Taylor Kuralı, Türkiye ve Seçim Sorunu

Taylor Kuralı Nedir?
Amerikalı iktisatçı John Taylor tarafından geliştirilmiş olan Taylor kuralına göre merkez bankalarının kısa dönem borç verme faiz oranlarını, gerçekleşen ve potansiyel GSYH arasındaki fark ile gerçekleşen ve hedeflenen enflasyon oranı arasındaki sapmalarla aynı yönde değiştirmesi gerekiyor. Gerçekleşen GSYH ile potansiyel GSYH arasındaki fark aslında gerçekleşen büyüme oranı ile potansiyel büyüme oranı arasındaki fark ile aşağı yukarı aynı kapıya çıkıyor. Potansiyel büyüme oranını hesaplamanın en kolay yolu uzun yıllar ortalamasını almak. Mesela Türkiye için 1923’den bu yana yıllık büyüme oranlarının ortalamasını alırsak yüzde 5 dolayında bir potansiyel büyüme oranına ulaşıyoruz.  

Enflasyon oranı düşerken büyüme de düşüyor ya da enflasyon oranı yükselirken büyüme de yükseliyorsa Taylor kuralının öngördüğü politika adımını atmak normaldir. Yukarıdaki örneklerden yararlanarak bunu bir tablo ile gösterelim.

Göstergeler
1.Durum
2.Durum
Faiz Oranı
% 4
% 4
Hedeflenen enflasyon
% 3
% 3
Beklenen enflasyon
% 5
% 2
Potansiyel büyüme
% 5
% 5
Beklenen büyüme
% 6,5
% 3
Durum tespiti
Enflasyonda sorun var büyümede yok
Büyümede sorun var enflasyonda yok
Yapılması gereken
Faizi yükseltmek gerekir
Faizi düşürmek gerekir


Yukarıya aldığımız Taylor Kuralı tanımını parçalarına bölerek bakarsak karşımızda iki durum ve bir araç olduğunu görürüz. Bu iki durum büyüme ve enflasyon, araç ise faizdir. Bu durum, savaş alanında içinde tek kurşun kalmış olan tüfeğiyle siperde tek başına kalmış olan bir askerin üzerine doğru koşarak gelen düşman askerine karşı ne yapacağına karar vermesine benziyor. Eğer gelen düşman askeri yalnız ise Taylor kuralı onu vurmak gerektiğini söylüyor (enflasyon yükseliyorsa faizi artır, büyüme düşüyorsa faizi indir.) Eğer gelen iki düşman askeri varsa (yani enflasyon yükselirken büyüme düşüyorsa) bizim asker ne yapacak? Tüfeğinde kalan tek kurşunla üzerine gelen iki düşman askerini birden vurma imkânı olamayacağına göre rasyonel karar silahsız olarak başa çıkmasının daha zor olacağını düşündüğü düşman askerini eldeki kurşunla vurmak, ötekiyle yumruk yumruğa kavgaya girmek yönünde olurdu. Benzer tercihi yükselen enflasyon ve düşen büyüme arasında yapmak gerekiyor.

Taylor Kuralı ve Türkiye Ekonomisi
Merkez Bankası’nın mevcut ortalama faizi yüzde 11,30. Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının yüzde 5 olduğunu yukarıda belirttik. Bu yıl gerçekleşmesi beklenen büyüme oranına ilişkin tahminimiz yüzde 3 olsun. Bu durumda büyüme, potansiyel büyümenin 2 puan altında kalacak demektir. Enflasyonun sorun olmadığını varsayarsak, Taylor kuralına göre, ekonomiyi potansiyel büyümesine çıkarabilmek için Merkez Bankası’nın faizi düşürmesi gerekiyor.

Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon hedefi yüzde 5. Buna karşılık tahminler yılsonunda enflasyonun yüzde 9 - 10 dolayında olacağını gösteriyor. Eğer tahminler doğru çıkarsa enflasyon, hedeften 5 puan yukarı doğru sapmış olacak. Bu durumda, büyümenin sorun olmadığını varsayarsak, enflasyonu denetim altına alıp hedefe yaklaştırmak için Taylor kuralı çerçevesinde Merkez Bankası’nın faizi mevcut yüzde 11,30 düzeyinde tutması ve hatta kurda artış olursa bunun enflasyonu artırmaması için daha da yükseltmesi gerekiyor.

Gerçek yaşama bakarken varsayımları kaldırmamız gerekiyor. Gerçek durumda enflasyon hedefin çok üzerine giderken (yüzde 5 yerine yüzde 10) büyüme de potansiyel oranın altında kalıyor (yüzde 5 yerine yüzde 3.) Gerçek durumu bir tabloda gösterelim:

Göstergeler
Oranlar
Faiz Oranı
% 11,30
Hedeflenen enflasyon
% 5,00
Mevcut enflasyon
% 10,53
Beklenen enflasyon
% 9 - 10
Potansiyel büyüme
% 5,00
Beklenen büyüme
% 3,00
Durum tespiti
Hem enflasyonda sorun var (yükseliyor) hem de büyümede sorun var (düşüyor)
Yapılması gereken
Enflasyonla mücadeleye önem veriyorsak faizi burada tutmak ve duruma göre artırmak gerekiyor. Büyümeye önem veriyorsak faizi düşürmek gerekiyor.  

Bu durumda ekonomi politikası konusunda karar alacak olanlar enflasyonu düşürmek ya da büyümeyi yükseltmek seçimiyle karşı karşıya demektir. İşin arka planında bir de döviz kuru meselesi var. Bu da enflasyonu besleyen bir unsur olduğu için enflasyonla mücadele seçilmiş olduğunda aynı zamanda kurun da aşağıya çekilmesi ya da dengelenmesi hedeflenmiş olacak. Üretimi önemli ölçüde ithal girdilere bağlı olan ekonomide ithalatın pahalanmasının önlenmesi; enflasyonu denetim altına almanın yanı sıra bir yandan da üretimi artırmaya destek olarak ileride büyümenin artmasına yardımcı olabilir.

Siz Olsanız Hangisini Seçerdiniz?
Enflasyonun da büyümenin de yüksek ya da enflasyonun da büyümenin de düşük olduğu bir ortamda Taylor kuralını uygulamak kolaydır. Enflasyonun yüksek, büyüme oranının potansiyel büyüme oranının altında olduğu ortamda Taylor kuralı yol göstericiliğini yitiriyor. Faizi artırıp enflasyonu düşürmeye yönelseniz kısa dönemde büyüme daha da düşebilir. Tersine faizi düşürüp büyümeyi artırmaya yönelseniz enflasyon iyice artabilir. Bu durumda siz olsanız hangi yolu seçerdiniz?

Ekonomi politikası göründüğü kadar evrensel ve sanıldığı kadar basit bir alan değildir. Bu örnekte olduğu gibi pek çok çelişkili durumda karar almak ve en iyiyi seçmeye çalışmak gereklidir.  

Özetle söylemek gerekirse enflasyon mu büyüme mi ikilemi karşısında kalınmışsa Taylor kuralının yerini kötülerin iyisini seçip ona göre bir politika uygulamaya çalışmak alıyor. 

Yorumlar

  1. hocam "belli bir ivmede sürekli büyüyen gelişmiş bir ekonomi bir süre sonra büyüme hacminde daralma yaşar, gelişmekte olan bir ekonomi içinse yakalanan ivme büyüme hacminde daralma ve genişlemelerle düzensiz bir seyir izler" bu ifade pratikte doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ifadeler aslında konjonktür teorisinin başka bir versiyonudur. Doğrudur çünkü hiçbir şey sonsuza kadar aynı şekilde sürmez.

      Sil
  2. Yukarı tükürsek bıyık, aşağı tükürsek sakal. Bütün mesele dışa bağımlı bir ekonomimiz olması değil mi hocam? Öncelikle bunu çözmemiz gerekmiyor mu? Bağımlı olduğumuz için politika bile üretemiyor, enflasyon ve durgunluğu aynı anda yaşıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kısmen. Asıl sorunumuz eğitimi çağdaş düzeye çıkaramamış olmak. Bunu yapamadığımız sürece sorunları analiz ederek ona uygun çözümleri üretemeyeceğiz.

      Sil
    2. Hocam:daha doğrusu üretemediğimiz halde aşırı tüketmemiz,eğitimsiz olduğumuz halde eğitimlilerle aynı kategoride tüketmek isteyişimiz (hadsiz ve şükürsüz oluşumuz),bütün bunlar yöneticilerimiz tarafından yaratılmış bir sanal gerçek olup şimdi lamba sönmüştür.Temennim değil ama ~10 yıl gelecekten çalınmış durumdadır ve E veya H çıksada sorumlu olan yöneticilerimiz olmayıp X,Y,Z olacaktır.Şu andan itibaren her kişi kendi önlemini almalıdır bence.

      Sil
    3. Eğitimi çağdaş düzeye çıkarmak için apartman üniversiteleri kapatmakla işe başlayabiliriz.

      Sil
  3. Bana gore Dolar TL kurunun 3.75 in altina inmemesi gerekir. Faizlerinde mevcut enflasyonla bir hareket etmesi lazim. Buyume icin baska tercihler gecerli bunlardan en onemlisi mesela Turkiyede hurda indirimi uygulamasi basarili bir tercih olur. Dahasi yuksek kur dusuk faiz %10larda devam eden enflasyon orani daha saglikli bir tercihtir. Gerekirse enflasyon oranini %15 kadar getirebiliriz yeter ki issizlik olmasin.

    Bence merkez bankasinin hedefi su olmali
    enflasyon %15
    faiz %10
    TL dolar kuru 3.75

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolar kurunu ve dolayısıyla enflasyonu o düzeylerde tutabilmek yalnızca MB'nin yapacağı işlere bağlı değil.

      Sil
    2. cehaletimi bagislayiniz. Hükümetin Enflasyon orani %8-9 Bandinda. Dolar Kuru su anda 3,70-3,75 araliginda gidip geliyor. Enflasyon hedefini %15 e cekerse Dolar Kur unu nasil 3,75 te tutabilir.

      Sil
    3. enflasyon %15 iken, %10 ile mevduat verecek adam bulamazsın, herkes parasını dolara çevirir, yada daha yüksek faiz veren dış ülkelere kaçar, konuşurken iyi düşünmek gerekir. verdiğin rakanların tutarlı ve mantıklı olması laızm, enflasyon %15 olsun yani ben zam yapayım ama faiz %10 olsun ama bana para verenler zam yapmasın, dolar 3.75 olsun; sabit olsun önümü göreyim... öyle bir dünya bulursanız tek akıllının siz olmayacağını da öngörün.

      Sil
    4. Özetin özeti.Arkadaş betona dayalı arzın erimesi için yol haritası yapmış.İnşaatcıları kurtarma programı.

      Sil
  4. Kisa donemli olarak buyumeden feragat edilip yatirim yapmak olmasi gereken fakat bizdeki yatirim anlayisi insaat uzerinden yuruduğu surece bu gerceklesemez

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl ki sıcak para ile ilişkimizi sonlandıramıyorsak aynı sebepler inşaat için de geçerli. Zaten yapmamız gereken de sonlandırmak değil, üretime dönük yatırımları arttırabilmek.

      Sil
  5. Sayın Hocam, bence en önemli şey işsizliğin azaltılması ve büyüme olmalı, varsın enflasyon nispeten büyük çıksın, en azından insanların boğazından lokma geçer, ekonomide iş olanakları artar. Peki bu politika gelecekte ani çöküş ve buhran getirir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğinizi 1980 ve 1990'larda denedi Türkiye. Büyüme uğruna enflasyonun yüzde 70 - 80'lere kadar çıkmasına aldırmadı. Sonuçta 2001 krizi çıktı.

      Sil
    2. 50% puanla 1-2puani karsilastiriyorsunuz

      Sil
    3. Cihan C
      cansin kardes soylediklerine katiliyorum. varsın enflasyon nispeten büyük çıksın, en azından insanların boğazından lokma geçer, ekonomide iş olanakları artar.

      Boylke bir politika cokus getirir mi sorusunun yaniti yine sana bagli. Sen butceni adam gibi tutatrsan vergi reformunu yaparsan hic biseycik olmaz. Bana gore Turkiyede enflasyon %40larda olsun issizlik %3lerde olsun buyume %6larda olsun ben bunu yeglerim.

      Enflasyonu bisekilde yenersin hele ki senin butcen iyi ise toplam faktor verimliligini teknolojik altyapini saglamlastirdiktan sonra enflasyonu yenmek sorun degil. Turkiyenin hatasi 2000li yillarda faizleri dusuk tutmayip dusuk kur yukse faizle yola devam etmesiydi. Eger o yillarda faizleri dusuk tutup enflasyonda %15lerde bir band izlenseydi. Bugun bambaska yerde olurdu Turkiye.

      Sil
    4. Hic bir seycik olmaz yeterki sen butce disiplinini sagla yeter. Enflasyonun oldugu yerde konut balonu falan olmaz oyle kolay kolay. Enflasyon konuttaki reel siskinligi emer parayi baska alanlara kademeli olarak dagitir yonlendirir ornegin otomobil gibi ikinci el gibi bu da ekonomide konut balonu olusmasini absorbe eder.

      Sil
    5. Cihan kardes takdir ve tesekkurle karsiliyorum seni. Iste tum dunyada olmasi gereken ekonomi anlayisi bu olmali. Su sozu unutmadan is iste ogrenilir!

      Yok mesleki kurslar duzenleyelim issizleri is hayatina hazirlayailim bu havanda su dovmekten baska bisey degil. kaldi ki genellememek gerekirse bu is kurslari genel olarak ev hanimlarinin ugrak yeri olmaktan cikmiyor tipik halk egitim merkezleri gibi. Bunlarda olsun olmasin degil tabii genellemiyorum ama aci gercek bu!
      Ben sahsen uc dort bilemedin 1 yillik berberlik is kurusuna katilip da berber acan gormedim ama ciraklik vs ile cekirdekten yetisip isi kavrayan cok gordum. hatta bir vesile ile hic bir progragram bilmemesine ragmen fizikci olup bankada IT departmanina giren ve orada isi ogrenen gordum. Kisaca enflasyon isgucu talebi yaratiyor issizligi azaltiyor azalan issizlik deneyim tecrube gorgu meslek kazaniyor kazandiriyor. tum bunlar birbirni besliyor bir cok sikintiya merhem oluyor.Enflasyon tecrubesizligi Mesleksizligi olduruyor. Bakiniz 90li yillarda bu toplumda mesleksizlik diye bir kavram yoktu. Herkesin iyi kotu bir meslegi erbabi iddiasi vardi. Hatta daha da ileri giderek birden fazla meslekte asik atan digerini birakip otekisinde iddia eden insanlar vardi. Bu cesaret bu deneyim neyden kaynaklaniyordu saniyorsunuz tabiiki enflasyondan enflasyon insanlara isi taddiriyordu insanlara baska alanlarda secme ozgurlugu ozguveni tecrubeyi veriyordu. Kisaca piyasayi gazliyordu!!!!!

      Sil
    6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    7. O bahsettiğiniz %3-5 lik enflasyon ancak batı ülkelerinin ekonomik düzeyleriyle erişilebilen bir durum ve zaten bundan şikayetçi kimse olamaz. Burada kastedilen bu değil. Kalkınma modeli uygulayan bir ülke bu parametrelerden birinde fedakarlık etmek durumundadır. Mahfi Bey'İn dediği gibi 1980 ve 90larda aynen bu dediğiniz yapılmaktaydı. Yani kendi paramızla kalkınma modeli kullandık. Bedeli korkunç bir enflasyon oldu. Enflasyon öyle kolay kontrol edilebilen bir şey değil. Ya para politikasıyla kontrol edeceksiniz ya da zor ile (narh vb) ki tarih bunların hepsinin başarısız olduğunu göstermiştir. Enflasyon sadece fiyatların artması değil, kontrol altına almaya çalıştığınızda kıtlık ve karaborsa demektir. O zaman sizin adamlar olsa olsa ancak ekmek yerler.

      Böyle bir ekonomik ortamda iş dünyası da çok zorlanıyor ve sandığınız gibi işsizlik falan da düşmek zorunda değil. Tüm krizlerimiz bunların örneğidir.

      Saygılar

      Sil
    8. Iyi de %3-5 enfasyona gelismis ulkeler pek sicak bakmiyor varsa yoksa %2. Bence fedin ve ecbnin dunydaki osullari ve kendi kosullarini gozden gecirip bir an once enflasyon hedeflerini %2.5-3 bandina kosullamalari lazim. Basta ECB ecb derhal %2lik enflasyon hedefinden cikip %2.5luk yeni hedef belirlemelidir. Boylesi hem dunya icin hem euro bolgesi icin daha hayirli olacaktir.

      Gelismekte olan ulekler icinde %12 en iyi orandir. bu oranda bir enflasyon sikinti yaratmaz.

      Sil
    9. çok hatalı düşünceler var; enflasyon tasarruf yapanı cezalandırır, o zaman herkes elindekini ya harcar yada dış yatırıma yönelir. siz kendinizi kandırabilirsiniz ama dünya o numarayı yemez. Fakirler için sosyal devlet desteği sağlanmalı, ve enflasyonla mücadele edilmelidir. Aksi halde iyi yönetilmeyen kuruluşlara halkın cebinden para koyarsınız, kimsede size o parayı yedirmez. ABD'den bir örnek vereyim; Çinden araba lastiği ithal etmek yerine kendin üretirsen, tüketicilerin cebinden lastik sektöründe çalışan işçi başına yılda 900.000 dolar çalmış olursun; bu adamların zaten 30-40 yılda kazanacağı parayı bir yılda tüketicilerin cebinden insanlar işsiz kalmasın bahanesiyle almış olursun; oysa yapıyor olman gereken şey örneğin ithal edilenden ek vergi alıp kendindeki verimsiz işçileri eğiterek başka alanlara yönlendirmendir. Durum gene aynı, iş yerlerini korumaktansa işçiyi koruyup(sosyal yardım), yeniden isdihdam edileceği güne yada yeniden çalışacağı alana alışana kadar yardım edecen. aksi halde sorumsuz iş yerleri ekonomini uzun vadede batırır. korumacı politikalardan uzak durmalıyız. Özetle riski devlet yada halk değil para kazanmayı isteyen kişiler almalıdır, aksi hiç etik olmaz.

      Sil
    10. bir şey 90'larda denendi başarısız oldu diye kenara atılmamalı. Belki yöntem yanlıştı, belki başka bir etken. Tekrardan incelenmesi ve varsa daha doğru bir çözümün aranması da bir olasılık. Biz işsizlik düşürülsün derken Devlet korumacı politikaları çok sıkı uygulasın demek istemiyoruz, fakat enflasyon saplantısı olmak da bir o kadar bana yanlış geliyor açıkçası. Yüksek enflasyon kadar yüksek işsizliğin de bir devlet için çok zararlı olduğu atlanmamalı. İnsanlar işsiz kalmasın diye zaten daha ekonomik olarak ithal edilebilen bir ürünü yerel üretmek değil, katma değer getirecek iş kolları bulmak amacımız olmalı. Bu da büyümeyi tetikler.

      Sil
    11. Adsız@21:55

      %3-5 eflasyon gelişmiş bir ülke için yüksek denebilecek ama bizim için öpüp başımıza koymamız gereken bir enflasyon. Biz o bahsettiğiniz %2 gibi oranları telaffuz bile edecek durumda değiliz. Zaten gelişmekte olan bir ülkede enflasyon bir derece olur ve benim söylemek istediğim %3-5 gibi bir oranın bunu dengeleyecek bir büyüm oranıyla rahatça kaldırılabileceği. %15 gibi bir enflasyonla başlanırsa zaten kısa sürede katlanarak artacaktır. %2 ise zaten mümkün değil.

      Sil
    12. budur işte !!!! Yüksek enflasyonu savunur hale gelen kişiler....

      Tanrı Türkü korusun....

      Sil
    13. Adsız27 Mart 2017 02:16

      Ben gelismis ulkeler icin %2.5 - 3

      Gelismekte ulkeler icin %8-12 arasinda bandi saglikli goruyorum.

      enflasyonun takinti olmamasi gerektigini ima ediyorum. En azindan carklar yaglanir demirler pas tutmaz isler hale gelir. Boyle bir ortamda issiz isli olur mesleki tecruube kazanir mesleksizlik vefat eder. carsi pazar hareket kaabiliyeti kazanir. Devlet olarak da senin yapman gereken adam gibi bir vergi politikasi uygulamaktir. Senin butcen saglam olduktan sonra KORKMA enflasyon seni alt edemez. Enflasyon butce dengesi olmayan ulkeleri alt eder yer bitirir.

      90larda yasanan caresizligin en buyuk nedeni devletin dogru duzgun vergi toplayamamasi ve vergi alma yeni vergi imkanlari alani oldugu halde bunu yamayip ic borclanmya gitmesi. Kisaca bundan patladi Turkiye ekonomisi yoksa enflasyon neden degildi.

      Sil
    14. Adsız@15:44

      Sanırım siz enflasyonun tam olarak ne olduğunu bilmiyorsunuz. Zaten verimlilik ilkesi gereği siz işe almamanız gereken insanları işe alıyorsanız enflasyon kendiliğinden doğar. Yani bir devlet dairesinde 50 kişi yeterli iken sırf insanlara maaş olsun diye oraya 75 ya da 100 kişi alırsanız onlara verdiğiniz maaşı bir an önce toplumdan çıkarmanız yani parayı geri almanız gerek. Piyasaya sürülen bu tür para enflasyon yaratır. Bu da öyle kolay kolay hesap kitapla önlenemez.

      Başından beri aynı şeyi konuşuyoruz. Şu anda zaten enflasyon sizin bahsettiğiniz aralıkta ve işsizlik yüksek. Şimdi bu insanlara iş versek enflasyon %25-30 aralığına çıkar. Yani bedelini hepimiz öderiz. Öyle dediğiniz gibi hem %8-12 enflasyon hem de düşük işsizlik ancak ve ancak gelişmiş ülkelerin yani kapsamlı ve sağlıklı bir ekonomiye sahip ülkelerin harcı. Bizim o türden bir tercih durumumuz yok.

      Bahsettiğiniz vergi toplama durumu da bizim çarpıklığımız. O da yapamadığımız başka bir şey. Devlet vergi toplayamıyor değil. İstese bal gibi toplar. Devlet vergi toplamayarak insanlara deyim yerindeyse "kıyak geçiyor". Yani esnafa vb daha çok para bırakıyor. Böylece dolaylı olarak fiyatların artmasını engelliyor ve enflasyon düşüyor. Siz hem devlet vergi toplasın hem esnaf aynı parayı kazansın istiyorsunuz. O zaman esnaf fiyatları arttıracaktır.

      Bunun cevabı belli: Yapısal reform. Bu blogda yüzlerce tanımı ve örneğini bulabilirsiniz.

      Saygılar.

      Sil
  6. Faiz oranlarını düşürmek yatırım kanalıyla büyümeyi ne kadar arttırır? Faiz oranlarını arttırmak veya yüksek tutmak maliyet kanalıyla enflasyonu ne kadar düşürür? Bu iki sorunun cevabını araştırır ona göre karar veririm. Sanırım ikincisi daha tesirli olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii bunlar tek başına etkili olacak şeyler değil. Faiz oranlarını düşürüp riskleri düşüremezsek yatırımlar artmaz.

      Sil
    2. Çözümü faiz ve enflasyon politikalarında aramak, şöyle olsaydı uzaya çıkarfık demek ne saçma. Bu politikalar sadece zaman kazandırır.

      Bize yatırım yapan yabancı yatırımcı kalıcı, temel yatırımlar ile gelmiyor. Daha likit ve hemen nakite geçebileceği yatırım enstrumanları ile geliyor. O yüzden kur riskini çok önemsiyor. Oynak kurda cari açığı dengede tutacak yabancı tasarruf bulmamız nefedeyse imkansız hale geliyor.

      Oysaki eğitim reformunu yapsak, idari yönetimlerle ve yerel yönetimler ile ilgili daha şeffaf hale getirecek reformlar yapsak, toplumu her konuda daha katılımcı hale getirecek ve uzlaşmacı politikalar icra etsek; tüm dertlerimiz çözülmüş olur ve herşey çorap söküğü gibi gelir.
      Milletin heran birbirinin gırtlağına sarılacağı bir ortamda faiz düşük olsa neye yarar, enflasyon düşük olsa neye yarar, büyüme... olsa neye yarar. Kalıcı refah, faiz/büyüme politikaları ile elde wdilmez, haksızmıyım hocam

      Sil
    3. Yabancı yatırımcı hangi alanlarda gelmiş bakın bakalım.
      Bankacılık
      sigortacılık,
      parekende zincirleri,
      sağlık (kısmen)


      Hep aracılık ve likit sektörler. Yarın çıkmaya kalktıklarında enkazzzzzz...

      Neden teknoloji, sanayi vs yokki.

      Sil
  7. Hocam kamuda mevcut mülakat anlayışıyla devam edildiğinde ki edilecek ,ben mülakatsız atamanın ve atama sonucunda yapılacak güvenlik soruşturmasının daha rasyonel olduğunu düşünüyorum.

    Örneğin mülakatsız kazanan kişi kekeme olsa dahi alınması gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki mülakatlı alımda yine aynı kişinin çok sağlam referansı varsa yine alınacaktır.

    Dolayısıyla o kişi dışında bileğinin hakkıyla kazanıp soruşturmayı geçen kişilerin günümüz devletini mülakatlı kazanıp gelen insanlardan daha ileriye taşıyacağı kanaatindeyim.

    Bir de şu mevzu var kişi sağlam referansla kazanıp mülakatı geçtiği zaman çalıştığı zaman arkası yine çok sağlam olacaktır. Az çalışma , mevcut diğer imkanlardan yararlanma konusunda hep en başta olacaktır. Dolayısıyla külliyen zarar olacaktır.

    Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün mesele yazılı, sözlü sınavların ve mülakatların tarafsız, objektif biçimde yapılmasının sağlanmasıdır. Bu sağlanamazsa her aşamada haksızlık ve ahlaksızlık gerçek olur. Mülakatı kaldırsanız önceki aşamada haksızlık yapılır.

      Sil
    2. Yani adam kayırmacılık sözlü sınav hiç olmasa bile yazılı sınavda olur diyorsunuz sorular verilerek falan kaldı ki fetö olayında bu da oldu. Hocam ölmüşüz de ağlayanımız yok. Bu ülkedeki en güvenilir kurumun ÖSYM olması gerekirken yaşanan rezillikler insanı felç ediyor.

      Sil
    3. Sorunun çözümü dürüst ve ahlaklı, erdemli birey olmak ve yetiştirmekten geçiyor...

      Yoksa ; kayırma ve adamcılığın önüne geçilemez.

      Birey olmak...

      Sil
  8. 3 senedir işsizim gss borcu falan bu ülkede yaşanmaz artık zengin daha zengin fakir daha fakir en iyisi intahar et kurtul belki başka bir bedende daha iyi ve üretken bir hayat vardır beni bekleyen

    YanıtlaSil
  9. Aynı ikilem enflasyon ve işsizliktede var hocam demi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var. Zaten işsizlik de büyümenin içinde gizli.

      Sil
  10. Bu tür kriz ortamlarında her zaman tercih edilen büyüme olmuş ve faturayı artan enflasyon ile hanehalkları ödemiştir.
    Ülkemizde de durum farklı olmayacak, önümüzdeki dönemde enflasyon gündemin bir numaralı konusu olacaktır.

    YanıtlaSil
  11. Bence halk olarak enflasyon bizi daha kötü etkiliyor. Silahtaki mermiyi enflasyona karşı kullanmaliyiz.

    YanıtlaSil
  12. Merhabalar sayın hocam, enflasyonun yüksek büyümenin düşüş yaşadığı böyle bir durumda, para arzını kısarak daraltıcı önlemle fiyatları aşağı çekmek. Maliye politikasınıda genişletici ancak harcamalar bazında değil kurumlar vergisi gibi üretime yönelik vergi indirimi ile arz artışı sağlayarakda büyümeyi yukarı çekmek işe yarar mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para arzını daralttığınızda faizler yükselir. Faizler yükselince yatırımlar ve ardından büyüme düşer.

      Sil
    2. Hocam insanlarımız eğitimsiz olunca, ekonomiyi sadece faiz ve döviz kurundan ibaret sanıyorlar. Bizde Ekonomi aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali, yapılması gereken reformlar hiç bir şekilde yapılmayınca üretim ve verimlilik olmayınca
      kurtuluş gözükmüyor. Ekonomi illa bir yerden patlak veriyor. Ödenmesi gereken faturayı hep gariban vatandaş ödüyor.

      Sil
  13. Hocam asker paradoksundan gidersek aslinda askerin yapabilecegi 3. bir secenek de var. Sanki silahi doluymus gibi ortaya cikip iki dusman askerini vururum tehidiyle korkutup teslim almaya calismak. Tutarsa ne ala, tutmazsa olumu goze almak lazim. Bence Turkiyenin su anda izledigi yol bu. Is adamlarinin salisan sayisini artirmak icin zorlanmasi, bankalari zararina da olsa kredi vermeye zorlanmasi, MB'nin faiz indirmeye zorlanmasi, anormal onlemlerle TL'nin kisilip dovizin baskilanmasi, isin tehdite kadar varmasi bu izlenimi uyandirdi. Simdiye kadar korku zoruna tuttu gibi gorunuyor ama nereye kadar?

    YanıtlaSil
  14. Ekonomideki kötü gidiş / kriz nasıl gizlenir ?

    YanıtlaSil
  15. hocam yazınız için teşekkür ederim bu konuda daha önce Yazdığınız yazının devamı ve günceli olmuş hocam sizce ülkemizde işsizlik oranındaki % 1 ilk bir artış reel çıktıyı potansiyelden % kaç uzaklaştırmakta tahmininiz var mı

    YanıtlaSil
  16. Hocam T24 sitesi ile bir bağlantınız var mı ? yazılarınız orda da cıkıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır yok. Benim hiç bir siteyle veya gazete ya da yayın organıyla ilişkim yok. Biliyorsunuz benim yazılarımı kaynak göstermek suretiyle yayınlanmasını serbest bırakıyorum. O nedenle alıp yayınlıyorlar.

      Sil
    2. anladım hocam , teşekkürler.

      Sil
    3. Adsız 18:07 arkadaşım, sorunuza cevabı ben vereyim.

      "T24" sitesi, "internet haberciliği" denen alanın Türkiye'deki ilk temsilcilerinden biridir. Kağıt baskı gazetelerin daha sonra internetle tanışması vardı ama sadece internet üzerinden gazetecilik yapan, yayın hayatına en erken başlayan sitelerden biridir.

      İlk yıllarda nötr bir pozisyonda gözükse de zaman geçtikçe hükümete muhalif bir yayın anlayışına yöneldi T24.

      Size şu örnek üzerinden daha açık anlatayım:

      "Cumhuriyet" gazetesinin sahibi "Cumhuriyet Vakfı"dır. Türkiye'de herhangi bir "özel sektörde şirket sahibinin şemsiyesi altına girmeden" ayakta durmaya çalışan, nadir gazetelerden biridir Cumhuriyet. İzlediği yayın politikasını beğenirsiniz beğenmezsiniz, ama bu gazetenin yönetim yapısının anlatılması önemlidir.

      Cumhuriyet gazetesi, İlhan Selçuk'un ölümünden sonra büyük dönüşüm geçirdi. Onun zamanındaki vakıf üyelerinin, yöneticilerin ve köşe yazarlarının çoğu AKP'nin söylemleriyle uyumlu hareket eden bir hale büründü, yani adeta İlhan Selçuk'un anısının tersine hareket etmeye başladılar.

      Vakıf üyeleri arasında, gazetenin yalpalamaya başladığı konusu üzerine anlaşmazlık ortaya çıktı. AKP'yle uyumlu hareket eden vakıf üyeleri, yöneticiler ve köşe yazarları, vakfın diğer üyeleri tarafından tasfiye edildi, böylece vakıf ve gazete, yeniden bağımsız yapısına kavuştu, ama, enerji de kaybetti.

      Tam bu esnada, AKP'nin ülke genelindeki baskıcılığı nedeniyle, Cumhuriyet gazetesine reklam veren şirketler yavaş yavaş elini eteğini çekmeye başlayınca, gazetenin yıllardır yaşadığı mali sıkıntı daha da arttı.

      Bunun üzerine, "T24" internet sitesinin yönetim kurulunda olan ve yazarlık yapan pek çok kişi "Cumhuriyet" gazetesiyle anlaştı. Hem vakfa, hem gazetenin yönetim kademelerine, hem de köşe yazarlığı pozisyonlarına transfer oldular. Bu kişiler arasında, Cumhuriyet ailesine ilk kez katılanlar da vardı, yıllar önce gazeten ayrılıp yeniden yuvaya dönen meşhur köşe yazarları, muhabirler de vardı.

      Bütün bunlar yaşanırken, Can Dündar, "Milliyet" gazetesinden kovulmuştu, bizzat kendisi ve bazı arkadaşlarının ortak çabasıyla kurduğu bir TV kanalı da kısa süreli yaşayınca, Cumhuriyet gazetesiyle anlaşıp önce köşe yazarı oldu sonra genel yayın yönetmeni oldu.

      Can Dündar'ı bugün pek çok kişinin topa tuttuğunu, ona "terörist" muamelesi yaptığını görüyoruz. Halbuki şu meşhur "MİT tırları" konusunda, Dündar, sadece gazetecilik yaptı. Şu an ne yazık ki, Almanya'da yaşamaya mahkum edildi. Çünkü Türkiye'deki adli makamlar, Can Dündar hakkında yakalama emri çıkardı.

      Vakfa transfer olan (yukarıda anlattığım) kişilere de "terör örgütüne yardım ve yataklık" gerekçesiyle soruşturma açıldı, şu an neyle suçlandıklarını kanıtlı mı değil mi, verili mi değil mi olarak bilemeden, hapiste tutuluyorlar. Aynı zamanda, vakıf üyesi olmayıp sadece köşe yazarlığı ve muhabirlik yapan Cumhuriyet çalışanları da hapse atıldı: Kadri Gürsel, Musa Kart (karikatürist), Ahmet Şık gibi.

      T24 sitesi ise halen açık, muhalif yayın çizgisini sürdürüyor.

      Muhtemelen sitenin ekonomi haberleri kısmında yetkin bir muhabir, gazeteci, köşe yazarı henüz bulamamış olmalılar ki, hem hükümete muhalif konumlarını korumak için, hem de rasyonel ekonomi yazılarından faydalanmak için "Mahfi Eğilmez" gibi, rasyonel yazılar yazan ama aynı zamanda hükümete mesafeli duran bir kişiyi, sitelerinde yayınlıyor olabilirler. Zaten Eğilmez de, kaynak gösterilmesi şartıyla, başka platformlarda yazılarının yayınlanmasına izin vermiş (blog'un en altına bakınız).

      Sil
    4. Can Dundar'i savunan insanlarin olmasi bu ulkenin faydasini nasil dusunuyor acaba merak ediyorum. Bu kadar saf misiniz? Niyetiniz nedir? Amaciniz nedir? Insanlari kandirmayi, aptal yerine koymayi birakin ya. Habercilik mis? FETO'cuden al belgeyi, gazetede yayinla bu mu habercilik? Cumhuriyet Vakfi'nin kuruculari Cumhuriyet'i FETO'nun ele gecirdigini soyluyor:

      http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/11/03/alev-coskun-cumhuriyet-asirlik-kuralini-feto-icin-esnetti

      Hala da birileri cikmis neler anlatiyor. Bu referandum bu yuzden onemli, cunku bu ulke malesef senelerce militan, sinsi insanlarin belirli degerleri somurmeleri ile esas amaclari yerine getirmesine sebep oldu. Bu ulkenin cogunlugu ne Cumhuriyet okur, ne T24 okur, umurunda da degildir bunlarda yazilanlar, ama bu yayinlarin sinsi sinsi yaptiklari bir kurdun icten icten kemirmesi gibi ulkeyi cokertmektir. Uc soru sorsaniz ne mal oldugu ortaya cikacak insanlar gelip millete ders vermeye calismasinlar.

      Sil
    5. 1/2

      Adsız 26 Mart 00:32 arkadaşım, sanırım bir hususu ya anlamadınız, ya da anladınız ama gerçekleri saptırmak için yazıyorsunuz.

      Can Dündar'ın gazetecilik geçmişini tartışmaya açmaktan önce hem size hem sizin gibi düşünenlere şu GERÇEĞİ hatırlatalım:

      "MİT tırları" meselesi nedir?

      Şudur:

      Suriye ve Irak'ta süren savaşta, TC sınırlarına çok yakın bölgelerde faaliyet gösteren, çatışmaya giren ve en önemlisi "ne olduğu belirsiz" örgütlere "silah sevkiyatı" yapılması, hem TC yasalarına göre hem dünyadaki hukuk teamüllerine göre YASAKTIR. Cezai yaptırımı vardır.

      "MİT tırları içinde silah sevkiyatının 'ne olduğu belirsiz' örgütlere yapılması, TC'nin bekası için uygun mu? / değil mi?" tartışmasını her zaman yapabiliriz. Mesele bu değil. Niçin değil? Çünkü önümüzde Edward Snowden örneği var.

      MİT tırları olayında "gazeteciyi ilgilendiren durum", böyle bir sevkiyatın yapıldığını öğrenip, toplumu aydınlatmak misyonuyla gazetede bu haberin yayınlanmasıdır, o kadar. Ne berisi, ne ötesi mühim değildir.

      Bu haberi yayınlamak, gazetecinin görevidir.

      Eğer "devlet" veya "MİT" daha dikkatli davranıp böyle bir sevkiyatın yapılmasını daha gizli sürdürseydi, belki bu "sevkiyat haberi" gazeteciye ulaşamazdı ve toplum da öğrenemezdi. Peki sonuç ne olurdu? Şu olurdu: TC yasalarına göre hareket etmesi gereken MİT'in itibarı katmerli lekelenerek, önümüzdeki yıllarda, daha vahim sevkiyatların yapıldığı haberleri öğrenilip, gazetelerde yayınlansaydı, işte o zaman, hem "devlet"in hem "milletin" kendisi için daha tehlikeli günler yaşıyor olurduk.

      "Devlet" ve "MİT" hem suçlu hem güçlü konumunu korumak için, "Cumhuriyet" gazetesinin mevcut yapısına da, Can Dündar'a da sataşıp duruyor. İşte bunu ya anlamıyorsunuz, ya da anlamazdan geliyorsunuz.

      + + + + +

      Sil
    6. 2/2

      Edward Snowden'ın medya yoluyla tüm dünyaya haber verdiği neydi? Şu: NSA ve CIA'nın hem ABD vatandaşlarının hem diğer pek çok ülkedeki insanın internet hareketlerini, cep telefonu görüşme + mesajlaşma kayıtlarını İLLEGAL ŞEKİLLERDE TAKİP ETTİĞİ haberi. Snowden'ı topa tuttular "ABD'nin çıkarlarına karşı geliyorsun seni hain!" diye bağıra bağıra. Snowden, şimdi, ne yazık ki Rusya'da yaşamaya mahkum edildi. Çünkü ABD hükümeti, Snowden'ı, "vatan haini" sıfatıyla yaftalayıp adli soruşturma açtı, eğer yakalarlarsa ABD'ye götürecekler. Can Dündar'ın başına gelen de işte tam olarak budur.

      Şu "Alev Coşkun" meselesi:

      Alev Coşkun, kıdemli bir gazeteci ve "belgelerle konuşan" önemli bir tarih meraklısıdır. Sayın Coşkun'un mesleki tecrübesine laf etmek hiçbirimizin haddi değil.

      Alev Coşkun’un, Cumhuriyet Vakfı’ndaki yeni üyelere ve gazetenin yönetim kademelerindeki yeni kişilere laf etmesinin nedeni, Vakıf üyeliğinden tasfiye edilmesinden sonra yıllardır sahip olduğu ayrıcalıklı konumu bir çırpıda kaybetmesiyle ilgilidir. Sizin referans aldığınız “Sabah” gazetesinin linki, yine çoğu zaman yaptıkları gibi saptırılmış, bağlamı koparılmış bir haberdir, kendinizi daha fazla kandırmayın.

      Toplumunun genelinin Cumhuriyet gazetesini okumaması, T24 sitesini ziyaret etmemesi, “az okunan” gazetecilik kuruluşlarının haber yayınlamasına engel değildir.

      Bir gazeteyi, bir haber sitesini sadece 1 (bir) kişi bile ziyaret etse, o gazetenin veya o haber sitesinin “gerçek haberleri” yayınlıyor olması önemlidir, gerisi laf-ü güzaftır.

      Peki Cumhuriyet gazetesi veya çeşit çeşit haber siteleri sütten çıkmış ak kaşık mı? Değil. 1940-50’lerde Nazım Hikmet’i vatana hıyanetle itham eden yayınları Cumhuriyet gazetesi de yaptı. Bütün bu “yüz kızartıcı haber tarihi”, MİT tırlarıyla yapılan silah sevkiyatının vahametini gölgeleyemez.

      Son olarak şu meşhur “FETÖ meselesi”ne gelirsek:
      30-40 yıldır devletin bütün vücudunda teşkilatlanan bu yapı, niçin 2002’de AKP iktidarından sonra teşkilatlanma hızını arttırdı? Acaba meşhur FETÖ’ye, “ne istediniz de vermedik!” diye hayıflanan kimdi? Bir de bunları hatırlayın isterseniz.

      “Gerçeklerin”, eninde sonunda, kendini ortaya çıkarması gibi bir huyu vardır.

      Sil
    7. Adsiz 14:36, evet vardir oyle bir huyu Lahey Savcisi kardesim.

      Yahu ulkenin meselesi MIT tirlari mi? Bu birilerinin meselesi belli de, kimin oldugunu 15 Temmuz'dan sonra gorduk. "Ne oldugunu bilmediginiz" teror orguletlerine gitmeyin o degerli mahkemenizde, biz ne mal oldugunu bildigimiz teror orgutlerine batili istihbarat orgutlerinin yardimlarini biliyoruz. FETO'nun liderini ABD'ye gotureni biliyoruz. Yargilanan var mi? Savas sucu su bu, kime isliyor hic dusundunuz mu? O "uluslararasi" kurallari kimler yaziyor? Ben size kimin yazdigini soyleyim, kendi ulkesinde satilmislara izin vermeyenler yaziyor.

      Bir tarafta bir kadinin, kendi ulkesinin konsoloslugunda, hicbir ucarilik icrmeyen normal bir siyasi konusmayi, diplomatik pasaportu olan birisine dahi "bir hak olarak" gormeyen ulkeler, ki bunlar "medeni", bir tarafta ulkesinin gelecegine dinamit koymaya calisanlari tutuklayan, ancak gene de gazetecilik yapmalarina, gazetelerine yazi gondermelerine izin veren devlet "anti demokratik". Iste siz kendinize bunu inandirabildiginiz icin bu bes para etmez adamlari savunabiliyorsunuz. Bakin bati neyi tartisiyor.

      http://www.telegraph.co.uk/news/2017/02/11/journalists-obtain-leaked-official-material-could-sent-prison/

      FETO'de de AK Partiyi suclamak en kolayi. Ama mucadele edilen seyin ne bicim bir pislik oldugunu gormeden oyle ust telden pek konusmamak gerekiyor. Ben de size baska seyleri hatirlatayim, FETO'yu AKP'ye yikmaya calismak FETO'yu sanki dini bir cemaatmis gibi gostermektir. FETO iktidar ne olursa olsun "bir sekilde" var olabilmis bir ajanlar toplulugudur, vatanini kadin memelerine satabilecek insanlara bile yer vardir aralarinda;

      http://www.hurriyet.com.tr/guleni-savundu-39011869

      Ecevit ile Erdogan ayni goruste miydi? Nasil olur da her ikisine de "yakin" olabilmis bir gorus bu, izah edebiliyor musunuz? Edebiliyorsaniz buyurun dinleyelim guzellemelerinizi.

      Sil
    8. 1/2

      Adsız 26 Mart 17:16 arkadaşım, sanırım siz sadece “saptırılmış” veya “bağlamı koparılmış” haberlere kenidinizi inandırdığınızdan, burada da sizin gibi düşünenlerin olduğunu sanıyorsunuz.

      Açayım:

      RTE: Anneliği reddeden kadın, eksiktir, yarımdır.
      http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160605_erdogan_kadin

      Bir ülkenin Cumhurbaşkanı (RTE), “kızlarımız sadece eğitimlerine önem vermekle yetinmesinler, aynı zamanda, anneliği de düşünsünler” sözünü kendi vatandaşlarına “dikte eder şekilde” söylemesinden sonra, Hollanda’da TC kökenli insanlara “referandumda evet mitingi” için TC’den bir bakan (Fatma Betül Sayan Kaya) gittiğinde eğer türlü türlü “hukuki” ve “hukuk dışı” yöntemlerle karşılaşıyorsa, ilk önce, o ülkenin (yani TC’nin) Cumhurbaşkanı başını iki elinin arasına alıp ciddi ciddi düşünmelidir, “ben nerelerde hata yapıyorum?” diye.

      “Ben, hangi sözlerimle bu kadar fazla hınç, bu kadar fazla nefret yaratmış olmalıyım ki, Hollanda’da Türk kökenli bir insanımızı polis köpeği ısırmış olsun?” bu soruyu, ilk önce, Cumhurbaşkanı RTE kendine sormalıdır. Ancak ve ancak ondan sonra, Hollanda’ya ve diğer ülkelere kızma hakkını elde eder.

      Siyasetçiler, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır: İlk önce RTE, sonra diğer ülkelerin yöneticileri.

      Bizim toplumumuz kendisini eleştirmekten evvel, başkalarına sataşmayı, suçu başkalarına sıçratmayı çok sever, yeni yeni mağduriyetler yaratmak için türlü türlü fırsatlar kollar.

      RTE: Böyle giderse hiçbir Avrupalı güvenle sokağa çıkamaz.
      http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39352091

      22 Mart’ta Londra’daki parlamento önünde ve Westminster köprüsünde Khalid Masood’un yaptığı saldırının hemen öncesinde, RTE ne demişti (zamanlama manidar olmuş!): “Eğer Batı & Avrupa ülkeleri bu şekilde davranmaya devam ederse, yarın öbür gün, kendi sokaklarında rahat yürüyemez duruma gelebilirler!”

      Bu saldırıları ekstrem-cihadçı İslamcılar yapıyor olsa bile, sırf Cumhurbaşkanı RTE bizzat kendi konuşma tarzıyla, sanki bu saldırıları meşru & müstahak görüyor ve gösteriyormuş gibi bir izlenim bırakıyor dünya genelinde. Siz, “Sabah” gibi gazeteleri okuyarak kafanızı çok bulandırmış birine benziyorsunuz. Önce, şu “Cumhurbaşkan RTE’nin tehdit dolu konuşma tarzı”nı dikkatle inceleyin, sonra, başka ülkelerin yöneticilerine sataşmalarınıza sıra gelsin. İlk önce kendinizi, kendimizi sorgulamayı öğrenelim.

      Telegraph’daki “Journalists who obtain leaked official material could be sent to prison under new proposals” başlıklı yazıyı okudum. Bu haberi, yanlış anlamışsınız.

      Açayım:

      Eğer bir ülke, KENDİ YAZDIĞI YASALARA AYKIRI HAREKET EDİYORSA ilk önce kendi ülkesi içindeki hukuk mekanizmasına göre, sonra, dünya hukuk teamüllerine göre yargılanır.

      “MİT tırları” ile bir başka ülkenin veya ülkelerin sınırları içinde “ne olduğu belirsiz” örgütlere gizli gizli silah sevkiyatı yapmak, TC YASALARINA GÖRE SUÇTUR. Uluslararası hukuk teamüllerine daha sıra gelmedi bile. İlk önce, kendi yasalarınızda neler suç teşkil ediyor bunları açın, okuyun, öğrenin. “Sabah” gazetesinin sizi daha fazla kandırmasına izin vermeyin.

      + + + + +

      Sil
    9. 2/2

      NSA ve CIA’nın, hem ABD’de sıradan vatandaşın hem diğer pek çok ülkedeki insanın, internet hareketlerini, cep telefonu görüşme + mesajlaşma kayıtlarını İLLEGAL YÖNTEMLERLE TAKİP ETMESİ ABD YASALARINA GÖRE SUÇTUR. Uluslararası hukuk teamüllerine daha sıra gelmedi bile.

      Basından okuduğunuz, “Telegraph” gibi saygın bir gazetenin internet sitesinden aktardığınız haberi, çarpıtarak, örnek niyetine yazmayın. “Telegraph”daki yazıyı, bir kez daha ama dikkatli okuyun, daha “sensitive information” tabirini nasıl dolduracakları üzerine nihai karar vermemişler, hem hukuk camiası, hem milletvekilleri, hem teknoloji şirketleri, hem gazeteciler tartışma halindeler. Bu tartışmalar sonucunda eğer konsensüse ulaşabilirlerse, belki yasalaşacak, yani kesin değil.

      Şimdi yine meşhur “FETÖ”ye gelelim:

      FETÖ’nün ne kadar şirret bir yapı olduğunu inkâr etmiyorum ki. Bu yapının “ne kadar da kötü bir yapı” olduğuyla iligili boşu boşuna yazıp parmaklarınızı yormayın.

      Ne hatırlattım size yukarıda, “hiçkimse sütten çıkmış ak kaşık değil.”

      Bülent Ecevit’le başlayın Barış Manço’ya kadar gelin... Fethullah Gülen cemaatinin “Türkçe Olimpiyatları”nı, özellikle Afrika ülkelerindeki okullaşma hamlelerini hep övmediler mi, övdüler. 30-40 yıldır, bu yapının, devletin bütün kurumlarına sızdıklarının farkındalar mıydı, evet, farkındaydılar.

      Peki, 15 senedir (3 Kasım 2002 - 2017), bu ülkeyi TEK BAŞINA, KOALİSYON HÜKÜMETLERİ OLMADAN yöneten parti hangisi: AKP.

      Peki, AKP niçin önceden “Cemaat” dediği, alladığı pulladığı, şimdi de “FETÖ” adını takarak hukuk mücadelesi başlattığı yapıyla, yıllar önce kol kola yıllarca hareket etti?

      Demek ki, öküz öldü, ortaklık bozuldu. “Cemaat”in yeni adı “FETÖ” oldu.

      Madem, elinde 15 senelik muazzam bir “tek başına iktidar” dönemi vardı, ve madem AKP de bu yapının sinsi bir yapı olduğunu bu kadar net biliyordu, niçin 15 Temmuz kalkışması başlamadan yıllar önce müdahale etmedi?

      AKP’nin işine gelmedi galiba, çünkü, 2011-12 öncesi yıllarda “ortaklık henüz bozulmamıştı.”

      Ecevit’i suçlayabilirler, peki AKP bizzat kendisi niçin mücadele etmedi? Bu yapıyı aşama aşama bitirmek yerine, niçin ilk önce “ortak” , sonra “düşman” oldular?

      İlk önce “kendinizi sorgulamayı” öğrenin Adsız 17:16 arkadaşım.

      Önceki adı “Cemaat”, sonraki adı “FETÖ” olan bu yapının, 40 yıldaki EN HIZLI YÜKSELİŞİ 3 Kasım 2002’den sonra gerçekleşmiştir. Ecevit (ve diğerleri) epey masum kalır, “AKP & Cemaat” ortaklığının yanında.

      RTE: Cemaat üyeleri şimdiye kadar bizden ne talep ettiler de yapmadık.
      http://www.haberaktuel.com/erdogan-cemaat-ne-istedi-de-yapmadik-haberi-816731.html

      Son olarak, RTE eğer “müslümanların uğradığı haksızlıklar” konusunda samimiyse;

      Donald Trump’ın altına imza attığı, nüfusunun çoğu müslüman 7 ülke vatandaşlarının ABD’ye vize kısıtlaması kararını, en az Hollanda’ya kızdığı kadar niçin eleştirmiyor RTE?

      Ve pek çok havayolu şirketinde (THY ve Pegasus dahil), tablet ve dizüstü bilgisayarların uçak kabinlerine sokulmasının yasaklanmasını, en az Hollanda’ya kızdığı kadar niçin eleştirmiyor RTE?

      Trump’ın vize yasağı ve Türkiye’nin “ölçülü” tepkisi:
      http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38807797

      Uçak kabinleri içine “bilgisayar sokulması yasağı” başladı:
      http://tr.euronews.com/2017/03/25/ucak-icerisine-bilgisayar-yasagi-uygulamaya-gecti

      Hollanda’yı, Almanya’yı bağıra çağıra tehdit et, “sokakta rahat yürüyemezsiniz” diye ağzından laf çıksın,

      Ama Trump’ın yasakçı uygulamalarını “kısık sesle” eleştiriyor gibi yap...

      Yine hatırlatayım:
      “Sabah” ve benzeri gazetelerin sizi daha fazla kandırmasına izin vermeyin lütfen.

      Sil
  17. Ne enflasyon ne büyüme, elde kalan mermiye yazık deyip hiç birşey yapılmayacak. Kur politikaları tutuyor, belli orana indi. Tekrar en fazla 4 ₺ yı bulur (en fazla).
    Benim izlenimlerim böyle..

    YanıtlaSil
  18. "Türkiye üzerinde oynanan büyük oyun var!..." diyorlar.

    Sokaktaki vatandaşla konuştuğumda o da "evet, oyun var. Ülkemizi kaptırmayacağız..." diyor.

    Herkes bu "büyük oyun"u görüyor da, bi akademisyenler mi göremiyor acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Iki sey var, ulkede bir zamana kadar 'oyunun parcasi' olmayanlar zaten akademist felan olamiyordu. Imtiyazli bir zumre vardi.

      Simdi de bir suru akademisyen zaten ulkede oynanan oyunlar oldugunu soyluyor. Orada burada korku belirsizlik ve suphe dagitma gorevini ustlenmis olanlarin disinda da on binlerce akademisyen var siz bilgi edindiginiz mecralari degistirirseniz gorursunuz.

      Almanya'da siyasetciler isi gucu birakmis Turkiye'de "Hayir" icin kampanya yapiyorlar, akademisler daha neyi gorecekler?

      Sil
    2. Üst akıl mı oynuyor bu "büyük oyunu"?

      Sil
    3. Imtiyazli bir zumre olsaydi Imam Hatip mezunu birisi Cumhurbaskani olamazdi bu ulkede. En iyi okullarda okuyup, devletin en gozde kurumlarinda calismak icin hicbir engel yok.

      Avrupa da siyasi olarak istikrarsiz bir ulke istemiyor yanibasinda. Suriye karisinca ne oldugunu gorduk ulkemizde.

      Sil
    4. Büyük oyun falan yok. Beceriksiz kişilerin uydurduğu bir bahane sadece.

      Sil
    5. Bu tartismayi demokratik bir ortamda yapmak lazim. Secme yorumlardan olusan tartismalara tartisma denmez.

      Sil
    6. Adsız26 Mart 2017 11:01

      EVET UST AKIL YUZUNDEN OLUYOR O BIZI KANDIRMAYA CALISIYOR ISLERIMIZI MAHVETMEYE CABALIYOR. UST AKIL OLMASAYDI SIMDI TURKIYE UCMUSTU. BUYUK OYUNLAR VAR ETRAFIMIZDUSMANLARLA CEVRILI HERKES BIZE DUSMAN BIRDE UST AKIL VAR KI SUREKLI BIZI KANDIRMA PESINDE ALDATMA PESINDE.AMA BIZALDANANLARDAN OLMAYACAGIZ

      Sil
    7. Adsız26 Mart 2017 17:17

      ne demokrasisi demokrasiye karsiyim ben

      Sil
  19. Hocam faizi düşünce sadece enflasyon yükselmiyor ki; kur yükseldiği için firmalar batıyor. İstihdam daha önemli diyerek faizi düşürmeden önce şirketlerin dolar borcuna da bakmak gerek. Çünkü dolar daha da yükselecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur ve enflasyon bir madalyonun iki yüzüdür. Enflasyonun paranın iç değerini, kur dış değerini gösterir. Biri değişirse öteki de ona uyar.

      Sil
  20. Normal bir sistemde,normal doğrusallık olması gereken büyüme-enflasyon ilişkisini bozan ,anormal olayların yada yapısal anormallikerin çözülmesi geremiyormu hocam ? Migren tipi başağrısına x ilaç,stress tipi baş ağrısına y ilaç diyor bu kural.Biz neremizin ağrıdığına bakalım önce.(Yorumcu diş ağrısı çekmekte olduğu için buraya bağladı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette gerekiyor. Aslında bütün bu kurallar ufak tefek anomaliler için öngörülmüş kurallar. Bizim gibi birden fazla sorunla uğraşan ve yapısal sorunlarını da hiç bir zaman çözemeyen ekonomiler için bu kurallar ne kadar geçerli?

      Sil
  21. Hocam iyi gunler. Vergilemenin mali olmayan amaçları arasında nüfus artışını teşvik etmek de varmış. Aralarındaki ilişkiyi tam olarak anlayamadım. Açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuk sayısı arttıkça vergi oranı düşüyorsa mesela böyle bir ilişki kurulabilir.

      Sil
  22. Merhaba Hocam. Dünya ekonomileri sıralaması ne zaman yayınlanacak. Yılbaşından beri sizden dünya ekonomisi ile ilgili yazı bekliyorum.

    YanıtlaSil
  23. ABD krizden çıkıyor, AB de enflasyon yüzde 2 ye geldi programı sonlandırabilirler, Japonya durgunluktan çıktı. Türkiye krizde, Çin yavaş büyüyor, Rusyada petrol fiyatlarına bağlı bir iyileşme var ama yeterli değil. Hocam ne diyorsunuz üçüncü dalga geldi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz değil. Sesi duyuluyor.

      Sil
    2. 3. dalga nedir? Zaten gelmedi miydi o?

      Sil
    3. Ne 1.2.3.Dalgasi, 50 yasindayim Bu ülkede 1 gün Dalgasiz gecmedi. Bahsettiginiz Firtina olsa gerek.

      Sil
  24. Hoca'm saygılarımı sunuyorum. Türkiye ekonomisinin ivme kazanması, hizmet veya mal üretiminin diğer sektörlere nazaran görece daha ucuza mal edilebileceği turizm ve tarım alanlarına ağırlık verilmesine bağlıdır. Hatta turizm ve tarımdaki potansiyelimiz rantabl bir şekilde harekete geçirilebilirse bu bile Türkiye ekonomisinin nefes almasına yeter.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarım ve hayvancılığı izlediğimiz yanlış politikalarla öldürdük. Şu anda her ikisini de ithal ediyoruz. Turizmi de yine yanlış dış politikayla batırdık. Bunların toparlanması yıllar alacak.

      Sil
    2. Asla Toparlanamyacak Sayin hocam. Gercekten durum tahmin ettiginizden de vahim. Gelin görün ki Almanyada Türkiye ile ilgili düsünceler inanilmaz bir hizda degisiyor. 80 milyonluk bir ülkenin Cumhurbaskani makamina asla yakismayacak bir üslup ile tüm Avrupaya meydan okumasini sakin kücümsemeyin. Bizler Avrupali insanlari kendimiz gibi saniyoruz ve en büyük yanilgi da bu zaten. istediginiz Kadar hakli olun.. üslup bu sekilde oldugu sürece ( artarak devam ediyor) Avrupaliyi unutunuz. Cumhurbaskani daha Bugün Tüm Avrupa ülkelerini ve özellikle de Hollanda ve Almanyayi hedef Alan agir suclamalar yöneltti. inanilmaz bir sekilde ise 3. Havaalanini bu ülkelerin istemedigini, buna ragmen ilk etap bittiginde 90, tamami bittiginde 150 milyon yolcu kapasitesine ulasacagini söylediginde meydandaki coskuyu bir görmeliydiniz. Ben biliyorum ki o meydandaki insanlarin tek bir tanesi bile Avrupali Turist ve potansiyeli olmayinca 150 milyon rakamina nasil ulasilabilecegini kendine sormadi. Yani durum gercekten vahim. Yandas medya istedigi Kadar Nevruz da Van a gelen Iran li Turist sayisinda patlama oldu seklinde yayin yapsin. Gercek asla bu sekilde degil. Otel rezervasyon sitelerine giriniz Istanbulda 4 yildizli bir Otelin geceleme fiyati 25,- Euroya Düsmüs. Herkez Ruslar bu yil gelecek diyor. Allah askina Avrupali Turistin gitmedigi bir ülkeye Ruslar neden gelsin. Aklimiz ile Alay ediyorlar. Avrupali turist icin Türkiye güvenlik acisindan riskli.. Rus turist icin risk teskil etmemesinin sebebi nedir ki.? Allah 3 köprü 2 tünel ile kalkindigini ve zenginlestigini sanan bu Toplumu islah etsin.

      Sil
    3. Adsız26 Mart 2017 22:41

      Hic merak etmeyin Ruslarla da o kadar aramiz iyi degil Aha Irandan aciklama geldi bugun, ki her hafta bir aciklama geliyor. Kisaca Iranla da aramiz iyi degil.
      Hakir gormek istemem kimseyi gelirse bir Ukranyali turist gelir ki onlarinda alim gucu belli. Zaten Ukranyalilara AB ulkeleri 3 aylik vizesiz giris gezme hakki tanidi. Ukranyali bunu degerlendirir.Turkiyeye gitmeyi degil.

      Turizm bu ulkenin katalizoru olmustur yillar yili. Hatta bizim TUrizm sektorumuz kadar diger sektorleri besleyen bir turizm sektoru hic bir turizm ulkesinde olmamistir. Tekstilden ulasima insaata hediyelik uretime tarima kadar tum sektorleri besler.
      Turizm sektoru bizi 1994 ve 2001 krizlerinde az hasarli atlatmamiza daha cabuk topralanmamiza yardimci olmustur. AKP yanlis dis politika ile kendisini kandirmaya devam etsin. AKPye selam iflasa devam

      Sil
  25. Valla Hocam dunyanin enflasyondan korkmamasi lazim. Enflasyon candir Enflasyon dosttur Enflasyon kardestir ENFLASYON DOSTUR DOST!

    Allah bu millete bu dunyaya enflasyonlu gunler nasip eylesin. Enflasyon olan ulkede issizlik olmaaaaaz! Enflasyon olan ulkede bereket olur hareket olur buyume olur piyasa olur. Enflasyonun olmadigi yerde allah gostermesin millet birbirni yer. Enflasyondan baska care yoktur.

    Dunyada gelismis ulkeler icin enflasyon %5 olsun
    gelismekte olan ulkeler icin %8 -12 bandi olsun

    bakin bakayim cogu sorun kendilivinden cozuluyor mu cozulmuyor mu hodri meydan!Boyle bir ortamda konut monut balonu da olmaz cunku enflasyon evlerin reel olarak degerlenme etkisini keser standarta getirir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu anda enflasyon bizde tam o dediğiniz bantta. Sorunlarımız çözülüyor mu?

      Sil
  26. Ben tercihimi enflasyonun düşük tutulmasından yana yapardım. Büyüme gerçekleştiğinde ülkemizde gelir adaletsizliği olduğu için büyüyen pastadan büyük payı sermaye sahipleri alacak ve emek sahiplerine etkisi malesef az olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle düşünün pastadan ilk payı büyük sermaye alsa bile bunu daha çok kazanmak amacıyla yatırımda, üretimde kullanırsa daha çok iş yaratıp daha fazla gelir dağıtacağı için ikinci payı çalışanlar da almaz mı?

      Sil
  27. Elimizde tek mermi varsa,gelen iki düşman askerinide bununla etkisiz kılamıyorsak,ben destek kuvvetler gelene kadar o tek mermi ve diğer araçlarla saldıranları oyalarım.İktisat alanında ki karşılığı ise faizleri yükselterek enflasyonu kontrol altında tutarım.Bu esnada destek kuvvetlerin gelmesi için yapısal reformlara başlarım(hukuk,eğitim,vergi düzenlemeleri gibi alanlarda) Amacım verimlilik artışı olurdu,kaynakların kullanımında ve dağıtığımında verimli ve eşitlikçi bir sistem kurmaya tüm kamu,özel kurumları ve halkı seferber ederdim.İşte o zaman şarjörümüz mermi ile dolar ve gelen ekonomik problemlerin kök sorununu çözmüş oluruz.Verimli,üretken,namuslu,nitelikli ve dengeli tüketen,israf etmeyen,israfın ne demek olduğunu bilen insanları yetiştirmek sanırım sorunun çözümü.Gerisi boş laf.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek mermi ile düşman oyalamak nasıl oluyor? Destek kuvvet 10 sene sonra gelecekse bu işe yarar mı sizce?

      Sil
    2. A benim akillim. Elindeki tek mermi ile Düsmani oyalayarak cin lik pesindesin. güzel hos da.. düsman askeri Senin tek mermiye sahip oldugunu biliyor. Hatta Cümle Alem. Etrafinda dolasan köpekbaliklari her gecen gün cogaliyor. Hala destek kuvvetlerin gelecegini saniyormusun.?

      Sil
  28. Patlamis bir ekonomi soz konusu,ben bir bankaci olarak piyasayi gozlemliyorum vadeler uzadi para yerine ev araba cek devremulk gibi araclar kullanilmaya başlandı. Ekonomi rayindan cikmis tren gibi cevremizde gordugumuz ucuk fiyatli daire ve arabalari alacak para kimsede yok ya da uzun vadeli yukun altina girecek cesaret kimsede kalmadi.Referandum icin anketlerde yavas yavas gelmeye basladi hukumet icin pek evetli degil pek hayirli gibi herkes cebini düşünür karar verirken gelecek sonuclar beklenen gibi olacak ...

    YanıtlaSil
  29. Hocal elinize sağlık...Hocam bir sorum olacak fikirleriniz çok önemli bizim için, finans-muhasebe alanıniçin kariyerimize denetim firmalarından başlamamız iyi bir seçim olabilir mi deloitte firmasında mesela?

    YanıtlaSil
  30. Bence referandum yapalım, faizin inip çıkmasına milli irade karar versin. Böylece yerli ve milli bir yöntemle faiz belirlenmiş olur. Taylor kuralı falan gibi kökü dışarıda kurallar bize uymaz. Buna milli bir isim de buluruz, Teyyo kuralı deriz mesela. Halktan korkmayalım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ��������

      Sil
    2. Aynen katiliyorum. Bu Ülke ne cektiyse Halktan korktugu icin geldi. Aslinda herseye milli Irade karar versin. parlamentoyu, Tüm kurum ve kuruluslari fesh edelim. Hatta Anayasyi bile kaldiralim. Halk kendi kendini idare etsin. ülke gercek iradenin elinde olsun. iste o Zaman kimse tutamaz bu ülkeyi. Aha buraya yaziyorum 5 yilda milli gelir 50 bin dolar

      Sil
  31. Maliye politikası hocamız temel amaçların birbiriyle çeliştiğini söylemişti hatırıma o geldi Mahfi hocam.Mevcut durumda birini halletsek diğerinden sorun patlak veriyor.Eğitim durumu çok iyi olan Finlandiya'nın bile enflasyonu %1.5 iken büyümesi ancak %0.8 ya da işsizliği yüksek oluyor. Buradan kastım kesinlikle eğitimimiz iyi durumda değil pek iç açıcı değil. Yani hocam bu noktada biraz enflasyona katlanmak büyüme de ise tatmin edici bir oran yakalamak daha doğru olur diye düşüyorum.
    İkinci olarak kurumlar hedef belirlerken neden gerçekçi davranmıyorlar? Piyasayı etkilemek istemesini anlıyorum lakin güvenirliklerini yitirmiyorlar mı hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayin Kabak cok hos bir yerden konuya temas buyurmussunuz. Finlandiya bile egitim ve vergi reformu iyi olmasina ragmen dusuk enflasyon yuksek issizlik uzerinden gidiyor.

      Bu vesile ile biraz enflasyona katlanmak issizligi dusurmek dusen issizlik kitlesine is hayatinda tecrube ve meslek kazandirmak daha iyi bir durumdur. Kisaca isleyen demir pas tutmaz. Tam da bu noktada boyle bir politikada buyume orani yakalayip zamanla reformlara girismek daha akillica bir durumdur. Unutmamak lazim ki enflasyonlu buyume dusurulen issizlik nasil issize meslek tecrube kazandiriyorsa ekonomi yonetimine de zaman ve var olan ekonomik ayiplari istatistiklerle oynamadan ortmesini saglar. Bu zamani aklillica degerlendirebilen ekonomi yonetimi ise yaptigi yapacagi reformlarla toplumu ekonomiyi ileriye tasiyabilir. Bu vesile ile onunde duran talep ekseni fazla olan enflasyonu ise rahatlikla yenebilir. Yazilan yorumlarda okudugum kadariyla enflasyonun gelir dagilimini arttirdigi yazilmis. Sunu unutmamamk gerek ki durgunluk neye hizmet eder evde oturan is yapamayan dukkanda pinekleyenin gelir dagilimina etkisi hic mi olmaz. Enflasyon hic olmazsa isleyen demir yaratir carklari yaglar onemli olan senin enflasyonun kazandirdigi rahatligi ayiplari ortmeyi ve enflasyonun sana kazandirdigi zamani degerlendirmendir.

      Sil
    2. Öncelikle yorumun için teşekkürler.
      Açıkçası ekonominin istekleri zaten birbiriyle çelişiyor hatırladığım kadarıyla fiyat istikrarı ile tam istihdam ve gelir dağılımı ile büyüme birbiriyle çelişir.Tam istihdamı sağlamak için verimliliği düşük üretim faktörlerinin üretime koşulması maliyetleri yani fiyatları arttırır. Ayrıca gelir dağılımında tam adaletin sağlanması tüketim eğilimi yüksek gruba fon aktarımıdır ki bu durumda da tasarruf çok düşük olacağından büyüme tatmin etmeyecektir. Diğer yandan enflasyon da gelir seviyesi düşük kesim aleyhinde işler.
      Zaten artık kabul edilen kaide şudur ki %5 enflasyon üreticiyi teşvik için çarkların dönmesi için idealdir.İşsizlikte yine belirli bir oranda işsizlikte normaldir.Yani buradan çıkan sonuç bir miktar enflasyon ve işsizlikten bir şey olmaz.Bundan sonra ise gerekli politikalarla idare eder diyebileceğimiz bir büyüme ile gerekli reformlar zamana yayılarak yapılır ve ekonominin pası silinir. Tabi buradan yazmak kolay işin perde arkasında bir çok enstrüman politikaların dozunun ayarlanması var.Hadi her şeyi mükemmel ayarladık amaçlar birbiriyle çelişiyor. Dolayısıyla gelir dağılımı işsizlik büyüme enflasyon faiz oranı hepsinde ortalamanın tutturulması ve aralarında optimal uyumun hedeflenmesi düşüncesindeyim. Saygılar.

      Sil
  32. Enflasyon sever arkadaşlara sorayım hocam izninizle:
    Bizim enflasyonumuz,taleptenmi kaynaklanıyor? Kapasite kullanım oranları %40-80 arasında sektörüne göre değişiyor.Enflasyona sebep olan dışarıya bağımlı olduğumuz enerji,teknoloji,hammadde ve aramalı ihtiyaçlarımız.Ve bu ihtiyaçları karşılayacak dovizi kazanamadığımız için,yüksek maliyetlerle dışardan doviz finansmanı bulmak zorunda kalmamız değilmidir ?

    YanıtlaSil
  33. Hocam sanki atılan 6 sıfırı 1 sıfır daha ekleyip geri getirmeden rahat etmeyecekler gibi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yolda ilerliyoruz. Attığımız 6 sıfıra 70 yılda gelmiştik. Bakalım bu sefer kaç yıl alacak?

      Sil
  34. hocam iktisat mezunuyum, ekonomiyi takip ediyorum sizi de sıkı takip ediyorum,fakat iktisattan para kazanamıyorum, yani keşke kazanabilsek ne kadar güzel olurdu...
    her şey para değildir tamam...ama işte insan bilgisini paraya tahvil edemiyor ya kahroluyor,
    illa sıkı bir merkezi sınav sürecine girmemiz mi gerekiyor iktisattan para kazanmamız için..
    zaten o kadrolar için de arz çok sınırlı, talep ise çok yüksek düzeyde...
    hocam iktisatla ilgili dökecek çok dert var,
    aslında benim en büyük serzenişim kendimedir....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan kendi kendine söylenmeye başladığında çözüme yaklaşmış demektir. İyi söz oldu ama gerçek bu.

      Sil
  35. Enflasyon dovizin artması demek. Özel şirketler borç batağındayken enflasyonun artması onları daha zor duruma düşürür. Büyümeyi özel sektör gerçekleştirecekse enflasyonun artışı beklenen büyümeyi getirmez diye düşünüyorum. Geliri dövizle olan için iyi olur. Büyüme için yatırım yapılabilir bir iklime ihtiyaç var. Yabancı yatırımın gelmesi hele Ohal varken zor.
    Bizim kurumsal yapımızı tekrar sağlamlaştırmadan büyüme hayal.
    Faizleri ne kadar arttırırsak arttıralım, temel sorun özel şirketlerin dış borcu ve cari açığın fanansmanı. Faizler arttırılsa bile Finansman ihtiyacı Dövizin artmasına neden olur ve maliyet enflasyonu ile karşı karşıya kalırız. Kurumsal yapıdaki aşınma kaliteli ve yeterli miktarda dövizin girişini engeller.
    Bence sorunumuz enflasyon, faiz büyüme sarmalından daha derinde yani kurumsal yapıda.

    YanıtlaSil
  36. Hocam,
    Bana gore ülkelerin faiz silahı kadar ve belki de ondan daha güçlü bir silahı var. Ancak bu silah, merkez bankalarının elinde değil, hükümetlerin elinde bulunuyor: Toplumsal Uzlaşma. Evet, eğer enflasyon, hedeflenen seviyeden yuksek, büyüme de potansiyelin altında ise ben ekonomiden sorumlu olsam (hükümet) 1. Merkez Bankasının özerkliğini vurgular ve ekonominin dinamikleri yönünde hareket etmesini dağlarım (enflasyon ne kadar faiz oranı gerektiriyorsa onun uygulanması) 2. Döviz bir enflasyon aracı ise ve benim de dövize ihtiyacım varsa hem iç hem diş siyasette UZLASMA yoluna giderim ve ülkeye döviz girmesi ve kalıcı yatırımların gelmesini sağlarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru ama ne yazık ki siyaset bizim bilimsel mantığımızla yürümüyor. Baksanıza toplumla tartışmadan anayasa değişikliğine gidiyoruz. Anayasa, toplumun üzerinde en fazla uzlaşma sağlaması gereken metindir. Ama bir uzlaşma yok.

      Sil
    2. Hocam acele ile anayasa değiştirme işine gidilmesi ekonominin gidişatından kaynaklanıyor olabilir mi ?

      Sil
  37. Iyi de gelismis bir ekonomide para arzini artirmak ve gelismekte olan bir ekonomide para arzini kismak bence farkli sonuclar nedense iktisat biliminde bu ayrim goz ardi edilir hep mutlak yonunde bakilarak islerin goreceli olduga hesaba katilmaz bence fizikt biliminden ayrilan noktasida bu ,ve bence bo konu uzerinde iktisatcilarin dusunmesi gerekir cok temek eksiklik ayni teoriler gelismis ekonimde iyi sonuc verir diye bir baska gelismekte olan ekonimide de iyi sonuc verir diye anlamina gelmez hatta tam tersi bir sonuc normal karsilanmasi gerekir eger gorecelelil kuramina kulak verilirse

    YanıtlaSil
  38. Başlıkta seçim kelimesi olunca büyüme ve oy tercihlerine ilişkin yaptığınız analizlere yönelik bir yazı sandım. Referandum için böyle bir yazı gelecek mi? Saygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz analiz seçime uygun ama anayasa referandumuna uygun değil. Bu farklı bir durum.

      Sil
  39. Hocam bankalar personeline temettü dağıtırken bu tutarı dönem karı içerisinden mi hesaplıyor yoksa ikinci tertip yasal akçe içerisinden mi ya da olağanüstü yedeklerden mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bankacı arkadaşlar cevaplarsa daha uygun olur.

      Sil
    2. merhaba, bankaların finansal tablolarını incelemenizi öneririm. Ben yine de belirteyim ki mevcut düzenlemelere göre, dönem kârının alt kalemi olan ikinci dağıtım/tertip içinden çalışanlara "temettü" ödenmektedir. Bakınız: İş Bankası 2016 yılsonu finansal tabloları.

      Sil
  40. Merhaba,
    Tüm bu kararları/seçimleri nesiller üzerinden (1-2 on yıllık) hedefler belirleyip yapmak gerekmez mi?
    Ve o halde nüfusun inanılmaz bir hızla büyümesini de göz önüne almak doğru olmaz mı?
    Şu an Türkiye %1.4 gibi inanılmaz bir nüfus artışı ile büyüyor. Bunun 1-2 nesil sonrasına eğitimde, ekonomide vb. getirecekleri/götürecekleri bu seçimin en büyük belirleyicilerinden biri olmaz mı?

    YanıtlaSil
  41. 1) Kamu harcamalarını düşürmek gerek = Büyüme
    2) Suriye Vatandaşlarını ülkelerine gönderelim = işsizlik
    3) Evrensel Hukuk kurallarını uygulayalım, Güven i tazeleyelim = Yatırımlar artacaktır
    4) AB ye entegre politika geliştirelim = Faiz düşecektir
    5) Liyakata önem ve öncelik verelim = Kalite artacaktır
    6) Sayıştay ın Bagımsız bırakalım daha şeffaf yönetime dönelim= vatandaşa huzur gelicek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2 Suriyelileri ulkelerine gonderelim
      3 Evrensel Hukuk kurallarini uygulayalim

      Sizce bu ikisi arasinda bir celiski yok mu Evrensel Hukuk kurallari insan hak ve hurriyetlerini icermiyor mu Suriyelilerin ulkelerine gonderilmesi taraftariyim ama bunu savas surerken yapilmasindan yana degilim. Evrensel hukuk kurallarinin islemesinden yanayim ama bu belli bir cevreye degil herkese gecerli olmasindan yanayim.

      Sil
    2. Avrupa neden almıyor mülteci leri?
      Evrensel hukuk kuralları vatandaşına layık olduğu hayat ı ve güven ceyi vermelidir.
      Başka bir ülkenin buda bi bedevi toplumsa halka sorulması gerek
      Bu topraklar çok büyük bedeller ödendi bu kadar ucuz değil TC vatandaşılığı

      Sil
    3. Sen Avrupaya soracagina Arap ulkelerine sor. Avrupali da kalkip biz demokrasi icin cok bedel odedik diyecek

      Sil
  42. Hocam saygıyla selamlıyorum sizi yine en önemli noktalara değinmişsiniz

    YanıtlaSil
  43. Hocam merhabalar. Siz olsanız ne yaparsınız sorunuza cevap veriyorum ve vereceğiniz cevabı merakla bekliyorum. Ben olsam ya büyümeyi sabit tutar enflasyonun hareket etmesine izin verirdim yada enflasyonu sabit tutup büyüme ile oynamaya giderdim fakat burada bence büyümeyi sabit tutmak bana daha mantıklı geliyor. Şöyleki karşımızda 2 düşman askeri var ve bunlardan birini sürekli kontrol ederek diğerini öldürüyoruz. Eğer birini öldürüp diğerini mermim var diye korkutacak olsaydım kendi adıma büyük bir kumar oynamış olurdum fakat ben tek mermi ile ikisinide korkutup öldürmemeyi tercih ediyorum. Sonuç olarak bana ilk hamle yapanı öldürüp diğerini bu şekilde baskılıyorum. Burada büyümemi en yüksek veya en düşük olacak şekilde değilde gerçekçi bir eleştirel gözle bakarak belirliyorum daha sonra büyüme hedefimi aşağı veya yukarı sapma yapmasına izin vermeyecek şekilde kur, enflasyon gibi enstürmanları kullanıyorum. Sonuç olarak ben hedefimi tutturduğum için sonraki yıllarda gelen para, yatırımlar ve diğer girişlerin önünü açıyorum. Eğer kontrol edilemeyecek bir seviyede ise enflasyon hedefimi koyup enstürmanlarımı ona göre kullanıyorum. Sonucta tüm enstürmanların hedefi aynı ritmi tutturmak içindir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur ve enflasyonu enstrüman olarak tanımlamanız hata olmuş.Bknz.burada Hocamızın anlatımı gayet açıklayıcı.http://www.mahfiegilmez.com/2015/08/ekonomide-analitik-dusunme-dersleri-4.html

      Sil
    2. Burada yapılacak şey birini seçip her bne pahasına olursa olsun onu sonuçlandırmak olmalı. Bir yıl birini öteki yıl diğerini seçerek sürekli zaman kaybediyoruz.

      Sil
  44. Mahfi bey daha az yazı yazabilir misiniz acaba? Vize soruları sizin yazilarinizdan oluyor binlerce öğrenci ağlıyor su an

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bu öneri harikaydı.

      Sil
    2. Bu millete iyilik yaramaz. Burada hoca beş para almadan deneyimlerini bilgilerini paylaşıyor sen gelmişsin laf ediyorsun. O koca egolu profesör hocalarına sor bakalım yüzde kaçı sorduğun sorulara cevap vermeye tenezzül edecek!

      Sil
    3. kardes cocuk napsın egolu hocaları kendilerine sorsan cvp veremeyecekleri soruları ögrencilere soruyorlar ögrenci ne yapsın tek dersi okul bitirmek

      Sil
    4. binlerce öğrenci ağlıyor su an DEMOGOJIYE BAK
      kim agliyormus kendi okuyan aglAMAZ

      Sil
    5. 18.49 daki arkadaşa yanıt :

      Burası Türkiye burada yata yata geçmeyi düşünürsen, sonra pis düşersin.

      Sil
    6. Ocak'ta kar yağdığında "kar maksimizasyonu" yazmıştınız, hatırlıyor musunuz hocam?

      Adsız arkadaşımızın "az yazı yazın lütfen" talebini okuyunca, sizin tweetiniz kadar güldüm, karnım ağrıyor şu an ;-)))

      Sil
    7. Aglamayanlar da kolayca is bulup yuksek hayat standartlarinin tadini cikartiyor. Simdiye kadar calisip da kaybeden kimseyi gormedim.

      Sil
    8. Anaaa bu iktisatçılar da hiç espiri anlamıyor bir espiri yapalım dedik neler demişler neler

      Sil
    9. Mahfi Egilmez yuzunden magdur olduk

      Sil
  45. Mahfi hocam ; devamlı olarak bankalar mesaj atıyor telefonuma gel çok uygun kredi var gel diye ! Eeeeeee o zaman çok parası mı var bankaların . Birde şunu merak ettim bankalar bu kredileri kendi sermayeleri den mı yoksa dış ülkelerin bankalarından döviz cinsi aldıkları borçlarından mı karşılıyor lar... Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da var ama başka kaynaklar da var. Sermaye + Mevduat + yabancı kaynaklar + MB'ndan borçlanma.
      Bankalar için en uygun kullanım kredi vermek.

      Sil
  46. hocam kpss de alan sorularında takıldıklarımızı sizin kitaplarınızı okuyarak tamamlayabilirmiyiz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplarımdaki konular muhtemelen ona da yararlı olur ama benim bu kitapları yazmaktan amacım konuları öğretebilmek ve Türkiye deneyimlerinden yararlanarak aktarabilmek.

      Sil
  47. Hocam Merkez Bankası açısından büyüme mi enflasyon mu sorusu bir ikilem değil; bir tercih de yok benim gözümde. Merkez'in kanuni görevi fiyat istikrarıdır, enflasyon yüksek ve bu sebeple faizi yüksek tutmak zorunda. Ekonomik büyümeye önayak olmak hükümetin görevidir. Büyüme konusundaki bir zorlanmanın faturası Merkez'e kesilemez.

    Genel anlamda baktığımızda şu anki stagflasyon Türkiye ekonomisinin açmaza girmesinden kaynaklanıyor. İthal ara mallar ile montaj yapıp son ürün diye satmaya çalışılıyor. Bu da artan kur ile hem yüksek enflasyona hem de şirketletin kar marjı erimesine yol açıyor. Eriyen kar marjı ile hem istihdam sorunu hem de birikmeyen sermaye yüzünden yatırım sorunu yaşanıyor. Dışa bu kadar bağımlı kılınmış bir ekonominin üretimi faiz ile düzeltilemez. İnsanların üretim vasıflarının, inovasyonun, bilim ve teknolojinin önü açılmalı. 20. yüzyıl kafası ile 21. yüzyıl üretimi yapılamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sonraki yazımı okursanız orada MB'nin amacı veya amaçları konusunu tartışıyorum.

      Sil
  48. Hocam Merkez Bankası açısından büyüme mi enflasyon mu sorusu bir ikilem değil; bir tercih de yok benim gözümde. Merkez'in kanuni görevi fiyat istikrarıdır, enflasyon yüksek ve bu sebeple faizi yüksek tutmak zorunda. Ekonomik büyümeye önayak olmak hükümetin görevidir. Büyüme konusundaki bir zorlanmanın faturası Merkez'e kesilemez.

    Genel anlamda baktığımızda şu anki stagflasyon Türkiye ekonomisinin açmaza girmesinden kaynaklanıyor. İthal ara mallar ile montaj yapıp son ürün diye satmaya çalışılıyor. Bu da artan kur ile hem yüksek enflasyona hem de şirketletin kar marjı erimesine yol açıyor. Eriyen kar marjı ile hem istihdam sorunu hem de birikmeyen sermaye yüzünden yatırım sorunu yaşanıyor. Dışa bu kadar bağımlı kılınmış bir ekonominin üretimi faiz ile düzeltilemez. İnsanların üretim vasıflarının, inovasyonun, bilim ve teknolojinin önü açılmalı. 20. yüzyıl kafası ile 21. yüzyıl üretimi yapılamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzun süreden beri gördüğüm en iyi yorum. tebrikler; siz uyarana kadar da ben enflasyonun kanuni görev olduğunu göz ardı etmiştim. (tarafım: enflasyonu hedeflemenin doğru olacağını düşünüyordum) Ama sizin bakış açınız daha doğru mbnin görevi kanuni olarak enflasyonu düşürmektir, bitti , gerisi hükümetin ve siyasilerin görevi. teknik olarak enflasyonun düşürülmesinin doğruluğunu bile anlatmaya gerek yok kanunlar açık.

      Sil
  49. Bana göre ülkenin temel sorunu insan kalitesinin düşük olması, bunun da en büyük sebebi islam. Dinde reform yapıp, hayata bakışımızı değiştirmedikçe, büyüme mi enflasyon mu diye debelenmekten asla kurtulamayız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. klasik fransız kafası. inanmadığın dinde niye reform istiyorsun; oynamadığın oyuna niye kural koyuyorsun. ne diyecen müslümanlıkda baş örtüsü yoktur? e ben senin bildiğin müslümanlık dininden değilim benim dinim başka; maslemanlıkda baş örtüsü var dese ne diyecen? seçimi bile kazanamazken ülkenin vicdan modellemesini yapabileceğini niye düşünüyorsun ki? her etki bir tepkiyle karşılaşır akıllanmadık mı hala fanatik laiklikden, bugün yaşadıklarımız 28 şubatın meyveleri değil mi? yapılması gereken şey dini değil "ben haklıyım" mantığını değiştirmektir. Asker gelir ben seçilmişden daha iyi yönetirim der, dinsiz gelir ben daha iyi biliyorum der, bütün hoclar tabib, herkes ekonomi uzmanı, herkes hukuçu, ama en önemlisi herkes haklı...Sizin beğenmediğiniz "karşı" taraftan bir farkınız yok ki; hoşgörüsüzlük sorunumuz var, sizde de onlarda da. Yapılması gerken şey kültürüne ve bilime aynı anda saygı duyan yaşamın zorluklarını ve kendini tanıyan akıllı sakin ama kararlı bireyler yetiştiren bir sistem, din düşmanı yaratmaya çalışılması bizi ileriye değil geriye götürür; ben haklıyım yerine görüşlerinizi biraz daha az keskinleştirip, bence böyle olsa şöyle şöyle yararları olur deyip geri çekilseniz daha iyi değil mi? zaten düşünceniz kabul görmüyorsa uygulanmayacak demektir, makul olmayı deneyin. Karşısı makul değil, sizinde olmayayım derseniz sorunu çözemezsiniz. bakış açınızın ilkelliğini ve hoşgörüsüzlüğünü anlamak için ingilizceniz varsa ateistlerin yaptığı şu videoyu izleyiniz: https://www.youtube.com/watch?v=pLj4iwa0__8 , belki bir miktar kişilik gelişmeniz olur hele hele çocuğunuz varsa verdiği örneğin ne kadar yerinde olduğunu görürsünüz.

      Sil
    2. Fanatik Laiklik jargonu..Din ile algılanan ve kodifiye edilen medeniyet tasavvuru...Gerçekten çok evrensel...Kendi dışında herkesin cehenneme gideceğine inanan evrensel din anlayışı...Ne kadar kucaklayıcı.Bence sizde Avrupanın Ortaçağ karanlığından kurtulma sureci 1500-1800 siyasi tarihini okuyun.Kral-papaz itiffakının ne anlama geldiğini öğremek faydalı olur.

      Sil
    3. Adsız 00:49

      Linkini verdiğiniz video "new age" saçmalığından başka bir şey değil. O video ile bağlantılı alışveriş linkine tıklarsanız sattıkları ürünlerden bunu rahatça anlayabilirsiniz. Ateistler böyle zırvalarla uğraşmazlar. Bunlar öyle ya da böyle bir inançla bağlantılı kişilerin inançlarını pazarlama yöntemleridir.

      Sil
    4. Asıl mesele dinin küçük yaştaki çocuklara empoze edilmesi. 5 yaşında bu dünyanın yalan olduğu öğretisine inandırılan bir çocuktan ileride bilime dönmesi beklenemez.

      Sil
    5. videodan anladığınız (hoca dahil) verilen cevaplarsa ben pes diyorum, henüz bu seviyeye gelinmemiş zamanı değil deyip zaman beni haklı çıkarana kadar geri çekiliyorum. Dine karşı haçlı seferi düzenlemek yerine, insan psikolojisindeki işlevinin ne olduğunu anlamanız gerekiyor. fransız devrimi standart tarih dersinde anlatılıyor (en azından benim zamanımda öyleydi) o kısmı bilmek için okuyan bir insan bile olmaya gerek yok, sen din kötüdür dersin öteki hayır kötü olan insandır bıçağı kesmek içinde adam öldürmek içinde kullanabilirsin, sen kralı papazı suçlamak yerine niye dini suçluyorsun ki? der; bu bakış açıları seni de onuda haklı yapmıyor.
      "new age" çok eski bir terim biraz zihinsel olarak büyüyün (not: bunu Kenan Beyi provake edecek uslupla söylüyorum çünkü herkese kendi yediğinden vermek gerekir, küçümsemeye karşılık küçümseme), fransız devirimide bir zamanlar "new age"'di, yeni fikirler her zaman öyledir, franzsız devrimine takılıp 300 yılda kat edilen düşünce yapısındaki ilermeyi görmezden gelmeyelim, yolculuğumuza oradan başlamakdansa bugünden başlamak daha uygun olur; eğer anlayışsız toplum olursak bugün sen kurarsın ikna odasını yarın sana kurarlar bu böyle sürüp gider.

      Sil
    6. Adsız 01:44
      "New age"i kelime anlamı ile algıladığınız, hangi anlamda kullanıldığını bilmediğiniz belli. Sonuçta bilmemek değil öğrenmemek ayıp, zamanın sizi haklı çıkarması için sonuçsuz bir bekleyişe gireceğinize oturup biraz okursanız zihinsel gelişiminiz için daha yararlı olacağı kanısındayım...

      Sil
  50. Hocam Tüfe rakamları çok dalgalı değilken, ÜFE rakamları niye çok dalgalı. Bir ay %2 oluyor bir ay %10 oluyor,Tüfede böyle bir şey yok?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü üretici maliyetlere kurdan gelen artışları talep yeterli olmadığı için arada bir yansıtabiliyor.

      Sil
  51. yorumlara baktim enflasyonun yükselmesi iyi birşeymiş gibi algilanmiş enflasyon= obezite yani hastaliklarin başlama sebebidir yavaş yavaş öldürür tehlikeli birşey yok saymak akil kari degil

    YanıtlaSil
  52. ömer şahin26 Mart 2017 23:00

    Hocam faizi aşağı çekmekte cari açığın yüksek olduğu ekonomide bir kaynak çıkışına neden olup kurun yükselmesine ara malı ithalatının pahalanmasına neden olup dolaylı yoldan enflasyona neden olmaz mı

    YanıtlaSil
  53. Hepimiz önümüzdeki bir yılı merak ediyoruz doğal olarak ve kura,ekonomiye ne olacağını kestirmeye çalışıyoruz.Fed,Suriye meselesinin başlangıç zamanlarında faizi düşük tuttu ki AKP güçlü olsun ve cehennemin fitilini muhalifleri örgütleyerek ateşlerken mevcut hükümet, halk yağlı ballı akan borç sıcak paralarla narkozlanıp suriye'deki yanlışı göremesin.Demem o ki fedin politikaları ortadoğudan bağımsız değil.Peki derin ABD gerçekten Türkiye'yi artık ekonomik olarak çökertmek istiyor mu(akp nin kalıcılığı gidiciliği ekonomiye bağlı) yoksa bir süre daha iktidara ihtiyacı var mı?Bu soruya cevap verebilen önümüzdeki bir yılın ekonomisini de görür.Bance kürdistan için bir süre daha akp ye ihtiyaç var ve bu sebeple kriz bir yıldan erken patlamayacak.Sizin görüşünüz nedir forumdaki ekonomiyle ilgilenen arkadaşlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu anlattıklarınız beni aşar. Ben net göremediğim şeyleri görene kadar yorum dışı tutmaya alışığım.

      Sil
  54. Mahfi bey müsteşarlık bile yapmışsınız ama sizin böbürlendiğinizi hiç görmedim şimdiye kadar.

    Acaba insanın yaşı ile mi alakalı ağırbaşlı olmak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok ben müsteşarken de böyleydim. Bence normal olan bu. Böbürlenecek ne var ki?

      Sil
  55. Hocam, iyi geceler. Bu kadar çivisi çıkmış bir ülkede yarın bir KHK ile döviz büfeleri kapatılsa, bankalara da talimat verilip ikinci bir emre kadar dolar alış:3 TL satış 5 TL, euro alış:3,5 TL satış 5,5 TL'dir, 6 ay içinde dövizini bozdurmayanlar tutuklanacaktır dense ne olur? Biliyorum, siz böyle soruları sevmezsiniz ve genellikle cevaplamazsınız ama bence artık kendimizi bu tip şeylere hazırlamamız lâzım. Bir zamanlar belediye meclisi kararları ile fayların yerleri değiştiriliyordu, artık büyümenin, enflasyonun, faizin, kurların KHK'larla belirleneceği bir döneme giriyoruz. AB ile ilişkileri tam olarak kopardık mı tamamdır. Sonrasını Mr.Taylor düşünsün.

    YanıtlaSil
  56. Hocam bu Taylor kuralı çok basit bir dünyaya ait bence;
    1) Tüketicilerin tüketim kabiliyetleri hala var olacak.
    2) Kamu borç stoku (yani genelde tüketicilerin dolaylı ortak borcu) çok aşırı olmayacak.
    3) Üretim artışı için ciddi yatırımlar gerekecek ve bu yatırımlar ile yeni iş imkanları yolu ile tüketici için kaynak oluşacak.
    4)Söz konusu ekonominin dövize bağımlılığı olmayacak.
    5) Küreselleşme ve dalgalı kur rejimi olmayacak.
    6)para ve sermaye sistemi işlerliliği bu düzeyde sorgulanır olmayacak.
    ...
    2x2 bir matrise benzeyen bu kural, günümüz dünyasındaki 10x10 matrise benzeyen ekonomi için geçerli olması zaten beklenemez. Yarın için çözüm olan ertesi gün sorunun kendisi haline dönüşebilir.
    Bence devletlerin ne yaptığından daha önemli olan tüketici bireylerin yarından sonrası için ne yapacaklarını planlamaları. Üretim araçları ve de sermaye %1 de birikirken tüketiciler bireysel olarak veya oluşturdukları devlet organizasyonları yolu ile onlara borçlanmanın doğal sınırına hızla ulaşıyor. Hiç bir zaman ödenemeyecek bu borçların nasıl ciro edileceği asıl soru.

    YanıtlaSil
  57. Hocam günümüzde enflasyon meselesini biraz fazla abartılmış buluyorum. Dünya üzerindeki çoğu merkez bankası enflasyona odaklanmış durumda. Türkiye'de de öyle. Herkes enflasyonu konuşuyor. Neden yüksek işsizlik oranları bu kadar çok konuşulmuyor diye haykırmak istiyorum. İşsizlik olmuş %12. Buna sadece bir rakam olarak bakamayız. Arkasında çok büyük bir psikolojik yıkım getiriyor. İnsanlar çocuklarının yüzüne gururla bakamıyor, hevesleri kırılıyor. Yeni mezunlarımız yıllarca çalıştılar ama yeteneklerini sergileyebilecek bir iş, umutlarını gerçekleştirebilecek bir alan bulamıyorlar. İnsanlar ekonomik sisteme olan güvenlerini kaybediyorlar.

    Burada enflasyonla işsizliğin teorik olarak ters orantılı olduğunu göz önünde bulundurarak birkaç şey daha söylemek isterim. Bu düşük enflasyon takıntısı en çok kime yarar? Tabiki de devlet tahvili sahiplerine. Çünkü enflasyon düşünce kendi real "gerçek" gelirleri artmış olur. Peki kim bu tahvil sahipleri, tabiki para babaları. Sıradan vatandaşın tahvil almaya parası mı var? Bu para babalarının kiralık birkaç kalemi var (hocam kesinlikle sizi kastetmiyorum, yanlış anlaşılmak istemem. saygılar). Bu kalemler merkez bankalarına sürekli olarak yüksek faiz için baskı yapar. Kamuoyu oluşturur ve merkez bankaları da ekonomi kötü giderken boyun eğer.

    Peki yüksek işsizlik kime yarar? Tabiki de yine bu para babalarına (Aslında yaramaz). Çünkü yüksek işsizlik demek asgari ücret üzerinde düşürücü baskı demek. Hiçbir güç işsizlik yüksek iken asgari ücreti real olarak artırmaz. Bu parababaları için düşük işçi ücreti yüksek karlılık demek. Lakin bu adamların çok azı yüksek işsizliğin talep eksikliğini doğurup kendi işlerini de etkileyebileceğinin farkındadır. O sebeple yüksek işsizlik rakamlarına birçoğu sadece gülümser.

    Burdan hayırsever, gönlü katılaşmamış zengilerimize sevgilerle.

    YanıtlaSil
  58. Yolsuzluk azaldıkça bunların bizim derdimiz olmasından çıkacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  59. guzel bir konu.. ancak konunun cahili de olsam, nacizane soyle bir bakis acim var.

    Enflasyon belki ama buyume, salt ekonomik kriterlerle saglamasi ve incelemesi yapilmasi daha zor gibi geliyor bana.. Evet buyume icin faizi dusurduk diyelim, lakin devletin ayni sekilde faiz dusurmesine ek olarak, arge yatirimi, egitime kaynak ayirmasi, yerli uretim tesvigi vb konularda da ortusen bir politika izliyor olmasi gerekir. aksi halde salt faiz dusumunun, beklenen olcude sonuc verecegini zannetmiyorum..

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  60. anaayasa değişikliğindeki 18 yaş kriteri için düşüncenizi merak ediyorum hocam. bizimle paylaşır mısınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 18 yaşın seçme ve seçilme yaşı olarak belirlenmesine bir itirazım yok. Ancak bu sözüm Anayasa değişikliğini onayladığım anlamına gelmiyor.

      Sil
  61. Yeni bir isimle anılmalı bence bu kural:)
    Mukayeseli Taylor Kuralı - ya da kısaca Eğilmez Kuralı

    YanıtlaSil
  62. Saygıdeğer Hocam, TCMB'nin haftalık repo ihalesinde bankaları alım yapabileceği tutarlar nasıl belirleniyor? Açıklayabilir misiniz lütfen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İhaleyle. MB belirli bir tavan miktar belirliyor bunu bankalara istekleri doğrultusunda paylaştırıyor (du) 2 aydır bu işlemleri yapmıyor.

      Sil
  63. Öncelikle izlenecek yöntemde istikrar sağlanmalı. Ekonomi politikaları sürekli değişmemeli. Kimsede soru işareti olmamalı. Yüksek faiz, düşük kur ve yapısal reformlar en doğrusu olur diye düşünüyorum. Düşük kur günü kurtarırken, yapısal reformlar geleceği kurtarır. Maliyet enflasyonunun önüne geçilir. Halkın alım gücü korunur. Yaşanacak ekonomik durgunluk verimliliği arttıracak önlemler almaya teşvik eder.

    YanıtlaSil
  64. Merhaba hocam,

    Yazınızla ilgili kafama bir şey takıldı.
    Buradaki enflasyon maliyet enflasyonu olması durumunda faizi düşürmek hem enflasyonu azaltacak hem de büyümeyi arttıracaktır değil mi?
    Yani bu seçim yapma durumu sadece talep enflasyonu olduğu durumda geçerli.

    2. Olarak faizle enflasyon neden aynı düzeyde olmalı. Yani bunun ideal seviye olmasının sebebi nedir?

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Maliyet enflasyonu kur bazlı. Dolayısıyla faizi düşürünce kur yükselecekse maliyet enflasyonu artar.
      2. Kur meselesini analizin dışında tutmayın. Bizde faiz, kuru düşürmeye ve dolayısıyla enflasyonu düşürmeye yarıyor.

      Sil
  65. Çok bıçak sırtı bir konu fakat genel bir yaklaşım olarak şöyle bir yol seçilebilir mi? Az bir enflasyona katlanma pahasına büyüme desteklenebilir mi? Yani bir seçim yapmak zor fakat bir kaç puanlık enflasyon artışına katlanarak büyümeye yönelik politikalar izlemek mümkün olamaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az enflasyonun ne olduğu önemli ayrıca bizde enflasyonun arkasında kur var. Yani faizi düşürünce önce kur sonra enflasyon artıyor.

      Sil
  66. hocam hdp gerçekten hayır mı diyecek sizce...

    YanıtlaSil
  67. Stagflasyon var. Tek başına para politikası ile cozulebilecek bir şey değil. Enflasyonu azdirmadan ekonomik büyüme yaratmak için de herhalde dis yatırımı çekebilmek ve yapısal değişimlerle sağlıklı bir canlanma gerekir. O da bizim harcimiz değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomideki hiç bir sorun tek başına para politikasıyla çözülemez. Daha doğrusu ekonomide bütün sorunlar çözülmüş olsa ancak o zaman para politikası işleri idare etmekte tek başına kullanılabilir.

      Sil
  68. 500 liralik ve 1000 liralik banknotlarin cikacagi soylentisi var piyasada acaba ne kadar dogru.

    YanıtlaSil
  69. Hocam yazınız mükemmel derleyip toplamış herşeyi. Siz ne yaardınız sorunuza bende naçizane şöyle cevap veriyorum.
    1- Önce bir tespit yapıp elimizdekilere bakarsak; tarım+güneş+rüzgar+deniz Allah'ın birer lütfü bize. Toprakaltı enereji kaynaklarıda eksiğimiz.
    2- Önce Dogalgaz dışında benzin ve motorin kullanımını yarı yarıya kısıtlarım. (enflasyon kendiliğinden stabilize olur, başka birşeye gerek kalmaz)
    3- Rüzgar ve güneş enerji kaynaklarına yatırım yaparım. 5 sene sonra enerji ihtiyacımın %30'unu burdan almaya başlarım.
    4- Tarım ve hayvancılığı var gücümle birinci önceliğim yapıp ne kadar sübvanse edebilirsem ederim. 1 sene sonra yeterli gıda üretmiş olurum.
    5- Eğitime hemen el atarım. İlkokuldan mecburi yazılım dersleri koyarım. Matematik fizik ( yeni dersler olarak astronomi ve sağlık) derslerini de ezbercilikten çıkarıp hakkıyla öğretmeye başlarım. Üniversitelerimizin sayısını azaltıp niceliğini arttırırım.
    6- Almanya tarzı meslek liselerine ağırlık veririm. Bir fabrikada 2 mühendis çalışırsa 500 usta-kalfa ve işçi çalışıyor. Bizim ustalar işçi kalitesinde. Bunu düzeltiririm.
    7- Belli başlı birkaç üniversiteye gerçek anlamda AR-GE bütçesi veririm ve yurtdışından da eğitimli eleman getirtiririm. (1 buluş milyarlarca dolar edebilir)
    8- Hizmetler sektörüne tam destek olurum. İşsizliğie çözüm lacağı gibi eğitimden başka sermayeside yok.
    9- Dini eğitimini okullardan (temel eğitim hariç) çıkarırım.
    9- 20 sene sonra ülke bu sefer hakikaten ilk 10a girmiş olur.

    Yapmayacaklarım:
    1- Kendi arabamı kendi uçağımı yapmaya kalkışmam. Enerjimi harcamam.
    2- AB'ne girme çabasından asla vazgeçmem. Zaten yukardakiler yapılmaya başlanırsa AB bizi kendiliğinden kabul edecektir.

    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru tespitler. Doğru da kim yapacak bunları o kısmı karışık.

      Sil
  70. Hocam referandumdan sonra hükümetin GLT ve Haftalık repo karmasından max%9-9.5 faiz bantı aralığında para vereceğini daha sonra ise sadece politika faizine döneceğini öngörüyorum. Bizim hassasiyetimiz daha çok enflasyondur. Dolar'ın artışı ise faiz lobisi yüzündendir. Dert edinmemize gerek yok. Bu arada hatırlatma yapayım. 1$=3.590.000 TL'dir. 3.59 değildir. Birkaç firma dış borçları yüzünden batsada kalan sağlar bizimdir.

    YanıtlaSil
  71. Hocam faiz ile kira aynı mıdır...yoksa farklı mıdır...biraz açıklar mısınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuyu geçmişte defalarca yazdım ayrıca Ekonomide Analiz kitabımda da ayrıntılı olarak anlattım.

      Sil
  72. Ben anlamadım. Gizemli konuları sadece polisiye romanlarda yani sanal alemde severim. Gerçek dünyada hele kamuyu ilgilendiren konularda ve üstelik devlet kademesinde bu tür gizemli açıklamaları sevmem ve anlamam.

    YanıtlaSil
  73. Din ve Bilim , bu konudaki düşünceleriniz neler? sizce Dinler bilimi ve bilimsel gelişimi kısıtlar mı ?

    YanıtlaSil
  74. Hocam biyografinize göre 1997 Yılında hazine müsteşarlığı daha sonra da YÖK üyeliği yapmışsınız ama kısa süre içinde ikisinde de istifa etmişsiniz. Çok özel değilse sebebini öğrenebilir miyim? Çoğu insanlar bu mevkiler gelmek için can atıyor , sizin istifa etmeniz garibime gitti o nedenle sordum.

    YanıtlaSil
  75. Merhaba sayın hocam, fiyatların yüksek büyümenin düşüşte olduğu bu durum. Stagflasyona sebebiyet veren bir durum değil mi ? Stagflasyona yönelik çözümler bu duruma uygulanır mı o halde ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ülke şu anda stagflasyon yaşıyor adsız 01.10.ona yönelik çözümler uygulanmalı ancak ülkemizde nev-i şahsına uygun dediğimiz yani sadece bize özgü negatif ayrıştıran unsurlar var.sorun orada.

      Sil
  76. Hocam faizleri düşürüp, enflasyonu arttırarak ithal girdilerin tüketimini kısıtlayabiliriz. Dolar kuru 6-7 TL olsa, Bu durum uzun vadede genel bir kazanıma yol açmaz mı? Şöyle ki; Evet, belki büyüme de istendiği gibi sağlanamaz, hatta ithal malların tüketiminin kısılması, ithal hammaddelere erişimi ve dolayısıyla üretimi de sınırlayacaktır. Yoksullaşmaya da neden olacaktır. Ancak sistem böyleyken, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler tarafından ithal malların tüketiminin kısıtlanması, uzun vadede bu ürünleri üreten ülkeleri de etkileyecektir. Dolayısıyla uzun vadede yine mevcut denge yerini bulacaktır. Tabi dış borçların ödenememesi, iflaslara yol açabilir. Ancak örneğin Yunanistan iflas etti. Fakat borcunu alamayan ülkeler ne yapabiliyorlar? Sistemin devam etmesi için mecburen büyük ülkeler borçlandırmaya devam edecektir. Bir şekilde o borçları tahsil edebilmek için yeniden krediler sağlamak zorundalar. Aksi takdirde bu durum domino etkisi oluşturur.

    YanıtlaSil
  77. Kimse sizin tercihinizi sormamış? Siz hangisini tercih edersiniz?

    YanıtlaSil
  78. Konu ile pek alakası olmasa da bu yazıyı görünce kpss surecinde sorumlu olduğumuz Türkiye ekonomisi ile ilgili yazınız var mı hocam ? Bu konuda yardımcı olmanız mümkün mü sizin yalın ve akıcı anlatiminiz öylesine kalıcı oluyor ki genel bir yazı olsa geri kalan ayrıntılar için ek kaynaktan giderebilirim. Çünkü kaynaklarda bir bütünlük yok siz olayları birbiri ile olan bağlantılarını kurarak anlatiyorsunuz.

    YanıtlaSil
  79. Enflasyon hedeflemesi uygulayan bir ülkenin enflasyon hedefine ulaşamayacağı anlaşıldığı zaman yani gerçekleşen enflasyon beklenen enflasyondan büyük olması durumunda TCMB nasıl bir politika uygular

    YanıtlaSil
  80. Hocam mükemmel bir açıklama olmuş. Özellikle asker benzetmesi çok daha somutlaştırıyor.
    Bence yapılması gereken büyümeye değil ilk etapta Kur-Enflasyon hedeflemesi noktasında bir adım atılması.

    Sebebi: Büyüme için faizin düşmesi sonucu yatırımların arttırması gerekiyor kitapta. Ama Ülkemde yatırımdan ziyade belirli sektörleri fonlamaya (özellikle İnşaat) ve borç ödeyip yeniden borçlanmaya yönelecek yaratılan fon-kaynak. Elde fon var ama Enflasyon ve kurdan kaynaklı alım gücü azalmışken harcamaların akibeti de belli olmayacaktır.

    YanıtlaSil
  81. 'Gerçekleşen GSYH ile potansiyel GSYH arasındaki fark aslında gerçekleşen büyüme oranı ile potansiyel büyüme oranı arasındaki fark ile aşağı yukarı aynı kapıya çıkıyor.' hocam bu cümlede sorun var. gsyh deki değişim oranı olmalı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?