Wagner Yasasından Yola Çıkarsak
Kamu Giderlerinin Artışı Yasası (Adolph Wagner)
Kamu giderlerinin sürekli arttığı ve bunun neredeyse
evrensel bir durum olduğuna ilişkin gözlemler yapan Alman iktisatçı, kamu
maliyecisi ve siyasetçi Adolph Wagner bu gerçeği kendi adıyla anılan bir yasa
olarak açıklamıştır.
Wagner yasasına göre kamu giderleri hem nominal (görünürde)
hem de reel olarak artış halindedir. Burada nominal ve reel artış biraz farklı
bir durumu gösterir. Eğer kamu giderleri arttığı halde kamu hizmetlerinde bir
artış yoksa bu artış nominal artıştır. Eğer kamu giderleri kamu hizmetleriyle
birlikte artıyorsa bu reel bir artıştır. Kamu giderlerinde görülen nominal
artışlar; enflasyon ve/veya paranın dış değerinin düşmesi nedeniyle satın
alınan aynı mal ve hizmetlerin daha pahalıya alınmaya başlanması, ülke
topraklarının savaşlar vb nedeniyle genişlemesinin gider artışlarına neden
olması, geçmişte düşük ödemelerle yaptırılan bazı kamu hizmetlerinin
bedellerinin artması (askerlere ödenen asker aylıklarında artışlar olması gibi
nedenlerle ortaya çıkar. Kamu giderlerinde görülen reel artışlar ise devletin
eğitim, sağlık gibi alanlarda daha kaliteli ve kapsamlı hizmet sunması,
teknolojideki değişmelerin yarattığı altyapı değişikliklerinin adapte edilmesi,
savunma gücünün artırılması için yeni silahlar, teçhizat alınması, nüfus
artışına uyumlu olarak devlet hizmetinin yaygınlaştırılması gibi nedenlerle
ortaya çıkar.
Aşağıdaki grafik dünyada giderlerinin 2001 – 2015 yılları
arasındaki gelişimini sergiliyor (kırmızı çizgi gelişmiş ülkelerde, mavi çizgi
gelişme yolundaki ülkelerde bütçe giderleri / GSYH oranlarının gelişimini,
kırıklı çizgiler ise eğilimleri gösteriyor.)
Grafikten ve eğilim çizgilerinden görüleceği gibi bütçe
giderleri, krizin etkisi gibi çeşitli nedenlerle dalgalanma içinde görünse de,
genel olarak artış eğilimindedir. Bu artışın önemli bir bölümünün enflasyon ve
kur artışı gibi nominal artışlardan, bir bölümünün sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Kamu Gelirleri de Artıyor mu?
Kamu giderleri alt bölümünde Wagner yasasına değinmiş ve çeşitli nedenlerle kamu giderlerinin nominal veya reel olarak arttığını belirtmiştik. Kamu giderleri arttığına göre acaba bunları karşılamaya yarayan kamu gelirleri de artıyor mu?
Kamu giderleri alt bölümünde Wagner yasasına değinmiş ve çeşitli nedenlerle kamu giderlerinin nominal veya reel olarak arttığını belirtmiştik. Kamu giderleri arttığına göre acaba bunları karşılamaya yarayan kamu gelirleri de artıyor mu?
Aşağıdaki grafik dünyada kamu gelirlerinin 2001 – 2015
yılları arasındaki gelişimini veriyor (kırmızı çizgi gelişmiş ülkelerde, mavi çizgi
gelişme yolundaki ülkelerde bütçe gelirleri / GSYH oranlarının gelişimini,
kırıklı çizgiler ise eğilimleri gösteriyor.)
Grafikten ortaya çıkan durum kamu gelirlerinin gelişme yolundaki
ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre daha hızlı arttığı sonucudur. Kamu
giderlerinin artış yasasını incelerken gördüğümüz grafik kamu giderlerinin
gelişmiş ülkelerde daha hızlı arttığını gösteriyordu. Buna göre bu ülkelerde
bütçe açıkları ve kamu borçlanmasının artıyor olması gerekir.
Kamu Borçlanmasının Artışı
Kamu giderlerinin arttığını,
bunları karşılayacak olan kamu gelirlerinin gelişmiş ekonomilerde giderlere
göre düşük bir oranda, gelişme yolundaki ülkelerde ise giderlerle uyumlu
biçimde arttığını önceki bölümlerde gördük. Şimdi de kamu borçlanmasında aynı
gruplarda ve aynı yıllarda nasıl bir gelişme olmuş ona bakalım.
Aşağıdaki grafikte dünyada kamu borçlanmasının 2001 – 2015
yılları arasındaki gelişimi yer alıyor (kırmızı çizgi gelişmiş ülkelerde, mavi çizgi
gelişme yolundaki ülkelerde kamu borç stoku / GSYH oranlarının gelişimini,
kırıklı çizgiler ise eğilimleri gösteriyor.)
Grafikten görüleceği üzere
gelişmiş ülkelerde özellikle küresel kriz sonrasında artan kamu giderleri kadar
gelir artışı olmadığı için kamu borçlanması da hızla artmış görünüyor. Buna
karşılık küresel krizden daha az etkilenen gelişme yolundaki ülkelerde kamu
giderleri, kamu gelirlerinden yavaş arttığı için kamu borç yükü de azalmış
bulunuyor.
Türkiye’de Durum
Türkiye’deki durum da gelişme
yolundaki ülkelerin durumuna paralel bir görünüm içindedir. Aşağıdaki grafik
2002’den bu yana Türkiye’de kamu gelir ve giderleriyle kamu borçlanmasındaki
gelişmeyi özetliyor (kırmızı çizgi giderleri, mavi çizgi gelirleri, yeşil çizgi
kamu borçlanmasını, kırıklı çizgiler de her bir göstergenin eğilim çizgilerini gösteriyor.)
Grafikten de açıkça
görülebileceği gibi 2000’lere girerken kamu giderleri, gelirlerin oldukça
üzerinde bulunduğu için kamu borçlanması da yüksekti. Zaman içinde kamu
giderlerinin hızı kesilirken kamu gelirleri de artmaya başladı. Bunun yansıması
olarak kamu borçlanması azalan bir eğilim içine girdi. Kırıklı eğilim
çizgilerine bakarsak kamu giderlerinin hafif bir azalma buna karşılık kamu
gelirlerinin artış eğiliminde olduğunu sonuç olarak da kamu borçlanmasının
hızlı bir düşüş eğilimi içinde olduğunu görebiliyoruz.
Sonuç
Kamu giderlerindeki artış ya kamu gelirlerinde ya da kamu
borçlanmasındaki artışla karşılanıyor. Kamu borcunu ödemenin bir başka yolu da
özelleştirme vb gibi yollarla eldeki kamu mallarını satarak elde edilen geliri
kullanmaktır. Bu yolla yapılan ödemede geleceğe ilişkin gelirlerden
vazgeçildiği için sorun ileriye taşınmış olur.
İyi bir kamu yönetimi kamu giderlerinin kamu gelirleriyle
orantılı olarak arttığı bir yönetimdir. Bununla birlikte iç talebin düştüğü,
büyümenin düşmeye başladığı, ekonominin canlılığını kaybettiği bir dönemde kamu
giderlerini artırarak uygulanacak bir maliye politikası uygun bir maliye
politikasıdır. Tersine iç talebin hızla arttığı, enflasyonist eğilimlerin
canlandığı bir dönemde ise kamu giderlerini kısarak kamu gelirlerini artırmaya
yönelik bir maliye politikası izlenmesi doğru olur.
Türkiye, bugün iç talebin canlı olmadığı, büyümenin düştüğü
buna karşılık enflasyonun arttığı bir ortam içinde bulunuyor. Türkiye’de
enflasyon artışı iç talep canlılığından değil, TL’nin dış değer kaybından
kaynaklanıyor. Eğer iç talep canlı olsaydı büyüme oranı düşmezdi. Bu durumda Türkiye’nin
kamu harcamalarını, kalıcı etkiler yaratmaksızın, bir defalık artışlara dayalı
olarak artırması doğru bir yöntem gibi görünüyor.
son iyi göstergede bozulsun diyorsunuz yani hocam.
YanıtlaSilBüyümenin düştüğü, işsizliğin yükseldiği yerde bütçeyi sağlam tutmak bir işe yarar mı? Büyüme % 3'ten % 5'e çıksa, bütçe açığı yüzde 1 yerine yüzde 3 olsa kötü mü olur?
SilKaldı ki denk bütçe çarpanı kullanarak bütçe açığı vermeden de yapılabilir bu iş.
Bütçe bir maliye politikasıdır arkadaşım .
Silamerikada devlet masrafları,bütçe açıkları,federal borç arttıkça büyüme hep düştü. son 90-100 yıla bakarsanız böyledir. rogoff ve reinhart bunu ortaya koydular. sonra azılı keynesianların hoşuna gitmedi durum. federal borç arttı, recovery geldi dediler. öyle bir recoveryki fed 0.25 faiz artırırken bile hindi gibi düşünüyor. kimseye yapmadıkları kadar datalarını dig ettiler birkaç hata bulup kara propagandaya başladılar o birkaç yanlış data olmasada genel trend değişmiyordu. sonra aynı azılı keynesianlar devlet masraflarındaki artışın büyümeyi düşürmesini "wagner yasası var yapacak bi şey yok" şeklinde açıkladılar. yazınızı okuyunca aklıma geldi.
YanıtlaSilwagner yasası çok da matah bişey değil, nüfus arttıkça tabi ki kamu-özel harcama da artacak. sonra nüfus artmasa bile yaşlılık bakımları vs. ile artmaya devam edebilir. harcama için kalem bulmak da zor değil kaldı ki, savaş sonrası ekonomi teoremlerinin genel geçer kalması mümkün değil. 1850 lerden başlayan 1980den sonra bilgi teknolojisi ile zirveye ulaşmaya yakın bir tablo var. ülkenin tüm enerjisini yenilenebilirden üreten danimarka.nın bütçesi üzerine acayip tezler yazılmakta. kaldı ki, araçların çok azı henüz petrol,gaz.dan kurtulmuş durumda.
SilBu verilerin kaynağı neresi Mahfi hocam?
YanıtlaSilIMF World Economic Outlook database, April 2015.
SilTesekkurler hocam. Hersey cam gibi acik gozukuyor yazinizda. Peki eger Turkiye enflasyon artisina ragmen bir defalik dahi olsa kamu harcamalari artirilirsa bunun enflasyona etkiside artirici yonde olmaz mi? Bu durumda enflasyonu dizginleyebilmek amaciyla talebi dusurebilmek icin de ayni anda faizleri de artirmak gerekebilir mi? (Faizleri artirmak zaten su anda bile gerekiyor ama faiz artisi ihtiyacinin daha yuksek rakamlarda olusmasi gerekebilir mi).
YanıtlaSilBu konuda bir başka yazı hazırlıyorum bir kaç güne kadar onu da paylaşırım.
SilHocam hangi partiye oy vereceğiniz beni hiç ilgilendirmiyor.
YanıtlaSilBir vatandaş ama 65 yaşında görmüş geçirmiş bir vatandaş olarak, siz:
HDP'nin %10 barajını aşıp meclise girmesini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
Sizden gerekçeli bir cevap beklemiyorum. Evet istiyorum, Hayır istemiyorum dan birini yazmanız yeterli?
Hangi partiye oy vereceğim sizi ilgilendirmiyorsa bu da ilgilendirmesin.
SilMemlekette azinlik dahi olsa belli bir nufusa sahip olan kesimin mecliste temsil edilmesinde yanlis olan nedir? Eger bunda yanlis yoksa "Hayir istemiyorum" cevabi vermenin mantigi nedir? Hepsi bir yana HDP meclise giremezse onun almasi gereken sandalye sayisinin memleketi bu batak duruma dusruren AKP'ye yazilmasinin memlekete faydasi var midir?
SilHocam bu arkadaşları ciddiye almayın lütfen.
SilBenim belki de en kötü huyum budur; herkesi ciddiye alırım.
SilNe oldu ya!
SilÇok kötü bir soru mu sorduk da bu kadar çullandınız üzerime hepiniz!
HDP'li arkadaş, burada herkesi sınava mı tabi tutuyorsun?sorduğun soru çok basit, Mahfi Hoca'yı köşeye sıkıştırıp cevap vermeye zorlaman hiç hoş değil..Barajı aşmaya yetecek oyu alan her parti barajı geçer ve buna kimse bir şey diyemez, yeterki seçim adil koşullarda olsun ve seçmen baskı-tehdit altında oy kullanmasın
Silhocam, kamu borçlanma gereksinim düzeyi kamu bütçe açığının daraltılmasıyla sağlanıyor. evet kamu borç stoku 12 yıl öncesine göre çok daha çevrilebilir orandadır. ancak: 56,5 milyar dolarlık özelleştirme gelirleri de ve tahsil edilmeyen fakat tahakkuk eden gelirler de kamu gelirleri içerisindedir. doğrudan vergi hacmimiz dar tabanlı olup dolaylı vergi tabanımız geniştir. esasen 12 yıldır oluk oluk akan sıcak para ve bunun yarattığı büyük faiz azalışları kamu faiz yükünü azaltmıştır çünkü kaynak girişleri finansmanı kolaylaştırmıştır. ancak bu konjonktür tersine dönmeye başladı. dolayısıyla düşen büyümeyle artan işsizlikle beraber hem vergi gelirler azalacak hem de finansman sağlamak zorlaşacak. bunlara ilaveten artacak faiz bantlarına paralel olarak da giderler de artacak. gelir gider dengesi bozulacağından bütçe açığı artışı ve buna paralel borçlanma gereksinim düzeyi yükselecek ve borç stoku giderek büyümeye başlayacak. her zaman borç stokunu eritmek daha zorken aynı borç stokunun büyümesi daha kolay ve çabuk olabiliyor. naçizane 2016 ve sonrasında kamu ekonomisinin de ciddi mali sıkıntılar yaşayabileceğini düşünüyorum hocam!... yani temelde çok da sağlıklı bir kamu finansman yapısından ve bilançosundan bahsetmek bence zordur. ne dersiniz hocam?.. saygılar.....
YanıtlaSilBu konuları kapsayan yazımı bir iki güne kadar yayınlayacağım.
Siliç talebin düştüğü, büyümenin düşmeye başladığı, ekonominin canlılığını kaybettiği bir dönemde kamu giderlerini artırarak uygulanacak bir maliye politikası uygun bir maliye politikasıdır. Tersine iç talebin hızla arttığı, enflasyonist eğilimlerin canlandığı bir dönemde ise kamu giderlerini kısarak kamu gelirlerini artırmaya yönelik bir maliye politikası izlenmesi doğru olur.
YanıtlaSilHocam hiç kırılmayın lütfen, siz Keynesyensiniz.
Hiç kırılmam, niye kırılayım. Yalnız ben kendimi Keynesyen olarak nitelendirmem. Daha doğrusu ben hiç bir kategoriye girmeyi sevmem ve istemem. Ama Keynes'in dediği doğruysa da onu desteklerim. Eğer bu sıkıntıdan çıkmak için Keynesyen politikaları uygulamak gerekiyorsa onu öneririm.
Sil"Türkiye’nin kamu harcamalarını, kalıcı etkiler yaratmaksızın, bir defalık artışlara dayalı olarak artırması " uygulamada nasıl olur. Kamu yöneticileri için örnekler verirseniz iyi olmaz mıydı?
YanıtlaSilMesela Memurlara yada Emeklilere İkramiye ödeme şeklinde olabilir mi bu dediğiniz?
Olabilir ama sürekli değil bir defalık ödeme yapılmalı. Yani harcamalar kalıcı olarak artırılmamalı. Bu konuları bir sonraki yazımda ele alacağım.
SilÇok aydınlatıcı bilgiler vermişsiniz. Sağolun.
YanıtlaSilKamu harcamalarının yönlendirildiği alanlar çok önemli. Kamu mallarının elden çıkarılmasıyla oluşan gelirlerin tersi işlemlerle kamu harcamaları yapılabilir. Örneğin; Batmakta olan bir şirketi devletleştirme adı altında satın almak da bir kamu harcaması sayılabilir. Biraz daha ilerisi: İşe yaramayacak bir sürü işlere yatırım yaparak belirlenmiş kesimlere kamunun servet transferi yapması da kamu harcaması olarak ele alınabilir. Bu biçimde gerçekleştirilen harcamaların iç talebi artırma olasılığı var mıdır?
Her türlü harcama iç talebi artırır ama bu tür harcamalar hem ahlaki bozulmaya hem de kalıcı olarak kamu dengesinin zedelenmesine yol açabilir. Sonraki yazımda önerilerimi anlatacağım.
Silkamu giderlerini artirmak enflasyon ve faiz oranlarini costurmaz mi ozellikle boyle bir donemde
YanıtlaSilBir sonraki yazımda bu konuyu ele alacağım. Eğer kamu harcamalarını akıllıca artırırsak enflasyon da artmaz bütçe açığı da artmaz.
SilMB'ye de gerek kalmaz o zaman hocam, ne de olsa MB'nin tek gorevi fiyat istikrari o da bittigine gore hazine bir matbaa kurar parayi basar. Kendi kendinizle celismeyi ne kadar cok seviyorsunuz.
SilMahfi Bey altını gram olarak değil de ons fiyatından nasıl satın alabiliriz .?
YanıtlaSilYurtdışı bağlantılı olarak bu işleri yapanlar var. Ama bu şekilde fiilen altın satın alınabiliyor mu onu bilmiyorum.
SilBankalar zaten gram altinda ons fiyatini kullaniyorlar. 1 ons 30 gram olmasi lazim. Altinin ons fiyatini dolar kuru ile carpin, 30'a bolun bankanin fiyatini bulacaksiniz. Ons'un tam gram degerine internette bulabilirsiniz.
SilOns 31,16 gramdır yaklaşık olarak satış ve alış arası binde iki gibi oynar
SilEmeğinize sağlık , iyi ki varsınız Hocam
YanıtlaSilSizden öğrendiğimiz bilgiler bizi mutlu ediyor.
Çok teşekkür ederim.
SilHocam biraz konudan kopuk bir mevzuya deginmek isterim izninizle.
YanıtlaSilBir İİBF mezunu, kpss surecini atlatmis ve kurum sinavlarina hazirlanan biri olarak yapiyorum bu yorumumu belki de biraz onyargiliyim duygusalim simdiden ozur dileyerek..
Ulkede kayit disi ekonomi, denetimsizlik hat safhadayken nicin tatmin edici seviyede denetim eleman alimi yapilmaz hem boylece kayit disi ekonomi onlenirken onca gence de istihdam saglanirsa bu ulke icin kotu mu olur ?
Niçin bu kadar genç görmezden gelinir,onca emegimiz bosa atilir ?
Bu konuda da bir yazi yazmaniz dilegiyle simdiden teskkurler..
Ben bu konuda bir kaç kez yazdım. Ama bir etkisi olmadı. Belki kayıt dışılığı önleme sözleri çok samimi değildir,bilemem.
SilKayit disindakiler kayit altina alininca o denetleyiciler ne olacak?
SilKayit disini engellemenin yolu da denetci almaktan degil teknolojiye ayak uydurmaktan geciyor. Ornegin Kredi Kart'lari, teknolojik odeme bicimleri gelisiyor kayit disi ticaret azaliyor.
Ornek istiyorsaniz bakin SGK'ya eskiden aldigi yuzlerce eczaci simdi yapacak is bulamiyor cunku sistemi bilisim alt yapisina aldilar, SGK'nin ilac harcamalari ve eskiye gore cok daha fazla olan aktif sigortali sayisina ragmen artik denetleyici ihtiyaci yok, eskiden denetleyicilerin yaptigi isi simdi bilgisayar cok daha iyi yapabiliyor.
Yani cozum daha fazla denetci almakta degil, teknolojiye ayak uydurmakta. Denetci gibi gizli atil insan gucunun ne denetcilere ne de kurumlara bir faydasi var.
Kayıt dışında olanlar sadece kişiler değil, işlemler de kayıt dışı kalabiliyor. O nedenle denetçiler işsiz kalmaz merak etmeyin.
SilHocam dolarda güçlü yüksek trendin neden devam edeceğine dair bir yazı yazabilir misiniz ?
YanıtlaSilFED piyasalara da bu kadar dolar sürerek bir nevi pislikleri halının altına mı sürükledi?
Dolarda ki yükseliş trendi geçmişte ki örneklerine benzemiyor diyebilir miyiz ?
Bu konuda çok yazdım.
Silülkemizde şöyle bir gerçek var: yabancı, faiz indirimi ve bütçe açığı istemiyor.
YanıtlaSilAKP-CHP koalisyon hükümeti kurulur da, bu hükümet saraydan bağımsız politikalar izleyip otoriterleşmeye set çekerse, yapısal reform sözü verirse belki bir defalık bütçe açığına rating şirketleri eyvallah der. bu senaryo haricinde not indirimini göze almanız gerekir. bütçe açığıyla canlanmış ekonomimizde kamu tasarrufunda azalış ve canlanan iç talebin cari açığı 1-2 puan artırması kaçınılmazdır. şu ortamda %6-7 cari açık mayınlı tarlada gezinmek gibi.
ekonomi resesyona girse bile yabancının faiz indirimlerine tahammülü yok. bütçe açığına da belirli siyasi kriterler karşılanmadığı müddetçe tahammülü yok. para politikası dışarıdan bağımsız olmayan bir ülkenin maliye politikası dışarıdan bağımsız olamaz.
2002 - 2009 arasında bu dediklerinizin tersi oldu. Enflasyon da faiz de yüzde 70'lerden yüzde 10'un altına indi. O zaman yabancı faiz indirimi istiyordu da şimdi mi istemiyor?
SilBu tür bahaneler bizi doğrudan uzaklaştırır. 2002 - 2009 arasında biz neyi doğru yapıyorduk şimdi neyi yanlış yapıyoruz? Bu soruya yanıt aramamız gerekir. Yabancı öyle istiyor, yabancı bizi yanlış yöne itiyor gibi söylemler bence anlamsız.
enflasyon tek haneye inmişken faizin %30'da kalmasını istemezler tabii. o zaman eşeği öldürürler. ayrıca elinde kağıt tutanlar faiz indirimlerinden muazzam sermaye kazancı elde ettiler. kastettiğim bugünkü durum. bugün elde edecekleri üç kuruşluk sermaye kazancını 5 kuruşluk kur artışı alır götürür.
SilHocam emeğinize sağlık teşekkür ederim.Bu kamu harcamalarının artırılması ne kadar gerekli ise harcamaların nereye yapıldığıda bir o kadar önemli saygılarımla...
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilÇok doğru diyorsunuz.
Hocam kişisel bir soru soracağım: Kişiden kişiye değişir elbet de, siz günde kaç sayfa kitap okuyorsunuz? Aldığım makro,mikro vs kitaplarının günde kaç sayfasını okumalıyım diye kıyaslayacağım sizinle...Bir de hocam yarın Ekim ayına giriyoruz, sizin mikro ekonomi kitabınızın bu hafta çıkmasını beklemem gerekiyor sanırım değil mi ?...
YanıtlaSilDuruma göre değişir. Bazen elime aldığım kitabı bir iki günde bitiririm, bazen elimde bir kaç kitap olur hepsini okurum, bazen günlerce hiç bir şey okumam. Günde şu kadar sayfa okurum diye bir ortalamam yok.
SilYayınevinin bana söylediği Ekim ayı içinde çıkacağı idi. Henüz son düzeltmeyi yapmadık demek ki biraz sarkacak. Umarım fazla gecikmeden ay içinde çıkar.
Hocam iktisattan yeni mezun oldum. KPSS ye gireceğim. Çok fazla puan türü var ben hangi kurumu hedeflemeliyim bilmiyorum bile.Derslerim gayet iyi fakat KPSS ile ilgili hiç bilgim yok.Hangi kurum,kuruluşlara yönelmeli ve bu doğrultuda çalışmalıyım?...
YanıtlaSilTavsiyeleriniz için şimdiden TEŞEKKÜRLER...
Bu konuda genel bir şey söyleyemem. Siz nasıl bir meslek seçmek istiyorsunuz? Vergicilik mi, iş hukukuyla ilgili bir meslek mi, maliyecilik mi yoksa araştırmacılık mı? Önce bunlara karar vermelisiniz.
SilÇalışma alanını en önemli konu. ama bir önemli husus daha var; çalışacağınız kurumda kurum kültürünün olup olmadığı. 50 yıllık yerlerde bile oturmamış bir yapı olabiliyor ve bu çok yıpratıcı bir durum. buna da dikkat edin derim.
Silumarım gönlünüzce bir iş bulabilirsiniz.
50 yil az olmus, benim calistigim 150 yillik kurumda kurum kulturu, teamul diye birsey kalmadi. Yeni yetme gencler particilik kanaliyla ust/alt tum makamlari hizla doldurdu. Zarar katlanarak artiyor kimsenin umrunda degil. Diger kamu kurumlarinin da ayni akibete ugradigini dusunuyorum :(
SilKurlar artığında € ve$ için MB kar edermi? Ederse kaynağı elindeki tutar yoksa hazineyemi verir
YanıtlaSilTCMB'nin kârı Hazineye aktarılır.
SilHocam partilerin bu kadar çok vaat etmesi sistemsiz liğini mührü mu? Avrupada seçimlerde bu kadar vaat varmı özelliklede Almanya İsveç gibi ülkelerde onlarda daha sistemli olduğu için?
YanıtlaSilGelişmiş ülkelerde bu kadar büyük ve çeşitli vaatler yok. Ama oralarda da bizdeki kadar geniş çapta olmasa da vergileri indirme veya düşük gelirlilere destek olma gibi vaatler yapılıyor.
SilEkonomiyi teknik olarak yorumlama işi maalesef ülkenin içinde bulunduğu siyasi kutuplaştırıcı ve taraftar oluşturma telaşındaki gruplar tarafından çarpıtılabiliyor. Diğer bir nokta da makro iktisadın doğası gereği "kamu kesimi=hükumet" olarak anlaşılıyor. Tartışmalar Minskyci eksende yorumlansa belki de sistem olarak hükumetler yerine kamu kesimi daha anlamlı yansıtılabilir. Minsky büyük adam vesselam :))
YanıtlaSil