Osmanlı Dış Borçlanmasından Menkul Kıymetleştirmeye
Bugünlerde çok konuşulan sürekli
tartışılan konuların başında menkul kıymetleştirme (securitization) geliyor.
Menkul kıymet, finans dilinde, hisse senedi, tahvil, bono gibi gelir getiren
bir kıymetli evrakı tanımlamakta kullanılır. Alacaklar, krediler ya da
kira gelirleri gibi varlıkların temsil ettiği alacak haklarının ihraç edilen
menkul kıymete dayanak oluşturması ve bundan gelir sağlanması işlemine de
menkul kıymetleştirme denir.
A Bankasının 100 milyon TL’lik bir yıl vadeli yüzde
15 faizli kredi alacağı karşılığında 100 milyon TL nominal değerli bir senet
hazırlayıp bunu B Bankasına 90 milyon TL’ye satması menkul kıymetleştirme
işlemidir. Sistem basit biçimde şöyle işleyecektir: A Bankası bir yıl vadeli
yüzde 15 faizli 100 milyon TL’lik kredi açmıştır. Yılsonunda bunu yüzde 15
faiziyle birlikte 115 milyon TL olarak tahsil edecektir. A Bankası bu kredi
alacağını karşılık göstererek menkul kıymetleştirme yapmış ve hazırladığı
senedi B Bankasına 90 milyon TL’ye satmıştır. Bir yılın sonunda A Bankası kredi
alacağını 115 milyon TL olarak tahsil edecek ve B Bankasındaki senedini alarak
ona 100 milyon TL ödeyecektir. Bu işlemlerin sonucunda: A Bankası kredi
alacağını erkenden paraya çevirip 90 milyon TL almış ve bununla yeniden kredi
açmış olacak. Yani 100 milyon TL mevduatla 190 milyon TL kredi açabilecek
(zorunlu karşılıkları ihmal edip, net düşünüyorum), B Bankası elindeki 90
milyon TL’yi garanti getirili bir kağıda yatırıp bir yıl sonunda 100 milyon TL
alıp [(100 – 90) / 90)] yüzde 11 faiz geliri elde etmiş olacak. A Bankasının
riski açtığı krediyi geri alama riskidir. Bu durumda B Bankasından aldığı 90 milyon
TL ile yeni kredi açtığı için oradan elde edeceği parayla ödemeyi yapabilir. B
Bankasının tek riski A Bankasının batma riskidir.
Buraya kadar bir sorun yok.
Bunlar zaten piyasada yapılan işler. Bugünlerde gündeme gelen menkul
kıymetleştirme yaklaşımı bizim örneğimizdeki iki banka örneğinden farklı.
Gündeme gelen modelde bankalar reel sektöre açtıkları kredileri menkul
kıymetleştirip kâğıtları Merkez Bankasına satacaklar. Merkez Bankası bir
mevduat bankası olmadığına göre bu kâğıtların parasını, basacağı yeni paralarla
ödeyecek. Böylece para arzı artırılmış olacak.
Bu aşamada bu mekanizmaya itiraz
ettiğinizde “ne var bunda Fed, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası,
Japonya Merkez Bankası da bunu yapmıyor mu?” diyorlar. Doğrudur o merkez bankaları
da tam böyle olmasa da buna oldukça benzer bir parasal genişleme mekanizması
uyguladılar. Hazine tahvillerini ve özel kesim tahvillerini alıp karşılığında
kurumlara para verdiler. Çok doğru da oralarda enflasyon yüzde 0 ile 1,5
arasında değişiyor. Bizde ise enflasyon yüzde 12’ye dayanmış bulunuyor. Bir
yandan enflasyonu denetlemek için mevduat faizlerinin yüzde 14’lere gelmesine
göz yumuyoruz, bir yandan menkul kıymetleştirme yaparak Merkez Bankası’na para
bastırmaya gitmeyi düşünüyoruz.
Hayatta en karışık ve çelişkili
kararlar panik durumunda alınan kararlardır. Genellikle bu kararlar birbiriyle
ilişkisiz, kendi içinde doğru gibi görünen ama diğerleriyle yan yana aynı çerçevede
ele alındığında tutarsız duran kararlardır.
Osmanlı İmparatorluğu ilk dış
borçlanmasını 1854 yılında Kırım Savaşının finansmanını sağlamak için yaptı.
Bunun birçok nedeni var ama iki tanesi çok önemli: (1) Osmanlı İmparatorluğu, sanayi devrimine giden yola girememiş, sanayi
ürünlerini dışarıdan almak zorunda kalmaya başlamıştı. Eskiden kendi imalatı
savaş malzemesiyle girdiği savaşlara artık batıdan alacağı malzemeyle girmek
zorundaydı. Bunları alabilmek için de paraya ihtiyacı vardı. (2) Madeni paranın
yerini kâğıt para almıştı. Osmanlı, geçmişte para ihtiyacını madeni parayı
tağşiş[1] ederek karşılıyordu ama
kâğıt paraya geçilince bu imkân kalmadı.[2]
Osmanlı İmparatorluğu, 24 Ağustos
1854 tarihinde, Dent, John Hersley Palmer ve Ortakları (Londra) ve Baron
Goldschmid ve Ortakları (Paris) ile bir borç sözleşmesi imzaladı. Bu borçlanmanın
tutarı 3 milyon Sterlin (3,3 milyon Osmanlı Lirası), vadesi 33 yıl,
yıllık faizi yüzde 6 ve ihraç fiyatı yüzde 80 olarak öngörülüyordu. Bu anlaşma
uyarınca İngiliz ve Fransız piyasalarına Osmanlı tahvilleri tahvil ihraç edildi
ve ilk dış borçlanma gerçekleştirilmiş oldu. Borçlanmanın komisyon ve giderleri
de düşülünce Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçen net miktar 2.286.285 Sterlin
ya da 2.524.914 Osmanlı (altın) Lirası oluyordu. Bu borçlanmanın en önemli
koşullarından birisi Osmanlı İmparatorluğu’nun bu borç karşılığında Mısır
Eyaleti’nden aldığı yıllık 60.000 kese altın karşılığı 300.000 Osmanlı lirası
tutarındaki vergi gelirlerini teminat göstermeyi ve bu paraları İngiltere
Bankası’na veya Fransa Bankası’na yatırmayı kabul etmiş olmasıydı.[3]
Bir ülke (Hazinesi) iç ya da dış
borçlanmaya gittiğinde herhangi bir karşılık göstermesi gerekmez. Bu tür
borçların karşılığı o ülke (Hazinesinin) itibarıdır, sözüdür. Mesela bugün Türk
Hazinesi, Türkiye Cumhuriyeti adına bu tür bir dış borçlanmaya gittiğinde
herhangibir vergi gelirini, bir alacağını ya da bir varlığını teminat olarak
göstermez. Hazine’nin kendisi teminattır. Ne var ki o yıllarda Osmanlı
İmparatorluğu ve Hazinesi itibarını tamamen kaybetmiş durumdaydı. Osmanlı
İmparatorluğu için Rus Çarı Nikola’nın söylediği Avrupa’nın hasta adamı deyimi
yerleşmişti.[4]
Bu çerçeveden baktığımızda
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1854 yılı borçlanmasını tam anlamıyla bir tahvil
ihracı yoluyla borçlanma olarak tanımlamamız mümkün değil. Bu daha çok bir
varlık (Mısır vergi alacakları) karşılığında yapılmış bir menkul
kıymetleştirmeye benziyor.
Bunu birkaç kez yazdım bir kez
daha yazayım: Güneşin altında Osmanlı’nın denemediği hiçbir finansal buluş
yoktur. Bu finansal buluşlar ilk anda rahatlama sağlasa da ilerleyen dönemlerde
Osmanlı’yı Düyun-u Umumiye kıskacına düşürdü ve sonunda finansal iflasa kadar
sürükledi.
Menkul kıymetleştirme adı altında
Merkez Bankası’na para bastırmaya varacak yollara girmeden önce tarihi
incelemekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Norman Cousins, “Tarih, geniş
anlamda bir erken uyarı sistemidir” diyor.
[1]
Tağşiş etmek madeni paranın içindeki değerli madeni azaltarak değerini düşürmek
demektir.
[2]
Bu paragraftaki görüşler ilk kez tarafımdan ortaya konuyor.
[3]
Biltekin Özdemir, Osmanlı Devleti Dış Borçları, ATO yayını, Anakara, 2009, ss.
46 - 47
[4] Çar Nikola’nın 9 Ocak 1853 günü St. Petersburg’da bir yemekte
söylediği söz şöyledir: “Kollarımızın arasında hasta, ağır hasta bir adam var.”
Bu deyim 12 Mayıs 1860 tarihli The New York Times gazetesinde “Avrupa’nın hasta
adamı Osmanlı” olarak geçmiştir.
Hocam maşallah. Sene başından beri 3 kitap yazdınız blogda :)
YanıtlaSilHocam, sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemeyi siz nasıl tanımlıyorsunuz? Ben buna "onlar yapamadılar ama ben yapacağım zira gelmiş geçmiş herkesten daha akıllıyım sendromu" diyorum.
YanıtlaSilPiramidin tepesinden sonra başlıyor her şey. Büyük resim diyorum yani.
SilO noktadan sonra her şey sizi anlatıyor gibi oluyor.
SilAdsız 17:56 akıl bir yere kadar gidiyor, orada tıkanıyor.
SilAdsız 01:47
SilAkıl, bir yerde takılacağın işe hiç girmemektir (Bu da benden olsun :))..
Akıllı telefonum bozuldu buna ne diyeceksin? Bizim öğrendiğimiz iktisatla islam iktisadını karşılaştıracağım.
SilAdsız 14:41 bunu dediğinizde herhalde aşık olmuş oluyorsunuz.
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=T9XQ5VycbXs
Akıl akıldan üstündür
SilAdsız 16:18
SilNerde trak, orda bırak....
Çok değerli bilgiler yani iflas ettikten sonra cikan savaşta artik pek dayanacak güçu kalmamış bu akibet Yunanlılar inda başına gelebilir
SilAdsıs 19:29...
Silkusura bakmayın da bizim büyüklerimiz zamanında yatmışlar veya yatırmışlar şimdi cezasını biz gençler çekiyoruz. Ben düğün yapacağım, neyle yapacağım?
Adsız3 Haziran 2017 19:29
SilKur'an ilim öğrenin dünyaya ve ahirete yatırım yapın aynı zamanda bana kulluk edin diyor. Buna ne diyeceksiniz? Trak mı?
Adsız 09:51
SilKur'an'ın ilim dediği şey kendisidir. İlim öğrenin derken nükleer fizik öğrenin anlamında söylemediği gibi dünyaya-ahirete yatırım yapın derken de chip teknolojisine yatırım yapın, akıllı telefon üretin anlamında söylemez, beni bol bol okuyup ibadet edin anlamında söyler. Bu nedenle evet, trak diyeceğim.
Adsız 14:12 siz nerede yaşıyorsunuz çok merak ediyorum. Benim ilim dediğim müspet ilimdir Deneye dayananından. Fizik, kimya, biyoloji üzerine yüksek katma değerli ne üretebiliyoruz bana bunu söyleyebilir misiniz? Üreten taraf üsküdarı geçti dünya cehenneme döndü. Ben silah üretelim demiyorum tabiki. Biz nasıl cennet yapabiliriz? Ayrıca benim akıllı telefonum bozuldu.
SilAdsız 14:12 Arapçasını ben de okuyalım diyorum zaten. İlim öğrenmek için de tasavvufa yönelebiliriz.
SilAdsız 20:18
SilO dediğinizi yapan onbinlerce kişi var bu topraklarda, hiçbirinden de bir hayır görmedik bugüne kadar. 1400 yıldır anadillerinden okuyanları hiç saymıyorum bile. Siz oradan ilim öğreneceğinize inanıyorsanız yolunuz açık olsun, harcayacak vaktiniz bol anlaşılan.
Size kendimden örnek verip kendimi büyük göstermek niyetinde değilim. Benim şu an burada oturup size laf anlatıyor olabilmem bile mucize. Şunu söyleyeyim ben buraya bir şey yazdığımda birisi düşünüyorsa şayet kafamda hafif bir sızı oluyor. Kalbiyle anlayabilen çok az insan var bu dünyada. Bu topraklarda dediğiniz ve hayır görmedik dediğiniz kişilere hiç destek vermeyeceksiniz o halde.
SilSiz kesin sol, sağ kavramını da bilmiyorsunuzdur. Ben hiçbirinden değilim.
SilMevlana'nın Mesnevisini okuyabilirsiniz. Ben yeni yeni kendime geliyorum ben de alacağım. Ayrıca mantık da önemli.
SilAdsız 22:14
SilArkadaş Arapçasını okuyalım derken "dua ve sevap" için söylemiş olmalı. Yoksa hiçbirimiz Arapçasını anlamıyoruz. Bunu geliştirebilmek için tasavvuf yolunda olan nice insanlar var oradan öğrenebiliriz demek istemiş olmalı. Bunların Türkçe tercümeleri var. Toplum için yararlı olabilecek her adıma varım ben. Bundan sonra zengin yan gelip yatamayacak. O kadar!
Adsız 08:50
SilSizler "dua, sevap, tasavvuf" derken gerçek hayatı kaçırıyorsunuz da farkında değilsiniz. Toplum için yararlı yolun bu olduğuna inandığınız müddetçe tüm müslüman ülkelerde zengin yan gelip yatmaya devam eder ama siz göremezsiniz.
Bizim de arka bahçemiz oldu ki böyle düşünüyoruz. Hayatın meşakkatini kitaplardan değil, bilhassa hayatın kendisinden öğrendik. Siz buzdağının görünmeyen kısmını bilmediğiniz için dediklerinize katılıyorum. Hayatta kurum yapmaya yer yok. Takmayın kafanızı böyle şeylere, güzel günlerin hayalini kurun.
SilBugüne kadar o buzdağının görünmeyen kısmını bulacağım diye ummana dalan bütün tanıdıklarım boğulup gittiler. Siz dalarken dikkat edin, anladığım kadarı ile görünmeyen kısım zannedilen o bölgede girdaptan başka bir şey yok.
SilDaha da yazmayacağım. Lütfen zorlamayın, Mahfi Hocanın sayfasına da bilgiden başka bir şey yakışmaz.
Sil1854un 3milyon sterlini,
YanıtlaSilbugunun 305 milyon sterlini yapiyor
Osmanli az borclanmis ben olsam daha cok borclanir altyapiya inovasyona Argeye yatirim yapardim. Boylelikle katma degeri yuksek urunler piyasaya surerdim.
1854un 1 Strelini 460 Turk Lirasi yapiyor bugun itibariyle
Sil1 Osmanli Lirasi 415 Turk Lirasi yapiyor bugun
Misirdan aldigimiz vergi ise bugun itibariyle 124 500 000 Turk Lirasi yapiyor.
Bir kese altin ise 2075 Turk Lirasi yapiyor bugun itibariyle
demekki bir kesede ceyrek altindan hesap edersek sayet ki ceyrek altin olasi tam altin keseye girmez giremez! Tarihi Filmlerde bile keselerin icinde ceyerk altin gorunumlu sari metaller cikiyor Demekki bir kese de ortalama 8-9 tane altin var!
Yalniz ArGe sadece para ile yapilmaz, onemli olan yetismis insan gucudur. Hatta ArGe de en buyuk maliyet malzeme maliyeti degil, arastirmayi yapacak kisileri sadece ArGe yapabilecekleri sekilde yani onlardan uzunca bir sure uretim beklemeden finansa edebilmektir. Yetismis insan gucu de egitim ile olur ve ne yazik ki Osmanlida o donemde dogru duzgun bir universite bile yoktu.
SilEmek akışkanlığı diyeceğim bu sefer devlet kavramı mı zedelenir onu da bilmiyorum.
SilSen iyi olunca halka büyüyor, biz oluyoruz. En iyisi olduğumuz yerde duralım.
SilHocam misirdan aldigimiz vergi ile Ingilterenin borcunu 3 yilda rahatlikla odeyebiliyoruz hem de faiziyle. hakikaten osmanliyi yoneten ekonomi idaresi tam anlamiyla hic kafasi calismayan cibiliyetsiz ehliyetsiz heriflermis. Bi defa bu borc oyle adiyla saniyla yuksek bir borc degil!ikincisi karsiligi olan bir borc karsiligi da sana bagli bir vilayetten aldigin para. Hakikaten bu borc yuzunden osmanliyi duyunu umumiyeye mahkum etmek hasta adam rolu bictirmek bu borclarla saray yaptirmak bu borclari yonetilemez hale sokmak heralde boyle yeteneksiz heriflerin dunyadaki tek basarisidir. Yunanistan bile mevcut haliyle daha basarili borc yonetme konusunda.
SilHocam kainat kitabından nasıl yararlanılabilir?
SilTaha, size Osmanli'yi boyle anlatan ve ogretenlere bir de saygi duymamiz bekleniyorya en cok ona uzuluyorum.
SilAdsız 00:55
SilOsmanlı'da oksfort vardı da Taha mı yazmamış?
Adsız 00:55 Osmanlı neden ilim öğrenmeyi bırakmış olabilir sizce? İlimi geliştirseydi kapitalizmin oyuncağı olmasaydı o zaman.
SilYazıda Osmanlı devletinin ilk borçlanması diyor. Önce okuduklarınızı anlamaya çalışın daha sonra alınan diğer borçları araştırın. İnternette rahatlıkla bulabileceğiniz bilgiler için mahfi beyin yazı yazmasını bekleyip kafa çökertici sorular soruyordunuz, çete misiniz anlamadım ki.
SilAdsız3 Haziran 2017 17:44
Sildis gucler nedeniyle oldu ozellikle Almanya o donem devlet islerimize cok kjaristi ilerlememizi istemedi
Adsız 23:51 hep dış güçlere suçu atarsanız olmaz. Kendinize de kızacaksınız. Bizim elimiz diye armut toplamış?
SilEvet ama para basmaktan başka çare kalmamış hocam.
YanıtlaSilHer zaman bir çare bulunabilir. Yatarsanız olmaz tabi.
Sil-Tavsiye ettiğiniz Osman Tunaboylu nun Bir Osmanlı Rüyası adlı kitabı bu konuda ders kitabı gibi.
YanıtlaSil-İhraç fiyatının kısa açıklamasını yapabilirmisiniz.
Hocam Niyazi Berkes'in kitabında okumuştum: İtalyanlar Trablusgarp Savaşı'nın finansmanını Duyunu Umumiye'den borçlanmışlar. Yani bizim vergi gelirlerimizle bize karşı savaş açmış ve kazanmışlar.
YanıtlaSilO donem Eminim Anadoludaki halk da sevinmistir. Cunku bilindigi uzre halk kendisine zulm edeni daha cok seviyor.
Sil20:56
SilValla dogru soyluyorsun kardes, Anadolu halki benim vergimle elin italyani silahla benim erimi colugumu cocugumu kursuna diziyor diye zil takip oynamistir kesin.
Her zaman her yerde soyluyorum halka zulum edeceksin ki halk ve hak seni daha cok sevsin.
Gercek bu gercekler acidir ACI...ister kabul edilsin ister edilmesin
Hocam Venezuela da neler oluyor enflasyon %800 artmış.halk isyanlarda..
YanıtlaSilissizligi dusuyor enflasyonun venezuelada yukselmesi super oldu, allahin izniyle issizligi yenmeye basladilar.
SilEnflasyon yukselir faizler enflasyondan dusuk olursa piyasa canlanir millet is guc sahibi olur
Fes uretiyorum. kimsenin yapmadigi seyi uretmem katma degerli uretim yaptigima mi delalettir. Piyasada fes ureten kimse yok. Bir fes ureticisi olarak destekten de maalesef yoksunuz. Buna ragmen kimsenin uretmedigi seyi uretiyorum.
YanıtlaSilSiz fes üretiyorsunuz, biz de onlardan audi, bmw, volkswagen ithal ediyoruz. Gerçekten çok dengeli bir ticaret oldu.
SilHocam bu girişimlerin belli bir amacı olsa da daha iyi niyetli biri bunları finansal derinliği arttırma( her ne kadar bir likidite krizi durumunda hangi kurumun solvent olduğunun anlaşılmasını güçlendirse de) finansal araç çeşitliliğini geliştirme bankaların karlılığını artırma çabası olarak okuyamaz mı yani evet merkez bankasının bilanço büyüyecektir ama bu dediklerim de gerçekleşebilir
YanıtlaSilHocam usd kur 3.51 , bu seviyeden merkez bankasi neden alip kasasini doldurmuyor? Kurun dusuk olmasi mi yoksa net usd rezervinin yuksek olmasi mi isine gelir ?
YanıtlaSilAlmaya bı başlasa zannediyor musun 51 de kalacağını!?...
SilIMFye borcumuz 0 artik! Eskiler borclandi yedi onlar borclandi biz odedik. Bakiniz IMFye borc morc yok allaha sukurler olsun. Iste Ak parti farki. Bizim farkimiz burda sakli!
YanıtlaSilIMFye borcu olmayan ozgur bir ulkeyiz.
Benim de bakkala borcum vardı. Gerçi faiz falan istemiyordu, 3 ay sonra da ödesem sesini çıkarmıyordu ama ben aylık % 1,5 faizle tüketici kredisi alıp borcu kapattım. Şimdi bankaya ödüyorum ama olsun, bakkala borcum yok ya mahallede namım yürüsün.
SilAdsız 20:54 hangi özel bankalara borçluyuz bir araştırın istersiniz.
SilAdsiz 09:59, bakkal ikide bir sizin evinize geliyor, hatta ciragini iki bir evinize yollayip ne almissiniz, nasil yasiyorsunuz kontrol ettiriyorsa, size soyledigi seyler de hayatinizi zindana cevirdiyse, ve hatta komsularinizin bakkaldan "rica"larini size dayatiyorsa, evin cocuguna cikolata seker verip size karsi kiskirtiyorsa, al borcunu beni birak ben kendi basimini caresine bakarim dersiniz degil mi?
SilAdsız 19:13
SilMutlaka dersiniz de sonra ev halkına "artık bakkala borcumuzu sıfırladık, gözünüz aydın" diye hava atmazsınız değil mi? Ayrıca "artık bakkala borçlanmıyoruz, bankaya borçlanıyoruz, ben alınca çok göze batıyor, bu nedenle az kredi çekeceğim ama sizler istediğiniz kadar çekin, yiyin, için istediğiniz gibi har vurup harman savurun, nasıl olsa bankalar bol bol dağıtıyor" hiç demezsiniz muhtemelen. Bilakis, ailecek ayağınızı yorgana göre uzatıp bir daha bakkala ya da başka bir yere borçlanmamaya gayret edersiniz mantıken.
Adsiz 10:47, o dediginize butce disiplini deniyor iste.
Silyetğşmiş insan gücü olmadan hangi arge!osmanlı zaten sanayi devrimini ıskalamış,katmadeğer üreten ürünleri kimle üretecek?dışardan beyin ithal ederek yani yine dışa bağımlı?sonuçta iş bştmil zaten.önemli olan dünyada ki gelişmeleri ıskalamak,günğmüzde de yaptığımız gibi değil!
YanıtlaSilKafası çalışanları da fetö kaptı. Şimdi korkudan ülkeye geri gelemiyorlar.
SilAdsız 17:15 benim vatandaşımı elin fetösü çalmasın o zaman. "Masum" olanları geri çağıralım. Artık kim masum, kim değil onu nasıl anlayacaksak :(
SilAdsız 17:15 aslında bizim yerli ilaç üretmemiz gerekiyor. Bu tanktan daha önemli.
SilM.b. devlete borc verirken para basacak boylece parasal taban genişleyecek yükselen likitide enflasyonist baskıyı daha da şiddetlendirecektir...
YanıtlaSilPeki hocam ; bunun yanında etkileri var mı dir! İzah eder mısınız ? saygılar..
menkul kıymetleştirmeden vazgeçilmemiş miydi ?
YanıtlaSilŞimdi...1)-M.B.nin yapısı özerk olduğuna göre;M.B. yönetimi menkul kıymetlendirilmiş bu varlıkları alır mı?....Hımmmm....Hazine garantisi verilirse niye almasın...Sonuçta M.B. nin asli amacı kar etmek...Diye sesli düşünüyorum ...Ne dersiniz Sayın Hocam?...(2,3,4,5... yı sessiz düşünsem daha iyi)..İ.Rodoplu
YanıtlaSil"3 milyon Sterlin (3.300 bin Osmanlı Lirası)",
YanıtlaSil"3 milyon Streling, (3,3 milyon Osmanlı Lirası)" olsa daha güzel olur be hocam.
Hocam dolar kurundaki artışın doalr mevduat faizlerindeki etkisi nasıl olur? Yoksa zorlama bir çıkarım mı olur?
YanıtlaSilSayın Hocam,
YanıtlaSilBöylelikle bankalar bütün riski merkez bankasına plase etmiyor mu? Yani madem piyasaya para akıtmak istiyorsun kendi paranı akıt benimkini değil demiyor mu? Merkez bankası bunu bir türev araca çevirip başka bir yere satamayacağına göre bu konjonktürde elinde şişip kalacağı ödenmeyen kredilerin ki büyük kısmı sanıyorum KGF kaynaklı olacak karşılığı ancak para basarak olacak dediğiniz üzere. Zaten toplu konut payı adı altında düşük motorlu lüks araçlara konan vergi köşe başı radar uygulaması rezervlerin sinyal verdiğinin kanıtı değil midir? Eğer türeve girilebilecekse bu menkul kıymetlendirme işinde sınırı ne olacaktır yoksa 2008 krizinde olduğu gibi ucunun nereye gittiğini kendileri bile bilemeyecek duruma mı gelecektir. Bir de zaten Hocam bu KGF uygulaması 2008 deki subprime kredilendirmeden başka birşey gibi gözükmediğine göre bu politikayla eğer istenilen zaman kazanılamazsa sonu baştan belli değil midir?
Saygılarımla,
Murat
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÜstat,
YanıtlaSilBir önceki yazınız ile alakalı olarak, kapasite kullanım oranı hakkında bir yorumum ve sorum olacak. Şöyleki;
Kapasite kullanım oranındaki değişimler bize sanayi üretimindeki gelişmeler hakkında mutlaka bir fikir verir ancak tam olarak bir öncü gösterge midir emin değilim. Zira bir işletme, bir dönemden diğerine geçerken pozitif beklentilerinden hareketle yatırım yaparak kapasitesini artırabilir. Ancak gelişmeler beklentilerinin tam tersi yönde gelişebilir ve firma kapasitesini daha az kullanmak zorunda kalabilir. Bu durumda söz konusu firmanın kapasite kullanım oranı bir önceki döneme göre daha düşük çıkabilir, üretimini artırmış olsa da. Bunun tam tersi durumda yaşanabilir. Yani beklentileri negatif olan bir firma yatırımlarının bir kısmını nakite çevirip kapasitesini düşürebilir. Ancak beklentilerinin tersine ekonomi iyileşme gösterdiği için düşürdüğü kapasitesini daha yüksek oranlarda kullanmak zorunda kalabilir. Bu durumdada kapasite kullanım oranı yüksek çıkacaktır.
Bu iki örnekten hareketle kapasite kullanım oranını Sanayi üretimi için tam bir öncü gösterge olarak tanımlayamıyorum ve sanayi üretim endeksi ile kapasite kullanım arasındaki kimi zaman başgösteren uyumsuzlukların kaynağının bu olabileceğini düşünüyorum.
Görüşünüzü paylaşırsanız sevinirim.
çok selamlar
cafer demir
Belki de sadece kapasite kullanım oranı açıklanmamalı. Bunun yanında kapasitenin ne kadar arttığı/azaldığı bilgisi de verilmeli. O zaman oranı daha gerçekçi değerlendirebiliriz.
SilTMMOB yetkileri elinden alinacakmis hele su sendikalarinda yetkileri alinsin kapatilsin. Bu heriflerin yaptigi tek sey odalarinda cay icmek aidat toplamak. Bir muhendis olarak kesinlikle bu meslek orgutleri ve sendikalarin kapatilmasindan yanayim. Bunlar tipki dini cemaatler gibi adam soyan orgutlenmeler. Derhal kapilarina kilit vurulmali mal varliklari satilmali devlete kaynak olarak aktarilmalidir. Sendikacilar krallar gibi yasarken isciler memurlar sefil hayat surmektedir. bu boyle olmaz olamaz. Sendika kabadayiligi artik son bulmali.
YanıtlaSil09.59 Önce bir ülkenin niçin IMF 'den borç- kredi almak zorunda kaldığını bilmeden, başka bankadan yeni borç alınarak IMF borçlu kapatıldı ifadesi kabuledilebilir değildir.O iş o kadar kolay olsa senin aklana gelen geçmişteki iktidarların aklına gelmedi.
YanıtlaSilİkincisi borç borçla ödendiyse kamu kesimi borçlanma oranı %80' lerden,% 35'lere nasıl düşüyor.
Yorumlara cevap veya eleştiri yaparken mantıklı,makul ve ispatlanabilir bilgi ve rakamlarla yaklaşırsak bu blog daha faydalı, aydınlatıcı ve öğretici olur.
Ali bey, yanlış yere yazmışsınız ama anladığım kadarı ile benim bakkala olan borcumu banka kredisi ile ödememe kızarak bu cevabı vermişsiniz :)
SilŞaka bir yana, kamu borcu sıfır olmadığına göre sizce borcun kime olduğunun önemi ne? Üstelik IMF'ten çok daha uygun koşullarla borç alabilecekken almayıp başka yerden daha yüksek faiz ve kısa vade ile borçlanmanın "IMF'e borcumuz yok" diyebilmenin dışında mantığı ne? Bunun benim bakkala olan borcumu bankadan yüksek faizli kredi alarak ödememden ne farkı var, yazabilirseniz hem bana hem bu bloga o bahsettiğiniz katkıları yapmış olursunuz.
Hocam genel olarak bir ülkede kamu borcunun mu yüksek olması daha tehlikelidir özel sektör borcunun mu?
YanıtlaSilYine eksik olduğum konulardan biri. Finansman önemli burda. Hanehalkları borç batağının içinde.
Silkamu borcu yüksek olursa vergiler arttırılır vatandaşlara faturası yüksek çıkar.
Silözel borç yüksek olursa şirketlerin maliyetleri arttığı için mal ve hizmetlerin fiyatı yükselir fatura yine vatandaşa çıkar.
kırk katır mı kırk satır mı sorunun cevabı budur.
hocam kurum karlarından dağıtılan gelirler yüzde 15 vergilendiriliyor biliyorsunuz. bütçede bu vergi tutarı gelir vergisi stopajında mı yer alıyor yoksa kurumlar vergisi stopajında mı? saygılar.
SilHocam geçmişte ithal ikameci politikalar uygulayan ülkelerin aynı dönemde yüksek dış ticaret açıklarıyla karşılaşması bir tezat değil midir?
YanıtlaSilHocam yeni milli gelir serisinde tasarruf sorunumuz yok desek doğru olur mu
YanıtlaSilİncelemeye vaktiniz oldu mu?
YanıtlaSilTRT'nin video arşivi internete açıldı: http://www.trtarsiv.com/
Sizin, 1970, 80 ve 90'larda, TRT ile yaptığınız röportaj, sunum, program var mı, varsa videonun linkini paylaşır mısınız?
16.43
YanıtlaSil1-Bir ülkenin IMF ye muhtaç olmasının sebebi iç ve dış, özellikle dış özel finans kurumlarından borçlanamamasıdır.Yani,sizin ekonomimiz borçunuzu,borçlarınızı çeviremiyor demektir.Faiz oranlarını ne kadar artırsanızda,özel finans kurumları verdikleri kredinin borçun geri ödemesinin mümkün olmadığını makro ekonomik dengeler bakımından bildikleri için o ülkeye kredi vermiyorlar.Ülke olarak sizin yapılması gereken cari harcamalarınız var.Memur maaşı,sosyal güvenlik harcamaları, transfer harcamaları vb.İşte bu ödemeleri devam ettirebilmek için yöneticiler IMF ye başvurmak zorunda kalıyorlar.İmf de sizin ülke olarak durumunuzu bildiğini için,size açtığı kredinin geri dönmesini sağlayacak bir ekonomik proğramı size şart koşarak kredi açıyor.Yani ülkenin ekonomisinin dizginlerini ele alıyor.İmf borçlunun ödeyen ülke ekonomi yönetimini geri almış oluyor.
2-Şu anda kamu borç yükü olmayan ülke sayısı çok azdır.Bunun ölçüsü de Mastrit kriterlerine göre milli gelirin % 60 kadardır.Bu AB ülkelerinin kriteridir.
2016 yılı itibariyle AB ülkelerinin kamu borç yükü ortalaması % 80 civarında.Türkiye'nin ise %35.5 civarında
3-Ülke ekonomisinin makro düzeyde sıhhat göstergelerinden diğeri bütçe açığının milli gelire oranı.AB kriterlerine göre bu oran % 3 .AB ortalaması %7'lerde.Türkiye'nin ise 2016 yılı itibariyle %1.5
Kısaca Türkiye'nin şu andaki borçu sürdürülebilir durumda ve 10 yıllara sari borçlanmaya gidebiliyor.
Umarım aydınlatıcı olmuştur.
Ali Bey bırakın bundan sonra İMF bizden uzak dursun...
SilHocam petrol fiyatlarının düşmesi canlanmak isteyen ab ülkeleri için olumlu mu olmuştur olumsuz mu?
YanıtlaSilElinize sağlık hocam. Çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilDiger sosyal ekonomik sartlar sabitken
YanıtlaSilBir ulkede 1.5 senelik zaman dilimi icerisinde zamana yayilarak serbest piyasada dalgali kur rejimi esliginde yerel paranin dunyadaki tum para birimlerine oranla ortalama %25 oraninda deger kaybetmis olmasi buna ragmen enflasyonun ise %4un altinda olmasi faizlerinden enflasyondan %1 daha dusuk oranda olmasi
Ayni ulkenin Kurumlar vergisinde indirim yapmasi
Sadece bu oncullere dayanarak soruyorum
1-o ulkeye yabanci dogrudan yatirimlari ceker mi
2-boyle bir ulkede ihracat imalat/uretim ve hizmet sektoru artisi yakalanir mi
3-boyle bir ulkede issizlik dusme egilimi gosterir mi
Hocam bizim batık kredilerimiz %3 civarı. Bunun ne kadarı şirketlerin ne kadarı hanehalkını ifade ediyor. Bununla ilgili bir veri var mı?
YanıtlaSilHocam Almanya'nın küresel kriz öncesi AB ortalamasından düşük, kriz sonrası AB ortalamasından yüksek büyümesinin nedeni nedir?
YanıtlaSilHocam bazı ülkelerin ihracatı milli gelirinden fazla (lüksemburg,singapur,irlanda). Bunun olması teknik olarak imkansız değil mi?
YanıtlaSilBrezilyanin buyume patikasina gecebilme ihtimali var mi
YanıtlaSilenflasyon yuzde4
faizler 10.25
reel faiz 6.25
kasmdan beri 400 baz puan faiz indirdi uc gun once 100 baz puan indirdi daha da indirecek gibi goukuyor. Ulke resesyonda issizlik yuksek bizimle ayni seviyede hemen hemen enflasyon ise dusuk ve her ay dusuyor. Gelismekte olan ulkeler icin uygun olan fiyat istikrari alaninin icinde enflasyon
1-sizce yillik %1de olsa bir buyume patikasina girer mi
2-Sonucta buyuk bir ulke hem cografi olarak hem nufus olarak hem abdnin hem avrupanin ozellikle de guney avrupanin ticaret yaptigi bir ulke boyle bir ulkenin buyume patikasina girmesi dunya ekonomisi icin faydali olacagini dusunuyorum. sizde bu gorusume katilir misiniz
3- Salt yukaridaki verilere bakarak dayanarak sizce Brezilya gibi bir ekonominin enflasyonu %5.5 ve suanki mevcut duzeyde tutabilecek issizligi de dusurebilecek ulke ekonomisini buyume patikasina sokabilecek nominal faiz ve reel faiz oranlari kac olmali.
Mahfi Hocam,
YanıtlaSilDevlet onceden paradaki degerli madenleri azaltarak kaynak sagliyordu, daha sonra kagit paraya gecildi ve bu imkan ortadan kalkti diyorsunuz (1 ve 2 numarali notlarin oldugu bolumde). Halbuki tam aksine kagit paraya gecilmesinin bu imkani daha kolaylastirmis olmasi gerekmiyor mu? Yani para basmak para tagsis etmekten cok daha zahmetsiz degil mi?
Venezueladan yaziyorum. korkunc bir enflasyon var. fiyatlar hergun degisiyor boyle bir ekonomide ne tavsiye edersiniz. Millet bakkalarda mal falan birakmiyor. Gelen mal aninda tukeniyor toptaancilar mal yetistiremiyor
YanıtlaSilTatil icin guneyamerikadayim bu arada
bir iktisadci olarak ne tavsiye edersiniz enflasyonun bu kadar yuksek oldugu bir ekonomide daha once hic bulunmadim
Mustafa Kemal dönemi, Rostow'un tasnifine göre ''kalkışa hazırlık'' mı yoksa ''kalkış'' aşamasına mı denk geliyor?
YanıtlaSil