Musul Masası İçin Kozumuz
5 Haziran 1926’da Türkiye, İngiltere ve Irak arasında Irak ve Türkiye
ilişkilerini düzenlemek amacıyla Ankara Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın 14. maddesinde
yer alan düzenlemeye göre: “Irak hükümeti, bu antlaşmanın yürürlüğe girişinden
başlayarak 25 yıl süreyle Turkish Petroleum Kumoanyasından petrol ihraç
edebilecek olan şirket veya kişilerden, kurulacak yardımcı şirketlerden
sağlanan gelirlerin % 10’unu Türkiye Hükümeti’ne ödeyecektir.”
Bu antlaşmadan sonra neler oldu? Bir iddiaya göre Irak petrollerinden 25
yıl süreyle almamız gereken yüzde 10’luk gelir payını 13 yıl süreyle
alabilmişiz ve geriye 12 yıllık alacağımız kalmış. Bir iddiaya göre alacağımıza
karşılık peşin bir miktar (500 bin sterlin) aldığımız için alacak ortadan
kalkmış. Bir başka iddiaya göre bu alacağı alabilmek umuduyla 1986 yılına kadar
bütçemize iz bedeli ile gelir tahmini yazmışız ama Turgut Özal, Saddam’ın
ricası üzerine o tarihten sonra bu kalemi bütçeye yazdırmamış. Hikmet
Uluğbay’ın 1995 tarihli Petropolitik kitabında ortaya koyduğu üzere biz toplu
para almamışız. Dolayısıyla alacağımız devam ediyor. Uluğbay’ın hesaplamasına
göre ödeme yapılan yıl sayısı 13 değil 18. Dolayısıyla bizim 12 yıllık değil, 7
yıllık alacağımız kalmış. Bu alacağımızdan vazgeçtiğimize ilişkin herhangi bir
belge ya da bilgi yok.
O günkü hesaplamalara dayanılarak kalan alacak miktarının 2 milyon sterlin
olduğuna ilişkin bazı iddialar var. Bazı yazarlar 2 milyon sterlini tüketici
fiyat endeksiyle bugüne getiriyor ve 30 milyon sterlinlik bir alacak bularak
bununla uğraşmanın anlamsız olduğunu ileri sürüyorlar. Oysa bu hesap doğru bir
yönteme dayanmıyor. Antlaşmanın özüne de uygun değil. Bu hesap olsa olsa borçlu
tarafın borcu hafifletmek için ileri süreceği bir iddia olabilir, alacaklının
değil. Irak petrol gelirlerinden kalan alacağımızı, antlaşmanın özüne uygun
biçimde mal olarak (petrol cinsinden) talep edersek hesap birden değişir. Yani
Irak’ın ürettiği yıllık petrolün her 10 varilinden birinin bize olan borcuna
mahsuben verilmesi öyle 30 milyon sterlin ödemekle filan bitmez. Antlaşmanın
esasını oluşturan yüzde 10 formülünden hareket edersek alacağımızı şu denklemle
hesaplamamız gerek: (Irak petrollerinden alacağımız = Tahsilat yapamadığımız
yıl sayısı x Irak’ın yıllık toplam petrol üretiminin yüzde 10’u (varil olarak).
Hesabın böyle yapılması halinde işler değişiyor. Kaldı ki ödemelerin kesildiği
tarihten hareketle hesaplanan 2 milyon sterlin bugün için bir anlam ifade
etmese bile o gün için büyük anlam taşıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti sözünü verdiği Osmanlı borçlarını ödemiş midir?
Ödemiştir. Bugün her ne kadar aksine iddialar olsa da işin gerçeği böyledir.
Buna net bir örnek verelim. 5 Mart 1903 yılında ihraç edilen Devlet-i Aliyye-i
Osmaniyye Yüzde Dört Faizli Bağdat Demiryolu Birinci Kısmı İstikraz-ı Osmanisi
Tahvili ile yapılan 2,2 milyon sterlinlik borçlanma Konya’dan Bağdat ve Basra
Körfezine kadar uzanacak olan demiryolunun 200 km uzunluğundaki ilk kısmının
finansmanı amacıyla yapıldı. Tahvillere ilişkin borç sözleşmesi Deutsche Bank,
Düyun-u Umumiye İdaresi ve kurulacak Bağdat Demiryolu Şirketi adına Anadolu
Demiryolu Şirketi ile Osmanlı hükümeti arasında imzalandı. Tahviller 20 Sterlin
değerinde olmak üzere 108 bin adet olup vergiden muaf olarak ihraç edilmişti.
Tahvil bedelleri 1 Temmuz 1904’den itibaren 98 yılda geri ödenecekti. Yani son
ödeme tarihi 2001 yılı idi. Bu borçlanmaya karşılık, sonradan yapılan eklemeler
dahil olmak üzere, Osmanlı hükümeti toplamı 107 bin lirayı bulan şu gelirlerini
teminat olarak göstermişti: Aydın vilayeti Çeşme kazası aşar gelirlerinden
12,500 lira; Bağdat vilayetinin Hille kazası aşar gelirinden 12,500 lira; Musul
kazası aşar gelirinden 6,000 lira; Diyarbakır vilayetinin Mardin kazası aşar
gelirinden 6,000 lira ve Halep ve Urfa sancakları aşar gelirinden 70 bin lira.
(Osmanlı Dönemi Tahvil ve Hisse Senetleri, Ali Akyıldız, Türk Ekonomi Bankası
Yayını, İstanbul, 2001.)
Burada dikkat edilmesi gereken şeyler şunlar: (1) Borçlanmanın yapılış
tarihi 1903 ve son ödeme tarihi 2001. (2) Borç, Osmanlı İmparatorluğu
tarafından alınmış ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından, 1923 tarihli Lozan
Antlaşması çerçevesinde, üstlenilmiş bir borç. (Lozan Antlaşması, II. Bölüm,
Mali Hükümler, I. Bölüme I. Ek: Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş öncesi kamu
borçları tablosu - 1 Kasım, 1914.) (3) Osmanlı İmparatorluğu bu borcu Bağdat
demiryolunu yapmak için almış. (4) Borcun büyük bölümünü Türkiye Cumhuriyeti
ödemiş. (5) Türkiye Cumhuriyeti, borca teminat olarak gösterilen yerleri
(Irak’daki Hille ve Musul) 1926 tarihli antlaşmayla kaybettiği halde bu borcunu
ödemeye devam etmiş.
Bağdat Demiryolları için bu tarihten sonra iki kez daha borçlanma yapılmış.
İlkinin son ödeme tarihi 2006, ikincinin son ödeme tarihi 2010 yılı. Hatırladığım
kadarıyla Türk Hazinesi miktarlar çok düşük kalmış olmasına karşın bu borçları
erken ödemeye tabi tutmayı tercih etmemiştir. Bunun temel nedeni Irak petrol
gelirlerinden olan alacağımıza ilişkin talebimizi canlı tutmaktı. Yani Türkiye
Cumhuriyeti hala Osmanlı’nın Bağdat Vilayetinin Hille ve Musul kazaları
gelirlerinin karşılık gösterildiği borcu ödemeye devam ettiğini dünya âleme
göstermeye devam etmeliydi. İşte bizim Irak petrollerinden pay almamızın
nedenlerinden birisi budur. Yani biz, 1923 tarihli Lozan Antlaşması gereğince,
Osmanlı’nın, Bağdat eyalet gelirlerini karşılık göstererek yaptığı borçlanmayı
üstlenmişiz ve bu borçları kuruş kuruş ödemişiz. Hadise bundan ibarettir. Bu
bir alacak meselesidir. İş başkadır arkadaşlık, komşuluk, barış başka.
Borcumuzun teminatı elimizden gittiği halde bu borcu ödemeye devam etmemiz
nedeniyle olsa gerek, hangi yolsuzluk liginde sonuncu çıkarılırsak çıkarılalım,
borcuna en sadık ülkelerden birisi olduğumuzu kimse inkâr edemiyor. Borcuna
sadık olmak büyük bir erdem ama gereksiz yere alacağından vazgeçmeyi anlamak da
mümkün değil. Osmanlı gibi anlaşılmak yalnız çevremizdeki devletlerin yüreğine
korku salmakla sonuçlanmıyor galiba, asıl korkuyu kendi yüreklerimizde
duyuyoruz. Osmanlı’nın borcunu kabul edip de alacağından korkmak başka nasıl
açıklanabilir ki?
Türkiye, bugün Musul kartını oynarken elindeki bu tahsil edilememiş alacak
kozunu doğru oynamalıdır.
Not 1: Bu yazı ilk olarak 14 Ocak 2003 tarihinde Radikal Gazetesinde Irak ve Petrol Payımız adı altında yayınlanmış yazımın elden geçirilip yenilenmiş halidir.
Not 2: Radikal Gazetesindeki yazım üzerine Vatan Gazetesinde bu haber çıkmıştı:
http://www.gazetevatan.com/osmanli-hakki-14768-ekonomi/
Sizin işiniz iktisatçılık mı, tarihçilik mi?
YanıtlaSilElinizin hamuruyla niçin üstünüze vazife olmayan konularda yazıyorsunuz?
Mali tablolar, istatistik, faiz sebep enflasyon sonuçtur gibi kendi alanınızdan niçin kopuyorsunuz?
Bu konu ekonominin ta kendisidir. Bir Hazinenin alacağını borcunu tarihçi değil orada görev yapmış kişi bilir. Niye rahatsız oldunuz ki bunu yazmamdan?
SilAdsiz 16:18, sen iktisatci misin yoksa tarihci mi? Neden bu siteye gelip bu yazilari okuyorsun?
Siladsız 16.18 bu yazını kimler yazdırdı sana ne istiyorsun hocamızdan,hangi karanlık güçler bunları yazmanı emretti?
Silvalla bu tarihi bir ekonomi yazısıdır.siz mahfi beyi tebrik edeceginize resmen hiddetlenerek çok güzel saçmalamışsınız.sizi tebrik ediyorum
Silöbür yazarlara haksızlık oluyor, adını açıkça yaz bari,onlar da sorsunlar sana hangi konularda yazıp çizeceklerini
Silkaranlik gucler (!).....
SilHocam sizi sinir etmek için görevlendirilmiş bu Aktrolleri lütfen kaale almayın, yorumlarını dahi yayınlamayın bunlar siz yorumlarını yayınlayıp cevap verdikçe hepten cesaretleniyorlar.
SilAktrollerin sitede olduğunu söyledi m 2 hafta önce.
Silşukarıda yapılan yoruma yazılan cevaplara bakıldığında hiçbiri adamın yorumunu anlamamış,,,adam dalga geçmek için yazmış, hoca da dahil burda keklenmiş,,,☺☺...tabi hoca karizmayı çizdirmemek için bu yorumu yayınlar mı bilmiyorum.
SilSayın Abdullah, yorumu yazanın ironi yaptığı sonucuna nereden vardınız? Çünkü yazıdan böyle bir sonuç çıkmıyor da...
SilSayın Eğilmez, Musul veya Irak - Suriye gibi sınır komşularımızdaki olaylar bizi gayet tabiki ilgilendirecektir. Tıpkı İran'ı da ilgilendirdiği gibi, onların sınırı bildiğim kadarıyla bizden daha uzun. Ancak bu ilgilendirme bizim Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı gibi efelenerek değil, kapalı kapılar ardında bilek güreşiyle yapılır. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi reklamını , kendi propagandasını yapmak için her saat başı televizyonlarda beyanatlar veriyor ve ülkemizin uluslararası camiadaki imajını batırıyor. Böyle uluorta sert çıkışlar, kaba davranışlar konuya ve menfaatimize maalesef bayağı zarar veriyor. Belki kendisinin yurt içindeki oyunu arttıracak fakat dışarıda kaybımız çok fazla olacak. Bu iki seçenekten hangisini uygulayacağı ise kendisini tanıyanlar için muamma olmasa gerek
YanıtlaSilBenim bu yazım bu dediğinizden bağımsız olarak yazılmış bir yazı. Ben sadece bir gerçeği ortaya koymayı amaçladım. Dediklerinize de katılıyorum ayrıca.
Silaynen sayın kardeşim
SilHepsi dogru ve katiliyorum sadece "sayin" kelimesi haric...
SilO tarihten bugune bu konu hakkinda muhatap devletlere bir talep oldu mu ?
YanıtlaSilVe olduysa ne cevap alindi.
Bu konuda net bir bilgi yok ne yazık ki. Vatan Gazetesi benim yazım üzerine böyle bir haber yapmıştı. http://www.gazetevatan.com/osmanli-hakki-14768-ekonomi/ Sayın Gül'ün yanıtı sonrasında bir girişimde bulunuldu mu bilmiyorum.
SilTeşekkürler yanıtınız için
SilHerkes olayın muhtevasına sosyolajik,tarihi ve misaki milli ile yaklaşırken siz farklı bir bakış açısı ile sunmuşsunuz.Musul, Lozan'da en çok direndiğimiz husustur.Plebisit ısrarlarımızın reddi,milletler meclisine götürülmesi kaybettiğimizin resmi idi.Kısaca belirtmek gerekirse Musul marshall planlarında belirlenen üniter sisteme aykırı olarak elimizden alınmıştır.Hukuksuzdur.Ve dünya malesef 5'ten büyüktür.
YanıtlaSilMarshall planıyla Musulun alakası ne? B vit. ve çinko al.
SilLozan 1923 yılında imzalanmıştır.
SilMusul 1926 Ankara Antlaşmasıyla elden resmen çıkmıştır.
Marshall Planı ABD tarafından II. D.S da yanıp yıkılan Avrupa'yı toparlamak ve dünyaya ABD desteği vererek bir cephe oluşturmak için 1950'lerde uygulanmış bir plandır.
Dolayısıyla Marshall Planıyla Musul'un ve Lozan'ın bir ilgisi yoktur.
Öte yandan dünya nüfus olarak belki 5'ten büyüktür ama parasal güç ve zenginlik olarak 5, dünyadan büyüktür. Ve kapitalist sistemde sayıca kalabalık olanlar değil, parayı verenler düdüğü çalar.
Hocam 3. Havalimanı yapıldıktan sonra bu havalimanı yapıldığı için Fitch de bizi kıskanıp notumuzu düşürebilirmi?
YanıtlaSilHakem taraf tutuyor.
SilFitch'e hava parasi versek dusurmez miydi yani adsiz? Cay da ismarlardik...
SilElinize sağlık hocam. Alakasız olacak ama size bir sorum olacaktı: Avrupa'daki düşük faiz ve düşük enflasyonun sebebi nedir acaba?
YanıtlaSilTalep yetersizliği.
SilNİYE HARCAMA YAPMIYORLAR
SilHocam bence bırakın Musul'u Fırat'ın doğusundan komple çekilmemiz lazım. 40 yıllık kısır döngüden kurtulup her medeni, üreten toplum gibi eğitimi, sağlığı, sanatı konuşmamız gerekli. Yoksa paranoyak bir polis devleti olup birey değil kul olma yolunda emin adımlarla ilerleyeceğiz. Saygılarımla.
YanıtlaSiletrafındaki jeo-politik gelişmelere duyarlı olmazsan,kafa yormazsan,önlem almazsan tarih içinde yok olur gidersin..Ha, öbür dediklerin olsun,sanatı sporu eğitimi de konuşalım tabi
SilBu mesele biraz Osmanlı hanedanının Irak petrollerini istemesine benzer bir mesele. Bundan dolayı mit ve gerçek karman çorman.
YanıtlaSilYok bu mesele yazılı, imzalı onaylanmış bir uluslararası antlaşmaya dayalı bir mesele.
Silsayın hocam şimdi biz alacagımızı ırak hükümetinden talep etsek ve ırakta yok böyle bir borç,ödemiyoruz derse türkiye ne yapabilir.türkiye bunu meseleyi uluslar arası mahkemelere götürüp hak talep edebilirmi,veya bu sorunun muhatabı ve mahkemesi neresidir sizce.bu alacagımızın tahsili mümkünmüdür sizce
YanıtlaSilBen mümkün olduğunu düşünüyorum. Esasen yazının sonuna eklediğim Not 2 ye bakarsanız Sn. Abdullah Gül de Dışişleri Bakanıyken bir AKP milletvekilinin yazılı sorusunu "uluslararası alandaki anlaşmaya dayalı haklar kaybolmaz, zaman aşımı söz konusu değildir" diye yanıtlamış.
SilHocam bahsettiğiniz alacağı teminat gösterip borç alabilir miyiz sizce :)
SilBu parayi istedigimiz gun Ermenistan da soykirim icin Milyar dolarlik tazminat davasi acar.
YanıtlaSilBuraya nasıl bağladınız anlayamadım. Ben bir antlaşmadan söz ediyorum. Irak'ın imzası var. Kabul etmiş durumu.
SilErmenistan neye göre soykırım için dava açacak? Ermenistan ülke olarak mı sözde soykırıma uğramış? Olayların olduğu tarihte Ermenistan diye bir ülke dahi yoktu.
SilHocam yazınızla alakalı değil ancak kafama takılan bir konu oldu. Avrupa'da ve japonya da negatif faiz altında zenginin daha zengin fakirin daha fakir olma nedeni nedir?
YanıtlaSilFaiz, bir gelir çeşidi olarak gelir dağılımını bu kadar net bozabilecek bir miktar ya da orana sahip değil. Öte yandan Japonyada faiz uzun zamandır sıfır dolayında ama Gini katsayısı kötüye gitmiş değil. Tersine iyileşme var.
SilHocam konu dışında kalmaya devam ama bu negatif faiz konusunu ben de anlamıyorum. İnsan parasını neden negatif faize koysun ki? Doğal olarak para faiz veren ülkelere gidecektir. O zaman parası bol olan ama yurt dışında olan gelişmiş ülkeler yatırım yapacak parayı nereden buluyor? Onlar da bizden mi borç alıyor :)
SilVizyonsuz insan kişiyi ya ekonomist ya da tarihçi görmeyi istiyor bir maliyeci olarak ikisini ayrı düşünemiyorum teşekkürler hocam
YanıtlaSilBence o vizyonsuzluktan değil, yazdığımı beğenmediğinden. Aldırmayın.
SilHocam miktar teorisiyle ilgili bir soru soracağım. Kısa dönemde dolaşım hızı ve üretim faktörü sabitken para arzındaki bir artış enflasyonu da artırır. Peki mesela şuan petrol fiyatları 100 dolara yükselse para arzından bağımsız bir şekilde enflasyon yükselmiş olacak. Bu durumda miktar teorisindeki denge bozulmuş olacak. Tabi enflasyon para arzını artırmazsa, acaba bu şekilde mi denge sağlanır yardımcı olabilirmisiniz hocam.
YanıtlaSilFiyatlarda bu şekilde bir artış olursa bunu dengelemek için ya M ya V ya da Q artar.
Sil"Q" azalır galiba hocam. MV sabit ise p'deki artış karşısında denge için "q"'nun azalması gerekir?
SilLütfen kendi aramızda sohbet etmeyelim :) Biz de okuyup anlamaya çalışıyoruz hocam. Burada M=para V=Dolaşım hızı Q=Para miktarı mı oluyor? Bir de formülü nedir açıklar mısınız?
SilTeşekkür ederim hocam. siz olumsuz yorumlara bakmayın sizi seviyoruz ...
YanıtlaSilHocam merhaba faiz artınca paranın dolaşım hızı niye artar veya düşerse diğeri niye düşer?
YanıtlaSilYazinin icerigine gercekciligine, objektifligine bak yapilan yoruma bak insan kor olurda bukadar basiretsiz olurmu. Hocam tesekkurler saygilar sevgiler
YanıtlaSilMusul masası için asıl kozumuz budur.
YanıtlaSilhttp://www.imdb.com/title/tt5988370/
film imdb listesine ilk girdiğinde "diktatör" olarak yazmışlardı. Düzeltmişler
SilHocam fiyatlardaki artış para talebini nasıl artırır?
YanıtlaSil10 TL'ye aldığını malı 15 TL'ye almaya başladığınızda eskisine göre daha fazla para talep edersiniz.
SilHocam miktar teorisinden elde edilen AD eğrisiyle ilgili bir soru soracağım. Kafama takılan bir yer var. Şimdi dikey eksende fiyat var yatay eksende hasıla var. Bir de negatif eğimli AD eğrisi var. Para arzının sabit olduğu ve tek bir AD eğrisinin olduğu durumda; fiyattaki artış hasılayı düşürüyor peki fiyattaki artış aynı zamanda toplam talebi de düşürüyor mu? Yani toplam talebi biz yatay eksenden mi takip ediyoruz yoksa toplam talep farksızlık eğrisi gibi bir eğri üzerinde hep aynı toplam talebi mi gösteriyor?
YanıtlaSilİlgilenirseniz çok memnun olurum hocam. Kolay gelsin.
Toplam talep zaten eğrinin kendisi (AD). Dikey eksene fiyatı yatay eksene hasılayı koyunca ortaya çıkan eğri AD. AD üzerinde geriye gidiş toplam talebin düştüğünü gösteriyor.
SilHocam sizi cok seviyorum keske siz universitede hocam olsaydiniz cok isterdim.
YanıtlaSilBu blog ve kitaplarım aracılığıyla daha yararlı olabildiğim kanısındayım.
SilMona Rosa şiirini severmisiniz
YanıtlaSilYok
Silçok garip sorular soruyorlar Mahfi bey size, Allah sabır versin :)
YanıtlaSilEksik olmayın. Her sorunun eğitici bir yanı var.
Sil''Osmanlı gibi anlaşılmak yalnız çevremizdeki devletlerin yüreğine korku salmakla sonuçlanmıyor galiba, asıl korkuyu kendi yüreklerimizde duyuyoruz. Osmanlı’nın borcunu kabul edip de alacağından korkmak başka nasıl açıklanabilir ki?'' Bu söz çok şey anlatıyor hocam, anlayana. Emeğinize sağlık
YanıtlaSildöndük köşeyi sanki ülke olarak, ülke petrolünden o kadar yıl yüzde on pay ne demek? olağanüstü bir hazine geliri olacak, çok iyi oldu bu
YanıtlaSilKesin. Bir kaç yıl sürmesi bekleniyor. Şu anda tam bir tahmin yapamıyorum. Ama onlar için iyi olabilir.
YanıtlaSilhocam yazının girişinde anlaşma maddesinin gelirlerin yüzde 10'u şeklinde oldugunu söylemişsiniz ama hesabınızı petrol üretiminin yüzde 10'u üzerinden yapmışsınız. bunun sebebi petrol bazlı yeni ürünlerin üretilmeye başlanması mıdır yoksa başka bir şey midir?
YanıtlaSilHocam bence siz ülke ekonomisine yön vermelisiniz. Hiç ekonomi bakanı olmayı düşündünüz mü veya düşünüyor musunuz?
YanıtlaSil