? Bir kac yerde daha ayni seyi soylediniz ama hangi kanundan bahsettiginizi de aciklarsaniz bilgilenmis oluruz.
Tekrar söylüyorum TCMB'nin görevi büyümeyi artırmak değil. Kanununa bakarsanız TCMB'nin tek görevinin enflasyonu önlemek (daha genel ifadesiyle fiyat istikrarını sağlamak) olduğunu görürsünüz. Açın TCMB sayfasını bakın orada ne yazıyor görev olarak.
SilBu linke tıklayın TCMB ana sayfası gelecek. Orada Atatürk resminin altındaki ifadeyi okuyun. http://www.tcmb.gov.tr/
Bir de bilginiz olsun diye söyleyeyim: Merkez bankalarının mali politikayla hiçbir ilgisi yoktur. Para politikasını yürütür. Onu da fiyat istikrarını sağlamak amacına uygun yürütür.
Merhaba,
Sil18:36 da yazan Adsız arkadaşın yazısı üzerine ben de merak edip araştırdım Merkez Bankası ne zaman bağımsız olmuş diye. Bu dosyaya ulaştım.(http://eidergisi.istanbul.edu.tr/sayi18/iueis18m3.pdf)
Yazıda aşağıdaki gibi bir ifade var. Özetle AKP ile ilgisi yokmuş gerçekten, onlardan önce olmuş MB bağımsızlığı.
“25 Nisan 2001 tarihinde ise Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklikle
hazineye avans verme uygulaması tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Yasal değişiklikten
sonra merkez bankası araç ve amaç bağımsızlığı dışında siyasi ve ekonomik bağımsızlığa da
kavuşmuştur.”
Temel demek tek demek degildir.
SilBen zaten mali politika ile ilgisi var demedim. Bircok yorum oldugu icin dikkatli okuyamamis olabilirsiniz ancak lutfen yorumumu tekrar okuyun.
Ulke buyumuyorsa, kuculuyorsa fiyat istikrari kimin umurunda? Ulkenin buyumesi MB'nin de amacidir. FED'den bahsetmiyoruz. Ulke icin en dogrusu hangi zamanda ne ise ulkenin milli kurumlari bunun icin calisir. Bu kurumlarin icraatlarini her birey gibi iktidar da elestirebilir, onerilerde bulunabilir. Bunda sakinca oldugunu dusunmek demokrasi ile bagdasmaz dolayisiyla zararlidir.
MB'nin para politikasini hangi araclarla yapacagi baska bir konu, para politikasinda bagimsiz hareket etmesi baska bir konudur. Lutfen bu ikisini karistirmayin. MB'nin ic bagimsizligi, kullanacagi araclar vs. bagimsizligini sonuna kadar desteklerim ancak MB'nin ulke gerceklerinden ve iktidarin taleplerinden bagimsiz hareket etmesini hem mantik hem ekonomi kabul etmez. Bunu bize dayatanlarin amaclari iyi degil. Siz de ornegini veriyorsunuz iste, ekonomi buyumuyorsa insanlar iktidari sucluyor, MB'yi degil. Reel ekonomiyi, halkin taleplerini iktidar biliyor. Bir banka dusunun ki musterilerinin taleplerini ve ihtiyaclarini gozetmesin. Oyle bir banka batar, MB batarsa da ulke batar, o halde sizin tezahur ettiginiz gibi hicbir elestiri, tavsiye almayan, bunu gozetmeyen bir MB'ye hicbir iktidar, hicbir bagimsiz ulke izin vermez.
Son olarak su AKP zamaninda cikan kanunu hala merak ediyorum.
Merkez Bankası Kanunu'nda "Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükûmetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler"
SilAynen öyle. Amaç ne? Fiyat istikrarını sağlamak. Bankanın görevi bu. Gerisi, hükümetin görevleri. Banka asıl amacıyla çelişmeyecek biçimde hükümetin politikalarını destekleyecek. Yani çelişki görürse desteklemeyecek.
SilBunları anlamak zor değil ama konuya tarafsız bakabilmek lazım.
Bugun A partisi vardir, yarin B partisi. Bugun X politikasi uygulanir yarin Y. Ancak milletler ve ulkeler baki kalmalidir, taraf olmaksa mesele ya kendi ulkenizin tarafindasinizdir ya da sizi somurmek isteyenlerin.
SilLutfen su yaziyi okuyun:
http://www.theguardian.com/business/economics-blog/2015/sep/15/inflation-collapse-should-central-banks-raise-interest-rates-or-not
Kesin AK troller yazmistir onu da. Siz zaten inandiklarinizda israrcisiniz. Motivasyonunuzu gercekten merak ediyorum.
Adsız 29 Eylül 2015 13:54'ün bu itirazını iyi niyetle yaptığını varsayarak, ciddiye alıp yorum yapmak istedim.
Sil1. Merkez Bankalarının büyüme ve istihdam politikalarını ne kadar desteklemesi gerektiği güncel olarak tartışılan bir konu yukarıdaki The Guardian makalesinde görüldüğü üzere. Mevcut iktidarın destekçilerinin bu konuda gözden kaçırdığı en önemli gerçek şu ki bunun tartışıldığı Batı ülkeleri ve Japonya'da enflasyon hedefleri aşağı doğru ıskalanıyor (bizdeki gibi yüzde 5-6 cıvarı hedef koyup 8-9 çıkmıyor). Aşağı doğru ıskalandığı sürece "sticky wages" teorisi de itibariyle parasal genişleme için bir imkan bulunabilir- ama Türkiye gibi enflasyonun beklentileri yukarı yönlü ıskaladığı ülkelerde bu imkan bulunmaz.
2. "Para politikasinin buyumeye etkisi yok diyorsaniz, bunun uzerine zaten diyecek bir laf yok. Iktidar MB'ye ragmen mi mali politika gudecek?" lafı makroekonominin temelinde anlamadığınız bazı noktalar bulunduğunu gösteriyor. (Klasik) makroekonomi'de uzun vadede para politikasının reel büyümeye etkisi sıfırdır. Siz -amiyane tabirle- para basarak, büyümeyi doğal seviyesinden yukarıya çekmeye çalışırsanız bunun bedelini enflasyonla ödersiniz. Enflasyon kabaca elinde TL barındıran herkese konulan regressive bir vergi olarak işlev görür. Aylık geliri 1.000TL olan kişinin de, aylık geliri 10.000TL olan kişinin de geliri %5 değer kaybediyorsa bu haksızlık doğurur (aylık geliri 1.000TL olan insan için 50TL'nin önemi, aylık geliri 10.000TL olan insan için 500TL'nin öneminden çok daha fazladır).
3. MB bağımsızlığı para politikasının tahmin edilebilirliğini sağlar. Enflasyonun en önemli zararlarından biri de -bu tahmin edilebilirliğin olmaması itibariyle doğan- belirsizliktir. Özellikle seçim dönemlerinde MB bağımsızlığı olmazsa hükümetler (bu sadece Türkiye özelinde değil dünyanın genelinde görülen bir durumdur) kısa vadede büyümeyi seçmene olumlu gözükmek için doğal seviyesinden yukarıya taşımaya çalışabilirler ve ülke de kontrolden çıkmış enflasyon ile öder bunun bedelini. Nitekim MB bağımsızlığının olmadığı 90'lı yıllarda kamu maliyesinin açıklarının bu şekilde finanse edilmesi enflasyonun iki haneli sayılara ulaşmasının en önemli sebeplerinden biriydi (ve 2001 sonrası MB bağımsızlığı, kamu maliyesinde sağlanan disiplinle beraber enflasyonun düşmesini sağladı).
4. Öngörülebilirliğin olmadığı ortamlarda vatandaşlar paralarını dövize ve gayrımenkule yatırıyorlar (parayı dövizde bekletmenin ekonomideki anlamıyla "yatırım" olmadığını yazmıştı Mahfi hoca- burada gündelik anlamıyla kullanıyorum). Kurdaki hareketler ülkenin dış borcunun döviz cinsinden olması sebebiyle ekonomiyi olumsuz etkilerken, az biraz eline para geçenin parayı gayrımenkule yatırması da Türkiye'nin katma değeri yüksek yatırımlar için kendi içerisinden tasarruflarla finansman yaratması için ideal olmayan bir duruma sebep olabiliyor. Nitekim Solow büyüme modeli gibi modellere bakarsanız bir ülkenin reel/gerçek büyümesi 1) çalışan nüfusun artmasına 2) teknolojik gelişmeler ve işgücünün eğitimliliğinin artması gibi genel verimliliği arttırıcı yöntemlere ve 3) sermayenin artmasına bağlıdır. Sermayenin artması için de insanların tasarruflarını arttırması gerekir- bunun için de hayat pahalılığı ve enflasyon sebepli öngörülmezliğin ortadan kalkması gerekir.
Yani sonuç olarak enflasyon ve büyüme konusunda tam olarak söylediğinizin zıddı geçerlidir denilebilir klasik makroekonomik teori itibariyle.
"Ama sanırım tüketici gücen endeksi çok geriye gitmiyor seri olarak." Bu size yakışmamış. Endeks yerlerde sürünüyor ve buzdağının ucunu gösteriyorlar. Bu bağlantıyı bir inceleyin isterseniz: http://www.paraanaliz.com/zincirleme-sirket-iflaslarina-hazir-olun-makale,1193.html
YanıtlaSilİsterseniz yazdığımı bir kez daha okuyun.
YanıtlaSilBen diyorum ki tüketici güven endeksi yeterince geriye gitmediği için bir seri oluşturmak ve oradan giderek seçimlerle bir istatistiksel bağlantı kurmak mümkün değil. Siz diyorsunuz ki endeks çok düşmüş.
Evet endeksin çok düşmüş olmöası beklentilerin bozulmuş olduğunu söylüyor. Ama elde bunu geçmişe götürüp bir korelasyon çıkaracak seri yok.Yani olay farklı.
Yoksa Yeşilada'nın analizinin doğruluğuna diyecek bir şey yok.
Hocam bana öyle geliyor ki, biz, toplum olarak, özeleştiri yapmayı gururumuza yediremeyen insanlarız. Özeleştiri yapmayı bir tür zayıflık göstergesi olarak kabul etmişiz.
YanıtlaSilDeniz Çoban, en azından birkaç saniyeliğine silkinmemize vesile olur mu sizce Hocam?
https://www.youtube.com/watch?v=rbwoEC3UODI
Ben bugün cnbce yayınında da söyledim Deniz Çoban'ın bu davranışından çok etkilendim. Asla alışmadığımız tam bir Avrupalı davranışı sergiledi. Ortadoğuda işler böyle olmuyor. Hata yapan hatasını kabul etmiyor ve bütün sorunlar da buradan çıkıyor. Çalımbay, aleyhine yapılan hataya rağmen bu soylu davranış karşısında derhal yumuşadı ve son derecede güzel karşılıklar verdi. Puan kaybına karşın mesele çözüldü. Keşke bütün toplum bu terbiyeyi almış olsa. Keşke hep ben haklıyım tavrından vazgeçmeyi öğretebilsek.
SilDeniz Çoban çok önemli bir ışık yaktı, kendisini kutluyorum ve diliyorum hakemliğe devam eder.
Hocam sizin ortadoğu ile ne alıp veremediğiniz var!
SilNiçin self-orientalist davranıyorsunuz!
Sanki ortadoğu'yu anglosaksonlaştırırsak, sadece Türkiye'nin değil bütün dünyanın sorunu kökten çözülecekmiş gibi bir öfke taşıdığınızın farkında mısınız?
Ortadoğu tavrı, genel olarak (istisnalar dışında) kendini beğenmişlik, bilim dışılık, hatayı kabul etmeme tavrıdır. Nesini beğeneyim ki?
Silortadoğu demek bile zaten anglosakson mantıkla düşünmek demektir. odtü :)
SilMahfi Bey bu başlıkla pek de alakalı olmasa da müsadenizle yazmak istediğim bir şey var .
YanıtlaSil1960 dan günümüze nüfusumuz 28 milyondan 80 e çıkmış artış oranımız % 185 . Bir zamanlar girmeye çabaladığımız avrupa birliği ortalası ise % 25 . kaynak http://www.tradingeconomics.com/european-union/population
Ayrı ayrı ülkelere bakılsa da hiçbirinde artış hızı bizdekinin üçte birini bile görmüyor.
Bence bizim en büyük sorunumız bu .bu topraklar artık 80 milyona yetmiyor ötesine de yetmeyecek .Atalarımız olsa çoktan ülkenin yarısı uzaklardaki bozkırlara göçmüştü sorun artık biz gidemiyoruz .
Hangi ekonomi programı uygulanırsa uygulansın dünya genelinde son 50 yılda nüfusunu kontrol altına alamayan hiçbir ülkede kalkında ve refah dağılımı sağlanamamış.
Şundan kesinlikle eminim artışta %185 yerine , değil AB ortalaması % 85 bile kalabilseydik , insan hayatı ve emeğinin şimdiki kadar ucuz olmadığı çok farklı bir ülkede yaşayacaktık.
Çok doğru. Ama her doğru gibi bu da bizde eğilip bükülüyor maalesef.
SilTekrar hoşgeldi nüfus planlaması zırvalamaları...
SilBas bas bağırıyoruz, kapitalistler, daima sömürmek için, güdülmeye her zaman hazır insan kitleleri ararlar!
Eğer insan sayısı, kapitalistlerin hesabına göre, çok fazla olmaya başlayıp kâr marjlarını düşürmeye başladıysa, azaltma yoluna giderler!
Eğer kâr marjlarında bir sorun yoksa, ve hatta artıyorsa, insan sayısından hiç bahsetmezler!
Bütün bunları yine her zaman yaptığınız gibi, komplo teorilerine bağlarsanız, yine her zaman yaptığınız gibi "sol'cular komünist'ler bir teknolojik buluş yaptı mı!" zırvalamalarına bağlarsanız, hiç şaşırmayacağız!
Ne saçma bağlantılar.
Sil"Ne saçma bağlantılar."
SilŞaşırdık mı?
Hayır!
Ben şaşırdım mı? Hiç.
Sil17:52 deki Adsız arkadaşım, gördüğüm kadarıyla nüfus artışından çok mutlusun. Nüfus planlamasını zırvalık olarak görüyorsun. Hindistan'a gitmeni öneririm. Günde 1,25 $ karşılığı 16 saat çalışan insanları göreceksin.
Sil"Eğer insan sayısı, kapitalistlerin hesabına göre, çok fazla olmaya başlayıp kâr marjlarını düşürmeye başladıysa, azaltma yoluna giderler!" demişsin. Anlamadım. İnsan sayısı çok olursa insanlar ucuza çalışırlar , maliyet düşer kar marjı artar. İnsan sayısı çok olursa tüketim de artar, örneğin gıda , giyim , ev eşyası çok satılır. Çünkü çok insan var. Zaruri ihtiyaçlarını almak zorundalar.Çok satılması üretici için iyidir. Kapitalistler nüfus artsın ister, azalsın istemez, yani dediğinin tam tersi.Saygılarımla,
fatih yaman bey,
Silsiz de bu nufusun parçasısınız ve doğmamış olsaydınız bu tur konulara katkı yapma şansınız olmayacaktı. bir ulkenin nufus politikaları diye bir şey olamaz.. devletler, çiftliklerdeki gibi yontemlerle nufus artış hızları planlayamazlar. her toplumun ve ırkın yapısı farklıdır ve ekonomiyle pek alakası yoktur.
ingiliz ekonomisinde bu, işçi sınıfı üremesi ve ücretlerle ilgili pek çok teoriler gibi insanlık dışı tezlere konu olmuştur maalesef. bu teorileri okursanız oradaki kullanılan dili ve mantığı daha iyi görürsünüz ki sanırım siz de milyarder ya da milyoner sınıfa mensup olmamanıza rağmen bu mantıktan etkilenmişsiniz.
Nüfus artışı eğer o artan nüfusa daha iyi bir yaşam sunulacaksa kötü bir şey değildir. Ama eğer eğitimde, yaşam düzeyinde daha geriye gidecekseniz yani kaliteyi düşürecekseniz nüfus artışı iyi bir şey değildir. Asıl olan insan kalitesini artırabilmek. Aksi takdirde artan nüfus sürekli yeni kullar yetiştiren sağlıksız bir mekanizma gibi çalışır.
SilABD'de 1900'de nüfus 76 milyon 2015 321 milyon %322 artış. Ekonomi de aynı şekilde artmış. ABD'nin topraklarının büyük kısmı çöllerle ve verimsiz topraklarla dolu ve koca eyaletlerin bazılarında 1 milyon kişi bile yaşamıyor. Konuyu toprağa getireceklere Hollanda örneğini de eklemeliyim. Önemli olan doğum kontrolü falan değil o kadar saçmalamayın. Önemli olan bu kişilere ne kadar iyi eğitim verebildiğin, iyi eğitim vermek için illa zengin ülke olmaya falan da gerek yok.
SilPeki isadamlarmizin bir sucu yok bir marka yaratamayip dusari iscilik sayiyorlar e tabi burdan kazanilan parayla akil satin almaya yetmiyor
YanıtlaSilHocam büyüksünüz. Ekim ayı Türkiye için siyasilerin miting yaptığı ve birbirine sataştığı gergin bir ortamda geçecek. Keza FED'in faiz arttırımı ile ilgili toplantısının Ekim ayında olması Dolar/TL kurunda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam edeceğini öngörüyorum. Şahsi fikrim Ekim sonuna kadar Dolar/TL kurunun en az 3,14 seviyesini görecek. Forex piyasasında 1 Ekim-20 Ekim arasında Dolar/TL pozisyonu için yukarı yönlü pozisyon açıp bu süreçte kazanç elde etmeyi nasıl değerlendirirsiniz. Değerli yorumlarınızı bekliyorum.
YanıtlaSilBu tür analizler teknik analiz yaparak ona göre yorum yapmayı gerektiriyor. Ben teknik analiz yapmadığım makro gelişmelere göre genel değerlendirme yaptığım için bu tür tavsiyeler vermiyorum.
SilTeşekkür ederim. Peki hocam 1 Kasım genel seçimlere kadar dolar/TL paritesi öngörünüz var mıdır? Varsa duymak isterim.
YanıtlaSilBenim yılsonu için yılın ortasında yaptığım revize tahminim 1 USD = 3 TL idi. Bu gidişle bunun oldukça üzerine çıkılacağını tahmin ediyorum.
SilAra dönemler için tahminim yok. Ama ben dolar/TL kurunun sürekli TL aleyhine (arada tersi gelişmeler olsa da) gelişeceğini tahmin ediyorum.
SilToplum ve siyasetçiler gsmh sıralamasıyla övünüp gini katsayısını önemsemezse, nüfusun sayısıyla övünüp toplumun yaşam kalitesiyle(insani gelişmişlik endeksi) ilgilenmezse yapısal reformlar da şekilde kalır. Yapıyormuş gibi yaparız. Çünkü her bir şeyimiz şekilcilikten ibaret olmuş. Kültürü temizlemek ve bunun için öğretmenlere yönelmek gerektiği kanaatindeyim.
YanıtlaSilDoğru diyorsunuz.
Sil"GENEL SAĞLIK SİGORTASI (GSS)" SÖMÜRÜSÜNE HAZIRLANIN!
YanıtlaSilGÜMBÜR GÜMBÜR GELİYORLAR!
VE NASIL KANDIRIYORLAR!
Türkiye ekonomisinin, tamamen sanal gerçekler üzerine kurulu bir "tahakkuk ve kâğıt üzeri oyun" olduğu çok açık. Her ne kadar ekonomiyi yönettiğini iddia edenler, bu rakamlarla halkın bir bölümünün gözünü boyamayı başarıyorsa da, finans ya da reel sektör yatırımcıları neyin ne olduğunu biliyor! Korkudan yüksek sesle telaffuz edemeseler bile...
Bunu anlatacak o kadar çok örnek var ki hayatımızda... İşsizlikten enflasyona kadar her türlü istatistikte bu yalan dolanı iliklerimize kadar hissediyoruz. Fakat bu sefer iki örnek vereceğim. Bunlardan birincisi Genel Sağlık Sigortası borçlarıyla ilgili af meselesi...
Şimdi bangır bangır diyorlar ki; "30 Eylül 2015 tarihine kadar en yakın SGK'ya başvurun ve borçlarınızı sildirin." Sildirmek ise o kadar kolay değil. Zira gelirinizin 424,5 TL'nin altında olduğunu kanıtlamanız gerekiyor! 18 yaşını bitirdiyseniz ve öğrenci değilseniz, hatta işsiz kaldıysanız, yani işiniz olmasa bile bu primi ödemekle mükellef kılındınız!
Ama ailenizin yanında oturuyorsanız, onların babadan kalma bir evi, anne babanızın geliri, televizyonu, buzdolabı varsa fakirliğinizi kanıtlamanız zor. Sizden bu parayı istiyorlar! Üstelik ne kadar prim borcunuz olduğunu öğrenmeniz için size bir de "e-devlet şifresi" satılıyor! Devlet, bütün borçları tahsil edebilecek mi? Geliri olmayan bir insandan tahsilât yapamazsınız ki... Peki, niye bu ısrar?
"GSS" denen şey ile, borçlu 7 milyon kişi yaratılırken, tahakkuk ettirilen 9 milyar TL alacak var. Burada iki boyut söz konusu: Geliriniz 424 TL'nin altında olacak. Yani 425 TL ve üzerinde bir gelire sahipseniz; GSS prim borcunuzu ödeyeceksiniz! Ama ülkede 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 1361 TL, yoksulluk sınırı 4434 TL. TÜİK verilerine göre de nüfusun %15'i kalıcı yoksul!
Fakat bu paranın tahsil edilemeyeceği biliniyor!
Dert ne?
→→→→→
9 milyar TL borç yarat, sonra onu bütçede gelir hanesine yaz. İşte size bütçeyi artıda göstermenin yolu! Bu; sadece bir kalem... Böylesine tahsil edilemeyen, ama kâğıt üzerinde gelir gösterilip, sonra aflarla silinen o kadar çok vergi ve prim var ki...
YanıtlaSilSoru şu: 9 milyar TL'yi affedecekseniz, gelirlerden düşüp, açıklanmış bütçe gerçekleşmelerini özür dileyerek, revize edecek misiniz? Elbette hayır!
Bu kafa ancak sigaraya SGK primi koyar. Ama kimse de çıkıp "fiyatın içinde zaten %70 vergi var. Bu paraları ne yaptın da; yeni fon yaratıyorsun?" diye sormaz! Bir de bu sorgu eksikliğinin müteşebbis boyutu var.
Eylül ayı kapasite kullanımı açıklandı. Bir önceki aya göre 1,1 puanlık artış söz konusu... Ulaşılan kapasite kullanım oranı %75,9... Nasıl hesaplanıyor? Tek vardiya üzerinden. Yatırımlar nasıl yapılıyor; üç vardiya üzerinden... Ama tek vardiyalık hesabın 2/3'lük kapasite boşluğu yarattığını kimse konuşmuyor!
Hadi bunu geçtim... İhracat pazarlarında ve iç pazarda üretici çok ciddi bir sıkıntı içinde! Bu kadar büyük bir pazar daralması yaşanırken, imalat sanayi nasıl kapasite kullanımını arttıracak? Diyelim ki arttırdı. Madem işler iyi, o zaman Merkez Bankası'nın beklenti anketinde reel kesim güven endeksi, yine bir önceki aya göre niye 4,6 puan azalıyor? Hangisi doğru?
Doğru olan ne biliyor musunuz? "Standard and Poor's'un Türkiye-Endonezya karşılaştırması"!
İki ülkenin de notu BB+... Fakat görünüm, 2014 başında Türkiye için negatife, Endonezya için pozitife revize edildi! Neden? Bize düşmanlık olsun diye mi?
Bakın açıklamasını kuruluş nasıl yapıyor? "Her iki ülke de küresel likidite ve yatırımcı güvenindeki kırılganlıklara karşı kırılgan. Ancak Türkiye'nin yüksek dış borçluluğu ve büyük miktarlardaki finansman ihtiyaçları; gelişmekte olan ekonomilerden, gelişmiş olanlara doğru sermaye akışı değişimlerinin hızlanmasına karşı daha hassas."
Özet şu:
Gelen parayı yemişsiniz; çakma rakamlar bir anlam ifade etmiyor; sıkıntı yaşayacaksınız!
Rakamlar mı?
Onlarla ancak içeride insanları kandırır; bazılarını da inandırıp oy toplarsınız.
Ekonomide ise gerçek:
Her zaman gelip yüzünüze tokadı vurur!
Çetin Ünsalan, 28 Eylül 2015
http://www.paraanaliz.com/rakamlar-ve-gercekler-makale,1209.html
AKP’nin 258’den 278’e yolculuğu: 1 Kasım’da kim iktidar?
YanıtlaSilhttp://www.paraanaliz.com/akpnin-258den-278e-yolculugu-1-kasimda-kim-iktidar-makale,1202.html
Hocam Merkez Bankası'nın faiz kararı ile ilgili yapılan yorumlarda MB'nin politika faizini yukarı çekerse piyasa faizlerinin aşağı düşebileceğine dair görüşler var. Bu ne kadar mantıklı?
YanıtlaSilMB faizi artırdığında eğer yabancılar bunu doğru politikalar dönüş olarak algılar ve eskiye göre daha çok döviz girişi olursa o zaman kur geriler, kur gerileyince de faizlerde düşüş olabilir.
SilTeşekkür ederim. Peki hocam 1 Kasım genel seçimlere kadar dolar/TL paritesi öngörünüz var mıdır? Varsa duymak isterim.
YanıtlaSilhocam, öncelikle iyi akşamlar diliyorum. belki konu başlığıyla pek ilgili değil ancak yüksek müsaadeniz şile sormak istiyorum. başta morgan stanley olmak üzere bazı kredi ve derecelendirme kuruluşlarından türk bankacılık sistemiyle ilgili uyarılar geldi!. hocam, bankacılık sistemimiz döviz açık pozisyonları yüksek olup da acaba bilançolarda makyajlama mı yaptılar!. özellikle 2011 ve sonrasındaki süreçte bankalarımızın sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin genişleme yaşadığını hatırlıyorum!. malum hocam, bankacılık sistemi yüksek sermaye gereksinimi duyan mali işletmelerdir. bilhassa da reel ekonomide yaşanacak finansal sıkıntılar nedeniyle geri dönemeyen krediler yüzünden likiditesel sıkıntılar da yaşayabilir muhtemelen!.. yoksa bunu mu ön plana çıkardığı için uyarılarda bulunuyorlar?. .. saygılar.........
YanıtlaSilTabii bu dediğinizi resmi verilerden anlayabilmek mümkün değil. Ama batık kredilerde artış olduğunu (alarm verici düzeyde olmasa da) görebiliyoruz. Bir de ekonominin büyüme ivmesini kaybettiği bir aşamada banka kredilerinde dönüş zorlukları yaşanması halinde sıkıntı büyüyebilir. Öte yandan bankaların açık pozisyonu olmasa da reel sektörün ciddi açık pozisyonu var. Önümüzdeki dönemde kredi geri dönüşlerinde sorunlar yaşanabilir. Bu da sağlam görünen bankaları bir anda topun ağzına getirebilir. Benim tahminim S&P bu konuya dikkat çekiyor.
Silhocam belki konuyla alakasız olacak ama bir sorum var.bildiğimiz gibi türkiye geleneksel,pek de içinde teknolojik girdi içermeyen ürünleri ihraç eden bir ülke hatta ihracatında %5 yüksek teknolojili ürün payı var.Peki bizim ihracatta %65-70 dış girdiye muhtaç olmamızın nedeni ne yani madem düşük teknolojili ürün ihraç ediyoruz %70 neyin dış girdisi?Yoksa benim düşündüğüm gibi bu %70 fiziksel değil de sayısal bir karşılığı mı ifade ediyor?Yani o %5 lik yüksek teknolojili ürün için mi ithal ediyoruz bütün bu %70 in çoğunu?Cevaplarsanız sevinirim.
YanıtlaSilEnerjinin neredeyse tamamını dışarıdan ithal ettiğimizi (petrol, doğal gaz vb), üretmediğimiz birçok hammaddeyi yine dışarıdan ithal ettiğimizi, ayrıca makine teçhizatı da burada üretemeyip dışarıdan aldığımızı, bir de birçok girdiyi daha ucuz olduğu için Çin'den ithal ettiğimizi dikkate alın. Bugün kumaşa kadar Çinden ithal ediyoruz. Sonra onları burada dikip elbise yapıp satıyoruz.
SilBazı arkadaşlar herhalde yeni, çünki hocamız bir önceki seçimde de aynı "ANALİZ"i yaptı. Bu sadece bir analiz ve önceki analizlerinin doğruluğunu görmek isteyenler biraz yazıları kurcalarsa iyi olur.
YanıtlaSilHocam öğretmiş olduğunuz her bilgi için Allah sizden razı olsun. Sayenizde ekonomiyi sevdim , anladım konuşur oldum..
Çok teşekkür ederim.
SilEvet böyle bir sorun var. Bir yazımı okuyup yorumlayanlar oluyor. Olsun, kapımız herkese açık. Maksat çok taraflı bir tartışma ortamını düzeyli bir şekilde yaratalım.
Değerli Hocam,
YanıtlaSil2011 genel seçiminde iktidarın elde ettiği müthiş oy artışının bileşenleri içerisinde, sanırım ''açılım'' veya ''barış'' süreci politikasının toplumsal karşılığı da önemli paya sahip.
Eğer bu varsayım doğruysa, şimdi Erdoğan liderliğinde başlatılan ''yıkım ve katliam'' süreci politikasının toplumsal karşılığı da, iktidar partisinin elde edeceği oy içerisinde negatif bileşen olarak kendisini gösterecektir sanırım. Bu hesapla, 2011 seçiminde +4 ~ +5 olarak tahmin ettiğim toplumsal karşılık, önümüzdeki seçimde -2 ~ -3 olarak tecelli edip, iktidar partisinin oy oranını %38 civarına çekebilir kanaatindeyim.
Saygılar,
Bülent Albayrak
Aslında kullandığım model bir yana benim de tahminim bir önceki seçimden biraz daha düşük bir oy oranı idi. Ama burada modelin gösterdiğini yazmak durumundayım. Çünkü kişisel tahminim herhangi bir veriye veya verilere dayalı bir modele değil sezgilere dayanıyor.
Sil2 seçim dönemi büyüme rakamı / 2 oy oranı düşer .. ya da tersi..
YanıtlaSilgenelde işlemiş gibi görünüyor. fakat bu serinin sonuna 5 ay sonraki seçimi koymak pek rasyonel olmamış..
kasımda ekonomiyle ilgili tabi ama daha çok terör ve hdp bağlantılı oy kaymaları olacak.
Muhtemelen olacaktır. Bu model çok basit ve düz bir model. Yani bunları hesaba katmıyor.
SilHocam, uzun dönemde, TL-in yabancı para karşısında zayıflaması kaçınılmazdır, sebep cari açıktır desem doğru olurmu? İthalat daima dolar ve euroya talebi yükseltici trendle devam etmekte, çok darmı izah olur sizce?
YanıtlaSilMahfi Bey konu dışı bir sorum olacak;
YanıtlaSilBu forex(Türev) piyasının bu kadar genişleyerek küçük yatırımcının birikimlerini toplamaya başlaması biraz bankerlik olayına benzemiyor mu? Her yer forex reklamı ile doldu. Bu piyasalara yatırım yaparak birikim yapmaya çalışmak yanlış geliyor bana. Tabi o zamanlardan bu yana değişen en büyük şey devletin vatandaşa güvence vermemesi oldu. Devlet vatandaşı korumayı bıraktı.
Haklısınız, gidişat tehlikeli görünüyor.
SilForex ile turev piyasalarini es tutmayin. Turev piyasalari ticaret icin onemli bir piyasa aracidir. Forex de bir turev piyasasidir ancak forex'deki problem 'kaldirac' dedikleri yontemle aslinda size ait olmayan bir para ile islem yapmanizi saglamalaridir. Bu sekilde cok az bir yatirim ile cok yuksek oranda para kazanmayi vaat ederler ancak cok yuksek oranda para kaybedebileceginizi de sizden saklarlar. Turev piyasalarinin istismaridir.
SilEkonomide cok yuksek getiri vaat eden her sey, o oranda risk icerir. Bu genel bir kuraldir. Insanlarin buna gore hareket etmek gerekiyor. Boyle hareket etmeyen insanlari kullananlar her zaman olacaktir.
Hocam biraz da pratik reformlardan bahsedelim; zor zamanlar bir konuda ders almamızın gerekliliğini ortaya koydu; borc yapılanması ve yönetimi; sizce pratik reform olarak kar oranı içinde vade oranlı olarak para birimi riski %5den fazla olamaz gibi bir kanun çıkarsak örneğin öz sermyesi 10 milyon liradan daha fazla olan şirketler için. bir de yine böyle orta-büyük şirketler için öz sermayesinden fazla borçlanamaz desek? şirket borçluluk sorunu ortadan kalkarmı? tabiki bankalar için özel bir düzenleme yapılıp onlara biraz daha alan tanınabilir mesela sermaye rasyosu oranı kadar farklı yapılanmaya müsade edilebilir yada oran biraz farklılaştırılabilir mesela %10-20 gibi; Örnek vermek gerekirse öz sermayesi 100milyon olan şirket 100milyondan fazla toplam borçlanamaz; yıllık karının %20 dolarlaysa en fazla %25 dolar borçlanabilir vs gibi büyük şirketler için limit belirlense ve de mesela belirli miktardan fazla borcu olanların finansal olarak sigortalama yapması zorunlu olsa? nasıl olur bir daha böyle bir riske girilmez gibime geliyor ama çok mu sıkı olur bilemedim... :). yani hocam hızlı uygulanabilir ve finansal yapıyı düzenleyecek (reel sektör düzenlemesi+ticaret kanunu?) yeni kanunlar kurallar oluşturulsa piyasalara daha hızlı etki etmesi mümkün olabilir mi?.. yani şirketler görülüyorki risklerini yönetmiyorlar (pekde şaşırmadım bu tür safsatalara inanmıyoruz biz...), en basitinden herhangi bir şirket seçim riskine girmeyip borcunu swap etseydi belkide %10-15 dolar bazında borcunu azaltabilirdi... madem her zorluk yaşandığında mb^den şundan bundan medet umuyoruz ozaman devletete gereken kısıtlamaları ortaya koymalı diye düşünüyorum...
YanıtlaSilAcemoğlu'nun kitabında MB ile ilgili çok çarpıcı bir örnek var. MB başkanı Sevlet Başkanı ile ters düşünce balkondan düşüp ölmüş.
YanıtlaSilHatırlarsanız bizim MB başkanımız da vatan hainliğiyle suçlanmıştı. MB başkanımızın kavrayışı oldukça yüksek zeki biri olduğunu düşünüyorum. İşin özünü kavramıştır ve görev suresi bitene kadar bu öźü aklınsan çıkarmqyacaktır.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilKonut satışlarında artış haberleri okuyorum. İnsan gerçekten hayret ediyor. Hem de diyorlar ki konut satışları, girdilere gelen zamlara ve kurdaki artışa rağmen artıyor. Ben buradaki mantığı çözemiyorum. Yani TL değer kaybederken insanlar dövize geçmek yerine konuta mı yöneliyor?
Kasıtlı yapılan haberlerdir diyemeyeceğim zira sizin gibi ben de komplo teorilerine itibar etmiyorum.
Saygılar,
ng
Toplumda yatırım konusunda umutsuzluk egemen. Eldeki parayı ya dolara ya da g.menkule yatırıyorlar. O nedenle hala böyle bir talep var.
SilHocam merhaba güzel bir analiz olmuş. Tebrik ederim.
YanıtlaSilBen şahsen seçim sonuçlarında ekonomik refahın/güvenin en önemli faktör olduğunu düşünenlerdendim. Ancak özellikle son dönemlerdeki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda devlete olan güven, özgürlük gibi konuların seçim sonuçlarını etkileyen önemli faktörlerden olduğunu düşünüyorum. Adalete olan inancın ve düşünce özgürlüğünün azalmasının analiz dönemi düşünüldüğünde son zamanlarda daha çok yaygınlaştığı gözlemleniyor. Bu faktörleri ölçebilen güvenilir endeksler varsa bu analize eklenerek analizin daha güçlü olabileceğini düşünüyorum.
Haklısınız. Bunları da ele alıp çok daha fazla faktörle yapılan bir analiz daha güvenilir sonuçlar verecektir kuşkusuz. Böyle bir çalışma var mı bilmiyorum. Prof.Dr. Ali Akarca'nın ekonomik büyüklükleri (büyümenin yanında diğerleri) hesaba katan bir modeli var ama benim basit model daha iyi tutturdu son iki seçimde. Bunu o modeli küçümsemek için söylemiyorum, o model iyi bir model ama sonuçta insan psikolojisi işin içine girince bu tür tahminler şaşabiliyor.
Silhocam, rek ağustosta 90 civarında yayınlanmış. şu anda sepet 3.2 civarında. rek in daha yüksek veya sepetin daha düşük olması gerekmez mi? saygılarımla,
YanıtlaSilBen kabaca hesapladım 90 ile 3,20'ler civarı tutarlı görünüyor.
Silnasıl hesapladınız hocam anlatabilir misiniz? 120 olsa kaç olacakti sepet mesela.
Silbu arada platform olarak süper yazılar tartışma ortamı. serviste vakit geçiyor okurken:)
saygılarımla,
Leylek göçleri ve AKP oy oranlarının korelasyonlarınıda inceleyecek misin ?
YanıtlaSilMahfi Hoca demişki tüketici güven endeksi fazla düşmedi, zaten fazla ilişki kurulup korelasyon bulunacak bir endeks değil demiş "Tüketici Güven Endeksi"...
YanıtlaSilBen katılmıyorum Hocaya,
Alın size "İktidar Partisinin Aldığı Oy Oranıyla Tüketici Güven Endeksi Arasındaki Bağlantı" :
Şimdi ;
Temmujz 2007' de
Tüketici Güven Endeksi = 80.9
AKP Oy oranı : 46,47
46,47/80.9 = 0.57
----------------------------------------
Mart 2009' da
Tüketici Güven Endeksi = 61,6
AKP Oy oranı : 38,8
38.8/61.6 = 0.62
-----------------------------------------------
Haziran 2011' de
Tüketici Güven Endeksi = 79,6
AKP Oy oranı : 49,83
49,83/79,6 = 0.62
-------------------------------------------
Mart 2014' te
Tüketici Güven Endeksi = 72.7
AKP Oy oranı : 43.39
43,39/72,7 = 0.59
------------------------------------------
Haziran 2015' te
Tüketici Güven Endeksi = 64.3
AKP Oy oranı : 40.87
40.87/64.3 = 0.63
GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ AK PARTİ OY ORANI İLE O DÖNEMDEKİ TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ ORANLANDIĞINDA BELLİ BİR BANTTA DEĞERLER ÇIKMIŞ VE KATSAYI :
0.57 - 0.62 - 0.62 - 0.59 - 0.63 olmuş.
Yani 0.57-0.63 arasına sıkışmış bir katsayı.
Şimdi Eylül 2015 itibariyle :
Tüketici Güven Endeksi = 58.61
AKP Oy oranı : ?
Yukarıda bulduğumuz oranların en küçüğü (0.57) ve en büyüğü (0.63) ile tüketici güven endeksini çarptığımızda AKP' nin alacağı oy oranının hangi aralığın DIŞINA ÇIKAMAYACAĞINI bulmuş olacağız :
1 Kasım 2015 Seçimleri İçin AKP' nin alacağı oy oranı
58.61 x 0.57 = % 33.35
58.61 x 0.63 = % 36.85
Yani %33.35- % 36.85 aralığında bir oy oranı olacaktır.
Ben "tüketici güven endeksi fazla düşmedi, zaten fazla ilişki kurulup korelasyon bulunacak bir endeks değil" gibi bir şey demedim. Benim dediğim tüketici güven endeksi yeteri kadar geriye gitmediği için korelasyon açısından sağlıklı bir ilişki kurulamayabilir dedim.
SilHocam sadece ekonomik büyümeye dayalı tahmin dışında tüketici güven endeksi verileride değerlendirmeye alınsa daha sağlıklı bir sonuç çıkmaz mı?
YanıtlaSilOlabilir ama tüketici güven endeksi o kadar geriye gitmiyor.
SilMahfi Bey, öngörmüş olduğunuz oy oranına bende katılıyorum. Bir kısım Tüccar, bir ceza verelim dedik, ceza bize kesildi demeye başladı. Olayın sistematiği de budur. Maalesef milletimiz 1-2 parametre uğruna, çok farklı şekilde yön değiştirebilir. Buna en büyük örnek 80 Anayasısı referandumunda %92 evettir. Daha sonra o anayasayı yapanları, ona evet diyen aynı millet yerin dibine sokmuştur. 2. Dünya harbindeki Almanyanın o zamanki seçmeni gibi milletimiz hiçbir zaman davranmaz. Yani bütün kaynaklar savaşa ayrılmış vaziyette yoklukta kimse yaşamak istemez. Son 30 yılda bu millet sıfır arabalara, laptoplara, lcd tvlere, premium cep telefonlarına alıştırıldı. Bundan sonra kimse, 74 yılında binbir zorlukla yapılan Kıbrıs Harekatındaki iradeye sahip olamaz. Ülkemiz ne terörle, ne ekonomik krizle, ne de siyasal karmaşalarla bu süreçte yıkılamadı. Lüks tüketim bu milleti tamamen değiştirmiştir.
YanıtlaSilMahfi Hoca iki şeyi açıklarsa çok memnun olacağım, çünkü bir türlü aklım almıyor ?
YanıtlaSil1- AKP, Mart 2014 yerel seçimlerinde İl Meclisi Oylarında 43.39 aldı (YSK' nın sitesinden bakılabilir) ancak Mahfi Hoca 44.1 diyor. Bu 44.1' in nereden geldiğini bir türlü bulamadım.
2- Büyüme oranları 7 Haziran 2015 için ve 1 Kasım 2015 için %3 çıkıyor...Peki oy oranı neden %1 artış gösteriyor ?
Bu iki soruyu açıklayabilirseniz memnun oluruz...
(1) Bana YSK sitesinde bu veriyle ilgili adresin linkini buraya yazabilirseniz çok sevinirim. Sanırım gümrüklerde kullanılan oylarla ilgili bir fark var. Ona göre düzelteyim. Çok fark edeceğini sanmıyorum ama olsun bundan sonrasında doğru veriyi kullanalım.
Sil(2) İlkinde oran düşerek 3'e geldi, ikincisinde artarak (2. çeyrek yüzde 3,8 çıktı) Fark oradan geliyor.
Cok guzel bir calisma hocam. Elinize saglik.
YanıtlaSilMahfi Hoca
YanıtlaSilAKP hiç bir yerde 44.1 değil.
AŞAĞIDAKİ YSK RESMİ LİNKLERİNE TIKLAYARAK KONTROL EDİNİZ...ve 44.1' i düzeltirseniz memnun oluruz.
Link : http://www.ysk.gov.tr' ye giriyorsunuz
sonra ---> seçim arşivi
sonra --->Mahalli İdareler Genel Seçimi
sonra---> 30 Mart 2014 Mahalli İdareler
Genel Seçimleri
sonra ---> seçim sonuçları
sonrasında ise : (burası önemli)
1) İl Genel Meclisi Üyeliği Seçimleri Sonucu
2) Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri Sonucu
3) Belediye Başkanlığı Seçimleri Sonucu
4) Belediye Meclis Üyeliği Seçimleri Sonucu
-----------------------------------------------------------------------------------
1) numara sadece 11 milyon seçmen için yapılmış AKP : 45.43
2) numara sadece BÜYÜKŞEHİRLER İÇİN AKP : 45.54 ( CHP bile % 31)
3) numara BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ AKP : 43.13
4) numara BELEDİYE MECLİS ÜYELİĞİ (ASIL BAKILMASI BAZ ALINMASI GEREKEN BUDUR) AKP : 42.87
TÜM BU VERİLERİN IŞINDA EN YUKARIDA SİZİN 44.1 YAZDIĞINIZ VERİYİ 42.87 OLARAK DÜZELTEBİLİR MİSİNİZ ?
Saygılar.
Sadece orada değil diğer bazı yıllarda da bazı hatalar vardı, hepsini düzelttim. Düzeltme sonucu 1 Kasım 2015 tahmini yüzde 41,8'^den yüzde 41'e geriledi.
SilDüzeltme uyarısı için teşekkür ederim.
Hocam büyümede dikkate değer bir değişim yoksa başka faktörler devreye giriyor. 2007'deki gibi..Bu dönemde de "terör" olaylarının yada dövizdeki sert yükselişin etkisi görünüp oy oranında azalma olabilir mi ne dersiniz?
YanıtlaSilHocam ha gayret ! bir yolunu bulup 35'e düşürün, masrafı neyse veririm
YanıtlaSilHocam konuyla alakasız olacak ama tahvillerin "yeniden ihraç edilmesi" ne anlama geliyor? Bugün bir yatırım bülteninde gördüm ve internette aradım ama tatmin edici bir cevap bulamadım. Sizin cevap vereceğinizi ümit ediyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilTek başına iktidar inşallah!
YanıtlaSilEkim Tüketici Güven Endeksi 62.8 oldu. (Bir önceki tahmin Eylül 58.61 içindi)
YanıtlaSilAKP Oy oranı revize edilerek :
Temmuz 2007' de
Tüketici Güven Endeksi = 80.9
AKP Oy oranı : 46,47
46,47/80.9 = 0.57
----------------------------------------
Mart 2009' da
Tüketici Güven Endeksi = 61,6
AKP Oy oranı : 38,4
38.4 /61.6 = 0.62
-----------------------------------------------
Haziran 2011' de
Tüketici Güven Endeksi = 79,6
AKP Oy oranı : 49,83
49,83/79,6 = 0.62
-------------------------------------------
Mart 2014' te
Tüketici Güven Endeksi = 72.7
AKP Oy oranı : 42.9
42.9 /72,7 = 0.59
------------------------------------------
Haziran 2015' te
Tüketici Güven Endeksi = 64.3
AKP Oy oranı : 40.87
40.87/64.3 = 0.636
1 KASIM 2015 TAHMİNİ :
Tüketici Güven Endeksi = 62.8
AKP'nin alabileceği En Düşük Oy Tahmini (0.57 katsayısı için ) = 62.8 x 0.57 = 35.80
AKP'nin alabileceği En Yüksek Oy Tahmini (0.636 katsayısı için) = 62.8 x 0.636 = 39.91