68 Kuşağı

22 Mart 1968 günü Paris’te Nanterre Üniversitesinde Daniel Cohn Bendit (kızıl Danny) önderliğinde bir grup öğrenci ABD’nin Vietnam savaşını protesto ederek ve eğitimde reform yapılmasını isteyerek 68 olaylarını başlattı. O günü izleyerek bütün dünyada üniversite işgalleri, eğitim boykotları hızla yayıldı. Bu olaylara 68 olayları, bu olaylar sırasında üniversitede bulunan ve devrimciler adı verilen kanatta yer alan öğrencilere de 68 kuşağı adı verildi. Sonradan bizim gibi ülkelerde devrimci olmayan, o yıllarda üniversitede okuyan muhafazakâr kanattakiler de kendilerini 68 kuşağıyla birlikte anmaya başladılar.

1968 yılının Ekim ayında üniversiteye başlamıştım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) o zaman 68 olaylarının en önünde yer alan okullardan birisiydi. Okulun açılacağı gün Cebeci’deki kampüse geldiğimde okulun önünde toplanmış çok sayıda öğrenci vardı. Kimseyi binalardan içeri sokmuyorlardı. Bazı öğrenciler bir başka öğrenciyi büyük amfinin olduğu binanın çatısından sarkıtmışlardı. Sarkmış olan öğrenci duvara kırmızı boyayla “Ya İstiklal Ya Ölüm” yazıyordu. O zaman heyecanlı bir dönem geçireceğimi anlamıştım. Daha okula başlamadan boykot başlamıştı.   

Dönem, bütün dünyada bir başkaldırı dönemiydi. Devrimciler kimdi, Che Guevara ne diyor ne anlatıyor, ne istiyordu, Amerika ile Rusya arasındaki uzay yarışı bu ortamı nasıl etkiliyordu? Mesela eşitsizliği, savaşı, kısıtlayıcılığı protesto edenler arasında Joan Baez vardı. Elinde gitarıyla protest şarkılar söylüyordu. O dönemde her alanda yaşayan efsaneler vardı. Çoğu da efsane olmak için çok genç yaştaydı. Bunları uzun uzun yazarım yazmasına ama buralara sığmaz. Belki şu kadarını söyleyebilirim: Çoğu genç insanın kafasında daha iyi, daha eşitlikçi, daha özgür, daha barış dolu bir yaşama ulaşmak, kapitalizmin yıkıcı kâr ve büyüme güdüsünü dizginlemek, gelir dağılımını daha eşitlikçi kılabilmek için düzeni değiştirme düşüncesi vardı.

Benim yetiştiğim ortam buydu. O zaman Marx’ın, Lenin’in kitaplarını okumamak ayıp sayıldığı için bir yandan ders çalışır bir yandan da onların kitaplarını okumaya çalışırdım. Kapital’i bitirdiğimde önümde başka bir dünyanın açıldığını düşünmüştüm. Marx’ın ne kadar önemli bir adam, yazdıklarının da ne kadar önemli şeyler olduğunu daha 20’li yaşlarda fark etmiştim. Darwin’in Türlerin Kökeni adlı kitabını da o sıralarda okudum. Kafamda evirip çevirdiğim birçok konu aydınlanıyordu. O sıralarda Darwin’in görüşlerinin, Marx’ın felsefesi üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlamaya başlamıştım. Freud’un Totem ve Tabu kitabını yine o sıralarda okudum. Bu üçlünün görüşlerinin düşünce yapımın oluşmasında çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Varoluşçuları daha önceden okumuştum ama tekrar okumaya başladım. Sartre’ı, Camus’yü bir daha okudum. Bir yandan derslere çalışıp bir yandan da felsefe, psikoloji, tarih çalışır olmuştum. Sonradan geliştirdiğim bir düşüncenin ilk tohumları o zamanlar henüz bu netlikte ifade edememiş olsam da canlanmaya başlamıştı: ‘20’nci yüzyılı anlamak için Marx’ı, Darwin’i ve Freud’u okumak gerek.’ Hayatı boyunca Darwin’i ‘insanın maymundan geldiğini söyleyen birisi sanan’ ya da ‘Das Capital’i yazdığı için Marx’ı kapitalizmin kurucusu sanan’ on binlerce insanın yaşadığı bir coğrafyada bunlarla uğraşmak zordu doğrusu. Ama ne çare ki ben kolay işleri hiçbir zaman sevmemiştim zaten.

Bizde 1960 darbesi aslında bir askeri darbe olmasına karşılık başka darbelerden farklı bir gelişmenin tohumlarını atmıştı. 1961 Anayasası, şimdiye kadar Türkiye’de yapılmış en ilerici en demokratik Anayasaydı. 61 Anayasası’nın getirdiği özgürlük havası genç kuşağın o zamana kadar yaşamadığı bir ortam yaratmıştı. 1968'de Fransa'da başlayan başkaldırıya eşlik ederek, daha fazla özgürlük, daha fazla barış istemiyle başkaldırdı gençlik. Ne var ki bizdeki yöneticiler bu başkaldırıya hiçbir zaman hoşgörüyle yaklaşmadılar. Bu başkaldırı, ‘devlete karşı isyan’ olarak tanımlandı ve askeri darbeyle durduruldu. Askerlerin 1961 Anayasasıyla getirdiği özgürlük havasını, 1971 Anayasa değişiklikleriyle yine askerler kaldırdı.  

Sonu çok kötü bitmiş bir başkaldırı olarak tarihe geçti bizde 68 kuşağının öyküsü. İşkenceler, cezalar, yargılanmalarla geçti koskoca dönem. Ve idamlarla noktalandı. Türkiye, ne yazık ki bu kuşağın başkaldırısının eşitlik, özgürlük, barış amaçlı olduğunu anlamamakta ısrarla direndi. Bugün, aynı gereksinimler hala artarak devam ediyorsa o günlerin anlayışsızlığının bunda katkısı çok fazladır.

Çoğu insanın Marksist olmasında etkili olan Sovyetler Birliği, benim Marksist olmamamda etkili oldu. Sonradan görme zenginler gibi herkesi ve her şeyi parayla satın alabileceğini düşünen yöneticilerin başında olduğu Amerika’ya sempatim yoktu. O nedenle uzay yarışında ya da aralarında oynanan basketbol maçlarında içten içe Rusya’yı desteklerdim. Ama bu Amerika’nın tavrını sevmediğim içindi. Yoksa Rusya sistemi de benim düşüncelerime tam olarak uymuyordu. Bir kere koskoca bir presidyum olsa da tek adam egemenliği açıkça belli oluyordu. Aşağı yukarı o tarihlerde izlediğim Dr.Jivago filminin (1965 yapımıdır) yazarı Boris Pasternak’ın 1958 yılında kazandığı Nobel Edebiyat ödülünü almaya hükümet tarafından gönderilmemiş olması çok tuhafıma gitmişti mesela. Sovyet rejimi, Bolşevik devrimini eleştirdiği Dr. Jivago adlı eseriyle bu ödülü kazandığı için ödülü almasını uygun görmemişti. Bir adam ödül kazanıyor ve o ödülü alıp almamasına kendisi değil, başkaları karar veriyor. Bu, benim mantığımın kabul edebileceği bir şey değildi. Sonra o dönemlerde Sovyetler Birliği’nden batıya iltica eden sanatçılar sık sık gündeme gelirdi. Bunların en tanınmışlarından birisi balet Rudolf Nureyev idi. Bu ilticalar da kafamı karıştırırdı. Eğer bu sistem iyiyse niçin kaçıyordu bu insanlar? Buna da yanıt bulamıyordum.

Sanırım bu nedenlerle yaşama ve sosyal olaylara evrimci - materyalist bir bakış açım olmasına ve Marksizmin çoğu görüş ve eleştirilerini haklı bulmama karşın Marksist olmadım. İngiltere, Fransa gibi Avrupalı bir ülke sosyalist olsaydı ben de Marksist olabilirdim. Çünkü onlar sistemi çok daha demokratik bir altyapıya oturturlar, tek adam yönetimine izin vermezlerdi muhtemelen.

Bütün bunlara karşın çok açık söyleyeyim Sovyet sistemi yıkılıp da sosyalizm iyiden iyiye gerileyince içim cız etti. Bu görgüsüz, sonradan olma zengin tavırlı Amerika’nın dünyada tek süper güç olarak kalmasının iyi sonuçlar vermeyeceğini düşündüm o zaman. Her geçen gün o düşüncemin ne kadar doğru olduğunu görüyorum. 

68 kuşağının başkaldırısı ne yazık ki yalnızca Avrupa’da sınırlı sonuçlar verdi. Eşitlik, barış, özgürlük, gelir dağılımını düzeltme idealleri dünya çapında açık sonuçlara ulaşamadı. Amerika mesela, bu başkaldırıyı görmezden geldi. 1960’larda Vietnam’da savaşan ve her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran ve aslında 68 başkaldırısının belki de temel nedeni olan Amerika, aynı tavrını dünyanın her yerinde inatla sürdürdü. Son olarak petrol çıkarlarının peşinde saçma sapan bir Büyük Ortadoğu Projesi eşliğinde buralara şekil vermeye kalktı, her geçen gün daha da karışan bir bölge yarattı.

Bugünün küreselleşmiş dünyası 68’lerin dünyasından bile daha az eşitlikçi, daha az özgür, daha az barışçı bir dünya. Üstelik tek tük çabaları bir kenara bırakırsak, dünyanın hiçbir yerinde daha eşitlikçi, daha barışçı, daha özgürlükçü bir dünya için 68 kuşağının ateşlediği kıvılcımı ateşlemeye mecali olan bir kuşak görünmüyor. 

Yorumlar

  1. Keşke herkes bu kadar net ve açık olarak dünyayı yorumlayabilse, hoş bir yorum, kutlarım.

    YanıtlaSil
  2. hocam emiginize saglık gerçek model bir insansınız Harran üniversitesi i.i.b.f selamlar olsun...

    YanıtlaSil
  3. Hocam eşitsizliğe ,zulme başkaldıran bir hayat okumak isterseniz Siyer-i nebi okumanızı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşitsizlik de zulüm de yaşamda başlıyor. İlk başkaldırılacak şey o.

      Sil
    2. Hocam ufuk acan yazilariniz için teşekkür ederim. Başkaldirmak için olan biteni parca parca görmek yetmez parcalardan bütünü görmek lazim malesef eğitim sistemi her şeye evet diyen sorgulamayan öğrendiği bilgiyi nerde nasil kulancağini bilmeyen kişiler yetiştirmekte.

      Sil
    3. Evet ne yazık ki doğru

      Sil
  4. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin artmasının tek sebebi kapitaldir. Bunu en büyük topluluktan devletlerden tek bir bireye kadar görebiliriz sistem büyük olanı kapital sahibi olanı dahada büyütürken zaten küçük olanı iyice küçüktmektedir bu hayatın heryerinde vardır en basit bir bankada sıra alırken bile bu ayrıcalığı görebilirsiniz. Yani büyük balık küçük balığı her zaman yutuyor küreselleşmede bunun en büyük örneğidir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek neden diye bir şey yoktur.

      Sil
    2. Karl Marks olayları tek nedene bağlamıyor muydu?

      Sil
    3. Tek neden gibi görünen bir olayda o tek nedenin ardında başka birçok neden gizlidir.

      Sil
  5. Değişimin dinamiğini, ekonomik ve sınıfsal faktörleri kaynak alan Marx'ın Tarihsel Materyalizm'inde görmüyorum...Ekonomiden çok, Durkheim ve Comte Sosyolojisi'ndeki gibi düşünce, inanç ve inanışların esas faktör olduğunu düşünüyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı görüşte olmasam da saygıyla karşılıyorum.

      Sil
    2. Cumhuriyetin erken döneminde Comte ve Durkheim'ın görüşleri ağırlıklı olarak benimsendi ve Marx'ın etkisi de hemen hiç görülmedi..

      Fransa'dan önce tüm Avrupaya, ardından da Amerikaya yayılan ve temel olarak Marx'ın görüşleriyle taban tabana zıt olan bu ekol daha sonra Türk sosyolojisinin kurucusu Ziya Gökalp kanalıyla Türkiye'ye yayıldı...

      Tarihsel Materyalizm, aslında Sosyalizimle alakası olmayan Hegel'in çatışmaya dayalı diyalektiğinin Marx tarafından yeniden yorumlanmasından başka birşey değildir...Türkiye'de Marxist Sosyalizm'den ziyade Kant ve Hegel'den mürekkep olan Alman İdealizm kendini hissettirdi...Nazilerden kaçıp 1933'lerden itibaren Türkiyeye gelen ve toplum merkezli bir sosyoloji anlayışını baz alan Yahudi kökenli Alman akamdemisyenler bile Marxist sayılmazlar...

      Sonuç olarak Marx ve fikirleri Türkiyede hep toplumun marjinal bir yüzdesi tarafından kullanılageldi.. hiçbir zaman ana akım olamadılar... 65 seçimlerinde milli bakiye sistemi uygulanmasaydı meclise de giremeyeceklerdi...ki TİP Türkiye'nin ilk sol eğilimli partisidir...Mustafa Kemal'in Marksizmle alakası olmadığı gibi CHP de sol partiden sayılmaz..

      Sil
  6. Hocam yazınızla ilgisi yok ama 2015 büyüme cari açık açıklandı değil mi . Yazılarınızı okudum ama bi türlü ulaşamadım araştırdigima. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyümede 2015 bu ay donu açıklanacak. Göstergeler tabloma bakın.

      Sil
  7. Bende mulkiyede okumaktayim. Saydigin kitaplarin bir kacini okudum.Bu goruslerin arasina dini nasil koymamiz gerekiyor. Bu noktada cok dusumdum bazen arkadaslarla konusurken sosyalizmde bu anlatilan konularda bir de dinle ilgileni olsaydi cok iyi olacakti diye cok düsündüm.Simdi yasadigimiz din objesiyle degil tabiki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dini oraya herhangi bir şekilde koyamazsınız. Marksizm'in temelinde materyalizm vardır.

      Sil
  8. 12 Mart 1971 Muhtırası; TSK içersindeki baascı-sol diyebileceğimiz birtakım radikal oluşumların 9 Mart'ta kalkıştıkları doğrudan müdahaleden tedirginlik duyan yüksek rütbeli komutanların, ordu hiyerarşisini korumak istemesi nedeniyle yapıldı..

    Çünkü 27 Mayıs örneği yaşanmıştı ve generallerin bir kez daha ordu hiyerarşisinin alt-üst olmasına göz yummaları mümkün değildi...bu amaçla AP'ye tepkili olsalar da, parlamentonun açık kalmasını hedefleyerek TSK içersindeki radikal unsurlar bertaraf edildi.. 12 Mart özetle budur...''askerlerin yaptığını askerler bozdu'' derken, o askerlerle bu askerler aynı asker değildi şüphesiz...

    Demirel'in dediği gibi 1961 anayasası bize bol gelmişti ve kemerin biraz sıkılması da gerekiyordu... orası tali kısım..

    YanıtlaSil
  9. Ne dersiniz belki birileri birgün "fight club" filminde olduğu gibi harekete geçer.

    We’re the middle children of history, man. No purpose or place. We have no Great War. No Great Depression. Our Great War’s a spiritual war… our Great Depression is our lives. We’ve all been raised on television to believe that one day we’d all be millionaires, and movie gods, and rock stars. But we won’t. And we’re slowly learning that fact. And we’re very, very pissed off

    YanıtlaSil
  10. Hocam dunya gorusunuz benimle ayni degil, sempati duydugunuz ve arkasindan gittiniz dusuncelerin (Marksizim gibi) sadece az bir kismiyla hem fikirim. Ama bir seyi ifade etmeliyim ki, acik fikirli ve gorusleriniz de samimi olmanizi takdir ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet asıl olan da budur zaten. Kimsenin bir başkasının düşüncesini benimsemesi gerekmez. Ama birbirinizin düşüncesini dinlemezsek hiç bir şeyi bugünkünden ileriye götüremeyiz. Teşekkür ederim.

      Sil
  11. geçmişe ayna tutan harika bir yazı..Acıdır ki şimdi gericilik palazlandı..insan ilişkilerinde 'hayırlı sabahlar,cumalar,yayınlar v.s. egemen olmuş..şimdiki nesil geçmişin siyasi,ideolojik ve felsefi kültüründen tamamen yoksun..iletişim araçları din gibi afyon olmuş..iktidar tarafından cumhuriyet değerleri yok edilmiş, etnik bölücülük ve din ticareti yoluyla ülke kaosa doğru sürükleniyor, iyimser olmak için bir neden göremiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. O günlere göre çok geriye düştüğümüz acı bir gerçek.

      Sil
  12. 68de faizler nasildi hocam. O donemlerde merkez bankasi bagimsiz miydi? kredi faizleri reel faiz neydi reel faizler eksi miydi mesela. Enflasyon issizlik rakamlari ne duzeydeydi. Ulkemizde ve dunyada. Biraz da bunlardan bahsederseniz mamamih bugunlei karsilastirma eksenimiz gelisir. Almanyada % 0.5 issizlik varmis. Bu arada Ben hesaplama yaptim 2009daki 1 lira 1968deki 1 liraya reel olarak satin alma gucu olarak esit. Suan ki 1 liranin degeri 1974deki 1 liraya esit.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1968 Türkiye'sinde fiyatlar denetim altındaydı, enflasyon sıfıra yakındı, faizler serbest değildi, o da sıfıra yakında, kur sabitti. Ama burada anlattıklarım farklı şeyler. Her şey ekonomi değil. Bunu anladığımız zaman zaten gelişmiş ülke olma yoluna gireceğiz.

      Sil
  13. Hocam öncelikle "Sanırım bu nedenlerle yaşama ve sosyal olaylara evrimci - materyalist bir bakış açım olmasına ve Marksizmin çoğu görüş ve eleştirilerini haklı bulmama karşın Marksist olmadım" cümleniz bana biraz tutarsız ve dayanaksız geldi.Zaten dünyadaki Marksistler de Sovyetler Birliğini eleştirmelerine rağmen Marksist olarak kalıyorlar.Marksist olmak Sovyetleri görünce olmaya vazgeçilecek bir şey değildir.
    2)Marx'ı, Das Kapital'i yazdığı için Kapitalizmin kurucusu sanan kitleden daha çok Marx'ın Kapital'de Komünizm'i anlattığını sanan bir kitle var.
    3)Okuduğunuz kapitaldeki çeviri Mehmet Selik'e aitti.Peki Yordam Kitap'ın yeniden çevirip bastığı Kapital'e hiç baktınız mı?En iyi çeviri sizce hangisiydi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Sizin tanımladığınız durum taraf tutma durumudur. Ben hiç bir zaman körü körüne taraf olmadım. Teoride doğru görünen bir şey uygulamada doğru olmamışsa doğru değil dedim.
      (2) Bu dediğinize katılıyorum.
      (3) Yeni çeviriyi de aldım ve sadece göz attım. Bu karşılaştırmayı yapacak kadar incelemedim. Ama şunu söyleyebilirim Selik'in çevirisinden çok da mutlu değildim açıkçası.

      Sil
  14. Büyük Orta Doğu projesi Türkiye'de Türk-Kürt çatışması yaratıp Türkiyeyi bölme projesidir. Bundan tek kurtuluş bölge ülkelerinin birleşmesi ve projeye direnmesidir. Biz komşularımızla bu kadar çatışma içinde olursak, birlik olmuş batıya karşı mücadelede kazanamayız. Bağımsızlığın yolu ulusal çıkarlarımıza yön veren karma ekonomi ve bölge ülkeleriyle müttefik olmaktan geçer.

    Ayrıca kendi içimizde de Kürt kardeşlerimizi sahiplenmeli ve insanlara Türklüğün bir kültür birliği olduğunu ırksal bir birlik olmadığını yani Kürk kökenli Laz kökenli Rum kökenli olup Türk olunabileceğini anlatmalıyız. Biz bir ulus milletiz ve beraber olmaya mecburuz, olamadığımız halde bölünmek ve sömürge haline gelmek kaçınılmazdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim bir ulus devlet değil ümmetin bir parçası olan bir devlet olduğumuz yolunda o kadar yatırım yapıldı ki sizin dediğiniz anlatmakta ne kadar başarılı olunabileceğinden emin değilim.

      Sil
    2. Adsız kardeşimiz demekle kardeşi olunmoyu kusura bakmayın? Kurt Türk kardeşi diyerken ben istediğim kadar kardesiz diyor politikacilar

      Sil
    3. Şu ana saplanıp kalmamamız gerekir. Kardeşliğimizi zedeleyecek düşünceleri bertaraf etmemiz gerekir. Bu nasıl olacak, sorun bu.

      Bu coğrafyada, komşuların birbirleriyle düşman olması kabul edilemeyeceği gibi, Türkün, Kürdün, Arabın Acemin birbirine düşman olması gibi saçma bir şey kabul edilemez.

      Kiminle ticaret yapacaksın? Kendi içene kapanıp, dünyadan bir izole yaşayacağın zamanlar geçti. Herkesin bir diğerine ihtiyacı var. Bugün Türk Rus ilişkileri gergin, ama her iki tarafta karşı halka cephe almıyor, alamıyor. Neden? Bu halklar birbirine düşman olursa, nasıl ticaret yapacaklar, nasıl geçinecekler. Herkes bir başka ülkenin müşterisi, tüketicisi çünkü.

      Korkularımız vardı, kırmızı çizgilerimiz vardı Kuzey Iraktaki oluşum için. Bu korkumuzu aşınca ne oldu? Dış Ticaretimiz muazzam boyutlara ulaştı. Oradaki halk bizi düşman olarak görmüyor. Devletimiz de görmüyor. İki taraf bu ilişkiden çıkar sağlıyor ve gelişiyor.

      Bu demek değildir ki, sınırlarımızda oldu bittileri görmezden gelelim. Gelmeyelim, ama kendimizi de kısıtlamayalım. İlerisini de düşünelim, İranda, Irakta, Suriyede yaşayan kürtler büyük ortağımız olabilir. Düşmanımız olmasına gerek yok. Çünkü onların da bize ihtiyaçları var. Türkiye olmazsa, kendilerini nasıl geliştirecekler? Terörist gruplardan ve oluşumlarıdan, onlara destek verenlerden bahsetmiyorum. Oradaki halktan bahsediyorum. Biz sahip çıkmaz isek, başkalarının sahip çıkmasına yol açıyoruz.

      Türkmen kardeşlerimize gösterdiğimiz devlet refleksini, halk refleksini, oradaki kürt kardeşlerimize de gösterebilsek aynı duygularla, aynı inançla; coğrafyamız için, ülkemiz için çok hayırlı olur. O zaman ulusumuzun karşında olan hiçbir argüman bu topraklarda karşılık bulamaz. Herkes bir aidiyet duygusu hisseder. Herkes bu ülkenin istikbali için çaba sarfeder.

      Sil
    4. Evet haklisiniz Timur bey zaten bende bunun için sordum o soruyu yani Suriyeli gelipte benden daha çok söz sahibi olursa o zaman olmaz bu sen kendi halkini n menfaat önemli sonucta

      Sil
  15. Hocam,Çukurova Üniversitesi iktisat bölümü yüksek lisans öğrencisiyim. Kitap önerileriniz ve yazılarınızı dikkate aldım ve bu doğrultuda okumalar, araştırmalar yaptım. Teşekkürlerimi sunarım .Emeğinize, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  16. Hocam, insanlara ufuk açan güzel yazınız için teşekkür ederim ederim.

    ...

    ''Hayat ve ahlak hakkında bildiğim her şeyi futboldan öğrendim.'' Albert Camus(Başkaldıran İnsan :)

    "Bilim olmadan din topaldır, din olmadan bilim ise kördür. Albert Einstein

    Bilirsiniz, İspanyol diktatör General Francisco Franco’ya şöyle bir soru sormuşlar:
    “Yahu ülkenin yapısı bozuk!.. Ekonomi kötü, halk perişan!.. Herkes adaletsizlikten yakınıyor... Ama, hiç isyan yok!.. Bunu nasıl sağlıyorsun?”
    İspanyol diktatör şu cevabı vermiş:
    “Bunu 3 F ile sağlıyorum... Yani Fado(İspanyol arabesk müziği diyebiliriz), Futbol ve Fiesta ile... Onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum!”

    Bilimin en son geldiği noktada evrenin big bang, büyük patlama ile başladığı konusunda hem fikir olduğu, genel kabul görmüş bir durum. Yüz milyarlarca galaksi bir o kadar yüz milyarlarca yıldız, maddeyi yutan kara delikler, yeni doğan yıldızları görmesek de, bilimin sunduğu şekli ile kabul ediyoruz. Felsefe bu konuda daha geride kalmış gibi gözüküyor. Kuran da evrenin genişletildiği, '' ...o gökyüzünü devamlı genişletmekteyiz.'' bahsedildiğini göz önünde bulundurarak, Bilim, din, felsefeyi ayırmaksızın Evreni, hayatı tanımlamak gerektiği düşüncesindeyim. Tabi ki din derken, Kuran da sıkça bahsi geçen müşriklerin aslında şimdi ki para ve terör üzerine oturtulmuş sistemi anlattığını onlara şiddetle karşı çıkıldığını göz ardı etmemeliyiz. Bu konu da ülkemizde Yaşar Nuri Öztürk, İhsan Eliaçık, Caner Taslaman hocalar büyük ufuklar açmıştır.

    Ülkemizde ve de Dünya da hüküm süren adaletsizlik üzerine ateist ve deistlerin dini, dindarların da ateist ya da seküler dünyayı suçlamasını anlamsız buluyorum. Bu hale el birliği ile geldik! Birleşmiş milletler dahil her kurum ve kişinin kendini tekrar çek etmesi gerektiği kanaatindeyim. Bir miltyar aç insanın olduğu dünya da, daimi beş üyenin yüz milyarlarca doları silah, savaş, enerji kaynaklarının hakimiyetine harcaması bunu açıkca göstermekte. ''Başkaldıran İnsanlar'' tarihte hiç umulmadık anlarda kendini gösterebilir, Pandora kutusu açılıp bütün kötülükler saçıldığında, içinde en son umut kaldığı söylenir.

    Selam ve seviyle...



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli paylaşımınız için çok teşekkür ederim.

      Sil


    2. Franco öyle bir söz söylemiş değil. Sosyalistler İspanyol faşistlerinin ülkeyi nasıl yönettiğini kendileri böyle açıklıyorlardı; Futbol, Fado ve Fatima (din). Nedense o sondaki madde size gelen dek fiesta olmuş.

      Sil
    3. Franco böyle bir sözü söyledi mi söylemedi mi işin doğrusu böyle bir '' bilimsel'' veri yok. Einstein ve Camus'nun sözleri içinde söylememiş diyebilirsiniz. Fiesta dememişte Fatima demiş de olabilir. Netice itibari ile insanların sorgulama ve eleştiri ya da hesap sorma ne derseniz deyin, bu yetilerinin değişik yöntemlerle köreltilmesini anlatan bence ''cuk oturan'' bir anektod diyelim. Sizin güzel hatırınızı mı kıracağız. :)

      Sil
    4. Fado , Portekiz muzigidir, ve bu laf Salazar a atfedilir. :) Orta zekali kose yazarlarin, tekrarladiklari basmakalıp orneklerdir. Bu örnekler lafı guzaflar hep sonuçtur. Garip olan, birey bazında bahsettiklere idealden uzak insanların, makro düzen niye daha iyi değil demesi.

      Sil
    5. Sevgili ''düzeltmen adsız'', özür dilerim fado için İspanyol müziği demişim. Yalnız şunu da bilmeni isterim. Tipik, ayrıntılara takılarak bütünü kaçıran, çok bilmiş, aklı sıra inceden alaycı ifadelerle, basit işlerle uğraşıyorsun ''entel'' ukalalıkları yaparak benim tadımı kaçırmazsın. :)

      Sil
  17. 68 kuşağını objektif alarak aktardığınız için tesekkür ederim. Ben bunu her kesimden farklı dinlemiştim. Objektiflik yoktu. Yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  18. Evet bu dünyada adalet yok. Olması da saçma herkesin eşit olduğu bir Dünyanın olması kesinlikle mümkün değildir. Ama Allah'in adaleti olduğunu unutmamak gerekir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyada adalet yoksa emin olun başka yerde de yoktur.

      Sil
    2. Allah dünyayı yaratırken adalet olmayacağını biliyordu, yani Allah adaletsiz bir dünyayı bilerek yaratmıştı..Tutarlı olmak adına Allah'ın adaleti olduğunu asla kabul edemem

      Sil
  19. Yo adalet var bu dünyada sadece biz adaletin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz yoksa avrupada adalet iyi işliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. avrupada adaletin iyi işlediği bugün kendi aralarında bile tartışılır olmuş. En basitinden Karadziçin yakanma hikayesi ve aldığı ceza, yada http://www.milliyet.com.tr/facebook-tan-buldugu-babasi/dunya/detay/2021691/default.htm

      Sil
  20. hocam yazılarınız için çok teşekkürler... konu ile ilgi değil ama mülakatlar için hazırlanıyorum ve "verginin tabana yayılması" hakkında biraz bilgi verir misiniz bulmakta zorlandım herkes farklı bir şeyler yazmış sizden öğrenmek istedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Verginin tabana yayılması vergi alınan kitlenin genişletilmesi demek. Bazı konular biliyorsunuz vergi dışı kalıyor, bu konuları ve mükellefleri de vergi kapsamına alarak her türlü gelir ve kazancı vergilendirmek anlamına geliyor.

      Sil
  21. selam ve duayla kalnn Mahfi bey

    YanıtlaSil
  22. Hocam çok güzel analiz etmişsiniz.Bugünlerde bize her alanda yardımcı olacak doktrinler 68 kuşağında yeterince mevcut..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam sorumu lütfen yanlış anlamayın yazılarınızı beğenerek okuyorum ama siz özgürlük-eğitim-demokrasi dersiniz birileri bunu darbe anlar şikayet eder. O yüzden;
      1- yazılarınızdan dolayı hiç soruşturma ya da belirli çevrelerden uyarı tehdit aldınız mı?
      2- yorumların sizin süzgecinizden geçmesine rağmen sizden adsız yorumlara yönelik "ip adresi" istendi mi? İstenirse tepkiniz ne olur?

      Sil
    2. Herkes istediğini anlamakta özgürdür. Özgürlük-eğitim-demokrasi sözlerini darbe diye anlayan olursa arkamı döner giderim, bakmam bile.
      1. Almadım. Ben şahıslarla uğraşmam o nedenle de bu tür uyarı ya da tehdit (espri niteliğindekiler dışında) almadım.
      2. İstenmedi, istenirse vermem. Küfür ve hakaret içermeyen her yorum burada güvenle yer alabilir.
      'Korkunun ecele yararı yoktur.' Türk Atasözü.

      Sil
    3. bu soruyu sorarken asıl beklentim 68 kuşağı yazınızı gezicileri harekete geçirme olarak algılayacak kişilerin varlığına dikkat çekmekti sonra vazgectim kelimeleri özgürlük-demokrasi-egitim yaptım (gerci bunu isteyen genclerden cezaevine girenler mevcut) yinede yol göstermeyim dedim ve sorumu değiştirdim. Ama ne yazıkki çok değil birkaç yorum aşağıda vuku buldu...!

      Anlatabildim mi? Siz demokrasi diyin her zaman bunu darbe olarak algılayacak çok.

      Sil
    4. Birisi benim sözümden farklı anlamlar çıkaracak diye doğruyu söylemeyi otosansüre tabi tutarsam yanlışın yanında yer almış olurum.

      Sil
    5. Aynen öyle hocam; ''Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.'' (Yunus Emre)
      imza: adsız 20:01

      Sil
  23. o kuşağı yaşamadığımdan anlamak zor geliyor bana. Amerika vietnama girsin, pariste protesto edip eğitim reformu iste! özgürlüğün somut bir tarife ihtiyacı var. Savaşlar ve karışıklıklar bu perdenin arkasından çıkıyor sonucunda herkes eldeki bulgurdan da olmuş oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl olan zaten eldeki bulgura bakmadan yola çıkabilmekti.
      Joan Baez'in bu şarkısı belki o zamanı anlamanıza yardım eder.
      https://www.youtube.com/watch?v=TMfcqGv4dSQ&list=PLYN3lSjE7aXkew_E8xE9hdZ-Xw07mYXfH

      Sil
  24. Keşke sizi ve size benzettiğim pek çok bilim insanını (örn. Yavuz DİZDAR ) 35 sene önce tanısaydım.Ufuklarımızı açan yazılarınızı merakla bekliyoruz.Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Kaybedilmiş bir şey yok. Başkalarını bilemem ama 35 yıl önce ben de bugünkü gibi değildim.

      Sil
  25. hocam subversion diye bir kavram var istihbaratta. ayni zamanda bir harp teknigini de ifade eder. kisaca ulkeyi iceriden istikrarsislastirmak icin yapilan toplumsal donusumler, propaganda, dezenformasyon, gibi bircok bileseni icerir. devletler bugun bu tekniklere cokca basvurmaktadir. bakiniz ukrayna, ortadogu, ... ayrica turkiye darbeler tarihi oncesi ve sonrasi olaylari ders kitaplarina ornek olarak girebilir.

    amerikanin da basin ozgurlugu diye bagirmasinin arkasinda yatan sebep sahadaki kendi elemanlarini korumaktir. yoksa yozgat yerel gazetesi dardaysa bunu kimse iplemez.

    68 kusaginin da boyle bir subversion ile manipule edilmis bir genclik olmasi muhtemel. isin kotusu hayir degildik te diyemezsiniz cunku bunu bilebilmek icin iyi bir istihbarat servisiniz olmali.

    sun tzu nun da dedigi gibi butun savas teknikleri aldatma uzerine kuruludur.

    gencleri isyana cagirirken yazilarinizda sunu unitmayin genclerin hepsi de zannettiginiz kadar aptal degil. isyan guvensizligi, guvensizlik otoriter rejimleri cagirir ve mesrulastirir. sartlarin olgunlasmasini bekleyenler bundan beklemislerdi gecmiste.

    istanbul sermayesine kapagi atip hayatin keyfini surerken mali cikarlariniz icin gencleri isyana cagirmak ahlaksiz bir davranistir bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul sermayesine kapağı atıp, herşeyi görmemezlikten gelmek nedir ?

      bu halk herseyı kabul ediyo hıc bırseye sesını cıkarmıyoda ne oluyo ? Güvenli ve istikrarlı bir ortamdamı yasıyoruz. Otoriter bır rejım yok mu ?

      Saçmalamayın. Ayrıca iq unuz 42 milletin ahlakını sorguluyosunuz. Ne biçim bir acizlik içindesiniz ya. Komedi.

      başkaldıranlar manipüle edilmiş ? başkaldırmayanlar ne edilmiş ? Ne veriyorlarsa yiyin ya yada neden umrumda olsun ki ne halınız varsa gorun

      Sil
    2. Hiç sanmam. ABD o dönemin özgürlük, barış isteklerini hiç bir zaman hoşgörüyle karşılamadı.
      Ayrıca önemli olan Amerikanın basın özgürlüğü diye bağırması değildir. Yozgat yerel gazetesi darda ise ve bunu siz iplemiyorsanız ABD öyle de dese böyle de dese siz burada ikinci sınıf insan olarak kalacaksınız demektir.
      Ben hiç kimseyi isyana filan çağırmıyorum. Sadece sizin bu her türlü otoriteye başeğmeyi özendiren ahlaksızca önerilerinize karşı başkaldırmayı öneriyorum.
      Asıl ahlaksızlık sizin her türlü ahlaksızlığı meşru göstermeye ve kendi başeğmişliğinizi herkese kabul ettirmeye yönelik tavrınızdır.

      Sil
    3. sen ne biçim cahil bir insansın ya sana acıyorum

      Sil
    4. gençleri isyana çağırarak nasıl mali çıkar sağlanıyormuş, bi açıkla da biz de sağlayalım ! Zırvalamak da bir tür meziyet olsa gerek

      Sil
    5. Aldırmayın değerli arkadaşlar. Gülün geçin bunlara.

      Sil
    6. Amerikanin cikarlarini asil koruyanlar bugün gencligin basegmesini isteyenlerdir. Onlar ki 16 Subat 1969 günü önce 6.Filo'yu kible yapip ona taparcasina namaza durdular ondan sonra basegmeyen o genclerden ikisini öldürdüler. Bunlarin ahlakinin ne oldugunu da cogunun icinde yetistigi Ensar vakfinda cocuklara yapilanlardan, 14 yasindaki kiz cocuguna nikah kiyip koynuna alan birisini cumhurbaskani sectiklerinden anliyoruz. Kalkmis bir de millete ahlak dersi veriyorlar.

      Sil
  26. Çok anlamlı ve faydalı bir paylaşım, teşekkür ederim şahsen.
    Sın paragrafınızdaki umutsuzluğu hissediyorum ben de son aylarda, fakat karşımda, mesela böyle bir yazı, başka bir umutsuzluk gördüğümde karşı durasım geliyor; bana geleceğin başkaldırıları, direnişleri teknolojiler üzerinden olacak gibi geliyor. Değişecek araçlar ama bulunduğu duruma itiraz edecek olanlar ve onları destekleyenler hep olacak gibi geliyor. Belki bu da umut etme isteğidir...
    Sevgi ve saygılarımla,
    Bu arada, aklıma gelmişken not etmek isterim; yıllar önce gazete köşenizde Ahmet Ümit'in Patasana kitabı önermiştiniz. Okumuş, pek sevmiştim. Lakin sonrakileri pek sevmedim.Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  27. Hocam yazınızı gene keyfle okudum, harika bir ufkunuz ve derinliğiniz var. Çok teşekkürler kısacık bir yazıda bile ,birçok şeyi iyi özetlemişsiniz. Ben 82 doğumluyum 2000ler (milenyumdu yanılmıyorsam) kuşagı olmam lazım kısa bir hesapla 68 kuşağına bir bakışta benden: Ankara abdi ipekçi parkının içinde tepenin yongası gibi küçük bir tümsekte tanıdım 68 kuşağından bir zatı dilinde mırdandığı küfürler, elinde horoz karası şarap... çevresindekiler deli diyordu ona cezaevinde delirmiş diyorlardı,duydum ürktüm. Yılmıştı yıldırılmıştı, seneleri ömrünün en güzel günleri ziyan olmuştu belli. Bilmiyorum on yıllık periyotla gitme adeti neden ama 78 kuşağı tabir edilende aynı yılmış çocukları barındıran yıllar yitmiş sekizler. Çoçukluğumda ( 90lar ) Ankara Sakarya caddesinde efkar dağıtırlardı özgün müziğin ve türkünün hit yapmış parçalarında. Ben hep mesafeli duramazdım kendileriyle merhabam olurdu. Bu sebebledir marksizmide, Lenin'ide onlardan duydum ilk, hep eleştirir kızar çok azı öz eleştiri yapardı. Çoğu Özaldan başlar devlet hiyerarşisinin tamamına söver,en sonada en özel küfürlerini saklardı, ilkkez duyduğum orjinal olan sözleri artık kendileri gibi düşünmeyen eski yoldaşlarına saklarlardı.Yeni dönekti çünkü onlar. Marksla başlayan Atatürküde içine kattıkları bir aydınlanma sürecinin son halkasını komün oluşturuyordu. Müslümanlar cennet için çalışır onlarsa devrim için çalışıyorlardı onlar için cennet orada bitiyordu!!! Dikkat başlıyordu demiyorum çünkü bitiyordu. Sanki içlerinden bir lider çıkıp tamamlayıverecekti onların zaferini çünkü, çünkü onlarda bilmiyordu ne olacağını. Kendileri dışında en büyük zararları Atatürk'ün partisine oldu. Atatürk gibi Türkçü bir liderin partisini kuşa çevirdiler,yazık ettiler. İsmet paşadan belki olur ama Atatürk,ten solcu olurmu bilemiyorum birde Atatürkün devrimlerini sadece din karşıtlığına yerleştirdiler hala Atatürk hakiki bir Türkçü demezler. Dediğim gibi en büyük zararları bir kendilerine birde koca Halkçı partiye oldu. Ama tezgah, oyun gene aynı kör hastada aynı bir yılgınlar sürüsüde şimdi oluşturuluyor Kürt,Türk diyerek. Tek günlük, bir aylık, senelik ücbej senelik planını yapıp riayet edemeyen insanlar ne güzel herşeyi bir ideolojiye yüklerip pardon bu defa sadece ideoloji yok ırkçılıkla sulandırılmış memleket planı yapıyorlar. Bir yılgınlar kuşağı daha geliyor. Keşke 68 kuşağı deyince cümle herkezin sizin anlattığınız gibi güzel hikayeleri olabilseydi. Yazılarınızı sevgiyle takip ediyorum esenlikle kalın.

    YanıtlaSil
  28. Hocam, 4.5 aydır bloğunuzu takıp edıyorum. Bana çok şey kattınız. Bu yaptığınızı yapan başka biri de yok. Benim gibi düşünen kim bilir kaç bin kişi vardır. Sizi yakından tanımama gerek yok iyi bir insansınız hocam.
    Eskiden bana hayat daha güzelmiş gibi geliyor hep. Bu heryerde çıkan telefonlardan bilmemnelerden nefret eder hale geldim. Ve iğrenç bir tüketim dünyasına dönüştü herşey. Rus edebiyatında anlatılan o eski duygular. İnsanlar arasındaki ilişkiler. İnsan için en önemli şey insanmış gerçekten. Ne kadar çabalasamda bazen içimde 1 gram duygu hissedemiyorum. Dünya tarihinin en savaşsız yıllarını yaşıyoruz ama bence de daha az barış ve daha az eşitlik var. Savaş artık bireyler arasında oluyor herkes birbiriyle savaşıyor sanki. Herkesin gerçek olduğu yıllar geride kalmış bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Evet eskiden tüketim bu boyutta değildi. Belki birçok şey yoktu ama sanki daha mutluydu insanlar. Ya da bana da öyle geliyor.

      Sil
    2. Sevgili 18:41;Al benden de o kadar..Ben de bir yıldır takip ediyorum bloğu.Keşke daha önce keşfetseymişim.Çok şey öğrendim. İşin en ilginci bir şey okurken yazan bir kavramı, kelimeyi anlamayıp araştırmaya başlıyorsunuz. Ben de öyle oluyor.Onu ararken başka bir şey buluyorum.Hadi ona da bakayım hadi ona da bakayım derken bir düşünüyorum bir dünya yeni şey... Neden bunları daha önceden bilmiyordum.Hiçbir yerden duymamıştım da. Yani burada Mahfi Bey bizi denize bir atıyor, sonra biz okyanuslara açılmaya başlıyoruz, onun gibi bir şey yani..Ve sonra okyanusların tadını alınca da karada oturmak istemiyoruz.

      Sil
    3. Sağolun, çok teşekkür ederim. Tam da yapmak istediğimi tanımlamışsınız, ne mutlu bana.

      Sil
  29. Siz evrime inanmiyor musunuz? Inaniyorsaniz mevcut ve gelecek kusaklarin hayatta kalma konusunda gecmis kusaklardan daha basarili oldugunu dusunmeniz lazim. Yani endiselenmeyin, 'bilimsel' olarak yeni kusaklar sizin kusaklardan daha iyi.

    Ama uzulerek soyleyeyim yasiniz biraz daha ilerleyince evrim inanciniz da degisecek, su yazdiklarinizdan bile bu kavramlara 30-40 sene evvelki gibi inanmadiginiz ortaya cikiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki görüşlerim değişecek. Çünkü evrim konusunda her gün yeni gelişmeler ortaya çıkıyor. Değişmeyecek şey dogmatik düşüncelerdir.
      Evrim din değildir. O nedenle inanılacak bir şey değildir. Evrim, bilimin getirdiği bir öneridir.
      Sizin yazdığınızdan hareketle söylüyorum. Eğer gelecek kuşak sizseniz bizden iyi olabilmeniz için evrim meselesini iyi çalışmanız ve dogmalardan kurtulmanız gerekiyor.

      Sil
    2. Haklisiniz.

      Ama inanin, ozu ayni kalmak sartiyla, dinler evrim teorisi gibi dogmatik seylerden daha fazla degisiyor. 200 yil oncenin dindarlari bugun ki dindarlari gorse, kafir ilan ederler. Bugun 200 yil onceki Musluman'lar, Hiristiyanlar ya da Budist'ler gibi yasayan kimse yok. Ama hala maymundan geldigini dusunen 'dogmalardan arinmis' insanlar var.

      Sil
    3. Okumak lazım okumak...Tr de basılan kitap sayısından sınav, ders ve dil kitaplarını çıkar.Geriye ne kalır? Utanç verici bir durumdayız.

      Sil
    4. Evrim teorisini okuyanlar o teoride insanın maymundan gelmediğini biliyor merak etmeyin. İnsanın maymundan geldiğini sanan ve iddia edenler evrim teorisini okumamış, kulaktan duymuş olanlar.
      Dinler elbette ki değişiyor, çünkü onlar da sosyal ve kültürel evrimin bir parçası.

      Sil
    5. Yanlis biliyorlar ya da yanlis okumuslar demek ki;

      https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/de/Tree_of_life_by_Haeckel.jpg

      Sil
    6. Evet bu evrim ağacı insanın da maymunun da solucanın da ortak bir atadan geldiğini gösteriyor. Evrim teorisinin özü bu.

      Sil
    7. Değerli Hocam,

      Caner Taslaman hocanın Bülent Ecevit Üniversitesinde evrim teorisi panelinde ki, bilim, felsefe ve din üzerine konuşmasını izlemediyseniz tavsiye ederim. Selamlar, sevgiler.

      https://www.youtube.com/watch?v=aN0UK9jy1P0

      Sil
    8. İzledim, çok zorlamış.

      Sil
  30. Mahfi Hocam elinize sağlık bir donemi bu kadar guzel aktardiginiz icin tesekkur ederim. Umarim hep bilgi ve deneyimlerinizle bizi aydinlatirsiniz.

    YanıtlaSil
  31. Hocam öncelikle sizin kuşağınızda Türkiye'nin en parlak çocuklarının okuduğu bir yerdi Mülkiye.Çoğu öğrenci o fakülteye girmek,devletin üst kademelerine yükselmek ve söz sahibi olmak istiyordu.Fakat 12 Eylül'den sonra bu fakülteler yeteri kadar revaçta olmadı.Özellikle 12 Eylül sonrası belediyelerin öneminin gittikçe arttığını görüyoruz ve siyasette daha popülist kişilerin bir yerlere geldiğini biliyoruz.12 Eylül sonrası gelirleri arttırılan,siyasette ve ekonomik anlamda da daha fazla merkeze gelen bu "Belediyecilik" kavramının tartışılması gerektiğini,şu anda yaşadığımız sorunların temelinde de bu "Belediyecilik" kavramının olduğunu düşünüyorum.
    2)Altmışbeş senelik ömrünüzün gözlerinizin önünde beş dakika için canlanması için harika bir parça:
    https://www.youtube.com/watch?v=hN_q-_nGv4U&feature=youtu.be

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzelmiş gerçekten de, sağolun paylaşım için.

      Sil
    2. Kardeşim kusura bakma ama bu parça çok sıradan, hiç bir özelliği ve güzelliği yok..Zaten yorumculardan birisi ''Bu müziği ölüm döşşeğinde iken dinlemek isterim'' diye yazmış, aynen katılıyorum..Sana tavsiyem biraz Bach filan dinle müzik zevki de gelişir o da evrime tabi

      Sil
    3. Türkiye'nin bir belediyecilik sorunu gerçekten var, ve bu konuda size katılıyorum. Ulusal kaynakların çarçur edilmesi, bu kurumlar vasıtasıyla gerçekleşiyor. Düşünün, İzmir'in küçük bir ilçesindeki belediyede daha önce 200 ila 300 kişi çalışıyorken, bu sayı en son 1.040 kişiye dayandı. Duyduklarımıza göre herkes birbirine bakıyor ve dedikodu sürüyle. Şimdi fazladan 800 kişi için ayda en az 1.600.000 TL ödeniyor. Bu bütçeyle bu ilçede neler yapılmaz. Yapılacak yatırımlarla yaratılan istihdam ilçeye daha fazla fayda sağlayacaktır. Bu yapı sürdürebilir bir yapı değil. Diğer heryerde de bu böyledir. Kaynaklar üretime değil, tüketime gidiyor. Bu kişiler harcamalarını da ilçede değil, ilçe dışında harcıyorlar. Para bir akarsu gibi akıp ilçeden çıkıyor. Türkiye' de de durum böyle, para giriyor ama ülkede fazla kalmadan çıkıp gidiyor.

      Sil
  32. Cok guzel bir yazi..emeginize saglik!

    YanıtlaSil
  33. g.kore finlandiya uzerine bir yazi bekliyorum. bu iki ulkenin kaderi ortak. 1yer alti kaynagi yok baba parasi miras yok2sacma sapan komsulara sahipler sscbrusya k.kore(tipki baskici statukocu kemalistler ve islamcilar gibi)

    karakter ortam olarak ayni sartlara sahibim babadan zengin degilim ve cevremde ne kadar kemalist akpli islamci varsa hepsini asagiladim yok ettim cevre namina kimse birakmadim hepsini disladim cevremdeki ataturkculeri kemalistleri ve islmacilari disladim kimsem kalmadi ayrica yabanci bir ulkedeyim phd ogrencisiyim ornek aldigim finlandiya ve g.korenin gelismesi gidisatimi olumlu buluyor musunuz iyi mi yapmisim iyi mi yapiyorum.

    YanıtlaSil
  34. Hocam,evrim teorisi canlıların neden var olduğunu açıklayamıyor.Teori türlerin neden var olduklarını,türlerin birbirlerinden türediklerini ve neden bu kadar çeşitli olduklarını açıklıyor.'Neden varlık var,biz neden varız' gibi sorular soran bir bilincin sadece doğal seçilim ve mutasyon (teori özünde bu iki olgudan ibaret) nedeniyle var olduğunu iddia etmek insanın gece uykularını kaçırabilir. (benim kaçırıyor)
    En büyük evrimci Stephen Gould,1000 sayfalık bir kitabında 'kusura bakmayın,canlılığın var oluşunda doğal seçilim ve mutasyonun ötesinde bir güç bulamadık' diyor.Hocam DNA'nın replikasyon sürecini görünce Darwinci teoriye bakışım sarsıldı.Gould vs. Dawkins isimli bir kitap yazıldı.Kitap en önemli iki evrim biyologunun teori üzerinde anlaşamadığı noktalarla ilgili.İki biyolog da aynı canlıları inceliyor ancak teori üzerine yorumları o denli farklı ki Karl Popper'ın 'evrim teorisi bir metafiziksel araştırma programıdır' sözleri kulağımda çınlıyor :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alaaddin Şenel'in İnsanlık Tarihi (Kemirgenlerden Sömürgenlere) kitabını okuyun.

      Sil
    2. Hocam; Alaaddin Şenel hocanın kitabını bitirdim diyemem ama okuduğum kadarı ile anlatılan süreçte insanın zekasının, aklının gelişimini nasıl izah ediyor ya da sizin araştırmalarınızda bu süreç nasıl acaba? Birde ezoterizm konusunda düşüncelerinizi merak ediyorum. Atatürk'ünde üzerinde durduğu, Atlantis, Mu kıtası, Sirius... adına mitoloji dediğimiz gizli sembollerle ifade edilen bir alanda var. Bu konular da incelemeniz varsa görüşlerinizi merak ediyorum.

      Sil
  35. Hocam,sizce insanın ve evrenin var oluşunda bir anlam veya amaç var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili hocam, siz konuyu bitirdiniz. Hiç olmazsa agnostik söylemle bunu bilemeyiz deseydiniz. Sizin bu düşüncenizde dogma olmuyor mu?!

      Sil
  36. Hocam yeni nesile haksizlik ettiginizi dusunuyorum. Daha sosyallesen dunyada daha az ozgurlesme sosyal evrime aykiri olacaktir haliyle dusunulmesi mumkun degil diye dusunuyorum. En basitinden gunumuz sosyal mecralarinin ulasilabilirligi/erisilebilirligi buna bir gösterge diye dusunuyorum. Daha katilimci daha ozgurlukcu demektir. Ote yandan daha barisci bir dunya kendi-farkindaligina daha kolay erisebilen kitlelerin varligiyla mumkundur ki gunumuz teknolojisi buna bir nevi platform sağlamaktadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu da bir görüş tabii ve doğru yönleri var.

      Sil
  37. murat gökçek26 Mart 2016 22:01

    Hocam yazdıklarınızı noktası virgülüne kadar okudum..üniversitede klasik iktisadın babaları diye tabir ettiğimiz adam Smith,David Ricardo ,John Stuart mill,maltus vb düşünürleri okuma fırsatı oluyordu..fakat hem marx'ı hem ideolojik gerekçelerden ötürü,hem anlama ve anlatma zorunluluklarından dolayı üstün körü anlatılırdi..çok şükür ki bireysel çabam ile marx'ın eserlerinin bir kısmını ve marksist literatürü okuma fırsatım oldu...gördüğüm o dur ki marxa değinmeden sosyal bilimler son derece eksik kalıyor...sizin gibi değerli bir düşünürün düşüncelerini paylaşmaktan onur duydum...kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence çok doğru bir iş yapmışsınız. Marx'ı okumadan sosyal bilimleri yerli yerine oturtmak mümkün değil.

      Sil
  38. Ne kadar deist ateist yazar varsa gençliğinizde hepsini okumuşsunuz hocam. Diğer tarafıda bu kadar ilgiyle takip edip etmediğinizi merak ettim ben sadeçe. sevgi ve saygılarımla. Cengiz

    YanıtlaSil
  39. Hocam Bernie Sanders başkan olduğunda size ekonomi başdanışmanı olmanız için bizzat teklifte bulunacakmış. Bu haber elimize yeni ulaştı.

    Cevabınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu blogda sevgili izleyicilerimin danışmanıyım. Ve halimden çok memnunum. Ama Bernie Sanders ya da başkaları da buraya yorum yazarsa, bloğu izleyip soru soranlara yaptığım gibi onlara da bedava danışmanlık yaparım.

      Sil
    2. Bürokratik bir sorum var.

      Böyle bir danışmanlık pozisyonuna geçmek için o ülkenin vatandaşı olmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu?

      Örneğin Roubini, Krugman veya Piketty gibi isimler Sanders'in, Davutoğlu'nun veya Erdoğan'ın danışmanı olabilirler mi? (Rıza gösterip göstermedikleri konu dışı.)

      Sil
    3. Bence gerekmiyor.
      Olmamaları için bir neden yok. Kurumlar birçok işleri için yabancı danışmanlık şirketleri tutup para ödüyor. Bunun ondan bir farkı yok. Yeter ki bütçede yeri olsun.

      Sil
  40. 68 kuşağı gayet samimi olarak başlasa da kanaatimce nerde duracağını bilen bir hareket olmadı. Fransa'da bilemiyorum terör faaliyetleri oldu mu ancak bizim ülkemizde büyükelçileri kaçırıp öldürecek kadar gözü dönen katiller ordusu oluştu. Bizi uluslararası arenada küçük düşürdü bu ve benzeri olaylarla.Ve en önemlisi devlet terbiyesi alamamış ve devlete düşman bir nesil oluştu. Ve yine Devleti her fırsatta küçük düşürmeyi marifet sanan ne idüğü belirli bir güruh oluştu. Keşke olumlu şeyler yazabilseydim ama 20'li yaşlardaki çocuklar ülkenin genel siyasetini belirleyeceğini sanacak kadar haddini aşarsa elbette bunun da bir bedeli olacaktı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Terör her yerde oldu ama bizdeki kadar olmadı. Çünkü Fransa'da ve öteki Avrupa ülkelerinde yöneticiler genç kuşağı dinleyip, tartışıp onların isteklerini, uyarılarını dikkate alarak düzenlemeler yaptılar. Bizde ise hepsini vatan haini, anarşist ilan edip gerçekten öyle olmaya ittiler. Gençlerin arasına ajanlar soktu devlet ve onları birçok karanlık işe sürükledi.

      Sil
  41. Hocam sizi geç öğrenmeme rağmen oldukça sıkı takip ediyorum ve her yazınızda neden daha önceden araştırıp bulmamışım çevremdeki kimse neden söylememiş diyorum. Sizinle tanışabilmek hedeflerim ve hayallerim arasına kısa sürede girdi. Umarım bir gün gerçekleşir. İyi akşamlar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, tanışırız bir gün bakarsınız.

      Sil
  42. Hocam altın standardı sisteminde en çok altına sahip ülkenin parası en değerli mi oluyordu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır. O zaman da ekonomisi en büyük ve güçlü olan ve dünyada en çok ticaret payına sahip olan ülkenin parası en değerli paraydı.

      Sil
    2. Peki hocam 1)Dolar dünyanın en çok kullanılan para birimi.O zaman neden frank ve sterlin dolardan değerli? 2)Altın standardında ülkede bol miktarda altın keşfedildiğinde mesela para değerleniyor muydu? 3)Cevabınız için teşekkürler.

      Sil
    3. Daha az bulunuyorlar da ondan.

      Sil
  43. Hocam Kuran-ı Kerim'in birebir Türkçe mealini (tefsirini değil) hiç okudunuz mu acaba? Acaba Karl Marx ve Charles Darwin'e ayırdığınız vaktin kaçta kaçını Kuran'a ayırdınız? Ayırmadıysanız da ayırmanızı gerçekten çok isterim zira siz mantıklı, akıllı ve iyi bir insansınız.

    Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuran'ı ayrı ayrı zamanlarda ve ayrı kişilerin tefsirinden olmak üzere 4 kez okudum.

      Sil
    2. Neden sadece Kuran'i soruyorsun? Burada empoze etmek istedigin sey din bilgisi mi yoksa islam bilgisi mi? Din bilgisi ise tevrat ve incil'i de sorman gerekmezmiydi? Peki adsiz sen hic incil ve tevrat okumayu dusundun mu? Bu kitalarin birbirinden bagimsiz ve ilgisiz olduklarini mi zannediyorsun yoksa sana oyle mi ogrettiler?

      Sil
    3. Şunu okudum, bunu okudum, yok 68'liydim ben de (sanki 68 yılında 18 yaşında olan herkes 68'li oluyormuş gibi, 1 sene erken veya 1 sene geç olunca kaçıyor galiba)...

      Kuran'ı 4 kez okumuşsunuz hem de.

      Peki bir kişi de çıkıp sormuyor ki bu sayfada: OKUDUĞUNU ANLADIN MI?

      Sil
    4. Anlaşılmayacak bir şey olduğunu mu söylüyorsunuz Kuran'ın? Kuran'ı anlamak birilerinin tekelinde mi?
      Doktora yapmış, felsefeyle, edebiyatla, tarihle uğraşmış, bir sürü okumuş ve bir sürü yazmış olan ben anlamayacağım da affedersiniz siz mi anlayacaksınız Kuran'ı?

      Sil
    5. Azizim ben tefsirini değil birebir çevirisini yani mealini okuyup okumadığınızı sormuştum. Tefsir yorumlanmış halidir, yaratıcının indirdiği kitabı başkasının yorumlamasıyla okumak yerine keşke kendiniz okuyup yorumlasaydınız.

      Sil
    6. Niye 4 kere okudunuz acaba bir kere yetmedi mi anlamak icin?

      Sil
  44. Bahsetmiş olduğunuz süreçlerin(68 olayları gibi) yaşanabilmesi için belirli bir dönemin geçmesi, oldunluğa ermesi gerekiyor. Bu bakımdan yaşamı, olayları toplumların 'sindirmesi' gerektiğini düşünüyorum. Kendi toplumumuzdan örnek vermek gerekecek olursa: son 12-13 yıl bazılarına göre büyük kayıp olabilir, ama yaşananlar ve muhtemelen daha yaşanacak olanlar genlerimizde yer alacak ve bizlerde bunlardan geri bakıp ders çıkarabileceğiz. Ben ümitsiz değilim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer sonuçta daha barışçı, daha özgür ve daha eşitlikçi bir dünya çıkacaksa beklemeye değer.

      Sil
    2. İnsan ister istemez doğrusal düşünüyor; bulunduğumuz noktadan bir doğru çizip geleceğe yönelik tahminde bulunmaya çalışıyoruz. Halbuki sorduğunuz zaman herkes bunun böyle olmadığını bilir ama, gene de doğrusal varsayımda bulunur. Zaten bu doğrusal yaklaşımlar yapılırken bir yandan da olaylar belirli bir olgunluğa varmış oluyor ve bir anda beklenmedik bir olay patlak veriyor(siyah kuğu fenomeni olabilir) ve tüm parametrelerin yeniden tanımlanması gerekiyor. Sonuç olarak yaşanmış olaylar toplum hafızasında kalıcı yerlerini alıyor ve bir daha nasıl olması gerektiği tartışılıyor. Bu düzene kısa devre yaptırıldığı sürece gelişim sekteye uğruyor. Beklemek en doğrusu; vakti geldiğinde dönüşüm ister istemez başlayacak.

      Sil
  45. Geçen hafta kominist Rusya da doğmuş üniversite öğrenimini orada tamamlamış iş hayatına atılmış biriyle konuşurken hangi sistemin daha iyi olduğunu sordum. Çok zor bir soru olduğunu söyledi ve uzunca düşündü cevap verebilmek için ancak sonra şunu söyleyebildi biz daha mutluyduk depresyon nedir bilmezdik onu burada öğrendik imkanlar kısıtlıydı çeşit yoktu ama buradakinden daha iyi eğitim aldık daha mutluyduk.
    Bu konu bir kenarda dursun yine sosyalizim mi denenir yoksa farklı bir ekonomik model üzerinde mi uzlaşılır bilmiyorum ama bu sistemin sonu geldi piyasa artık tıkandı. Kapitalizm dünyanın zenginleşmesi için gerçekten çok büyük bir fırsat sağladı ancak diger sistem gibi kendi kendini yıkma safhasına geldi sebebi de çok basit gelir dağılımı eşitsizliği. Görüp göremeyeceğimizi bilemem ama sonun bu olacağını biliyorum.

    Sagılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapitalizmin sonu gelmedi, sırada Afrika var. Dahası, Çin'de gelişimini tamamlamadı. Mahfi Bey'in daha önceki bir yazısında belirttiği üzere, güç yer değiştirdi, değiştiriyor. ABD ve AB bu süreci nasıl atlatabilecek? Yaşanılan süreç bu. Fabrikalar ABD ve AB de değil, oradakiler bile oradan taşındı, Çinde, Tayvanda, Hindistanda açılıyor. İstihdam orada yaratılıyor. Kapitalizm orada öldü mü şimdi? Belki biz burada öldü zannediyoruz ama orada doğdu, büyüyor. Oradan da Afrikaya kök salacak. Yani kısaca tüm dünyada sona gelmesi için daha zaman var. Borçlandırılacak daha çok kişi ve kurum var dünyada.

      Sil
    2. Sovyetler de kapitalistti,yalnızca bunu sizden saklıyordu :))

      Sil
    3. Yazımı bir kez daha okursanız benden saklayamadığını göreceksiniz.

      Sil
  46. hocam woodstock belgeselini daha dün gece izledim dediğiniz gibi o tarz bir baş kaldırışı yapabilecek bir kuşak gelecekte gözükmüyor.

    YanıtlaSil
  47. Hocam,dev yıldızlar neden en basit elementi alıp bundan canlıları oluşturacak bütün elementleri üretiyor,sonra da patlayıp gezegenleri ve canlıları oluştursun diye bu maddeleri yerlerine postalıyorlar,bu işi yapmalarını birisi mi söyledi? :) Bir köşede oturup kahve içseler daha kolay değil mi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı soruları din kaynaklarının anlattıklarıyla ilgili olarak da sormaya başladığı ve yanıt aradığı anda doğru yolu bulmuş oluyor insan.

      Sil
    2. Cok guzel sormussun adsiz, bunu yapmalarini belki de birisi soyledi ve bunun icin fizik kanunlarini ortaya koydu. Yildizlar da EVRIM gecirerek donusuyorlar gordugun gibi. Demek ki neymis, EVRIM kurami dogaya aykiri degil, doganin tam merkezindeymis ve yaratilis teorisine de tam uyumluymus. Eger yldizlara bunu yapmalarini birisinin soyledigini dusunebiliyorsan EVRIM kuraminin dogrulugunu da goz onune alabilmen lazim.

      Sil
  48. Hocam, pek bu işlerden anlamam ama blogunuz için bir logo hazılamak istedim. Beğenir de kullanırsanız memnun olurum.
    Link: http://oi66.tinypic.com/4sfuj6.jpg
    Resme sağ tıklayıp farklı kaydet diyerek bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Logoyu çok beğendim. Kullanacağım. Sağolun. Bana mail adresinizi mahfie@gmail.com a bildirirseniz size bir şey soracağım.

      Sil
    2. hocam e-posta attım.

      Sil
    3. Logo cok guzel gercekten ama merkez.bankasi ile cari.acik arasinda nokta olmasa daha iyi olurmus.

      Sil
    4. nokta olmazsa iki kelime yanyana durmuyordu ;)

      Sil
    5. adsız 18:05 dikkatinizi çeken noktaları silip hocaya tekrar e-posta ile ulaştırdım. ;)

      Sil
  49. Süper bir özet. Ancak bizim 68 kuşağı silahlı başkaldırıda da bulundu. Bunun etkileri de hala canlı. Devlet güçleri kadar demokrasinin gelişmemesinden sorumlular.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle oldu. Silaha sarılmak işin saflığını ve güzelliğini bozdu. Ne yazık ki o dönemin gençleri kendilerini dinleyecek ve yol gösterecek bir devlet bulamadılar karşılarında. Sonu kötü bitti.

      Sil
    2. (1/3)

      UYARI:

      Bu sitede, sadece sayın Mahfi Eğilmez'in yukarıdaki yazısını okuyarak "68 Kuşağı" hakkında müktesebat edinmeye çalışanlar var ise, tek açılı bir bakış ile olayı anladıklarını zannederler.

      Sayın Mahfi Eğilmez, geçmişinden aklında kalanları "nasihat edici nitelikte" yazarak sitesinin ziyaretçilerine yönelik bir yazı yazmış.

      Yazısı üzerine, kelime kelime, cümle cümle tahlile kalkışılsa, bu yorum sayfası yetmez. Geneli itibariyle şunu söylemek yerinde: Özellikle 12 Eylül 1980 darbesini yaşamış kişilerin büyük çoğunluğu bugün hayatta. Bu kişiler 12 Eylül öncesi dönemde siyasetle ilgilenmiş olsalar da olmasalar da, 12 Eylül'ü bizzat yaşamamış ve darbe sonrası dönemde doğan evlatlarına büyük ölçüde şunu telkin etti: "Aman kızım/oğlum, yakında üniversiteye gireceksin. Aman etliye sütlüye karışma! İlk önce kendini kurtarmaya bak! Eğer kendini kurtarırsan, hem memleketini hem dünyayı 'kurtarma'da senin de payın olacak. Bizim neslimizin çoğu 12 Eylül'e giden süreçte heba oldu, aman haaa siz heba etmeyin kendinizi!" Sayın Mahfi Eğilmez'in yukarıdaki yazısının ana fikri tırnak içinde yazılanlardan ibarettir, tipik bir ebeveyn figürünü kendisi de benimsemiştir. Daha çok "Chicago ekolü"nun dile getirdiği "ilk önce bireysel arzularınızı kısıtlamamayı öğrenin" şablonunu, Mahfi Eğilmez de şiar edinmiştir.

      Şimdi "68 Kuşağı"nı daha geniş bir açıyla değerlendirmeniz için:

      "Ancak bizim 68 kuşağı silahlı başkaldırıda da bulundu." Bu ifade doğru olmakla birlikte, varılan sonuç yanlış.

      "68 Kuşağı" sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde cereyan eden ülkelerde de silahlı unsurlar barındırıyordu. Meksika 68'de, Şili'de ve Arjantin'de yaşananlar ilk örneklerdir. Almanya'da "Rote Armee Fraktion & Der Baader-Meinhof-Gruppe", İtalya'da "Brigate Rosse", Türkiye'ye çok yakın olan "Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)" en bilinen örneklerdir.

      Genliğin & kitlelerin "silah"a yönelmeye mecbur bırakılmasının ana sebebi: Yine aynı gençliğin & kitlelerin, silahı kullanarak toplumsal bir dalgalanma yaratıp iktidar mekanizmalarını sarsmak değil; kendilerine yapılan "devletin saldırılarına karşı" önlem almak amacıydı, hayatlarını "devletin saldırılarına karşı" korumak amacıydı. Gençliğin asıl hedefi elbette iktidarların tahakkümcü tavırlarına boyun eğmemekti. İktidarların ete kemiğe bürünmüş hâlleri olan devletlerin asıl hedefi ise, tahakkümcü tavırlarına "meşru gerekçelerle" balkaldıran gençliği, her ne pahasına olursa olsun, susturmaktı! Eğer devlet saldırıya geçmemiş olsaydı, "68 Kuşağı'nın gençleri" silahla birlikte anılan kitleler olmayabilirdi. Bu durumu daha net anlayabilmeniz için: 28 Mayıs 2013 - 15 Haziran 2013 arasında Taksim Gezi parkında bulunan kitleler örnektir. Kitlelerin parkta bulunmasını, devlet, egemenlik alanına yönelik bir tehdit olarak kabul etmiş, bu kitlelerin ülke genelinde yaygınlık kazanabileceği "(sözde) risk"ine karşı, olay daha da büyümeden, biber gazıyla & TOMA'yla başta olmak üzere, parktaki kitlelere saldırmış, parktan kovmuş, egemenliğini yeniden tesis etmiştir.

      >>>>>

      Sil
    3. (2/3)

      Sonuç:
      "İktidarlar" ve "devletler" kavramlarının ve uygulamalarının en hararetli tartışılması 1968 olayları ile başlamış, bugün de devam etmektedir. "Devlet mekanizmalarına artık gerek var mı, yok mu?" sorusu bugün devam ediyor, yarın da devam edecek. Mühim bir soru hâlini, en hararetli hâlini 68'de almıştır. Ve hâttâ Castro liderliğindeki Küba'nın "devlet mekanizmasının işleyişi" ve Stalin'in & Mao'nun gölgesinin daim olduğu SSCB'de, Çin Halk Cumhuriyeti'nde "devlet mekanizmasının işleyişi" en hararetli şekilde 68 olayları ile birlikte sorgulanır hâle gelmiştir. 1968 olayları, salt emperyalizm karşıtlığı, salt ABD-yayılmacılığı karşıtlığı, salt soğuk-savaş-tarafgirliği sarmalında değerlendirilecek kadar dar bir olaylar silsilesi değildir.

      "68 Kuşağı"nda da devletin saldırılarına karşı, "gençler & kitleler" kendilerini korumak amaçlı silaha sarılmaya mecbur bırakılmıştır. 2000'li yılların ikinci yarısındaki şiddet ve silah unsurlarının biber gazı & TOMA & kaldırım taşı vb. olması ile "1968"deki şiddet ve silah unsurları arasındaki temel fark, "yani 'geçmişten alınan nasihat'" budur.

      Bugün (ve yarın) yürütülen mücadele, "devletin saldırıları" hâlâ aynı ve hâttâ bugün daha sofistike! Mücadele yürütülürken kullanılan materyaller seçilirken (silah & silah dışı) daha dikkatli davranılıyor.

      Konuyu sonlandırırken şunu belirtelim:

      "Rote Armee Fraktion & Der Baader-Meinhof-Gruppe" 1998'de kendini lağvettiğini açıkladı. 20 Nisan 1998'de yayınladıkları son bildiride, on yıllar boyunca yürüttükleri "hayatlarını koruma amaçlı silah kullanmaya mecbur bırakılma" durumunun artık toplum nezdinde hiç ama hiç etkisi kalmadığını, "devlet saldırılarına karşı direnişin" teşkilatın (R.A.F.'ın) hayatta kalan üyeleriyle, hapiste olan üyeleriyle, aynı azimle fakat silaha başvurmadan sürdürüleceğini deklare ettiler.

      1999 Seattle WTO karşıtı protestolarda, 2000 başları "world.com sonrası" yapılan protestolarda, 2008 Lehman Brothers'ın çöküşüyle hem "Occupy Wall Street", hem Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya, İngiltere, Almanya, ve Tunus, Mısır ve elbette Taksim'de yapılan protestolarda en ön saflarda "Rote Armee Fraktion" üyeleri ve tecrübeleri de vardı!

      Peki "Türkiye'deki 68 Kuşağı" ?
      Aşağıdaki referanslar bakış açınızı genişletecektir:

      1. "Bingöl Erdumlu"nun THKP-C'nin tarihini alattığı, yakında piyasaya çıkacak kitabı.

      2. "Ev (1946-1954)", Gün Zileli, İletişim yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/ev-19461954/59419.html)

      3. "Yarılma (1954-1972)", Gün Zileli, İletişim yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/yarilma-1954--1972/46238.html)

      4. "Havariler (1972-1983)", Gün Zileli, İletişim yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/havariler-1972--1983/45208.html)

      5. "Sapak (1983-1992)", Gün Zileli, İletişim yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/sapak-19831992/50864.html)

      >>>>>

      Sil
    4. (3/3)

      6. "Asılmayıp Beslenenler", Ertuğrul Mavioğlu, İthaki yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/asilmayip-beslenenler--bir-12-eylul-hesaplasmasi--1/85862.html)

      7. "Apoletli Adalet", Ertuğrul Mavioğlu, İthaki yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/apoletli-adalet--bir-12-eylul-hesaplasmasi--2/87373.html)

      8. "Bizim Çocuklar Yapamadı", Ertuğrul Mavioğlu, İthaki yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/bizim-cocuklar-yapamadi-amp-bir-12-eylul-hesaplasmasi-3/117431.html)

      9. "Kalemimden Sayfalar", Necmettin Büyükkaya, Vate yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/kalemimden-sayfalar/122205.html)

      10. "Doğu Anadolu'nun Düzeni: Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/dogu-anadolunun-duzeni-amp-sosyoekonomik-ve-etnik-temeller/339202.html)

      11. "Kürtlerin Mecburi İskanı: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (I)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/kurtlerin-mecbur-iskani-amp-bilim-yontemi-turkiyedeki-uygulama-i/301149.html)

      12. "Türk Tarih Tezi 'Güneş-Dil Teorisi' ve Kürd Sorunu: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (II)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/turk-tarih-tezi--quotgunes--dil-teorisiquot-ve-kurd-sorunu-amp-bilim-yontemi-turkiyedeki-uygulama-ii/301141.html)

      13. "Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (III)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., http://www.kitapyurdu.com/kitap/cumhuriyet-halk-firkasinin-tuzugu-1927-ve-kurt-sorunu-amp-bilim-yontemi-turkiyedeki-uygulama-iii/301157.html)

      14. "Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (IV)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/tunceli-kanunu-1935-ve-dersim-jenosidi-amp-bilim-yontemi-turkiyedeki-uygulama-iv/301152.html)

      15. "Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı '33 Kurşun': Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (V)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/orgeneral-mustafa-muglali-olayi-quot33-kursunquot-amp-bilim-yontemi-turkiyedeki-uygulama-v/301144.html)

      16. "Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Programı (1931) ve Kürt Sorunu: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (VI)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/cumhuriyet-halk-firkasinin-programi-1931-ve-kurt-sorunu-amp-bilim-yontemi-uygulama-vi/301154.html)

      17. "Kürdistan Üzerinde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925: Bilim Yöntemi, Türkiye'deki Uygulama (VII)", İsmail Beşikçi, İsmail Beşikçi Vakfı yay., (http://www.kitapyurdu.com/kitap/kurdistan-uzerinde-emperyalist-bolusum-mucadelesi-19151925-amp-bilim-yontemi-turkiye-deki-uygulama-vii/301145.html)

      Sil
  50. Hocam cok güzel bir yazi olmus, tesekkürler. Eger ilerici demokratik 61 anayasasindan daha demokratik daha ilerici bir anayasamiz olursa inancim odur ki gene 68 kusagi bir genclik kisa zaman da ortaya cikacak ve bugün ülkemize hakim olan bu gerici ve yobaz yönetimi ülke idaresinden kovacaktir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Ama Türkiye'de artık öyle bir Anayasa yapılması sadece bir rüya gibi görünüyor.

      Sil
  51. Hocam ben de sosyal alanda praksiyolojist (human action) ve rasyonalist, fen alanında ampirist 25'inde genç bir liberteryenim :)

    YanıtlaSil
  52. Hocam turkiyede yapısal reformları sağlamak için faiz politikası sizce ne olmalı yüksek mi dusuk mu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapısal reformları hakkıyla yapıp uygulamaya niyetliysek ilk dönemde bazı sıkıntılarla karşılaşmamız mümkündür. O nedenle reel faizi pozitifte tutmak şart diye düşünüyorum. Enflasyon 1 - 2 puan üzerinde bir faiz.

      Sil
  53. Sovyetler Birliğine yaptığı geziyi anlattığı Revizyonist adlı kitabının bir yerinde Necati Cumalı, komünist liderlerin lüks arabaları olduğunu biraz da hayal kırıklığı ve şaşırmışlığın gizlenemediği bir üslupla anlatıyor, sovyet halkının çok sevdiği liderlerine bu ayrıcalığı gönüllü olarak belki de ısrarla sağlamış olabileceğini düşünerek kendince mantıksallaştırıyordu.
    1977 de 14 yaşındayken, bir anı- gezi kitabı olarak yine de severek okudum. Sonra, bence aklı başında her insanı komünizmden uzaklaştıracak çiğ, didaktik bir propaganda kitabı olan "Felsefenin Temel İlkeleri"ni neredeyse tiksinerek yarısına kadar okumayı başarabildim.
    "sağ" dan zaten önceden yüzümü yıkamıştım. Böylece 12 Eylül'ü apolitik bir genç olarak karşıladım.
    68 i bilmiyorum ama 80 öncesinde Türkiye' deki toplumsal olayların mantıklı bir izahı yok gibi gelir bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında belki bu dediğiniz tam olarak apolitiklik değil. Taraf tutmak şart değil diye düşünüyorum. Hepsinin eksikleri, fazlaları var. Bir tarafa yazılmak yerine iyi taraflarını çekip almak belki daha doğru.

      Sil
  54. 1)Mücadelemiz varsa bu mücadele ''fikirlere'' karşı olmalı ''insanlara'' karşı değil ...
    2)İnandıklarımıza kulak kesilip inanmadıklarımıza yüz çevirmekse bugünkü ahvalimizin müsebbibi, bunda ısrarın bize faydası ne olacak dostlar? Ne güzel söylemiş:
    ''Barikat-ı hakikat müsademe-i efkardan doğar (Fikirlerin çatışmasından hakikatin ışığı doğar'' Ziya Paşa...

    YanıtlaSil
  55. Mustafa YILMAZ27 Mart 2016 20:39

    Hocam,
    Analiziniz ve yorumlariniz icin tesekkur ederiz. Gec 20. yuzyil siyaset tarihine giris dersi tadinda bir yazi olmus. ABD'nin sonradan gormeligine elestirinizi ve Markiszme olan ilimli fikirlerinizi dikkate alacak olursaniz baskanlik surecinde Bernie Sanders'in adayligini, ABD'de olasi bir yeni sosyalist devinimi, ve baskan secilmesi halinde dunya siyasetinde meydana gelebilecek degismeleri nasil degerlendiriyorsunuz, bizimle paylasir misiniz?
    Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD'de sosyalist devinim olmaz. En azından uzunca bir süre.
      ABD'nin soldan anladığı vergileri biraz artırmaktır.

      Sil
  56. Hocam dünya üzerinde yapılan toplam ihracat ithalat rakamları neden farklı çıkıyor? Halbuki birinin yaptığı ihracat başkasının ithalidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hesaplama ve kayıt hataları. Hayali ihracat vardır da mesela hayali ithalat yoktur.

      Sil
  57. Hocam merhaba.İki soru soracağım.1) Bir ülkenin teknolojik üstünlüğü ulusal parasını değerlendirir mi? 2) ABD dünyanın en büyük teknolojik gücü olduğu halde nasıl oluyor da o kadar yüksek cari açık veriyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki soru birbirinden farklı şeyler.
      (1) Bir ülkenin parasının değerlenmesi o ülkenin ekonomik gücüne, dünya ticaretindeki büyüklüğüne ve parasının rezerv para niteliğinde olup olmamasına bağlıdır. Eğer teknolojik üstünlük bu saydıklarımı sağlıyorsa sorunuzun yanıtı evettir.
      (2) Cari açık ile teknolojik güç arasında bir ilişki olsa da cari açığı başka şeyler de etkiliyor. Bir ülke dışarıya sattığından fazlasını dışarıdan alıyorsa cari açık verir. ABD, sattığından fazlasını alıyor.

      Sil
  58. Hocam siz Leninist misiniz, Lennonist misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lenin'i okudum, John Lennon'u da dinledim. İlkinden bir şeyler öğrendim (bir bölümüne katılırım bir bölümüne katılmam), ikincisinden birçok beste - şarkı dinledim (çoğunu sevdim bazısını beğenmedim.) Dolayısıyla ikisinin de taraftarı değilim. Ben gençliğimden beri taraftar olmayı sevmem.

      Sil
  59. Hocam CHAPULCU'ların size selamı var...

    YanıtlaSil
  60. Hocam emeğinize ve yazının berraklığı için tebrik ederim
    Sizce kapitalizm ve marksizmin ortak yönü her ikisinin büyüme için üretimi önemsemesi yani birinin emek diğerinin mal ve hizmet üretimin sağladıği faydayı arttırmasımıdır.
    Eğer böyle ise küreselleşmenin üretimi tüm faktörlerde sağlayamadığı taktirde(özellikle emek piyasaında) tüm bildiğinimiz ekonomi bilgisinin ne anlamı var.Çünkü kalkınma yine gelişmiş ülkeler için olacaktır.Gelişen ülkeler yine yolda kalacaktır.Çünkü emeği ile geçimini sağlayan nüfus sayısal olarak en fazla olan faktördür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      İki sistemin ortak yönü insan refahını artırmayı hedeflemeleridir.
      Ayırım sizin dediğiniz gibi yapılamaz diye düşünüyorum.
      Küreselleşme dediğimiz şey de bu ikisinin bir araya gelmesi değildir. Bence küreselleşme denilen olgu kapitalizmin bir dünya sistemi haline gelmesinden ibarettir.

      Sil
  61. Hocam iktisat dönemlerini anlatan roman türünde kitaplar önerir misiniz mesela keynesyen dönemini anlatan akıcı bir roman kitabı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayvanlardan tanrılara sapiens . en efsane iktisat kitabı

      Sil
    2. Bence roman yerine doğrudan iktisadi düşünce tarihi okuyun.

      Sil
  62. Böyle paylaşımcı ve açık sözlü bir iktisatçının temelinde K.Marx olduğunu biliyordum. Paylaşımlarınızın devamını heyecanla bekliyoruz hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her iktisatçının temelinde biraz Marks biraz Keynes biraz Adam Smith görüşü vardır.

      Sil
  63. Maalesef 80 sonrası kuşağın, ki bende bunlardan biriyim, yakın tarihi bilmesine ve sorgulamasına izin vermedi bu sistem. İnsanlar ne için mücadele ettiyse onun değerini iyi biliyor ve yitirmek istemiyor. Cumhuriyet zor kazanıldı ama demokrasi ithal edildi. Belkide bu yüzden kimsenin mecali yok. Bu güzel yazınız için teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdıklarınıza katılıyorum. Teşekkürler.

      Sil
  64. Bir ekonomi söyleşisinde eski MB çalışanı ve akademisyen bir hocadan, 1968 olayları hakkında farklı bir yorum duymuştum hocam. Buna göre Fransa başkanı de Gaulle ABD dolarının altın standardıyla basıldığı dönemde ülkesindeki dolarlarının karşılığı olan altını Amerika'dan talep etmiş ( bir iddia odur ki, Vietnam savaşını finanse etmeye çalışan ABD kasasındaki altından daha fazla dolar basmış ve piyasada bulunan doların karşılığını veremeyecek durumdadır) ardından 1968 olayları yaşanmıştır. Bu sistemin sürdürülemeyeceğini anlayan ABD 1971 de altın standardını bırakmıştır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç bir konu tek bir nedene dayanmaz. Bu anlattıklarınız 68 olaylarını çıkaracak kadar güçlü görünmedi bana.

      Sil
  65. Hocam, okuma alışkanlığınızı nasıl geliştirdiniz ? Yani hızlı okurken bir göz gezdirip önemli yerleri mi alıyorsunuz yoksa gerçekten anlayarak mı hızlı okuyorsunuz ?

    Kitapları hızlı okudğunuzu söylemiştiniz ? Ayrıca 1 yılı aşkın süredir bloğu takip ediyorum. tek kelimeyle mükemmel iyiki varsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Ben alışkanlık olarak kitapları hızlı okuyorum. Bazı kitaplara göz gezdirip önemli yerleri çizerek okuyorum. Bazı kitapları satır satır, kelime kelime okuyup notlar alıyorum.

      Sil
    2. James Joyce'un Ulysses'ini okumaya kalktım, bırakın hızlı okumayı kitabı yarıda bıraktım, sanırım fazla ağır geldi. Bazı kitaplarda hiç hızlı okunamıyor, belki benden kaynaklıdır. :)

      Sil
  66. karadenize gittiniz mi ? nereler
    isirgan otu lahana hamsi mihlama yediniz mi sever misiniz?
    sut sagdiniz mi?
    yaylada vakit gecirdiniz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karadenize gittim. Rize, Trabzon, Giresun, Samsun, Ordu, Karabük, Düzce, Bolu, Çorum. Yazdığınız yemekleri yedim. Mıhlama ve Hamsi severim. Süt sağmadım, yaylada vakit geçirdim.

      Sil
  67. hocam siz iskandinav modelini seviyorsunuz sanirim hem ileri teknoloji arge hem agir sanayi hem mikro sanayi hem refah devleti hem gelir adaleti hem de ciddi sosyal guvenlik ve guvence hem yasanabilir kentler

    YanıtlaSil
  68. Hocam Küresel güç merkezlerinin dünya pastasından pay alınmasını önlemeye ilişkin çabaları sizce başarılı olabilirmi.Organizasyon ve üretim becerileri bilgi çağının vermiş olduğu imkanlarla umulmadık ülkeler tarafından taklit edilebiliyor.Dünyanın 1/5 lik islami kesimi din kullanılarak kolayca istismar edilip devre dışı bırakılabildi...yaşadığı ortaçağdan çıkması görünür gelecekte mümkün değil...doğal evrimiyle örnek alabileceği Türkiye örneğide Ilımlı İslam düzmecesiyle saldırı altında.Ulaşılmak istenen bölünmüş minik ve etkisiz site devletleri sistemi tutarmı sizce.Koca Asya kıtası..Dünyanın kalpgahı...Hepsimi bölünmek istenecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size gore kim bu Kuresel Guc Merkezleri? Isim sayabilir misiniz?

      Sil
  69. Turizm bitti abi. Mahfi Abi 1968desin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişi doğru analiz edip hataları çıkaramazsak bugün turizmin niçin bittiğini anlayamayız.

      Sil
  70. Gezi gençliğini yok sayıyorsunuz.

    YanıtlaSil
  71. Hyman Rickoverın Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur sözü geldi aklıma bu yazınızı okuduktan sonra.Rusyanın ve dünyanın en azılı katillerinden biri olan staline bakarak marksizm eleştirisini yapmak ne kadar doğru? Bende staline bakarak sosyalizminden nefret etmiştim.Ancak Troçkinin sürekli devrim tezlerini okuduktan sonra insanlığın kurtuluşunun bu sistemde olduğunu görüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stalin 1953'de öldü. Yani ben o devre yetişemedim. Pasternak, Nobeli 1958'de kazandı. Stalin öleli 5 yıl olmuştu. Soljenitsin 1970'de Nobel kazandı. Stalin öleli 17 yıl geçmişti. Ona da aldırmadılar Nobel'i, sistemi eleştirdiği için.
      Yani Sovyet sistemine eleştirim Stali,n'le sınırlı değil. Öyle olsaydı. İlk cümlelerinizde haklı olurdunuz.

      Sil
  72. "...Sonradan görme zenginler gibi herkesi ve her şeyi parayla satın alabileceğini düşünen yöneticilerin başında olduğu Amerika..."

    Hocam, yukarıdaki cümleniz yöneticileri bilmem ama mevcut Türk halkı için geçerli gibi. Parayı araç değil de amaç gibi gören bir toplum olduk. Böyle olunca da para kazanma hırsına insanı insan yapan değerleri hiçe sayıyoruz; vicdan, dürüstlük, etik, namus, saygı, hak...
    (Burada diğer ülkelerle bir kıyaslama yapmıyorum, sadece kendi içimizde olup biteni değerlendirmek istedim.)

    YanıtlaSil
  73. Hocam,

    Sosyalizmin ABD'li bankerleri daha da zengin etmekte başka bir işe yaramadığını söyleyenler var, hatta konuyla ilgili aşağıdaki meşhur karikatür var.

    Karikatürde, Karl Marx ABD'li bankerlerin içinde duruyor, elinde de "Das Capital" var.

    http://www.sott.net/image/s11/235117/full/karl_marx_wall_street.jpg

    YanıtlaSil
  74. Hocam Selamlar,

    "Geçen sürede bu bloğun bana öğrettikleri" başlıklı bir yazı kaleme alacak mısınız? Siz de bu bloktan çok şey öğrendiğinizi yazmıştınız.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  75. darwinin söylediklerinin içinin boşaltıldığı ve materyalistler tarafından içinin boşaltıldığı doğru, evrimcilerin dayanacakları mantıklı tek bir nokta yoktur
    marx ın aynı noktadan hareketle "din bir afyondur" diyerek kendine dayanak noktası bulmaya çalışması, materyalizm temelli çıkış noktasından teorilerini ortaya atması onun da aynı akıbet paylaşmasına neden olmuştur belki,
    özünden uzaklaşan insan kendini kapitalizmin kucağına bırakmnıştır
    materyalist, batı felsefesini anlatan kitaplar kadar keşke islam felsesefesini, ruhunu anlatan eserler de okunsa da insanlar dünyanın aslında nasıl olması gerektiğine kafa yorsalar

    YanıtlaSil
  76. Hocam elinize sağlık, çok güzel bir yazı.
    Merak ettim, Ayn Rand - Atlas Shrugged'ı okudunuz mu? Bireyciliğin ve kapitalizmin daha ideal düzeyde ele alınışı (yani ABD üzerinden değil, nasıl SSCB Marksizm için doğru örnek değilse) için ne düşünürsünüz?

    YanıtlaSil
  77. işsizlik maaşı almak kolaylaştırılacakmış. İstifa edende maaş alabilecek söylentisi dolaşıyor.
    Fon da biriken para ara sıra gündeme geliyor. Yasal olarak fonda biriken para başka amaçla kullanılamaz ama bu şekilde işsizlik maaşı almayı kolaylaştırmak işsizliği arttırıp fondaki parayı eritmez mi?

    Bunun yerine enaz 2 aydır işsiz olan kişiye işe girdiğinde ilk 5ay boyunca (24 ay için bir defalık) aylık 200-400 tl maaş desteği verilse işsizlik azaltılamaz mı? Ücreti az bulunan işlerde de insanlar çalışır o sektörde uzun vade için daha etkin çözümler gerekir ama geçicide olsa bu önerimle rahatlama olmaz mı?

    Bu düşüncem daha etkin olmaz mı hocam?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı