Suriyeli Sığınmacılar Dosyası
Suriye İç Savaşı
15 Mart 2011’de bir takım gösterilerle başlayan isyanlar, Nisan ayında ülke
çapına yayılarak BAAS Partisine bağlı askerler ve bunları destekleyen milisler
ile BAAS partisini iktidardan indirmek isteyen Suriye muhalefeti arasında bir
iç savaşa dönüştü. Zaman içinde bu iç savaş Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)
ile Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katılımıyla yaygınlaştı, Rusya,
ABD, İran ve Türkiye’nin de çeşitli müdahale ve destekleriyle uluslararası bir
kimliğe büründü. O tarihten bu yana zaman zaman şiddetlenerek, zaman zaman
hafifleyerek ama hiç kesintiye uğramadan sürüyor. Geldiğimiz aşamada Beşar
Esad, ülke topraklarının yüzde 40’ını ve nüfusun da yüzde 60’ını denetimi
altında tutuyor.
Human Rights Watch 2017 Raporu; 2016 yılı Şubat ayı itibariyle İç savaşta
ölenlerin sayısının 470 bin olduğunu gösteriyor. Rapordaki verilere göre 6
milyondan fazla kişi yerinden oldu, 5 milyona yakın kişi yurtdışında sığınma
talebinde bulundu, 120 bine yakın insan hapse atıldı ya da kayboldu, binlerce
kişi hapiste işkenceyle öldürüldü.
Türkiye’nin
Yaklaşımı ve Gelinen Durum
Türkiye, 2011 yılından itibaren
Beşar Esad’ın karşısında yer aldı, ABD'nin önderliğindeki koalisyona girerek
Esad karşıtlarının oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) destekledi. Türkiye’nin
Suriye meselesinde Esad karşıtlarına yönelik desteği, içinde yer aldığı koalisyonun
desteğinin ötesine geçen bir yaklaşımı, adeta kraldan çok kralcı bir tavrı
yansıtmaktadır. Türkiye bu yaklaşımın
içine girerken; Suriye'nin mevcut yönetimiyle Rusya ve İran’ın ilişkilerini
fark edemediği, Batı koalisyonunun Esad sonrasında Kürdistan ve Sünni kuşak
konusunda nasıl bir yapılanmayı planladığını tam olarak anlayamadığı için çok
ciddi dış politika hataları yaptı. Nitekim bu politika hataları daha sonra
hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş tarafından da itiraf edildi.
Bugünkü görünüm, ÖSO’nun etkili
olmadığı, türeyen radikal grupların terör yarattığı, IŞİD’in Suriye’nin 1/3'ünü
elinde tuttuğu bir görünümdür. Üstelik PKK'nın Suriye ayağı olan YPG kuzeyin
denetimini ele geçirdi ve ABD'nin müttefiki oldu.
Türkiye, Suriye’deki iç
savaş nedeniyle 2011 yılının Nisan ayından başlayarak Suriyeli sığınmacılara ‘açık
kapı politikası’ uygulamaya başladı. Başlarda Türkiye en fazla 100 bin Suriyeli
göçmeni kabul etmeyi planlamıştı ama bu sayı bugün bunun 30 katına ulaşmış
bulunuyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi (UNHCR)
verilerine göre 27 Nisan 2017 itibariyle Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı
2.992.567’dir. Bu sayının yaklaşık olarak yüzde 9’u sığınmacı kamplarında geri
kalanı kampların dışında yerleşik durumdadır. Bu nüfusun yüzde 53,2’si erkek,
yüzde 46,8’i kadındır. Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin dünyada en yüksek göçmen
kabul etmiş ülke konumunda olduğunu belirtiyor.
Suriyeli göçmenler,
başlangıçta sınırın Türkiye tarafında kurulan çadır kentlerde yerleşmişlerken
zaman geçtikçe sınır illeri dışında İstanbul başta olmak üzere diğer illere
yerleşmeye başladılar. Bugün gelinen aşamada Suriyeli göçmen bulunmayan il
kalmamış bulunuyor.
Suriyeli
Sığınmacıların Sorunları
Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de (muhtemelen diğer ülkelerde de)
karşılaştıkları başlıca sorunları şöyle sıralamak mümkündür: (1) Suriyeli
sığınmacıların yarıdan fazlası çocuklardır. Çocuk yaşta evlilikler, çocukların eğitime
erişimlerinde yaşanan sıkıntılar, çocuk işçiliği ve çalıştırılan çocukların okula
gidememesi, ailesinden ayrı düşmüş çocukların korumasız kalması bu konuda
karşılaşılan başlıca sorunları oluşturuyor. İstatistiklere bakıldığında,
kamplarda yaşayan çocukların çoğunluğunun eğitim gördüğünü, kamp dışında
yaşayan çocukların ise çok azının eğitim gördüğünü söylemek mümkündür. (2) Sağlık imkânlarına
ulaşım bir başka sorundur. Dil sorununun da etkisiyle Suriyelilerin çoğu sadece
acil durumlarda sağlık hizmetlerine erişebilmektedir. (3) Kadınların karşılaştığı
şiddet sorunlarının erken tespiti sıkıntısı, tespit edilenlerin doğru merkezlere
yönlendirilmesi ve yönlendirilenlerin ise korunmaları konularında ciddi
sıkıntılar söz konusudur. (4) Özellikle kamplar dışında yaşayan Suriyeli
sığınmacıların Türkçe kurslarına gidememeleri, bu insanların topluma uyumlarını
geciktirerek aidiyet duygularının gelişmesini önlemektedir. (5) Suriyeli sığınmacıların
iş piyasasına ve sosyal yardım ve hizmetlere erişiminde de sıkıntı vardır.
Suriyeli
Sığınmacıların Türkiye Açısından Yarattığı Sorunlar
Suriyeli sığınmacılar konusunda yapılan çeşitli anketler, gözlemler ve
hazırlanan raporlarda sığınmacıların Türkiye açısından yarattıkları ve neden
oldukları başlıca sorunlar özetle şöyle sıralanıyor: (1) Ülkeye girenler
ve çıkanların kimlikleri konusunda iç güvenliği zaafa uğratacak sorunlar
vardır. Sınırlar adeta terör örgütlerinin ve diğer illegal yapıların alanları
haline gelmiş durumdadır. (2) Bazı illerin nüfusunda yaşanan aşırı nüfus patlaması
beraberinde o ilin sosyal dokusuna zarar vermeye başlamış görünüyor. Örneğin
Kilis’te yaşayan ülke vatandaşları azınlık durumuna düşmüş durumdadır. Bunun
sonucu olarak da ilin yaşam şekli, gelenek ve diğer değerleri yavaş yavaş değişmeye
başlamış bulunuyor. (3) Suriyeli sığınmacıların birçoğu pasaportsuz olduğu
için, ülke içinde Türk vatandaşlarına karşı işlemiş oldukları suçlardan dolayı
haklarında etkin bir soruşturma yürütülemiyor ve dolayısıyla Türk vatandaşları
mağdur oluyor. (4) Kamp dışında yaşayanlardan bir bölüm kadın ve çocuk
sokaklarda dilencilik yapmaya yöneliyor. (5) Geliri olmayan birçok Suriyeli
genç kız para karşılığında ikinci, üçüncü hatta dördüncü eş olarak evlendiriliyor,
birçoğu da fuhuş bataklığına sürükleniyor. (6) Sigortasız ve düşük ücretle
hatta kayıt dışı çalışmaya razı olan Suriyeli sığınmacılar birçok kentte Türk
vatandaşlarının işlerini ellerinden alıyor. (7) Sınır illerinde kaçakçılığın
boyutu artıyor. Suriyeli sığınmacılar, kaçakçılık yapan Türklerle işbirliği
yaparak işin boyutunun büyümesine ve dallanıp budaklanmasına yol açıyor. (8) İş
bulamayan, gelir elde edemeyen sığınmacılar, her türlü suç ve şiddet ortamının
içine giriyorlar. Eğitim almamış, düşük gelir düzeyine sahip, dışlanmışlık duygusu
içinde yaşayan gençlerin ileriki dönemde pek çok suçun kaynağını oluşturacağını
söylemek kehanet sayılmamalı.
Suriyeli Sığınmacılar İçin Türkiye’nin Yaptığı Harcama
ve Alınan Sonuçlar
UNHCR’nin 2016 – 2017 Yılları 3RP
– Bölgesel Göçmenler ve Esneklik Planında belirtildiğine göre Türkiye, 2011
yılı Nisan ayından 2017 yılı Şubat ayına kadar geçen yaklaşık 6 yıllık sürede
Suriyeli sığınmacılara 25 milyar dolar harcamış bulunuyor. 2016 yılında
uluslararası kuruluşların Türkiye’ye yaptığı yardım 435 milyon Dolar dolayında
görünüyor.
Türkiye, eğitim, sağlık başta
olmak üzere birçok alanda gereken önlemleri almaya çalışıyor. Bunlara bir örnek
olarak eğitim alanında yapılanları aşağıdaki tabloda sunuyorum:
Eğitim Alanında Yapılanlar
|
Hedef
|
Gerçekleşme Oranı (%)
|
491.896 çocuk okula kaydedildi
|
400.000
|
123
|
5.338 çocuk resmi olmayan eğitim programlarına
katıldı
|
50.000
|
11
|
8.818 çocuk okula araçla ücretsiz taşındı
|
10.000
|
88
|
220.038 çocuğa eğitim malzemesi verildi
|
400.000
|
55
|
373 okula öğrenim malzemesi sağlandı
|
175
|
213
|
19.776 Suriyeli gönüllü ve Türk öğretmen eğitildi
|
11.000
|
180
|
2.700 Suriyeli kadın ve erkek lisan öğrenim
programına katıldı
|
402.000
|
1
|
814 öğrenci yükseköğrenim bursu kazandı
|
250
|
326
|
415 kişi mesleki eğitim kursuna katıldı
|
6.500
|
6
|
Sığınmacıları misafir eden 218 okul yenilendi,
onarıldı
|
180
|
121
|
Benzer tabloları sağlık ve diğer
alanlar için de yapmak mümkün. Tablodan görüleceği gibi bazı alanlarda hedefler
aşılmış, bazı alanlarda ise hedeflerin gerisinde kalınmış görünüyor. En vahim
konu lisan öğrenim kurslarına katılma sayısının düşüklüğüdür. 402 bin sığınmacıya
lisan eğitimi verilmesi hedeflendiği halde sadece 2.700 kişi bu kurslara
katılmış bulunuyor. Oysa bu insanların bu toplumla anlaşabilmeleri için lisan
öğrenmeleri gerekiyor.
Avrupa ile Türkiye’nin Suriyeli Sığınmacılar
Konusundaki Anlaşması ve Gelinen Nokta
Türkiye, Suriye’den gelen ve
devam eden sığınmacı dalgası konusunda sıkıntıya düşünce sınır kapılarını
açarak bu göçmenlerin bir bölümünün Avrupa ülkelerine gitmesini sağladı. 2015
yılında Türkiye üzerinden Yunanistan’a 856.723, 2016 yılında 132.177 (6 Mart
2016 itibariyle) göçmen gitti. Bu göçmenler, Avrupa ülkelerinden sığınma
talebinde bulunuyorlardı. Bunun üzerine Avrupa, Türkiye ile bu sorunun çözümü
için karşılıklı görüşmelere başladı. 18 Mart 2016 tarihinde Avrupa Birliği (AB)
ile Türkiye arasında varılan anlaşmaya göre Yunanistan tarafından sığınma
isteği reddedilen göçmenler Türkiye tarafından geri alınacaktı. Bunun
karşılığında AB, Türkiye’ye 3 milyar Euro tutarında mali destek sağlayacak ve
AB ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakereleri hızlandırılacaktı. Ayrıca
Türkiye, mültecilerle ilgili projeleri uygulamaya koydukça mali destek miktarı
da artırılacaktı.
Türkiye’nin bu konulara ek olarak
istekleri de bir takım koşulların yerine getirilmesine bağlı olarak kabul
edilmişti. (1) Vize serbestisi: Buna göre Haziran 2016'ya kadar Türk
vatandaşlarına Schengen Bölgesi'nde vize serbestisi talebi için yerine
getirilmesi gereken koşullar konuldu. Bu koşulları yerine getirdiği takdirde
Türk vatandaşları AB’de vizesiz seyahat edebilecektir. (2) AB üyelik
süreci: Türkiye ile müzakerelerin hızlandırılması için en kısa sürede yeni
müzakere başlıklarının açılması öngörüldü.
Gelinen noktada anlaşmada yer
alan vize serbestisi, Türkiye’nin öngörülen koşulların tamamını yerine
getirmediği gerekçesiyle, yürürlüğe girmediği gibi AB ile müzakerelerde de
herhangi bir hızlandırma ortaya çıkmamış durumdadır. Öte yandan AB, söz verdiği
3 milyar Euroluk desteğin şimdiye kadar tamamını da ödememiş bulunuyor.
Değerlendirme
Türkiye, tarihi bir dış politika
hatası yaparak girdiği Ortadoğu macerasından elinde 3 milyon Suriyeli
sığınmacı, an itibariyle 25 milyar dolarlık bir mali yük, toplumsal, kültürel,
psikolojik, ekonomik yüzlerce sorun, yerine getirilmemiş bir takım Avrupa
vaatleriyle orta yerde kalmış durumdadır.
Yaşamının yarısı savaş
meydanlarında geçmiş olan Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini esas
alıp daha en başta bu savaşı barışa dönüştürmek için çaba harcasaydık hem para
kaybetmemiş, hem bu kadar sığınmacı almamış, hem de dünyada itibar kazanmış
olurduk.
Durum tespitini yaptık, sıra
öneri yapmaya geldi. Ama ne yazık ki bu konuda bu aşamadan sonra yapılabilecek
öneri yok. Belki tek öneri bu gibi hatalara bir daha düşmemek için Nutuk’u bir
daha okumak olabilir.
Kaynaklar:
Human Rights Watch, World Report 20117,
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi, Syria
Regional Refugees Response, April, 2017
Avrupa Komisyonu, Turkey Refugee Crisis, Echo
Factsheet, April, 2017
ORSAM ve TESEV Ortak Raporu: Suriyeli
Sığınmacıları Türkiye’ye Etkileri (Hazırlayanlar: Oytun Orhan ve Sabiha
Senyücel Gündoğar)
Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi’nin
Sığınmacılar ve Mülteciler Raporu (Hazırlayanlar: Uğur Altun, Özge Görel)
Dr. Murat Fatih, Suriyeli Mültecilerin
Türkiye’deki durumu Karşılaştıkları Temel Sorunlar ve çözüm yolları
AB – Türkiye Geri Kabul Anlaşması metni
Teşekkürler hocam çok faydalı bir sabah okuması oldu
YanıtlaSilSağolun
Sil1.5 sene once alt yorumlarda bahsetmistiniz bu konuda yazi yazacam diye beklnenen bir yaziydi. Varolun sagolun.
YanıtlaSilTurkiye icin birakin gocmenler ulkesi ABD icin bile 3-4 milyonluk bir kitle sorun olur. Bizim icin en karanlik tunel bu durumdur. Bana kalirsa bir ulkede ekonomi cokebilir hukuk kalmayabilir siyaset mekanizmasi ve demokrasi kitlenebilir hatta baska evrelere bile donebilir. Bunlara cozum bulunur Turkiye gecmis itibariyle boyle deneyimleri olmustiur sadece turkiyenin degil bir cok ulkenin arjantinin yunanistanin latin amerika ispanyanin ulkelerinin vs... Amma bu 3-4 milyonluk kitle icin bence cok zor. Bune demokrasi siyaset gibi ne de coken ekonomi gibi. Bnece Turkiyenin gelecegi KARANLIK. Kimse kusura bakmasin!
Bura ekonomi blogu ise bakiniz Issizlik %13 enflasyon%12 bu sayi bile ne durumda oldugumuzu gosteriyor. hem enflasyon hem issizlik yuksek!!!1ustelik dunyada emtia petrol enerji gida ve teknoloji celik malhizmet fiyatlarinin dibe vurdugu bunun uzerinden dunyanin para basarak ilimli buyumeye basladigi bir ortamde!
Siz de sağolun.
SilNutuk'u okumayanların nutku tutulur.Örneğin günümüz Türkiye'si.Stratejik derinlik uzmanları.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBüyük ölçüde doğru bir analiz. Saray yapılırken belli bir katındaki odaların her birinin de güya "bize ait olacak" ya da en azından "uydumuz olacak" ülkelerin temsilciliklerine ait olması planlanmış. Biliyorsunuz daha sonra sarayda çeşitli yeni imparatorluk provaları da yapıldı. Emperyal törenler, ABdülhamid'in tahtının önünde verilen demeçler, altın kaplama rüküş tahtlar vb hepsi aslında "geriye giderek ilerleme" türünden bir planı olan yeni-Osmanlıcı bir anlayışın dışa vurumuydu. Hatta bu anlayış TSK'dan medet umamayacağı öngörüsüyle bir de gizli Türk-İslam silahlı kuvvetleri/özel birliği kurma hevesine kapıldı. Buna ek olarak da başını Suudi Arabistan'ın çektiği İslam Natosu projesi vardı ama mevcut askerler buna katılma konusunda son derece haklı olarak yan çizince o iş askıda kaldı. Yine de bir "kriz" durumunda eşitli İslam ülkelerinden destek birlikleri getirme seçeneği aktif.
SilYalnız, bu hayaller hep tek adımlı hamle olarak tasarlanmış. Senden zayıf bir gücü sıkıştırmaya kalkarsan o da en az sen kadar güçlü bir büyük abiye sığınır. Ermenistan'ı bloke etme çabamız bu ülkenin Rusya'ya sığınması ve Rus-Ermeni ortak savunma doktrinine yol açtı. Suriye'de de aynısı oldu. Kürtler de ABD'yi tercih etti. İsrail'e yönelik "bizsiz bu coğrafyada var olamazlar" saptaması bile ters tepti. Hem Yunanistan ve Kıbrı ile yakınlaşıp otak savunma projeleri geliştirdiler hem de süklüm püklüm "İsrail ile dost olmalıyız" diye çark edildi.
Suriyeliler bize çok kızgınlar. Hem ülkelerini karıştırdık hem de buraya sığınanlara kötü davrandık. Durumları kötü olduğu için aşağılanan herkes kin ile dolar. İleride sadece basit suçlar değil, örgütlü suçlar, mafyalaşma ve hatta iç terör örgütlerine doğru da bir gidiş olacaktır. Sonunda bir imparatorluk elde edeceğiz 2023 itibarıyla ama bu da planladığımız türden bir imparatorluk değil ABD türü bir suç imparatorluğu olacak.
ABD türü mü,hangi gelirle,Meksika türü olmasın ?
SilKatiliyorum. Hayalperest AKPnin hayal dunyasi bu. Hayal denizi...
SilTurkiyenin gelecegi karartilmistir. Suriyeliler, Turkiye icin korkunc bir saatli bombadir. Her seyi birakin daha kendi insanina dogru duzgun uluslarSI standartta egitim vermeyen ona aldigi mesleki ve ya akademik egitimle dogru duzgun sehirlerde koylerde duzgun bir hayat imkani sunmayan Turkiye, suriyelilerin evladlarina mi ulasabilecek. Hadi ulasti diyelim bu egitim sistemiyle mi. Zaten amacsiz niteliksiz kitleler o buyuyecek cocuklar ileride teror orgutlerinin canli kanli fedaileri olacaktir. Turkiyenin gelecegi ipotek altina daha simdiden alinmistir. Artik sosyal demografik yapiyi siz dusunun. Gecen Aksarayda is yapan bir arkadasimla konustum tek soru sordum nasil iliskiler genel olarak gocmenler ve turkiyeliler arasinda! abi dedi onlar bizden nfret ediyor biz onlardan nefret ediyoruz. Ki bu arkadasim tabiri caizse ummetci samimi dini duygulari olan her daim uzlasmadan yana bir karakterde insan.
Yahu biz kendi armaizda kavgaliyiz kendi kendimiz bir kasik suda bogacak tipleriz simdi bu ne yaptigi ne olacagi belli olmayan insanlarla mi iyi iliskiler kuracagiz issiz guccsuz gelir dagilimin bozuk oldugu verilen egitimin pespaye oldugu koylerin sinek avladigi kentlerin doga sinirlarini zorlayan sekilde kalabalik oldugu bir ulkede! Buna biri cevap verebilir mi verebilen beri gelsin.
Bakiniz gecmis tecrubeler bize isin aslinin cok kotu oldugunu soyluiyor Pakistan gercegi var ortada! Pakistandaki afgan multecilerin yarattigi toplumsal kargasa hala devam ediyor pakistan talibanina eleman olanlar kimler pakistan iyi kotu bir ulkyeken bugun cevre ulkeleri tekstil sanayisi iken uluslarasi yatirimlar akarken bugun pakistana akiyor mu akmiyor niye istikrarsizlik var cunku.kargasa var. Pakistan bugun 30 sene oncesinden beri daha kotu durumda...
Ben Turkiyenin gelecegini iyi gormuyorum. Bu blogda tartisilan yazilan ekonomik sikintilar enflasyon issizlik gida tarim egitim sanayi inovasyon uretim tasaruf faiz reformlar demokrasi anayasa su bu bunlar iddia ediyorum basit seyler cozumu olan seyler iyi bir programla iyi bir seffaf yonetimle dunyayi bilen saglam bir kadro ile cozulebilecek seyler. en azindan Turkiyemizin tum bunlari cozebilecek potansiyeli cozebilecek toplumsal dinamikleri dayanma gucu ve sabri yuksek insani, tarihsel olarak da gecmis engin tecrubeleri vardir. Ama 4 milyona yakin kendi icinde ic huzuru daha yakalayamamis bir topliuma gelen insanlarin uyumu varin gerisini siz tamamlayin derim ben.
Turkiyemizin isi zordur bana kalirsa cozumu de yoktur. onumuzdeki en az 35 yil kayip olmustur. Bunu ben demiyorum Isimlerini vermek istemedigim Turkiyede herkesim tarafindan sevilen sayilan itibar goren yazan cizen soyleyen hukuku ve demokrasiyi bilen aydinlar soyluyor.
Diyecekler ki ne var bunda 35 yil! Gectigimiz 10 yil ne kadar hizli gectiyse degistiyse bundan sonraki yillar daha cok degisimin kisa surecegi daha hizli olacagi yillar olacaktir. Teknoloji bilim toplumsal evrim cunku hiz kazandi eski 20.yyda degiliz artik.
Hocam günaydın merhaba, konu dışı birşey sormak istiyorum, Tomas Sedlacek-iyi,kötü-ekonomi kitabını okudunuz mu? okuduysanız kitap ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
YanıtlaSilOkumadım, bir fikrim yok.
SilTsrie dü#ülmüş kayıt..
YanıtlaSilYa da buz üzerine yazılmış yazılar.
Silhocam muthissin su yalaka medyada sizin gibi olmasa bile yarisini yazsa toplum bunlari ogrense ve hukumet cozum bulmak zorunda kalsa idi guzel olur du
YanıtlaSilTaraf olmayınca insan düşüncesini özgür tutup objektif yazabiliyor.
SilElinize sağlık hocam.
YanıtlaSilSağolun.
SilBugüne Kadar okudugum en kapsamli ve net bilgilere dayali ülkemizdeki Suriyeli göcmenler sorunu ile ilgili degerlendirme.
YanıtlaSilElinize saglik Hocam.
Yukaridaki verilerde dikkatimi ceken veri var. bana göre Olayin Bam teli burasi. Bu da omuzlarimizdaki yükün ne Kadar agir ve gelecekte basimiza ne coraplar öreceginin kanitidir.
Rakam Büyük tam 3 milyon mülteci... bu büyük rakamda
*2.700 Suriyeli kadın ve erkek lisan öğrenim programına katıldı
hedef 400 Bin
* 415 kişi mesleki eğitim kursuna katıldı
Bu konuda yorum yapmaya gerek yok sanirim. Olayin vehameti burada.
Kehanete gerek var mi. Bu Balon sisecek... Patladiginda olanlari düsünmek bile istemiyorum.
Zor bir mesele ama çözümü yok değil. Yeter ki doğru teşhis ve doğru tedavi uygulansın. Ne yazık ki bizim her konuda olduğu gibi bu konuda da teşhis sorunumuz var. Doğru teşhis edemediğimiz için doğru tedavi de uygulayamıyoruz.
SilHocam nedir cozum allah askina! Teshis koysan ne yazar koymasan ne yazar. Hadi koyduk diyelim ee cozum!!!! Doktorlarda dogru teshis koyuyor ismini sunmak yazmak anmak istemedigin bir hastalik adini. Zaten ona yakalandin mi zaten olay bitiyor! Ondan sonrasi git gel gittim geldim. En fazla 1.5 yil sonra Diyor hekim tibben yapailabilecek bisey yok eve donun ben raporu yazdim.
SilBu durum da bunun gibi surekli cogalan hucreler gibi bir kitle buyuk bir kitle. Ulke zaten bitkin sagliksiz her konuda ekonomide durum ortada agir bir hastalik var her konuda
siz de kalkmissiniz teshisten bahsediyorsunuz yapmayin etmeyin allah askina.Biz daha kendi oksurugumuze teshis koyduk da dogru cozum buldukta bu kitleye cozum bulacagiz. Kusura bakmayin hocam.
Arkadas da zaten guzel betimlemis
Bu konuda yorum yapmaya gerek yok sanirim. Olayin vehameti burada.
Kehanete gerek var mi. Bu Balon sisecek... Patladiginda olanlari düsünmek bile istemiyorum
Hocam çözüm yok demişsiniz ama bence görünen tek çözüm rusya ile anlaşarak, esad ile de görüşerek tampon bölge hazırlayıp tüm ülkedeki suriyelileri oraya göndermek.
YanıtlaSilHoş adamlar hırsızlık yapıyor, türk öldürüyor, kadınlarımızı taciz ediyor ancak yine de sınır dışı edilmediği durumda nasıl zorla götürelecek orası da muamma.
Tampon bölge ne demek? Kim gider ki bomboş bir yere. Sizin ülkeniz dağılsa ve sonra sınırda sizin eviniz barkınızla hiçbir alakası olmayan bir yerde tampon bölge oluştursalar gelir misiniz Türkiye'ye? Sizin eviniz Bursa'da, Malatya'da ise ve yıkılmışsa, IŞID kontrolünde ise siz Edirne sınırı boyunca bir araziye geri döner misiniz? Zorla götüreceğiniz kamplardakiler hariç kimse gitmez tampon bölgeye. Şehirleri kurtarmak ve yaşanılır alanlar haline getirmek gerek. En az 1-2 şehir BM kontrlünde ve Türkiye-Rusya garantörlüğünde ayakta tutulabilirse bu insanlar belki gidip bir iş kurmayı düşünebilirler.
SilBu arada Suriyel mülteciler açıkça sava bitse de artık dönmeyeceklerini söylemişler. Hepimize hayırlı olsun:
Silhttps://eksisozluk.com/savas-bitse-bile-suriyeye-donmem--5403153
Hocam, yazınız için teşekkürler. Suriye'deki iç savaşın başlama nedenini biraz daha irdelemek gerekir. Muhaliflerin otoriter Baas rejimine baş kaldırmaları şeklinde sunulunca sanki bir demokrasi-insan hakları mücadelesiymiş gibi hava doğuyor. Şunu kısaca belirtmek lâzım, Baas rejimi her ne kadar otoriterse de nispeten lâik, medeni ve batı emperyalizmine kısmen de olsa direnebilen bir rejim. Muhalifler ise tamamen Suriye dışından getirilen radikal İslâmcılar ve batı'nın Suriye içindeki Esad rejiminden nefret eden işbirlikçilerinden oluşuyor. Yani otoriter bir rejimi devirip özgürlükçü bir yönetim kurmak gibi bir arayış yok, tam tersine otoriter Baas rejimini yıkıp tamamen radikal islâmcı ve tüm islâmcı rejimler gibi batı uşağı totaliter bir din devleti kurma amacı güdülüyor.
YanıtlaSilPeki bu neden yapılmaya çalışılıyor dersek, sebep tamamen duygusal, ya da "gazsal". Katar'dan Türkiye'ye getirilecek boru hattı Suriye'den geçmeye mecbur. Batı'nın -ve Türkiye'nin- Rusya doğalgazına bağımlılığını ortadan kaldıracak bu doğalgaz hattına İsrail de yeni bulduğu alanlardaki gazını pompalayabilecek. Esad ise buna karşı çıkıyor, İran'ın topraklarından geçirip Lübnan'dan Akdeniz'e bağlamayı düşündüğü hatta ise sıcak bakıyor. Rusya ve İran'ın Suriye rejimini desteklemesinin, batının ise "muhalif" denen radikal islâmcıların arkasında durmasının sebebi bu. Bizimkiler ise batı empryalizminin desteği ile hem Esad'ı devirip yerine kankaları müslüman kardeşler iktidarı kurmanın, hem de Katar'dan gelecek boru hattı ile köşeyi dönmenin peşindeler. Işid bu amaç için Suriye'de yıkım ekibi işini üstlenmiş durumda ama evdeki pazar çarşıya uymadı gibi görünüyor. ABD ve Fransa "Esad kimyasal silah kullanıyor" diyebilmek için Suriye'de kimyasal saldırı yapıp Esad'ın üzerine atarak şimdilik son kozlarını oynamaya çalışıyorlar ama İran topa girdi, bu ucuz numaraları kimse yutmuyor artık.
Peki bütün bu tepişmenin sonucu ne olacak derseniz, en az 2 milyonu kalıcı olacak bir Suriyeli nüfus gibi görünüyor. Aslında iktidar Esad'ın kalmasından şikâyetçi olsa da bu Suriyeli işinden gayet memnun. Üç-beş milyar harcayıp tam kendi kafalarında milyonlarca seçmen ithal etmiş oluyorlar bu sayede.
Saygılar...
İşin ilginç tarafı, Suriyeliler'e harcanan 25 milyar doların aslında Türk ekonomisine basılmış para olması. Yani iktidar onca parayı yine Suriyeliler için çadır, ekmek, yemek vb harcama diyerek kendi tercih ettiği şirket ve kuruluşlara harcadı. Bunun ne kadarının gerçek bir harcama olduğu da belirsiz. Alınan makarnanın kaçtan alındığı, kimden alındığı hep meçhul. Batı bunu farkedince maddi destek vermeyi kesti. Yani bizim insanseverlik diye lanse ettiğimiz bu yardım olayında bile bir şark kurnazlığı, bir ahbap çavuşlara kaynak aktarımı meselesi var. Yoksa Avrupa maddi destek karşılığı Suriyeliler'in Türkiye'de kamplarda kalmasını kabul etmişti. Gördüler ki istenen paranın gerçek karşılığı belirsiz. Yani sadece Türkiye "25 milyar dolar harcadık, verin bunun bir kısmını" diyor ama işin iç yüzü öyle değil gibi.
SilBati o zaman alsin multecileri kendisi yardimda bulunsun. Sagolun hem isin ic yuzunu hem de zihbiyetinizi ortaya cikarttiginiz icin. Bati boyle nesillere vesile oldugu icin dedelerine ne kadar dua etse azdir.
SilAdsız 11:35, ne oldu, gerçekler ağır mı geldi?
SilSayın Adsız@11:35
SilAçığa çıkardığım zihniyetim nedir anlayamadım? Bahsettiğim şey Batı'nın şu andaki görüş biçimi. Diğer yazdıklarım bir görüş değil, gerçekler. Yani söz konusu paralar esasında Türk ekonomisine aktı. Son yıllardaki kısmi toparlanmanın arkasında yatan şey de budur. Ek olarak Suriyeliler'in çok ucuza sağladığı emek sayesinde ayakta kalan bir ekonomik kesim/sektör de var. Bunları birer gerçek olarak görmeniz Suriye trajedisine olumlu baktığınız anlamına gelmez. Aksine burada bir fırsatçılık vardır demek istiyoruz. Batı "uyarılınca" bu gerçeği gördü. Neden mültecileri alsın da kendi yardımda bulunsun? Alman ekonomisinin özel sektöre kaynak aktarma kaygısı mı var? O verilen yardımın sonuçta toplumun diğer kesimlerine vergi veya enflasyon olarak döneceğini bilmiyor mu Batılılar?
Ya çok safız ya çok iyi. Arasındaki farkı ayırdetme yolunu siz biliyorsanız biz de öğrenelim.
Adsiz 13:20, aciga cikarttiginiz zihniyet mustemleke zihniyetidir. Bu zihniyette somurenlerin her yaptigi dogru kabul edilir.
SilOncelikle gerceklerle yuzlesin, ispatsiz, laftan ve dedikodudan ibaret seyleri, sebebi ya da sonucu ne olursa olsun bosverin.
Suriye'deki savasi Turkiye veya Iktidar cikartmamistir.
Suriye'deki savasa askeri mudehale Firat Kalkani baslayana kadar Turkiye tarafindan yapilmamistir.
Suriye'de yasayanlar, 100 sene belki daha oncesinden Anadolu'da yasayanlardir. Benzer bir sekilde Anadolu'da yasayip, Suriye'den goc etmis bir suru insan vardir.
Orta Dogu tarihini okumanizi tavsiye ederim.
Turkiye Suriye'lilere yardimi cok buyuk oranda kendi kaynaklariyla yapmaktadir. Zaten Turkiye Suriye'de savas oncesi, dunyanin en hayirsever ulkeleri sirasinda (dis yardim yapan) 3. sirada yer almaktadir.
Turkiye'de 3 milyon Suriye'li varsa bunun dogrudan sorumlusu batidir; cunku
- Suriye'deki savasi onlar baslatmislardir.
- Suriye Fransa tarafindan kurulmus, etnik milliyetci yapisi, devlet ideolojisi Fransa tarafindan olusturulmustur.
- Gocmenler Turkiye'de, kendisinden nefret eden, kendisini asagilayan Turk milliyetcisi, Araplarndan nefret eden bir halk ile yasamak icin bulunmuyorlar. Hemen hepsinin amaci Avrupa'ya gocmektir. AB politik amacli bir gocmen politikasi guttugu icin baslarda multecileri kabul etmis, dolayisiyla goc baslamistir. Eger en basindan beri multeci kabul etmemis olsa idi, bu kadar insan buralara gelip buralarda kalmayacakti emin olabilirsiniz.
- Su anda bile AB hala multecilerin kendi icinde dahi yerlestirebilmis degil, uye ulkeler verdikleri sozleri kendi icinde bile tutmuyor, sorusturma geciriyorlar birakin ki Turkiye'ye verdikleri sozleri tutsunlar.
Hani demis ya ilk tasi en gunahsiz olaniniz atsin diye, bu konuda sira en sonra Avrupa'ya gelir. Siz eger bu durumda dahi Avrupa'yi hakli goruyorsaniz zihniyetinizi bence once kendiniz sorgulamalisiniz.
Son olarak da belirteyim, Suriye'lilere yardim konusunda AB'den 700-800 milyon euro yardimdan baska bir yardim gelmemistir, o yardim da multeci kamplarinin yapimi icin harcanmis rakamdir.
Sanırım ya ben kendimi anlatamıyorum ya da siz anlamamakta ısrar edip söylenmemş şeyleri duyuyor ya da okuyorsunuz.
SilBen Batı haklıdır demedim. "Böyle düşünüyor" dedim. Kendi içinde yani kendi çıkarcı bakış açılarından da haklı olabilirler. Bu benim kendi bakış açım değil. Daha ne kadar açık söyleyebilirim ki? Komünist bakış açısıyla kapitalist bakış açısını ortaya döker, iki kişi gibi konuşturur ve bunları karşılaştırırsınız. Söylenenler sizin kendi görüşünüz olmak durumunda değil, kouşan farazi iki düşüncenin diyaloğu olur. Beğenin ya da beğenmeyin, batının kendi içindeki ve bizim de pek farkında olmadığımız bakış açısı bu. Yoksa bana ne Batıyı savunmaktan?
Aynı şekilde bizim de kendi kendimize "amman da şöyle iyiyiz, şöyle de hayırseveriz" dememizde de başka bir tuhaflık var. İyilik ne zamandır bağıra çağıra yapılıyor?
Suriye savaşını iktadar çıkardı diyen yok ki, neden iktidarı savunup duruyorsunuz? Suriye meselesinde bir suçlu varsa bu başta Suriye'nin kendi olmak üzere birçok devlet ya da oluşumdur. Biz asla masum değiliz. Yukarıda o kadar yazıldı söylendi; komşunun evi yanarken bir de sen benzin dökersen ve kaçanlar sana sığınırsa şikayet etmemelisin.
Buradaki itiş kakış bu savaştan herkesin çıkar beklemiş olması; biz yani iktidar dahil. Ortadoğu tarhi okumadan önce gündemde olan olayları da takip edin; bizim "Suriye'de söz sahibi olacağız" diyen, "IŞID aslında bir tepkiden ibaret, kızgın çocuklardır" diye ve sonra çark eden kendi politikacılarımızı da görün iktidarı savunurken. O çok sevdiği mültecileri koz olarak kullanıp "Açarım sınırları, salarım hepsini ha!" diye tehdit eden "iyiliksever zihniyeti" de görün arada bir. Para vermiyorlar diye neden Batı'ya kızalım ki o zaman?
Batı sadece bizimkilerin kendi çıkar hesaplarını gördü, buna göre geri adım attı. Bizimkiler de bu paranın ne kadarını Avrupa'dan alsak kardır diye uğraşıyorlar ama o paralar kime ödendi hiç değindiğiniz yok. Hala varsa yoksa müstemleke zihniyeti, dedikodu vs vs.
Addiz 22:49, siz batililarin kendi iki yuzluluklerini kendileri bilmiyor mu saniyorsunuz? Iki batili ile yuz yuze samimi bir sekilde konusunca olaylara hic de 'ozgur' medyalarinda yazildigi gibi bakmadiklarini gorursunuz. Trump'a her seye ragmen destek gostermelerinin sebebi kendi ana akim medyalarina olan tepkileridir mesela. Corby'e de o sekilde.
SilAncak mesele kendi cikarlari oldugunda en muhalif sesleri bile iclerine kacar. Icraatlara 'ama' larla dolu savunmalar gelir. Bu isin sonunda galip gelecekleri, karli cikacaklari inancindan dolayi sahip olduklari ozguvenden kaynaklanir.
Ben o paralar kime odendi bilmiyorum, siz biliyorsaniz aciklayin hepimiz ogrenelim. Avrupa'lilar biliyorsa onlar aciklasin. Ama bilimsel dusunebilirim. Buyuk bir kisminin multecilerin midesine ve sirtina gittigine suphe yok. 3 milyon insan fotosentez ile beslenip, kisin deri degistirmiyor. Gundelik yediginiz yemegin en asgarisini 3 milyon ile carpin 7 sene suresi icin paralar nereye harcanmis ogrenmis olursunuz.
Bu tartışma bir yere gitmiyor.
SilParalar başka yere harcandı demiyorum. Elbette mültecilere gitti ama mülteciler için yapılan bu harcama Volkwagen marka araba, Saab marka uçak, Adidas ayakkabı değil. Çadırdan, inşaattan, sudan, sütten, makarnadan, ekmekten, çorbadan vb hepsi bizim markalarımız yani kendi iç pazarımıza yani kendi şirketlerimize gitti. Yani (bakın hala yani diyorum) devletimiz kendi bütçemizden (bilemiyorum ama para basıldığını sanmıyorum) toplam 25 milyar doları "kendi takdir ettiği üreticilere" vererek bunları mültecilere sağladı. Yani kendi paramızı "bazı" kendi şirketlerimize aktarmış, onlara pazar yaratmış olduk. Son yıllardaki büyüme ve tüketimin içinde hiç de az olmayan bu harcamalar var. Bu harcamalar konusunda birçok site ve gazetede çok haber yazıldı. Kısacası yapılan yardımın kendimiz için de "çıkar" boyutu var. Bu harcanan miktarlar esasen sizden benden çıktı ve "bu şirketlere" gitti. Bu bir "yardım" olduğu için ahlaki olarak eleştirmek zor çünkü aynen sizin gibi asla meselesnin özünü görmeyenler hemen atlayıp eleştiri yöneltenleri çıkarcılıkla, materyalistlikle suçluyorlar. O verdiğiniz yemek asgarisi x 3 milyon şu anda yine bizde tüketim oldu. Batılı da önce yardımı kabul etti ama bu kapitalist kurnazlığın kendine yıkılmasını kabul etmedi. İki çıkar birbiriyle çatıştı.
Benden bu kadar. Aynı şeyi defalarca tekrarlamanın bir anlamı yok.
Oneri yok laf cok.
YanıtlaSilHoca öneriyi yapmış, Nutuk'u okuyun demiş ama siz laikliğin ardından fatiha okuyup Araplaşma derdinde olduğunuz için yobazsavar Nutuk'tan korkarsınız elbette.
SilAdsiz 15:23, valla neselendirdiniz yani ne diyeyim. 'Yobaz' kelimesinin anlamina da bir bakin sozlukte hic bir yakinsama hissedecek misiniz acaba.
SilTürkiye MR’da dünya şampiyonu, cihaz ve radyolog sayısı ise yetersiz - http://bndl.tw/2M7col8p
SilDemiradamlar da yobaz sayılır mı? Içimdeki yobazlığı dışarı çıkarmam gerekiyor.
Adsız 16:06
SilSözlükte baktım, hiçbir yakınlaşma hissetmedim ama siz kendiniz için dilediğinizi seçebilirsiniz:
sf. 1. Dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen (kimse): Bu memleketi de dört buçuk yobaza bırakamayız. -A. Gündüz. 2. mec. Bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan (kimse). 3. hlk. Kaba saba, inceliksiz (kimse).
Sinapsların önünü açalım arkadaşlar, yobazlık bize göre değil.
SilBu yorumlar silsilesinin sonunda kazanan kimse olmayacak ne yazık ki. Adsız 12:20 her kimsen kendine gel, kimle nasıl konuşulur öğren lütfen. Sonra başkalarına laf atarsınız.
Silburda gürültü yapmayın dağılın hadii... Burası facebook değil burayıda oyun bahçenize çevirmeyin
SilAl iste yukarida daha birbirleriyle yazistigi halde anlasamayan ustelik kendi dillerinde ortak dilde anlasaman birbirlerine laf atma kaygisi tasiyan bir yazisma var! Simdi bunlardan birine Adsiz00haziran2017 00 SELAM versen niye bana SELAM verdin diyecek kadar tahammulsuz bireylerden olusan toplumuz.
SilLaf olsa ne olur olmasa ne olur Oneri olsa ne olur olmasa ne olur teshis olsa ne olur olmasa ne olur Allah askina.
Bu ulkede insanlar daha birbirleriyle insani bir sekilde ortak lisanda anlasamadiktan sonra ekonomi mi iyi olacak saniyorsunuz. toplumsal sefaletten toplumsal refaha mi kavusacaginizi dusunuyorsunuz. Ic barisin olacagina mi ihtimal veriyorsunuz. Suriyelileri gectik zaten onlar bu isin tuzu biberi olacak besbelli. Ya biz.... Valla benim hic umudum yok
Not. yukridaki tartismayi yuruten kim varsa kimseden laf maf duymak istemiyorum. birbirinizle nerede laflasiyorsaniz laflasin. Size ayiracak zamanim yok! Sizin gibilere selam versen niye merhaba demedin der merhaba desen niye selamun aleykum demedin der selamun aleykum desen niye bana selamun aleykum dedin der
Adsız29 Haziran 2017 12:20
Silkimsin! nesin! edep yahu
Adsız 18:57
SilSenden mi ogrenecegim kendime gelmeyi kiminle nasil konusacagimi bunu ogrenmeyi
Laf salatasi yapiyorsun yalniz zeytinyagin eksik. Canimi moralimi sikma
Ben 17:50. Mahfi Hocanın sayfası olmasa kelimelerimle küfürsüz ipe dizerim sizi. Veledi sübyana bak sen.
SilBu kafadaki insandan ne vatana millete ne de ailesine hayır gelir. Dünyayı ben yarattım edalarıyla bir de başkanlığı savunması yok mu akıldan nasibini almamış zavallı kardeşim benim. Kusura bakma filan da demiyorum artık aklın daha kemale ermemiş senin. 10 ay öncesine geri dönüp her türlü seçeneği reddettiğim o zaman aralığına geri dönmek istiyorum.
SilHocam bırakın onaylamayın kendi etti kendi bulsun.
SilBu ne kardeşim, kimin kime hakaret ettiği belli değil :) Bir sürü adsız birbirine girmiş, abilik yapmaya kalkanlar, başkaları adına başkalarına hakaret edenler, cevap verdiği kişiyi başkası sananlar gırla gidiyor. Hocam iyi eğleniyorsunuz anlaşılan :))
SilHoca degil de siz eglenmise benziyorsunuz. Hayat size nazik davranmaz adsiz kardes kafa kafa olsa en basta hata yapmazdiniz.
SilHem arsizlar hem de uste cikarlar
SilHa gayret, devam :))
SilCozum belli arkadaşlar 18 ila 45 yaş arası suriyeli erkekleri toplayıp savaşmaya yollamak ayrıca yurtta barış dünyada baris ilkesi çok güzel bir ilke ancak Ortadoğu gibi bir yerde uygulanması imkansız çünkü burası ne İsvec ne de Norveç ayrıca
YanıtlaSilMülakattan bekleneni herkes anlıyor. Alttaki yorumlar da her şeyi gösteriyor. Sınavları doğru düzgün yapın, mülakat saçmalığına son verin artık.
YanıtlaSilhttp://www.memurlar.net/haber/677591/
Mahfi Bey, Suriyeliler vatandaş yapılırsa vizesiz Avrupa hayal olur. Ayrıca Suriyelilerin geri gönderilmesi için Afrin'in Apoculardan temizlenmes ve güvenli bölgenin oluşturulması gerekmektedir. Güvenli bölge konusuna mülteciler bize gelmesin diyen AB destek vermemektedir.
YanıtlaSilHer konuda olduğu gibi mülteciler konusunda da tek başımıza kalmış bulunmaktayız.
Yapılmasa da vizesiz Avrupa hayal zaten.
SilBiz kimiz ki ABye vizesiz girecegiz. Adamlarim koylusu bile bizim proflardan daha bilgili, daha ileri goruslu.
SilBu konuda gördüğüm en iyi yazılardan birisi elinize sağlık.
YanıtlaSilYalnız bana başka bir konuyu çağrıştırdı. 10 küsür yıldır Avrupa'da yaşayan birisi olarak, Türkiye'de ağızlara sakız olan "Avrupa'da yükselen İslamfobi" söylemine hiç katılmadım. Bu 3 milyon Suriyeli mümin kardeşlerimizle ilgili çıkan haberlere ve yapılan yorumlara bakarsanız, Türkiye'de de İslamofobi yükselişte o zaman.
Mesele din değil, yabancı korkusu ve özellikle kısa sürede çok göç almak toplumun dengesini bozan birşey. Bunu yönetmek hiç kolay değil.
Avrupa da yıllardır aldığı ortadoğulu ve Afrika'lı göçmenleri ve mültecileri hala doğru dürüst entegre edemediği için doğal olarak yeni mülteci almak konusunda isteksiz.
Daha bugün haberlerde İtalya'nın Afrika'dan akın, akın gelen mültecilerle başa çıkamadığını, AB'den yardım istediğini yazıyordu.
Dolayısıyla çağımızın bu göç dalgası yalnızca Türkiye'nin değil daha bir çok ülkenin baş ağrısı olmaya devam edecek.
Hocam elinize sağlık çok değerli bir analiz olmuş. Siz hem devlet hemde özel sektörde emek vermiş birisiniz. Bu nedenle cevabını sizin bileceğiniz bir sorum var lütuf buyursanız: bu tarz analizleri devlet erkanı yapmakta mıdır, analizi kavrayan yöneticiler mevcut mudur ve böyle çalışmalar devletimizde değerini bulur mu? Hürmetler ederim.
YanıtlaSilDevlet erkanını bilemem ama bürokrasi mutlaka yapıyordur ama dinleyen oluyor mu onu bilemem. Zamanında benim de birçok analizim, değerlendirmem vardı ama ben de siyasetçiye dinletememiştim.
SilK.Arman
YanıtlaSilSuriyeli mümin kardeşlerimiz
diyorsun da
Suriyeli mumin olmayanlar icin ne dusunuyorsun
Ezidiler hristiyanlar Ateistler deistler vs..
http://politicalviolenceataglance.org/2016/10/27/its-the-economy-stupid-but-blame-minority-groups/
YanıtlaSilOkudunuz mu hocam?
Okudum
SilYazıyı yazan Türkiye siyaseti ile ilgili zerre bilgiye sahip değil. Öncelikle Kürtler Türkiye'de azınlık bir grup değil. Azınlık bir grup var ise, teröristler azınlıktır bu ülkede. 60 milyon Türk varsa 20 milyon da Kürt var bu ülkede. Ve ortak/benzere kültürü yaşayan bir türk ve kürt milletleri bunlar. 2015 seçimleri sonrasında HDP protestoları arttı, PKK'ya sırtlarını yasladıklarını vs. dile getirdiler. Yani "activism" den korkmadılar, aksine çığırtkanlıklarını arttırdılar.
SilHocam, sizin Suriye yazınızla ilgili bir yorum değildir, yukarıdaki linke yazdım. Bilginize.
Artık ekonomik sorunların yanında siyasi sorunlarla da ilgili yorumlarınızı görüyorum.
YanıtlaSilAtatürk'ün Nutuk'unu bilmem ama Müslümanların El Kitabı Kuran'ı ve hadisleri de okumak gereklidir.
Ekonomi siyasetten soyutlanamaz. Alfred Marshall'a gelene kadar adı zaten Ekonomi Politik ya da Political Economy idi (Siyasal Ekonomi.)
SilBenden size öneri; Kuran'ı da okuyun Nutuk'u da. İkisi birbirine alternatif değildir.
Teşekkür ederim Hocam
SilSimdiki durum icin bir oneriniz olmadigini soylemissiniz. Peki, sifir noktasinda yetki sizde olsaydi nasil bir politika uygulardiniz? Dogru politika neydi ve uygulandigi takdirde olaylarin nasil gelismis olabilecegini tahmin ediyorsunuz? Tabii dogru politika taniminiz, tahminlerinizin dogru cikma olasiligiyla orantili olarak isabetli olacaktir. O yuzden hemen curutulebilecek zayif tahminlere dayanmayan bir politika aciklayiniz. Mesela ben Esad'la muhalefetin arasini bulurdum, savas biterdi filan demeyiniz. Bu sanirim konuyla alakali tum siyasetcileri asan bir zorluktadir.
YanıtlaSilSon cümlenizdeki yargıya katılmıyorum. Bir iş zor diye kolay ama yanlış olanına girmek akıl işi değildir. Zaten olmadığı da ortaya çıktı. Ne zorlukta olursa olsun ve gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin barış için çabalamak onurlu bir tutumdur. Bir komşunuzda yangın çıktığında yangını söndürmeye komşunuzu kurtarmaya mı çalışırsınız yoksa yangından mal kaçırmaya çalışanlara mı katılırsınız?
SilElinizr sağlık Hocam. Çok iyi hazırlanışsınız.
YanıtlaSilSağolun
SilHocam bu benim kişisel fikrim. Bu ülkenin başındakine millet tapıyor olsada. bu ülkenin en tepesindeki insan kasıtlı olarak bir ülkeyi batırmak istese ancak bu kadar zarar verebilirdi.
YanıtlaSilMahfi bey, son dönemde tarım ve hayvancılık ithalatında yapılan gümrük vergisi indirimlerinin etkileri, sektörlerin mevcut durumu ve yapılan gümrük vergisi indirimleri karşısında sektör paydaşlarının nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin bir değerlendirme bekliyoruz sizden.
YanıtlaSilTarım ve Hayvancılık konusunda da bir dosya hazırlayacağım. Biraz zaman alabilir. Şimdi turizmi hazırlıyorum.
Silhocam,sizce turkiyenin hedefi avrupa birligine mi yoksa avrasya birligine mi girmek olmalidir ? yada bu sekilde devam mi etmeli ?
YanıtlaSilTürkiyenin belrigin bir hedefi olduğunu sanmıyorum.
SilSon paragraf çok çarpıcı ve anlamlı olmuş. Elinize fikrinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilElinize sağlık hocam. Hiç boşluk bırakmadan detaylı bir analiz yapmışsınız. Suriye politikasını destekleyenler de özellikle okumalı. Gözü kapalı bir şekilde olmayacak hayallere destek vermenin sonuçlarını görsünler.
YanıtlaSilSağolun. Ne yazık ki faturayı onlar değil hepimiz ödeyeceğiz.
SilElinize sağlık hocam. Çok değerli bir araştırma ve paylaşım olmuş yine teşekkürler. Yorumlarıyla pozitif katkı yapan arkadaşlara da teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilMerak ettiğim kamuoyunda çok dillendirilen ama sanıyorum kimsenin cevabını net olarak bilmediği bir husus var.
Suriyelilere sağlanan ancak Türk vatandaşlarına verilmeyen devlet destekleri ve tutarı nedir? Ücretsiz sağlık hizmeti, burs, maaş, kira yardımı vb.
Saygılarım ve sevgilerimle hocam.
Son bir söz: Savaşın kazananı yoktur!
Sağolun.
SilBunun dökümünü bulamadım. Sadece toplam tutar var.
Hocam, tatil boyunca da aralıksız yazmaya devam ettiniz. Birikiminizi burada paylaştığınız için ne kadar teşekkür etsek azdır. Her yazınız açık, anlaşılır ve içinde çözümlerini de barındıran ipuçlarıyla ufuk açıcı. Sağolun var olun.
YanıtlaSilMahfi bey oncelikle cok kapsayici bir yazi olmus ancak belli hususlarda duzeltilmesi gereken bir kac nokta var.
YanıtlaSilOncelikle yanlis bir kullanim olarak suriyeliler gocmen degiller. Zulumden kacarak ulkemize sigindiklari icin bu sahislar siginmaci yada multeci olarak adlandirilabilir. Aksi halde avrupadaki ulkelerin ve hatta bir gocmen ulkesi olan amerikanin bizden daha az yabanciya sahip olmasi gerekirdi
Suriyelilerin ulkemizde yasadigi sorunlar bolumunde saglik konusunu belirtmissiniz ancak ulkemizde kayit altinda bulunurak kimliklendirilen butun suriyeliler kamu hastahanelerinden ucretsiz olarak yararlanmaktalar. 3 milyona yakin olarak verdiginiz sayi icerinsinde bulunan herhangi bir suriyeli istesigi kamu hastahanesinden ucretsiz olarak hizmet saglayabilir. Dil sorununun da artik buyuk oranda cozuldugunu dusunuyorum.en azindan saglik gibi temel meseleler icin cunku suriyeli ailelerde bulunan genc ve cocuklarin cok buyuk bir kismi turkce bildiklerinden ailelerine cesitli konularda destek olmaktadirlar.
Yine kayitli olan bu yabancilar basvurmalari halinde calisma izini ile calisabilmektedirler. Bu konuda herhangi bir engel yok bununla birlikte kayitdisi calisma hayati suriyeliler ozelinde bir sorun olmaktan ziyade ulkemizde genel olarak yasanan bir sorun oldugunu dusunuyorum.
Yine sosyal yardim ve hizmetler konusunda valilikler stk lar kaymakamliklar kizilay ve diger kurumlar konulari yonunden suriyelilere gerekli destek ve yardimlari saglamaktadirlar.
Bu sahislar kapsamli bir kayit sistemine tabi tutalmakta adres kimlik bilgileri parmak izleri de dahil bir cok bilgileri kayit altina alinmakta ve kimliklendirilmektedirler. Dolayisiyla pekala kamu kurumlari tarafindan takip edilebilirler. Ayrica pasaportlarinin olmamasi yargilanma acisindan herhangi bir engel olusturmaz. Ceza hukukunun uygulanmasi vatandaslik esasina bagli olmayip her birey icin ayni olcude gecerli.
Istanbul valiligin son donemlerde hazirladigi bir raporda kendini suriyeli olarak tanitan dilencilerin aslinda buyuk bir kisminin suriyeli olmadigi kendilerini bu sekilde tanittiklari belirtiliyirdu aslinda o kadar da suriyeli dilebciye sahip degiliz belkide suriyeli olarak kendini tanitmak belkide insalrin merhamet damarlarina dokunuyordu bu zamana kadar.
kilisli vatandaslar ile suriyeliler arasinda buyuk kulturel farklarin bulunmamasi sebebiyle kulturel dokuda yuksek boyutlarda degisim oldugunu soylemenin zor oldugunu dusunuyorum.
Zaten diger sinir illerine baktigimizda munferit olaylar disinda kutuplasmanin yada gettolasmanin yasanmadigi görülecektir. (Urfaliyim bu arada)
Suriyelilerde suc oranlarinin arttigina dair herhangi bir kaynak goremedim yada gozden kacirdim acikcasi.
Ayrica unhcr disinda icisleri bakanligi tafindan kayitlarin alindigi bilinmekte ve rakamlar daha saglikli olmasina ragmen neden unhcr nin istatistiklerinin kaynak olarak kullanildiginida anlayamadim. Cunku icisleri bakanliginin istatistiklerine internet uzerinden rahatlikla erisim.saglanabiliyor.
Sizin ne kadar buyuk bir iktisatci ve analizci oldugunuzu cok iyi biliyor sizi surekli takip ediyorum ancak bu yazinizin bilimsel analizden uzak oldugunu dusunuyorum size saygılarımı sunuyorum.
ULUSAL güvenlik ciddi anlamda tehlikeye girmiştir. ekonomi-aşırı kontrolsüz mülteci sorunu-yolsuzluklar-irtica yani her açıdan kuşatılmış durumdayız.iktidar sahipleri gaflet dalalet ve hatta ihanet içindedir. Türk milleti olarak bu duruma müdahil olmalıyız.
YanıtlaSilSuriye krizinin ilk patlak vermesiyle birlikte alınabilecek öncelikli çözüm Suriye topraklarında Türkiye ye yakın sınır hattında uluslararasi tüm ülkelerin destek verecegi güvenligi ortak kompozitte alinacak tampon bölge oluşturmaktı.Bu olmadi yapilamadi.Şimdi ise artık çok geç kalindi.Suriyeliler gecici koruma altinda ülkemizin sırtina agir bir yük haline getirildi.Avrupanin insani konularda yukselen duvarlari hep devam etti ve edecektir.Simdi alinacak cozum bu kisilerin ulkesine donmesini beklemek yerine topluma entegre edip yasal olarak is piyasasina dahil ederek uyum calismalarini en ust duzeye cekmektir
YanıtlaSilMerhaba Mahfi Hocam,
YanıtlaSilYazı için tesekkurler. Yazinizda demissiniz, Turkiye multeci kabul edecegine, baris icin adim atsaydi daha mantikli olurdu. Bu bolgede barisi nasil saglayabilir sizin bir oneriniz var mi? Zaten buyuk ulkelerin amaci bolgede baris olmasini engellemek ve grup olusturmak degil mi? Kendiniz demissiniz, Rusya ve Iran ve karsiti olarak ABD ve kucuk destekcisi PYD. Turkiye bu ortamda nasil baris getirebilir?
hocam merhaba, türkiye cumhuriyeti devletinin, avrupa dan veya kurum kuruluşlardan aldığı yardım olmaksızın, krizin başladığı günden bu yana ne kadar para harcadığını nerden bulabilirim? bunun üzerine bir araştırma yapıyorum ama afad'da veya tüik'de sadece insanlarla ilgili araştırmalar var, bütçeye dair bulamadım da? siz bilirsiniz
YanıtlaSilMerhaba hocam... ellerinize sağlık...mart 2011 den beri türkiye olarak nasıl bir politika izleyebilirdik suriye konusunda...mültecileri almazsak insanlar orda ölecek vicdan kabul etmez bunu(siyasetten tamamen bağımsız olarak soruyorum bu konuda geniş bir tafsilata ihtiyacım var... şimdiden tşk)
YanıtlaSilMerhaba hocam... ellerinize sağlık...mart 2011 den beri türkiye olarak nasıl bir politika izleyebilirdik suriye konusunda...mültecileri almazsak insanlar orda ölecek vicdan kabul etmez bunu(siyasetten tamamen bağımsız olarak soruyorum bu konuda geniş bir tafsilata ihtiyacım var... şimdiden tşk)
YanıtlaSilsığınmacıların %53 ü erkek, kadından çok bunlar sığınmış
YanıtlaSilbu kadar merhamet maraz doğuracak gibi duruyor.