Kapitalizmin Sihirli Büyüme Öyküsü

Onbinlerce yıl yalnızca avcı - toplayıcı yani tüketici olarak göçebe halde yaşayan insan, yaklaşık onbin yıl önce toprağa yerleşti. Bu yerleşimle birlikte bazı hayvanları ehlileştirdi ve bazı bitkileri de evcilleştirdi. Böylece bütün diğer hayvanlardan farklı olarak doğadaki besin ve hayvan varlığını çoğaltmaya yani üretime geçti.  

İnsanın, üreticiliğe geçtikten sonra ekonomik yaşamda geçirdiği evreleri üç aşamada inceleyebiliriz. Başlangıçtan onaltıncı yüzyıla kadar tarımın ağırlıkla egemen olduğu, onun yanında ticaret ve zanaatin de bulunduğu, parasallaşmanın sınırlı olduğu evre tarımsal kapitalizmin yükselişi evresidir. Onaltıncı yüzyıl ile onsekizinci yüzyıl arasında egemenlik tarımsal kapitalizmden ticari kapitalizme kaydı. Bu dönemde egemen olan ekonomi yaklaşımı merkantilizm adını taşıyor. Merkantilizm, ticaretin öne çıktığı, değerli madenlerin gözde olduğu bir anlayışı temsil ediyor. Değerli madenler öne çıkıyordu çünkü kâğıt paranın olmadığı bu dönemde altın ve gümüş sikke olarak kesiliyor, üzerine damga basılarak para yapılıyordu. Altın ve gümüş her yerde kabul edilen değerler olduğu için de bu şekilde basılan paraların hepsi konvertibl ya da rezerv para idi. O nedenle de değerli madenleri elde etmek en önemli işti. Ne kadar çok değerli madeniniz olursa o kadar çok para basabilirdiniz. Onsekizinci yüzyıldan sonra sanayi devrimiyle birlikte kapitalizmin ağırlığı ticaret ile sanayi arasında dengelenmeye başladı. Tarım, arka plana düştü. Bu dönemde parasallaşma giderek arttı. Kâğıt paranın ortaya çıkmasıyla birlikte ekonominin sınırları daha ilerilere taşındı.

Yirminci yüzyılda iki büyük devrim yaşandı. İlki kâğıt paranın karşılıksız kalmasıdır. Birinci dünya savaşı sonrasında birçok ülke parasının arkasındaki altın desteğini kaldırdı ve paralarını dolara karşı tanımlamaya yöneldiler. 1971’de ABD, doların, 1974’de de IMF, SDR’nin altın karşılığını terk etti. Böylece dünyadaki paraların altınla veya herhangi bir madenle ilişkisi kesilmiş oldu. Bu gelişme, reel dünyadan daha hızlı büyüyebilen bir sanal dünyanın kapılarını açan ilk gelişmedir. Para basarak büyüme, kaydi para yaratarak kredileri artırma küresel sistemi, yeni ve oldukça tehlikeli bir maceraya sürüklemeye başladı. Buna karşılık büyümenin yarattığı büyülü ortam bu tehlikelerin görülmesinin önüne bir tül perde çekti. Yirminci yüzyılın ikinci büyük devrimi kapitalizmin yalan yanlış bir modelinin dünyanın her yerinde egemen olmasını sağlayan küreselleşmenin ortaya çıkmasıydı. Bunun gerçekleşebilmesi için paraların dalgalanmaya bırakılması ve sermaye akımlarının serbest kalması gerekiyordu. O zamana kadar üç önemli üretim aracından (mallar, emek ve sermaye) yalnızca mallar (üretimde girdi olarak kullanılır) küresel sistemde nispeten serbest olarak hareket edebiliyordu. Nispeten diyorum çünkü Sovyetler Birliği ve onunla birlikte hareket eden doğu bloku kendi içinde mal ticareti yapan farklı bir sisteme sahiptiler. 1990’larda Sovyet sistemi dağılıp da dünya giderek tek kutuplu hale gelmeye başlayınca sermayenin serbest dolaşımı da sistemin temeli haline geldi. IMF’nin yıllardır yaptığı yönlendirme sonuç vermiş, bütün ekonomiler paralarını dalgalanmaya bırakmışlardı. Böylece para, en yüksek getiriyi öneren yere hiçbir engel tanımadan akar oldu. İnsanların bir yerden bir yere gitmesi için pasaporta, vizeye, yolculuk yapmaya, gümrüklerden geçmeye ihtiyacı varken, paralarını kendi ülkeleri dışına yollamalarının önünde hiçbir engel kalmamıştı.  

Günümüz dünyasında hareket serbestliği olmayan tek üretim aracı emektir.

Sermaye hareketlerinin önündeki engeller kalkınca, paranın para yaratması çok daha kolay hale geldi. Yuval Noah Harari’nin Sapiens adlı kitabında verdiği örnek, kaydi paranın nasıl geliştiğini anlatan basit ve güzel bir örnektir. Onu biraz daha ekonomik ifadelerle ele alalım. A, tasarruf ederek biriktirdiği 10.000 lirasını bankaya mevduat olarak yatırır. Banka, bu paradan yüzde 10 (1.000 lira) zorunlu karşılık keserek Merkez Bankası’na yatırır ve kalan 9.000 lirayı kendisinden üretimini artırmak için kredi isteyen B’ye kredi olarak verir. B, üretimi artırmak için planladığı süreye henüz zamanı olduğu için aldığı bu krediyi çekmez ve bir haftalık mevduat olarak bankada bırakır. Banka, 9.000 liralık mevduattan yine yüzde 10 (900 lira) zorunlu karşılık keser ve Merkez Bankası’na yatırır. Kalan 8.100 lirayı bu kez yine kendisinden kredi isteyen C’ye kredi olarak verir. C, krediyi hemen kullanmayacağı için çekmez ve bankada mevduat olarak tutar. Özetle; bankaya ilk yatan 10.000 liralık mevduat ,zorunlu karşılık oranının tersi yani on kat (100.000 liraya kadar) kadar artabilir. Böylece piyasadaki para kendisinin on katı kadar satın alma gücü yaratabilir.

Sermaye hareketlerinin serbest kalmasıyla paranın bu gücü küresel sistemin tamamına yayılmış ve yerellikten çıkarak küresel bir güç haline gelmiş oldu. Bunun sonucunda dünyanın her yerinde krediler arttı ve dolayısıyla büyüme hızlandı.  

1870’de dünyada ortalama kişi başına gelir 800 dolar iken 1950’de bu miktar 2.100 dolara çıkmıştır. 80 yıldaki artış 2,6 kattır. Kişi başına küresel ortalama gelir 2015 yılında 10.500 dolara ulaşmıştır. Son 65 yıldaki artış 5 kattır (Angus Maddison, Maddison Project Database.) Geliri giderek daha çok artıran şey kredilerin inanılmaz büyümesidir.

Kredilerdeki bu büyüme reel dünya ile sanal dünyanın birbirinden kopmasının da önünü açmış görünüyor. Para böylesine kolayca çoğaltılamazken hisse senetleri, tahviller vb reel dünyanın bir yansımasından ibaretti. Belki biraz abartılı bir yansımaydı bu ama abartının da bir ölçüsü vardı. Paranın önce karşılıksız kalması, sonra dalgalı kur, konvertibilite ve sermaye hareketlerinin serbest kalması üçlemesi eşliğinde seyahat özgürlüğüne kavuşması abartıyı neredeyse sınırsız hale getirdi.

Bu sihirli gelişmenin gelip tosladığı yer 2008 küresel krizidir. 2008 krizi, üçü beş gösteren, olmayan parayla olmayan varlıkları satın almayı özendiren, ahlâksızlıktan cesaret bulmuş aç gözlülüğe inmiş bir tokat gibidir.

Şimdi bütün dünyanın önünde iki seçenek var: (1) Yeni bir hukuksal, ekonomik, sosyolojik altyapı kurarak büyümeyi sürdürecek yeni bir model kurmak. (2) Sonsuza kadar büyümenin anlamsızlığını anlayıp daha yaşanabilir bir dünya için, çevreye daha saygılı, daha mütevazı bir modelle yola devam etmek. Gerçekçi olmak gerekirse ilk seçeneği geliştirmeye çalışanların çok daha güçlü olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Adam Smith’in dediği doğrudur: “Tüketim, bütün üretimin tek ve nihai amacıdır.” (Ulusların Zenginliği, 8. Bölüm, IV.8.49. paragraf.) Sanırım ihtiyaçlarımızın sınırsız olmadığı, birçok şeyin aslında ihtiyaç olmadığını kabul etmekle başlamamızı öneren Marshall Sahlin’in görüşlerini dikkate alarak işe girişmemiz gerekiyor (Marshall Sahlins, Taş Devri Ekonomisi.)  

Yorumlar

  1. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür. (İsra Suresi / 27)

    YanıtlaSil
  2. Hocam merhaba bir önceki yazınızda yorum kısmında borç almadan harcama yani cari açık yapamayız demişsiniz.Cari açıktaki artış da borçlanmayı artırır deniyor.O zaman borç almadan harcama yapamıyorsak cari açık borçlanmayı artırmaz borçlanma cari açığı artırır değil mi hocam?Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle. Ama o zaman da ithalat yapamadığımız için büyüyemiyoruz.

      Sil
  3. Faiz, faiz, faiz... Uretmeden, calismadan para kazanma yolu toplumlari bitiriyor. Binlerce yil once de sorun ayniydi, simdi de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kiranın bu anlamda faizden hiçbir farkı yok.
      Faize takılıp kalan toplumlar daima geri kalıyor. Bir de o açıdan bakın isterseniz.

      Sil
    2. Sukuk ihrac etmeli herkes. nasilsa adi faiz degil, iceriginin ayni olmasi da onemli degil. o zaman dunya ekonomisi kurtulur kesin...

      Sil
    3. Adsiz 08:44 gibi ustun beyinlerin noronlarindaki enerjiyi espri yapmak yerine daha faydali sekilde kullanamamasi gercekten insanin gelecekle ilgili kaygilarini arttiriyor.

      Kira insanlara fayda saglarken, faiz zarar veriyor.

      O yuzden kira'nin faizden farki cok. Simdi modern tefecilik algisindan biraz uzaklasalim.

      Bos bir arazide bir ev yapiyorum ve bunun icin isgucu maliyetim, hammaddem vs. 3 kilo altin harciyorum.

      Su anda bu 3 kilo altinim olacagina, bir tane evim var.

      Baska birisinin elinde altini yok ama kalacak yere ihtiyaci var. Benim ise kalacak baska bir yerim var ya da daha kucuk bir yerde yasayip yeni bir ev yapmak istiyorum. Birisi bana geliyor ve diyor ki ben sana ayda 100 gram vereyim, senin evinde kalayim. Peki diyorum, evi bosaltiyorum, ayda 100 gram altini aliyorum. Buna 'kira' diyorum. Benim de kalacak yere ihtiyacim oldugu icin o altinla yeni ev yapiyorum veya ben de birisine 'kira' oduyorum.

      Aradan bir sene geciyor. Benim 1.2 kilo fazladan altinim oluyor. Daha sonra bu kisi bir sene evde kaliyor ama bana 1.2 kilo altin veremiyor. Bu durumda buna 'borc' diyorum.

      Bu kisi yerlesecek baska bir yer buluyor, ve evi bosaltiyor, ben evime geciyorum. Oh be diyorum. Cunku ben baska bir yerde kalirken verdigim kirayi karsilayamadigim icin 'biz buyuk bir aileyiz', 'artik bir kisi degil +1 kisisin', 'ne zaman sikissan dert etme gel bana' diyen birisine inaniyorum ve borclaniyorum.

      Tabi adamin bu hali beni isgillendiriyor zaten bana 'borcu' verirken bir kosul one suruyor. 'Bundan herkesin karli cikacagini' soyledigi icin kabul ediyorum. Ancak bu dostane tavir zamanla degisiyor. Asarim, keserime, 'borcu alirken iyiydi' gibi laflara donusuyor. Haliyle ben de bana borcu olana gitmek zorunda kaliyorum. Diyorum ki sen 1.2 kilo altin borcunu hala vermedin, altin borcun oldu 1.3 kilo. Hatta bir sure sonra diyorum ki, artik 1.2 kilo borcu unut, borcunun asli 1.3 kilo bundan sonraki sene borcunu odemen icin fazladan odemen gereken 100 gram altin icin de 10 gram daha fazla vereceksin, bugun itibariyle borcun oldu 1.31 kilo. Gun gectikce de arttiririm diyorum. Adam hakli olarak diyor ki bana; yahu nereden geldi bu fark, ben 1.2 kilo borcum olduktan sonra evinde kalmadim, ben evinde kaldigim icin borclandim sana. Hem sen bu surede evine geri dondun evi kullanmaya basladin niye ben daha fazla veriyorum. Hem fazla verirsem artik yeni kalacagim evi de tamamlayamayacagim, iyice acikta kalacagim diyor.

      Diyorum ki arkadas haklisin. Ama ben borclanmistim ya. Borclandigim adi Tefeci, soyadi Bankaci olan kisi nasil oluyorsa bir sekilde fazla altini olan, ama yeni ev yapmadigi halde bir sekilde hem kalacak yeri olan hem de surekli altini olan birisi. Ben bosta duran altinini gecici sureyle bana verdigini dusunuyordum ama meger amaci farkliymis. Ona olan borcumu git gide arttiriyor, buna da 'faiz' diye ad koymus diyorum.

      Yani ben ihtiyacim oldugu halde kullanimindan feragat ettigim bir seyin bedeli icin 'kira' aliyorum. Kira'yi alamazsam 'borc' veriyorum. Altin benim kullanabilecegim, icerisine oturabilecegim bir sey degil. Sadece ticaret araci. Ben 'kira' aliyorsam eger kullanimindan feragat ettigim seyi yerine koymam gerekiyor. Aldigim 'kira'yi orada kullaniyorum. Altin'i eger 'kira'larsam, karsiliginda alacagim sey altin oldugu icin bu benim bir isime yaramiyor dolayisiyla buna 'kira' demiyorum. Aldigim altin icin daha fazla altin odemem gerekiyorsa buna 'faiz' diyorum. Ben normalde eksildiginde farkina bile varmayacagim bir sey icin gelir elde ediyorsam, "zararli kazanc" elde etmis oluyorum, cunku birisinin geleceginden caliyorum.

      Daha da acik nasil anlatilir bilemiyorum.

      Sil
    4. "Yani ben ihtiyacim oldugu halde kullanimindan feragat ettigim bir seyin bedeli icin 'kira' aliyorum". Bu durumda ihtiyacımız olmadığı halde yaptığımız evlerden kira almıyoruz, değil mi?

      Sil
    5. Başlangıçta, evin veya altının olmasaydı ne yapardın ?

      Sil
    6. 2 adet evin olsa ; boş olan evini bana bedavaya kiraya verirmisin ? Malum,evi olmayan tüm insanların da barınma ihtiyacı var .... Hem de dua ederim sana .

      Sil
    7. Ben bir ciftciyim her sene bugday ekerim ve bundan yilda 10 altin kazanirim. Butun masraflarimi dustugum zaman geriye 3 altinim Kalir. Bende her sene 3 altini biriktiririm . Birgun iscilerimden biri bana gelir ve derki, patron yillardir sana calisirim cok uygun bir tarla buldum bana 3 altin borc verirmisin ? Bende iscime guvendigim icin onunda is sahibi olabilmesi icin 3 altin borc veriyorum. Iscim tarlayi aliyor canla basla calisiyor.ama umdugunu bulamiyor, bana gelip patron bu sene verim olmadi herseyi ciktiktan sonra geriye 1 altin kaldi ancak bunu verebilirim diyor. Bende kismet diyorum kalan 2 altini seneye verirsin diyorum . Sonra baska bir iscim patron bende bir tarla buldum banada 3 altin diyor bende yardimlasmak Sevaptir diyorum onada veriyorum . Amca gelgorki bu adamin niyeti baskaymis benden aldigi parayla alem yapip bitiriyor . Sonra patron seytana uydum para bitti beni tekrar ise al maasimdan borcumu 5 yilda kes ona da tamam diyorum . Ilk borc verdigim iscim yine geliyor patron Ben bu isi beceremeyecegim patronluk iscilik gibi deilmis tarlamida sattim Ama 1 altin etti lutfen beni ise al kalan 1 altin borcumuda 2 yilda kes diyor. Onada tamam diyorum,ve bir yil muthis bir kuraklik oluyor kenarda altinim olmadigi icin iscilerin parasini odemek icin butun tarlalarimi satiyorum butun borclarimi oduyorum. Elimde 5 altinim kaliyor ustune birde calisamayacak kadar sakatlaniyorum. Hicbir gelirim olmadan calisacak gucum olmadan elimde 5 altinla kaliyorum. Bir gun eski iscilerimden biri geliyor. Patron yasaman icin senede 1 altin sana yeter elindeki 5 altini bana ver sana senede 1 altin faiz odeyeyim der. Daha basit nasil anlatilir bilmiyorum. Betonarme yapinin ozunde cimento vardir. Ben cimentoya karsiyim diyorsan. Agac evde yasarsin.kapitalizmin ozude faizdir. Ozaman kapitalizmin olmadigi bir dunyada yasarsin. Buda mumkun deil ozaman sunu yapabilirsin mesela Tr de araba cep telefonu petrol ve turevleri uretilmez uretilenlerin bile asil sahibleri yabancilardir, bu sebeble bunlar yurt disindan gelir sen bunlari tuketmeyerek paranin ulkede kalmasini ve paranin yurtdisina cikip sana kredi olarak gelmesini engelleyebilirsin mesela.emekliligide unut cunku emekli maaslari icin odenen para faizde duruyor. Banka ile olan butun iliskini kopar.Bukadar hassas dusunen arkadaslar bunu yapabilir. Arabaya binip cep telefonu kullanip mis gibi dogalgazli evinde oturuyorsan bilki faiz sistemine kucuk yada buyuk katki yapiyorsun.

      Sil
    8. "Altin'i eger 'kira'larsam, karsiliginda alacagim sey altin oldugu icin bu benim bir isime yaramiyor dolayisiyla buna 'kira' demiyorum. "

      Altın ya da paranın kiralanması durumunda karşılığında alacağınızın işe yaramadığını nereden çıkardınız? O altın bende duruyor olsaydı onunla bir market açıp 1 yıl içinde büyük kar edebilirdim. Oysa o altını başkasına vererek bu altının yatırım potansiyelinden mahrum kaldım. Adam hem benden altınımı alacak ve kullanacak hem de bana akıl verecek? Bileydim vermezdim o altını ben de.

      Faiz ve kira arasında ille mantık farkı yaratacağım diye yapılan bu eğilme ve bükülmeler çarpın mantık harikası.. Hangisi işine gelirse mantığı ona göre çarpıtmış. Fazladan evin varsa neden ihtiyacı olandan kira alıyorsun? Fazladan sermayen varsa neden senden bunu alıp kullanan sana bunun kirasını ödemiyor?

      Sil
    9. ss 20:36, kiranin faydasi buradan geliyor. Baslangicta zaten altinim yok. Uretip altin gelir elde ediyorum ve bununla ev yapiyorum. Kiralayabilmek benim acikta kalmamami sagliyor. Zaten bu hikayenin ilk basinda kiralayacak bir ev yok ortalikta benim kendim yapmam gerekiyor. Nasil olacak bu is diye dusunuyorsaniz cok uzaga gitmenize gerek yok Cumhuriyet tarihini incelerseniz, 1980'lerden onceki donemde bankalar nasil calismis, 0'dan bir uretim ekonomisi yaratilmasini saglamis ve daha sonra faiz sevdasi yuzunden bankerler nasil cogalmis ve sonunda gunumuz bankalarina donmus gorebilirsiniz.

      Adsiz 20:22 ve 04:26, fazladan evimin olmasi baska bir tartisma konusu ama oyle bir evimin olmasi durumunda bunu yardim amaci disinda bedelsiz olarak kiralamamin ne kiraladigim kisiye bir faydasi var ne de topluma. Ekonomide uretim esastir. Sadece barinma ihtiyaci uzerinden dusunurseniz, bedelsiz kiralamam haliyle bedelsiz kiraya vedigim kisinin yeni ev uretme ihtiyacini ortadan kaldirmis olur. Bu kisinin calisma motivasyonunu ortadan kaldirmis olurum. Ben ise almadigim kira ile uretme yetenegimi azaltirim.

      Toplumda bireylerin ne sermaye sahibi olmalari problemdir, ne de borclanmalari. Ancak bu ikisinin de kurallarini ve ahlakini dogru calistirmadiginizda bugun icinde bulundugumuz kisir donguye gireriz.

      Adsiz 04:46, gene fazladan sermayenin ya da altinin olmasi baska bir tartisma konusu, ama yukaridaki aciklamaya paralel bir sekilde, ben sahip oldugum altin ile herhangibir uretim icerisine girmiyorsam o altini baskalarina uretim amaciyla verebilirim, ve hatta vermem esastir. Bunda hicbir problem yok, zaten buna da 'borc' dedik. Problemin basladigi nokta sayet ben o altin ile uretim yapmiyorsam, ondan gelir de elde edememem gerekir. Ondan gelir elde etmeye basladigim anda (paradan para kazanmak) bu gene icinde bulundugumuz kisir donguye bizi goturecektir. Bu illet oyle bir seydir ki, uretme yetenegim kalmadigi icin ayni sekilde surekli daha fazla gelir elde etme cabasi icerisine girer, haliyle daha yuksek faiz talep ederim. Altin, para, yen, dolar, bunlar ihtiyac malzemeleri degil, tuketim ya da ticaret malzemeleridir. Altin'i kiralayamadigim gibi bugdayi, sekeri, unu da kiralayamam. Ancak borc verebilirim. Borc verdiginiz paranin uzerine birer cizik atin, eger ayni cizgiyi vadesi geldiginde geri aldiginiz paranin uzerinde de gorebiliyorsaniz 'ben bunu kiralamisim' diyebilirsiniz. Ayni cizgiyi gorurseniz ya cok sanslisiniz demektir, ya da alan kisi gereksiz yere borclanmis demektir. Ekonomik acidan alinan borc en kisa zamanda, mumkunse vadesi gelmeden geri odenmelidir. Eger odenemiyorsa da borcu verenin borcluya odemesini kolaylastirmasi, halen de odeyemiyorsa borcundan vazgecmesi esastir. Bunlar yuzyillardir ticaret ahlaki icerisinde var olan kavramlar ve eger bugun bunca kokusmusluga ragmen icecek su, yiyecek ekmek bulabiliyorsak bu kurallara uyanlara sukran duymaliyiz.

      ...

      Sil
    10. ...


      Siz kira ve faiz farki icin zorlama diyorsunuz ama asil zorlama faiz icin insanlarin urettigi bimbir turlu bahane, her gecen gun de bu gerekceleri farkli isimlerde ve farkli bicimlerde uretmeye de devam ediyorlar. Hikayede tirnak icin Tefeci Bankaci'nin faiz uyguladigi kisiye 'bundan hepimizin karli cikacagi' yalanini soylemesinin sebebi buydu.

      Bu bahanelerden birisi olan paranin firsat maaliyetinden bahsetmissiniz. Birincisi firsat maaliyeti hesaplanirken, 'belki o yatirimi ben de yapsam en az o kadar kazanirdim' gibi mantik harikasi tahminler yapilmiyor, gene ironik olarak faiz uzerinden hesaplama yapiliyor. Yani parayi borc vermek yerine faiz geliri elde etseydim su kadar olurdu o yuzden bana borcunu oradan elde edecegim faiz getirisinden daha fazla odemelisin deniyor. Mantik harikasi gorunmeyebilir ama finansta boyle isliyor. Kaldi ki 'firsat maaliyeti'ni borc veren aslinda oturugu yerden borc verdigi kisinin emegi sayesinde kendisine hazir gelecek bugday, arpa olarak aliyor. Kira'yi da servis ucreti olarak dusunebilirsiniz. Borc veren uzerine bir de faiz istediginde, bu sefer bugday, arpa ureten de mecburen mali ederinden daha fazla satiyor. Hadi buna da hatriniz kalmasin 'enflasyon' diyelim.

      Sil
    11. Abicim lafı çevirme . Evini bedavaya bana kiralarmısın ? Evet-Hayır lafı dolandırmanın anlamı yok.

      Sil
    12. Fırsat maaliyeti hesaplanırken faiz kullanılması son derece doğal. Keyfi bir rakam kullanılamaz çünkü.

      Yaptığınız açıklamalar sorunu çözmektense daha karmaşık hale getiriyor. Tüm tanımlarınız ve bakış açınız aslında işlevi ve sonucu aynı olan iki kavramı birbirinden farklılaştırmak üzerine kurulu. Kirayı servis ücreti olarak düşünürseniz altını, faizi vb her şeyi de öyle düşünmeniz gerek.

      Bakınız şöye demişsiniz:

      "fazladan evimin olmasi baska bir tartisma konusu ama oyle bir evimin olmasi durumunda bunu yardim amaci disinda bedelsiz olarak kiralamamin ne kiraladigim kisiye bir faydasi var ne de topluma"

      Bir market kurmak için size ait bir yeri kiralayan bir kişi size para ödemektedir. Eğer kira istemezseniz bu adamın hayatı daha da kolaylaşacak ve hatta üretim ilişikileri açısından avantaj yaratacaktır. Adam daha az kredi alacak ve daha hızlı amortisman elde edecektir. Bunun daha az faiz ödemesinden bir farkı yoktur. Oysa siz adamın size ait mekanı kullanmasını "üretim ilişkisine pozitif etki eden" bir şekilde yorumlarken faizi "negatif etki eden" bir şekilde algılıyorsunuz. Oysa o adam için ikisi de cebinden çıkan paradır. Sizin mekanınızı, başkasının da sermayesini kullanmakta ve her ikisi için de bir tür servis ücreti ödemektedir. Burada fark yaratmak için kiralanan sermayenin "bir şey yapmadan arttığı" yani ribalandığı yaklaşımınız temelsiz. İş yeriniz kiralayan adam da üretime katkıda bulunamayabilir hatta zarar edebilir. Bir sermaye türünün üretim ilişkisine girip girmediğini asla ve asla tam olarak hesaplayamazsınız.

      Sanırım bu tür düşünenlerin temel sorunu (din yorumu dışında) altın gibi emtiaları diğer her şeyden farklı olarak mutlak değere ya da içrek değer sahip şeyler olarak algılamaları. Her açıklamalarında aynı açıklar var. 1 kg altın alınıp geri verildiğince bir kar-zarar olmuyormuş. Benim 1 kg altınım var ve onunla bir makine parkı almayı planlıyorum ve şu anda tam yetiyor. Bu arada siz benden gelip
      o 1kg altını istiyorsunuz. Faizsiz olarak size veriyorum ve 1 yıl sonra aynen sizin dediğiniz gibi 1kg altını bana iade ediyorsunuz. O yıl altın %10 düşmüş olduğu için benim bütün hesaplarım yatıyor yani makine parkını alamıyorum. Zarardayım. Oysa size göre alınıp geri verilen altın aynı ve riba yok. Oysa %10 fark isteseydim bu durumla karşılaşmayacaktım ve daha adaletli bir durum olacaktı. Altın = dolar = euro = buğday = petrol = emek... Durum bu iken alınıp verilen şeyler arasında değer farkı yaratmaya çalışmak mantıksız. Kirayı servis görüyorsanız başkasının parasını kullanmayı da servis görmelisiniz.

      Sil
    13. "Sanırım bu tür düşünenlerin temel sorunu (din yorumu dışında) altın gibi emtiaları diğer her şeyden farklı olarak mutlak değere ya da içrek değer sahip şeyler olarak algılamaları."

      "Altın = dolar = euro = buğday = petrol = emek..."

      Dunya'daki tum MB yonetimlerinin ekonomik sorununu bulmus oldunuz tebrik ederim. Hepsinde bir altin takintisi, bir altin takintisi, bos kulcelere dunyanin emegini harciyorlar. Ama ben size gene de bu saydiklarinizin hepsinin ekonomideki yerini tek tek arastirmanizi ve ne olduklarini ogrenmenizi tavsiye ederim. Anladigim kadariyla finans mediasinda bunlari yanlarinda altan azalan rakamlarla alt alta gorunce ayni seyler oldugunu sandiniz.

      Sil
    14. Şimdi o denklemi yazarken aklımdan "umarım öyle anlamaz" demiştim ama siz yine beni haksız (ya da aslında haklı) çıkardınız. Tartışmada konuştuğumuz ana meseleyi kenara bırakıp sırf altta kalmamak için ille de altın tartışması başlatmak lazımdı elbette. Altının geleneksel değerini herkes bilir. MBler özelikle güvensizlik zamanlarında bu değer birimine geçerler ama borç ödemesi, petrol alımı vb durumlarında altın yine dolar ile ya da petrol ile değiştirilir. Tekrar söylüyorum; altının içrek değeri yoktur. Sadece madencilik bağlamında bir maliyet değeri vardır. Bunun dışında altının değerini "diğer her şeyde olduğu gibi" arz ve talep belirler. O nedenle altının değerini yine dolar, euro, petrol ya da emek cinsinden ifade edebilirsiniz. MBlerin altın alması bu gerçeği değiştirmez çünkü emek biriktiremezler ya da aynı hızla değiştiremezler. Siz altının üzerinde uzlaşılmış statüsünü herhalde evrensel olarak sabit bir değer olarak algılıyorsunuz.

      Gerçi bu tartışmanın gittikçe anlamsız hale gelmekte olduğunu seziyorum. Aynı olan şeyleri farklı, farklı olan şeyleri de aynı görmeye çabalayınca gidecek pek bir yer kalmıyor.

      Bu arada esas sorumu görmezden gelmişsiniz yine. 1 kg altının alım değeri 1 yıl sonra 1,1 kg altının alım değerine denk olmuşsa sizin faiz/borç hesabını ne yapacağız? Hep kaçıp saklandığınız yer altındı da.

      Saygılar,

      Sil
    15. Kavramlari dogru tanimlamaz isek havanda su doveriz. Kira ve faiz arasindaki farki izah ederken altin'i kullanmis olmamin bir amaci var. Enflasyon konusuna girmek istemedim. Cunku bu konuda sayfalarca yazissak az gelir.

      Kisaca oldugu kadar altin konusunda sizinle hic de ayni dusunmedigimi soyleyeyim. Sadece ben sizinle farkli dusmuyorum. Ingilizce biliyorsaniz asagidaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim:

      https://www.youtube.com/watch?v=F7XMPn-d5Xc

      Video'da konusan kisi Alan Greenspan, efsanevi eski FED baskanidir. ABD Dolar'ini senelerce yonetmis bir kisi ve kendi agzindan 'altin yegane para birimidir' diyor. Daha bunu kim desin bilmiyorum. Yasliligina aldanip sakin bunadigini felan dusunmeyin Gold and Economic freedom'i FED baskani olmadan once yazmistir. Yani gorebileceginiz gibi 'yanilgi' icinde olanlar pek de onemsiz insanlar degil.

      Buradan sorunuza gecersek. Bahsettiginiz gibi 1 yil sonra altinin alim gucunun dusmesi pratik olarak pek mumkun degil. Enflasyon dedigimiz seyi olusturan para arzi, altin icin cok da gecerli degildir cunku altin kagit para gibi sinirsiz arzi olan bir meta degildir. Dunya'da bugune kadar cikartilan tum altin ile bir futbol sahasini dolduramazsiniz. O kadar nadir bir metaldir. 3bin yillik mazisi bosuna degil. O acidan tamamen altin ile isleyen bir ekonomide (baska bir para biriminin olmadigini dusunun) enflasyon gibi bir sorun olamaz, ancak 'likidite krizi' ya da deflasyon sorunu olabilir. Modern ekonomik sistemlerin altina oranla cozumledigi problem burasidir.

      Sorunuz su sekilde olabilirdi 1 kg altinin alim degeri 1 yil sonra 0.9 kg altinin alim degerine denk olursa ne yapacagiz. Bu durumda faiz geliri elde eden daha fazla haksiz para kazanacakti, servetini daha hizli arttiracakti.

      Gunumuz enflasyonu dusunerek degerlendirirsek, eger alinan borc ileriki tarihte ayni miktarda odenirse borcu verene zarar veriyor borclanana menfaat sagliyorsa tabi ki bunun da ekonomiye bir artisi yok. O yuzden eger bu blogu takip ediyorsaniz yorumlarimda 'faizin zararindan bahsederken nominal degil reel faizden bahsediyorum' gibi ifadeler gormussunuzdur. Yani bu durumda alinan faiz eger faiz diyorsaniz, yeniden degerleme ucreti de diyebilirsiniz kira ise, bir sorun olusturmaz, servet birikimine sebep olmaz.

      Sil
    16. Cevabınız ve açıklamanız için teşekkür ederim. Söylediklerinizin büyük bölümüne katılıyorum. Yani altının mevcut konumu, merkantilizm sonrası fiat money yönündeki zorunlu hareketlenme vb burada herhangi bir sorun yok. Altının sorunu burada zaten. Bugün dünyadaki altın miktarı herkese karşılıklı para vermeye imkan vermeyecek kadar az. Bu bir avantaj değil, dezavantaj.

      Sadece buradaki açıklamaların makro boyutta olması ile sıradan insanların günlük hayattaki ekonomik ilişkileri arasında bir fark olduğunu hatırlamalıyız diye düşünüyorum. Elbette makro gerçekler mikro dünyaya taşınır ve doğrudan ya da dolaylı etkileri vardır ama kendisi bir iş sahibi bir kişinin kuracağı makine parkı için elinde tuttuğu 1 kg altının piyasa değerinin düşmesi ile MBlerin altın alıp satmaları aynı şey de değildir.

      Adının faiz ya da hatta altın olması ekonominin en temelinde yer alan bir kavramın gerçekliğini değiştirmiyor: Değer. Tüm ekonomik hayat ve eylemler bunun üzerine kuruludur ve gerçek olan budur. Altın, emek, petrol vb bir "değere" sahiptir. Bu değerin ne olduğu ve nasıl oluştuğu uzun hikaye olacak ama sonucu değiştirmiyor. Aynen bir uygulamanın adının faiz diğerinin kira olmasının değiştirmediği gibi. Eğer değer bağlamında x = y ise bunlara atayacağınız tüm kavramlar da aynı sonucu verecektir. Altın değerlidir çünkü üzerinde tarihsel bir uzlaşı vardır ve miktarı azdır. Bu kadar.

      Pratik konumuza dönersek; Market açmak isteyen bir kişinin 100.000 TL'ye ihtiyacı vardır. 1 yıl içinde 150.000 TL kazanacağını hesapladığı için buna karşılık 120.000 TL gibi bir rakamı ödemeye hazırdır. Böylece 1 yıl içinde kendi marketine sahip olacaktır. Ayrıca bu market için bir yer de lazımdır ve yeri de yoktur. Bunun içinde birine ait bir yeri kiralayacak ve kira ödeyecektir. Bu kadar pratik bir durumda bu adamın her ay ödeyeceği faiz ile kira arasında hiç ama hiç fark yoktur. Birini diğerine kıyasla kötülemeye kalkışan herkes anlam saçmalıklarına başvurmuş olur. Eğer ödenen faizin haksız olduğunu savunuyorsak kira için de aynısını savunmalıyız. Her ikisi de bu adam için aynı derecede kötüdür. EĞer birisi bir ekonomik hizmet sağlamaktaysa diğeri de sağlamaktadır.

      Faiz alanın aslında ihtiyacı olmadığı türünden bir savunu mantıksız olur. Paraya ihtiyacı olmayan kim var ki? Kimin parasını kullanıyor olduğunuzu nasıl bilebilirsiniz ki? Herkes kendince bir miktarı banka denen havuza yatırır, siz oradan kendinize gereken kadarını alır ve bunun için bir ücret ödersiniz. Size 100.000 TL'yi veren kişi de kendi oğluna iş kurmak için elindeki paranın artmasını istemektedir ve bundan daha doğal ne olabilir? Sadece keyif içinde para yiyen bir zümre yaratarak onları faizci diye suçlarsanız, dünyadaki tüm kötülükleri şeytanın işi olarak gören düşüncelere benzer düşünceniz.

      Sil
    17. ...

      Enflasyon kadar faizi kabul etmek normal ve zaten aksi budalalık olur ama hala aldığınız bir hizmeti bedava almak ve bunun ekonomi açısından daha iyi olduğunu savunmak bizi ilginç yerlere götürür. Buna göre bence ulaşım da bedava olmalıdır. Hatta ulaşım için bedel kaldırılırsa ekonomide patlama derecesinde iyileşme olacaktır. Evi olanın evini, parası olanın parasını kiralayarak kurulmuş bir sistem var.

      Buna karşın, sadece para kiralayarak sistemin kontrolünü eline geçiren ve bu sistemin devamı için para miktarının az kalmasını isteyen ve bu biçimde hep herkesin kendisine muhtaç durumda kalmasını arzulayan bir düşünce ya da zümrenin varlığı iddia edilebilir. Oysa modern ekonomide sermayenin serbest hareketliliği ile bu bile zor. Bir ekonomide para azalmışsa (faiz artmışsa) dünyadan oraya sermaye akar ve bu da faizler üzerinde aşağı yönlü baskı kurar yine. Bu durum faiz ile domates arasında bir fark olmadığını gösteriyor. Bir yerde az ya da yoksa elinde o mal olan adam oraya koşar kar için.

      Anladığım kadarıyla sizin esas karşı olduğunu şey "servet birikimi". Yani aslında faiz vb derken haksız biçimde oluşan bir zengin kitlesine karşısınız. O zaman da aynı mücadeleyi faize karşı değil bizzat halde domates tekeli kuran kişilere karşı yapmalısınız çünkü adamlar 50 kuruşa aldıkları domatesi 5 TL'ye satmak için gerekirse fazla domatesi dereye döktürüyorlar ki miktarı artmasın. Aynı mücadeleyi dolmuşçu ve taksicilere de yapmalıyız çünkü 1 TL'ye gidebileceğimiz yere sırf onların plaka ve hava paralarını ödemek için 3-4TL'ye gidiyoruz.

      Gördüğünüz gibi bu durum sistematiktir ve sorunun adı da faiz değil.

      Teşekkürler ve saygılar.

      İ.İ.

      Sil
  4. Hocam sizce endüstriyel otomasyon artmasıyla ileri bir gelecekte bir çeşit küresel sosyalizmin oluşması mümkün mü? Emek-maaş-tüketim döngüsü bittiğinde ne olacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son yaptığım otomasyon projesinin neticesini anlatayım;Ağır bedenişgücü gerktiren işlerde emekçi İSİG ve işyasası gereği rotasyona tabii olmak zorunda.Dolayısıyla işveren aynı fiziksel özelliğe sahip (kusura bakmayın ama amele olarak)en az 2. bir emekçiyi istihdam etmek zorunda kalıyordu.Yapılan otomasyon ile (Paletleme makinası)artık gene bir kişi o işle ilgileniyor ama operatör olarak.Emekçinin artık kalifiye olması gerekiyor ama bunun yerine günde 80 ton yükü aktaracak güçte olması gerekmiyor.Neticede emek-maaş-tüketim döngüsü kırılmış olmadı fakat emekçinin sahip olması gereken nitelik değişmiş oldu.....

      Sil
    2. Ama iki işçi gerekirken tek işçiye düştü. İki işçiden birinin emek-maaş-tüketim döngüsü kırıldı. Belki 20 yıl sonra tam otomasyona geçildiğinde bahsettiğiniz işçi de işsiz kalacak. Herkes işsiz kalınca o makinenin üretimi kime satılacak? Sermaye nasıl kar edecek?

      Sil
    3. Bu işin tek çözümü var;Sonsuza kadar eğitim,eğitim,eğitim ve ömürboyu tekniki yeterlilik.Basta!

      Sil
  5. Sayın Eğilmez; iktisat tarihi kitabinizdan alintilar okuyoruz sanki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizden bir iktisat tarihi kitabı öyle güzel olurdu ki hocam...

      Sil
  6. Sizinde dediğiniz gibi hocam, 2. şık asla olmayacak. En azından 2008 krizinden çok daha büyük bir tokat yiyene kadar. Kapitalist sistemde ülkelerin birbirleriyle bu kadar rekabet içinde olduğu bi zamanda insanlığın selameti için üretmek kimsenin aklına gelmez :) Bence nufüsün azalması gerekiyor. Bir aile en fazla 2 çocuk yapması lazım.
    Böylece eğitim seviyesi ve ortak bilinç oluşabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne çare ki insanlık ortak bilinç yaratmada pek yetenekli değil.

      Sil
    2. nufus azalsa super olur. en basta hic bir sey yapmadan reform vs bile otomatikman gelir dagilimi issizlik sorunlari buyuk olcude cozulur sonra egitim imkanlari yasam alanlari doga vs rahatlar.
      Cozum.> az cocuk zaten 2den fazla cocuk yapan bilsin ki gelecege issiz yetistiriyo niye zaten otomasyon robot sistemiyle o cocuk daha emeklemeden isini robotlar kapacak buyunce de issiz kahvelerinde robottan veresiye cay bile icemez

      Sil
  7. Uğurhan Kavani22 Şubat 2016 19:29

    Hocam 1. seçenekte yazdığınız kurulacak model ne kadar iyi olursa olsun bizim toplumumuzun tamamı tarafından kabul görmez. Bizim önce sonsuz miktardaki paranın doğru orantıda mutluluk getirmeyeceğini anlamamız lazım. "Yeşil" deyince dolardan başka şeyler aklımıza gelmediği sürece biz daha çok model tasarlarız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen krizler bu konuları anlamaya yardımcı olabiliyor.

      Sil
  8. Selamlar mahfi bey.Türkiyede sigara ve içki üretimi monopol mü monopson mudur?Özel sektör veya devletin bu alanda rolü nedir.Çok alakasız bir soru ama cevap verebilirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
  9. Hocam sosyalist sistem üzerine yazı yazmayı düşünüyor musunuz?sizden okumak ayrı olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyalist sistem üzerine değil ama ekonomi tarihi üzerine çalışıyorum. Tabii içinde sosyalist sistem de var.

      Sil
  10. Gelir dağılımının düzelmesi ve bunun üretim artışı ve karlı yatırımlar için reel talep yaratması dışında krizden çıkış imkanı yok ama kapitalizmin siyasi mekanizmaları kendi içinden bu düzeltmeyi yapabilecek çıkışları ezmeyi başardığı için krizin çözümü erteleniyor, yunanistan'da yaşananlar bunun örneği gibi, bu yüzden dünyada bir eşitsizlik tartışması yayginlasiyor.

    YanıtlaSil
  11. Hocam merhaba,

    Uçak rötar yaptı diye sinirleniyoruz,kırmızı ışıkta vitesi boşta bekleyen kornaya boğuluyor,
    Sanki çok önemli işlerimiz var! Tarihteki insanlar mezarından çıksa bizim uygarlığımıza neresi ile gülerdi bilmiyorum..bırakın hocam bize kaliteli yaşam ortak paylaşım yakışmaz..

    YanıtlaSil
  12. Kredi dongusunu anlatmissiniz sanki...

    YanıtlaSil
  13. 2005 yılında asgari ücret ile 14 çeyrek altın alınabilirken, 2015 yılında 7 adet alınabiliyormuş. Bu mantıklı bir gösterge mi hocam? Kötüye yorulabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asgari ücretin arttığını ama satınalma gücünün düştüğünü yani görünürdeki durum ile gerçek durumun farklı olduğunu, görünüşe aldanmamak gerektiğini gösteriyor. Bu anlamda çok önemli. Kuşkusuz bu değerlendirmeyi tek bir metaya bakarak yapmamak gerekir. Çünkü altın fiyatı, farklı nedenle artmış veya azalmış olabilir. Doğrusu bu hesabı bir mal sepetiyle yapmaktır. Yani enflasyondan arındırarak bakmaktır.

      Sil
    2. Paranin degeri konusunda; altin, dunya da ve Turkiye'de her zaman en dogru gostergelerden birisidir. Onun disinda daha iyi yapilabilecek bir karsilastirma yok. Bakmayin bugun merkez bankalarinin altin karsiligi vermedigine, ilerde mecburen bunu duzene sokacaklar ve bunun icin de altin kullanmak zorunda kalacaklar. O yuzdendir ki dunya lideri olma sevdalisi ulkeler surekli altin ithal ediyor, altin stoklarini arttiriyorlar. Cin her sene rekor miktarlarda altin ithal ediyor. Bir ulkenin parasinin degerli olabilmesi icin ulkenin altin rezervinin saglam olmasi halen gecerlidir. Mal sepeti ile yapsaniz o malin degerini hangi para ile hesaplayacaksiniz?

      Su listeye baktiginizda hangi ulkelerin paralari kiymetli anlarsiniz:
      https://en.wikipedia.org/wiki/Gold_reserve

      Burada bir nokta, Birlesik Kralligin 300 ton'luk rezervini satip, yerine EURO kullanmasini dikkate almaniz lazim. Ingiltere para birliginde olmadigi halde Avrupa ekonomisi icin koz toplamistir bu hareketiyle. Ilk meyvesini de gecenlerde aldilar.

      Sil
  14. Hocam benim ongorum robotlasma ve makinalesme kisaca otomosyonun ileri safhasi ile birlikte 3d produksiyonla birlikte uretim insansiz ve ve ya daha az insanla yapilacak bu da artik uretim sistemi gecmise oranla emek ucuz cografyalara gitme yogunlugu azalacak hatta kalkacak. bir de insan faktoru var ki emege eskisi gibi ihtiyac duyulmayacak uretim boyle bir asamada daha istikrarli emek baglaminda uretim fyati fabrika cikis fiyati olaraka da hem ucuz hem kalici hem de istikrarli olacak deflasyon seviyseinde bir ekonomi yaratacak issizlik ve deflasyon ikisi birlikte o ve eksi faizi meydana getircek. kisaca su anki 0 faizli eksi faizli ortam daha uzun yillar dunya ekonomisinin bir olgusu olacak. Geleckte insanlik daha az calisacak urettilen urunler daha ucuza uretilecek

    YanıtlaSil
  15. Hocam siz el falı bakabiliyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fal ile ilgilenmem. Metafizik yaklaşımlar benim ilgimi çekmez.

      Sil
  16. Yazınızı okuyunca nedense aklıma "baba vanga" ismindeki Bulgar kahin kadın geldi. Yazdıklarınızla paralel kehanetleri "dünyanın geri dönülmez doğa katliamı" ve "küresel olarak yayılan komünist rejimin hakimiyeti"dir. Şimdiye kadar iyi tutturmuş gibi :)

    YanıtlaSil
  17. Mahfi Hocam,
    Büyümek için üretmek gerek, üretmek için de tüketmek gerek. Bu açıdan bakarsak; tüketmezsek kar & sermaye oluşmaz, o zamanda üretim artışının manası olmaz ve üretim artışı olmadan da büyüme de gerçekleşmez.

    Genel olarak ekonomik sistemlerde;
    üretmek için mi tüketiyoruz, yoksa tüketmek için mi üretiyoruz?

    Yoksa konu büyüme olunca üretim ve tüketimin gayesi paradoksa mı dönüşüyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan tükettiği için üretir. Ama kapitalizm bunu bazı alanlarda tersine çevirmiş ve ürettiğini tükettirir noktaya getirmeyi becermiştir. Küçücük çocuklar hiç akıllarında yokken televizyonda gördükleri bir şeyi nasıl tutturuyorsa hepimiz reklamların etkisiyle benzer bir duruma gelmiş bulunuyoruz.

      Sil
  18. Değerli hocam,

    Sizce iktisat biliminin girdiği bu kısır döngüde (çözümün sürekli kapitalist sistemi göstermesi gibi) iktisat bilimiyle uğraşanların git gide bilim adamından ziyade teknisyen olması da etkili midir? Sahsen ben oyle diye dusunuyorum. Şöyle açayım, iktisat bilimi giderek artan bir hızda ekonometrik modellerin içine gomulurken işin içindeki insan faktörü toplum faktörü es geçiliyor. Daha doğrusu bir insan kabulü var ama öyle bir insan yok. Ekonomistlerin çoğu diger sosyal bilimlerden bi haber. Avcı toplayıcı dediğinizde bir çoğunun kafasında birşey canlanmayacaktir. İktisat biliminin daha doğru sonuçlar uretebilmesi insanın, toplumun, diğer sosyal yapıların, bunlar arasındaki ilişkilerin daha gerçekçi tanimlanmasiyla başlayabilir diye düşünüyorum. Bunun için de iktisatçılar ekonometriden ziyade antropoloji, sosyoloji, siyaset bilim ve tarih gibi diğer sosyal bilimlerde yetkinliklerini artirmalilar. Misal, ülkenin birinde politika belirleyiciler tarımsal üretimin milli hasiladaki payını radikal biçimde düşürüp sınai üretimin payını artirdilar. Ülkenin milli hasilasi da toplamda arttı bu süreçte. Bu tipik bir kapitalist kalkınma reçetesi. Peki bu süreçte yaşanan göç olgusu, gecekondulasma, artan suç oranları, toplumsal cozulme, sagliksiz beslenme, merdiven alti isyerleri, buyuyemeyen cocuklar, her sene tekrar tekrar kazilan sokaklar, sonra kentsel dönüşüm diye gecekondudan betonarmeye dönmüş evin tekrar yıkılıp makyajlanarak yapılması. Bunca sosyal ve ekonomik maliyet, israf? Bu ülke milli hasilasi yüzde 50 yüzde 100 arttı diye kârda mıdır şimdi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben bunun da etkili olduğunu düşünüyorum. Ekonomi bilimi kendi temel konularının oldukça dışına çıkarak felsefi özünü kaybetmiş görünüyor. Özellikle neoklasik ekonomi, ekonomi biliminin ekseninde bir kayma yaratmış ve bugün geldiğimiz matematiksel ekonomi aşamasına bizi taşımış bulunuyor. Dikkat ederseniz artık Nobel ekonomi ödülleri eskiden olduğu ekonominin temel tartışmalarına farklı bakış açıları getiren çalışmalara değil piyasa davranışlarına yönelik mikro analizlere veriliyor. Bu bile yaklaşım değişimini özetliyor.

      Sil
  19. Hocam Maliye 2. sınıf Maliye ogrencisiyim Devlet Borçlanması dersinde devlet borclanirsa tuketim artar tasarruf azalir faiz oranlari artar ve ulusal paranin degeri artar ve ithalat artar ihracat azalir diye isledik bunlar arasindaki mantigi kavrayamadim aciklarsaniz cok sevinirim.Tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet borçlanırsa tüketim artar, çünkü vergi alarak finansman yerine borçlanmayı tercih etmiş, insanların tüketim eğilimini geçici olarak daraltmıştır. Devlet aldığı borcu geri öder ve o zaman tüketim artar. Ama aldığı vergiyi geri ödemez.
      Devlet borçlanırsa tasarruf azalmaz, yer değiştirir.
      Devlet borçlanırsa faiz artar çünkü devlet borçlanması piyasada borç verilebilir fonlara talebi artırır. Talep artarsa (arz değişmezse) fiyat (faiz) artar.
      Devlet borçlanırsa ithalat ancak devlet bu borçları dışarıdan mal satın almakta kullanırsa artar. Devlet borçlanması ihracatı etkilemez.

      Sil
  20. hocam 1984 hakkında ne düşünüyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyup beğendiğim bir kitap. Gençliğimde okuduğumda bilim-kurgu gibi okumuştum şimdi gerçeğe dönüştüğünü görüyorum.

      Sil
    2. Kesinlikle katılıyorum hocam. Goldsteinin kitabı bence bugünü anlatıyor :)

      Bence 100 sene sonra daha efsane olabilcek bir kitap

      Sil
  21. Hocam ne güzel yazmışsınız... ama dünyayı ekonomi devleri yürüttüğü sürece, iletişim kanallarıyla (tv, internet vs.) bizi hep daha fazlasına ittiği sürece bunlar nasıl olacak...
    Örneğin ben gömleğimde, ayakkabımda en ufak bir eskime olsa yenisini almak zorundayım, sistem beni buna itiyor, bunlar fonksiyonundan birşey kaybetti mi; hayır, bir yerlerde benim bu eski ayakkabıma bile razı binlerce insan var mı; var... Ama elden birşey geliyor mu; bu sistemde yaşıyorsam ne yazık ki hayır...
    Ben tükettiğim sürece aslında dünya tükeniyor ama ekonomiye sorsan tüketim gerekli...

    YanıtlaSil
  22. Hocam
    sonsuza kadar büyüme olmaz, buradan hareketle Paradigma değişikliği gereklidir diye düşünüyorum, soyleki;
    Nüfus artışı kontrolü, çevre koruma ve nitelikli eğitim programları, yeni bir yaklaşım ve
    "Bir diğer Dünya mumkumdur"

    YanıtlaSil
  23. Kapitalizmin aşamaları:

    1) İçi boş bir binaya anonim şirket levhası asarsın.
    2) danışman ve değerleme şirketlerine biraz para verirsin ki değerini gerçekte olanın 10 katı göstersinler.
    3) halka arz olması için borsaya girersin. borsa yönetimi raporları okur o kadar.
    4) hisse başına fiyat 2,5 TL belirlenmiş olsun.
    5) hisseyi önce 3 TL ye çıkartırsın ve satmaya başlarsın.
    6) bir yıl içinde hisse 25 Kuruşa düşer.
    7) vatandaşın emeğiyle kazandığı paralar onda bire düşer.
    8) bu işi yapanlar her şeyi mevzuata uydurmuştur ve villalarında rahat rahat uyurlar geceleri.

    vatandaşa geçmiş olsun.

    işte kapitalizm öyküsü budur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur işte tam da burada adil ve tarafsız bir devlet gereksinimi işin içine giriyor.

      Sil
  24. Hocam, yaş 27, hayatı, ölümü, her şeyi sorgulamaya başladım. Bu yaşlarda normal midir? Ne için çalışıyoruz, ne için yaşıyoruz, düşündükçe içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Yaş ilerledikçe her şey sarpa sarıyor, hayat çekilmez hale geliyor, her şey karamsar, karanlık geliyor.

    Tavsiyeniz var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölümlü bir yaşamı bilerek yaşamak Albert Camus'nün deyimiyle saçmadır. Bu saçmalığı farketmenin yaşı yok. Ama yaşam saçma diye bir kenara çekilip karalar bağlamanın da bir anlamı yok. Dinler bu saçmalığı ölümden sonra yaşam inancıyla aşmayı öneriyor. Kimisi de bu sınırlı yaşamı olumlu bir şeyler yapabilmek için harcıyor. Siz hangisini seçersiniz bilemem.

      Sil
    2. gerçekten çekilmez bir noktaya gelirseniz. Size önerim sağlam bir bisiklet ve sırt çantası alıp çine doğru yola çıkın bisikletle. Herseyi boşvermişseniz :) Ben böyle yapardım ama boşveremiyorum. Çünkü ailem için mücadele etmek zorundayım :) Hayatın anlamı çok güçlü yada zengin olmak değil. Gerçekten ilişkilerinize dikkat edin. Gerçek olsun her düşünceniz. Ama boşlasaydım herşeyi kesinlikle yapardım.

      Sil
  25. Değerli hocam sizi severek izliyoruz ve beğeniyoruz.Kendi programlarımızı yayın saatinize göre değiştiriyoruz.Ne var ki yayınız 5-10 dk sürüyor?Neden yayın kesiliyor?Bu izleyiciye saygısızlık değil mi? Bizler ana haber bültenlerinden gündemi takip etmesini biliyoruz.Yayın kesmek ne demek?Böyle yayıncılık anlayışı olur mu ?Bu izleyiciye saygısızlık değil mi ?Zaman hırsızlığı ve insanların seçimlerine müdahale değil midir ?Bu sürekli yapılıyor doğru mu ?Kanalınız bizleri sizleri izlemekten vazgeçirdi.Grup halinde sizi artık yazılarınızdan takip edicez.Çok üzgünüz.Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef durum budur. Rakiplerimiz çok güçlü, yapacak bir şey yok.

      Sil
  26. hocam hem paramızın değerinin dolar ve euro karşısında yüksek olup,yani konveretıbl bir para birimine sahip olup hem de dış ticaret açığı vermemek mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örneğin İngiltere. Pound Sterlin konvertibl ve değeri dolardan da eurodan da büyük ama İngiltere cari açık veriyor.

      Sil
  27. Hocam selamlar,
    Öncelikle size yazılarınız için teşekkür etmek isterim.
    Çok kısa bir sorum olacak;

    Kıt kaynakların etkin değerlendirilmesi kavramı belki de yüz yıldır konuşulup tartışılıyor. Ancak geçen uzun zaman diliminde en azından bu kavramın ölçümünde neden mesafe alınamıyor? Ölçek ekonomisi nedeniyle bazı ürünlerin maliyetleri (çevreye, lokal ekonomiye olumsuz katkıları) ürünün satış fiyatından daha fazla olmasına rağmen, ürünü üretenler bu maliyetlere katlanmadıkları için bilançoları ekonomik olarak etkin görünmekteler.

    Türkiye'ye özgü bir örnek verecek olursak, pet şişe su satışı, (bana milyarca litre suyu araçlarla taşıyıp insanlara satmak pek iktisadi açıdan etkin gelmiyor getirisinden çok götürüsü olduğunu düşünmekteyim. Satılacak 1 lt su için doğanın katlandığı karbon emisyonu denklemini kafamda oturmuyor. Ya da 2016 yılında hala ısı yalıtımlı evlerin toplamın içinde çok az olması gibi. (Enerji israfı)

    Sanırım bizim (ülke olarak) Kıt kaynakların etkin değerlendirilmesi konusunu en baştan çalışmamız lazım. Bir ürünün üretimi ve satışı iktisadi açıdan kar getiriyor diye, kaynakların etkin değerlendirildiği anlamına gelmiyor.

    Bu konuda yorumlarınızı alabilirsem çok sevinirim.
    Saygılarımla.


    YanıtlaSil
  28. Hocam merhaba,
    Bazı okuyucular bu yazınızı, sizin de gayet güzel belirttiğiniz gibi "kapitalizmin yalan yanlış bir modelinin" değil de, bizzat kapitalizmin eleştirisi olarak yorumlayacaktır. Benim sorum şu: insanoğlu kapitalizmden uzaklaşmak yerine kapitalizmin temelindeki ideale daha sıkı sarılsa, bütün merkez bankaları özelleşse, emek dolaşımı da dahil olmak üzere ekonomi üzerindeki bütün devlet sınırlamaları ve müdahaleleri kalksa, bahsettiğiniz sorunlar büyük oranda çözülmez mi? Yukarıdaki bir yorumunuzda belirttiğiniz "küçücük çocukların hiç akıllarında yokken televizyonda gördükleri bir şeyi istemeleri" durumun sebebi, küçük çocuklarını televizyondan uzak tutmayı dahi başaramayan ebeveynlerin, devletin verdiği yarım yamalak eğitim sebebi ile cahil kalmış olması olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Milton Friedman adlı zehirli beyin şunu da demişti; bir insana eğitim hayatı boyunca (en azından üniversite derecesine ulaşabilirse, oraya kadar) devletin bizzat kendisi parayı yıllara yayarak heba etmektense, o insan daha küçük bir çocukken, hem meziyetleri doğrultusunda hem ailesinin sosyo-ekonomik yapısını da gözeterek, devletin o parayı "daha yolun başındayken toplu hâlde aileye vermesi" isabetli bir karar olabilir. Böylece (yolun en başındayken) aileler, devletin kendilerine toplu hâlde verdiği bu parayı kullanarak evlatlarını (yani nesillerimizi); hem idealleri doğrultusunda yetiştirir, hem devletin sırtından devasa bir yük kalkar, hem de piyasaya uyumlu bir gelecek şekillenir.

      Yukarıda okumuş olduğunuz zehir gibi daha yüzlerce zehir tohumu var...

      Kapitalizm, kainatın karşılaştığı en ölümcül düzendir!

      Friedman, Hayek, Mises, Rothbard ve hâttâ Nozick adlı zehirli beyinlerin ortalığa saçtıkları sebebiyle dünya şu an kıvrım kıvrım kıvranıyor!

      Bütün bunlara ek olarak, bir başka tehlike ise; Ayn Rand isimli zehirli beynin yarattığı bir ülkü "John Galt" karakterinin insanların davranış kodlarında hakim olması için çabalanmasıdır!

      Kapitalizmin ortadan kalkacağı yüzyıllar önce öngörülmüştü. Umarız bizlerin ömrü, Galt (ve türevlerinin) kökünü kurutmak ve kapitalizmin çöküşünün başladığı zamanlara tanıklık edecek kadar kadar uzun sürer. Eğer derhâl "eylem"lere başlamazsak, kapitalizmin yaydığı zehir daha da hızlanacak!

      Sil
    2. Kapitalizm, en uzun yaşamış olan ekonomik modeldir. Sanıldığı gibi son 200 yılın modeli değildir. Binlerce yıldır yaşıyor. Sadece şekil değiştiriyor. Önce tarım kapitalizmi vardı, sonra ticaret kapitalizmi geldi, ardından sanayi kapitalizmi çıktı. Şimdi finans kapitalizmi egemen. Bütün mesele devletlerin üretici ile tüketici, birey ile şirket ve hatta kendisi ile birey arasında objektif, denetleyici, düzeltici bir görev yapabilmesi. Sorun sistem olarak kapitalizmde değil, sorun onu ahlaksızca kullananlara devletin ses çıkarmayıp eşlik eder aşamaya gelmiş olması.

      Sil
    3. Sayın Hocam, Acaba Kapıtalizmin uzun yaşamasının sebebi omurgasız oluşundan olabilir mi?

      Sil
  29. Hocam yine mükemmel bir yazı ellerinize sağlık, teşekkür ederiz.
    Böyle geniş resmi gösteren diğer bir yazınızı en kısa sürede okumak dileğiyle..
    Syg.

    YanıtlaSil
  30. Yalnız Marshall Sahlins iktisatçı değil antropolog. Buna ne diyeceksiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar belirli entelektüel düzeyden sonra artık filozof olurlar. İktisatçılık, sosyologluk ya da doktorluk ikinci plana düşer.

      Sil
  31. Mahfi hocam,
    bir adet el kamerası alıp karşına geçip günlük 15-20 dk da ekonomi değerlendirmesi yapsanız ve bunu da youtube kanalı açıp oraya yükleseniz olmaz mı?

    Sizi izleyememekten şikayet eden, eski bölümlerinizi nasıl izlerim diyen okuyucularınıza böyle bir jest yapıp youtube kanalında sizi takip etsek?

    Hem youtube ta açılan kanal aracılığıyla videonuzu burda sitenizde paylaşabilirsiniz.

    Çokta güzel olur. Ne dersiniz? Teknik desteğe ihtiyacınız varsa ona da yardımcı oluruz seve seve.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel olur da benim bir de kendime ait bir yaşamım var. Ondan çala çala bir şey kalmadı.

      Sil
    2. Haklısınız hocam,bencillikten işin o kısmını düşünemedik. Mazur görün bizi, sağolsun her sorumuza cevap veren başka Mahfi hocamız yok. dersten sonra odasına gidip arkasından kapısını kilitleyen hocaları biliriz.

      Bu yaptıklarınız bile bizim için lütuf, sağolun varolun.

      Sil
    3. Tamam hocam da şunun şurasında 55 yıllık bir ömrünüz kaldı. Zaten 66 yılınızı kendinize ayırmışsınız ayıracağınız kadar, kalanı da dünyaya, bizlere ayırsanız ne olur ki. (Size daha önce, muhtemelen 121 yaşına kadar yaşayacağınızı söylemiştik.)

      Emeklisiniz, para kazanma derdiniz yok, borcunuz yok, çoluk çocuk yetiştirme telaşınız yok ve umarız ciddi sağlık sorununuz da yoktur (aileniz arasında bakmakla yükümlü olduklarınız arasında da yoktur umarız).

      Örneğin http://medyascope.tv/ gibi muhteşem bir oluşum var. Hem SoundCloud linkleri, hem canlı periscope haberleri, hem YouTube linkleri mevcut (makale ve çeviri yazıların kalitesinden bahsetmiyoruz bile).

      İnşaatçı olmayan, eski hazineci Ali Ağaoğlu'nun moderatörlüğünde medyascope.tv de yapılan ekonomi yayınlarına katılsanız kötü mü olur? Çok şey mi istiyoruz sizden?

      Ek olarak, 1 Mart'ta uluslararası uzay istasyonundan astronot Scott Kelly ve kozmonot Mikhail Korniyenko "tam 1 yıllık uzay görevi"nden Dünya'ya dönecekler! Eğer aksilik çıkmazsa, 2 Mart gün içinde Kazakistan topraklarına inmiş olacaklar.

      Bu 1 yıllık uzay görevinin amacı, Mars'a yapılması planlanan insanlı ziyaret projesinde, insan metabolizması başta olmak üzere yüzlerce fonksiyonun dayanıklılığını test etmek idi. Kelly ve Korniyenko, "uzayda en uzun süre kalan insanlar" şerefine sahipler artık!

      Şimdi hocam, siz Mars'a gidecek ekibe dahil olabilecek kapasitede iken, niçin isteksiz davranıyorsunuz? Kelly ve Korniyenko gibi biliminsanları size destek olmaya dünden hazır!

      Sil
    4. Hocam sizin kontrolunuzde degil ama NTV para rejiye duyurulur. Pztsi sali programdan bisey anlamadik. Oraya baglan buraya baglan. Programin adini mi degistirsek. 10 da E...?

      Sil
  32. Hocam 6. Lenin var mı?

    YanıtlaSil
  33. Hocam öncelikle elinize sağlık harika bir özet olmuş. İktisat tarihi kitabınızı dört gözle bekliyoruz :). Kısa bir sorum var. Kaydi para yaratılması konusu tam oturmadı.. Çünkü bankadan alınan kredi alınıp kullanılmakta , bir hafta vadeli olarak genelde tutulmamakta.. Bu para başka insanların eline geçmekte ve bunlar belkide paralarını vadeli olarak yatırmakta.. Konu için başka bir örnek daha verebilirmisiniz ? Ayrıca başka kaydi para türleri yokmu, mesela kredi kartı , çek karnesi gibi..

    Teşekürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Kredi kartı ve çek, kaydi paraya göre çok daha sınırlı bir imkân.
      Bankadan alınan krediyi hemen kullananlar genellikle bireysel tüketiciler. Şirketler aldığı krediyi hemen kullanmıyor. Malzeme alımı, çeşitli ödemelerin yapılması vb için haftalarca bazen aylarca azar azar çekerek kullanıyorlar.
      Ayrıca böyle bir hafta kalması da gerekmiyor.
      Banka size kredi açtığında bu krediyi siz isteseniz de istemeseniz de sizin hesabınıza mevduat olarak yazıyor. İşte kaydi para zaten o anda yaratılmaya başlıyor.

      Sil
  34. Mühendislik gibi fevkalade bir alan varken iktisat ne ki. Alım satın, faiz indir faiz yükselt, kakara kikiri, çuval çuval yazı yaz, saatlerce çene çal, yok şu curve sağa mı kayacak sola mı kayacak, ıvır zıvır...

    E hani, ortada hiçbir şey yok!

    Bomboş bir şey şu iktisat. Enerji israfı, zaman israfı, akıl israfı.

    Varsa yoksa matematik, varsa yoksa mühendislik...

    HAYAT, MATEMATİKTİR, GERİSİ TEFERRUAT!

    Siz yatın kalkın mühendislere şükredin. Şu üzerinde yazı yazdığınız blog sitesini bile biz, mühendisler tasarladık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani? xd çok komik bir yazı ya bu.

      Sil
    2. Evet doğru bu bloğu ve diğer blogları mühendisler tasarladı. Kendilerine teşekkür ederiz. Ama eğer tasarladıkları bu bloga denklemlerini, hesaplamalarını yazsalardı kendilerinden başka okuyup izleyen birisini bulabilirler miydi? Demek ki neymiş? Yaşam matematikten ibaret değilmiş.

      Sil
    3. İçi bomboş, tamamen ego tatmin etme amacıyla yazılmış bir yazı. Aynı mantıkla bir fizikçi çıksa, siz mühendisler ne yaptınız, neyi buldunuz da matematiği tekelinize alıyorsunuz dese ne diyeceksiniz?

      Fizik yasalarını bulan Newton, Güneş sistemini bulan Galileo, bugünkü elektroniğin ve teknolojinin temellerini kuantum fiziğiyle başlatan Einstein, elektriğin kitabını yazan Tesla, Microsoft'u kuran Bill Gates, Apple'ı kuran Steve Jobs, Google'ı kuran Sergey Brin ve Larry Page, Spacex'i, Tesla Motors'u kuran Elon Musk, bu adamların hepsi fizikçi, matematikçi.

      Bu arada ben de fizik lisans, finans-ekonomi yüksek lisans tahsili görmüş biriyim.

      Lafın özü, iktisatçılara çamur atıp matematiği sahiplenene kadar, sizden önce biz fizikçiler varız burada.

      Saygılar.

      Sil
    4. Arkadaş baya heyecan yapmış :)

      O kadar boş bir şey ise bu ekonomi, neden ülkeleri ve dünyayı Merkez Bankaları ve başındaki ekonomistler yönetiyor :)

      Laf ola beri gele :)

      Sil
    5. Bir bilgi de ben vereyim, arkadaş blog'tan tasarımdan falan bahsetmiş ya...

      Facebook'u kuran dört ortaktan ikisi iktisat mezunudur ve aralarında en iyi kod bilgisine sahip olan Dustin Moskovitz de bu iki iktisat öğrencisinden biridir.

      Bir konuda fikir beyan etmeden önce bilgi sahibi olmak gerekir.

      Mahfi Hocam, hürmetlerimi sunarım.

      Sil
    6. Ben hiç tarihe damgasını vurmuş, ünlü bir mühendis tanımıyorum. Genelde hep fizikçiler ve iktisatçılardan bahsedilir, arada doktoru, edebiyatçısı, mimarı vs. de vardır, az da olsa.

      Mühendisler neyi icat etmiş ki?

      Kaldı ki bugünün ekonomisi, finansı tamamen matematiksel işlemler kapsamında gerçekleştiriliyor.

      Saçma bir yargı olmuş, yukarıdaki arkadaşın da dediği gibi birileri matematiği sahiplenecekse mühendislerden önce fizikçiler ve matematikçiler var.

      Sil
    7. Yemişim mühendisleri biz de imam hatipliyiz 14 senedir de sizi biz yönetiyoz.

      Sil
    8. arkadaş abartmış tabi. ama şöyle bir gerçek var. İktisatçılar her zaman olan şeyi analiz ederler. Ortaya gelecekle ilgili net bir şey koyamazlar. Büyük Krizlerin hiç birini neden önleyemediler. Merkez Bankalarını müthiş ekonistler yönetiyorda neden öngöremiyorlar. Olan olduktan sonra IS sola kaydı demek biraz basit. Tabikiki analizler çok gerekli. ama arkadaşın demek istediği , ortaya zaten olmayan bir şey koymuyorsunuz. Yinede sosyal bilimleri fazla küçümsemeyin. derim muhendiz bey :D

      Sil
    9. İnsana, baklentiye, toplumsal eğilimlere dayalı hiçbir bilim, yaşanmamış bir şeyi önceden öngörüp teori kuramaz. Onu ancak bilim kurgu romanları yapar. O nedenle iktisat yaşanmamış krizi önceden önleyemez. Onu önleyecek olan şey hukuktur. Yasaklar, sınırlamalar, denetlemeler vb koyarak.

      Sil
    10. Mühendise bak sen, sen bu kafayla velespit dahi tamir edemezsin.

      Sil
    11. Mühendisler madem bu kadar mühim, tarih boyunca aralarından neden bir Adam Smith, Karl Marx çıkmamış?

      Sil
  35. hocam
    1- "the big short" filming öneriniz üzerine yeni izledim.
    sonunda " in 2015, several large banks began selling billions in something called a " beskope tranche opportunity which according to bloomberg news is just another name for CDO" yazıyor. 2008 krizi cdo'lar ile ilgili olduğuna göre yine birileri önceden pozisyon mu alıyor?
    2- petrol öncü gösterge olabilir mi krizlerden önce genelde petrolde büyük düşüşler oluyor, sonra kriz çıkıyor.
    3- 2016 tahminlerinizde dolar 3.3 euro 3.6 demiştiniz. euro/dolar paritesi 1.1 de sabit mi kalacak yılsonunda anlamı çıkıyor?
    4- herkes - faize giderken fed 3-4 faiz artıramaz bence, siz ne düşünüyorsunuz?
    5- geçmişe bakarsak 100 senede 1 rezerv para değişmiş ve büyük savaşlar olmuş (1400'den beri) dolarda da 100 sene civarı oldu. tarih tekerrür eder mi?

    iyi ki varsınız, sağolun, varolun.
    saygılarımla

    YanıtlaSil
  36. sayın değerli hocam 2.seçenek için alternatif bir yol katılım bankacılığı olabilir mi?Sizce bu sistem evrensel olabilir mi?

    YanıtlaSil
  37. Hocam Merhaba,
    Ülkeler arası sermaye hareketlerinin rahat yapıldığını söylemişsiniz ama ben Türkiyeden x ülkesine para transferi yapıp x ülkesinin y bankasında paramı mevduata koyamıyorum diye biliyorum Yurtdışı yerleşikler mevduat hesabı açamıyor galiba ve kesintiler çok yüksek diye biliyorum. Yanlış biliyorsam beni düzeltebilir misiniz?
    Teşekkürler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu işler genelde fonlar üzerinden olmakta. Örneğin TEFAS'tan herhangi bir kısıtlama olmadan Türkiye de yerleşik kurumların yurt dışında değerlendirilen istediğin yatırım fonunu alabilirsin.

      Bir de Türkiye de yerleşik olmayan ancak yatırımlarını Türkiye'deki yatırım araçlarıyla değerlendiren yabancı yatırım fonları var. İstersen buna da katılabilirsin. (Hatta kredi kartıyla bile)

      Kendi başına orada oraya para transfer etmek tabi ki masraflı olur.

      Sil
  38. Hocam Türkiye de tassaruf oranları neden düşük...

    YanıtlaSil
  39. hocam enfes özet bugünün dünyasına dair. yazınızı "the big short" filmiyle beraber bir daha okumak lazım. iki noktada katkı yapmak isterim. parasal genişleme ve bu genişleme üzerine leverage hormonlu büyüme sayesinde artık herkes birbirine borçlu, devlet ve birey bazında. tam da bu sebeple 2008 krizinde kesilmesi gereken hesabı Almanya bile kesmeye cesaret edemedi. herkes ilişikli şirket olduğu için gerçek konsolide bilanço, kar/zarar tablosu kimse tarafından bilinmiyor. cesaretli hamle banka batırmayı, bankacı, regülasyon kurumu ve rating kuruluşlarını cezalandırmayı gerektirirdi ama herkes para kaybederdi. para kaybetmemek için sisteme devam dendi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet büyümenin bir büyülü etkisi var.

      Sil
  40. ABD ekonomisine yön veren iktisatçıların(fischer, stiglitz, bernanke, yellen vb) ağırlıklı olarak neo-keynesyen olması neyin göstergesi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keynes'in fikirlerinin iyiliğinin.

      Sil
    2. o zaman ''ABD'de vahşi kapitalizm var'' diyemeyiz?

      Sil
  41. Hocam, Cruyff'u izleyebilmiş miydiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama o zaman tv bu kadar yaygın değildi ve bu kadar kolay izleme şansı olmuyordu.

      Sil
  42. ABD bağımsızlığını ilan etmeden ve o bölgede düzenin konsolide olmasından yıllar önce, yani 'The Americas' hâlâ dağınık ve savaşlar içindeyken; Avrupa menşeli 'emperyal!' ülkelerin yöneticileri, the Americas'ın asıl yerlilerine (native) kendilerinden bazı şeyler öğretmeye karar verirler.

    'Futbol' dediğimiz oyun; bırakalım dünyayı, İngiltere de bile tanınan bir şey değilken, futbolun atası diyebileceğimiz bir oyun türüyle; İngiliz yöneticiler, yerlilere 'rekabet' kelimesini anlatmak isterler. The Americas yerlilerinden bazılarını ikna ederek maç düzenlerler.

    Her iki takımda da; hem İngiliz oyuncular, hem 'yerli' oyuncular vardır. (Yani bir takım sadece native'lerden, karşı takım sadece İngilizlerden oluşmuyor.)

    Her takım içindeki İngiliz oyuncular, aynı takımdaki 'yerli' arkadaşlarına 'rekabet'in ne olduğunu bizzat oynayarak gösterirler.

    İki veya üç maç sonucunda kazanan taraf neresi olursa olsun; kazanan taraf içindeki İngiliz oyuncular sevinç çığlıkları ile ortalığı inletirken, hem kazanan taraftaki, hem kaybeden taraftaki 'yerli'ler bu sevinç çığlıklarına anlam veremez.

    Birkaç maç sonra 'yerli'ler de artık her gol sonrası, her kazanım sonrası sevinmeye, kendilerinden geçercesine hareketler yapmaya başlar. Fakat yenilen taraftaki 'yerli' dostlarının sürekli üzgün olduklarını görünce bir an duraksarlar!

    'Yerliler'in bu duraksamasına; İngilizler de şaşırır!

    En sonunda; kazanan takımdaki 'yerli'ler İngilizlere şu cevabı verir:
    Biz daha önce kendi aramızda bu derecede yarışmamıştık! Biz burada mutluluk sarhoşu olmuşken, kardeşlerimizin kahrolmasına dayanamayız! Biz 'rekabet'i sizin anladığınız gibi anlamıyoruz!

    Yukarıdaki hikayenin aynısını Orta Asya topraklarında yoğrulmuş Türk medeniyetlerinde de gözlemleyebilirsiniz!

    Veya Güney Afrika'da 'Xhosa' medeniyetindeki 'Ubuntu' geleneğinde de gözlemleyebilirsiniz!

    'Kapitalizm'i ayakta tutan en mühim sütunlardan (ve bir o kadar ölümcül tehlikelerden) biri 'rekabet'tir.

    'İnsan' da bir tür hayvandır. Fakat insanı özel kılan fonksiyonlarından biri, davranış ve duygularını kontrol edebilmek meziyetine sahip olmasıdır.

    'Greed'imizi kontrol edebilecek kadar tecrübe kazanmış olmamız gerekiyor! Artık 2016'dayız! Lehman Brothers'ın çöküşünün üzerinden 7 yıl 5 ay geçti! Bu bile bizlere ders olmuyorsa; daha yaşayacağımız çok katliam var demektir!

    Spor karşılaşmalarındaki rekabet ile,
    Kapitalizmin hayata yaydığı 'rekabet zehri' arasında muazzam farklılıklar vardır! Elma ile armudu birbirine karıştırmamak gerekir.

    Kapitalizmi ortadan kaldırmak için derhâl 'eylem'lere başlamaya mecburuz! Bir sistemin 'doğal olduğunun zannedilmesi', o sistemin zaman içinde kendi kendini yok edeceği sonucuna çıkmaz!

    Gözümüzün önünde katliamlar işlemeye devam ettiğine göre; kapitalizmi ortadan kaldırmak için harekete geçmeye mecburuz!

    KAPİTALİZM: SOMA CİNAYETİ!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uydurmaca...

      Romantik komünizm hayalleriyle yazılmış destanlar bunlar. Evet, kapitalist anlamda rekabet yerlilerde yoktu ama kaynaklar için mücadele son derece yaygındı. Bu nedenle hemen her kabile savaşçıdır; kendilerine ait avlanma alanlarını diğerlerinden korumak için. Barışçı bir kültür falan da değillerdir bu nedenle. Ayrıca Mayalarda son derece öldürücü bir futbol türevi de mevcuttu: ōllamaliztli.

      İnsan kurbanı (hem de kitlesel olarak), savaş vb her türlü kavrama son derece aşina olan toplumlardan kutsal vahşiler yaratmak aksine beyaz adamın pazarladığı bir üründür. Belki aynı kabile içinde mal sahipliği nedeniyle rekabet yoktu ama hırsızlıktan tecavüze kadar hemen her tür suç bu kültürlerde gözlenmişti. Kızılderililerin de kendilerine ait bir ekonomileri ve para sistemleri vardı. Özel mülkiyet ve komünal mülkiyet beraber mevcuttu. Kabile arazileri komünal, çadır, ok-yay, kadın, at vb şeyler ise bireysel mülkiyete girmekte idi.

      Sil
    2. Kapitalizm = Soma Cinayeti eşitliği doğru değildir. Ahbap Çavuş Kapitalizmi = Soma Cinayeti eşitliği doğrudur. İkisi arasında çok fark var.

      Sil
    3. Sayın Adsız (25 Şubat, 00:16)

      Öncelikle:

      [Uydurmaca...

      Romantik komünizm hayalleriyle yazılmış destanlar bunlar.] değil. İfadeniz; şahsınızın önyargılarını azaltmadan görüş beyan ettiğinin bir göstergesi.

      [Evet, kapitalist anlamda rekabet yerlilerde yoktu]

      Mesele burada başlıyor zaten. "Kapitalist anlamda rekabet" en tehlikeli, en ölümcül zehirlerden biri.

      Her coğrafyanın, her topluluğun, her medeniyetin, her halkın; kapitalizm hastalığı üzerlerine serpiştirilmeden önce yaşadıkları ile sonra yaşadıkları aynı değildir. Benzerlikler gösterebilir ama aynı değildir.

      Eğer üzerlerine kapitalizm SERPİŞTİRİLMEMİŞ olsaydı da;

      Kendilerine ait avlanma alanlarını korumak için savaşçılıklarını zamanla terkettikleri gözlemlenebilirdi (evet; terkettiler. Bugün sadece gösteri amaçlı, teatrâl maksatla icra ediliyor.),

      Zamanla barışçıl tavırlar benimseyebilirlerdi (evet; benimsediler.),

      Mayalardaki son derece öldürücü futbol türevini, öldürücü olmayacak hâle getirebilirlerdi (evet; getirdiler. Belki bu "futbol türevi" de tamamen tükendi veya teatrâl maksatla icra ediliyor.),

      Hırsızlıktan tecavüze çeşit çeşit davranışlar zamanla azalabilir, müeyyide mekanizmaları daha adil seviyeye yükselebilirdi (evet; zamanla azaldı. Müeyyide mekanizmaları nispeten adil hâle geldi.),

      Kızılderililerin kendilerine ait ekonomileri ve para sistemleri "kapitalizm tarafından zehirlenmemiş" olurdu (maalesef kapitalizm tarafından zehirlendi!),

      Özel mülkiyet ve komünal mülkiyet beraber yaşamaya devam ederken "kapitalist anlamda rekabet" bunları saptırmazdı (maalesef kapitalizm tarafından saptırıldı!),

      Kabile arazileri komünal, çadır, ok-yay, kadın, at vb şeyler bireysel mülkiyet düzenini sürdürürken "kapitalizm" bu yapıyı darmadağın etmezdi (maalesef kapitalizm tarafından darmadağın edildi!),

      Örnekleri çoğaltabiliriz...

      Bütün bunların bir kısmının sona ermesi, bir kısmının değişime uğrayıp yaşamaya devam etmesi, bir kısmının sadece teatrâl maksatla icra edilmesi; "kapitalizmin getirdiği zannedilen nimetler" sayesinde olmadı. Bu; bir önkabuldür! [Not: "kutsal vahşiler yaratmak aksine beyaz adamın pazarladığı bir üründür" ifadeniz yerinde bir tespit. Bu tespitinizi anlamak istemeyen ne çok insan var sayın Adsız...]

      "Kapitalizm"in en uzun yaşamış model olması;
      Dokunulamaz olduğu,
      Değiştirilemez olduğu,
      Eleştirilemez olduğu,
      Sorgulanamaz olduğu,
      Ortadan kaldırılamaz olduğu anlamına gelmez!
      Yanılgılarımızdan kurtulmak kendi ellerimizde!
      2016'dayız! Keriz olmayacak kadar akıllanmış olmamız gerekir!

      KAPİTALİZM; ARTIK BİR HASTALIKTIR! HASTALIĞIN SEVİYESİ SON 240 YILDAN FAZLA SÜRE İSTİKRARLI ŞEKİLDE YÜKSELİYOR! GÜNÜMÜZDE KAPİTALİZMİN EN ÖLÜMCÜL DÖNÜM NOKTALARINDAN BİRİNİ YAŞIYORUZ! ARTIK KAPİTALİZMİN KENDİNİ BİR KEZ DAHA GÜNCELLEMESİNE BOYUN EĞMEK ZORUNDA DEĞİLİZ! TARİHTEN YETERİ KADAR DERS ALMIŞ OLMAMIZ GEREKİR! KAPİTALİZMİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN DERHÂL "EYLEM"LERE BAŞLAMAYA MECBURUZ! VE BU "EYLEM"LERE BAŞLAMAYA MECBUR OLMAMIZIN; KOMÜNİZM VE TÜREVLERİYLE UZAK YAKIN İLGİSİ YOKTUR!

      Ve evet: KAPİTALİZM = SOMA CİNAYETİ!

      Zehir saça saça beyin bulandırmaya hızla devam eden "kapitalizm" yerine "Ahbap Çavuş Kapitalizmi (yani 'crony capitalism')" ifadesini kullanmak;
      Perde çekmek,
      Tül ile örtmek,
      "Kapitalizm aslında iyi de çevresi kötü!" yalanını yaymak,
      Şirin göstermek,
      "Kapitalizmin dokunulamaz olduğu yanılgısı"nı canlı tutmak içindir!
      Bu tavırlar tehlikelidir!

      Sil
    4. Yaşasın kapitalist sistem :D onun sayesinde dünya gelişiyor. Ne istiyorsun kapitalizimden bu kadarda haksızlık etme. Dünya bugün kıtlıktan ölmüyorsa kapitalizm sayesindedir. Yaşasın Kapitalizm..!

      Sil
    5. Sayın Adsız (25 Şubat, 19:45)

      Tek başına "SOMA cinayeti!" bile kapitalizmin ne kadar zehirli olduğunu kanıtlamaya yetiyorken; "19:45"de yazdıklarınız kahderici!

      Yazık!

      Madem "SOMA cinayeti!"nin işaret ettikleri yetmiyor, biraz daha detay aktaralım:

      Eğer imkân yaratabilip Dubai'yi ziyaret edebilirseniz; devasa inşaat şantiyelerinin hemen yanıbaşına kurulmuş, "köy ile kasaba arasında kalabalık bir nüfusu!" kaldırabilecek genişlikte prefabrik baraka mahallelerinde, Uzak Asya'dan (daha çok Hindistan'dan) gelen emekçilerin ne hâllerde yaşamaya, para kazanmaya mahkûm edildiğiyle karşılaştığınızda, "19:45"de yazdıklarınızı hiç yazmamış olmak isteyebilirsiniz!

      Eğer imkân yaratabilirseniz, İstanbul/Fatih'teki "Kumkapı"ya gidip; oradaki esnafın azımsanamayacak bir bölümünün "kapitalizmi; 'merdiven altında' nasıl icra etmeye mahkûm edildiğiyle!" karşılaştığınızda, "19:45"de yazdıklarınızı hiç yazmamış olmak isteyebilirsiniz!

      Örnekler (ne yazık ki!) çoğaltılabilir!

      2016'dayız! Tarihte kapitalizmin bizlere yaşattığı katliamlardan yeterince ders almış olmamız gerekir!

      Sil
    6. Dunyayi ya da ulkemizi 'duzeltmek' icin ekonomik sistemini duzeltmek yerine demokrasi ve ifade ozgurlugu algisini duzeltmek icin eylem yaparsaniz daha faydali olur diye dusunuyorum. Demokrasinin ve insan haklarinin olmadigi yerde hangi ekonomik duzen olursa olsun insanlar er ya da gec aci cekerler, dogruyu bulamazlar. Sovyetler birligi kominizm ile yonetildigi icin batmadi demokrasi ve ifade ozgurlugu olmadigi icin batti. ABD'yi, Ingiltere'yi ayakta tutan kapitalist sistemi benimsemeleri degil (zira Ingiliz ekonomisini hala biraz da feodal ekonomi - feodalizm ile aciklayabilirsiniz) demokrasiyi ve ifade ozgurlugunu gelistirmeleridir. Zaten her ekonomik sistem oyle ya da boyle ayni, inanin cok da abartilacak seyler degil. Ne degistirilmeleri zor, ne de uygulamalari. Zor olan bir millete demokrasiyi ve ifade ozgurlugunu kosulsuz kabullendirebilmek. Bu ikisi hayat bulursa en dogru ekonomik sistemi getirmek en kolay is.

      Sil
    7. Efendim, "yapabilirdi ama yapmadı" diye düşünce olmaz. Spekülasyon olur. Uygun koşullar oluşsa, tarihsel süreçler gereği kızılderili toplumları da kapitalist ve hatta kolonici olabilirlerdi. Olmalarının önünde hiçbir engel yoktu çünkü bizim kapitalist deyip tukaka ettiğimiz tüm toplumlar da geçmişlerinde aynı eşitlikçi ya da ilkel komüncü süreçlerden geçmişlerdir. "Lanet olsun kapitalizme" demek akılcı bir yaklaşım değil ve "lanet olsun buluğ çağına; tüm dertler ondan sonra başladı" demek gibi bir şey. Kapitalizmden şeytansı bir şey çıkarmak bilimsel değil. O da yaşanacak ve daha ıslah edilmiş, daha kontrollü ama yine kalkınma ve refah sağlayan başka bir şeye zemin olacak. Evet, çok kötülük etti ama iyilikleri de oldu; toplam refahın artışını sağladı (bunun dağılımı çok adaletli olmasa da) ve bireysel yaratıcılık ve yatırımcılık sayesinde buluşlar daha yüksek oldu. Rekabet aslında kapitalizmin belki de tek en büyük iyiliği. Sorun bunun işletilmesinde. Zaten etik olmadıkça istediğiniz sistemi kurun, 1 yılda batar. O nedenle bugünkü sistem kapitalizm değil diyor birçok kişi. Batamayacak kadar büyümüş şirket ve finans kuruluşları artık birer katedral olmuştur. Yıkamazsınız. Oysa kapitalizmin doğasında çalışmayanı değiştirebilmek vardı.

      Sil
    8. kapitalizm niye kotu. Somada olenlerden bize ne!!!! bizi ilgilendirmiyor soma ve bu halkin sorunlari onlari ilgilendiririr ...somanin sorunu somaya halkin sorunu halka hadi baska kapiya kapitalizmi soma uzerinden degerlendireceksen sen daha teori bile bilmiyorsun demektir. Bildigin demogojidir. Kapitalizm olmasa acliktan sefaletten kavrulurduk. Allaha bin sukur kapitalizm ve emperyalizm sayesinde ayaktayiz.Bak mesela bir gazli icecek firmasi gazzeye filistine fabrika ustune fabrika aciyor. Filistinli kardeslerimize is veriyorarlar doyuruyorlar. ama siz ole degil. fakirlerin dusmanlari: 1)sendikalar 2) solcular 3) muslumanlar fakirlerin dostlari : 1)IMF 2)Dunya bankasi 3) Dunya tarim orgutu ve saglik orgutu 4) bilumum kuresel enternasyonel sirketler

      Sil
    9. Adsiz 20.58 soyledikleriniz gercegin bir yanilgisi bir gercek var kapitalizm halka hizmet ediyor.Halkin yararini gozetiyor. Halka umut veriyor. destek cikiyor. Fakirlere dost bir sisitem varsa kapitalizmdir. Hele emperyalizm en iyisi cunku nerede ezilen halk varsa onlarin yaninda
      kapitalizme ve emperyalizm yasamalidir. Yasasin kapitalizm yasasin emperyalizm. Bu sistem sayseinde yasiyoruz bu sisitemle alaksi yoktur is kazalarinin. is kazalarinin sorumlusu bilgisiz becerisiz iscilerdir. Patronlar degildir.

      Sendikalar isci sinifinin en buyuk dusmanidir.Emperyalizm ise isci sinifinin en buyuk dostudur, ki bunu is kazasinda bir kolunu kaybetmis isci bir babanin evladi olarak soluyorum. Kisaca emperyalismnin isbirlikcisi olmaliyiz.

      Sil
    10. Olsun her şeye rağmen yaşasın kapitalizm...! Çünkü kapitalist sistemde zekaya erdeme ihtiyaç yok. Önemli olan fırsatçılık ve kurnazlık (gerçi bunlar bana göre en büyük zeka göstergesi:), bunlar varsa kapitalizm sonuna kadar kucağını açıyor. Komünizm de ne bir arpa uzar ne kısalırsın. o yüzden yaşasın kapitalizm ;)

      Sil
  43. BİR İKTİSATÇININ AŞKI
    Yatay seyir izleyen kalp grafiğimi yukarı yönlü harekete geçirensin,
    Yüksek seviyeden arz ettim aşkımı; yoğun talep beklentisiyle,
    Arzımın talebinle kesiştiği noktada dengeye gelecek aşkımız,
    O noktada maksimize edeceğiz marjinal faydamızı göreceksin.

    Kararlı denge kuracağız seninle, yapay şoklara dayanaklı,
    Uzun vadeli olacak aşkımız çünkü makro büyüklüklerde sevdim seni, mikro mekanlarda.
    Dilerim ki birbirimize hep dürüst olalım, hiç net hata noksanlar olmasın kalplerimizde.
    Ve farkında olmadan direnç noktanı kırarsam,
    Resesyon yapma, kısa zamanda tepki alımlarımla alacağım gönlünü.



    Benim sevgim nominal değil, reel bir sevgidir,
    Ne zaman ki dış mihraklar ilişkimizi krize sokmak ister ve
    İlişkimiz dalgalı seyir izlerse kota koyalım onlara.
    Anti-damping yapalım dışa kapalı, içe dönük devam edelim yolumuza.
    Sakın spekülatörlere inanma sevgilim.
    Aşkının kotasyonu çoktan girildi kalbime.

    Sen benim hazinemsin gönlümün karşılıksız alacaklar hesabında,
    Şu dalgalı konjonktüre sahip yüreğim hibe olsun sana.
    Sevgi dolu, likidite fazlası yüksek kalbim tümüyle senin.
    Bil ki, sana olan aşk esnekliğim sonsuz benim.
    Konsorsiyum kuralım ve bu ortaklık hiç bitmesin sevgilim…

    Yerine kimseyi ikame edemem, sen benim tamamlayıcımsın.
    İster kayıt dışı yaşayalım aşkımızı kimse bilmesin,
    İster kayıt altına alalım cümle alem duysun…
    Yeter ki aşk eğrimiz,
    Ortalama değişken özlem eğrisinin altında olmasın.

    Uzat elini, aşkımız konsolide olsun ve bütün kaygılarımızı ihraç edip mutluluk ithal edelim sevgilim.
    Sermayem aşkımız, yatırımım sen,
    Çocuklarımız ise net kârımız olacak.
    Mortgage dan pembe panjurlu bir ev alacağız sen ve ben,
    Beşeri sermaye yatırımımız çocuklarımız için.

    Aşk piyasasında tam rekabetçi değil yüreğim,
    Monopson olsun kalbim bir ömür boyu yalnız sana,
    Yeter ki marjinal fedakarlıklarımız marjinal sevinçlerimize eşitlensin,
    O zaman optimum olacak sevgimiz sonsuza dek…

    ALİ K. GAYGILI

    YanıtlaSil
  44. Bir emperyalist olarak emperyalizme bir sey olmaz hocam. Allah bizi komunistlerden ve asiri radikal dincilerden korusun. Emperyalizm kotu bir sey degil. Dunyanin simdi daha fazla emperyalistlere ihtiyaci var.

    YanıtlaSil
  45. Hocam zorunlu karşılık oranının tersi ifadesinden kastedilen nedir? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zorunlu karşılık oranı mesela 1/10 ise tersi 10/1 yani 10 dur ve bu durumda artış 10 kat olur.

      Sil
    2. Hocam çok teşekkür ederim bir de rica etsem poliçeyi (kıymetli evrak) anlayabilmem için günlük hayattan pratik bir örnek verebilir misiniz

      Sil
    3. Diyelim ki A'dan 100 TL alacağınız B'ye de 100 TL borcunuz var. Bu durumda bir senet düzenlersiniz bu senede A'dan olan alacağınızı A'nın B'ye ödemesi ya da B'nin A'dan tahsil etmesi için bir talimat yazar imzalarsınız. Eğer A bu senedi kabul ederse sizin borcunuz alacağınız biter. Bundan sonrası A ile B arasındadır.
      Bu işlemlerde sizin durumunuzdaki kişiye keşideci denir, sizin düzenlediğiniz senede poliçe denir.

      Sil
  46. Hocam gördünüz mu malum kişi ortalama haftada 48 saat çalışma ortamı 38 saate indirilirse issizlik yüzde 5 olur dedi. Ben de 38 saatten 30 saate indirilirse issizlik diye birşey kalmaz diyorum. Şimdi bu adam başbakan yardımcısı ben ise işsiz biriyim sanırım ozeti bu memleketin

    YanıtlaSil
  47. Hocam ekonomi bilimine tutkuyla bağlı biriyim ve siz de Türkiye'de otoritelerden birisiniz,21 yaşındayım ve size sorum bizim yaşımızdayken de günde 2 veya 3 saat okuyor muydunuz?Ve açıkçası diğer bir sorum spor yapmaya vaktiniz oluyor mu ya da oluyor muydu ve bu çalışmalarınızda verimi artıyor mu?Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazil sözleriniz için teşekkür ederim.
      Ben sizin yaşınızdayken günde 5 - 6 saat (hafta sonları hariç) okuyor ve çalışıyordum.
      O zamanlar hafta sonları spor yapıyordum. Şimdilerde sadece yürüyüşle yetiniyorum.
      Spor kesinlikle verimi artırıyor. Ben bazen bisiklete biner dolaşırdım (o zamanlar yollar böyle kalabalık değildi) ve bisikletle dolaşırken birçok yeni şey gelirdi aklıma.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  48. hocam,ekonomi tarihine çalışıyorum dediniz. bu çok yakın bir gelecekte ekonomi tarihiyle ilgili yeni bir kitap çıkaracağınız anlamına mı geliyor ? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yakın değil ama gelecekte bir ekonomi tarihi çıkarmayı umuyorum.

      Sil
    2. sabırsızlıkla bekliyoruz :) peki türk ekonomi tarihiyle ilgili osmanlıdan bugune gelen hangi kitapları okuyalım ?

      Sil
    3. Eğer bulabilirseniz (çünkü yeni baskısı yok sanırım) Yavuz Cezar'ın Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Yılları kitabını tavsiye ederim.

      Sil
    4. bulamadım hocam.başka bir kaynak yok mu :(

      Sil
  49. Tunceli’nin Ovacık Belediyesi Başkanı, geçen yıl hazine arazisinde Ovacık fasulyesi ve nohut yetiştirip, bir kısmını öğrencilere burs vermek için satışa çıkaran bir kısmını da ihtiyacı olan halka dağıtan Fatih Mehmet Maçoğlu, örnek bir icraata daha imza attı. Belediyenin 2015 yılına ait gelir-gider tablosunu afiş haline getiren Maçoğlu, afişi belediye binasına asarak şeffaf yönetim örneği verdi.

    Afişte belediyenin 2015 yılında 2 milyon 752 bin 914 lira giderinin olduğu, gelirinin ise 2 milyon 892 bin 507 lira olduğu bilgisi yer alıyor. Maçoğlu, yaklaşık 150 bin liralık bütçe fazlası için, “Önceki dönemlerde hep zarar eden belediye iken şimdi 150-200 bin TL devir eden belediye durumuna geldik. Fuzuli giderleri kesmeye başladığınız zaman bunların hepsi zaten size kalmaya başlar” yorumunu yapıyor.

    Hocam örnek bir belediyecilik anlayışı değil mi? Bütçe fazlası veren başka bir belediye bulabilmek mümkün mü?
    Keşke her belediye böyle olsa ama nerde alayı borç batağında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir yaklaşım.
      Gelirlerini denetleyip yönlendiremiyorsan giderlerini kısacaksın.

      Sil
  50. Hocam uzun zamandır beklediğimiz yazınız nihayet geldi.Küreselleşme konusunda kaygı duymayan kibirli hegamonik yapı nihayet topuğuna sıktığını anlamıştır diye düşünüyorum.Rezerv para olmanın rakipsizliği ile sarhoş olmuş US yumuşak bir geçiş için kıvranıyor.Yeni bir Uluslararası Para Sistemi ihtimalide bu koşullarda zor görünüyor. 1.Hocam Küreselleşmenin ana aktörleri kimdir?
    2.Bu aktörler bağlı oldukları ülke özelinde ve dünya genelinde nasıl bir düzen tasavvur etmektedir?
    3.18 YY Devrimlerindeki rollerini ulus devlet içinde yerine getiren bu güç küresel boyuttaki sermayesini küresel bir düzen dışında nasıl emniyete alabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Küreselleşmenin yönlendiricileri ABD ve müttefikleridir.
      2. ABD'nin hayali kendisine bağlı ama kendisi kadar güçlü ve gelişmiş olmayan ülkelrdir diye tahmin ediyorum.
      3. Bunu emniyet altına alamaz. Çünkü insanların ne zaman ve nasıl ayağa kalkacağını kimse bilemez. Tarihte en tahmin edilmedik anlarda başkaldırmıştır insan.

      Sil
  51. Bu döngü hiç kırılmayacak gibi. Finansal sistem artık reel sektörü takmıyor. Onu destekleme tamamlama amacından tamamen sapmış durumda. Bu yüzden son ikiyüzyılın en büyük krizleri gelişkin olsun olmasın finans piyasasında patlıyor. Çünkü ortaya değer diye koydukları kağıtların bir karşılığı yok. Hayranlıkla izlediğimiz şirketler uzun-kısa yükümlülüklerle döndürüyor çarkı, bankalar da öyle. Bana öyle geliyor ki sistem sırtını birkaç büyük varlığa dayamış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet olan büyük ölçüde budur. O nedenle de bu küresel krizden çıkış öyle kolay olmayacak.

      Sil
  52. Hocam finansal sistemin olmadığı bir reel sektör işlev göremez mi? Herkesin kendi tasarruflarıyla büyüdüğü zamana yayılmış ihtiyatlı bir ekonomik sistemi yaşamaz mıydık eğer finansal sistem olmasaydı? Belki bugünkü refahı 200 yıl sonra anca yakalardık ama krizlerin bizden çaldığı maddi-manevi bütün varlığı korumuş olurduk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün dünya dediğinizi yapsaydı belki olabilirdi ama sadece biz bunu yapsaydık o zaman da rakipler bizi geçiyor, onlar buzdolabı kullanırken biz hala tel dolap kullanıyoruz veya onlar cep telefonuna geçti biz hala ankesörlü telefondayız ya da herkes televizyon izliyor biz hala radyo dinliyoruz diye kızardık.

      Sil
  53. Hocam ECB'nin uyguladığı faiz oranları vs. EUROZONE'daki bütün ülkeleri bağlar mı? Yani yunanistan ile ilgili faiz çalışması yapmak istiyorsak ECB'nin faiz oranlarını mı baz almalıyız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ECB'nin uyguladığı faiz oranları bizim MB'nin uyguladığı faiz oranları gibidir. Piyasalar için yol gösterici, hatta etkileyici oranlardır. Ama bu, o bölgedeki bütün faizlerin o oranda olacağı anlamına gelmez. Bizde nasıl MB'nin % 7,5 - 10,75 arası faiz oranları olduğu halde (ağırlıklı ortalama % 9 dolayında) piyasada mevduat faizleri % 11 - 13 arasındaysa aynı şey orada da geçerlidir. O nedenle Yunanistan için bence asıl olarak 2 ya da 10 yıllık devlet tahvillerinin faizini esas almak gerekir.

      Sil
  54. hocam sizce siyaset mi ekonomiyi belirler, ekonomi mi siyaseti etkiler? biliyorum zor bir soru oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de birbirini belirler. Ama siyasetin ağırlığı çok daha fazla. Siyaset akıllıca ve istikrarlı sürdürülürse ekonomide düzeltmeler, iyileştirmeler yapmak mümkün olur. Öte yandan ekonomi çökmeye başlamışsa akıllı ve doğru bir siyasetle bunu toparlamak da mümkün olur.

      Sil
  55. Hocam bütçe görümelerinde muhalefetten hatırı sayılır derecede eleştiri alan Bütçe mekanizması ve denetimine yönelik (Sayıştay'a yönelik) bir yazı yazabilir misiniz?

    1- Sayıştay neden önemlidir? Neden denetim görevini yerine tam olarak getirmiyor? 1330 kamu kurumu var 480'ı denetlemiş peki geri kalan ne olacak? Hükümetin gerçekleşmiş bütçesine ilişkin denetim raporunu da sunmuyor.

    2- Denetimsiz bir ekonomi nereye ulaşır?

    3- Bu blogda da fazlaca olan faizi tabu yapanlar, neden bu konuda tüyü bitmemiş öksüzün / yetimin hakkı nereye harcanıyor demiyor. Bu iki yüzlülük değil mi?

    (kimse muhalefet ağzından konuşuyorsun diye yaftalayıp polemik yaratmasın, doğru soruyu kim sorarsa sorsun saygı duymak gerek)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Sayıştay, bir demokrasinin temellerinden birisi olan bütçe hakkı, vergi hakkı gibi konuların denetimini yapar. Yasama (meclis) halk adına bütçe ve vergi yetkisini kullanmayı yürütmeye (hükümete) bırakır. Bir yılın sonunda bu işin doğru yapılıp yapılmadığını yasalara uygvun olup olmadığını denetler ve hükümeti aklar ya da aklamaz. Bu devasa denetim işini yaparak kendisine raporu sunacak olan uzman kurum da Sayıştay'dır. Aksi takdirde milletvekillerinin başka hiç bir işle uğraşamayıp sürekli giderlerin uygun olup olmadığını denetlemesi gerekir. Ne yazık ki bizde yürütme, kendisini hep padişah gibi görme eğilimindedir. Hesap vermeyiş bir türlü kabullenemez. Bu, her zaman böyleydi. Ama bazı dönemlerde zirveye çıkar. Günümüzdeki durum budur.
      (2) Denetimsiz ekonomisinin nereye ulaştığını bize küresel kriz gösterdi. Ama asıl sorun denetimsiz yönetimin nereye ulaşacağıdır. Ekonomi bugün batar yarın çıkar. Bunu çok yaşadık geçmişte. Faturası ağırdır ama ödenir. Asıl demokrasiyi kaybedersek işte onun faturası çok ağırdır.
      (3) Faiz ve kamu harcamaları karşılaştırması konusunda haklısınız.
      Bu eleştirilerinize ve benim yanıtlarıma kızanlar olacaktır tabii ama birileri kızacak diye gerçekleri görmezden gelmeye başlarsak gerçekler de bizi görmezden gelmeye başlarlar ve sonra ortaya çıkacak çöküntü üzerine ağzımızı açacak halimiz kalmaz.

      Sil
  56. 90 yıllık enkazı kaldırdık Elhamdülillah bu kapitalist düzenide yıkarız Allah'ın izniyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sana tek soru kardeş madem kapitalist düzeni yıkarız diyorsun, ak parti daha önce neden asgari ücreti 1300 lira yapmadı madem çalışan kesimi çok düşünüyordu? hadi buyur bakalım...

      Sil
    2. İnsan bazen enkaz kaldırdığını sanır ama kaldırdığı şey çoğu kez onun için var olabilecek en iyi şeydir. Altından öyle bir canavar çıkar ki kaldırdığı şeyin enkaz değil bir mutluluk anıtı olduğunu o anda fark eder. Ama ne çare ki geç kalmıştır. Canavar çıkmıştır bir kez ve ilk önce o enkaz kaldırdığını sananı yiyerek işe başlar.

      Sil
  57. Hocam merhabalar, bugun ABD verileri Turkiye'nin kredi notu ve sınırdaki hareketlerden dolayi kurlarda agrasif hareketler gördük. Bu uc sebebin dışında ne oldu da dolar bu kadar yukseldi bir günde ? Fed faiz arttirma olasılığı artmış olabilir veriler iyi gelince ama bunlarin disinda sanki goremedigimiz bir seyler var gibi bilgilendirirseniz sevinirim cok tesekkur ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD de enflasyon beklenenden yüksek geldi ve bazı Fed üyeleri Mart ayında faiz artışının masada olduğunu söyleyince Dolar yukarı yöneldi.

      Sil
  58. Hocam, Fuat Sezgin'in "Tanınmayan Büyük Çağ" kitabını okudunuz mu?

    YanıtlaSil
  59. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  60. hocam meraba konuyla çok bir alakası yok ama cevabını merak ettiğim bir sorum var
    alım ve satım işlerinde aracı olarak kullandığımız para eğer aradan çıkar ve tekrar takas sistemine dönülürse bu durum günümüzü nasıl etkiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cep telefonunu kaldırıp eski ev telefonu sistemine dönsek ne olur? Aşağı yukarı bunda da o olur.

      Sil
  61. Massachusetts Institute of Technology'de akademisyenliğe başlama hazırlığı içinde olduğunuz haberi doğru mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış duymuşsunuz. Bendeniz bu blogda yazmaktan çok mutluyum.

      Sil
  62. Keşke, http://www.efilyayinevi.com/tr/urun/s/1151/Para+ve+Finansin+Donusumu/, bu kitaptan da bahsetseydiniz hocam... Hürmetler.

    YanıtlaSil
  63. Hocam verdiğiniz kaydi para örneğinde parayı bankaya yatıranlar aynı dönemler içinde parasını geri çekmek istediğinde ne oluyor? Banka dağıttığı kredileri hemen toplayamaz ama bankaya para yatıran kişiler bu paralarını belki faiz kaybını da göze alıp hemen geri isteyebilirler. Bu durumda ayrılan karşılıklar yetersiz kalmaz mı? Bu dengeyi nasıl sağlıyor bankalar? Teşekkürler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir banka yatirilan mevduati geri odeyemezse iflas eder. Cunku mevduat yatirmak demek bankaya borc vermek anlamina geliyor. Kriz durumlarinda, ozellikle halkin finansal sisteme guveni azaldiginda bankalardan asiri miktarda para cikisi oluyor, bu durum eger sistematik bir hal aldiysa, denetleyici kurumlar yani devlet mevduat cikisina engel koyabiliyor. Bunun en buyuk ornegi gectigimiz yillarda Yunanistan'da yasandi. Yunanistan'in Euro'dan cikma ihtimaline karsi halk parasini cekmek isteyince, devlet gunluk mevduat cekme siniri koydu, bankamatikler bile gunluk 100 euro'dan daha fazla para vermemeye basladi.

      Turkiye'de de belirli kriz donemlerinde devlet benzer tedbirleri aliyor, yoksa sistem toplu olarak cokuyor. Ancak munferit olarak bir banka dengesini kuramamis olabilir. Bu durumda TMSF devreye giriyor. TMSF bir 'sigorta' kurulusudur, mevduati bankanin geri odeyememesi durumunda bankaya el koymak da dahil durumu duzeltmeye calisir. Ek bir not olarak TMSF yapiyor mu bilmiyorum ama benzer kurumlar (ABD'de FDIC) bankalarin durumunu kontrol etmek icin bazen stress testleri yaparlar, yani kriz durumu olmadigi halde gizli hesaplarla yuklu miktarda para cekerler ve bankalarin bunu karsilayip karsilayamadigina bakarlar. Stress testinden gecemeyen bankalar icin onceden tedbir alirlar.

      Sil
  64. Kapitalizmin her yıl Afrikada 10.5 milyon insanı öldürdüğü ve susuzluk veya su yoluyla bulaşan hastalıklardan dakikada 4 çocuğun öldüğü açık olan bu dünyada, en büyük terörizmin kapitalizm olduğunu düşünenlerdenim
    Ayrıca
    Dünyanın en zengin ilk üçünün , Dünyanın en fakir 46 ülkesinden daha büyük bir zenginliğe sahip olduklarıda gayet açık
    Ve
    2008 krizinde sadece Amerikada, 8 milyon kişinin işsiz, 6 milyon insanın evsiz kalmasına rağmen 1 bankacı dışında kimsenin tutuklanmadığınıda bilmekteyiz,bu yüzden Wall Streetin ilahlarının Karundan bile daha büyük birer kapitalist olduklarını düşünenlerdenim.

    Sizce KAPİTALİZM bu kadar kötü ve güçlüyken onu İYİ BİR CANAVARA DÖNÜŞTÜREBİLİRMİYİZ yada ONUNLA SAVAŞACAK GÜÇÜ BULUP ONU ÖLDÜREBİLİRMİYİZ?

    Ne dersiniz ???

    YanıtlaSil
  65. Kısmi rezerv sistemi merkez bankasının para basmasından farklı görünmüyor. Hatta farkı var, borca dayalı değil. Bu sanal paralar piyasada dolaşıyor. Aynı şekilde fazla para arzı olmuş olmuyor mu? Enflasyona neden olmuyır mu?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?