Tek Seslilik, Çok Seslilik

Bazen bizim müziği senfoni orkestrası eşliğinde çalarlar. Böyle bir ortaklığın ne anlamı olduğunu hiçbir zaman anlamamışımdır. Çünkü senfoni orkestrası çok sesli müzik için gereklidir. Çok seslilik, saz sayısının çokluğundan değil, sazların birbirinden farklı ama tamamlayıcı parçaları çalmaları, yani bir anlamda enstrümantel söyleşi yapmaları sonucu ortaya çıkar. Bestenin buna göre yapılmış olması gerekir. Dolayısıyla buna göre yapılmamış bestelerin orkestra eşliğinde çalınmasının bir anlamı yoktur. Bu durumda bizim usulde bestelenmiş şarkı ve türkülerin orkestra eşliğinde söylenmesiyle tek bir saz ve darbuka eşliğinde söylenmesi arasında görsellik ve ses çokluğu dışında hiçbir fark bulunmamaktadır. Bizim karıştırdığımız şey ses çokluğu ile çok seslilik arasındaki farktır.

Bu söylediklerimin bizim müziğimizin güzel olup olmamasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bizim müziğimiz kendi formatı içinde güzeldir ve senfoni orkestrası eşliğinde çalınıp söylenme gibi bir özentiye sokulmasının da bir anlamı yoktur. Ya da eğer senfoni orkestrası eşliğinde çalınıp söylenecekse, bestenin tekrar ele alınıp ona göre çok sesli bir formata oturtulması gerekir ki o zaman da farklı bir müzik yapısı çıkar ortaya. Bu, bazen güzel sonuçlar verir bazen vermez. Mesela tek sesli formatta beğendiğim Kevser Hanım’ın Nihavend Longa’sını çok sesli hale getirilmiş bir düzenlemede dinlediğimde de çok beğenmiştim.

Müziğimizdeki tek seslilik bütün yaşamımızda geçerlidir aslında. Çok sesliliği hiçbir alanda benimsemiş değiliz. Tartışmayı sevmeyiz. Farklı görüşleri sevmeyiz. Böyle bir durum ortaya çıktığında “her kafadan bir ses çıkıyor” diye sinirleniriz. Oysa her kafadan bir ses çıkması ileri gitmenin en bilinen yoludur. Önemli olan o kadar sesi bir uzlaşı içinde uyumlandırabilmektir. Senfoni orkestrasında şefin görevi budur.

Futbolda mesela kulüp başkanı vardır, bir dolu da yönetim kurulu üyesi. Bütün yönetim kurulu üyeleri başkanla aynı düşüncededir. Ya da öyle görünür, tersine görüşleri varsa söylemezler. Söylerlerse kısa süre sonra oradan atılacaklarını bilirler. O nedenle sadece başkanın yeterli olduğu bir kulüp yönetim kuruluna niçin bu kadar adam doldurulduğunu anlamak mümkün değildir. Sonuçta kulüp yönetimlerinin görünümü, senfoni orkestrası eşliğinde tek sesli müzik yapmak gibi olur.

Sadece futbolda değil, üniversitelerde, şirketlerde de benzer bir durum vardır. İstisnası çok azdır. Genellikle aile şirketlerinin profesyonelleşemediğinden yakınılır. Oysa sorun şirketin aile şirketi olup olmamasından değil, yönetici konumundaki kişilerin tek sesliliği tercih etmesinden kaynaklanır.

Bu tek seslilik bizim buralarda demokrasinin yerleşip kökleşmesinin önündeki en önemli engeldir. Batıda müzik nasıl evrilerek çok sesliliğe geçmişse mutlak monarşi de tartışma ve uzlaşma kültürü eşliğinde evrilerek demokrasiye dönmüştür. Bizde ise partileriyle, parlamentosuyla, kurumlarıyla çok sayıda insanı bir arada göstererek bir demokrasi görünümü yaratmış olsak da gerçek demokrasiye hiçbir zaman geçilememiştir.     

Tek sesli müziği çok sesli müziğe dönüştürmek için bütün orkestrasyonu yeniden yapmak gerekir. Demokrasiye geçmek için de aynı şeyler geçerlidir. Her kafadan bir ses çıkmasına engel olmaya değil bunu desteklemeye yönelmek gerekir.  

Sürekli örnek istenen yapısal reformlardan birisi budur mesela. 

Yorumlar

  1. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soyledikleriniz ve savunduklarinizla yaptiklariniz uyusmuyor demek oluyor.

      Sil
    2. Söylediklerim ve savunduklarımla yaptıklarımın uyuşmadığına örnek verebilir misiniz?

      Sil
    3. ben adsız 16:05, sonraki adsız 19:04 ile alakam yok.
      İlk mesajında açıklaması şu; daha önce kopyaladığım metini yanlışlıkla yapıştırdım el alışkanlığı hızlıca göndere basınca fark etmeden hafızada kopyalı başka metin yorum olarak girilmiş bulundu. Yayınlandıktan sonra fark ettim.

      Sil
    4. Takip edecek kalitede hükümet yanlısı Akp li ekonomist bulamayıp sizin sayfanızda sözde laf sokuyorlar. Yaramaz çocuk psikolojisi tabana hakim olmuş. İşleri güçleri laf sokmak.

      Sil
    5. Belki yorumun ilk sahibi Adsiz 16:05 baska seyler yazabilir ancak ben kendi acimdam demokrasiyi icinize sindirmediginizi soyleyebilirim.

      Yayinlamadiginiz, icinde zerre kadar hakaret icermeyen, ve hatta bilgi iceren yorumlarim var. Yani isinize geldigi kadar demokrat ve hatta laiksiniz. Mesela desem ki bilimsel olarak alkol zararlidir, bagimlilik yapicidir, ayni eroin, kokain ve bilimum zararli maddelerde oldugu gibi devlet alkolu tumden yasaklamali. Ne diyeceksiniz?

      http://www.webmd.com/mental-health/addiction/news/20101101/alcohol-more-harmful-than-crack-or-heroin

      Sil
    6. Bir yandan demokrasi diyorsunuz bir yandan alkolü yasaklamaktan söz ediyorsunuz. Ben de size dozunda içilen şarabın başta kalp olmak üzere pek çok alanda yaralı olduğunu kanıtlayan bir sürü bilimsel rapor yollarım. Ama buradan giderek halkın sağlığı açısından herkse günde bir kaşık zorunlu şarap içirilmesi gerektiğini savunmam.

      Sil
    7. Ben cevabimi aldim. Tesekkurler.

      Sil
    8. Bir yanlisi da duzeltelim, az icilen alkolun sagliga yararli oldugunu kanitlayan bir suru kanit yok, bir tane bile yok. Bunlarin hepsi algi amacli gazete haberleridir ve tip biliminde alkolun cok az tuketilmesinin bile zararli oldugunu ispatlayan bir suru kanit (makale) mevcut. Bilimsellik arastirmayi gerektirir, isinize geleni duyduktan sonra onun kanun kabul etmeyi degil. Paylastigim bagda bile ornegini gorebilirsiniz. Kodeinin de 'sagliga yararli' etkileri var ama yasak, ilac olarak bile kontrollu satilir.

      Sil
    9. Demokrasi tartismalarini eninde sonunda sarap icme ozgurlugune tasimak, kusura bakmayin ama hocam sizin analitik dusunce yapiniza yakistiramiyorum....

      saygilarimla

      Sil
    10. Çok basit görünüyor ama o da bir özgürlük alanıdır ve o da bir demokrasi kültürüdür. Herkes aynı şeylere inanacak ya da öyle yorumlayacak diye bir şey yok. Ben pek şarap içmem ama şarap içmek isteyenlerin bu özgürlüğünü birtakım bilimsel raporlara dayanarak yasaklamaya kalkmayı da anlayamam. Aksine birçok rapor var. Ama konu o değil. Konu şarabı, alkolü, faizi, kadınların açık giyinmesini yasaklamak. Mesele bu.

      Sil
    11. Şunu sorabilir miyim?

      "kadınların açık giyinmesi..."

      Buna niçin biz erkekler kafa yoruyoruz, niçin kadınlardan daha çok sesimiz çıkıyor?

      Kadınların, mesela, "sakalsız / bıyıksız / kılsız / ter kokmayan erkek istiyoruz" diye bağıra bağıra ortalığı ayağa kaldırdıklarını pek hatırlamıyorum.

      Yanlış anlamayın beni Mahfi bey. Muhafazakâr değilim.

      Konu şuna benziyor: Kürtaj meselesinde, kadın & bebek sağlığı ve bilim (tıp) arasında kafa yorulması gerekirken, erkekler niçin hemen maydanoz oluyor?

      Kadınların giyimine-kuşamına, hem fiziki, hem düşünsel hayatlarına biz erkekler niçin hep maydanoz oluyoruz Mahfi bey?

      Sil
    12. Adsiz: "Bir yanlisi da duzeltelim, az icilen alkolun sagliga yararli oldugunu kanitlayan bir suru kanit yok, bir tane bile yok." a cevap SARAP icin kesinlikle VAR!
      1. THE HEALTH BENEFITS OF WINE, Annual Review of Nutrition, Vol. 20: 561-593 (Volume publication date July 2000)
      2. Modest wine drinking and decreased prevalence of suspected nonalcoholic fatty liver disease, Hepatology Journal, Volume 47, Issue 6, June 2008, Pages 1947–1954
      3. Wine consumption and dementia in the elderly: a prospective community study in the Bordeaux area. Revue Neurologique [1997, 153(3):185-192]
      4. Ozellikle su calisma cok ilginc: sarap icenlerde gorulen olumlu etki bira ve diger alkollu icki icenlerde gorulmemis: Mortality associated with moderate intakes of wine, beer, or spirits. (Published 06 May 1995) Cite this as: BMJ 1995;310:1165.

      Sil
    13. Adsız 00:02
      Kadınlar adına erkeklerin konuşmasının edeni çok basit. Çünkü İslamda kadınlarla ilgili görüşleri koyanlar erkekler. Kadınları ikinci plana itenler erkekler. O nedenle kadınların yeteri kadar sesi çıkmıyor. Dolaysıyla bugün kadınları savunanlar da zorunlu olarak erkekler oluyor.

      Sil
  2. hocam Türkiye'deki enflasyonun yüksekliğini göz önüne aldığımızda talep enflasyonu-maliyet enflasyonu-fiyat enflasyonu şeklinde bileşimlerin yüzdelik oranları ve nedenleri nelerdir?

    YanıtlaSil
  3. Hocam Batı'da bu çok seslilik hak çatışmaları ve bunların gerçek bir çatışmaya dönmesiyle oluştu. Türkiye'de de bireyler bilinçlenip direnme hakkını otoriter devlete karşı kullanmadıkça bu çok sesliliği getirme yolunda hiçbir motivasyonu olmayan devlet ve devlet adamları bu çok sesliliği bize vermeyecektir. Direnme hakkını kullanmak, kamuoyu oluşturup demokrasi ve çok sesliliğe yönelmek de ancak eğitimli bireylerle olacak gibi görünüyor. Bilimsel eğitim reformu her sorunun çözümü gibi görünüyor hocam, ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki bizde yapılacak eğitim reformu az çok kalmış bilimselliği de ortadan kaldıracak gibi görünüyor.

      Sil
  4. Sayın Eğilmez, bence çok önemli bir konuya parmak bastınız. Tartışmayı sevmiyoruz çünkü tartışmayı bilmiyoruz, böyle yetiştirildik. Bizce tartışma demek kendi argümanımızı karşımızdakine kabul ettirmek demektir. Halbuki tartışma doğrunun bulunması demektir. Bizce tartışmayı kaybetmek sanki namus meselesi haline geliyor. Tartışma yapabilmek için önce fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olabilmek sonra tartışma kültürünü bilmektir. Tarikat, Cemaat, Aşiretlerde tartışma yapabilmek, fikrini özgürce söyleyebilmek mümkün değildir. Bu Cemaat , Tarikat, Aşiret başkanına karşı gelmek olarak algılanır. Tartışma yapamayan insanlar genellikle fanatik, inatçı ve bağnaz hale gelirler. Sizin bu köşenizdeki bazı yorumcularda bağnazlık, inatçılık ve fanatiklik hemen belli oluyor. Her konunun, olayın doğru tarafları da vardır, doğru olmayan tarafları da vardır. Tartışmanın neticesinde doğru olmayan tarafların belirlenmesi gerekir. Bence bizler bu sebepten doğruları pek bulamıyoruz, çünkü böyle yetiştirildik.

    YanıtlaSil
  5. Hocam, Ali Koç'un başkan adayı olmasına ne diyorsunuz? Adam gibi, kurumsal bir yönetim anlayışı görecek miyiz sonunda?

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peki hidayet türkoğlunun başkanlığına ne diyorsunuz hocam? Yorumunuz ??

      Sil
    2. Ahahah :)) Tam tipik bir Türk solcusu görüyoruz sayenizde. Sırf Tayyip'i seviyor diye NBA'de yıllarca forma giymiş milli oyuncumuzun TBF başkanlığını olumsuz görüyor. Ne diyelim akıl, fikir herkese lazım.

      Sil
    3. Konu Türkoğlu'nunun birisini sevmesi, sayması değil. Konu kişinin yukarıdakilere dayanarak seçilmiş olması. Bunun solculukla değil empoze edilen şeylere karşı çıkmakla ilgisi var.

      Sil
    4. Mahfi Bey, Türkiye'de yaşıyorsunuz bu ülkede Cumhuriyet'in ilk yılları da dahil, önemli mevkilere bir yerlerden icazet alınmadan gelinebiliyor mu?

      Sil
    5. Hidayet Türkoğlu ile Ali Koç arasındaki benzerliğin ne olduğunu anlamadım ben. Ali Koç ve ailesi yıllardır "kurumsal" olarak görebileceğiniz bir oluşumun sahipliğini ve yönetimini yapıyorlar. Ali Koç benim bildiğim kadarı ile "eski futbolcu" değil. Kaldı ki uzun zaman FB yönetiminde yer almış bir isim. Bunun karşısında sadece "eski basketbolcu" tecrübesi olan ve yine bildiğim kadarıyla hiçbir basketbol takımının koçluk da dahil hiçbir yönetim kademesinde bulunmamıştır. Kasım 2015 de direk CEO olarak Basketbol Federasyonu'na giriyor. Buradan bu şekilde bakınca Mahfi hocanın olumsuz görüş bildirmesi nasıl oluyor da "akılsızlık" oluyor. Adam milli takıma girmesin demiyoruz ki yani. Ya da koçluk yapmasına kimse birşey demiyor ki.

      Sil
    6. Adsız 11:37
      Evet Türkiye'de yaşıyorum. Birçok önemli makama geldim ve geldiğim makamların hiçbirinde hiçbir yerden icazet almadım. Benim gibi birçok örnek verebilirim geçmişten.

      Sil
    7. @ ADSIZ 01:01 NBA' i takip ettiginize göre " milli sporcunuzun" zamanında aldıgı doping cezasını da biliyor olmalısınız . bu tür ceza alan insanları dünyada hiç bir yerin başına getirmezler. abd'de atlet marion jones'un olimpiyat madalyalarını ellerinden aldılar ve kariyeri bitti, hatta kendisi yanlış bilmiyorsam hapse bile girmişti. aynı şekilde atlet ben johnson 'ın aldıgı ceza geldi aklıma. konu akp ' li olup olmamak degil konu bir yerden izinle bir yere gelip gelmemek. hocamızın da anlattıgı bu .

      Sil
  6. 100 yıl önce ermeni soykırımı yapılan, bugün ise kürt soykırımı yapılmaya çalışılan bir ülke için çok naif düşünceler. barbar ve ilkel toplumlarda demokrasi olmaz, soykırım olur. anadoluya bakın anlarsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 70 yıl önce Yahudi soykırımı yapılan Almanya'da nasıl Oluyor?

      Sil
    2. almanlar yaptıklarıyla yüzleşti, hesaplaştı. türkiyede ise öldürülen sivil ermenilerin evleri, arsaları, yetim kızları ganimet olarak yağmalandı ama hala inkar ediliyor. bugün bile ermenilere, kürtlere küfretmek, nefret suçu işlemek serbest. tam demokrasi için devletin suçlarıyla yüzleşmesi, ermeni ve kürtlerden özür dilemesi ve haklarının verilmesi gerek. onu da biz görebilir miyiz bilmiyorum.

      Sil
    3. mahfi bey yanlış biliyorsunuz.

      almanya'da soykırım falan olmadı.

      siyonistler, kendi projelerine taban oluşturmak için, 2. dünya savaşı boyunca almanya'da yahudilere soykırım yapıldığını iddia ettiler. çekilen bütün fotoğraflar, video kayıtları, kamplarda kaldığını söyleyen kişilerin anlattıkları, steven spielberg'in filmleri, ve daha birçok şey kurmacaydı, rol kesmekti. abd, sovyetler birliği ve diğer müttefik kuvvetler, israil'in kurulmasını meşru göstermek ve dünyayı siyonistlere teslim etmek için, bütün o kampları kurdurup, içlerine rol yapmakta usta insanları yerleştirip, dünyaya mağdur edebiyatını yaydılar, insanların duygularını istismar ettiler.

      bu kurmacadan haberiniz var mıydı?

      Sil
    4. Soykırım yalanı çürütüldü,Bknz AİHM Perinçek Davası..(olay özünde tehcir ve karşılıklı kırım,1915 de ermeni komitacılar da Müslümanları öldürdü;Tarihsel gerçekleri çarpıtmayalım..Ermeni propogandası burada değil yurtdışında prim yapar)

      Sil
    5. yazmak kolay da mesele inandırıcı olmak

      Sil
    6. 70 yil once soykirim yapan Almanyada weimar cumhuriyetinin getirdigi ozgurluk ve demokrasiden faydalanmistir nemalanmistir Hitler. Bu vesile ile savas sonrasi isgal devletleri tarafindan bolunen ve isledigi suclarla yuzlestirilen Almanyada weimar cumhuriyetinin getirdigi fikir ozgurlugu nefret suclari ve azinlik gruplari lehine daraltilmistir. Bolunen Almanyada Faisit fikirler her iki Almanyada da suc olarak tanimlanmistir. Bizim referans aldigimiz Bati yani Federal Almanyanin baskenti Dogu Almanyanin tam ortasinda bolunmus bir kentin kalintinsi olan berlindir. Bu oyle korkulardan bolunmelerden arinmis bir demokratik Bati Almanyamis ki Cogunlugu Turkiyeli olan yabanci iscileri bile oraya yerlestirmis bolunme parcalanma sscb isgali korkusu yasamadan demokrasisini uygun zeminde her gecen yillar gelistirmistir.

      Gelelim Turkiyeye ittihat terraki rejiminden itibaren hasili Cumhuriyet kuruldugu gunden bugune sunni laik dinine bagli etliye sutluye karismayan kentli Turk orjininde ki insanlar disinda koylu rum ermeni yahudi alevi dindar kurt vs ne kadar farkli kitleler varsa baski altina alinmis hep bir korku bolunme parcalanma paranoyasi ile yasamis bir ulkedir.Ermeniler bu anadolu topografyasinin asli unsuru iken bir rengi iken nasil oldu da 1915 den bugune sayilari binlerle ifade edilen ermeniye kadar indi. Bu insanlar buhar mi oldu. Ermeni soykirimi salt turklerin isi degildir Almanlarin stajidir ittihat terraki denen yapinin organizasyonu kanun hukmudur. Kurt illerinde ise uygulamasidir Kurt asiretlerinin yer yurt kapma hirsi dahilinde.

      Ermeni soykirimi vardir olmustur. Fakat bu suc salt turkler yapti diyemiyecegiz kadar gercek kurtlerin yer hirsini ve Almanlarin orfanizsayonu staj takvimi kadar da soylemesi cesaret gerektirir.

      Sil
    7. Adsız 18:33 Eğer soykırım yapmış olsaydık, dediklerinizin yapılmasını bende savunurdum. Bu tür palavralar yalnızca belli kesimlerin Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak amacıyla öne sürdüğü mesnetsiz iddialardır.

      Sil
    8. Mustafa Yuksel: "Soykırım yalanı çürütüldü,Bknz AİHM Perinçek Davası.": AİHM Soykırım olup olmadığı konusunda karar belirtmedi. Sadece Perinçek'in "soykırım yoktur" iddiasini ileri surmesinin fikir özgürlüğü kapsamında olduğu konusunda karar verdi.

      Sil
  7. Hocama bir ilave de ben yapayım. Medeniyetin beşiği denilen Amerika'da da milyonlarca Kızılderili katledildi.

    Yine medeniyetin beşiği denilen Avrupa'nın Yahudilere, Afrikalılara yaptıkları malum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. amerikalılar ve avrupalılar katliam yaptı diye otomatikman türklere de ermeni ve kürtleri öldürme hakkı mı doğuyor yani? süper mantık.

      Sil
  8. Ekonomide Analiz kitabınızın hataları düzeltilmiş baskısı ne zaman çıkacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bende bunu merak ediyorum. Düzeltilmiş baskıyı bekliyorum.

      Sil
    2. 2 - 3 tane hata vardı onlar düzeltildi. 3. baskı çıktı.

      Sil
  9. Hocam büyük önder Mustafa Kemal'in Devrimcilik ilkesini unuttuğumuzda, sürekli olarak devinim ve hareketten kaçtığımızda bu sonuçlar kaçınılmazdır. Dinamik bir yapıda tüm sesler dinlenir. Durağan ve tembel bir yapıda tek ses diğer tüm sesleri bastırır.

    YanıtlaSil
  10. Doğru bir benzetme. Bir kaç kanal dışında hangi kanalı açsanız hep aynı nağme. Söz-Müzik: Recep Tayyip Erdoğan

    YanıtlaSil
  11. çok sesin bir takım unsurları vardır: armoni,ritim,kontrpuan v.s gibi; demokrasinin de unsurları var tabiki: özgürlük,eşitlik,adalet,saygı gibi..Bizde ne yazık ki ikiside yok..Göstermelik demokrasimiz evrilerek (!) tek adam rejimine,otokrasiye dönüşmek üzere..Sen çok yaşa Bahçeli !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde evrim süreci her alanda tersine işliyor galiba.

      Sil
    2. Ahahaha bu güzeldi :))

      Sil
  12. Hocam şu kitapları okudunuz mu tavsiye eder misiniz?
    -daniel yergin petrol
    -bir ekonomik tetikçinin itiraflari
    -David ricardo Siyasal iktisadin ve vergilemenin ilkeleri
    -adam smith milletlerin zenginliği
    Ayrıca ekonomide analiz kitabinizin yeni baskilarinda yapmayi düşündüğünüz bir ekleme olacak mi?
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları dışındakileri okudum. Üçü de biraz ağırdır ama iyidir. Ricardo ve Smith'i anlamak kolay değildir. Çünkü 200 - 240 yıl öncesinin sistemini anlatıyorlar.

      Sil
    2. Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitabını ben şahsen hiç beğenmedim. Reklam kokan bir kapak ismi, ama içerik oldukça boş.

      Sil
    3. Ekonomik tetikçinin itirafları kitabı zaman geçirmek için okunabilir ama sadece o kadar. "Bir kitap çıkarayım sansasyon yaratacak birseyler de olsun içinde" denilerek yazılmış bir kitap.

      Sil
  13. Cep telefonunuzda Osman Çelik'in (Hazine Müsteşarı), Murat Çetinkaya'nın, Mehmet Şimşek'in, Mehmet Büyükekşi'nin, Rifat Hisarcıklıoğlu'nun, Nihat Zeybekci'nin, Güler Sabancı'nın, Ferit Şahenk'in, Ömer Koç'un, Hüseyin Aydın'ın (TBB başkanı) ve daha da sayabileceğim kişilerin numaraları kayıtlı mı?

    İstediğiniz zaman arayıp konuşabiliyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbiri kayıtlı değil. Ben makam sahiplerini prensip gereği aramam biliyor musunuz? Onlar beni aramadığı sürece ben aramam. Bir şey isteyeceğimi sanırlar diye aramam. En yakın arkadaşlarımdan birisi bakan olduğunda hayırlı olsun diye aradım o makamdan ayrılana kadar da bir daha hiç aramadım.
      Babamdan böyle öğrendim ben.

      Sil
    2. Mahfi Hocam keşke herkes sizin gibi davransa. Bu ülkenin etik açısından geliştiği günleri görebilecekmiyiz acaba?

      Sil
    3. Bende gece 12 de bana kırmızı yanıyor ve cadde boş ise bile yeşili bekliyorum,ama hareket etmeden karşı yönüde kolluyorum.Biraz macera işte bu ülkede yaşamak..Selamlar Hocam...ME

      Sil
    4. 1) Anneniz size hiç tokat attı mı? Evetse sebebi neydi?

      2) Annenizin yaptığı yemeklerden en çok hangisini özlüyorsunuz?

      Sil
    5. merak diye buna derim

      Sil
    6. O zamanda hiç arayıp sormadığına göre bu makama gelişimi kıskandı demezler mi? Beni en yakın arkadaşım bu tür bir durumda hiç aramasa böyle düşünürüm.

      Sil
    7. Ah be mahfi hocam, zamanında senden şöyle 100 tane olsaydı şu ülkede bu hallere düşermiydik be. Sende güzel atınla birlikte uzaklaş artık bu diyarlardan, çöküş yakındır. Kurumlar çürütüldü, değerlerin içi boşaltıldı.
      Farklı bir ses oluşturmayı bırakın engellemeyi imha ediyoruz efendim imha.

      Sil
    8. Hocam siz dürüst ve iyi bir insansınız. En azından buradan böyle görünüyor.

      Bu ülkenin sizin gibi gerçek vatansever insanlara ihtiyacı var.

      Sil
    9. Teşekkürler ama benden çok daha bilgili, dürüst, tertemiz insanlar var bu ülkede. Sorun onları dinlemememiz.
      Annem bırakın bana tokat atmayı hayatında bir karıncayı bile incitmedi.

      Sil
  14. Hocam merhabalar. Keynes'in Y=AE grafiğinde planlanan otonom yatırımlar mutlaka gerçekleşir mi,mesela planlanan otonom yatırımalrı karşılayacak tasarruf seviyesi yoksa gelir seviyesi artırılıp planlanan otonom yatırımları karşılayacak tasarruf seviyesine ulaşılabilir.Ama gelir seviyesi artmazsa ve bu durumda tasarruflar planlanan otonom yatırımları karşılayamazsa bu yatırımlar gerçekleşmez mi yani sadece planda mı kalır? Bu durumu Keynes'in anlatmak istediği duruma göre anlatabilir misiniz? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır gerçekleşmez. O nedenle o grafik iki kez çizilir: İlki dönem başında (ex-ante) ikincisi dönem sonunda (ex-post). Sonra ikisi karşılaştırılır planlananla gerçekleşen farkı çıkar ortaya. İşin reel yönü böyledir. Finansman yönüne bakarsak eğer ex-ante yatırımlara göre ex-post yatırımlar yüksek çıkmışsa ve tasarruflar da bu farkı karşılayamamışsa o zaman dış borçlanma devreye girer.

      Sil
  15. Müthiş bir insansiniz hocam. Konuyla alakasi olmasa da söyleme ihtiyacı hissettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, ben sıradan bir insanım.

      Sil
    2. Saçmalamışsınız.

      Hem müsteşarlık yapın, hem sıradanım deyin.

      Olmadı bu...

      Sil
    3. Keşke hepimiz sizin kadar sıradan! olabilsek. Hocam bizdeki olay itaat et rahat et olayı. Ne deniyorsa ne fazla ne eksik onu yap sesini de çıkarma. Yoksa bir daha kabineyi falan zor görürsün. Bkz. Davutoğlu. Saygılar

      Sil
  16. Murat Barın26 Ekim 2016 22:17

    Mahfi Bey, hiçbir karşılık almadan bu kadar güzel, bilgi dolu yazılar yazmanız, üstüne yetmezmiş gibi üşenmeden tüm soruları cevaplamanız arkanızdan gelen gençlik için yapılabilecek en güzel şey heralde. Bizim insanımız hep birşeyleri yapmadan yaşamaya çalışır, asıl olan iyilik yapmak, paylaşmak, başkalarının yararı için fedakarlık yapmak... Bu fedakarlıkla yaptığınız şeyi bile kinle nefretle kirletmeye çalışıyorlar. Yılmayacağınızı biliyorum ama yine söyleyeyim, yılmayın olur mu? Tek kelime ile harikasınız!

    YanıtlaSil
  17. Mahfi Bey
    Nihilist misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendimni böyle bir grupta görmüyorum. Sonu "...ist" ya da "...cılık" (filancılık gibi) ile biten gruplara ait hissetmiyorum kendimi. Yaşam doğruları bir araya toplayıp bir sentez yapabilmektir.

      Sil
    2. Kemalist degil misiniz? Ataturkculuk'i benimsemiyor musunuz?

      Sil
    3. İkisi farklı şeyler. Atatürk kendisi de Kemalist değildi. Olsaydı "Benim söylediklerimle bilim çelişiyorsa bilimin dediğine bakın" der miydi? Ben Atatürkçüyüm, Kemalist değilim. Atatürkçülük her türlü dogmadan, donup kalmış düşüncelerden uzak durmayı savunur.

      Sil
    4. kemalist ne demek

      Sil
  18. Yine güzel bir konu açmışsınız hocam,gerçek bir entellektüel olarak çok yönlü zihin dünyanızı yine ortaya sermişsiniz.

    1) İlköğretim 6.,7. sınıflarda şimdiye kadar hiç müfredata konmayan 'Düşünce tarihi' dersleri hakkı verilerek sürekli bir tartışma ortamı içinde haftada 3-4 saat işlenmediği sürece ve liselerde de aynı şekilde 'Felsefe' dersleri yoğun şekilde işlenmediği sürece önümüzdeki 20-30 yılda ülkemizde çok sesliliğe saygının ve çok sesliliğin yerleşebileceğini zannetmiyorum.

    2) İlköğretimden ve liselerden adamakıllı 10-15 roman,öykü,şiir okumadan mezun olan öğrenciler çoğunlukta olduğu sürece de çok seslilik konusunda çok umutlanmamak gerekir.Çünkü bir insan farklı yaşam tarzlarına,bakış açılarına,hayal dünyalarına saygıyı en çok edebi kitaplar sayesinde öğrenir.Tüm müfredat gibi edebiyat müfredatının ve derslerinin bu kadar ezbere dayalı olduğu bir sistemde üniversiteye girmeyi düşünen bir öğrencinin 10-15 tane bile olsa kaliteli roman,şiir,öykü kitabının birikimiyle üniversiteye başlaması çok zor görünüyor.

    Şimdi soracaksınız ki yukarıda yazdığım eğitim adına değişiklikleri yapabilecek çapta bir iktidar ve bürokratlar tarafından mı yönetiliyoruz;bir eğitimci adayı olarak kesinlikle 'hayır' derim.Ne eğitim adına karar verici insanlar bu ufka,çapa ve niyete sahip ne de bu dersleri hakkını vererek işleyecek kalitede öğretmenler var bu ülkede.Ne yazık ki acı gerçekler bunlar.

    Öyleyse ne yapmalıyız?Belki birçok kişiye çok partizanca ve taraflı gelecek bu yazdığım ama bence tek çıkar yol bizi böylesi bilimsel ve Cumhuriyete,Aydınlanma'ya yaraşır eğitime kavuşturması yüksek ihtimal olan malum muhalefet partisine destek vermekten ve iktidar olmasını sağlamaktan başka yapabileceğimiz pek bir şey yok.(Tabi ki benim gibi az çok bilinçli öğretmenlerin bilinçli eğitmenliği de bir şeyleri değiştirir ama çok yetersiz kalacaktır bu çabalar,çünkü eğitim sisteminin baştan sona yeni bir Aydınlanma felsefesiyle ve çağın gereklerine uygun düzenlenmesi gerek.)

    Belki bahsettiğim bu malum muhalefet partisinin temsilcileri de böylesi bilimsel ve çok sesli bir eğitim sisteminin önemine dair tam bir bilince sahip değiller veya bu konular hakkında bizler kadar ayrıntılı düşünemiyorlar.Ancak dediğim gibi onlarda bu potansiyeli görüyorum ben ve bizler de elimizden geldiğince onlara fikirlerimizle ve gerekirse taraf olmaktan kaçınmayarak destek olmalıyız.Umarım en geç 2019 yılında koalisyon ortağı dahi olsa bu muhalefet partisi iktidarda yerini alır ve bizler de böylesi çok sesliliğe uygun bir eğitim sisteminin oluşturulması için kendilerine kılavuzluk ederiz.Ne dersiniz bu konuda hocam?Biraz fazla taraflı davranıyor gibi gözükebilirim ama 15 koca yıllık iktidar boyunca eğitim adına yapılanlara bakınca(dindar nesil yetiştirme gayesi ve arapsaçına dönmüş ezberci eğitimin devamı)görünen köy kılavuz istemez diyorum ve bu durumda da tarafsız olmamak imkansız görünüyor.Çünkü mevcut durumdan daha kötüsünü de tahayyül edemiyorum.

    Tabi ki eğitim dışında da çok seslilik adına yapılabilecek çok şey vardır,ben kendi alanımdan örnekler vermek istedim.Eğitim alanında yapılacak olumlu değişikliklerin de böyle bir toplum oluşturmak adına birinci öncelikli olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sözünü ettiğimiz muhalefet partisinin demokrasi ve dolayısıyla çok seslilik açısından yeterliliği de uzun bir münazara konusu olabilir.

      Sil
  19. Demokrasiyi içselleştirmeyen kişilere verilen oy hakkı çoğunluk diktatörlüğünden başka bir şey getirmiyor galiba. Öyle kişilerin bilinç düzeylerinin doğal bir sonucu olan bu durum bu kişileri kullanan liderlerede bol hamaset ile yönetme kolaylığı sağlıyor. Hamaseti nakarat yapan bu kitlenin çıkardığı seslerede çok seslilik deniyor.Diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  20. Hocam sizin kadar alçak gönüllü ve bu kadar bilgili insan gerçekten az bulunur. Daha bugün aldığım ekonomi dersinde (okuduğum bölümün ekonomiden çok uzak olmasına ve aldığım dersin giriş seviyesinde bir ders olmasına rağmen) hocaya soru sorduğumda soruyu düzgün sor, kime soru sorduğuna dikkat et gibi cevaplar aldım. Ayrıca hiç üşenmeden tüm yorumlara cevap verdiğiniz için sizi tebrik ederim. Umarım yazılarınızı daha uzun süre okuruz

    YanıtlaSil
  21. Hocam, İstanbul'un Paris, LA, Zürih ve Cenevre gibi şehirleri geride bırakarak Dünya'nın en çok milyarder barındıran 9. şehir olmasına ne dersiniz? Madem ekonomimiz kötü bu kadar çok milyarderimizin olması biraz absürd değil mi?

    https://pbs.twimg.com/media/CvlsOwKWEAEpeb9.jpg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle kötü ekonomilerde milyarder sayısı çok olur. Bu ekonominin iyi olduğunu değil gelir dağılımının kötü olduğunu gösterir.

      Sil
    2. Paris'te bir zenginin 40 milyar dolari var, Istanbul'da 1 milyar dolari. Zaten listenin amaci batidaki zenginleri maskelemek, neden insan milyarder sayisini baz alir ki, Istanbul'dakilerin hepsini toplasan ABD'nin ya da Avrupa'nin ilk 10'una hatta 20'sine giremiyor. Ayrica bu listelere cok aldanmayin, temiz PR urunudur bunlar. Listede Windsor soy isimli birileri var mi mesala?

      Sil
  22. Müzik bir dildir özünde aynı şeyi anlatır; ayrılık, aşk, özlem,ihanet vb. duyguları melodilerle aktarır.Çok sesli yapıya öykünmek konusunda size katılamayacağım çünkü galiba onlardan iyi olduğumuz alan. Klasik Türk Musikisi başlı başına bir ilim dalı ve pek çok müzisyenimiz tam donanımlıdır. Son dönemde Münir Nurettin, Kâni Karaca, Alaeddin Yavaşça. Virtüöz Tamburi Cemil, Niyazi Sayın. Kadın bestekarlarımız Neveser hanım, Dilhayat kalfa, Gevheri hatun. Biraz daha geride Itrî, Dede efendi. Evet Beethoven'ın moonlight müthiş ancak Zekai dede'nin sûz-i dil ayini de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyoruz. Ben klasik Türk musikisinin kendi başına son derece güzel olduğunu söyledim zaten. Onu senfoni orkestrasıyla çalmanın ve sanki çok sesli müzikmiş gibi sunmanın doğru olmadığını söylüyorum. Yoksa Itri'nin bestelerini Beethoven'le kıyaslayarak ikinci lehine bir sonuç çıkarmıyorum. Çünkü Itri'nin veya Hamamizade İsmail Dede Efendinin ya da yakın dönemden mesela Selahattin Pınar'ın bestelerinin olağanüstü güzel olduğunu biliyorum.

      Sil
  23. Boğaziçi Üniversitesi gibi nadide bir kurumumuzun halen Rektörsüz bırakılmasına bir akademisyen olarak ne dersiniz? Başkanlık sistemi için sandık sandık diyen insanın gerçek yüzünü görünüz. Yapılan oylamada %86 oy almış bir kişinin halen ataması yapılmadı. Böyle bir demokratik anlayış olabilir mi? Bizlerin, aklı ve vicdanı hür insanların iradesine neden saygı gösterilmiyor?

    http://odatv.com/madem-mesele-kirginlik-erdogan-bunu-bilmez-mi-2610161200.html

    YanıtlaSil
  24. Konumuzla alakası yok ama Sherlock holmesdan başka analitik düşünceyi geliştirecek hangi polisiye romanlari tavsiye edersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Agatha Christie'ler iyidir. Arsen Lüpen'ler de iyidir (Arsen Lüpen hırsızdır ama analitik düşünceye örnektir.)

      Sil
  25. Hiç bir hakaret, aşağılama içermeyen yorumlarımı sırf sizin ideolojinize uymadığı için defalarca yayınlamayan Mahfi Eğilmez, çok sesliği savunur olmuş. E ne diyelim bravo o zaman size! İşinize geldiği kadar demokrat ve özgürlükçüsünüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka içinde bir kişiselleştirme ya da konu dışı gereksiz bir şeyler vardır ve ondan yayınlamamışımdır. Bir daha okuyun o yorumları.

      Sil
  26. Hocam, makalelerinizi kaynak göstererek alıntı yapabilirmiyim.

    YanıtlaSil
  27. Mahfi bey selamlar,

    Ben belcikada yasiyorum... Duymussunuzdur bugunlerde Avrupa birligi ve Canada serbest ticaret anlasmasi imzalamk istiyorlar. 28 ulkenin 27.5 onayladi ancak belcika nin Walon bbolgesi onaylamadigi icin sozlesme imzalanamiyor...cok demokratik bildigimiz Avrupa walon lara yuklenip bunun demokratik bir hak olmadigini soyluyor... yani sizin deyiminizle cok seslilige karsi cikiyor...bilgilerinize sunmak istedim

    saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötü örnek örnek olmaz. Onlar böyle yapıyor diye bizim de aynı şeyleri yapmamız doğru değil. Doğrusu neyse onu yapmak lazım.

      Sil
  28. Gelişmemiş bir ülke için eğer namuslu adamlar yöneticiyse tek sesliliğin pek sakıncası yoktur, örneğin Atatürk Türkiye'si. Çünkü o ülkenin gelişme yolunda yapması gerekenler bilimin gereğidir, namuslu adamlar da bilim ve ahlaktan ayrılmazlar. Fakat gelişmiş ülke statüsünü aldıktan sonra çok seslilik şart.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Namuslu adamlara güvenerek sistem kurarsanız namuslu olmayanlar geldiğinde onu aleyhinize kullanırlar.

      Sil
    2. Sanırım bu cümleniz bugünkü durumu çok net olarak özetliyor.

      Sil
    3. Turk egitim sisteminin insanlar uzerindeki etkisi bazen beni hayran birakiyor. Yorum sinirlarini zorlayabilen nesillerin bu topraklarda yasiyor olmasi da ayri bir gurur vesilesi.

      Sil
  29. Toplum olarak böyle bir seye alışmamiz baya zaman alır ..
    Böyle bir ortamın oluşması için tam demokratik sistemin benimsenmesı lazım (bana göre ) başkanlık sistemine ters yani

    YanıtlaSil
  30. Merhaba hocam, sizden ricam Doların yükselmesi veya borçlanma üzerine yazdığınız en güncel yazınızın linkini paylaşır mısınız? Saatlerdir bulamadım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı