Her İktisat Okuyan İktisatçı Olmaz

Üniversiteye yeni girecek ve ekonomi ya da iktisat bölümlerini seçecek olan gençlerin en azından bir bölümünün kafasında oluşan ilk soruyu yanıtlayarak başlayayım. Bana şu soruyu soran çok oluyor: “Hocam, ekonomi mi yoksa iktisat mı okumamızı tavsiye edersiniz?” “Bu ikisi aynı şey” deyince bir şaşkınlık oluyor. İktisat Arapça, ekonomi (economics) Yunanca kökenli bir sözcük. Ben iyice karma bir kullanım yaparak mesleğe ekonomi, meslek sahibine iktisatçı diyorum. Benim böyle dememin de hiçbir anlamı yok, eski bir alışkanlık. Bizde eski geleneği izleyen okullar bu bölüme iktisat diyor (Mülkiye, İstanbul İktisat Fakültesi) yeni eğilimi izleyenler de ekonomi diyorlar (Boğaziçi Üniversitesi) İkisi arasında fark yok.

Üniversitelerin ekonomi ya da iktisat bölümlerinde okuyacak öğrencilerin şunu iyi bilmesi gerekir: Bu bölümü bitirebilirsiniz, hatta birincilikle de bitirebilirsiniz ama iktisatçı (ekonomist) olamayabilirsiniz. Hatta bu bölümü bitirip de iktisatçı olamama olasılığı, bu bölümü bitirip de iktisatçı olma olasılığından çok daha yüksektir.

İktisat (ekonomi) okumuş olanlara bir bakın. Çoğu kendisini bankacı, muhasebeci, mali müşavir, yönetici, yatırım uzmanı, risk yöneticisi, sigorta uzmanı, leasing uzmanı, faktoring uzmanı, kredici, hazineci, maliyeci, finans uzmanı gibi unvanlarla tanımlar. Dikkat edin iktisat okuyup da kendisine iktisatçıyım diyen kişi sayısı çok azdır. Çünkü bir kişinin kendisine iktisatçıyım demesi ciddi bir cesaret işidir. İnsanın kendisini iktisatçı diye tanımlayabilmesi için sadece dolar ne olacak, Fed faizi ne zaman artıracak, enflasyon düşer mi gibi soruları yanıtlamak yetmez. Bunları bilmek sizi piyasa yorumcusu yapar belki ama bu bilgiler iktisatçı olmaya yetmez. Yani mantık – matematik dilinde bunlar gerek şarttır ama yeter şart değildir. Kendinizi iktisatçı olarak tanıtabilmeniz için kimse sormasa bile (ki günümüzde artık soran kalmadı) örneğin değeri neyin yarattığına verebilecek yanıtınız olmalı. Sonra analiz yapma yeteneğinizin gelişmiş olması da gerekir. Farklı ekonomik sistemleri ve yapıları da bilmeniz şarttır. Sadece içinde yaşadığımız sistemin çerçevesini bilirseniz kapitalizmin iktisatçısı olursunuz. Çünkü ekonomi, içinde yaşadığı siyasal – ideolojik ortamın biçimini alır. Sosyalizmin ekonomisini öğrenmediyseniz bu sistemi eleştiremezsiniz, eksik yanlarını göremezsiniz.

Mülkiye’de iktisat ve maliye bölümünü bitirdikten hemen sonra maliye müfettişi oldum. Necisin diye sorduklarında iktisatçıyım demek aklıma gelmezdi hep maliye müfettişiyim derdim. Sonra Hazine’ye geçtim. Bu kez soranlara “hazineciyim” der oldum. O arada mezuniyetten sonra ekonomi üzerine çalışmaya devam ettim. Çalıştığım yerler bana daha çok muhasebe, vergi, bütçe çalışmaya itmiş olsa da ben bir yandan ekonomi teorisi çalışmaya devam ettim. Uygulamada öğrendiklerimi teorik bilgiyle birleştirmeye özen gösterdim. Kendime iktisatçıyım deme cesaretini bulduğumda sanırım 40’lı yaşlarımdaydım. Demek ki iktisat okuduktan yaklaşık 20 – 25 yıl sonra kendime iktisatçı unvanı vermeyi layık görmüşüm.

Onun için iktisat okumak başka şeydir iktisatçı olmak başka şey. 

Yorumlar

  1. Hocam yazı için teşekkürler.

    "Hatta bu bölümü bitirip de iktisatçı olamama olasılığınız, bu bölümü bitirip de iktisatçı olma olasılığınızdan çok daha düşüktür."

    Cümlenin gelişine bakarsak "daha yüksektir" demek istediğinizi anlıyorum ama yanılıyorsam kusura bakmayın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O cümlede genel bir hata olmuş, düzelttim, teşekkür ederim.

      Sil
  2. Hocam,Üstadım bende izinizden gelmeye çalışan 30 lu yaşlara henüz gelmemiş bir öğrenciyim, ilgiyle takip ediyor, onerilerniz ışığında kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Okul evresini sizin kadar verimli geçiremedim ne yazık ki o açık kapanır mı bilmem ama azimli bir şekilde çok çalışıyorum.

    Hocam bizim dönemde malumunuz nanoteknolji, yapay zeka benzeri icatlarla işimiz biraz daha kolaylaştı mı zorlaştı mı kestiremiyorum.

    Geçen bir makalede robotların yerini alacağı iş kolları arasında avukatlık mesleğini gördüm. Abd sanırım yapay zeka mahkemelerde kullanılmak isteniyormus.

    Lafı çok uzattım hocam kusuruma bakmayın. Hocam sormak istediğim konu şu olacak:
    Bu teknoloji bizim yerimizi alır mı bilmiyorum ama bilmek istediğim bu teknoljiyi nasıl işimize kendimize uyarlarız, siz olsanız ne yapardınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her türlü açık kapanabilir. İnsanın istedikten ve en önemlisi de sevdikten sonra yapamayacağı şey yok. Tabii ki kendi sınırları içinde. Dolayısıyla sizin okulda ıskaladığınız birçok konuyu şimdi tamamlamanız mümkün. Sanmayın ki ben de her şeyi okulda öğrendim. Ekonomi konusunda okuldan sonra öğrendiğim teorik bilgi okulda öğrendiklerimden (doktora dahil) kat kat fazladır. Onun için bence her türlü açık kapanır.
      Ne var ki bu sorduğunuz sorunun yanıtını bilmiyorum. Yuvarlak laflarla yanıtlamak da istemiyorum. Çünkü derin bilgim yok.

      Sil
    2. Hocam cevabınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  3. Hocam siz boş vakitlerinizi değerlendirmek için evinizde marangoz atölyesi mi inşa ettiniz?

    https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/70/Tripoli%2C_Lebanon_%285074428682%29.jpg

    Siz misiniz?

    Eğer mikroekonomi gibi bir kitap yazarken, yukarıdaki gibi işlerle de uğraşıyorsanız, eli öpülecek adamsınız!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok hoş. Ama ben hayatımda bir kaç gün dışında hiç sakal bırakmadım.

      Sil
    2. Hocam,

      https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/70/Tripoli%2C_Lebanon_%285074428682%29.jpg

      Fotoğrataki amcayla biraraya gelseydiniz, eminim, yaptığınız muhabbet tadından yenmezdi.

      Bu amcanın ifadesine ve işini yaparken gösterdiği vakurluğa bakıyorum, bir de sizin tv deki açıklamalarınıza, jest ve mimiklerinize bakıyorum ve diyorum ki bu muhabbet keşke gerçekleşse.

      Muhabbet nedir? Unutuyoruz Hocam!

      Nasıl oluyorsa oluyor, herkes kendi mevzisini savunmak telaşına düşüyor! Adeta bir girdap gibi, ne kadar kaçmak istesek de, bizi içine çekiyor!

      Artık sadece text message var, sadece kokteyl ve soğuk sandviç eşliğinde presentation yapmak var, sadece WhatsApp var, sadece twitter var! Bunlar elbette kötü değil! Ama bir kitabı tablet pc'den okumak ile kâğıda basılı okumak arasındaki farkı unutuyor muyuz? Yıllar geçtikçe unutacak mıyız?

      Bütün bu yazdıklarımın, 'yeniliklere & ilerlemeye & bilime karşı olmak', 'geçmişe özlem duymak', 'nostalji hastalığına yakalanmak' gibi ifadelerle savuşturulamayacak kadar geniş olduğunu düşünüyorum!

      Sizce?

      Sil
    3. Size bir şey söyleyeyim. Ben o dediğiniz muhabbeti fotoğraftaki kişiyle olmasa da benzer kişilerle sık sık yaparım. Ben zaman buldukça esnaf ve zanaatkar dolaşırım. Oturup uzun uzun sohbet ederim. Pazarı, piyasayı içinde yaşayanlara sorarım. Onlar bana dolar, altın ne olacak diye sorar, ben onlara yaptıkları işi, işlerin nasıl olduğunu bu işin sonra kim tarafından devam ettirileceğini sorarım.
      Bir sır vereyim: Yazdıklarımı basite indirgeyebilmemi ben bu sohbetlerden edindiğim deneyimlere borçluyum. Ekonomi okumamış bu kişilere olayları anlatmaya çalışırken basite indirgemeyi öğrendim.

      Sil
  4. Mahfi hoca Allah senden razı olsun. "Sözü Altın olanın susması haramdır" diye bir hadis hatırlıyorum. Sözün benim nazarımda altın değerinde, eğer inançlı bir kimse isen anlatmaya devam et. Yoksa "günahkar" olursun.

    İşin gücün rast gelsin. Allah'a emanet ol.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, sağolun, sizin de işiniz gücünüz rast gitsin.

      Sil
    2. amin ! kardeşim amin !senin de işin gücün rast gelsin! yalnız AKP'ye oy verme sakın

      Sil
    3. Bence herkes kendi tercihine, bildiğine göre oy versin. Kimsenin oyuna karışmayalım.

      Sil
    4. Demokratik ahlakıniz için saygılar hocam evet akp chp mhp tkp hatta hdp sonuçta bu memleketin evlatları tarafından kuruldu. Sonuçlar ülkemiz, milletimiz ve Türk ve islam alemi için hayırlı olsun

      Sil
  5. Hocam ingilizce işletme okuduktan sonra kariyer hedefi olarak bddk spk hatta merkez bankası gibi kurumları hedef belirlemek gerçekçi olur mu? sonuçta terimleri ingilizce öğreniyoruz ama erkenden böyle bir hedef belirlesek başarılabilinir mi? Bu kurumlara girişle ilgili bir yazı yazarsanız çok memnun olurum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekçi olur tabii ama onlara göre de bir hazırlık yapmanız gerekir. Bu konularda kurumlara yönelik yazı yazmıyorum. Genel yazıyorum.Yoksa bu tür yazılardan başımı alamam.

      Sil
  6. Şimdi ortaya çıktı. Sizin twitter hesabınızda 'iktisatçı' yazıyordu. Sonra neden kaldırdığınızı merak etmiştim, şimdi anladım!

    Demek ki 'Arapça' olduğu için sildiniz! Anlaşıldı!

    Peki Hocam da, sizin bir diğer isminiz de 'Ahmet'. Bunu kullanmaktan utandığınız için ve 'Mahfi' daha az bulunan bir isim olduğundan mı bunu ön plana çıkarıyorsunuz da 'Ahmet'i kullanmaktan çekiniyorsunuz? ('Mahfi' de Arapça kökenli bir kelime. Ama 'Ahmet' kadar yaygın değil.) Eğer isminiz 'Ahmet' değil de, 'Berkcan Mahfi Eğilmez' olsa idi hangisini ön plana çıkarırdınız?

    Sizin bu Arapça, Ortadoğu vb.lerine karşı huysuzluğunuzu bir türlü anlayamıyorum Hocam! Bütün insanlığı sevmek ve saygı durmak varken!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl bir yorum bu? Eğer dediğiniz gibi olsa bütün yazılarımda ve kitaplarımda iktisatçı yerine ekonomist yazardım a benim dikkatsiz öğrencim. İşte bu ön yargılar analiz yapmanın ve iktisatçı olmanın önündeki temel engellerdir. İktisatçı olmak istiyorsanız ilk önce bundan kurtulun. Profilimden iktisatçı sözcüğünü kaldırmamın nedeni twitterdan kendime yazılar bloğuna bağ sağlamak içindi. İktisatçının yerine Kendime Yazılar ifadesini koydum. Bunlara dikkat etmezseniz olay yeri incelemesi ve dolayısıyla doğru analiz yapamazsınız.

      Sil
    2. Bu ne eziklik Arap kardes. Carpik ve sahte delil uretmeyi nerden ogrendin soylesene.

      Sil
  7. "Üniversitelerin ekonomi ya da iktisat bölümlerinde okuyacak öğrencilerin şunu iyi bilmesi gerekir: Bu bölümü bitirebilirsiniz, hatta birincilikle de bitirebilirsiniz ama iktisatçı (ekonomist) olamayabilirsiniz. Hatta bu bölümü bitirip de iktisatçı olamama olasılığınız, bu bölümü bitirip de iktisatçı olma olasılığınızdan çok daha düşüktür."

    Bu paragrafın girişindeki ifadeniz ile, sonuçtaki cümleniz arasında tutarsızlık var.

    Sonucu şöyle olmalı:
    "...çok daha yüksektir."

    Düzeltmenizi önerir, teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O cümlede genel bir hata olmuş, düzelttim, teşekkür ederim.

      Sil
    2. Mahfi Hocam öncelikle saygılar size bir sorum olacak şimdiden çok teşekkür ederim...Ben kitaplarınızın sayesinde iktisat ve ekonomi temelli araştırma yapmayı ve bu alanda bir ilgimin alakamın olduğunu fark ettim...Hatta şuan borsa ve fx piyasalarında kendi çapımda işlem açıp kapatıyorum gündemi ve açıklanan verileri takip ederek...Ben elektrik elektronik mühendisliği öğrencisiyim...Bölümüm sonrasında bu alana maliye ekonomi finans alanında kendimi yetiştirmem için bana yüksek lisansta hangi alanı önerirsiniz ? Tekrardan teşekkürler saygılar...

      Sil
  8. bu her iş için geçerli.. doktorlar, mimarlar, avukatlar hukukçular.. bir iş 4 sene dandik eğitim sisteminden alınan diploma ile öğrenilmez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur ama diplomayı aldı mı doktorluk yapmaya, mühendislik yapmaya, avukatlık yapmaya başlayabilir. Ama bana sorarsanız er diploma alan iktisatçılık yapamaz.

      Sil
    2. Hocam bir ekonometri 2.sinif okuyan biri olarak bir ekonometricinin geliştirmesi gereken özellikleri nelerdir?

      Sil
    3. Ekonomi, hukuk ve muhasebe çalışın. Yalnız ekonometri, matematik ve istatistikle kalmayın.

      Sil
  9. Peki hocam size başka bir sorum var: İktisat okumadan iktisatçı olunabilir mi? Dr. Quesney gibi örnekleri kastediyorum. İktisat okumayan biri iktisatçıyım dese tepkiniz ne olur?

    YanıtlaSil
  10. Hocam iktisat öğrencilerine tavsiyelerde bulunurmusunuz.Analiz yapmayı nasıl geliştirebiliriz işin içine girmeden okulda öğrendiğimiz teorik bilgilerle analiz yapabilirmiyiz.Bence uygulamaya dönük eğitimde verilmeli okullarda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konularda bu blogda dizi yazılarım var. Blogda Arama satırına analiz yazın çıkıyor.

      Sil
  11. Kendisine iktisatci diyen bir insanin Fed hakkinda bir seyler bilmesi gerekmez. Alvin Roth'un veya Jean Tirole'un ornegin Fed fazileri hakkinda bir seyler bildigini doviz kuru gibi seyleri umursadigini sanmiyorum fakat bu adamlar Nobel aldi. Turkiye'de kendisine iktisatci diyen sizin gibi bir cok hocanin anladigi makroekonomiden hatta spesifik olarak para-uluslararasi ikt/finans-maliye uclusunden ibaret. Hos memlekete adam akilli iktisat yapan topu topu uc okul var ve bunlarin en yaslisinin mezunlari daha yeni yeni profesor oluyor, dolayisiyla bu guduk bakis acisi cok da sasirtici degil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akademisyen olarak salt ekonomiyle uğraşan kişiler kısa vadeyle pek ilgilenmezler. Ne var ki yaşam insanı yarın ne olacağını arayıp bulmaya zorlar. Yalnızca bilim felsefesiyle uğraşan bir iktisatçının Fed hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olması gerekmeyebilir ama yaşamdan kopmamak için iktisatçının Fed hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Kısa vadeler birbirine eklenerek uzun vade olurlar.

      Sil
  12. Hocam kamu gözetimi kurumu hakkında ne düşünüyorsunuz. Gelecekte değerli bir kurum olabilir mi

    YanıtlaSil
  13. Hocam bu siyaset konusunda da geçerli mi? Ben Kamu yönetimi okudum ama kamu ya da siyaset okumayanlara göre daha iyi siyaset bildiğimi düşünüyorum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bence geçerli. Ama mesela hukuk okumuş birisi diplomayı aldığında hukukçu unvanını da almış olur. Aynı şey tıp okuyanın doktor, mühendislik okuyanın mühendis unvanı almasında da geçerlidir. Ama ekonomi okumuş birisinin iktisatçı unvanı alması kendisine bağlıdır. Ben de mesela Mülkiye'de okurken siyaset bilimi, siyaset sosyolojisi, siyasal tarih, kamu hukuku ve devlet teorileri, siyasal düşünceler tarihi dersleri okudum. Sonra devam edip siyasal sitemler, siyaset felsefesi üzerinde çalıştım. Siyaset bilimini, özel olarak bu dalda okumuş pek çok kişiden daha iyi bildiğimi sanıyorum. Ama siyaset bilimiz uzmanı gibi bir unvan taşımıyorum.

      Sil
    2. Hocam ben maliye okumak istiyorum çünkü maliye bölümünde hukuk muhasebe ve iktisat maliye dersleride var ama ilerde mali iktisat ana bilim dalında yüksek lisans ve doktora yapıp akademik kariyer yaparsam iktisatcı olabilirmiyim

      Sil
  14. hocam daha başaralı olmak için daha verimli çalışmak gerekir.peki sizin verimli çalışma için kullandığınız özel bir teknik var mı yada böyle bir teknik biliyormusunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen çok verimli çalışsam da bazen verimsiz çalışıyorum. Böyle bir teknik bilmiyorum. Bildiğim tek şey not alarak ve karşılaştığım olayları şematize edip birbiriyle ilişkilerini kurarak çalışmaktır. Bu yöntemi bana babam öğretmişti. O zamanlar değerini tam anlamamıştım ama şimdi çok işime yarıyor.

      Sil
  15. Hocam yazınız için teşekkürler. Sizce değeri üreten nedir? Yazınızda değinmişsiniz merak ettim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bir malın değerini emek ile faydanın bazen tek tek tek bazen ortaklaşa oluşturduğunu düşünüyorum. Mesela bir marangozun yaptığı masa için harcadığı emek çok fazla olabilir. O nedenle satarken çok para isteyebilir. Ama benzer bir masayı yandaki fabrika daha ucuza yapıyor olabilir. Alacak olan o masalardan elde edeceği faydayı karşılaştırır ve ona göre birisini fiyatını dikkate alarak tercih eder. Eğer herkes aynı tavrı ortaya koyarsa marangozun elde yaptığı masanın değeri tahmin ettiği bedelin altına düşer. O zaman bu masanın değerini ona harcanan emek kadar insanların ondan elde etmeyi düşündüğü fayda ve benzer malların fiyatları da belirlemiş olur.

      Sil
  16. Bu aralar ekonomi üzerine hatırı sayılır okuma yapıyorum. Sizin yazılarınızdan çok faydalandığımı belirtmem gerek. Bugüne kadar meslek sahibi nasıl olunur, patrona nasıl para kazandırılır üzerine eğitim almış olup para nasıl kazanılır, finans nedir, ekonomi nedir, yatırım nedir, birikim nedir... hiç bir zaman kafa yormamış olmam bende pişmanlık, korku ve paniğe neden oldu. Bugüne kadar hep piyon rolü almışız. Üstelik vezir olmak işten bile degilken. Resmen gözüm açıldı dünya görüşüm değişti. Katkılarınızdan dolayı size teşekkür etmek isterim. Paylaşımlarınızın devam etmesi dileğiyle.

    YanıtlaSil
  17. Hocam bu gün mikro siparişim elime ulaştı ve bi hevesle okumaya giriştim.Önceki kitaplarınızınızın da bi kısmını okumuş biri olarak kırılmazsanız eleştim olacak,Yav hocam kitabı nerdeyse başkası yazmış,önceki kitaplarınızdaki ve blogdaki dili,basit anlatımı bulamadım,yazdığınız makronun yakınından geçmiyo,haksızlık yapmak istemiyorum aslında muhtemelen daha çok konunun sıkıcılığından kaynaklanıyo deyip geçmek istiyorum.
    Son 2 yıldır blogda yazdığınız tüm yazıları ve hatta nedendir bilmiyorun nerdeyse tüm yorumları da okuyorum.
    İyiki varsınız ve iyiki bu kadar cömetsiniz.
    Sizden öğrendiğim bilgileri sıksık sağa sola satarak yetişmiş entelletüel taklidi yapıyorum.
    Ama bugün çalışmadığım yerden ayarı yedim,sizle de paylaşayım.
    Babamın emekli maaşına 100 tl zam gelmiş,sabah bizim evde gündem bu.
    hemen denk bütçe çarpanı konusundan daldım,
    ''partilerin bi seferlik emeklilere ikramiye vaatleri aslında,bütçede bi defalık harcama yaparak büyümeyi ve ekonominin çarkların...''
    derken babam
    ''s.çtırma çarkına millet o parayı aldığı gün kartlara yatıracak''
    diyerek sizin teoriye şahane bi boyut kattı:)

    Adam haklı gerçekten de gelirlerde bir defalık artık hiç de gelir artışı hissi verip,harcamaları tetikleyecek güçte olmayabilir,dahası bu gelir zaten bu gelir grupları tarafından çoktan harcandı ve kredi kartı exrtesi olarak orda duruyo.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kırılacak bir şey yok. Tam tersine paylaşım için teşekkür ederim.
      Mikroekonomi basitleştirilebilecek bir konu değil ne yazık ki. Çok teknik bir konu. Benim de iddiam zaten mikroekonomiyi basite indirgeyip herkesin anlamasını sağlamaya çalışmak değil. Çünkü böyle bir şey yapılabilir bir şey değil. Konu karmaşık ve aşırı teknik. Benim iddiam mikroekonomiyi analiz yapacak bir şekilde sunmaya çalışmak. BU kitap belirli bir ekonomi kültürü ve bilgisine sahip kişilere hitap ediyor. Mikroekonomide başka türlü bir şey yapmak pek mümkün değil ne yazık ki.
      Babanız haklı tabii. Herkes o parayı aldığı anda kartlara yatıracak ama o kapatma o insanlara o kadarlık bir boşluk yaratacak ve belki de yeniden o kadar borçlanacaklar ve harcayacaklar. Ya da onların yatırdıklarını bankalar bu kez başka kişilere kredi verecekler. Yani harcama mutlaka artacak.
      Tabii bu artışı bir kerelik değil sürekli yapmak da mümkün ama enflasyonun yüzde 8 - 9 olduğu bir ülkede bu enflasyonu yeniden körükleyecek bir yaklaşım olur.
      Evet iktisatçılık zor bir iştir. İki tarafı da dengeleyeyim derken insan iki taraftan da küfür yiyebilir. Ne yapalım her mesleğin kendine göre bir çerçevesi var.

      Sil
  18. Hocam , KPSS ye hazırlanıyorum da sizce derslere çalışırken, günde kaç sayfa kitap(kişiden kişiye değişir tabii) okumam gerekiyor?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bilmem mümkün değil. Sizi tanımıyorum, bilgi düzeyinizi bilmiyorum, günlük okuyup anlama ve sindirme kapasitenizden haberim yok, hangi dersi ne kadar bildiğinizi bilmiyorum. O nedenle bir şey diyemem.

      Sil
  19. hocam, iktisatçı olabilmenin temel koşullarından birisi de sanırım analitik düşünebilme kapasitesinin yüksek olması gerektiğidir.. ne dersiniz?. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bu blogda birçok yazımda anlatmaya çalıştım.

      Sil
  20. İktisat'a çelişkiler bilimi demekten kendimi alamıyorum. Severek okuyorum ve analizi iyi , iktisat konusunda gerçekten bilgi sahibi bir iktisatçı olmak istiyorum. Ama iktisatın içinde çıkmak çok zor. Siz bu düzeye nasıl gelebildiniz Mahfi Hocam ? Öneri de bulunabilir misin ? İlk kez bir yazınıza yorum yapıyorum. Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir saptama. Gerçekten de ekonomi bir çelişkiler yumağıdır. Alternatif maliyet ya da fırsat maliyeti kavramı bu çelişkiler yumağının en kestirme biçimidir.
      Bu işin içinden çıkabilmenin bir tek yolu var: Olaylara ve çözümlere ön yargıyla bakmamak. Diyelim ki değeri neyin belirlediğini anlamaya çalışıyorsunuz: Emek mi fayda mı? Sosyalistler ve klasik iktisatçılar emek diyor, bugünkü ekonomi öğretiminde kullanılan neoklasik teori ise fayda diyor. Ben her ikisini de ele alıp baktığımda ikisinin de değeri belirlemekte etkili olduğu analizine (ya da sentezine) ulaşıyorum. Siz bir mala istediğiniz kadar emek harcayın o maldan elde edilecek fayda yüksek değilse emeğinizin karşılığını alamazsınız. Konuya böyle bakınca benim açımdan klasik, sosyalist yaklaşımla neoklasik yaklaşımın sanki çok farklıymış gibi görünen önermeleri birbirini tamamlar hale geliyor.
      Dediğim gibi bir konuyu ele alırken taraf tutmamak çok önemli. O zaman doğru sentezler yaratmanız, çelişkili gibi görünen şeyleri gidermeniz mümkün olabiliyor.
      Ama bunun da bir derecesi var tabii. Örneğin enflasyon, büyüme, işsizlik gibi konular birbiriyle çelişebiliyor. O zamana o ekonominin içinde bulunduğu duruma göre birisine öncelik vermek gerekiyor.
      Ekonominin diğer bütün bilim dallarından farkı ve bana sorarsanız heyecanlı yanı da bu çelişkiler bence.

      Sil
    2. Heyecanlı yanı da bu çelişkiler bence. diye bitirmişsiniz.

      CNBC-e de Mayıs'ın son haftası ya da Haziran'ın ilk haftası içinde olmalı, Finans Cafe programına, İstanbul'da bir üniversiteden bir iktisatçı (prof. dr.) konuk olmuştu. Adını hatırlayamadım.

      Melda Hanım, o zaman, Haziran'daki seçim sonuçları tahminiyle birlikte FED'in faiz arttırıp arttırmayacağını sormuştu. Bu hocamız söyleyeceklerini söyledi ve açıklamasını şöyle bitirdi: Ekonominin diğer bütün bilim dallarından farkı ve bana sorarsanız heyecanlı yanı da bu belirsizlikler bence. (Çelişkiler kelimesi yerine belirsizlikler kelimesini kullandı. Bu kısmı net hatırlıyorum.)

      Yani bu hocamız da sizle aynı kafada.

      Şimdi problem şurada başlıyor:

      Sizler tuzu kurusunuz. Oturduğunuz yerden ahkâm kesiyorsunuz. Örneğin siz veya o prof. meslektaşınız ticarete girseniz, duvara toslama ihtimaliniz çok yüksek.

      Diyorsunuz ki, ekonomi biliminin en heyecanlı yanlarından biri bu belirsizlikler olabiliyor.

      Peki, kredi kartı borcuna girmeye mecbur bırakılmış bir emekli işçinin, bunu geri ödeyip ödeyemeyeceğinin yaşattığı belirsizlik nedeniyle intihar etmesini nasıl açıklayacağız? Hayatta her şey CETERİS PARİBUS dan mı ibaret?

      Peki, 24 Aralık 2013'te, Konya Ereğli'de, yakacak odun kömür alacak parası olmayan bir aile içinde, soğuk nedeniyle zatürreye yakalanıp ölen 40 günlük Ayaz isimli bebeği nasıl açıklayacağız?

      http://www.hurriyet.com.tr/40-gunluk-ayaz-bebek-zaturreden-oldu-25435786

      Bütün bu insanların durumu sizin gibi tuzu kuru değil. Adam belirsizlik yüzünden intihar ediyor, belirsizlik... Siz de çıkmış diyorsunuz ki, ekonomi biliminin en heyecanlı yanlarından biri bu belirsizlikler olabiliyor. Ayaz bebek ölmüş gitmiş, siz hala 'belirsizlik heyecanlıdır'.

      Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
      Yukarıda okumuş olduğunuz gerçeklerin önyargıyla falan ilgisi yok.
      Yukarıda okumuş olduğunuz gerçeklerin duygu sömürüsü yapmakla ilgisi yok.
      İnsanı ölüme götüren bir belirsizlik nasıl heyecanlı olabiliyor, anlamakta güçlük çekiyorum.
      Siz hayatı oyuncak mı zannediyorsunuz?
      'Ölüm'den bahsediyoruz, 'ölüm'den... 'Dirilmek' yok. Tak! Tek kurşunla her şey bitiyor. Ne ekonomi, ne Phillips eğrisi. Hiçbir şey kalmıyor.

      Ayrıca size şu yazıyı da göndermiştim, okumamışsınız:

      Don't let the Nobel prize fool you. Economics is not a science.
      The award glorifies economists as tellers of timeless truths, fostering hubris and leading to disaster

      http://www.theguardian.com/commentisfree/2015/oct/11/nobel-prize-economics-not-science-hubris-disaster

      Sil
    3. '' Siz bir mala istediğiniz kadar emek harcayın o maldan elde edilecek fayda yüksek değilse emeğinizin karşılığını alamazsınız '' Bu yaklaşımınız çok mantıklı Mahfi Hocam. O zaman şöyle ifade etsek yanlış olmaz. Birbirinden farklı savunulan yaklaşımlar , aslında çok iyi bir tarafsız analizle birbirinin kırılmaz zinciri olduklarını söyleyebilir miyiz acaba.Ben iktisadi yaklaşımları ekosisteme benzetiyorum.Birbiriyle ilişkili ve ayrı ayrı düşünülmesinin bütün dengeyi bozacağını.

      Sil
    4. Sayın Adsız 15:16, kendinizi bu kadar zorlamanıza gerek yok. Her an bir açık yakalamak gibi bir saldırganlığınız var. Fikirlerinizi ortaya koymak için bu tavra ihtiyacınız olmamalı. Sizin durumunuz şu; doğru olduğuna inandığınız fikirleriniz var, ama bunu açıklamanız Mahfi Bey'in bir cümlesini çarpıtmanıza bağlı. Böyle acıklı bir duruma neden düşürüyorsunuz ki kendinizi, anlamak mümkün değil.

      Sil
    5. Timur Bey (18.10), size sadece iki adet sorumuz var:

      Peki, kredi kartı borcuna girmeye mecbur bırakılmış bir emekli işçinin, bunu geri ödeyip ödeyemeyeceğinin yaşattığı belirsizlik nedeniyle intihar etmesini nasıl açıklayacağız? Hayatta her şey CETERİS PARİBUS dan mı ibaret?

      Peki, 24 Aralık 2013'te, Konya Ereğli'de, yakacak odun kömür alacak parası olmayan bir aile içinde, soğuk nedeniyle zatürreye yakalanıp ölen 40 günlük Ayaz isimli bebeği nasıl açıklayacağız?

      İlk önce bu sorulara cevap veriniz veya Mahfi Bey cevap versin, ondan sonra devam edelim.

      Kusura bakmayın, haddinden fazla rahatsınız Timur Bey. 'Ölüm' kelimesinden bahsediyoruz...

      Sil
    6. Sayin adsiz (21.31)
      cevabini aradiginiz sorularin hesabini yanlis bir yerde ariyormussunuz izlenimi yarattiniz bende. Vermis oldugunuz uzucu orneklerin sebebi sanki, ulkeyi yonetenler, ekonomiye yon verenler, toplumumuzun uretme-deger yaratma sorunu, egitimsizligi vb. Mahfi hocanin yada bir baska prof.un belirsizlikten duydugu heyecani dile getirme mevzusunu bel alti vurarak hesap sorma kivamina getirmeniz itici oluyor. Belirsizlikler, bilinmeyenler, adrenalin heyecan vericidir ve bundan keyif almak bir yasam tarzi olabilir. Yaptiginiz elestiri, ucaga binecek parasi olmayan biri otobus kazasinda olunce, sucu adrenalin tutkusu olan birinin ucaktan parasutle atlamasinda bulmaya benziyor...

      Sil
    7. Pinki Floyki Bey & Hanım (01.07), ne yazık ki siz de Timur Bey, Mahfi Bey veya Melda Hanım'ın programına katılan prof. hocamız gibi, problemin kendisini görmekten vazgeçip, o problemın etrafında örülmüş sahte çemberde oyalanmayı tercih ediyorsunuz.

      Bakınız, o prof. hocamız veya Mahfi Bey gibi kişiler akademisyendir. Her sene yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce üniversite öğrencisi bu hocamalarımızın eğitim vermek gayretiyle mezun olmaya çırpınırlar.

      Eğer bu öğrenciler henüz yaş iken, henüz taze iken, henüz körpe iken, onların zihnine 'iktisatta belirsizliğin heyecan verici bir olgu olduğunu ve bunun çok güzel bir şey olduğunu' aktarırsanız, o öğrenciler (sizin mesleğinizi, işinizi bilmeden, tenzih ederek yazıyorum) 'ucaga binecek parasi olmayan biri otobus kazasinda olunce, sucu adrenalin tutkusu olan birinin ucaktan parasutle atlamasinda bulmaya benziyor' gibi saçma sapan bir açıklama yaparlar!

      Yukarıda ifade ettiğim gibi, problemin kendisini görmüyorsunuz, bu problemin etrafına örülmüş sahte çemberde oyalanıyorsunuz.

      Soruyu, daha en başta, yanlış soruyorsunuz: 'ucaga binecek parasi olmayan...' diye başlamışsınız.

      'Uçak', 'otobüs', 'otomobil', 'tren', 'gemi', 'motosiklet' ve yüzlerce taşıt, insana hizmet olsun diye, yine insan tarafından, icat edildi.

      Sizin yanlış örneğinizden giderek sorunuzu doğruya sevkedelim: 'Uçak'a binmek için niçin 'parası olmak' / 'parası olmamak' gibi sahte algılar yarattık, sahte çemberler ördük?

      Soruyu yukarıda ifade ettiğim gibi sormadıkça, kusura bakmayın, saçmalamaya devam edeceksiniz. (Ek bilgi: Bu cümleyi yazarken birinci tekil şahıs eki kullandım. Ama sanki çok büyük bir buluş yapmış gibi, bu cümlenin sahibi sadece ben değilim. İzan sahibi kime yaklaşırsanız yaklaşın, sizin verdiğiniz örneğin 'sahte çember içinde' olduğunu söyleyecektir.)

      24 Aralık 2013'te, Konya Ereğli'de, yakacak odun kömür alacak parası olmayan bir aile içinde, soğuk nedeniyle zatürreye yakalanıp ölen 40 günlük Ayaz isimli bebeği nasıl açıklayacağız?

      "'Ayaz'ın annesinin, babasının, dedesinin, büyükannesinin, büyükbabasının, eğer 'parası olsaydı' da odun kömür alabilseydi, 'Ayaz' şimdi yaşıyor oldurdu. 'Paraları olmadığı' için Ayaz bebek öldü. Ne yapalım şimdi? Bu faciadan yola çıkarak sistemi mi değiştirelim?" gibi saçma sapan bir sonuçla aynı yere çıkıyor sizin örneğiniz Pinki Floyki Bey & Hanım!

      Şu 'belirsizlik heyecanlıdır' saçmalığı yüzünden nice insanlar ölüyor. Siz bu problemi görmek istemiyorsunuz, etrafına örülmüş sahte çemberde hem kendi vicdanınızı hem Mahfi Bey'in vicdanını rahatlatacağınızı sanıyorsunuz.

      'Kredi kartı borcu' gibi saçma saçma sapan bir olgu yarattık! Sonra bu borcu ödeyemeyeceği endişesine kapılıp intihar eden insanların 'ölümünü' normal, hayatın akışı içinde olur böyle şeyler, diye kabul etmeye başladık.

      Yazık!

      Bir insanın 'kalp krizi sebebiyle', 'uçak düşmesi sebebiyle', 'trafik kazası sebebiyle' ölmesi başka bir bağlam!
      Bir insanın 'kredi kartı borcunu geri ödeyip ödeyemeyeceğinin yarattığı endişe nedeniyle intihar edip ölmesi' başka bir bağlam!
      40 günlük bir bebeğin 'yakacak odun kömür alacak parası olmayan bir aile içide, soğuktan hastalanıp ölmesi' başka bir bağlam!

      Örnekleri, bağlamları yanlış kurmayınız.

      Yazık!

      Problemin kendisini görünüz!
      Problemin etrafında örülmiş sahte çemberde oyalanmaktan vazgeçiniz!

      Sil
  21. Hocam "ekonomi" sözcüğünün Latin kökenli olduğunu yazmışsınız. Hemen hemen bütün İngilizce Introduction to Economics kitaplarında bu sözcüğün Eski Yunancadan geldiği yazar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız asıl köken Yunanca oradan dönüp dolaşıp economics olmuş. Düzelttim sağolun.

      Sil
  22. Sayın Mahfi Eğilmez,
    Sizce iyi iktisatçı kime denir ? İyi bir iktisatçının psikoloji, matematik, felsefe, sosyoloji, antropoloji, istatistik, ekoloji ve siyaset bilimi gibi daha birçok bilim dalında kendisini yetiştirmesi gerekmez mi ? Ortalama insan ömrünün 75-80 yıl arasında olduğu günümüz dünyasında bu bilim dallarından herhangi birinde gerçek anlamda uzmanlaşmak bile yıllarımızı alabiliyorken insanlar nasıl kendilerine iyi iktisatçı diyebilirler ? Sizce iyi iktisatçı kavramının günümüzde bir geçerliliği var mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben zaten iyi iktisatçıdan söz etmiyorum. İktisatçıdan söz ediyorum. İktisatçı olmak önemli bir başarıdır, iyi iktisatçı olmak ise ondan da öte bir şeydir.
      İyi iktisatçı insan davranışlarını ve/veya toplumsal olayları ekonomik açıdan iyi analiz edip yorumlayabilen kişidir.

      Sil
  23. Sevgili Üstat,

    "Değer" olgusunu yeni kitabınızın 27 - 29 sayfalarında tanımını okuduğumda - yukarıdaki yazınızın "Kendinizi iktisatçı olarak tanıtabilmeniz için kimse sormasa bile (ki günümüzde artık soran kalmadı) örneğin değeri neyin yarattığına verebilecek yanıtınız olmalı." cümlesinde de geçiyor - gerek özel ve gerekse iş yaşamımdaki (çalışma arkadaşlarım, müşterilerim ve tedarikçilerim) ilişkilerim içerisinde kendimce tanımladığım halini yeniden gözden geçirme ihtiyacını duydum.

    Zira hayatımda baş başa kaldığım birçok duruma ilişkin karar süreçlerimdeki en önemli referansım.

    Sevgili Doğan Cüceloğlu hocamız bir televizyon programında karşındaki insana değer vermeyi şöyle tanımlamıştı. “Diğerini bütünü ile anlama çabası ve anlaşılabilen hali ile tanınıp kabul edildiğinin karşıdakine iletilmesi”. Duyduğumda çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Zira özellikle annemden sürekli işittiğim anlamının çok dışında bir içeriği olduğunu hissetmiş ve çok sevmiştim.

    Hocanın tanımlaması ile paralellik kurabildiğim bir diğer tanımını da Türk Dil Kurumunun web sayfasında buldum. Felsefe ile ilgilisini “Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey" diye tanımlanmış.

    Konu bana satışın tanımı ile alakalı aldığım soruya verdiğim yanıtı da hatırlattı. 10 yıl öncesinde “Değer yaratma süreci” diye ifade etmiştim. Bir dönem işbirliği yaptığım yabancı bir firma müşterileri için hazırladığı çözümleri değer teklifi (value proposal) diye adlandırıyor ve sunuyordu.

    Biraz uzattım kusura bakmayın lütfen. Ancak, yukarıda da ifade ettiğim gibi benim için çok önemli “Değer”in tanımın ne olduğu. Bunun herkes için de böyle olması gerektiğini düşünüyorum.

    Kitabınızın 29. sayfasında “günümüzde Ekonomik analizde kullandığımız yaklaşım değeri faydanın yarattığı görüşüne ağırlık veren bir anlayışa dayanıyor” diye ifade etmişsiniz.
    Birbirine çok yakın kavramlar her ikisi de. Ayırmakta güçlük çektiğimi de söylemeliyim.
    Gene de son tahlilde bana tersi gibi geliyor. Değerin iki nesne tarafından tanımlanabilen son halinin adına “Fayda” demek daha doğru geliyor bana. Yani “Fayda”nın değeri yaratması değil, adı olması…

    Bana bunları düşündüren çok güzel yazınız ve kitabınız için çok teşekkür ederim.

    İyi hafta sonları
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
  24. Bir iktisatçı düşünün... Tüm yorumları uzun uzun en anlaşılır biçimde cevaplayarak tanımadığı yüzlerce öğrenciye, ilgi alanı oluşturmaya çalışanlara ışık tutmaya çalışan.. ve bir iktisatçı(!) daha düşünün... Sınıfta ikinci bir soruyu cevaplamaya dahi tahammülü olmayan, Teşekkürler hocam bir siz daha bulamadık biz..

    YanıtlaSil
  25. Hocam,

    Siz de bildiğiniz üzere, Çin, artık tek çocuk politikasını kaldıracağını duyurdu.

    Bizde, düğünlerde damadın ve gelinin elbisesine, bebek doğduğunda beşiğin köşesine altın iliştirme geleneği vardır.

    Eğer biz bu 'altın takma geleneğimizi' Çin'e de özümsetebilirsek, ülkemiz muazzam ölçülerde altın ihracatı yapmaya başlayabilir!

    Böylece cari açığımız da düşmeye başlar!
    Böylece 'nereden geldiği belirsiz para girişi, net hata noksan' kaleminde de düşüşler başlar!
    Böylece, Dolar-TL kurundaki dalgalanmaların hepimize etkisini de nispeten daha az hissetmeye başlarız!
    Böylece doğalgaz, akaryakıt gibi dışarıdan almaya muhtaç olduğumuz ürünlerin ödemesini de altın ihracatından elde ettiğimiz muazzam gelirle yaparız!
    Böylece yapısal reformlar gibi külfetlerden de kurtuluruz! Yani siz boşu boşuna beyninizi, çenenizi ve parmaklarınızı yormamış olursunuz!

    Ne dersiniz Hocam? Bu fırsatı yakalayabilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ciddiye çok komik, şakaysa hiç komik değil.
      Turkiye'nin dunya altın üretimindeki payı nedir sizce?

      Sil
  26. Antikythera düzeneği hakkındaki görüşleriniz nedir?

    YanıtlaSil
  27. Keşke bu ülkeyi yönetenler arasında Eğilmez insanlar olsa!

    Bunu ironi olsun diye yazmadım!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, biz kendimizi yönetelim yeter.

      Sil
  28. Merhaba hocam ben üniversitede İngilizce iktisat okuyorum , henüz ilk senem İngilizcem iyi seviyede fakat ekonomik terimleri anlamaya yetmiyor bende ilk türkçe kaynaktan okuyorum sizce böyle yapmam ilerde sıkıntı yaratır mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisini aynı anda okuyun.Yani önce İngilizcesini sonra Türkçesini okuyun. Bu yararlı olabilir.

      Sil
  29. SEÇİMLERDEN ÖNCE TÜRKİYE'DEN İSVİÇRE'YE ALTIN İHRACATI %627 ARTTI!

    Türkiye'nin Eylül ayında İsviçre'ye yaptığı altın ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %627 artarak 539 milyon dolara ulaştı.

    BBC Türkçe'den Enis Şenerdem'in haberine göre Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı verilere göre, Eylül'de İsviçre'ye yapılan toplam ihracat içerisinde altın gibi kıymetli madenlerin oranı ise %88'e ulaşıyor.

    Buna göre geçen ay İsviçre'ye yapılan kıymetli maden ihracatı 474 milyon dolar oldu.

    Türkiye'den İsviçre'ye altın ihracatı yeni karşılaşılan bir durum değil. Yine bu yıl içerisinde İsviçre'ye yapılan ihracat Şubat ve Nisan aylarında 1 milyar dolar seviyesini aşarak normal seyrinin çok üzerinde bir çizgi izlemişti.

    O aylarda da yine ihracatın büyük bölümünü kıymetli madenler oluşturuyordu.

    Türkiye'nin kıymetli maden ihracatındaki dalgalanmayla örtüşen bir diğer veri ise (TCMB) Merkez Bankası'nın her ay açıkladığı cari denge verisinin içerisinde yer alan "net hata noksan" kalemi.

    Ülkeye nereden geldiği belli olmayan para akışını gösteren "net hata noksan" ve altın ihracatı arasında da bir korelasyon gözüküyor!

    Piri Reis Üniversitesi Ekonomi Profesörü Erhan Arslanoğlu, "net hata noksan" ve kıymetli maden ihracatı arasındaki ilişkinin rastlantısal olmadığı görüşünde.

    BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Arslanoğlu, "Net hata noksanın içerisine bavul ticareti de giriyor. Altın ihracatının yükseldiği dönemlerde bu bavul ticaretinin içerisine altın da dahil oluyor" diyor.

    "TÜRKİYE'DEN İSVİÇRE'YE İHRACAT: KÜLÇE ALTIN"

    Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Ayhan Güler ise BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlarken İsviçre'ye yapılan kıymetli maden ihracatının daha çok "külçe altın" olduğunu ifade ediyor ve Türkiye'nin hurda altını işleyip İsviçre'ye satan bir ülke konumuna geldiğini söylüyor:

    "Ülkemizdeki altın rafinerileri aldıkları hurda altını işleyip küresel standartlara uygun külçe altına dönüştürüyor. İsviçre de daha ucuza mal edildiği için işlenen külçe altınları Türkiye'den almayı tercih ediyor."

    Ayhan Güler, İsviçre'ye yapılan tüm kıymetli maden ihracatının külçe altın olduğu varsayılırsa yapılan ihracatın 13 ton külçe altına denk geleceğini de ifade ediyor.

    Türkiye'deki İsviçre Ticaret Odası Derneği Başkanı Doğan Taşkent ise her ne kadar zaman zaman Türkiye'nin İsviçre'ye yaptığı en büyük ihracat kalemi olsa da altın ihracatını hiçbir ekonomik değerlendirmelerine dahil etmediklerini aktarıyor ve "Biz altın, kıymetli maden tarafına bakmıyoruz. Tamamen özel sektör tarafından yapılan imalat ihracatına odaklanıyoruz. Değerlendirmelere de hep altın hariç olarak bakıyoruz" diyor.

    http://odatv.com/secimlerden-once-turkiyeden-isvicreye-dikkat-ceken-satis-3110151200.html

    YanıtlaSil
  30. "Jose Mujica"dan biraz ders alın Hocam:

    https://pbs.twimg.com/media/CSowDX0UEAA-e01.jpg:large

    "Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım.
    Asıl fakirler yaşamdan sürekli talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır."

    YanıtlaSil
  31. İktisatçı olmanın en zor yanının iktisatın birçok bilimden faydalanmak zorunda olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun bir zorluğu da birbirine uzak bilimlerden yararlanmak zorunluluğudur. Örneğin terazinin bir yanında matematik istatistik geometri varken diğer yanında tarih sosyoloji psikoloji antropoloji hukuk felsefe ve iktisatın alt dalları diyebileceğimiz finans muhasebe pazarlama işletmecilik ve tabi ki organizasyon yönetimi vardır. Tüm bu dallarda gerekli birikime sahip olmak yeter mi? Tabiki yetmez, karar verici bir konumda (devlet veya özel sektör) uzunca bir tecrübe gerektirir iktisatçı olmak. Peki tüm bunlar bir insanda toplanır mı? Orası tartışılır. Toplandığı zaman da Karl Marks Keynes Adam Simit Mahfi Eğilmez olunuyor demek ki...

    YanıtlaSil
  32. (1/2)

    LEONARDO DA VINCI'NİN 2. BEYAZIT'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP:

    "Ben kulunuz değirmen konusunu düşündüm ve Allah'ın inayeti ile suya gerek kalmadan, sadece rüzgârdan güç alan bir değirmen yapmanın yolunu buldum. Şükürler olsun ki, gemilerden ip ya da halat kullanmadan, sadece kendi kendine devir yapan bir hidrolik makine kullanarak, su çıkarmanın yolunu bulmayı Allah bana nasip etti. Ben kulunuz, İstanbul'dan Galata'ya uzanan bir köprü yapmak isteğinizi, yapabilecek biri bulunamadığı için köprüyü yapamadığınızı duydum. Ben kulunuz nasıl yapılacağını biliyorum. Köprüyü bir bina kadar yüksek yapacağım. Çok yüksek olduğu için, üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak. Öyle bir köprü yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile, bir gemi altından geçebilecek. İsteyenleri Anadolu kıyısına geçirecek bir asma köprü yapacağım. Allah sizi bu sözlere inandırsın. Bu kulunuzun, her zaman hizmetinizde olduğunu bilin..."

    Da Vinci, 16. yüzyılın hemen başında Osmanlı sultanı 2. Beyazıt'a işte bu satırlarla sesleniyordu.

    Hani, dünyanın 'dahi' olarak tanımladığı Da Vinci...

    Niçin yazmıştı peki bu mektubu sultana?

    Zira o vakitlerde İstanbul, dünyanın hem en büyük hem de en gelişmiş metropolü idi! Da Vinci gibi birinin burada çalışmak, eser vermek istemesinden daha doğal ne olabilirdi?

    1500'lü yılların sonunda yapılan sayımlara göre nüfus bakımından dünyanın en büyük kenti İstanbul'du. 1500'lerin ortalarında 500 bin kişiyi aşan şehir, yüzyılın sonlarında milyona dayanmıştı. Tabii, o sıralarda dünyanın gördüğü en gelişmiş şehir de İstanbul'du. Ticaret, bilim, ekonomi ve benzeri meselelerde de dünya lideri bir şehirdi.

    O yıllarda dünyanın en büyük devleti olan Osmanlı da elbette devletlerden bir devlet, imparatorluklardan bir imparatorluk idi... Doğal olarak doğdu, yaşadı ve öldü. Bütün devletler gibi Osmanlı'nın da artıları, eksileri, doğruları, yanlışları vardı.

    Osmanlı'nın en büyük 'eksi'lerinden birinin 'kendi milletini beğenmeyen nesebi gayr-ı sahih bir münevver zümresi'nin yetişmesine destek vermek olduğunu düşünürüm hep. Devlet zayıflamaya başlayıp da yıkılmaya yüz tutunca batıya pek çok evladını yollamış, 'belki bu çözülmeye bir çare bulurum' diye hesap etmişti. Lakin işler öyle olmadı. Batıya giden pek çok Osmanlı evladı dönüşte 'bu halkla bu iş olmaz' deyip yenilgi duygularını bir aşağılık kompleksine çevirme yolunu tuttular.

    .....

    YanıtlaSil
  33. (2/2)

    Gâvurun giyinişinden yürüyüşüne, kahve içişinden aşık oluşuna kadar her bir özelliğini tutkuyla taklit etmeyi marifet bilen bu kesimin sonraki dönemlerdeki altın cümlesi hep 'bu iş halkla olmaz' oldu. Böylelikle ortaya tuhaf, köksüz, elitist bir münevver kitle çıktı. Meraklısı, Cumhuriyetin ilk döneminde bize 'aydın' diye sunulan insanların yazıp çizdiklerini okuyabilir. Hemen tamamı neredeyse 'halk düşmanı'dır. Halk cahildir, halk aptaldır, halk zeka yoksunudur bu tiplere göre.

    Cumhuriyet dedik. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu düşmanlığa bir de 'Osmanlı düşmanlığı' eklenmiştir. 'Başımıza ne bela geldiyse Osmanlı'dan gelmiştir' cümlesine iman eden Cumhuriyet eliti, 600 yıllık koca bir tarihi kökünden yok saymayı, o tarihi sürekli aşağılamayı marifet bellemiştir. Tabii bunu yaparken de nedense hep Osmanlı'yı son yüzyılından ibaret saymayı...

    Koray Çalışkan diye biri var malum. Biz onu en çok Mısır darbesinden çok az süre önce attığı 'ne darbesi, Mısır'da ordu İhvan'dan yana' tweetinden hatırlıyoruz. Politikayla ilgisi bu düzeyde biri yani...

    İşte o Koray Çalışkan, Cumhuriyet Bayramı gününde şunu yazdı: 'Osmanlı Spor, Osmanlı Ocağı, Osmanlı estetiği... Abdülhamit, Vahdettin zihniyetiniz batsın diyeceğim, Ama sahi, rezil olup zaten battı Osmanlı.'

    Nasıl?

    Çok güzel değil mi?

    Tam bir anakronizm ile Osmanlı'yı bugünden değerlendirip, vaktiyle bu milletin kurduğu bir devletin yok olup gitmesinden 'orgazm' düzeyinde zevk alan yeni nesil bir Contürk. (Doğrudur. 'Contürk.')

    Şöyle mi düşünüyor acaba bu zihin: 'Mustafa Kemal ve arkadaşları yedi düveli memleketten söküp atmak için değil de Osmanlı'yı yıkmak için başlatmışlardır Kurtuluş Savaşı'nı.'

    Ya da şöyle mi: 'Osmanlı'nın yıkılıp gitmesi, topraklarımızın 5 milyon kilometrekareden 783 bin kilometrekareye inmesi gerçekten çok güzel oldu. Kim uğraşacaktı şimdi o kadar yerin yönetimi ile?'

    Ne diyordu Da Vinci: 'Osmanlı Ocakları ne olduğu belli olmayan bir yapı... Osmanlı Spor bir futbol kulübü... Osmanlı estetiği ise senin asla anlayamayacağın bir dikey derinlik biçimi yeğen... Boyunu aşan havuza giriyorsun ama sorarlar adama: Yüzme biliyon mu?'

    İsmail Kılıçarslan, 31 Ekim 2015
    http://www.yenisafak.com/yazarlar/ismailkilicarslan/insani-zorla-osmanlici-yaparsiniz-2022736

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görebilir miyiz bu mektubu?
      Mektubu da yayınlamış mı yeni şafakta?
      Yosa tanıdık millyetçi muhafazakâr yalancılığı mı?

      Sil
  34. Bekir Ağırdır'ın yöneticiliğini yaptığı KONDA araştırma şirketinin yayınladığı, 1 Kasım seçimlerine dair beklenen oy dağılımı aşağıda:

    AKP: %41,7

    CHP: %27,9

    MHP: %14,2

    HDP: %13,8

    Diğer: % 2,3

    http://konda.com.tr/tr/raporlar/Ekim29_Kamuoyu_Aciklama.pdf

    ***

    Eğer sonuç yukarıdaki gibi çıkarsa:
    Mart 2016'da (ve Haziran 2016'da) genel seçimler tekrarlanacak.
    Çünkü AKP %41,7 oy oranı ile hala tek başına iktidar olma potansiyeli taşıdığını düşünüp, Mart 2016'da (ve Haziran 2016'da) seçimleri tekrarlatacak.

    Türkiye ekonomisinin durumu mu?
    Hiçkimsenin umurunda değil!

    ***

    Eğer AKP %39-40 altında oy alırsa, koalisyon kurulacak. Bu koalisyon, minimum 6 ay, maksimum 2 yıl yaşayacak.

    ***

    Yukarıdaki tespitler sıradan bir vatandaş tarafından yapılmıştır. Fuat Avni'yle falan bir bağ söz konusu değildir.

    YanıtlaSil
  35. “İflassız kapitalizm, cehennemsiz dine benzer.”

    ABD’li 1920′li, 1930′lu, 1940′lı, 1950′li yıllar şirket yöneticilerinin atasözü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama aynı adamların şirketi o aşamaya geldiğinde bu sözü unutup "nerede bu devlet nerede bu hazine" sözünü öne sürüveriyorlar.

      Sil
  36. Hocam sizce de artık Vitor Periera'yla yollar ayrılmalı mı?

    YanıtlaSil
  37. Hocam sizin denizaltınız varmış doğru mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet evin arka bahçesinde ağaca bağlı olarak duruyor. Uçağım ve trenim de yanında öteki ağaçlara bağlı.

      Sil
    2. Sayin hocam
      Sanirim bu bloga sıkı sıkıya bagli olup, mumkun oldugunca sorulara cevap verme sebebinizi buldum. Bu blog sizi hayata baglayan, diri tutan sebeplerden birisi (hatta genclestiren). Bu kaniya hakeden bazi sorulari tiye almanizdan vardim. Onceden olaya esprituel yaklasmazdiniz, hep ciddiyet soz konusuydu sanki. Belkide yaniliyorum, ama verdiginiz yanitlar cok komik oluyor. Guzel gunler gorup, cok yasayin emi...

      Sil
    3. Yani böyle soruya nasıl ciddi bir yanıt vereyim bilmiyorum ki?
      Sağolun.

      Sil
  38. Hocam merhaba.Sabri Ülgener'i nasıl bir iktisatçı olarak bilirsiniz.Bir çok yerde övgüyle bahsedildiģini duydum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mülkiye'de öğrenciyken Milli Gelir, İstihdam ve İktisadi Büyüme kitabını okumuştum. İyi bir kitaptı. Ama ondan ötesi hakkında başka bir bilgim yok. Makalelerini ve diğer kitaplarını okumadım.

      Sil
  39. "İflassız kapitalizm, cehennemsiz dine benzer."

    Astronot "Frank Borman"ın emekli olduktan sonra "Eastern Air Lines" şirketinde yönetim kurulu başkanı olduğunda, 1980'lerin başında söylediği söz.

    YanıtlaSil
  40. sayın hocam '' türkiye kabaca her sene itibariyle verdiği 55-60milyar $ kadar cari açık vermektedir. bir gün gelipte 60 milyar$ bulamayıpta ancak 20milyar $ kadar sermayeyi ülkeye çekebilirse ülkede neler olur ?kendi kendime sorduğum bu sorunun ekonomik analizini izninizle yapmak istiyorum eksik olan tarafları yada mantık hatası olarak gördüğünüz yerleri düzeltirseniz çok sevinirim;

    her sene itibariyle yaklaşık 60 milyar$ cari açık vermeye alışmış bir ülke gün gelipte risklerin artmasından yada başka sebeplerden ancak 20milyar$ kadar yabancı sermayeyi çekerse, merkez bankasının rezervleride sınırlı olduğu için kurlar önüne geçilemeyecek şekilde yükselecektir. içerde üretim yapmak için dışardan makine,teçhizat, enerji ithalatı v.b yapması gereken imalat sektörü bunları, pahalı kur ve pahalı sermayeden dolayı istedikleri ölçüde ithalatını yapamayacak buda üretimi azaltmak suretiyle hem işsizlik artacak hemde fiyatlar üzerinde baskı yapacak ve ekonomi stagflasyon sürecine girmiş olacaktır.görüldüğü üzere bir gün gelipte alışmış düzeyde verilen cari açık finanse edilemezse, finans krizi bizi ülke olarak bedelini hepimizin ödeyeceği bir reel sektör krizi ile buluşturacaktır. katılırmısınız?
    ayrıca ülkenin dediğim sebeplerden her an bir reel sektör krizine girmesi bu kadar kolay olduğundan bu yapıyı kırmak için türkiyenin bu noktada hangi adımları atması gerekir? saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye her yıl 55 - 60 milyar USD kadar cari açık vermiyor. Bazı yıllar yüksek cari açıklar verdi ama şimdilerde bu miktar 40 - 45 milyar arasına düşmüş bulunuyor. Tabii bu da hala yüksek bir açık. Ama Türkiye zaten bu açığın bir bölümünü (10 - 15 milyar dolar kadar) doğrudan sermaye ile karşılıyor kalanını sıcak parayla karşılıyor. Bu durumda eğer finansman bulamazsa faizleri artıracak demektir. Daha da sıkıntı olursa ithalat yapamaz ve açık düşer.
      Türkiyenin bu kısır döngüden çıkabilmesinin tek yolu geçici ve kısmi ithal ikamesiyle ithal ettiği bazı malların burada üretilmesini sağlamaya çalışmaktır diye düşünüyorum.

      Sil
  41. hocam finans bölümünü bitirmiş ve ekonomi derslerini de hatırı sayılır derecede almış biri olarak aöf de felsefe okumamı önerirmisiniz? yazdıklarınızdan iyi bir iktisatçı olamaya giden yolda felsefenin ne kadar önemli olduğunu yazılarınızdan anlayabiliyorum.bu konuda ki fikrinizi merak ediyorum.yada iktisata yardımcı olması açısıdan açıktan uluslararası ilişkileri mi önerirsiniz gerekçesiyle yazarsanız çok sevinirim. esenlikte kalmanız temennisiyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Felsefeyi ve uluslararası ilişkileri kendi kendinize çalışın derim. Sonuçta bu derslerin kitaplarını alıp okuyabilirsiniz.

      Sil
    2. Hocam selamlar,

      Seçimler hakkında kısa bir felsefe sorum var.
      Sizce adil olmayan bir sistemde ve büyük oranda cahil kalmış halkın , seçeceği partinin vizyonunu misyonunu anlamadan sadece slogan ve demeçlere bakarak oy vermesi akıldan ziyade inançla seçime girdiğini göstermez mi? Bu durumda 500 cahil, 4 rantçı,3 sanayici,100 aç-fakir ve 1 aydın'dan oluşan seçim atmosferinden nasıl bir fayda ve çözüm doğabilir? Biz şirket yönetiminde dahi fikirleri dinleyip oylama yapmazken , devlet yönetiminin bu şekilde belirlenmesi doğru mu? Bu yapı maniplasyona açık değil mi?

      Tşk,saygılar

      Hasan

      Not:Cahil kelimesi aşağılamak anlamında değildir.

      Sil
  42. Hocam dalga geçmek için sormuyorum gerçekten kızmayın, yanlış anlamayın.

    EVET mührünü, eğer yuvarlağın birazcık dışına vurduysak, oyumuz geçerli sayılır mı sayılmaz mı? Sadece birazcık taştı, tam ortasında tutturamadım. Sonuçta, hangi partiye oy verdiğim belli oluyor ama yuvarlağın birazcık dışına taşmış 1 mm kadar.

    Ne olur Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır olmaz. İki yandaki dikey çizgileri taşırmadığınız sürece bir sorun olmaz.

      Sil
  43. Hocam emeğinize sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
  44. Aklınızın bir köşesinde bulunsun:

    1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılmıştı.

    YanıtlaSil
  45. İŞTE BU KADAR.

    YENİ TÜRKİYE YOLUNDA İKİNCİ YARI, 2 KASIM SABAHI BAŞLIYOR.

    OLEY.

    TÜRKİYEMİZİ ÇOK GÜZEL BİR GELECEK BEKLİYOR.

    YanıtlaSil
  46. TEK BAŞINA İKTİDAR DEVAM ETTİĞİNE GÖRE, ARTIK YAPISAL REFORMLARI YAPMAKTA KOLAYLAŞTI DEMEKTİR.

    MAHFİ HOCAMIZ DA BU SONUCU GÖRDÜĞÜNE GÖRE ARTIK MUTLU OLMASINI UMUYORUZ.

    İKTİDARIMIZ YAPISAL REFORMLARI MUTLAKA YAPACAK, DAHA KOLAY YAPACAK, ÇÜNKÜ TEK BAŞINA İKTİDAR OLDUK.

    TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gün geçirilmeden yapısal reformlara başlanması gerekiyor artık.

      Sil
  47. Olaya bir de şu açıdan bakın:

    Tek başına iktidar devam ettiğine göre, TCMB'nin üzerindeki baskı da devam edecektir.

    Nisan 2016'da Erdem Başçı'nın görev süresi doluyor. Başçı devam eder mi, yoksa yeni bir kişi mi seçilir, şimdiden bilemeyiz. Ama her halükarda TCMB üzerindeki baskının devam edeceği kesin!

    Önümüzdeki 6 ay ila 1 sene içinde FOMC'un faiz arttıracağı neredeyse kesinleşti. Çünkü FED bilançosu 4,1 ila 4,8 trilyon Dolar'a dayandı! Bu sayı, çok büyük bir balonun daha patlaması tehlikesinin ve küresel ekonomik krizin yeni bir evreye girme tehlikesinin olduğu gerçeği demek!

    FOMC faizi arttırdığı an, Dolar-TL'de yeni rekorların kırılacağını sağır sultan bile duydu!

    Türkiye'nin ekonomisindeki kötüleşme önümüzdeki dönemde siyasi satranç tahtasını yeniden düzenleyebilir.

    Eğer Türkiye'deki ekonomik kriz tırmanmaya devam ederse, 2019 öncesinde 'erken seçim' bile gündeme gelebilir!

    Bütün bunlara ek olarak:

    Yabancı yatırımcı, Türkiye'de tek başına iktidarın devam etmesine rağmen, 'tek adam'cı, 'benim dediğim olur'cu kafanın devam ettiğini de görürse, Türkiye'ye daha temkinli yaklaşacak!

    Unutmayınız (1)

    Yabancı yatırımcının Rusya'ya iştahla yatırım yapmamasının sebebi, Putin kleptokrasisinin ülkeyi çıkmaza sokmasından kaynaklanmakta!

    Şimdi, Türkiye'de de, bir kleptokrasinin kök saldığı 1 Kasım seçim sonuçları ile tescillendi! Yabancı yatırımcı, Rusya'ya nasıl şüpheyle yaklaşıyorsa, bundan sonra Türkiye'ye de öyle yaklaşacak!

    Unutmayınız (2)

    Ekonomi masadır.
    Siyaset masaörtüsüdür.

    YanıtlaSil
  48. Seçimler bitti.

    Dolar'a bakıyorum 2,9180 TL seviyelerinden aşağı inmiyor, yukarı çıkmıyor.

    Bu sabitliğin sebebi nedir?

    YanıtlaSil
  49. Hocam yazılarınızla bizleri yönlendirdiğiniz için teşekkürler. Diğer ekonomik sistemleri anlatan kitap önerilerinizi paylaşabilirmisiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bir ara böyle bir yazı yazacağım.

      Sil
  50. Mahfi Hocam, ekonomik deyince az masraflı, hesaplı, az tüketen anlaşılıyor. Tüketimin ön planda olduğu günümüz ekonomisi açısından bu terimi de güncellemek gerekecek herhalde! :) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  51. Hocam konuyla pek alakası yok ama izninizle doğruluğunu teyit etme açısından sizin fikrinizi almak istedim.
    Makro denklem gereği devletinde Tüketim ve yatırım yaptığını düşünürsek şu Eşitlik karşımıza çıkmakta S-I=cari açık bu denklem gereği yatırımlar sabitken tasarruflar artarsa cari açık azalır.Türkiye açısından bu denklem 6 puan kadar tasarruflar aleyhine gözükmektedir. Sizde sürekli yazılarınızda belirttiğiniz üzere cari açığın azalması için yatırımlar sabitken tasarrufların artması gerektiğini, ancak bu sayede cari açığın azalacağını belirtiyorsunuz.
    Hocam katılırmısınız bilmiyorum ama bu konuya şu şekilde yaklaşıyorum; Türkiye cari açık veren ülke konumunda olduğundan her sene belirli bir düzeyde cari açık verebilmesi için dışardan borçlanması gerekiyor. Bu işin döviz tarafı, yani Türkiye kendi parası ile dışardan mal alamayacağına göre bunun için dövize ihtiyacı var bu dövizide tasarruflarını artırarak ve tasarrufların yatırımlarla arasındaki farkı azaltarak cari açığı kendi tasarrufları ile finanse edebilir.Kısacası denklem gereği tasarrufların artmasının birinci olumlu yanı cari açığın bir kısmını kendimiz finanse edecek dövize kavuşmamızdır.

    Tasarrufların artmasının 2.olumlu yanı işin tl tarafı ile ilgilidir. yani artan tasarrufların yastık altında v.s değilde finansal kesime gitmesi suretiyle bankaların tl cinsinden kredi vermek için dahi dışardan borçlanmak durumunda kalmamasıdır.eğer tasarruflar artar ve gelirin tüketilmeyen kısmıda finansal kesime akarsa içerde yapacağımız tl cinsinden harcamalar için dahi dışardan borçlanılmak durumunda kalınılmaz.

    Kısacası tasarrufların artması denklem gereği cari açığı azaltmakta bu sebeplede daha az dövize ihtiyaç duyulmakta, eğer bu tasarruflarda finans kesimine akarsa bir taşta iki kuş vurulmuş olacak ve tl gereksinimi için de dışardan borçlanılmayacaktır.
    eksik gördüğünüz yer varsa düzeltirseniz çok sevinirim.

    YanıtlaSil
  52. Türkiye'yi niçin terketmiyorsunuz?

    Terketmiyorsanız bile güney sahillerine taşınsanız ve bir daha sesinizi soluğunuzu çıkarmasanız olmaz mı?

    Suratınıza sürekli tokat yemekten çok mu hoşlanıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sırf demokratlık adına yayınladım bu geri zekalı yorumu. Sakın yanıtlamayın.

      Sil
  53. Hocam türkiyenin gsyh ının yaklaşık olarak 1.9 trilyon tl olduğunu düşünürsek ,merkez bankanın bilançosuna bakıldığında da dolaşımda ki paranında 80milyar tl civarında olduğunu varsayarsak 80 milyar tl el değiştirerek,dolaşarak 1.9 trilyon tl lik gsyh yı meydana getiriyor.(elbette 1.9 trilyon tl lik gsyh'nın oluşumunda sadece dolaşımda ki para değil mevduatlarda satın alma gücü oluşturduğundan ve de onlarda para kapsamına dahil edildiğinden gsyh ın oluşumda onlarında etkisi vardır.)
    kısaca şunu sormak istiyorum; olaya dış ticaret açısında bakarsak dış ticarette de rezerv para olarak ağırlıklı olarak dolar ,euro,sterlin gibi sağlam paraların dış ticarette kullanıldığını düşünürsek bugün 20trilyon$ olarak telaffuz edilen dünya ticaret hacmi oluşurken daha az para bu ile bu büyüklük meydana gelmektedir diyebilirmiyiz?yani ülkeler arasında az miktarda para dönüp dolaşarak ve el değiştirerek kendisinin bir kaç misli ticaret büyüklüğü meydana getiriyor diye düşünsem yanılırmıyım?

    2)son olarak geniş para arzı olarak kullanılan m2 para arzının yaklaşık 700 milyar tl olduğunu varsayarsak, sanayi kesiminin,bankacılık kesiminin v.b sektörlerin bilanço büyüklüklerinin toplamı para arzı olarak telaffuz ettiğimiz 700 milyar tl'den daha büyük olabilir mi? kısaca sektörlerin bilanço büyüklüğü ile para arzı arasında bir bağlantı kurulabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Yanılmazsınız. Paraya bakarken sadece nakit paraya yani dolaşımdaki para miktarına değil M3 dediğimiz geniş para arzına bakın. Bugün dolaşımdaki para miktarı 98,5 milyar TL olduğu halde M3 büyüklüğü 1,3 trilyon TL'ye yakın.
      (2) Çok zorlanırsa belki kurulabilir. Ama ne kadar anlamlı olur bilmiyorum.

      Sil
  54. Hocam konu dışı ama merak ettiğim bir durum var.Şu an dünya genelinde kendini hissettiren deflasyon dalgasının oluşumunda Çin'in düşük maliyetli üretimiyle dünyada fiyatlar seviyesini baskıladığına dair bir yorum okudum bir kitapta.Ama ne sizin yazılarınızda ne de başka yazılarda böyle bir yoruma rastlamadım.Bu bilginin doğruluğunu soracağım size.Bir de Çindeki maliyet düşüşü tam olarak nasıl ve ne zaman başladı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çİn'de maliyet düşüşü değil düşük maliyetler söz konusu. Bunun temel nedenlerinden birisi ücretlerin düşüklüğü. Ne var ki dünyadaki deflasyon eğilimi Çin'in düşük maliyetle yaptığı üretimden çok sonra başladı. Deflasyon esas itibariyle insanların harcamalarını kısmalarıyla oluştu. Önce ABD'de sonra Avrupada insanlar işlerin yolunda gitmeyeceği beklentisine kapılınca tüketim harcamalarını kısarak daha çok tasarruf yapmaya (geleceklerini garanti altına almak için) başladılar ve bu giderek deflasyonist bir ortama yarattı.

      Sil
  55. Hocam iktisat çok güzel bir sosyal bilim,fakat iktisadi politikaları uygulayacak olanlar siyasiler, maalesef ülkemizde etik siyaset yok. Bugün x partisinde olup sistemi eleştiren yarın y partisine geçip söylediklerinin aksini savunuyor. Bir önceki söyledikleriyle çelişiyor ve itibarsızlaşıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi alanda yüksek etik değerlere sahibiz ki siyaset alanında olalım? Siyaset bir toplumun aynasıdır. Zaman zaman farklı insanlar gelir kısa süreli farklılıklar olur ama uzun dönemde işin özü budur.

      Sil
  56. Hocam, Marmara üniversitesi hakkında ne düşünüyorsunuz, ilgili bölümle alakalı olarak? Türkiye deki diğer üniversitelere göre konumunuz nedir sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maramara iyi bir üniversite ama diğer üniversitelere göre konumunu belirlemek beni aşar.

      Sil
  57. Hocam benim bildigim kapiatlist liberal ekonomi teorisi yaninda sosyalist marksist teori ekonomiyi sadece AU SBF de verdikleri uzerine Turkiyede Avrupada da bu yonde bir egilim var. ABD ve diger Turkiye univlerinde boyle bir egilim yok sizce dogru muyum.

    Birde taaaa 98den beri merak ettim bir konu var eskiden 70li yillara kadar felsefe bolumu Iktisat fakultelei icinde varmis sonra edebiyat fakultelerine alinmis bu ne kadar dpgru bunu bana felsefe hocam soylemisti aciklik getirirseniz sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Marksist ekonomi teorisi Cambridge'de ders olarak okutulur. Amerikalılar okutmazlar pek ama birçok üniversitede okutulur. Türkiye'de Amerikan etkisindeki okullarda okutulmaz. Bence okutulmaması hatadır. Çünkü Marksizm, kapitalizmin en iyi eleştirisidir. Kapitalizm mükemmel bir sistem olmadığına göre eleştirisinin de okutulmasında yarar vardır. Ayrıca Marksizm sadece ekonomi değil, aynı zamanda bir sosyoloji, felsefe ve dünyaya bakış şeklidir. Doğruları vardır, yanlışları vardır. Ama içinden çıkarılacak çok ders vardır.
      Felsefe bölümünün tarihçesine baktım sizin felsefe hocanızın söylediği gibi bir duruma rastlamadım. Sanki 1900'erden beri hep Edebiyat Fakültesinin bir parçası gibi anlatılıyor.

      Sil
  58. Hocam yine değerli bir yazı yazmışsınız. Ben ek olarak size iktisatçı olma sürecinde hangi kitapları okumamız ve ne tip yayınları takip etmemiz gerektiğini sormak istiyorum. Bununla ilgili bir okuma listeniz varsa paylaşırsanız çok mutlu olurum. Biliyorum sorduğum,istediğim şey derya deniz ancak bir damla su alabilme çabasındayım.

    YanıtlaSil
  59. bende bunun farkina okulu bitirdikten sonra vardım. keske okurkende bu bolumun guzelliklerinin farkina vararak bilincli okusaydim diyorum. suan iktisatci olma yolunda ilerliyorum ve günün birinde kendime guvenerek bunu diyecegim. yaziniz icin sagolun hocam. bu yazi bu bölümü okumak isteyenlere bir isik olsun.

    YanıtlaSil
  60. Hocam son "Mikroekonomi" kitabınızı az önce aldım ve bitirdim. Peter Bernstein'in Tanrılara Karşı kitabından sonra bu denli dolu akıcı ve bilgilendirici ekonomi üzerine bir kitap daha okuyacağımı tahmin etmezdim. Keşke üniversite yıllarımda ekonomi eğitimi alırken elimde bu kitap olsaydı diye üzülmedim desem yalan olmaz sanırım. Tebrik ederim ellerinize kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  61. Sayın Hocam
    Bir iktisat öğrencisi olarak şunu merak ediyorum.Ekonomist olabilmek için , okulda aldığımız teorik bilgisen fazlasına nasıl ulaşabiliriz?Nereden başlamalıyız ?İçinde bulunduğumuz sistemi kavradıktan sonra diğer sistemlere bakmakla mı başlanmalı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam izniniz olursa arkadaşımızın sorusuna ben de bir cevapta bulunmak istiyorum bir hazineci olarak.

      Öncelikle size de merhaba demek istiyorum. Bu sorduğunuz soruyu lise yıllarında düşünmeye başlamış birisiydim ve hatta bu yüzden ikinci üniversitemi okumaya karar dahi verdim (ve bunu gerçekleştirdim) ekonomiye daha deriniyle yönelebilmek için. Hangi üniversitede okuduğunuzu bilmiyorum fakat kendi tecrübelerimden, çalışma arkadaşlarımdan ve gözlemlerimden size öncelikle şunu söyleyebilirim ki Türkiye'de en fazla 3 üniversite bir ekonomi eğitimini hakkıyla veriyor ve malesef bunlardan ikisi vakıf üniversitesi. Hangileri olduğunu tahmin ettiğinizi düşünüyorum. Eğer bu üniversitelerden birisinden mezun olmadıysanız işiniz çok daha zor olacak ama korkulacak bir durum yok diyebilirim. Mahfi Hocanın da her zaman belirttiği gibi bu iş için ciddi bir merak gerekiyor ve sizin bu merakınızı uygulamaya dökeceğiniz en güçlü aracınız matematik olacak. Bu yüzden okuldaki teorik bilgileri çok çok iyi bir şekilde kavramadan dışa açılmanız sizin için kafa karıştırıcı ve hedef saptırıcı olacaktır diye düşünüyorum. Bu yüzden sakın okuldaki eğitimi hafife almayın. Bu aşamayı hallettikten sonra yabancı kaynakları (malesef türkçe kaynakların pek çoğu yetersiz kalıyor) göz önüne alabilirsiniz. Bu konuda oyun teorisine yönelmenizi tavsiye edebilirim çünkü iyi bir Oyun teorisi eğitimi ya da hakimiyeti sizin ekonomiyi yorumlamanızda, gelişmeleri farklı alanlara uygulamanızda çok büyük etkiye sahip olacaktır. Bununla birlikte eğer ulaşma şansı bulabilirseniz ki ben ilk olarak yıllar önce stajımda bu fırsatı yakalamıştım, bloomberg gibi data terminalleri ve bu terminallerdeki analiz yöntemlerini uygulamalı olarak kullanmanız sizi ciddi anlamda geliştirecektir. Bunların yanında işin sırrı aslında sürekli okumaktan geçer. Yıllar öncesinden okumaya başlayın. Adam Smith'in öğretilerinden tutun da günümüz ekonomistlerine kadar okuyabildiğiniz kadar çok kaynak okumanız size çok farklı görüşler kazandıracaktır. Bu kazanılan görüşlerin her birisi aslında büyük resimi görmenizde sizin çerçevenizi genişletecektir. Son olarak da sakın olaki yılmayın. Gerçekten ekonomi ve finansın içinde olan bir iş bulmak zordur. Bin tane satış ve pazarlama ilanı varken sadece iki ya da üç tane ekonomist, hazine ya da benzeri iş ilanı göreceksiniz. Pes etmeyin. Gördüğüm kadarıyla en çok insanları bu alandan uzaklaştıran konu buydu.

      Umarım hayallerinizi takip etme gücü bulup onları gerçekleştirirsiniz. Başarılar dilerim.

      Sil
    2. 'Ekonomi' diye bir şey yoktur!

      Dolayısıyla 'ekonomist' diye bir şey de yoktur!

      Mahfi Eğilmez, 65 küsür yıldır kendini kandırmayı başarmış, bu yetmezmiş gibi çevresindekileri de kandırıyor!

      'Ekonomi' olmadığına göre yönelebileceğiniz başlıca alanlar:

      Beşeri Bilimler ve Sanatlar (Humanities),
      Mühendislik (Tıp dahil),
      Antropoloji.

      Gerisi gevezelik.

      Sil
  62. Soruma,zahmet edip uzunca bir cevap vermissiniz ustelik tavsiyelerle.gercekten tesekkur ederim.Hacettepe universitesindeyim.sozlerinizi dikkate alacagım.diger yorum neden onaylanmış bilemiyorum. Hocam sizden de cevap bekliyorum.

    YanıtlaSil
  63. İngilizce iktisat birinci sınıfım ve yazılarınızı mümkün olduğu sürece takip etmeye çalışıyorum. Hocam şuan belki çok erken ama aklımda belli bir hedef yok. Kamuda memur olmaktansa sabah, özel bir şirket daha çekici geliyor. Sizin tavsiyeniz nedir -hayatımda İngilizcenin yeri çok önemli benim için, kendimi geliştirmem için- henüz belli bir yere yönelemedim fakat hedefimi şimdiden seçip daha net adımlar atmak istiyorum. Yazılarınız ekonomiyi anlamam adına çok iyi oluyor. Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  64. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  65. Merhabalar hocam aslında sizi daha yeni keşfettim ben ekonomi ve finans bölümünde okuyorum ve mikro ekonomi kitabınizdan ders çalışırken sorular kısmında değeri ne yaratır sorusu vardi burdada belirtmissiniz aslında ben bu soruyu size sormak isterim sizce değeri ne yaratır ?

    YanıtlaSil
  66. 2018’de aylık 500milyon sigara paketi satılmıştır ise Türkiye’de sigara içen kişi sayısı 17milyon
    Şimdi 500 milyon 17 milyon bölersen 29,41176470588235
    O zaman günde her bir kişi 30 paket sigara içiyor ve bu imkansız

    YanıtlaSil
  67. Birşey sorabilir miyim kpss A grubu iktisat kitabı normal üniveriste müfredatına uygun kitap mı sizce ondan da alıp çalışmalı miyiz ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!