Reel Kesimin Durumu
Sanayide Üretim Durumu
Tabloya göre 2010 ve 2011 yılında
sanayi üretiminde yaşanan hızlı büyüme sonraki yıllarda tekrarlanamamış. 2016
yılındaki ivme kaybı ise çok ciddi boyuta ulaşmış. Bu düşüş, ekonomik büyümeye
de benzer biçimde yansıyor.
Finans Dışı Sektörün Döviz
Pozisyonu Açığı (Milyar USD)
Tablo bize reel sektörün dış
yükümlülüklerinde son 15 yılda son derecede hızlı bir artış gerçekleştiğini
gösteriyor. 2002 yılında reel kesimin döviz açık pozisyonu 6,5 milyar dolar
iken bu tutar 2016 yılı Ekim ayı itibariyle 213 milyar dolara dayanmış.
Reel Kesimin Dış Borç Stoku (Milyon USD)
Dış yükümlülüklerdeki artışa
paralel bir gelişme dış borç stokunda da görülüyor. 2003 yılında reel kesimin
toplam dış borç stoku 25 milyar dolar dolayındaymış Bu miktar 2016 yılının
üçüncü çeyreği sonunda 138 milyar doları aşmış.
Kur Artışının Yarattığı Sıkıntılar
Reel kesimin maliyetlerini
oluşturan para birimlerinin TL ve Dolar olarak yoğunlaştığı bilinen bir gerçek.
Dolar cinsinden maliyetler hem finans dışı maliyetlerde (ham madde, ara malı,
sermaye malı gibi yatırım girdilerinde) hem finansal maliyetlerde (borçlar,
krediler gibi) söz konusu. Dolayısıyla özellikle Dolar kurunda yaşanan artışlar
reel kesimi olumsuz olarak etkiliyor.
Tablo TL’nin Dolara karşı 2016
yılında bütün kırılgan beşli üyelerinin paralarından negatif olarak ayrıştığını
ortaya koyuyor. 2015 yılında TL’nin Dolara karşı değer kaybı yüzde 25’e
yaklaşmıştı. Bu durumda TL’de Dolara karşı son 2 yılda yaşanan bu hızlı ve
sürekli yıpranma reel kesimin maliyetlerini ciddi biçimde etkilemiş bulunuyor.
İç Talep ve Fiyatlar
İç talepte bir canlılık
olmadığını üçüncü çeyrek büyümesindeki yüzde – 1,8’lik orana (küçülmeye)
bakarak söylememiz mümkün. Dış talepte ise 2016 yılında düşü var. İhracat 2016
yılında bir önceki yıla göre yüzde 0,8 geriledi. Bu durumda reel kesim,
ürettiği mal ve hizmetin satış fiyatlarını yıl boyunca fazla artıramadı.
Grafik bize tüketici fiyatlarında
(TÜFE) yıl boyunca yaşanan artışa karşın üreticilerin maliyet artışlarını
fiyatlarına (Yİ-ÜFE) yansıtamadıklarını, sadece son ayda biriktirdikleri bütün
maliyet artışlarını bir seferde fiyata yansıttıklarını anlatıyor.
Reel Kesim Güven Endeksi
Bütün bu hız kesmeler, artan
döviz açık pozisyonları, artan dış borç yükü ve bunlara ek olarak TL’nin Dolara
karşı yaşadığı değer kayıpları reel kesim güven endeksinde de gerileme
oluşmasına yol açmış bulunuyor. 2006 yılından 2010 yılına kadar yükselen güven
endeksi sonraki dönemde gerilemeye başlamış ve 2016 yılı sonunda 100’ün altına
inmiş görünüyor.
2017 yılında reel kesimi en fazla
etkileyecek gelişme TL’nin Dolar karşısında yaşayacağı değer kaybı ve iç ve
dış talepte ortaya çıkacak gelişmeler olacak.
mahfi bey, türkiye'yi karıştırmak isteyen 'iç güçler', diye bir makale var.
YanıtlaSilhttp://www.diken.com.tr/turkiyeyi-karistirmak-isteyen-ic-gucler/
okudunuz mu?
Bir ülkenin ekonomisi demokrasiyle, özgürlükle, bağımsız yargının, bağımsız kurumların, bağımsız medyanın varlığıyla sıkı sıkıya alakalıdır. Yani yabancı yatırımcılar ancak bu değerlerin, kurumların varlığına bakarak bir ülkeye yatırım yapar.
Buna karşın iç güçler yabancı yatırımcıları kaçırmak, ekonomimizi krize sokmak için her yolu deniyor.
Mesela bir OHAL kararnamesiyle işinsanlarının malına mülküne el koyuyorlar. Bunu gören yabancı yatırımcı da haliyle ülkeden kaçıyor.
Aklı başındaki bütün ekonomistler “OHAL’i kaldırın, başkanlık sistemi adı altında tek adam rejimi kurma çabalarından vazgeçin, Merkez Bankası gibi ekonomiyle alakalı kurumlara bağımsızlık verin, o zaman yabancı yatırımcı ülkeye akın eder” diyor.
Hatta “OHAL kalksın ve başkanlık sistemi denen tek adam rejimi kurma çalışmalarından vazgeçildiği ilan edilsin, ertesi gün dolar ciddi oranda düşer” diyorlar.
Doğru.
SilMerhaba,
SilÖncelikle normal şartlarda ya da bundan birkaç sene önce OHAL durumuna girmiş olsaydık denilenler kesinlikle elle tutulur ve mantıklı olurdu.
Kendimle çelişiyor gibi olacağım belki ama şu an için kısa vadede OHAL'in kalması Türkiye için mantıklı bir seçim. Tabii bir anda AKP'nin kadrolarından ve politikalarından sıyrılamayacağımızı düşünerek söylüyorum bunu.
OHAL'in kaldırılması demek şu anda baskı altında tuttukları büyük bir kesimin ve sermayenin özellikle AKP'ye iyice bilenmiş bir kesimin iplerinin salınması demek olarak görüyorum. Bu kişiler kurumların da sahip oldukları bağlantılardan ötürü (cemaatin CIA bağlantısı çok dillendiriliyordu, hala dillendiriliyor) Türkiye'deki büyük bir kesimi gözardı ederek davranabilecekleri algısını uyandırıyor bende.
Özetle maalesef ki AKP ve Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin kaderini bağlamış olduğu sağlam bir ağırlıkla denize atmaktadır.
OHAL'in korunması ya da kaldırılması sadece "patlayacak olan" ekonomik ve sosyal bombanın pimi görevini görecektir bu gidişle. Bunu da kendileri için en uygun zamanda yapacaklardır.
Bu durum başkanlık sistemiyle alakalı gibi durmakla beraber anlamadığım kendi bakanlarına ve partisine bile bu kadar güven duymayacak ya da güç hırsını bu kadar bencilce arzulamasına sebep olacak dürtünün ne olduğu... Nitekim zaten atını rahatça koşturuyordu. Başkanlık kılıfına neden ihtiyacı vardı?
Tekrar başa dönecek olursam yakın süreçte kısa vadede Türkiye'yi geçtiğimiz 5-10 sene önceki haline getirebilecek ne sosyal ne de ekonomik bir durum vardır dolayısıyla işi espriye vurarak şunu diyebilirim sanırım:
"Kaptan pilotunuz konuşuyor: Kemerleri bağlayın, düşüyoruz..."
Hocam merhaba öncelikle tüm emekleriniz icin size tesekkur ediyorum. Sizin kitaplarinizdan ve yazilarindan cok verim aldim bir iktisat mezunu olarak yorum gucumu sizin sayenizde gelistirdigimi düşünüyorum. Size mb politikasiyla ilgili bir sorum olacak. Oncelikle tl nin surekli deger kaybi yasamasina bagli olarak ulkemizden sermaye cikisi yasanmakta ve bu ic etkenlerden dolayi tlnin deger kaybi daha da artmakta bu nedenle mb faiz arttirak sermayeyi ulkeye cekebilir ve kur artisini bir nebze baskilayabilir. Fakat mb faizi arttirmamakla birlikte ileriki zamanda indirmeyi planliyor. Mb neden faizi arttirmak yerine azaltiyor ? Tesekkurler hocam
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilMB ile ilgili sorunuzun yanıtını siz de biliyorsunuz. Çünkü MB bağımsız değil.
"The Economist" adlı önemli bir dergi var.
YanıtlaSilOcak 2017 sayısının kapağında, ezoterizm ve okültizm temelli mesajlar verdiği, 2017'de yaşanacak olayları sembolik olarak şimdiden duyurduğu söyleniyor.
Kapak fotoğrafı şu:
https://pbs.twimg.com/media/C1VZZWzWQAAGaOx.jpg:large
İncelediniz mi?
Okudum, The Economist tek izlediğim dergi.
SilHocam ulkeden cikan dolar belli,gidicegi yerde belli,euro yonude dolarla birlikte ulkeden herkes kaciyor desek dogru olur mu?
YanıtlaSilÇok değil.
SilBen şöyle bir ek soru sormak istedim hocam Euro/Dolar paritesi bilinçli bir kesim tarafından mı tutuluyor (nitekim dolarla neredeyse paralel bir yükseliş var) yoksa farklı bir etki mi bunu ortaya çıkartıyor?
SilABD'nin Ankara'daki büyükelçiliğinin resmi twitter hesabından, T.C. yönetimine yönelik mesaj mahiyetinde önemli bir tweet atıldı:
YanıtlaSil#tbt →Beyaz Saray’daki resmi devlet yemeğinde Başbakan Nihat Erim, Başkan Richard Nixon eşleri ile birlikte (1972) #TürkAmerikanDostluğu
tbt - "Throwback Thursday", "Perşembe gününe özel geçmişten önemli bir olay" anlamında kullanılmış.
Nihat Erim, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra yaşanan çalkantılı dönemde, ülkede hükümet kurulamaması nedeniyle, olaylar yatışana kadar ve devlet kademesi yeniden şekillenene kadar özel olarak başbakanlığa atanmış bir kişiydi. (Sonraki yıllarda öldürüldü.)
ABD hükümeti bu tweet'i atarak, T.C.'nin bugünkü yönetimine bir mesaj vermiş oluyor.
Dikkatinize sunarım:
https://twitter.com/USEmbassyTurkey/status/816992793952485376?lang=en
Sayın hocam; 2003 senesinde yeni evlenmiş ve aile Şirketinizin başına geçmıştim. O tarihte bir arkadaşım ailesiyle Kanada'ya yerleşmeye karar vermişti. kişi başı yüzbin Kanada dolarını kanadada bir bankada 5 yıllığına bloke ettirip Kanadaya yerleşti. banada gel gidelim orda güzel işler yaparız dedi ama ben gitmedim. şimdi Türkiye dekinin yüz katı oldu. ben ise ailemden kalanları korumak için hergün yüz takla atıyorum. tabloları baktığımda resmen kendi durumumu gördüm. Sayın hocam biz hasta yatağından ne zaman kalkacağız yada bizim fişimizi ne zaman çekicekler.
YanıtlaSilHer zaman umut vardır. Mustafa Kemal'i düşünün. Ben şimdi yeniden Nutuk'u okuyorum. Size de tavsiye ederim.
SilAynen hocam , bende sadece Mustafa Kemal'in "Nutuk" unu okuyorum, şimdiki boş nutukları değil.
Sil5 maddede Türkiye'nin krizi
YanıtlaSilZaten daralan ekonominin uzun süreli bir daralmaya yuvarlanması ihtimali var. Kısacası, ekonomi politikası kilitlenmiş durumda... Müdahale alanı daralıyor.
Artık adını koymak gerekiyor: Türkiye ekonomisi krizde ve krizin adı, stagflasyon. Yani, ekonomik durgunluk ile enflasyonun aynı anda yaşanması. Türkiye ekonomisi Ocak 2014 sonrasında da bu noktaya gelmişti ancak küresel konjonktürün etkisiyle kriz dinamikleri ötelenmişti. Uluslararası konjonktür Ocak 2016’da, 2014’tekinin tersine çalışıyor. Aşağıda beş madde ile gelişmeleri özetledim.
1. Ekonomik durgunluk derinleşiyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun milli gelir hesapları ile ilgili yaptığı güncellemedeki soru işaretleri hala aydınlanmış değil. Ancak karşımızdaki tablo şu: Eski seriden izleyebildiğimiz durgunluk eğilimi yeni seri ile de izlenebiliyor. 2016’nın üçüncü çeyreğinde daralma gerçekleşti. Güven anketlerine bakılırsa, ekonomik aktivitedeki daralma dördüncü çeyrekte de sürecek. Böylelikle 2016’nın ikinci yarısında kriz “resmi olarak” da başlamış olacak. Önümüzdeki risk, bunun 2017’ye de taşınması.
2. Enflasyon artmaya devam ediyor
Fiyatlar genel seviyesindeki istikrarlı artış, yani enflasyon, ekonomik durgunluğa eşlik ediyor. Bunun nedeni TL’nin hızlı değersizleşmesi. Türkiye ekonomisinin dövize bağımlı üretim yapısı, ekonomik yavaşlama ortamında dahi enflasyonun artmasını mümkün kılıyor.
3. Krizin adı "stagflasyon"
Ekonomik durgunluk ile enflasyon artışının aynı anda yaşanması durumuna stagflasyon adı veriliyor. Stagflasyon esas olarak 1970’li yıllarda ABD’deki krizi tanımlamak için kullanılmıştı. Ancak özellikle 2008 küresel krizinin üçüncü aşaması olan “yükselen piyasaların düşüşü” ile yeniden gündeme geldi. Ocak 2014’teki sıkışmada, krizin stagflasyon şeklinde gelişebileceğini ileri sürmüştüm. Şimdi artık bunu somut verilerle de destekleyebiliyoruz.
Ocak 2014’te Merkez Bankası’nın olağanüstü toplantısı ile yapılan yüksek oranlı faiz artışı ile yapılan müdahalenin olumlu sonuç vermesinin iki nedeni vardı: (i) petrol fiyatlarındaki sert düşüş, (ii) sermaye hareketlerinin canlılığını sürdürmesi. Bu iki koşul sayesinde uluslararası konjonktür Türkiye ekonomisindeki stagflasyonist sıkışma ötelenebilmişti. Ancak şimdi bu iki koşul da ters yönde çalışıyor.
4. Ekonomi, "faiz" ile "döviz" arasına sıkıştı
2000’li yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının bir sonucu olarak ekonomi faiz ile döviz arasında sıkıştı. Bu sıkışmanın anlamı şu: Ekonomik durgunluğa karşı faizleri düşürme önerisi, TL’nin daha da değersizleşmesine neden oluyor. TL’deki değersizleşme ise enflasyonu körüklüyor. Tersi durumda, yani TL’deki değersizleşmesi önlemek için faizlerin artması durumunda ise, zaten daralan ekonominin uzun süreli bir daralmaya yuvarlanması ihtimali var. Kısacası, ekonomi politikası kilitlenmiş durumda.
5. Müdahale alanı daralıyor
Ekonomi yönetimi, bu sıkışmaya karşı üç koldan müdahale ediyor: (i) kredi olanaklarının kolaylaştırılması, (ii) teşvikler, (iii) vergi indirimleri. 2017 bütçesi, kamu olanaklarının kullanılarak stagflasyonist döngünün kırılması yönünde çaba sarf edileceğini gösteriyor. Ancak bunun bir sınırı var. Müdahale alanı daralıyor.
Ümit Akçay,
Atılım Üniversitesi, iktisat öğretim görevlisi
5 Ocak 2017
Güzel özet
SilHocam böyle boş beleş işlerle uğraşacağınıza siz de büyük resmi görmeyi deneseniz. Ben gördüm ve huzurluyum çok şükür. Ayrıca "yol yaptılar".
YanıtlaSilBenim bir sorunum var, illüzyonun hemen arkasını görebiliyorum. İstemesem de gözümü kapatsam da görüyorum. O nedenle o sizin sözünü ettiğiniz büyük resmi değil de onu oluşturan küçücük küçücük resimleri görüyorum ve o nedenle huzurlu olamıyorum. Çok okumanın, çok polisiye roman okumanın, bilimle uğraşmanın böyle bir sıkıntısı var. Her söylenene inanmayıp araştırıyorsunuz, araştırınca da gerçeği görüyorsunuz. Çok kötü bir huyum daha var: Gerçeği görünce herkese beleşten anlatmayı da çok seviyorum.
SilBilimle uğraşmak işte böyle bir şey, bir kez gerçeği gördünüz mu geri donemiyorsunuz. Hocamın dediği gibi isteseniz de yapamazsınız, bağımlılık yapıyor.
SilHocam, "boş beleş" derken ironi yaptığımı anladığınızı umuyorum. Şifre de bırakmıştım yazıma "yol yaptılar" diye. Maalesef sizin bu değerli çabalarınız toplumun büyük bir kesimindeki önyargılı kabullere tesir edemiyor. Helak olmaya yaklaşmış Lut kavmi gibiyiz. İstediğimiz kadar gerçeği kendi yargılarımızla örtmeye çalışalım, gerçek (bilim) kendisini eninde sonunda bize dayatır. Sizin gibi bir değer ortadayken "dolar bu dolsa n'olur dolmasa n'olur' diyenlerin başbakan olduğu bir ülke, altmış yıl önce Prof. Neumark'ın sözlerini hatırlatıyor bize. En derin saygılarımla.
SilGerçeği görünce herkese beleşten anlatmayı da çok seviyorum......süper..
SilSizin ironi yaptığınızı gördüm ve ben de artırdım.
Sil(Sorum ulaştı mı?)
YanıtlaSilEski CNBC-e kadrosundan pek çok kişi ya temelli ayrıldı ya da NTV'nin ekran dışı departmanlarında çalışmaya devam ediyor herhalde.
Mesela, İnci Özkasnak, Murat Üzel, Zeynep Erataman ve Burçak Önder'in ayrılıp ayrılmadığından haberiniz var mı?
Nerede çalıştıklarını söylemek zorunda değilsiniz elbette ama en azından öldüler mi, gittiler mi! Hiç ses seda yok!
Siz de bir çırpıda ortadan kaybolsanız, hiç haber vermeseniz, biz ne yaparız, bunun gibi düşünün Mahfi hocam!
CBNCe ile NTV her ne kadar aynı holdinge bağlı olsa da ayrı alanlarda çalışan kanallardı. NTV'de CNBCe kadar ekonomi kadrosuna ihtiyaç yok. O nedenle CNBCe kapanınca bazı arkadaşlarımız da ayrıldılar. İnci Özkasnak önce NTV'ye geçti sonra ayrılıp bir şirkette genel müdür yardımcısı oldu şimdi bir başka görevde bulunuyor. Murat Uzel NTV'de devam ediyor. Zeynep Erataman Bloomberg HT'ye geçti. Burçak Önder de televizyondan ayrıldı.
SilSelim Atalay nerede peki? Sizle de baya neşeli röportajları olurdu ABD'den yayına girdiğinde?
Sil24 TV de.
SilCozum nedir diye dusunuyorum ama once elinde neler var diye bakiyorum. 14 senelik bir hukumet var. Amerikanin dunyaya para pompalamasiyla yuksek faiz ile ulkeye gelen parayi egitim ve reformlara harcamak yerine baska yerlerde tuketti. Bu hukumet ve ekonomik cozum ayni cumlede olmuyor. Ama eger bambaska bir idare olsaydi herhalde 6 aylik bir faiz artisi ve bu sirada Killi reformlarin yasalastirilmasi ile yavas yavas duzene girerdik. OhAL hemen yarin kalkmali. Anayasa konusu derhal rafa kalkmali. Akilli adamlarla reform paketi hazirlanmali. Tum partilerin birlesip yonetimc destek olunmasi saglanmali. Ben ner diyorum boyle. Utopyayi bulmak daha kolay 😁😊😊
YanıtlaSilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilBir önceki makalenin yorumlarında size "sabit kur'a geçilir ve dolar 3TL'ye sabitlenirse ne olur" diye sormuştum, siz de kibarca cevap verip dolar'a hücum olacağını, kısa sürede doların tükeneceğini ve büyük bir devaluasyon olacağını söylemiştiniz. Peki sabit kur'la birlikte serbest döviz alım-satımı yasaklanırsa, döviz büfeleri kapatılırsa, cebinde dolar bulunanlar OHAL kapsamında bir KHK ile vatan haini ilan edilip içeri atılır ve ellerindeki dövizlere el konursa (Bknz. Halen el konulup TMSF'na devredilen şirketler, el konulan mal varlıkları), yurtdışı döviz yükümlülüğü olanlara belli bir kota ile sadece MB tarafından döviz sağlanırsa, bankalardaki mevduatların belli bir oranının üzerine el konursa ve bütün bunlar "Yeni bir istiklal savaşı veriyoruz" adı altında halka pazarlanırsa ne olur? Bence referandumda başkanlık sistemi en az % 60 oyla kabul edilir, zira bu %60'ın ne bankada el konacak parası, ne dövizle işi, ne de kur artışı/hayat pahalılığı falan gibi ilişkiler kurabilecek zihinsel kapasitesi var. Çok uçuk bir projeksiyon olarak kabul etmez ve siz de fikrinizi belirtirseniz çok mutlu olurum.
Saygılar.....
Bu kadar uç senaryolarla uğraşırsak çok yoruluruz. Bence daha olabilecek şeylere kafa yormakta yarar var.
SilHocam sosyolojik incelemelerinizi ne zaman okuyabileceğiz. Gerçekten toplumsal incelemeleri sizin gibi analiz yeteneği yüksek üstadlardan okumaya ihtiyacımız var.
YanıtlaSilKitap üzerinde çalışıyorum.
SilBir iki yazı paylaşmanız kitap çalışmanıza engel olur mu?? Hatta bu konuda yorum almanız kitabın gidişatına yardımcı olmaz mı? Her şeyi kitaba saklamayın hocam ;)
Silmerhaba hocam konumuzla alakasi yok ama
YanıtlaSilanalitik düşüncemizi geliştirmemiz için hangi yazarları,hangi kitapları tavsiye ederseniz? kolay gelsin..
Allah vergisi sonradan zor, boşverin neye yatkınsanız o yöne ilerleyin :)
SilHocamızın ekonomide analiz kitabı var ben oldukça faydasını gördüm tavsiye ederim beyefendi
SilEkonomide Analiz (4. Baskı, Remzi Kitabevi)
Silİyi akşamlar hocam.
YanıtlaSilSanayi kesimindeki kuculmenin nedenlerinden biri olarak varlık sahiplerinin yatırım yapmak yerine dolar depolayip tasarrufa yönelmesini gösterebilir miyiz
Her olayın mutlaka geçerli bir nedeni vardır. Ben sizin dediğinizin geçerli olduğunu sanmıyorum. Belki istisnai olarak bu dediğinizi yapanlar vardır ama genel olarak yaklaşım böyle değil.
SilVarsayalım ki sizin dediğiniz doğru o zaman soru şudur: Bu adamlar geçmişte niçin yatırım yapıyorlardı da şimdi yapmayıp dolar depoluyorlar? Demek ki ekonomide bir bozulma var, bir risk artışı var ki yatırım yapılmıyor.
ekonomi tarihi calismaniz ne durumda hocam :)
YanıtlaSilAğır ağır ilerliyor. Çok zamanımı alıyor.
SilGerceklerle karsilastikca konudan uzaklasiyorsunuz herhalde.
SilHocam öncelikle size teşekkürlerimi sunmak istiyorum.Yazılarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum ,çok faydalı oluyor.Konuyla alakalı değil fakat benim size bir sorum olacaktı.İktisat yüksek lisans yapıyorum.Bir araştırmam için gerekli; Dış borç rasyolarından faiz/ihracat(%) göstergesini tam olarak nasıl hesaplayacağımı anlayamadım.Yardımcı olursanız çok sevineceğim.Teşekkürler
YanıtlaSilYapılacak şey yıllar itibariyle dış borç faiz ortalamasını alıp ihracat tutarına oranlamak. Dış borç faiz ortalamasını Hazine sitesinden bulmak mümkün.
SilHocam tüm bu saydığınız bilgiler ve savlar ışığında alınan önlemler son derecede palyatif kalmıyor mu Tek çare kurucu değerler ışında eğitim, ekonomi ve sağlık alanında yapısal reformlara gidilmesi değil midir? Ancak tabi bu tür reformları şu saatten sonra, umudunu neredeyse tamamen yitirmiş, etnik ve mezhepsel ayrılıkların geniş uçurumunda debelenen, ve kimi politik ve yandaş aktörlerin sosladığı kutuplaşma eksenine sıkışmış bir halka acı reçete olarak nasıl kabul ettirilir işte sorunsalımız bence budur!
YanıtlaSilama olmaz diye bir şey yoktur; gerçekten iyi niyetli ve basiretli, başkalarının maşası olmayan, iktidara kendi değerleri ışığında gelmiş, temiz ahlaklı, ülke menfaatlerini kendi şahsi ikbal ve istikbalinin önünde tutabilen, halkına inanan, seven ve değer veren bir lider olursa bizim türk milleti olarak aşamayacağımız hiçbir engel yoktur!
Nasıl ki zamanında Kürt Türk Çerkes,alevi sünni birlik olup bu vatanı dahili harici behahlardan temizlediysek, daha önce başardıysak bu gene başaracağımızın teminatıdır. yüce atamızın dediği gibi ''muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
Evet aynen öyle.
Silülke zaten bugüne kadar faşizmden çekti ve çekmeye de devam ediyorken, faşizan tezler ileri sürmek façiayı meydana getirir,,,,benim damarlarımda asil kan değil, herkesin taşıdığı hemoglobin, alyuvar,akyuvar bileşiminden meydana gelen kanı taşıyorum..
SilHocam böyle bir tablo varken,MB ve bankalar üzerinde oluşturulan faiz baskısı için ne düşünüyorsunuz? Tek çarenin faizleri düşürmek olduğu söyleniyor,bu kadar basit olabilir mi?
YanıtlaSilEğer bu kadar basit olsaydı Türkiye bu durumda olur muydu?
Silsayın hocam,açıkladıgınız tüm degerler berbat durumda.ben bir yabancı veya türk yatırımcı olsam bırakın yatırım yapmayı,böyle ekonomik degerleri olan bir ülkenin,yanından yöresinden geçmem. tası taragı toplar başka bir ülkeyi tercih ederim.peki bu degerler ortadayken sayın hükümetimiz nasıl bu ekonomiyi öve öve bitiremiyor onu anlamadım.açıkladıgınız rakamların içinde şifa niyetinede olsa bir tane olumlu deger yok.yok yok bir olumlu degerimiz var oda IMF ye borcumuz yokmuş,onu unuttum,özür dilerim.peki sayın hocam bu degerler ortadayken nasıl oluyorda borsa,faizler ve dolar şuanki seviyesinde kalıyor anlamadım.bi açıklaması varmı yoksa onlardamı açıklanamayan milli gelir gibi şaibelimi.bence ekonomimizin şuanki yerinde olması bile mucize.selamlar ,iyi akşamlar sayın hocam
YanıtlaSilHayır oralarda herhangi bir tartışma yok. Aslında oralarda kalıyor dediğimiz TL, Dolara karşı mesela iki yılda yüzde 50'ye yakın değer kaybetti. Faizler % 7'lerden 11'lere geldi.
Sil6-15 Ocak arası Ankara Kitap Fuarı, ATO Congresium'da düzenlenecek.
YanıtlaSilEkonomide Analiz kitabınız için bir imza merasimi duyurusu yapar mısınız?
Ne yazık ki orada olamayacağım.
SilMerhaba hocam
YanıtlaSilÖrneğin bugün 1 kişi 100.000 usd sini 3.60 dan tl ye dönse
Elindeki 360.000 tl yi aylık olarak tl faize yatırsa
Sene sonunda aldığı faizle birlikte elindeki parayı dolara dönse kur 4.00 olduğu taktirde hemen hemen gene 100.000 usd geri alabiliyor ama tl de olduğu için yıl içerisinde kurdaki hareketlilikten iniş çıkışlardan faydalanma ihtimalleri var yani dogru yerlerde 2,3 defa al sat yakalaya bilirse belki eline 110.000 usd gibi bir parada geçebilir
Sizce sene sonu kur 4.00 olurmu?
Ben bu yıl için tahmin açıklamıyorum.
SilHesap kolay, öğren kendin yaparsın bundan sonra ,önce usa yıllık enflasyon farkını koy ~%10,
Silsiyasi risklere ~%5 koy,öngörülemezliker için ~%5 koy,yıl sonu kur ~ 4.30 a gelir.
5.00 olma ihtimalini de hesaplarsanız....
SilJohn Maynard Keynes
YanıtlaSilFriedrich Hayek
Karl Marx
Bu üç iktisatçıyla ilgili "DaVinci Learning" kanalının belgeselini Türkçe dublajlı izlemek isteyenler:
Süre: 1saat 7dk
https://www.youtube.com/watch?v=NxBOe8aNX4o
Paylaşım için teşekkürler. Ekonomiyle ilgilenen herkese öneririm.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilFinansal okuryazarlığı günümüz şartlarındaki önemi nedir? Biraz da finansal okuryazarlığın ne olduğundan bahsederek açıklarsanız çok sevinirim.
Finansal okur yazarlık diye kastedilen şey finans dünyasının kendine ait jargonunu anlamak, göstergeleri izleyebilmek ve çıkarımlar yapabilmek için gerekli asgari bilgilere sahip olmaktır. Mesela Almanya PMI endeksi yükseldi dendiğinde ne kastedildiğini anlamaktır.
SilGünümüzde çok önemlidir çünkü sermaye hareketlerinin serbest olduğu günümüz ekonomik yaşamında her gün bu verileri ve olayları izleyerek karar almak zorundayız.
hocam şimdi elimizde tl cok oldugu için degeri yok e biz söyle birsey yapsak olurmu : elimizdeki tl ile azerbeycan,ırak gibı yakın komsularımıza tl ile yatırım yapsak sermaye gondersek elımızde de daha az tl kalır ve degerlenmez mi? A.b
YanıtlaSilHocam son bir aydır Türkiye' nin yanı sıra ekonomimiz açısından özellikle de sanayi üretimimiz ve imalat sektörümüz açısından ağırlıklı paylara sahip olan, ihracat pazarımız içerisinde yer alan ülkelerinde farklı makro verilerini inceleyerek son çeyrekle ilgili tahminlerde bulunmaya çalışırken çok önemsediğim endekslerle ilgili bu yazınıza denk geldim ve heyecanla okudum. Burada tüm verilerimi, dağılımları, frekansları vs. paylaşacak değilim. Tek sorum var hocam:
YanıtlaSil''GSYİH' nin son çeyrekte en az -%0.52 küçülüp, ardından ilk çeyrekte de maksimum %0.7 büyümesi sizce mümkün görünüyor mu ? Herhangi birinin gerçekleşmesi sizin için sürpriz olur mu ?''
İkisi de benim açıklamadığım tahminlerimin sınırları içinde.
Silhocam konu ile alakası yok ama sizin göreceğinizi düşündüğüm için yazıyorum. Borsa istanbul uzman yardımcılığı sınavında nasıl soru sorarlar? önümüzdeki hafta sınavı var da.. ilginize teşekkür ederim şimdiden
YanıtlaSilHiç bir fikrim yok.
SilHocam öncelikle yazınız için teşekkürler. Benim konu dışı bir sorum olacak:
YanıtlaSilYıl sonu enflasyonu açıklandığında yorum yapanların bazıları bir önceki ayın aynı ayına göre olan oranı, bir kısmı da yıllık ortalamayı dikkate almışlar.
Bu kararı neye göre veriyorlar? Yıllık ortalama enflasyon tam olarak neyi ifade ediyor? Tanımını okudum ama tam olarak kavrayamadım. Enflasyonun genel olarak yıl içindeki ortalama etkisi diyebilir miyiz? Ve son olarak, hangi oranın hangi değerlendirmelerde kullanılması daha sağlıklı?
Teşekkürler.
Enflasyon yıllık olarak iki şekilde ele alınıyor: (1) Yıl sonu enflasyonu. Eğer bunu alacaksak o zaman geçen yıl sonu ile karşılaştırmak lazım. Bizde genel kabul gören ve karşılaştırmalarda en çok başvurulan gösterge bu. (2) Yıllık ortalama enflasyon (ki bu her ayın enflasyonu toplayıp 12'ye bölerek bulunuyor. Eğer bunu alacaksak o zaman bunu bir önceki yılın yıllık ortalama enflasyonu ile kıyaslamak gerek. Bu, daha çok milli gelir hesaplarında ele alınıyor.
SilHocam yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilHocam yazilariniz sayesinde, ekonomik verilerin neleri yorumlamak için kullanıldığını da öğrenmiş oluyoruz.
Teşekkürler
SilHocam yeni yazı için elinize sağlık.
YanıtlaSilKısa iki sorum var;
1.) 3. tabloda Özel kesim dış borç stoku 293,692 Milyar. Reel kesim dış borç stoku 138,318 Milyar dolar. Buradaki Özel kesim içine finans sektörü dış borç stoku dahil midir ? Aradaki fark hangi kalemlerdir?
2.) 2. tabloda Finansal kesim dışındaki firmaların dış yükümlülükleri 312,4 Milyar dolar. Buradaki firmalar reel sektör özel ve kamu firmaları mıdır?
iyi çalışmalar
Reel sektörün dış borç stoku
1. Özel kesim dış borç stoku = finans kesimi + reel kesim borcu. Aradaki fark finans kesiminin dış borcu.
Sil2. Evet reel kesim yani finans kesimi dışındaki özel kesim firmaları.
Finans kesimine hangi kurumlar giriyor? Bankalardan baska?
SilYazı için elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilFinans dışı sektörün yükümlülüğü 312,4 Milyar dolar. Özel kesim dış borç stoku 293,692 milyar dolar. Aradaki fark 18,708 Milyar dolar için kamu kesimi dış borç stoku diyebilir miyiz?
Saygılarımla
Teşekkürler.
SilBu ikisi bire bir karşılaştırılabilir büyüklükler değil.
Hocam Türkiyenin durumuyla ilgili aklımın almadığı şöyle bir denklem var
YanıtlaSilŞirketler ekonomik durgunluk yüzünden borçlarını ödeyemiyorlar fakat bu şirketlere kredi veren bankalar çok rahat bir şekilde milyarlarca dolarlık sendikasyon kredileri alabiliyorlar.Burada kısır döngüye girmiş bir borcu borçla ödeme durumu var.Benim aklımın almadığı nokta şirketler kişiler borç içinde yüzerken bankalar nasıl bu kadar rahat yurt dışından borçlanabiliyorlar.
Bankalar ekonomik verileri manüpile mi ediyorlar yoksa bilmediğim başka şeyler mi var ?
Var,Ahbap çavuş kapitalizmi(bknz:Crony capitalism)
SilBankalar kendilerine borç veren yabancı bankalarla burada birçok işe giriyorlar yani reel kesimden farklı ilişkileri var.
SilBir şey merak ediyorum. Genelde şöyle bir yaklaşım var. Döviz açık pozisyonunu hesaplarken Türk iş adamlarının yurt dışında tuttukları paraların dikkate alınması gerek şeklinde. Bu yaklaşım geçerli bir yaklaşım mıdır? Teşekkürler
YanıtlaSilBu bir şehir efsanesidir, miktarı bilinmeyen bir para. Ama kriz halinde o para buraya kolay gelmeyeceği için döviz açık pozisyonunda onu hesaba almak çok da doğru olmaz.
Silsayın hocam,türk hava yolu ,dış yükümlülügü sebebiyle piyasadan 300 milyon dolar almış ,bu sebeble dolar 3.6401 i görmüş diyorlar.bu dogrumu,dogruysa merkez bankasından alsa dolarda böyle artmasa olmazmıydı.buna engel bir durummu var.hükümet halka sat diyor kendi kuruluşu yüklü döviz alıyor.bu tezat degilmidir.bilmedigimiz bir durum varsada bizi aydınlatabilirmisiniz.bazı kurumsal şirketlerin dolar artmasın diye merkez bankasından yüklü döviz aldıgını duymuştum,yanılıyormuyum acaba.
YanıtlaSilBu doğrulanmadı.
SilNERDEN BİLİYORSUNUZ, BENCE ALDI REESKON KREDİSİNİ ☺☺
SilHer toplum tarih içinde ekonomik ve siyasal krizler yaşamış, yaşadıklarından,
YanıtlaSil1)Merkezi yönetimi güçlendirip, toplumun tamamını kapsayacak yönde siyasi ve ekonomik sistem geliştirebilenler, sürdürülebilir bir gelişme yaşamış.
2) Merkezi yönetimi güçlendirip sınırlı bir kesim üzerinden ilerleyenler ise başta belki diğerlerinden daha hızlı gelişme kaydetmiş fakat kısa süre sonra solukları tükenmiş.
3) Merkezi yönetimini kaybedenler ise kargaşa ve kıyımlar içinde boğuşmuş.
Uzun yıllar sanayi sektörü içinde yaşadıklarımın ve öğrendiklerimin sektörün tamamı üzerinde de var olduğunu maalesef gözlemliyorum. Asıl katma değerli mal üretim yapması gereken bu sektörün yapısal hastalıkları bu düzeyde iken bizim 2. grup tan çıkmamız bu haliyle imkansız.
Toplumsal zekamız ve olaylar karşısındaki ayrışmış yapımız vs. herkesin gözlemlediği şeyler, siyasal yapımızın kapsayıcılıktan ne kadar uzak olduğunu herkes biliyor fakat eline fırsat geçiren devletin sınırsız gücüne sahip olmak sevdasında.
İşte bunlar yüzünden ben karamsarım. Faizi artırsanız veya dışarıdan yeni kaynak bulsanız veya petrol çıksa ne fark edecek (Petrol çıksa eminim en kötüsü olur, uzun yıllar diktatörlük altında inim inim inleriz). Yeni bir döviz krizi yaşansa elde kalan varlıklarımızı da yabancılara yine kendi elimizle teslim etsek bence fark olmaz. Çünkü uzun vadede ilkinin sonucu da ikincisi.
Umut elbette var fakat ne kadar dibe vurduktan sonra, ne kadar acı yaşandıktan sonra yeşerecek bilinmeyen o.
Evet dediğiniz gibi faizi artırmak vb geçici rahatlama sağlar, kalıcı olanları biz yapamıyoruz ne yazık ki. Tarih böyle gösteriyor.
SilHocam, öncelikle hayırlı cumalar diler, sevgi ve saygılarımı iletirim.
YanıtlaSilFethi Sekin gibi bir adam, şu kötü günlerde içimde bir umudun filizlenmesine neden oldu galiba hocam.
Sadece belirtmek istedim, saygılar tekrardan.
Haklısınız.
SilSn. Eğilmez ekonominin temel parçalarından biri olan özel sektördeki durum ile ilgili yazınız için teşekkür ediyorum. Bazı yorumlarımı bu anlamda sunmak isterim:
YanıtlaSilSanayi büyümesindeki düşüş ve özellikle YP pozisyon açığı ve YP kredilerdeki artış şunu gösteriyor. Biz sanayi kesiminde uzun süre mevcut işi daha katma değerli ve daha verimli yapmak yerine, ölçeği arttırarak, basitçe ölçek ekonomisinin faydalarından faydalanalım mantığı ile strateji oluşturduk. Dünya’da ve Türkiye’de talep azalınca kapasiteler yeterince kullanılamadı, ama kapasite kurulumu ile ilgili alınan yabancı kaynaklar birikimli bir şekilde gelişti.
Eğer bir ülkenin, bir sektörün veya bir firmanın yabancı kaynak finansmanı (uzun vadeli projeler veya geliştirmeler hariç) tutar olarak artıyor, ama yarattığı toplam katma değer azalıyorsa genelde bu finansman ya kötü ve verimsiz aktiflerin finansmanı veya doğrudan zarar finansmanıdır şeklinde düşünüyorum.
Girişimcinin sanayi üretimini arttırması ve yatırım yapabilmesi için ekonomik ve sektörel değişimleri görebilmesi gerekir. Uzun zamandan beri ekonomik ve sektörel parametreler öngörülemez bir şekilde devam ediyor. Bırakalım uzun vadeli stratejik planlama yapmayı, özel sektör bir önceki yılın Ekim-Kasım ayında tamamlanması gereken bütçe süreçlerini tamamlayamadı. Yılbaşında 2017 bütçeleri revize ediliyorsa, ortada temel değişkenlerin öngörülmesinde bir sorun var demektir.
Global Competitiveness Index’e göre Türkiye belli bir dönemden beri rekabet gücünde geriliyor. Bu konuda benim gözlemim şu şekilde: Kurumsallaşma ve stratejik yönetimde çok eksiğiz. Kurumlarda yönetim hiyerarşisi çok dikey tesis edilmiş. Dolayısı ile kurumlara dinamizm katacak yeni fikir ve uygulamalarda, gelişmiş ekonomiler ile aramızdaki fark büyüyor. İşçilik giderleri, işçilik verimine kıyasla çok yüksek ama aynı zamanda bir işçinin yeterli bir şekilde geçinebilmesi için çok düşük. Bu neden ile işçilik giderleri ve hakları önemli ölçüde yasal mevzuata tabi. Bu açmazı aşabilmek için işçilerimizin eğitim ve becerilerinin artması, işçilerimizin üretim içindeki kullandığı teknik ve üretim faktörlerinin katkısının artması gerekli. Bu da çok uzun süreli bir stratejik vizyonu gerektiriyor.
Türkiye’de klasik banka finansmanı dışında kullanılan proje finansmanı ve sermaye piyasası ürünlerinin toplam içindeki payı çok düşük. Bu ürünlerin payını arttırmadan özel sektörün doğru finansman ile işlerini geliştirmesi, işlerinin niteliğini arttırması çok zor.
Şirketlerimizin büyük bir çoğunluğunda iyi ve güncel bir muhasebe ve kayıt sistemi yok. Bu konudaki eksiklik, şirketlerin kendini ölçmesini, doğru raporlama sistemleri kurulmasını zorlaştırıyor. Yasal düzenlemeler ve özellikle vergi usül kanunu tamamen vergi gelirlerini ve kamu alacaklarını korumaya yönelik tasarlanmış. Halbuki sistemin amacı kurumları vergi matrahı beyan etmek üzerine kayıt tutturmak yerine, doğru bir kayıt ve raporlama düzenine kurumları zorlamak olmalı. Biz kolaya kaçıp, beş yılda bir “vergi barışı” üretiyoruz. Doğru kayıt ve raporlama sistemi ile kurumların işlerini çok daha farklı bir şekilde yöneterek, çok daha verimli çalışacaklarını göz ardı ediyoruz.
Kurumlarımız küresel rekabet içinde ölçek olarak nispeten küçükler. Önemli ölçüde rekabete ve fiyata çok duyarlılar (istisnalar hariç). Özellikle ihracat yapanlar, güçlü ve çoğunlukla yabancı tedarikçiler ile çalışmakta olup, aynı zamanda güçlü müşterilere satış yapmaktadırlar. Özellikle ihracat kalemlerinin tamamına yakınında teknolojik ve patente dayalı, fiyatı katı tutabileceğimiz pek az ürün üretebiliyoruz.
Yakın zamanda yayınlamış olduğum Örs ve Çekiç Arasındaki Özel Sektör isimli yazımda konuyu mikro ekonomik ve üst düzey bir yöneticinin bakış açısı ile yorumlamıştım. www.goo.gl/7jC4Y1 .Sizin ve okuyucuların değerlendirmelerinize sunarım. Umarım 1997 Uzakdoğu Krizinin nedenlerini ve bu krizin özel sektör ile bağlantısını gözden kaçırmayız. Saygılar ile.
Yorumunuz ve katkılarınız için teşekkür ederim. Ayrıca linkini verdiğiniz yazınız da çok güzel. Sonundaki Rus atasözü bana bir Çin atasözünü hatırlattı: Gemiyi yüzdüren de su batıran da.
Silhocam bildiğim kadarı ile Mb faiz oranı bankalar arası faiz oranından yüksek bankalar neden kendi araları yerine Mb dan borç alıyor ?
YanıtlaSilMB faiz oranı bankalar arası faiz oranından düşük.
SilÖncelikle yazınız için çok teşekkürler. Yazılarınızdaki bilgilere ek olarak bir iki gözlemimi eklemek ve bir soru sormak istiyorum. Bir kaç ay önce Paris'de gittiğim bir fuarda hiç de TV'de bahsedildiği gibi avrupanın krizde olmadığını ve Endüstri 4.0'ın hayata geçtiğini gördüm. Her yerde 6 eksenli robotlar, lineer motorlar, manyetik konveyörler vardı, çünkü artık bu ekipmanlar yaygın kullanılabilecek kadar çok ucuzladı. Bizim sanayide hala hat sonunda ürünleiri palete robotla dizmek yerine asgari ücretli eleman alırım daha ucuz mantığı devam ediyor. En son gördüğüm gelişmeler bana Avrupa'nın kişi başına üretim oranında bizim çok üzerimize çıktığı ve üretim maliyetlerinin bizim gibi ülkelerin de altına düştüğünü ve esnekliklerinin artıığını görüyoruz. Zaten PMI indeksleri de bunu gösteriyor. Trump'ın GM'e Ford'a Toyata'ya Amerika'da üretim yapın şeklindeki çıkışlarının altının çok da boş olmadığını düşünüyorum. Sanırım önümüzdeki on yılda outsource ve ucuz ülkelerde üretim yapma rüzgarı terse dönecek. Özel kesimin borç yükünün bu kadar artmasına rağmen teknolokji farkının bu kadar açılmasını neye bağlıyorsunuz? Bu alınan borçlar nereye harcandı?
YanıtlaSilTurkiye'nin borc yuku mu? Siz hic krizde olmayan AB'nin borc yukune baktiniz mi? Neredeyse her birinin borcu GSMH'sini gecmis durumda. Daha ayi dolmadi Ispanya 600 yillik bankasi batmak uzereyken devletlestirildi. Su an Turkiye ve Asya, Avrupa ve Amerika, ben borcumu odemiyorum dediginde yapabileceklerinin hesabini yapiyor. Ozenerek degil de, bilimsel olarak baktiginizda bu borc yuku ile Endustri 4.0'den sonra format atmak zorunda kalacaklar gibi gorunuyor. Tarim 1.0'a gececekler, Ingiltere'de meyve toplamak icin eleman bulunmuyor, tarim iscilerinin 90%'i yabanci. Cunku Ingilizler meyve toplamak istemiyor. Robotlara toplatirlar artik.
Sil[1/2]
Sil"Bir kaç ay önce Paris'de gittiğim bir fuarda hiç de TV'de bahsedildiği gibi avrupanın krizde olmadığını ve Endüstri 4.0'ın hayata geçtiğini gördüm."
Yazmışsınız ama Paris'teki veya Avrupa'nın genelindeki istihdam yapısına dikkatle bakmadan yazmışsınız diğer bütün cümlelerinizi.
Elon Musk da Mars'a gitmek için heyecanla çalıştıklarını söylüyor ama istihdam konusunda sesini-soluğunu pek çıkarmadan, "teknoloji ilerleyecek, ne güzel ne güzel..." diye diye geçiştiriyor.
Üretilen her araba, her akıllı cep telefonu, Endüstri 4.0 ile üretilecek her ürün ve her hizmet, "insan" içindir. Eğer, fabrikalara kurulan yüksek teknolojili üretim hatları nedeniyle işten çıkarılan işçiler para kazanamazsa, o fabrikanın ürettiği elektrikli arabaları da satın alanların sayısı umulan ölçüde artmayacaktır, ve belki de azalacaktır. Cebine az para giren, maaşı artmayan insanlar, "Endüstri 4.0" ile üretilen malları da, hizmetleri de alamazlar.
Önümüzdeki on yılda outsource ve ucuz ülkelerde üretim yapma rüzgarı terse dönecek.
Bunu söyleyebilmek için çok erken. Olması da pek mümkün gözükmüyor.
Trump'ın başkan seçilmesinden sonra, başkanlığa aday olmadan önce CEO'su olduğu "The Trump Organization"ın istihdam ettiği personel profili medyada konuşulmaya başlandı.
Trump, kendi şirketinde, ucuz işgücünden faydalanmak, daha düşük maaş ödemek, vergi ödeme konusunda şirketini avantajlı kılmak için; Meksika, Arjantin, Şili başta olmak üzere, göçmen ve mülteci statüsünde olan insanları, ve hattâ, Filipinler, Malezya, Tayland gibi ülkelerden bile personal istihdam etmiş. Ocak 2017'de bile bu "yabancı uyruklu, outsourced edilmiş, ucuz" işçiler çalışmaya devam ediyor Trump'ın CEO'luğu terkettiği şirketinde.
Şu bilgiyi incelemenizi öneririm:
1950'lerde ABD-Cleveland'da, 'Ford'un tesislerini; şirketin kurucusu Henry Ford'un torunu ‘Henry Ford II’nin ev sahipliğinde gezmekte olan ‘Otomotiv Sanayi Çalışanları Sendikası (United Automobile Workers, UAW)’ başkanı ‘Walter Philip Reuther’ arasında bir konuşma geçer.
Tesisin ortalarına yaklaştıklarında; Henry Ford II, W. P. Reuther’ı, yeni teknoloji ile donattıkları üretim bandının başına getirir, ve sinsi bir ses tonuyla ona sorar:
Sayın Reuther, siz de kendi gözlerinizle gördünüz; çağ artık makinelerin çağı!
Şu robotik kollara bakar mısınız! Bir insan koluyla kıyaslayacak olursak; ne kadar da maharetli çalışıyorlar, değil mi!
Aslında ben bir şeyi merak ediyorum:
Lütfen bana söyler misiniz;
(Eliyle, dalga geçer bir şekilde makineleri işaret ederek)
Artık, bu üretim bandımızın başında tutmamız gereken işçi sayısı azaldı, yakında bu bölümümüzde hiçbir işçiye ihtiyacımız kalmayacak. Artık, hamarat makinelerimiz göğsümüzü kabarta kabarta yüksek hızla çalışıyor. Peki, siz, sendikanıza topladığınız aylık aidatları bu vakitten sonra nasıl toplamayı düşünüyorsunuz!
+ + +
[2/2]
SilW. P. Reuther, istifini hiç bozmadan, aynı alaycı ses tonuyla cevap verir:
Bay Henry, peki siz, bu üretim bandından çıkardığınız otomobilleri nasıl satmayı planlıyorsunuz!
Arabalarınızı ‘bu makineler’, ‘şu robotik kollar’ satın almayacak herhâlde; değil mi bay Henry!
Bir şeyi asla aklınızdan çıkarmayın bay Henry;
Siz, yepyeni teknolojileri tesislerinize kurarak, üretim maliyetlerinizi her geçen gün azaltarak, işçileri çıkartarak arabalarınızı üretiyor olabilirsiniz.
Ama unutmayın;
‘Tüketici’ dediğimiz ‘insanlar’ hâlâ o eski bilindik yöntemle, yani, bir erkekle bir dişinin biraraya gelmesiyle üretiliyor! Henüz, sizin bütün arabalarınızı satın alabilecek ‘insan (tüketici) fabrikaları’ inşa edilmedi! ‘Kadınların’, birer ‘seri insan (tüketici) imâlathaneleri’ olMAdığından, kadınların birer kuluçka merkezi olMAdığından haberdarsınızdır, diye umuyorum!
Her ay bir önceki aya göre,
Her yıl bir önceki yıla göre,
Veya her ‘beş-yıl’ bir önceki ‘beş-yıl’a göre gibi zaman dilimlerini dikkatle incelerseniz;
Eline daha az maaş (ücret & para) geçen bir tüketici, eğer gelirini arttıramazsa,
Sizin ‘yepyeni teknoloji’ ile donatılmış, ‘robotik kollarla üretilen’ son model arabalarınızı da almayacaktır!
Sizin ‘maliyet unsuru’ olarak yaftaladığınız işçiniz, aynı zamanda, sizin ürünlerinizi satın alan müşterinizdir de! Yani, ‘insan’; hem üretici, hem tüketicidir!
Tesislerinizde teknolojiyi nasıl en verimli şekillerde kullanacağınızı öğrenmişsiniz, ama, ekonomideki oyuncuların hangi rolleri üstlendiğini henüz öğrenememişsiniz!
İşçileri çöp kutusuna gönderirseniz, sizi, teknolojiniz bile kurtaramaz!
Ürünlerinizi ‘bu makineler’, ‘şu robotik kollar’ değil; hâlâ insanlar satın alacak!
der, ve her ikisi de kahkaha atarak tesisin diğer bölümlerini gezmeye devam ederler!
Kasım 2011
'The Economist'
‘Artificial intelligence - Difference Engine; Luddite legacy’
( http://www.economist.com/blogs/babbage/2011/11/artificial-intelligence )
Üzerinde kafa yormamız gereken husus şu olabilir:
Biz mi taşı kullanacağız, taş mı bizi kullanacak; mühim soru işte bu.
Biz mi musluğu kullanacağız, musluk mu bizi kullanacak; mühim soru işte bu.
Biz mi facebook’u kullanacağız, facebook mu bizi kullanacak; mühim soru işte bu.
Biz mi robotları kullanacağız, robotlar mı bizi kullanacak; mühim soru işte bu.
Buna banzer örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Banka devletlestirilmesi Ispanya'da demisim, Italya'da olacakti. Ek olarak otomasyonda dunyada en fazla yatirim yapan ulkelerin basinda Cin geliyor. Dunyanin en ileri ve buyuk robot kolu ureticisi Kuka gecen sene Cin'li ev esyasi ureticisi Midea tarafindan satin alindi.
SilAsla böyle bir şey olmaz demeyin. Bu aşamada evrensel düzeyde değil, ülkeler bazında düşünmemiz gerektiğidir.
SilGöçmen çalıştırmak istemeyen, nüfusu yaşlanan ülkeler bu tercihi yapabilir. Her alana girmesi engellenebilir, ama ülkelerin bunu seçmesi durumunda ekonomilerin batacağı hususu için konuşmak çok erken.
Ütopik gelebilir ama, ya şuna doğru bir evrimleşme olursa? Yapay zekaya sahip insanımsı robotlar, ücretli çalıştırılma noktasına gelinirse ve tüketime katılma noktasına geldiğinde, sorunuzun cevabı verilmiş olabilir. Mesela buna ne neden olabilir, insanların bu konuda gösteriler düzenleyerek hükümetleri böyle bir çözüme götürebilir.
Bugünün dünyasında bu imkansız olabilir, ama bugüne göre düşünmemiz gerekir.
Telefonla ilk iletişim sağlandığında bunun gezegenler arası iletişime yol açacağı düşünülmüş müydü? Evrenin fotoğrafını çekebileceğimiz düşünülmemişti.
Robot bir işverenimiz olabilir mesela.
Not: Hasta halimle yazıyorum, ateşim çıktı, bu ne saçmalık derseniz bu durumuma yorun:)
Hasta haliniz böyleyse, dikkat edin kendinize bir daha hastalanmamaya bakın, çünkü bu kadar saçmalığı sadece siz taşıyor olabilirsiniz.
SilEvrime karşı değilim, keşke evrim konusunu "özgürce!" konuşabileceğimiz bir ortamda yaşıyor olsaydık. Fakat şunu da hatırlatmadan geçemem: Charles Darwin'i kendine destek yaparak, ve buna ek, Herbert Spencer'ın "survival of the fittest" konseptini kendine destek yaparak, "güçlünün daima kazanması gerektiği, doğanın kanununda olan 'güçlü, güçsüzü ezer' durumunun insan için de geçerli olması gerektiği" propagandasını yapan, rekabetçiliği amansızca savunan, Elon Musk'ı Elon Musk'tan daha fazla savunmaya teşne pek çok insan da var. Steve Jobs'ı peygamber yerine koyan "nerd & geek" jenerasyonunu da aklınıza getirebilirsiniz.
"Açlık" konusunu dikkatle değerlendirmenizi öneririm, robotların patron olup/olmamasıyla ilgili görüşler beyan etmenizden önce.
FED'in, QE'yi bitirip faiz artışına başlamasından önce, piyasalara yön göstermek amacıyla yaptığı açıklamalarda bazı kriterler vardı: Büyüme oranının artmaya başlaması, istihdamda iyileşmelerin başlaması, tüketim harcamalarının artmaya başlaması, enflasyonun yükselişe başlaması gibi.
Şu an hem ABD'li ekonomi çevreleri hem dünya ekonomi çevreleri; ABD içindeki istihdam yapısının FED'in umduğu düzeyde olduğu, artık bu kriterin aşıldığı, şimdi enflasyonu dikkatle izlediği söylenegelir.
Yanlış.
İstihdam, artık 1995 öncesindeki "güvenli & belirli & gelir-income sıkıntısız hayat" anlamındaki halini çoktan yitirdi. (Sadece ABD özelinde değil, dünya genelinde yitirdi.)
ABD'de enflasyonun, FED'in hesapladığı hacim ve hızda artmaMAsının sebebi, ABD istihdam yapısının kırılgan olmasından, yeni bir çağa girmek üzere olmamızdan kaynaklanıyor. Tıpkı, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başında, İngiltere'deki tekstil işçilerinin, kendi hayatlarını kurtarmak için, fabrikalardaki makineleri balyozlarla parçalaması ve bu olayların ülke geneline yayılmasıyla, "çalışma hayatı genel kuralları"nın kabul edilmesinden sonra olduğu gibi; dünya, 2020'lere yürürken, istihdam piyasası yeni bir "evrim" sürecine giriyor. Epey sancılı olacak bu "evrim" de. Yapay zekanın yaygınlaşmasına ise daha çok vakit var.
Obama adlı, superstar diye 8 yıl boyunca pompalanan bir başkandan sonra, Trump gibi bir laf hokkabazının iktidara gelebilmesi, Obama yönetiminin, ABD istihdam yapısıyla ilgili HİÇBİR DÜZELTME HAMLESİNİ YAPMAMASININ SONUCUDUR. AYNI DURUM, BREXIT İÇİN DE, İTALYA'DA MATTEO RENZI'NİN İSTİFA ETMESİ İÇİN DE GEÇERLİ.
(Not: 2008 Eylül-Şubat arasını hatırlayınız. Bush'un son günleri, Obama'nın ilk günlerinde, "too big to fail" bankaların "bail" edilmeMEsi için [ABD hazinesiyle kurtarılmaMAsı için] ne çok eylemler yapıldı, sonuç değişmedi: Bankalar kurtarıldı, ama "insanlar" kurtarılmadı. 8 Kasım 2016’da da Donald Trump bu yüzden iktidara geldi!)
"Arz" ve "Talep" gibi iki devasa kutbun, bir kutbunda sorun yok, yani "arz". Teknoloji ilerlediği sürece, "arz"ın önü kesilemez.
Sorun, "talep"te.
İnsanların beyninde geleceğe güvensizlik kalmaya devam ettiği sürece, "Endüstri 4.0"ın da, yapay zekaya sahip insanımsı robotların ücretli çalıştırılma noktasına gelip/gelmemesi de mühim değildir. Yapay zekaya sahip insansı robotların istihdam edilmesine yıllar yıllar yıllar var. Bugün, sizin-bizim gibi sıradan akıllı insanların hayatlarına odaklansak daha rasyonel bir hamle yapmış oluruz, tıpkı Walter Philip Reuther'ın uyarısı gibi.
Trump'a oy veren kesimlerin istihdam yapısını, BREXIT'i onaylayan kesimlerin istihdam yapısını incelemekle başlayabilirsiniz. Yeni bir "evrim", belki de "devrim" çağına giriyor olabiliriz.
Hocam sizce asgari ücretin 1300 TL' ye yükselmesi 2016 yılında merkez bankası enflasyon hedefinin tutmaması nedenlerinden biri olabilir mi? Bu nedenin etkisi yüksek midir?
YanıtlaSilHedefin tutmamasının nedeni olabilir ama yılın bitimine 3 ay kala yaptığı tahminin tutmamasının nedeni olamaz.
SilPeki hocam, ocak ayı enflasyonunun 2016/ocak ayından düşük gelmesi muhtemel midir?
SilSanki devlet bazı zamları ocak yerine aralıkta yaptı. Ve birçok gıda fiyatı da zamlarını aralık ayında yaptı.
Sizin daha önce de yazdığınız gibi böyle olması durumunda matematiksel olarak enflasyon ocak ayında 8 seviyesinin altına düşebilir.
Ocak ayında enflasyon muhtemelen düşecek çünkü geçen yılın Ocak ayında aylık TÜFE 1,82 gibi çok yüksek bir oranda artmıştı. Ama bu yine de kurdaki harekete bağlı olacak.
Sil(1)
YanıtlaSilMakro ve Mikroekonomi kitaplarını yazan yerli & yabancı pek çok akademisyenden okudum.
Bu iki alan, iktisadın evrensel genişlikte anlatımı için bütün dünyada, üniversitelerde okutulsa da;
Kitapların içine girip detaylı analiz ettiğimde, kitapları yazan akademisyenlerin yetiştiği ülkeler, gençliklerinde eğitim gördükleri üniversiteler, örneklemlerini oluştururken yaptıkları gözlemlerin yaşandığı ülkeler ve daha pek çok veriye dikkatle baktığımda, bütün bu kitapların ortak yönleri olduğu kadar, birbirine benzemeyen yönleri olduğunu da gördüm.
ABD'den bir iktisatçının yazdığı makro & mikro kitaplarıyla, Türkiye'den bir iktisatçının yazdığı, Çin'den bir iktisatçının yazdığı veya Güney Kore'den bir iktisatçının yazdığı makro & mikro kitapları %100 aynı olmayabiliyor.
Sanırım, %100 aynı olmaması da normal karşılanması gereken bir durum?
(2)
"Enflasyon sebep, faiz sonuçtur." gibi temel ve evrensel mekanizmaları hariç tutarak yazdım yukarıdakileri, sanırım anlamışsınızdır ne demek istediğimi.
Siz, "Türkiye'deki Değişimin Sosyo-Ekonomik Analizi" adlı yazmakta olduğunuz kitabınızda, şu "faiz" meselesine geniş bir yer ayırıp, savunanların niçin savunduğu, karşı çıkanların niçin karşı çıktığı, bilimin bu konuda ne dediğiyle ilgili, tane tane, gerekçeli gerekçeli, bölüm yazmayı düşünüyor musunuz?
Biraz daha detaylandırayım:
"Faiz" konusuna dini yönden yaklaşanların, dinde kendilerine neleri dayanak noktası yaparak faize karşı çıktıklarını da, Kuran'dan kaynak göstererek kitabınıza yazacak mısınız? Çoğunluğu müslüman nüfusa sahip diğer ülkelerde (Katar, İran, Tunus, Suudi Arabistan, Mısır vb.) "faiz" konusundaki uygulamaların neler olduğuyla ilgili örnekler koyacak mısınız?
(1) ABD'de yazılan bir makroekonomi kitabı ile Türkiye'de yazılanın aynı olmaması gerekir. İlkeler aynıdır onda tartışma yok. Yani örneğin enflasyon her yerde enflasyondur ama nedenleri aynı değildir. Tasarruf veya tüketim eğilimleri toplumların geleneklerine, sosyal yapısına göre değişir. Beklentiler, ülkenin durumuna, siyasetin biçimine ve toplumsal yaklaşımlara göre çok değişiklik gösterebilir. Bir Amerikalının risk olarak algıladığı bir durumu bir Türk o kadar önemsemeyebilir. Ayrıca Amerikalı için iç borç dış borç diye bir ayrım yoktur çünkü borcun hepsi dolar üzerindendir. Fed dolar bassa borçlarının tamamını ödeyebilir ama TCMB TL bassa sadece iç borçlarını ödeyebilir. Bizim açımızdan dolar rezervi diye bir kavram vardır Fed açısından böyle bir kavram yoktur. Buna benzer bir yığın fark vardır. Dolayısıyla Türkiyede yazılan bir makro kitabı ABD'de yazılana bire bir benziyorsa bilin ki o kitap Türkiye'yi anlatmıyordur.
Sil(2) Düşünüyorum ama şimdiden söyleyeyim tek nedeni dindir. Ve yanlış yorumlanmasıdır. Çünkü o dönemdeki ribanın düzenlenmesi söz konusu değildi. Oysa günümüzde faiz düzen altındadır.
Bilim evrenseldir.
Silhocam 1994 krizi öncesi de faizler doğal olarak değil suni olarak düşürülmüş ve enflasyonun yükselişine mani olunamamıştı ve neticesinde 1994 krizi baş göstermişti.bugün yaşanılan durumlara bakılacak olursa aynı durum tekrar eder mi? bu duruma düşmemek için neler yapılmalı yoksa geç mi kaldık
YanıtlaSilEder. Henüz değil ama kurcaladıkça batıyoruz.
SilAcı patlıcanı kırağı çalmaz.
SilKendini patlican olarak goruyorsan sorun yok tabii.
SilHititler döneminde ayran var mıydı?
YanıtlaSilO dönemin gastronomisi hakkında deneyiminiz varsa bizlerle kısaca paylaşır mısınız?
Bu konuda çok güzel bir kitap var.
Silhttp://www.nadirkitap.com/deneysel-bir-arkeoloji-calismasi-olarak-hitit-mutfagi-asuman-albayrak-ulku-m-solak-ahmet-uhri-kitap3977528.html
Hititlerde ayran olduğuna dair bir bilgimiz yok ama şarap ve bira olduğuna dair bilgimiz var.
Sayın Hoca'm, herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu Türkiye ekonomisinin makroekonomik değişimlerden hızlı ve negatif yönde etkilendiği. Bu durumun en temel sebepleri ise hammadde yönünden dışa bağlı oluşumuz ve yüksek teknoloji ürünü cihazları ithal edişimiz. Bu noktada kamu ve özel sermaye yatırımlarının inovatif ve teknolojik cihazların üretimine yönlendirilmesi, ayrıca kendi topraklarımızdaki hammadde ve maden varlığının etraflıca araştırılarak güneş ve rüzgâr enerjisi gibi alternatif kaynaklara yönelinmesi gerekmez mi? En derin saygılarımla.
YanıtlaSilElbette bu da yapısal reformları bir parçası ama siyasetten başka bir şeyle uğraştığımız yok.
Silhocam, reel ekonomi tarafında genel olarak düşük tasarruflar dikkat çekicidir. ülkemizde özellikle 24 ocak kararlarıyla az sayıdaki büyük sermaye kesiminin yani yüksek tasarrufu olan dar tabanının kurmuş olduğu belli sayıdaki bankanın fahiş faiz oranlarıyla tasarrufu kıt olan geniş reel kesimlere kullandırdığı kredilerle bu geniş reel kesimde yeterli sermaye birikiminin oluşumunu engellediğini düşünüyorum. serbest faiz anlayışı maalesef tasarrufu fazla olan küçük azınlığın diğerlerinden faizler yoluyla sermaye transferlerinin yolunu açmış ve reel tabanda sermaye yeterliliği asla optimum seviyelere çıkarılamamıştır. üstelik günümüz türkiyesinin büyük sermayesinin de yüksek üretimden ziyade yüksek faiz gelirleriyle sermaye birikimi sağlamış olması üretime ve dış ticarete dayalı büyüme anlayışını tamamen köreltmiştir. yanlış gümrük politikaları yanlış para ve iktisat politikaları da bu durumu adeta kronik hale getirmiştir. hocam, yoksa yanlış mı düşünüyorum u konuda?. kısaca değinirseniz memnun olurum. saygılar.....
YanıtlaSilTÜİK'in yeni serisine göre tasarruflarda bir sorunumuz olmadığı anlaşıldı :-)
SilOrtadaki duruma bakınca sizin yanlış düşünmediğiniz, ekonomi politikasını uygulayanların ynlşı düşündüğü görülebiliyor.
İthal bir cep telefonun ücretini ödediğinizde, içindeki ithalat tutarını da ödemiş oluyor muyuz?
YanıtlaSilSatıcı yurtdışı firmasına bunun bedelini TL mevduatından döviz satın alarak ödese, döviz borcumuz azalmış mı olur?
Hayır, olmaz. Çünkü satıcı TL kazanmıştır, döviz değil. Dövizi de ülkeye borç/yükümlülük olarak gelen dövizden kullanmıştır. Döviz mevduatımız azalmış, ama borç azalmamıştır. Artık giden dövizi de yerine koymamız gerekmektedir.
İhracat geliri yeterli olmayınca farkını borç/yükümlülük kanalından ya da varlık satışıyla karşılamaya çalışıyoruz.
Türkiye'nin problemi bu. İthal girdi ile TL cinsinden gelir yaratıyoruz.
Net ihracat terimini kullandığımızda ve hatta net ihracat büyümeye eksi katkı yaptı dediğimizde, bazılarımız ihracatın buna neden olduğunu düşünüyor. Aslında cari açığı ağırlıklı olarak ihracat değil iç tüketim neden olmaktadır.
Tüm gücümüzü iç tüketimdeki ithalat oranını azaltıcı yatırımlara ağırlık vermemiz gerekmekte, aynı zamanda ihracat olanaklarımızı arttırmayı hedeflemeliyiz.
Yıllardır bu son cümlenizdeki ifadeyi anlatmaya çalışıyoruz, en temel yapısal reform bu ama anlatamıyoruz. Geçici ve kısmi ithal ikamesini önerdik ama nafile.
Silhocam saygılarımı sunuyorum. hocam, 2001 krizinde bankacılık sistemine yönelik olarak neşterler vurulmuştu. sistemin risk algılama kapasitesi ve risk yönetimi ila sermaye yeterlilik konularında ciddi reformlar yapılmış ve adeta sistemin nitelik yönü güçlendirilmişti. ancak daha da önemli olan reel ekonomik tarafa hiç dokunulmamıştır hocam. oysa reel kesimin sorunları da en az bankacılık sistemi kadar ağırdı. üstelik o dönemden bu şu ana kadar da sorunları daha da ağırlaşmış durumda. 2001 kriz öncesi bankacılık sistemi aktif büyüklüğünün yaklaşık %20 si kadar dövizde açık pozisyon vermiş ve bu açığa dayalı kuvvetli büyüme yaşamıştı. şimdi ise benzer ve daha büyüğünü reel ekonomi tarafında görmekteyiz. hocam, yanılmıyorsam reel kesimin aktif büyüklüğünün %25-30 kadar dövizde açık pozisyonu var ve bu oran haylü yükseltir. ki reel ekonomik sistemin kurların daha artması durumunda giderek çöküşe başlaması içten bile değildir. anlamıyorum hocam neden biz herşeyi illa yarım yamalak yapacağız. neden özellikle önemli konularda hele de iktisat gibi hayati öneme haiz bir alanda resmin bütününü görmekten bile aciziz. saygılar...
YanıtlaSilÇok doğru tespitler. Reel kesime neşter vurmanın yolu yapısal reformlardan geçiyor. Ama biz yapısal deform üretmeye devam ediyoruz.
SilHocam Merhaba,
YanıtlaSilDış borç stoğu ve doviz pozisyon açığı verileri kumulatif rakamlar mıdır? Yoksa senelik rakamlar mıdır?
Stok rakamlar yani birikim.
SilUNUTANLAR VARSA, HATIRLASIN:
YanıtlaSilEy Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın,
bütün kaleleri zaptedilmiş,
bütün tersanelerine girilmiş,
bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Ben buradaki Turk kelimelerini Islam ile degistirip oyle okuyorum. Tavsiye ederim.
SilAdsız 17:20, bir de şu videoyu izleyin bakalım:
Sil"İzmir’in dağlarında çiçekler açar
Altın güneş orda sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa
İzmir’in dağlarında oturdum kaldım
Şehit olanları deftere yazdım
Öksüz yavruları bağrıma bastım
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa"
7 Ocak 2016:
https://twitter.com/futbolarena/status/817491562028527620?lang=en
*
Mahfi Bey'e bir sorum var:
"Gençliğe Hitabe'yi toplumu provoke etmek amacıyla, iç savaş çıkartmak isteyen dış ve iç mihrakların ekmeğine yağ sürerek, kasıtlı olarak kullanmayın." diye yeni bir KHK çıkarılır mı acaba?
Islam diye okuyunca pek manasız, içi boş, anlamsız oluyor. Siz de Türk diye okumayı bir kere denerseniz anlarsınız.
Silİstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: "Avrupa'ya talebe yollanacaktır."
Sil"Allah allah" dedim! "Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe... Lüks gibi bir şey..."
Yine de şansımı denemek istedim: 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, "Berlin Üniversitesi'ne gitsin." diye yazmış.
Vakit geldi... Sirkeci Garı'ndayım; ama kafam çok karışık...
Gitsem mi, kalsam mı?
Beni orada unuturlar mı?
Para yollarlar mı?
Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı: "Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var."
"Benim" dedim.
Telgrafi açtım, aynen şunlar yazıyordu:
"Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz."
İmza
"Mustafa Kemal"
Bu telgrafı okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım: "Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme." dedim.
"Düşünün... 1923'te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?"
Çok başarılı oldum.
Ülkeme alev olarak döndüm.
Önce, "İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü"nü kurdum. Kürsü başkanı oldum.
Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.
Ben kim miyim:
Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım...
Ordinaryüs Profesör Doktor Sadi Irmak
"Uluslar egemenliklerini, geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemeli.
SilÇünkü meclisler bile despotluk yapabilir, ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir.
Meclislerin öyle kararları olabilir ki; bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."
derken tam da bugünleri görmüş kurtarıcı, ebedi başkomutan.
Peki ya "asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkı esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur."
Mustafa Kemal'in Genclige Hitabe'yi yazdigi yillarda Turkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'sinda ulkenin dini Dini-Islamdir yaziyordu. Yani Turk Cumhuriyeti ya da Islam Cumhuriyeti demek acisindan, kendinize en yakin aidiyet ne ise ona gore hicbir fark bulunmuyor. Muslumanlik Turkluk icin bir ust kimlik ozelligi tasiyor. 17:20'deki yorumun acilimi budur. 90%'i musluman olan bir ulkede Islam ayristirici degil, birlestiricidir. Kimileri Islam alerjisinden kurtulursa daha mutlu yasayacagimizi dusunuyorum.
SilHaklısınız. İslam alemi sizin tanımladığınız gibi mutlu mesut yaşıyor. Ne kardeş kavgası, ne cinayet, ne kadın tacizi hiçbir yok.
SilNe yazık ki TL değer kaybetmeye devam ediyor, şu an dolar 3.65 lere çıktı. Gelişmiş ve stabil ekonomilerde para birimi değer kaybedince yabancı yatırımcılar yatırım yapmak için bu durumu fırsat olarak görüp değer kaybının olduğu ülkeye yöneliler (Örneğin Japon Softbank'ın İngiliz ARM'ı satın alması gibi), bu da orta vadede tekrar para biriminin değer kazanmasına neden olur. Eğer uzun vadede dolar, yen, euro, pound arasındaki ilişkiyi incelerseniz zaman zaman %20-30 lere kadar bir veya bir kaçının değer kaybettiğini ve bir kaç yıl sonra tekrar değer kazandığını görürsünüz. Bu nedenle ki yen'in ve pound'un son dönemdeki değer kaybı Japonya ve İngiltere ekonomilerine olumlu yansımıştır. Yine aynı nedenle gelişmiş ekonomilerde düşük hatta negatif faiz uygulaması ekonomiyi canlandırmak için zaman zaman merkez bankaları tarafından kullanılır.
YanıtlaSilTL ise sürekli olarak değer kaybetmekte; burada en önemli sorun yabancı yatırımcıların TL'ye değil Türkiye'ye olan güvenlerini her geçen kaybetmesidir. Ülkede ciddi bir adalet, hukuk ve güvenlik sorunu varken yabancı yatırımcıyı çekemeyiz, ve TL değer kaybetmeye devam eder ne yazık ki. Örneğin siz çok ciddi anlamda para kazanabileceğin bir fırsatı Somali'de bulsanız yatırım yapmaya cesaret edebilir misiniz?
Ben yatırımcı değilim o nedenle bu sorunuzu şahsım adına yanıtlayamam ama oralarda yatırım yapacak olana şunu derim: Risk ve getiri hesabını iyi yap ve yatırımını mutlaka garanti altına al (MİGA kanalıyla olabilir.)
SilÇok sayın Mahfi hocam, bir bakanlığın uzman yardımcısı sınavında mülakata kaldım, sizi de referans göstermek istiyorum izniniz olursa :)
YanıtlaSilBeni referans göstermeniz için benim sizi, tanıyor olmam gerekli.
SilUmit ekonimide Atatürkün bize dedigi gibi bagimsizlik ancak bagimsiz ekonomi yaratmadan gecer ozel tekeler yaratarak buna kapitalizm demek le olmaz , Milton Friedmanin bu konuda soylemi vardir bunu bilirdiniz
YanıtlaSilHocam dolar kuru bu sene ne kadar olur acaba ? Eğer ABD ve TÜrkiye arasındaki enflasyon farkını ele alırsak acaba 4,2-4,5 olma ihtimali sizce olurmu veya dolar girişi olması için buralardanmı döviz girişi olur birde dolar kuru için nasıl bir takip yapmak lazım mesala paritemi Amerikan 2 yıllıklarım biraz uzun ve çetrefilli oldu kusara bakmayın tşk
YanıtlaSilMahfi Bey,
YanıtlaSilBir serçe kuşu şu karlı ve soğuk günlerde demir bir boruya konduktan sonra, nasıl olduysa olmuş, ayakları demire yapışmış, kanatlarını çırpsa da kurtulamıyor, uçamıyor.
Bir adam bunu farkediyor.
Nazikçe kuşu avucunun içinde tutarak, ayaklarına doğru yavaş yavaş nefesini üfleyip kısmi bir sıcaklık yaratarak, kuşun demir borudan kurtulmasını sağlıyor.
Bazen diyorum da, bunun gibi olaylar bize insanlığımızı hatırlatır mı?
İşte o video:
https://twitter.com/_Hayalet___/status/817450231394615296
Müthiş bir şey
SilLink silinmiş, youtube'dan izlemek isterseniz burada:
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=fBQYo_Cfvs8
Sevgili Hocam. Merkez bankası rezervlerı yıl son ıkı ayında 15 milyar $ azaldı. Aylık 7,8 milyar $ azalmayla nereye kadar gıdebılırız? Dışardanda içinde bulunduğumuz durumda para girişi zor grunuyor. 1-2 ay içinde yönetilmesi zor bir ekonomik duruma doğrumu gıdıyoruz? Yoksa azalan rezervi Merkez bankası veya diğer bankalar yurtdışından borçlanarak yerine koyablırmı?
YanıtlaSilselamlar
2017'nin sıkıntılı olacağını söylemiştim.
SilNur Yoldaş'ı dinler miydiniz gençliğinizde?
YanıtlaSilHatırlıyor musunuz "Nagehan Bustan Faslı" nı ?
https://www.youtube.com/watch?v=UbLv7JRJHjk
Hatırlıyor musunuz "Sultan-ı Yegâh" ı ?
https://www.youtube.com/watch?v=c93ApxeI28A
Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin!
YanıtlaSilYahu şu sözü söyleyen adamı bi' anlayamadık gitti!
Ne olacak bu memleketin hâli !!!
Hocam maliye bakanı enflasyonu patlatan biber demiş.Biberin bizim tuketimimiz içinde fazla yeri olmadığını düşünüyorum.Bu konuda ne dersiniz?
YanıtlaSilEeee adam koskoca maliye bakanı, yalan mı söyleyecek vatandaşa :) Enflasyondan bize ne ben aracıma yakıtı hep 50 tl'lik alıyorum :)
SilHocam merhabalar;
SilUSD kur tahmininizi herkes soruyor. Ben direkt olarak bir kur tahmini sormayacağım. Sadece şunu soracağım, bloğunuzda paylaşmadığınız bir usd kuru tahmininiz var mı?
Gıda ve alkolsüz içeceklerin TÜFE sepetinde ağırlığı % 23. Onun içinde de sivri biberin ağırlığı binde 1. Yani sivri biberin enflasyona etkisi onbinde 1 dolayında. Size bu kadar düşük ağırlıkta olan bir mal enflasyonu patlatabilir mi?
Silbazılar hemen atlamış, maliye bakanı mış demiş mış mış,,,,biri deli kuyuya taş attı, bilmem kaç akıllı ! çıkaramıyor,,bu ara hocam sizi de trollemişler,,
SilMaliye Bakanı demiş mi dememiş mi bilmiyorum ama sivri biberin enflasyona neden olduğu palavrası Türk toplumunun fazlasıyla inanıp ciddiye aldığı bir durumdur. Hatta bir zamanlar TCMB Başkanı da bu yolda demeç vermişti.
SilAdsiz 23:51, bilimsel bakis acisi sorgulamayi... neyse bosverin.
Sil
YanıtlaSilDr no7 Ocak 2017 13:57
Hocam dolar kuru bu sene ne kadar olur acaba ? Eğer ABD ve TÜrkiye arasındaki enflasyon farkını ele alırsak acaba 4,2-4,5 olma ihtimali sizce olurmu veya dolar girişi olması için buralardanmı döviz girişi olur birde dolar kuru için nasıl bir takip yapmak lazım mesala paritemi Amerikan 2 yıllıklarım biraz uzun ve çetrefilli oldu kusara bakmayın tşk
Dolar yine artar. Bu kaos ve belirsizlik ortamında kurun nereye ulaşacağını ekonomi ve matematik bilgisiyle tahmin etmek mümkün görünmüyor.
SilHocam sizce dolar ocak ayinda 4 olur mu. Biliyorum olayların gidişatına bağlı bilemeyiz ama merkez bankası neden bir hamle yapmıyor
YanıtlaSilBu yıl tahmin açıklamıyorum. Esasen açıklanacak kadar anlamlı bir tahmin de yapamıyorum. MB'nin yapması gereken müdahale faiz artışı. Onu da yapma şansını elinden almış bulunuyorlar.
SilHocam merhabalar öncelikle ekonomiyi bana sevdiren ve iktisat bölümü okumama ön ayak olan size teşekkür etmek istiyorum.Size soruma gelirsek suan stagflasyon girdiğimiz söyleniyor ve sizin paylaştığınız veri analizleri sayesinde bu konuya daha realits bakmamizi sağlıyor.Sizin 2017 yılına dair beklentileriniz nedir ?
YanıtlaSilTeşekkür ederim, umarım başarılı olursunuz.
SilStagflasyon büyümenin sıfıra indiği ama enflasyonun yüksek olduğu bir durum. Şu anda bizde büyüme sıfır değil ama enflasyon yüksek. Ama stagflasyona doğru gidiş söz konusu.
2017 beklentilerim bu yılın 2016'dan daha sıkıntılı olacağı yolunda.
2018 beklentileriniz ne yönde hocam?
SilMahfi bey, meslektaşlarınız teker teker içeri alınıyor, maksatları, çamur at izi kalsın:
YanıtlaSilAkademi bir kez daha ‘eridi’: Son KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin tam listesi
http://www.diken.com.tr/akademi-bir-kez-daha-eridi-son-khk-ile-ihrac-edilen-akademisyenlerin-tam-listesi/
Niçin susuyorsunuz Mahfi bey?
Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.
Martin Niemöller
1892-1984
Ben bildiklerimi buradan yazıyorum, eleştirilerimi yapıyorum. Siz ne yapıyorsunuz?
SilCEVAP:
SilMeslektaşınız şunları yazmış: "Mesele şu ki, bugün yalnızca ‘izleyen’ o herkes, yarının mağdurudur. Ama bilmez, aslında yapılan her kötülüğün o gün kendine de yapılmış olduğunu."
http://www.diken.com.tr/hakikat-sevgi-ve-sayginlik-ihrac-edilemez/
Hocam yakında bir mülakata katılacağım. Mülakattaki bir soru 'Şuan Ekonomi Bakanı olsan yapacağın ilk şey ne olurdu ? ' sorusu bu soruya verebileceğimiz en iyi cevap ne olurdu? Saygılarımla
YanıtlaSilDoğru yanıt: Faizi artırır ardından yapısal reformlara başlardım. Ama bunu dediğinizde sonuç lehinize mi olur aleyhinize mi bilemem.
SilKomisyondakiler de muhtemelen: Ekonomi bakani olursaniz diye sorduk, merkez bankasi baskani olursaniz diye sormadik derlerdi.
SilMahfi hocanın önerdiği yanıtı verirseniz mülakattan kalacağınız garanti zira ekonomi bakanı faiz arttıramaz XD
SilFaizi indirince itiraz etmiyorsunuz da faizi artırınca mı itiraz edeceğiniz tuttu? Demiş Nasreddin Hoca.
Silburalarda çok kar var, oralar nasıl hocam?
YanıtlaSilBir izleyicimin dediği gibi buralarda kar maksimizasyonu söz konusu.
SilHocam emeğinize sağlık. Bi konuda fikrinizi öğrenmek istiyorum. Bu gidişat nereye gidiyor bi türlü baski altina alinamayan kur siyasi ortam, terör olayları yani artik olaylara tepki ne olmalı bilemiyorum. izlenimlerim 2017 nin beklenendende zor gececeği yönünde siz ne düşünüyorsunuz.
YanıtlaSilAynı kanıdayım. Stagflasyona doğru gidiyoruz.
SilGüzel bir analiz olduğunu düşünüyorum. Kenarda dursun. http://fularsizentellik.com/journal/2017/1/7/ne-olacak-bu-memleketin-hali-4
YanıtlaSilBütçe açığı nin zararları nelerdir hocam
YanıtlaSilKamu borcu ve faiz artışı.
SilHocam TL nin dolara karşı diğer para birimleri ile değerini karsilastirirken faizlerini de koymanız gerekmiyor mu
YanıtlaSilHayır.
SilHocam 2016 işsizlik oranı %11.3, TÜFE %8.53..Bu durumda hoşnutsuzluk endeksi %19.83...
YanıtlaSilbu oran neyi ifade ediyor? sağa sola baktım ama kayda değer birşey bulamadım....'hoşnutsuzluk endeksi %20'ye dayandı' dendiğinde ne anlamamız gerekiyor? ülke nüfusunun %20'sinin mutsuz olduğunu mu?
İşsizlik de enflasyon da hoşnutsuzluğun iki önemli kaynağı. Ama bu ikisini toplayıp da bir endeks oluşturmak ne kadar anlamlı çok aklıma yatmıyor doğrusu.
SilTÜFE'ye ithalat rakamları dahil değil mi? döviz fiyatları arttığına göre petrol ve doğal gaz gibi zorunlu bazı kalemler nedeniyle ithalat rakamlarının şişmiş olması lazım..dolar 3.64 olmuş..Enflasyonun 8.53 olması bana hiç mantıklı gelmiyor...vatandaşın, üreticinin hissettiği enflasyon bu olamaz...
SilAmerikalıların uydurduğu Misery Index bu.
SilEvet olamaz buna günü kurtarma denir.
SilSayın Egilmez
YanıtlaSil2012 den beri yıl bitmeden yeni yılın daha zor geçeceği öngörülüyor ve hakikatende öyle oluyor. Bizde mutasyon a uğrayarak zorluklara göğüs vermeye çalışıyoruz. Yukarıda yazılanları okudum kıymetli yorumlar var.
2017 ve sonrası buna benzer mı devam edecek. Sorun sadece hükümetin sorun yok işler yolunda demesinden mı dış güçlerin ekonomik kıskaca almalarından mı kaynakli ?
Ticaret şehri olduğu söylenen Kayseri'de gıda toptan ciligi yapan biri olarak her yeni yıl daha zorlanıyorum. Ulusal marketin yerele oranı ℅88 e ℅12 kalan bir yerde bunları yaşamak doğal olabilir ama artık yeni pozisyon almam gerektiğini düşünüyorum ama cesaret edemiyorum.
Piyasadaki nakit.döngüsü oldukça düşük hükümet in cansuyu olarak nitelendirdiği krediden bize bir damla bile düşmedi. Kayseri'de 185 firma yararlandı. Bankalar şube yetkilerini azalttı topu bölgeye atıyorlar. Kredi çıkmıyor. Bir çıkmaza doğru yol alıyoruz gibi "batan bir ülke başbakan ina bu arada siz ne yapiyordunuz diye sormuşlar da dizi izliyorduk demis "
Sizce Dizi izleyip mutlu mesut filmin sonunu mu bekleyelim, yoksa ferdi olarak yapacak biseyimiz var.mi
Saygılarımla
Ne yanıt vereceğimi bilemiyorum.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilekonomi bilginiz kadar espri anlayisiniz icin de sizi tebrik ediyorum.
Saygilarimla
Ismail
Bu toplum hepimizi espri uzmanı yapıyor. Teşekkür ederim.
SilHocam Türkiye ekonomisine bir baktığınızda önümüzdeki 6 ay ila 1 yıl içerisinde özellikle yabancı para hesaplarına ek vergi ve ya zoraki TL ye çevirme ve ya farklı negatif bir müdahale şansı sizin bakış açınızla nedir ?
YanıtlaSilBöyle bir şey öngörmüyorum, umarım haklı çıkarım çünkü bu felakete götürür.
SilHocam branşım ekonomi değil,soracağım soru belki çok saçma olabilir.Eğer öyleyse şimdiden kusura bakmayın.Sorum şu oecd sitesinde Türkiye için net national income per capita 18445 dolar gözüküyor.Gerçek rakamın bu olmadığını biliyorum ama burada neden böyle çıkıyor?Acaba yanlış yere mi bakıyorum? https://data.oecd.org/turkey.htm#profile-economy
YanıtlaSilOECD'nin tanımı kendine göre biraz farklı bir tanım ama temel fark satınalma gücüne göre hesaplanmış olmasından kaynaklanıyor. Kişi başına gelir 2 şekilde hesaplanıyor: (1) Cari GSYH / Nüfus. Bu yolla hesaplandığında bizimki 10 bin dolar dolayında çıkıyor. (2) Satınalma gücü paritesine göre GSYH / Nüfus. Bu da 20 bin dolar dolayında çıkıyor. Uluslararası karşılaştırmalarda daha yaygın olarak kullanılanı ilki.
SilBaşlık reel kesimin durumu...
YanıtlaSilKHK dan önce böyleydi.. .
KHK dan sonra...TMSF den sorumlu bakan soruşturma acılan her şirkete kayyum atayabilir...hocam reel sektörün cenaze işlemlerine başlayalım mi artik..ne dersiniz
Ne kadar yazık, ne kadar üzücü bir durum. 2008'den itibaren bu olayı görüp yapısal reform diye tutturduğumuzda bize muhalif kalem gözüyle bakılıyordu. Şimdi herkes yapısal reform diyor ama fırsatlar kaçtı.
SilHocam bu sene eko-diyalog olarak toplanacak mısınız?
YanıtlaSilhocam yazınız için sağolun size bir sorum olacaktı.emek piyasasında yeni keynesyen iktisatçılara göre toplam arz eğrisinin kısa dönemde dikey olamamasının nedeni nedir?
YanıtlaSilNöro-finans hakkında düşüncelerinizi merak ediyoruz.
YanıtlaSilİnsanın realist olduğu üzerine kurulan eko modelleri gibi ülke menfaatleri herşeyden üstün tutan yönetici teoremide çöpten farksız olacak sanırım.
Amerika başkanı yönetimi ile ne kadar trajik olduğu tüm dünyaya göstermiş olacak, bize etkisi dejavu olcak.
Ekonların yönetimi diğer bireyleri oluşturan insanları gerçekten başarıya mı götürüyor, anlık mutluluk sonrası ağır faturalara mı mahkum ediyor.
'kalabalıkta akıl değil, aptallık birikir' G.LeBon
Hocam bankalararası para piyasası Türkiye'de niye gelişmiş değil? Niye mb ile daha fazla ilişki içindeler?
YanıtlaSilCanlı yayında kar haberi sırasında beklenmedik isyanı izlediniz mi hocam?
YanıtlaSil59 saniye: https://www.59saniye.com/canli-yayinda-kar-haberi-sirasinda-beklenmedik-isyan/
Seçimler yılı: 2017
YanıtlaSilABD seçimini bitiren dünya, şimdi de AB ve İran seçimlerine hazırlanıyor:
12 Şubat 2017: Almanya Cumhurbaşkanlığı seçimi
15 Mart 2017: Hollanda genel seçimleri
23 Nisan 2017: Fransız Cumhurbaşkanlığı seçimi 1.tur ve 7 Mayıs 2017 2.tur
19 Mayıs 2017: İran başkanlık seçimleri
Eylül-Ekim 2017: Almanya genel seçimleri
DOLAR-TL NE OLACAK?
YanıtlaSil2016'yı 3.5230 seviyesinden kapatan, ve 2015 kapanışına göre %20.70 değer kaybı ile TL'nin 2017'nin ilk çeyreğinde de işi zor olacağa benziyor.
Her ne kadar 2017'nin ilk bir-iki ayını, ABD tahvil getirilerindeki muhtemel düşüşler, FED'in faiz artışına en erken 15-16 Mart toplantısında başlayacağı beklentisiyle yatay/düşük bir seyirde geçirsek de, Türkiye'de Anayasa değişikliği referandumuna doğru yaklaşıldıkça Dolar-TL kurunda yeni rekorların görülme olasılığı artacaktır.
3.80-3.85 bandı teknik olarak aşılması zor seviyeler olarak görülüyor.
2017'nin ilk aylarında düşük 3.40’lı seviyeler test edilse de bu seviyelerin kalıcı olması zor, yeni zirvelere doğru; belirtmiş olduğum olumsuzluklarla beraber; hareket ihtimali artacaktır.
FITCH'den gelebilecek bir not indirimi öncesinde bu hareket olasılığı daha da öne çekilebilir. Ancak 2017'nin ikinci yarısında, ilk yarısına oranla daha sakin, daha yatay bir seyir izleneceğini tahmin ediyorum. Birçok olumsuzluğu geride bırakmış, hangi seviyeden Haziran 2017'yi kapatmışsak, o seviyelerin yılın kalanında da korunacağı daha yatay bir seyir bizi bekliyor.
Ekonomist Ali Ağaoğlu (Emlak patronu olan değil)
http://www.gazetevatan.com/ali-agaoglu-1023912-yazar-yazisi-2017-ye-hazir-miyiz-/
Bilim teknolojiye ,teknolojiyi de ekonomiye donusturup satamazsak isimiz zor
YanıtlaSilfakat mahfi bey sarıyerin zengin bir muhit olduğu bilinir, doğru mu sizce?
YanıtlaSilSarıyer orta halli bir muhittir. Sizin dediginiz Zekeriyaköy.
SilMAHFİ BEY, TÜRKİYE BÖYLE KONULARI DA KONUŞABİLECEK GÜNLERİ GÖREBİLECEK Mİ?
YanıtlaSilHızlı internet Kanada'da vatandaşlık hakkı ilan edildi. Kanada, yüksek hızlı internet erişimini tüm vatandaşlarına ulaştırabilmek için çalışmalara başladı.
Kanada, yüksek hızlı internet erişimini vatandaşlık hakkı ilan etti. Ülke çapındaki kırsal ve yerleşime uzak bölgelerdeki toplulukların da internete erişimi için bir fon kuruldu. CRTC Başkanı JeanPierre Blais, "Ekonominin, refahın, toplumun ve tüm vatandaşların geleceği, önemli hedefler belirlememize bağlı. Bunlardan biri de tüm Kanadalıları 21'inci yüzyıla bağlamak" ifadesini kullandı.
Tüm Kanada vatandaşları en az "50 mbps indirme" ve "10 mbps yükleme" hızına sahip olacak. Söz konusu limitler, CRTC'nin 2011'de belirlediği sınırların 10 katı. Yine Kanadalı kullanıcılar sınırsız veri seçeneğine de sahip olabilecek.
CRTC verilerine göre Kanada nüfusunun %18'ini temsil eden 2 milyon kişinin yüksek hızlı internete erişimi yok. Hükümet tarafından ayrılan 750 milyon dolarlık ödenek 5 yıl için altyapı yenilenmesinde kullanılacak.
Tüm nüfusun 2021'de hızlı internet erişimine kavuşması sağlanacak.
http://www.milliyet.com.tr/hizli-internet-kanada-da-teknoloji-2370553/
*
Belki duymuşsunuzdur:
Türkiye'de, AKN (Adil Kullanım Noktası) diye bir mekanizma icat ettiler.
İnternet altyapısını genişletemedikleri için, normal hız kullanan abonelerin hızları AKN'ye ulaştığında, mevcut hızlarını bir sonraki aya kadar düşürdüğünü ilan ediyor Türkiye'deki servis sağlayıcılar. Eğer abone oldukları hızdan daha fazla verim almak istiyorlarsa, AKN'ye maruz kaldıklarına, daha üst segmentteki aboneliklere geçmeleri söyleniyor. Şu demek: "Eğer paranız çoksa, en yüksek bağlantı hızı aboneliğine geçin. Paranız yoksa, AKN mekanizması kalkana kadar bekleyin, kaplumbağa hızıyla internetin keyfini çıkarın."
Türkiye'de AKN mekanizması, 1 Ocak 2019'da tamamen kalkacakmış. O vakte kadar, ülke genelinde bütün internet altyapısını genişletmiş olacaklarını vaadediyorlar. Acaba tutar mı bu vaat?
Lafı diç dolandırmadan, terimler dolusu cümeleler kurmadan, sorumu direkt soruyorum:
YanıtlaSilAnlayabildiğim kadarıyla, hükümet kanadının istediği şu:
Ülke ekonomisi yavaşlamaya devam ederken, şirketler kâr etse de etmese de, şirketlerin (elbette bankaların da) hâlihazırda sahip oldukları maddi gücü sadece kendilerine saklamamaları, ekonominin bütünüyle çöküntüye uğramaması için, maddi güçlerini toplumla daha çok paylaşmalarını istiyor.
Kısaca: "Eyyy şirketler! Ülkedeki ekonomik durgunluk nedeniyle kımıldamadan durmayın. Elinizde avucunuzda ne varsa, toplumla paylaşın."
İktisat bilimine göre, şirketlerin böyle davranması, belki büyük bir doğal afet, belki büyük bir savaş döneminde umulabilir. Bunlar yoksa, kim kimle parasını paylaşır ki?
Galiba hükümet, şirketlerin birer hayır kurumu misyonuyla hareket etmesini umuyor. Açıktan söyleyemiyor hükümet bunları ama asıl istediği bu: "Maddi yönden zengin olanlar, artık, cebinizdekini ülke geneliyle paylaşma vaktiniz geldi!"
Bu "ummaları" saçma buluyorum. Siz ne dersiniz tecrübeli bir akademisyen olarak?
Bu konu hakkında net veriye ulaşmak isteyenler olursa:
SilKamuoyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP), iflas erteleme başvurusu yapan şirketlerin sayısı, işçi çıkartan şirketlerin sayısı gibi bölümlerle tasnif edilmiş bilgileri inceleyebilirler.
Hükümet kanadının hayalini kurduğu "ekonomide milli seferberlik" söylemleri, KAP raporlarında nedense hiç gözükmüyor!