Occam'ın Usturası

Occam’lı[i] (aslı Ockham olsa da literatürde daha çok Occam olarak kullanılıyor) William 1280 – 1349 yılları arasında yaşamış bir İngiliz filozof. Katolik kilisesince azizlik düzeyine yükseltilmiş olan Aquinaslı Thomas’ın akıl ve inancı bir araya getiren ve kilisenin temel öğretisine dönüşen senteziyle çatışan düşünceler öne sürdüğü için kilise tarafından lanetlenmiş.

Occam’ın Usturası (Ockhamın Usturası) diye bilinen ve basitlik ilkesi diye adlandırılabilecek yaklaşım çok basit bir mantığa dayanıyor: Bir olgunun açıklanması, mümkün olan en az varsayıma dayanmalıdır. Gereksiz olan ayrıntılar elimine edilirse doğru yaklaşımı bulmak mümkün olur. Latince’de buna Lex Parsimoniae (yalınlık yasası) deniyor. William’ın kendi ifadesiyle Latincesi şöyle: “Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem.” Zorunlu olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir. Başka şeyler değişmeden kaldığında bir sorunun en basit çözümü en iyi çözümdür. Eğer bir meseleyi çözmek için iki yaklaşım varsa daha az varsayıma dayanan daha az varlık ortaya koyan basit olan yaklaşım tercih edilmelidir. Bir meseleyi anlamak için daha az varlıkla o meseleyi anlamak veya çözmek varken daha fazla varlıkla o meseleyi anlamaya ya da çözmeye çalışmanın anlamı yoktur.

Bu yaklaşımda usturaya verilen sembolik rol, sorunu anlamak ya da çözmekte gereksiz olan varlıkların kesilip atılmasını sağlamasıdır.  

Aslında bu yaklaşım Occam’lı William’dan çok önce Aristoteles tarafından kullanılmış bir yöntem. Aristoteles’in yöntemini “daha mükemmel olan daha az işlem gerektirendir” ilkesi olarak ortaya koyduğu yaklaşımla ifade edebiliriz. Bu ifade, Williamın bu yaklaşımı Aristoteles’in yazdıklarından öğrenmiş olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik bu yaklaşımın adına ustura sözcüğünü ekleyen de o değil. Bu deyim ilk olarak Occam’ın Usturası adı altında İngiliz matematikçi Rowan Hamilton tarafından 1852 yılında yayınlanmış bir çalışmada yer almış. 
   
Occam'lı William akla yakın gelen bu yöntemi Tanrının varlığı ve bu varlığın kanıtlanması konusundaki tartışmalar için kullanmış. Ona göre Tanrının varlığını kanıtlamaya çalışmak gereksizdir. Burada gerekli koşul Tanrının varlığını kabul etmiş olmaktır. Buradan öteye gidip Tanrının gerçekten var olup olmadığı konusunda yeter koşul aramanın anlamı yoktur.

Occam'ın usturası ilk bakışta çok iyi bir yöntem gibi görünse de kullanılış biçimine göre bilimsel bir yöntem olmaktan uzaklaşabildiği, hatta bilim karşıtı bir yöntem haline dönüşebildiği ortaya çıkıyor. Bilim, gerek koşulla yetinmez, gerek koşulun yanında yeter koşulu da arar. Bilimi, inanç ve kabulden ayıran ayrıntılar arasında en önemlilerinden biri de zaten budur.

İşte bu nedenle Occam’ın Usturasını bilimsel araştırmalara uygularken çok dikkat etmek gerekir. Bazen ayrıntılar, işin özü kadar önemlidir. Ayrıntıları kenara atayım derken insan kendisini bilim dışı alanlarda bulabilir.

O nedenle Occam’ın Usturası yaklaşımını aynı konuyu açıklayan birden fazla çözüm aynı sonuçlara varıyorsa bunlar arasında en basit olanı tercih edilmelidir biçiminde anlamak gerekir.

Einstein bu noktada çok önemli bir uyarı yapıyor: “Her şey olabildiğince kolay yapılmalı ama daha basit değil.” Einstein’ın bu uyarısı Occam’ın Usturası yaklaşımının bilimsel araştırmaya yanlış biçimde uygulanmasını önlemeyi amaçlıyor.

Bana sorarsanız Sherlock Holmes’in dedektiflik sanatı için geliştirdiği ünlü sözü bilimsel araştırma ve analizlerde Occam’ın Usturasından çok daha fazla işe yarayabilir: “Olanaksız olanları saf dışı ettiğinizde, geriye kalan, ne kadar olasılık dışı görünse de, gerçeğin ta kendisidir.[ii]

Olanaksız görünenleri saf dışı etmek için ayrıntılara bakmak gerekir. Bilimle uğraşırken ayrıntılara bakmak asla ihmal edilmemelidir. Çünkü bir Türk Atasözünde de vurgulandığı gibi; “Şeytan ayrıntıda saklıdır.”




[i] Ockham, İngiltere’nin güney doğusunda Londra’ya yaklaşık bir saat uzaklıkta bir kasabadır.
[ii] Sir Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes - Dörtlerin İmzası.

Yorumlar

  1. Biz ustura degil balta kullanırız. Problemi yok soyarız. En güzel çözüm.

    YanıtlaSil
  2. Demokrasinin ayrintisi olmaz.

    YanıtlaSil
  3. Hocam ayrintiya girin ama icinde bogulmayin diyorsunuz anladigim kadariyla.

    YanıtlaSil
  4. Hocamızın makalesinde değindiği ana fikri pekiştirmek isteyenlere Prof.Dr. Şafak Ural'ın "Basitlik İlkesi" (Kabalcı Yay.) adlı kitabı önerebilirim.

    YanıtlaSil
  5. Basitçe anlayabileceğimiz bir iktisadi durumu, uçuk kaçık ekonometrik modellerle anlamaya calismayalim. Aslında iktisadi konularda konularda yüzeysel bilgi ve hissiyat daha önemli. Zaten kimse bilemez iktisadi olayların akibetini, bilim bunu bilebilecek kadar gelişmedi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazı bu dediğinizi anlatmıyor.Bulguyu kanıtlamak için o dediğiniz yöntemlere ihtiyaç vardır. Yüzeysel bilgi yanlış yargılara, duygusal yaklaşım da bilim dışılığa götürür insanı.

      Sil
  6. http://www.dagarcikturkiye.com/akademik-kapitalizm-ne-yd-1405.html
    Sizin dusuncelerinizi de merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  7. hani mümkün olsaydı da bir tane reis şiiri dinleseydi, occam usturasını afiyetle yerdi hocam.

    YanıtlaSil
  8. Hocam daha önce de sormuştum bu soruyu ama herhalde görememiştiniz. Şimdi tekrar soruyorum umarım cevaplarsınız. Bir ülke düşünelim. Büyümeyi artırmak istiyorlar. Önlerinde 2 seçenek var.
    1-)Kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürmek.
    2-)Para arzını artırmak.
    Şimdi bu iki seçeneğin birbirlerine göre ne tür avantaj ve dezavantajları var?
    Cevapladığınız için şimdiden teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlki bütçe açıklarını artırır ve bir süre sonra faizlerin artmasına yol açar. Sonunda özel kesimin piyasadan dışlanmasına, yatırımların düşmesine ve kamu kesimi eliyle desteklenen büyümenin özel kesim tarafında kösteklenmesine yol açar.
      İkincisi enflasyonu ve faizleri artırarak ilkiyle aynı sonuçlara belki farklı boyutlarda ve farklı zamanlarda ama aynı sonuçlara yol açar.
      Bununla birlikte Sargent ve Wallace'ın çok ünlü bir araştırması vardır Hoş Olmayan Parasalcı Aritmetik diye. O makale ikinci yolun daha az hasara yol açtığını göstermiştir.

      Sil
    2. Hocam benim sorum mesela bir ülkenin bütçe sorunu yoksa para biriminin değerini ve enflasyonu etkilemesi bakımından kıyaslayabilir misiniz?

      Sil
    3. Hocam ben de merak ediyorum diyelim bir ulkede butce acigi sorunu yok. Hatta uzun yillardir gsmhye oranla fazla fazla veren bir butce soz konusu. Borc stoku ise cok cok dusuk.
      Enflasyona gelince dunyanin kabul ettigi %1.9 ile %2.5 arasinda gidip geliyor cok uzun yillardir.
      Dunyada bir durgunluk ve ulke ekonomisine etkisi oldugunu dusuneneler

      Vergi oranlarini misal kurumlar vergisi gibi bazi hantal vergilerde reform yapip vergileri dusurmesi
      buna es zamanli olarak da merkez bankasinin para arzini arttirmasi faizleri dusuk tutmasi

      iyi ve yerinde bir uygulama degil midir. Boyle bir uygulamanin sonu illa faiz artisina mi yol acar illa butce acigina mi illa kamu sektorunun agirligina mi yol acar.

      Sil
    4. Merhaba hocam, para arzının artırılmasının faizleri düşüreceğini IŞ LM üzerinde görebiliriz... fakat bütçe açıklarının faiz ve enflasyonu nasıl artıracağını çözemedim... açıklarsanız sevinirim hocam...şimdiden teşekkürler...

      Sil
    5. Butce aciklari, borclanma (dis borclanma ya da ic borclanma) ya da daha cok vergilendirme veya daha az harcama ile kapatilacaktir. Bu da piyasanin etkin isleyisini,ulke borc stogunun artmasini, ozel sektorun piyasadan cekilmesini, alt yapi yatirimlarinin dusmesini, uretimin dusmesini,gelir dagilimindaki eşitsizliğin artmasini, risk priminin artmasini, ic borclanma ile ekonomik kaynaklarin yatirimdan vazgectirilmesini (bankalarin yatitim icin kredi vermek yerine devleti fonlamak icin kagit almasi gibi), dis borclanma ile gelecege donuk beklentilerin (bilancolarin vs) kotulesmesini vs. Vs. beraberinde getirecektir. Turkiyenin 1980 lerden 2001 e kadar yasadigi tum surec bunun ornekleriyle doludur.Ancak dogrudan baglanti derseniz, şunu söylerim; butce acigi, borclanma ile dibslerin talebini ve faizi artirir, vergilendirme ile fiyati artirir.

      Sil
    6. Sayın Adsız 20:51, cevap için daha fazla parametre sunmalısınız.

      Uzun yıllar süren bir bütçe fazlası ile düşük enflasyona sahip bu ülkenin cari fazla veren bir ülke olması gerekir diye düşünüyorum. Uzun yıllar kriz yaşamamış diye düşünüyorum; bütçe fazlası ve düşük enflasyon.

      Aynı zamanda bir istihdam sorunu yok ki, bütçe fazlası yıllar boyu sürmüş. Cari fazla da bu durumu destekliyor.

      Yurt içi talepte bir sıkıntı yok, sadece dünyadaki durgunluğa dikkat çekmişsiniz. Dolayısıyla para arzını yurt içi talebi daha fazla arttırmak için gevşetmeye gerek var mı buna karar verilmeli.

      Ayrıca bu ülkenin parası rezerv para mı, dünya ticaretindeki payı nedir bunlar da önemli para arzı artışı için. Öyle değil mi, basılan para nereye gidecek, yurt içine mi, yurt dışına mı?

      Dünyadaki durgunluğun ülke ekonomisine verebileceği hasarın miktarı nedir?

      İstihdam sorunu yok, enflasyon düşük, bütçe fazlası var, cari fazla veriyor; güçlü bir iş ve finans piyasası var, dünya ile rekabet edebilir sektörlere sahip.
      Bilin bakalım bu hangi ülke;)

      Nüfus problemi var mı, göçmen sorunu yaşıyor mu, veya bu modele dahil edilmeyen başka büyük problemler var mı?

      Karar basit değil, bu güzel dengeyi yıkabilir.

      Sil
    7. Arkadaşlar benim sorum para arzını artırınca bütçe sorunu olmuyorsa devletler neden bütçe açığı vermeyi göze alsın? Birbirlerine göre belli başlı dezavantajları ve avantajları vardır mutlaka. İşte bunu soruyorum ben de. Cevaplayabilecek biri olursa memnun olurum.

      Sil
    8. Mahfi bey yanlış anlamayın ama sizin de her şeyden haberiniz var be Mahfi bey be...

      Sargent ve Wallace'ı ne ara duydunuz, ne ara öğrendiniz?

      Bir şeyden de haberiniz olmasın, bir şeyi de bilmeyin be Mahfi bey...

      Sil
    9. Sayın Adsız@10:47,

      Mahfi Hoca açıklamış sorunuzu. Eğer para arzı artarsa enflasyon olur. Bu bütçe açığına göre kontrolü daha zor bir bela. Enflasyon nedeniyle zaten devletler istemese bile açık verecek duruma gelebilirler çünkü kamu harcamalarını finans için borç almak duruuna düşebilirler. Yani sadece bütçe açığı sadece borç (ve dolayısıyla faiz) demek iken para arzı--> enflasyon --> kamu harcamaları artışı --> borç --> faiz ile daha çok sorun demektir.

      Sil
    10. @ Adsız17 Temmuz 2017 19:59

      Mahfi Hocayı, 2 soruda mahfedebilen sizin gibi birkaç tane daha entellektüelimiz olsa, her sene en az beş nobel patlatirdik...

      Nerde...

      Sil
  9. Ben Recep Beyden yorum bekliyorum.

    YanıtlaSil
  10. 'ifrit teferruatta gizlidir.'

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk iki kelimeyi Arapça yazınca son kelimeyi de Arapça kullansaydınız mesela mahfuzdur deseydiniz daha uygun olurdu.

      Sil
    2. Sesli güldüm hocam. Öyle kullanınca daha gizemli oluyor tabi. (Arapça) :)

      Sil
  11. Bilimde varsayimlar,veriler ve deneyler vardir ve bu deneylerin sinanmasi sonucunda varsayimlarimizin dogrulugunu test edebiliriz.Ama yine de varsayimlarimizin dogrulugu o donemin bilgisi ve kullandigimiz yontemlerle sinirlidir.Varsayimlarimizin dogrulugu bir baska varsayimin dogrulugu vasitasiyla curutulebilir veya yanlislanabilir tipki Einstein'in tezinin Newton mekanigini curutmesi gibi. Occam usturasi bilgilerin yalinlastirilmasi acisindan yararli olsa da bilimde basite indirgemek her zaman arzulanan sonucu vermeyebilir. Bunun neden oldugunu anlamak icin kaos teorisiyle ilgili birkac makale veya kitap okumak konuyu kavramak acisindan yararli olacaktir.Holmes'un yontemindeyse olanaksiz gorulenler bizim o donem ki bilgilerimizin kisitliligi gozonunde bulunduruldugunda her zaman bizi dogru yere goturmeye bilir.Daha onceki ornekte oldugu gibi eger Einstein'in varsayimini, Newton mekaniginin dogru oldugu varsayimiyindan dolayi reddersek bugun uzerinde calisilan ve Einstein'in tezini curutmeye calisan Kuantum mekanigini de gozardi etmemize neden olabilir.Yani birseyin olanaksiz olmasi bilgilerimizin sinirli olmasindan dolayi onumuze engel koyabilir.Olanaksizligin dogrulugunu kanitlayabilmek icin bizim herseyi biliyor olmamiz ve bu bilgileri deneylerle kanitlayabilmemiz gerekir. Hic siyah kugu gormemis olmak, dogada siyah kugu olmadigi anlamina gelmez. Bunu diyebilmek icin dunya uzerinde yasamis,yasayan ve yasayacak olan butun kugulari gozlemlemis olmamiz gerekir. Sozun ozu bildiklerimiz bilgilerimizin sinirliligiyla orantilidir.Bunu asabilmemizin yolu disiplinler arasi calismalar yapilabilmesiyle mumkundur. Bu durumda Occam'li William'in ve Holmes'un birlikte bizi nereye goturebilecegi uzerine dusunmek gerekir ve tabii ki bunun yanina baska bilgileri ekleyip, diger varsayimlari da gozardi etmeden. Nacizane dusuncelerim bunlardir ve tabii sozunu ettigim gibi sadece benim varsayimlarimdir. Sozu edilen dusunceler diger varsayimlarla yanlislanabilir ve curutulebilir,ki dusunebilen ve daha iyiyi arayam bir insanda bundan memnuniyet duymalidir. Aksi takdirde bilimin ve dusuncenin ben her seyi bilirim ve soyledigim her sey katiksiz dogrudur kibrinin ve duygusuzlugunun batakliginda bogulmaya mahkum oluruz. Saygilarimla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler katkınız için.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Sayın Aktan yorumunuzu keyifle okudum, böyle kıymetli fikir çarpışmaları sayesinde ufkumuz açılıyor, yorumunuza sağlık.

      Sil
  12. Değerli hocam konudan bağımsız bir soru soracağım. Türk milleti olarak siz de yıllardır bunu çok iyi gözlemlemişsinizdir her işin bir açığı varsa akla direkt onu getiren bir milletiz, bu gerek yasalar olsun cezalar olsun vergi indirimleri olsun bu şekilde akıp gider.

    Örneğin vergi cezalarını ele alalım. Milletimiz o kadar kanıksadı ki her yıl vergi yapılandırılmasının çıkacağını çok iyi biliyor ve genellikle işi son güne bırakıyor.

    Suç önleme paradoksu adını alan ve işini hakkıyla yapanın adeta cezalandırıldığı bir profil imajı sergiliyor ülkemiz.

    Hal böyleyken örneğin SGK işini doğru yapanın 5 puan indirim yapılarak prim ödemesini gayet doğru ama yetersiz buluyorum.

    Ülke insanımız uyanıksa eğer, sistem olarak daha uyanık bir sistem koymamız gerekiyor bence dolaylı vergilerin çokluğu bir yandan çok haksızca ama ülke insanına müstehak olarak görüyorum.

    Sgk tarzı indirimlerin çok fazla olduğu ve bu sistemin çoğu vergi sisteminde uygulanmasını nasıl bulursunuz?

    Örneğin işini doğru yapanın gerek vergileri gerekse vergi cezaları en az yüzde 20 yüzde 30 oranında indirilmeli ki insanları teşvik edebilsin. Diğer yandan vergi gelirlerini düşürmemek adına normal vergilerin bir miktar arttırılması da gerekli.

    Öyle bir sistem olmalı ki insanların uyanıklık yapıp aradan sıyrılmasına izin ve imkan vermemeli.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru diyorsunuz. Bizim sisteminiz batının sistemiyle taban tabana zıt. Biz yanlışı cezalandırmayı seçmişiz batı, doğruyu ödüllendirmeyi. Üstelik yanlışı cezalandırırken de ayrımlar yapıyoruz. Böyle bir sistem de tabii olarak çalışmıyor.

      Sil
    2. Hocam iste burada sanki sizinle ayni fikirde degilim.

      Bati en ufak bir yanlisi cezasiz birakmiyor. kim demis onu..sistem o Kadar büyük, o Kadar karmasik, adeta bir Matrix gibi hayatin icindeki hersey birbirinin icine girmis fakat sinirlar kendi icinde cizilmis, kisaca senin hakkin bittigi yerde baskasinin Hakki baslar prensibi ile her bireyin tüm haklarinin korundugu ve bunun icin de olasi yanlislarin baskalirinin hakkina tecavüz demek oldugu ilkesiyle kesinlikle her yapilan yanlisin cezasi vardir.Bunu Batidaki her birey bildigi icin de nereye Kadar hareket edecegini Bilir, Sistemin de herhangi bir yanlista kendisini cezalandiracagini bildigi icin kanun ve nizamlari bilerek uygular. Bu da toplumsal barisi ve kalkinmayi saglar. Dogrunun ödülü baris icerisinde huzurlu ve ferah bir hayattir sadece. Devlet sistemi bu refahin her birey tarafindan tadilmasini saglamak icin de inanilmaz ayrintilarla kurallari ve cezalarini belirlemistir.

      Kücük örnek vermek isterim

      Toplu tasima araci olan bir otobüsün soförü Burada, otobüs duragina tam olarak yanasmadan kapilari acip asla yolcu indirip bindirmez.

      Bu sadece o soförün kurala gözü kapali uymasindan kaynaklanmiyor. o hareketin ne manaya geldigini cok iyi biliyor. sanirim Türkiyede de otobüs soförleri icin ayni kural mevcut.
      pekiyi bizim soförlerimiz bu kurala ne miktarda uyarlar. hukuki tanimlamasi nasil yapilmistir

      Buradaki soför biliyor ki...otobüs duraklarindaki kaldirim taslarinin yüksekligi otobüs cikis kapisi yüksekligine göre yapilmis, bu sinirin disinda yapacagi bir indirme bindirmede yolcunun düsmesi sonucu olasi bir sakatlik veya baska sonuclardan kendisi sorumludur. Tüm sigorta sistemleri buna göre kanunlandirilmis, düzenlenmistir. biraz önce belirttigim sekilde Matrix gibi birbirine baglanmis.

      Demek istedigim Buradaki otobüs soförü yolcuyu olmasi gerektigi yerde (ki dogrusu da budur)
      indirince kendisine ödül verilmeyecek.

      Fakat tersini yaparsa hayatinin gercekten kararacagini ve büyük bir bedel cezasi ödeyecegini cok iyi biliyor.

      Ödül ise hem kendisinin hem de isi geregi sorumlu oldugu yolcularin güvenli ve huzurlu bir sekilde seyahatlerini saglamak ve yasatmaktir.

      Yani burada Dogru ödüllendirilmiyor. yanlisi agir bir sekilde cezalandirarak Dogru yapmasi saglaniyor.Dogru bir tanedir. bir sey az Dogru cok Dogru olamaz. Otobüs soförü duraga tam yanasarak dogruyu yapiyor. ödül ise vatandasi ve kendisini olasi risklerden korumak. bunu yolcu da biliyor soför de.

      diyebilirsiniz. orada tüm otobüs soförleri böyle mi yapiyor. ?

      belki de yapmiyor. yapmayan olasi bir kazada basina gelecekleri biliyor en azindan.

      Bunun gibi yüzlerce hatta binlerce durum. hepsi de insan icin

      bilmem anlatabildim mi.?



      bilmem anlatabildim mi.

      Sil
    3. sorun şu ki doğru yapması sağlanıyor cümlesi. Sen doğruyu ödüllendirirsen zaten herkes yapar birşeyi ekstra sağlamana gerek kalmaz.

      doğruyu ödüllendirmek yanlışı cezalandırmakdan daha yapıcı bir davranıştır. üstelik cezalandırma işlemi her sene tekrarlanıp dururken ve insanların bu konuda hissizleşmelerine neden olurken.

      Sil
    4. Burada herhangi bir kisir tartismaya girmek istemem fakat..

      cok acik bir sekilde, örnek ile anlatmaya calistim. binlerce örnek bulunabilir.

      Bir Devletin ve sisteminin görevi, icerisinde yasadigi milyonlarca insanin dogruyu yapmalarini saglamak degilmidir. Dogruyu ödüllendirmek nasil birseydir anlamis degilim. Dogru yasamak, Dogru davranmak, Dogru konusmak zaten bir ödül degilmidir..

      Ben Arabam ile kirmizi isikta daima durup Yesil isikta gecersem bunun ödülünü nasil alacagim.

      Sigara icilmeyecek bir alanda sigara icmemenin ödülü nasil olabilir.

      Bir isletme sahibinin elde ettigi kazancin bir bölümünü vergi olarak Devlete vermesini nasil ödüllendirebilirsiniz.

      Vergi ödememenin cezasini kaldiriniz.
      Sigara icilmemesi gereken yerde sigara icilmesinin cezasini kaldiriniz.
      Kirmizi isikta gecmenin cezasini kaldiriniz.

      Hangi durum Dogruya iter..

      Almanyada Kirmizi isikta gecmenin cezasi tahmin edemeyeceginiz Kadar agir.. ikinci defa ayni sucu islemeniz cezayi defalarca katlar.

      daha fazlasi ehliyetinize el konulmasi ve akli dengenizin kontrol edilmesi noktasina Kadar gider. Bu arada ehliyeti yenilemeniz icin harcayacaginiz Binlerce Euro olayin diger yönü.

      Kirmizi isikta devamli surette duranlarin böyle bir sorunu asla yoktur.

      Demem odur ki.. Milyonlarca insanin kirmizi isikta durmasini saglamak icin (ki Dogru, kirmizi isikta durmaktir. bu tüm insanlarin yararinadir) kirmizi isikta durduklari icin ödüllendirerek mi sürekli Dogru yapmalarini saglayacagiz. ayni zamanda bu ödül ne sekilde olacaktir,

      yoksa kirmizi isikta durmamayi agir sekilde cezalandirarak mi.?

      """"doğruyu ödüllendirmek yanlışı cezalandırmakdan daha yapıcı bir davranıştır.""""

      Belirttiginiz bu kavrami nereden aldiniz bilmiyorum ama. Devlet sisteminde böyle bir sey yok.

      Kaldi ki, Yanlisi cezalandirmak yani kanun ve nizama aykiri davrananlara ceza uygulamak insanlik tarihi boyunca kendi Zaman dilimi icinde toplumsal baris ve kalkinma icin uygulanan kesin bir hükümdür. Davranis degildir.. Davranisi insanlar yapar.. bu davranisinin hukuki boyutunu Devlet sistemi sorgular ve yanlis olduguna kanaat getirdiginde cezayi basar.

      ""üstelik cezalandırma işlemi her sene tekrarlanıp dururken ve insanların bu konuda hissizleşmelerine neden olurken.""

      Anlasildi.. devamli yanlis yapanlari her sene cezalandirmayacagiz, onlar yanlis yapmaya devam ederlerken birkac sene cezalandirmaya ara verecegiz.

      yani devamli yanlis yaparak Dogru yapan bireylerin haklarina tecavüz edenlerin hissizlesmemeleri icin cezaya ara verecegiz.

      Nerede bu millet, nerede bu Devlet...

      yerini bilen var ise görmek isterim.






      Sil
    5. Doğruyu odullendirelim, yanlışı da cezalandiralim o zaman. Sizin verdiginiz ornegin benzerini ben vereyim. Kimse polis veya jandarma gormeden emniyet kemeri takmiyor. Sanki kemer polisi kandirmak icin yapilmis bir sey. Ben kendi gozlerimle kaza sonrasi bir minibusun camlarindan insanlarin firladigini gormustum. Otomobil olarak dusunursek 5 tane emniyet kemeri var. Eger bir kaza olursa olme ihtimalinizi dusurmus oluyorsunuz eger kemer takarsaniz. Ben kendimi ailemde bu konuda rol model olarak goruyorum. Veya kamuspotu yapilabilir. Varsa da daha da yaygin hale gelir. Sigara icmemenin odullendirilmesi de 6 aylik periyotlarda saglik kontrolune gidilir.(saglik kontrolunde sigara icmesigini tespit edebildigini varsayiyorum) eger sigara icmiyorsa bu kisiye bir odul(simdi ne yazsam ki) vadedilebilur. Yani bunu ceza odule cekmek de yanlis. Sonuc mukummel olmasa bile ona ulasabilmek olmali..tamamen zihniyet meselesi.

      Sil
    6. sevgili kardeşim doğruyu ödüllendirmek kavramından ne anladığımız önemli. kısa vadede bundan birşey elde edemeyebilirsin. sana uzun vadesini anlatayım. doğruyu ödüllendirmek şudur: örneğin insanlardan elde ettiğin vergileri tekrardan insanlara maksimum kalitede geri sunabilmektir. hiç düşündün mü isveç gibi bir ülkede vergi gelirlerinin milli gelire oranı ülkemizden kat kat fazla. o insanlar her gün bağırıyorlar mı neden bu kadar vergi var neden bu kadar vergi altında eziliyoruz?

      bağırmıyorlar çünkü isveç şu anda dünyanın en önemli birkaç sosyal devletten biri insanların ödediği vergiler kat ve kat o insanlara kalite huzur refah olarak geri dönüyor.

      doğruyu ödüllendirmek işte budur. yoksa kısa vadede yeşil ışıkta geçtin, kırmızıda durdun gel sana ödül vereyim olayı değildir.

      doğu insanıyla batı insanı arasındaki temel farklardan biridir kısa vadeli ya da uzun vadeli düşünebilmek.

      bizde günlük yaşanır olaylar günlük yorumlanır günlük analizler yapılır siyasetçiler günlük politika uygular. onlarda ise uzun vadeli.

      düşün kardeşim obama gibi bir adam sırf amerikan demokrasisi zarar görmesin diye üçüncü defa başkanlığa aday olmadı. neden? çünkü o kadar bilinçliler ki kısa vadeli menfaatlerden çok uzun vadeli fayda analizi daha faydalıdır. çünkü amerikan demokrasisi obamanın kişisel hırslarından daha üstündür.

      şimdi diceksin bir kişi en fazla 2 dönem başkan olabiliyor diye. hayır kardeşim geçmişte 2 dönemden fazla abd başkanlığı yapan insanlar var. üstelik bu olmasa bile çok mu zor oraya madde ekletip o yasayı kaldırabilmek?



      Sil
    7. Anlamakta ve anlatmakta hala zorluk yasiyorum.

      Eger bir ülkede insanlarin büyük bir cogunlugu Emniyet kemerini Polis ve jandarma görmeden de takiyorsa zaten Dogru yoldadirlar demektir. Bu kurali Dogru sekilde uygulamalari onlarin emniyeti,sagligi ve mutluluklari icindir. Emniyet, saglik ve mutluluk da ödülleridir. yani kendi kendilerini ödüllendirmislerdir.

      Pekiyi, milyonlarca insan icinde buna aykiri davrananlar veya Dogru yapanlar icinden de sapanlar olabilir mi..? Dogal olarak kesinlikle olabilir. Hicbir toplumda herhangi bir kurala %100 uyum beklenemez fakat bu orani yüksek tutmak ve uymayacak olanlari caydirmak icin cezai müeyyide uygulamak en belirgin yoldur.

      Bunu hayatin her alaninda yüzlerce binclerce sekilde bulabilirsiniz.

      Türkiyede insanlarin büyük bir cogunlugu kemeri sadece polisi ve jandarmayi görünce takiyorsa bu, bu kuralin gecersizligini göstermez. Daha baska cok büyük sorunlarin var oldugunu gösterir. Halbuki Kemer takmamanin cezasi Türkiyede de mevcut.

      Almanyada icinde iki kisinin oldugu bir aracta soför alkollü yanindaki ehliyetli kisi alkolsüz bir sekilde Polis tarafindan yakalanmissa, arabayi kullananin yanindaki alkolsüz kisi de cok agir bir sekilde cezalandirilir.
      cünkü, arkadasi alkollüyken araba kullanmasina müsaade etmis. engellememis, hatta bu durumu polise ihbar etmemistir.

      Bu da burada suctur.

      Bu ince örnegi daha fazla aciklamama gerek yok sanirim.

      Bundan daha mantikli ceza ve sucu önleme sekli olabilir mi.?

      Dogruyu ödüllendirmek tabii ki karsiligini aninda vermek degildir. bu mümkün de degildir.

      Isvecte toplanan vergilerin tamaminin ülke insaninin refahi icin harcaniyor olmasi tam da bahsettigim seklin bir sonucudur.

      Bu ülkedeki veya baska bir gelismis bati ülkesindeki vergi cezalarindan haberiniz var mi.?

      Yoksa siz bu ülkelerdeki insanlarin %100 ünün vergilerini gönülden devlete teslim ettiklerini mi sanirsiniz.?

      sonuc olarak,

      Devlet vatandasini refahi ve güvenligi icin Dogru kurali koyar, Hukuki cercevesini cizer.

      Dogru yasayanlar icin sorun yoktur. ödül de yoktur. ödül Dogru yasamaktir.

      Bu Dogruyu ve yasayanlari tehdit edenler, yanlis yapanlar, yani suc isleyenlerin karsiligi cezadir.

      Bunun da Hukuki cercevesi cizilmistir. En ince ayrintisina Kadar..





      Sil
    8. kardeşim değerli düşüncelerin için teşekkürler. cezalar tabi ki olucak, lakin cezalar işe yaramıyorsa bir yerde sıkıntı var demektir bunu söylemek istemiştim.

      Bu konu aslında basit gibi duran zor bir konu.

      Sil
    9. Cezalar ise yarar. Yukarda beyefendinin batiyla aramizdaki fark olarak anlattigi seyler cok dogru. Ama tek eksigi var bana gore: Denetlendigi surece. Turkiyedeki gibi ceza kanuna konup da süs olarak durursa ise yaramaz. Ben isvicrede yasiyorum. Gecen gun motorumu bir binanin onune park etmistim ki, bir adam gelip beni burda park etmek yasaktir diye uyardi. O anda bunun Turkiye'de neden olamayacagini dusundum. Cunku Turkiyede ben birisini ayni sekilde uyarsaydim, buyuk ihtimalle "Sen kendi isine bak kardesim" gibi umursamaz hatta kavgaya gidebilecek bir cevap olacakti. Boyle insanlardan devletin siki denetlemesi olmadan kim kurallara uymasini bekleyebilir ki?

      Sil
  13. Olanaksız denilen şeyin ayıklanması bilim söz konusu olduğunda aslında Viyana'lı bilim felsefecisi Karl R.Popper tarafından "araştırmanın mantığı"isimli eserinde ortaya koyduğu "bilimsel olan ile "bilimsel olmayan"ın ayırımı olsa gerek;bilimsel olan varsayım diyor Popper,gözlem ve deneyle kontrol edilebilendir buna karşın gözlem ve deney ile kontrol edilemeyen varsayımlar ise bilimin konusu olamaz.Tabii burada ne kadar çok varsayım varsa problemin çözümü için çok yararlı olur yeter ki bilimsel olsun yani Sherlock tarafından bakarsak "olanaklı olanlar",en azından ben bu yazınıza Popper açısından yaklaşmak istedim,teşekkürler tüm yazılarınız gibi bilgilendirici :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim katkınız için. Popper, sizin de değindiğiniz gibi bu ayrımı en net yapan filozoflardan birisi.

      Sil
  14. mahfi hocam sızın unıversıte zamanınızda unıversıteyı gecme notu kactı?Bu notu okul ısterken de bırseyler verebılıyormuydu gunumuzde hem bır sey vermıyorlar hemde yuksek gecme notu ıstemıyorlar .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her okulda farklıydı. Mülkiye'de o zaman notlar 10 üzerinden verilirdi. Üssü mizan diye bir uygulama vardı. Hiç bir notunuz 5'den aşağı olmayacak ve bütün derslerden aldığınız notların ortalaması da 7 olacaktı. Hiç zayıfınız olmasa ama ortalamanız 7 tutmasa 7'nin altındaki derslerden bütünlemeye kalırdınız. Bütünlemede de 7 tutmazsa bütün derslerden sınıfta kalırdınız. 2 kez üst üste sınıfta kalırsanız okuldan atılırdınız. Ben okurken Mülkiye'den İTÜ'den ODTÜ'den Hacettepe Tıptan atılmış bir sürü insan vardı.

      Sil
  15. 15 temmuz Bayraminizi kutluyorum,
    Bir sorum olacakti asgari ucretin artmasi niye butceyi etkiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üç şekilde etkiler: (1) Asgari ücret artınca insanların geliri ve dolayısıyla harcaması artar. O zaman bütçeye daha fazla vergi geliri girer. Bu olumlu etkisi. (2) Asgari ücret artınca bazı işletmeler bu ücreti ödeyemez ve adam çıkarır. O zaman da bunların geliri kaybolunca harcama da yapamazlar bütçeye gelen vergi gelirleri düşer. (3) Devlette asgari ücretle çalışan işçiler varsa onların ücreti artacağı için devletin de giderleri artar.

      Sil
    2. piyasada para bolluğu oluşursa önce enflasyon sonra faizler artar.

      Sil
    3. Sitenize şimdi feministler üşüşürse ne yapacaksınız?

      "...ve adam çıkarır" yazmışsınız, "kadın"ları niçin saymıyorsunuz diye sizi sorguya çekerlerse?

      Sil
  16. Ockham'ın usturası Gordion düğümünü çözen İskender'in yöntemine benziyor. oysa ki yaşadığımız nesnel tin içinde, postmodern dünyada, özneler çok fazla fiiller çok karmaşık, üstelik simulatif, manipülatif. İşin özüne inebilmek, ya da belki doğrusu çıkabilmek, tikelden yerine tümel bakabilmek, ideyi düşünmek zor

    YanıtlaSil
  17. Sadeleştirme yapmak, basite indirgemek, gereksizleri çıkartmak tüm bunlar bir şeyi anlamaya, anlatmaya çalışırken uygulanması gereken yöntemler.

    Eğer bu fazlalıklar seçilebilir, görülebilir bir noktadaysa çıkarımlarımızda fazla bir sıkıntı olmayabilir. Ama işin püf noktası da burada. Yani basite indirgemenin zorluğu; her ayrıntı siyah ve beyaz kadar belirgin değil.Birçok anlamayı zorlaştıracak ayrıntı, hemen hemen aynı renkte. Uzman bir göze ve gerekli tecrübelere sahip değilseniz her şeyi aynı renkte görürsünüz.

    Ya renk körüyseniz ve farkında değilseniz?

    YanıtlaSil
  18. Lüzumsuz şeylerin peşinde koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.

    YanıtlaSil
  19. Hocam tercih zamanindayız tarım ekonomisi bölümü hakkında ne dusunuyorsunuz? Yorumunuzu merak ettim birde eğer okursam öğrenim hayatında ne gibi eksiklikleri kapamak önemlidir teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarım ekonomisi bence lisansta okunacak bir bölüm değil. Onun yerine ekonomi, işletme, finans, maliye gibi dalları seçin. Eğer tarım ekonomisine ilginiz varsa o dalda yüksek lisans yaparsınız.

      Sil
  20. https://onedio.com/haber/her-cozdugunuzde-farkli-siklari-isaretleyeceginiz-felsefe-testine-gore-seni-sana-anlatiyoruz-776968

    Sonuç bu çıktı :) Zaten anlaşılamayan deli olarak algılanıyor.


    Felsefe ile ilgili olma konusunu aşmış, bunu çoktan hayatına da uygulamaya başlamışsın. Sosyal algıları oldukça yüksek; soru sorma ve merak etme yeteneğini kaybetmemiş bir bireysin. Düşünce birikimlerinden yeni bir düşünce yaratabildiğin, ortaya farklı sentezler koyabildiğin, düşünülmeyeni düşünen ya da söylenemeyeni söyleyen biri olduğun için çevrendekiler daima senin bakış açına ve fikirlerine ihtiyaç duyuyor. Ön yargıları ve tabuları geride bırakabildiğin için insanları çevrene kolayca dahil edip herkesi olduğu gibi kabul edebiliyorsun. Kalıplaşmış hiçbir düşünceyi kabul etmediğin için kendi fikirlerinin yanı sıra başkalarının fikirlerini de dinlemeyi seven bir yapın var. Başta da söylediğimiz gibi eceli ile değil, delirerek ölecek (bkz. Nietzche) bir filozofsun!

    YanıtlaSil
  21. abd tahvil faizi ile risk iştahı, fed faiz arttırımı, enflasyon arasındaki korelasyon nedir nasıl açıklarsınız hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD Tahvil faizi yükseldikçe fonların gelişme yolundaki ülke risklerini alarak daha fazla faiz geliri elde etme arzusu azalır. Çünkü yatırım fonları eskiden ABD tahvil faiziyle GOÜ tahvil faizi arasındaki fark 6 - 7 puan iken 4 - 5 puana düşünce artık o riski almaya değmeyeceğini düşünmeye başlarlar.
      Enflasyon arttıkça Fed, faiz artırarak piyasada faizlerin artmasının önünü açar ve bu tolla tüketimden tasarrufa geçişi özendirerek enflasyonun hızlanmasını engellemeye çalışır.

      Sil
  22. http://www.yurtgazetesi.com.tr/bir-yil-sonra-16-temmuz-makale,13766.html

    "Menfur"dan sonra...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. http://www.ilk-kursun.com/haber/327143/gunes-erkul-iste-cia-masasi-feto-ve-kripto-fetoculer/

      Sil
  23. Merkez bankası, döviz swaplı mevduat konusunda bankaları uyardı ve son vermesini istedi. Fakat benim anlamadığım Döviz swaplı mevduat, TL mevduata göre nasıl daha yüksek faiz getirisi veriyor da bankalar bunu yapıyor? Dolar mevduat faizi %4 lerde tl mevduat faizi %15 lerdeyken nasıl döviz swapı daha karlı oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz mevduat %4 + swap işlemi içinde %12,25 = 16,25

      Yani anlayacağınız kazın ayağı öyle değil. Buna yakın birşey çıkar banka ile swap ve döviz mevduat faizinde kaç üzerinden anlaşırsa. Tabi Mahfi Hocamız daha açıklayıcı anlatır mutlaka.

      Sil
    2. Doviz mevduata 4% faiz veren neresinden veriyor o kadar faizi acaba? Ayrica neresi veriyor cok merak ettim dogrusu.

      Sil
    3. Bankaların gelen mevduatı dövize çevirme eğiliminin ardında kendi aldıkları dış kredilerin de doviz cinsinden olması yatmakta. Bu nedenle TL mevduatı USD vb'ye çevirerek işlem yapmak kendi hesapları açısından kontrolü daha kolay bir durum yaratıyor. Yoksa döviz olarak aldıkları krediyi burada TL'ye çevirince zaman içinde kur riskinden zarar etmeleri söz konusu. Bankalar da 1 yıl içinde dövizin artacağını varsayıyor.

      Sil
  24. Hocam ne detayı ne basiti, bizim milletimiz at gözlüğü kullanıyor onlar sadece söylenenlerle meşgul detaya filan hiç gerek Yok ��

    Geçen günlerde biri bana ülkemizin hiç dış borcu yokmuş dedi. Nerden çıkardın bunu? dedim. X kişi öyle söyledi TV'de dedi.

    Velhasıl araştırma Yok, soruşturma Yok, okuma zaten Yok, Merak eskidenmiş, ne diyorsa X kişiler o. Onun için detayın filan hiç önemi Yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilkokulda temel egitim esnasinda ilk ögrendigimiz neydi hatirlarmisiniz.?

      "" Insani diger canlilardan ayiran en önemli özelligi nedir.? sorusuna.. Düsünebilen bir bir canli olmasidir, yani akilli olmasidir cevabi ile egitimimize basladik""

      görülüyor ki günümüz Türkiyesinde bu kural gecerliligini yitirmis.

      bu soruyu tekrar yorumlamak gerkirse. cevabi su sekilde olmalidir diye düsünüyorum.

      ""Insani diger canlilardan ayiran en önemli özelligi, Soru sormasi..merak etmesi..olmalidir diye düsünüyorum..""

      aksi halde dediginiz gibi baskalarinin komutu ile hareket eden bir angut olmaktan öteye gidemeyen ""akilli"" bir canlidan baska birsey degildir.

      Sil
  25. 2017 sonunda yayınlayacağınızı söylediğiniz "Türkiye'deki Değişimin Sosyo-Ekonomik Analizi" kitabınız, "Light Günlük"ün devamı niteliğinde mi, otobiyografik öğeler barındırıyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır bu Light Günlük'ün devamı niteliğinde bir otobiyografi kitabı değil.

      Sil
  26. Hz. Ali'nin de baya keskin bir usturasi varmış. Meşhur sözüdür:"İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttılar." Bilmem açıklamaya gerek var mı. Hakikat özünde basittir. Bunu anlayamayanlar işin içine cerbeze demogoji katarak kendilerini ikna etmeye çalışıyorlar. Dini bilimle açıklama gayretinde de biraz bu yanlışlık var. Ağaçlara bakmaktan ormanı göremeyenlere laf yetistirecegiz derken bir de bakmissin ki sakallar baya uzamış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rifat bey ilim diyen birini daha bulabildim sonunda. 1400 senedir bir hayrini gormedik, oraya yonelmekle hata yapiyorsun diyenler vardi. Sakallar da kisqydi ama yine de yaranamadik. Bildiginiz yolda emin adimlarla ilerlerseniz yoldan sapmazsiniz. Dini bilimle aciklama ve demagoji kismini tam anlamadim.

      Sil
    2. Hem nalina hem mihina vurunca tam ifade edemedim. Bir hikaye anlatayım. Allah ondan razi olsun, vaktin birinde İmam Gazali'den bahsederken diyorlar ki "Öyle büyük alim ki 1000 farklı delille Allah'ın varlığını ispat ediyormuş." Bunu duyan bir yaşlı kadın da "Demek ki Allah hakkinda 1000 tane şüphesi varmis" diyor.
      Dini bilimle açıklama meselesinde ifade etmeye çalıştığım, aslında hakikatin basit olduğu fakat ideolojik saplantilara kurban edildiği. Malum bilimler batıda kiliseye tepkinin ardından geliştiği icin bilim adina suyun başını umumiyetle dine soğuk bakanlar tutmuş ve onların hegamonyasi hakim. Onların bilimsellik adına yaptığı tarif ise en baştan deney ve gözlem ile sınırlı. Zaten kimse mikroskobun altında yada teleskobun ucunda görebileceği bir Allah'a inanmiyor ki bilim dine ayar verebilsin. Fakat bir tarafta hadde hesaba gelmez bilimsel gelişmelerle hayatı kolaslastiran bilim adamları diğer tarafta yüzyıllardır yangelip yatan ve dediğiniz gibi hiçbir hayrını görmediğimiz koca islam alemi. Kime inanirsin?

      Sil
    3. Şu anda mikroskopla yaşayanlar hiç sorgusuz sualsiz inananlardan daha ileride ve onlaru yönetiyorlar. Sadece inananların hali ise malum. Hala sormadan, şüphe etmeden inanmayı meziyet olarak addediyorlar. Adamlar Mars'a gidecek, AIDS'i durdurdular, yarın kansere çözüm bulacak ve yaşları 100'ü geçecek, biz hala mikrskoptan tanrı görünmüyor diye avunalım. Ayar versen ne olur, vermesen ne olur? Sonuç ortada. Admın umrunda değilsin.

      Sil
    4. http://ozdemirince.com/yel-degirmeninde-yogurt-ogutmek/

      Sil

    5. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir, ilim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir." Mustafa Kemal ATATÜRK

      Sil
    6. adsiz 21.29 her seye paraya dondugu icin bazi noktalari kaciriyorsun. hiv virusunu ureten de kendileri ilacini bulan da. bana kalirsa virusu cikarmadan tedavisini biliyorlardi. marsa giden gitsin ben kendim kalirim burda. marsa gidebilmek bana gore bir numara. yani benim ilim dedigim baris getirmiyorsa orada bir sikinti var.

      Sil
  27. hocam bu gösterge faizi piyasada kendine kendine belirleniyor ve enflasyonla arasında pozitif korelasyon var değil mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gösterge faiz piyasada ikinci elde en çok işlem gören ve vadesine belirli süre kalmış olan Devlet Tahvilinin faizidir. Ellerinde olanlardan satmak isteyenlerle almak isteyenlerin piyasada karşılaşması sonucunda oluşan faize gösterge faiz demiyor. Vade olarak da genellikle 2 yıllık ve 10 yıllıklar kullanılıyor.
      Bu da diğer faizler gibi enflasyonla aynı yönde hareket ediyor.

      Sil
  28. Hocam,mesele zaten basite indirgeyebilmekte değil mi? Basite indirgemek gelişmiş bir zeka gerektirir. Once basitlestiren ayrintilar teker teker ana kutleden nedenleri belirtilerek ayiklanmali, en son kalan posa basit bir aritmetikle secilmelidir. Ancak bu denli kocaman bir bilgi kutlesinin artik basitlestirilemesinin ne kadar büyük bir emek istedigi de unutulmamali. Ozetle gelecegin bilimi Occam i hakli cikartacak. Gelecek istatistik, sadelestirme, grafiklestirme ve usturayla bilginin teker teker kesilmesiyle olusacak mekanikten cikacak kararlarla sekillenecek. Sizin de yazilarinizda belirttiginiz gibi Teknolojiye ayak uydurmak istiyorsak oncelikle bilgiyi beyne yerlestirmeye calismak yerine bilgiye en hizli nasil ulasiriz, en dogru bilgileri nasil ozetleriz, ve nasil en hizli sekilde en dogru tepkimeleri vererek projeler, st.kararlar vs. Veiriz bunu dusunmeliyiz.

    YanıtlaSil
  29. hocam merkez bankasnn ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini son dönemlerde geç likidite penceresi faizi oluşturuyor değil mi ? diğer sorum bu fonlama maliyeti gösterge faizin üstünde mi olmalıdır?

    YanıtlaSil
  30. Hocam köylerin su anki durumuyla ilgili ne dusunuyorsunuz? Uretimini kendine yeten degil dunya capinda talep edilebilecek bir noktaya getirmek icin neler yapilabilir size gore? Sanayilesmeyle beraber katma degeru yuksek urunler ortaya koymak icin koyler size gore nasil sekillenmeli? Fikir acisindan soruyorum.

    YanıtlaSil
  31. Tasarruf oranı, toplumun tüketim eğilimleri tarafından belirlenirken; yatırımlar ise faiz oranına ve beklenen getiri oranına göre belirlemekte olduğunu savundu. Keynes'in bu görüşünde yatırımdan kasıt(benim anladığım makine, teçhizata yatırım) ne olabilir? Şu anki sıcak paranın akışına zemin hazırlayan bir görüş olduğunu düşünüyorum. Faiz oranı olmadan yatırım yapılamaz mı ki bu da ayrı bir soru.

    YanıtlaSil
  32. Rahat bir toplum için herkes kendi yöntemini kendi belirlemeli bana göre.

    https://anetteinselberg.com/2017/07/16/rahatlamak-icin-yapmaniz-gereken-8-sey/

    YanıtlaSil
  33. hocam yukarda "ABD Tahvil faizi yükseldikçe fonların gelişme yolundaki ülke risklerini alarak daha fazla faiz geliri elde etme arzusu azalır. " demişsiniz.Fakat tahvil faizinin yükselmesi tahvilin fiyatının düşmesi anlamına gelmiyor mu tahvilin fiyatının düşmesi de talebin azalmasıyla olur , tahvile olan talebin azalması ödün verilebilir fon arzının azalması anlamına gelmez mi peki ödünç verilmeyen fon gelişmekte olan ülkelerede gitmiyorsa tahvil faizinin artmasının sebebi ne ? abd tahvil faizinin artması doların abd den çıkması mı yoksa abd de kalması anlamına mı geliyor.Yani olması gereken abd tahvil faizinin artarken dolar/tl nin düşmesi değil mi çünkü abd de tahvile olan talep düşüyorken niye diğer ülkelerde dolar değerleniyor?

    Cevabınızı beklemekteyim teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  34. Haddini Bilmek Üzerine (2) - http://bndl.tw/y3S70u17
    Her seyin hayirlisi derdim. Su ortamda ne denir bilmiyorum.

    YanıtlaSil
  35. Mahfi Hoca

    Yahu ne yapacan sen Occam'ın Usturasını - Moccam'ın Musturasını...

    Gel biz sana halis Bursa bıçak seti gönderelim.

    Tamam?

    YanıtlaSil
  36. hocam ulke ekonomisinin gidisati kotu denilirken borsanin bu kadar rekor kirmasini ne ile bagdastirabiliriz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam affınıza sığınarak kendi düşüncemi cevap olarak yazmak istedim... mustafa bey borsamız son dönemde ciddi derecede ucuz olduğundan ötürü yüksek kar olanağı verdiğinden ötürü sürekli rekor tazeliyor. ancak ciddi oranda balonlaşma olduğu da ayrı ve acı bir gerçektir. 110.000 puanı gördükten sonra sert satışlar bile gelebilir. kur yükselişiyle defter değerlerinde aşınmalar yaşayan işletmelerin borsada piyasa değerlerinde artışlar olması kayıplarında belli azalmalar da yaratıyor.

      Sil
    2. sıcak para faizler yüksek. borsanın endeks değeri dolar cinsinden düşük ha bi de tayyip seçimi aldı şuanlık kafalar rahat.

      Sil
  37. Bu ustura o kadar çok işe yarıyor ki anlatsam buradan (=Istanbul) Bursa'ya yol olur. Köprü geçişlerine mani olmasın diye anlatmıyorum; ama yine de bir misal vermeden geçemeyeceğim.

    Misal, Nasrettin hoca saz çalıyormuş ama sadece tek perdeden. Hoca demişler, "saz çalanlar ellerini aşağı yukarı oynatıyor, sen neden hep aynı yerde tutuyorsun?". Hoca, 'onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar' demiş.

    Hoca aslında Occam'ın usturasını tutuyormuş. Bu olayda Hoca'nın eli usturadan mütevellit kesilmiş ve hakkın rahmetine kavuşmuş. Bu fıkra da Nasrettin hocanın son fıkrası olmuş.

    Kıssadan hisse, Occam'ın usturasını kullanıyorsan saz çalmayacaksın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi Hoca bu yazıyı kesin yayınlamaz derken yayınladığını görünce şaşırmadım değil. Artık espri yerine gerçek bir örnek vermek farz oldu.

      Yazılım mimarisinde, her modülün belirli görevleri olması mimarinin daha sağlıklı kurulmasına, ilerde çıkacak yeni ihtiyaçlara göre geliştirilmesinde oldukça yararlı bir yöntemdir, ki nesne tabanlı programlamaların temelinde böylebir bakış açısı olduğunu söyleyebiliriz. Bazen, bu modüllerin hangi düzeyde ayrık tutmak gerektiğini ortaya çıkarmak pek de kolay olmuyor. Bu durumlarda occam'ın usturası yöntemini kullanarak, istekleri mümkün olduğunca sadeleştirip gruplamak size daha net bir çerçeve ortaya çıkarabiliyor. Hatta ürününüze rakiplere karşı avantaj sağlayabilecek özellikler eklemenizde önemli ip uçları verebiliyor.

      Ayrıca özellikle gerçek zamanlı programalama gerektiren kritik kodlamalarda, algoritmayı oluşturduktan sonra, tekrar usturayı ele alıp küçük dokunuşlarsa sinek kaydı bir traşlamaya, hatta çok daha verimli çalışacak algoritmalara ulaşmak mümkün.

      Sil
  38. hocam, bundan 7 yıl evvel kapitalizmin daha fazla finans kapital ağırlıklı kar maksimizasyonlarıyla yol alamayacağını ve düşen sanayi prodüktiviteleri sebebiyle de istikrarlı talep yaratamayacağını ve para temelli iktisadi organizasyonlarının yakın gelecekte muhtemelen bilgi temelli yeni tür organizasyonlara bırakacağını ve böylece soyut değerlerden somut değerlerin üretilmesine başlanacağını arkadaşlarıma söylemiştim. sanıyorum önümüzdeki süreç iktisadi bazda o yönde evrilmeye devam ediyor. ne dersiniz hocam?. fazla ütopik mi düşünüyorum?. kim bilir belki de bu sayede yeniden güçlü katma değer yaratan iktisat teoremleri oluşur da daha istikrarlı arz-talep döngüsü kurulur küresel iktisat tabanında!. saygılar....

    YanıtlaSil
  39. maalesef tarımımız giderek feodalite dönemi ekonomik aktivitesine benzemeye başladı. sadece ufak arazilerde kendileri için üretim yapan komün köyler oluşacak böyle giderse. ne dersiniz hocam?. saygılar...

    YanıtlaSil
  40. Occam'in Usturasi soyutlama karsitliginda kullanilir. Ornegin at vardir (usturayla kesebilirsin) ama atcilik yoktur.

    YanıtlaSil
  41. https://youtu.be/EZBUDG12Nr0?t=6m23s Burada Caltech profesoru Yaser S. Abu-Mostafa'nin, Occam's razor konseptinin makine ogrenmesindeki kullanimini anlatan videosunu gorebilirsiniz. Domain'ler farkli ama konsept ayni.

    YanıtlaSil
  42. https://youtu.be/EZBUDG12Nr0?t=6m23s Caltech profesoru Yaser S. Abu Mostafa'nin, yapay zeka dersindeki Occam's Razor konseptini anlatan videosu. Mahfi Bey'in yazisina farkli bir alandan ayni yaklasimi gormek isterseniz paylasiyorum.

    YanıtlaSil
  43. Bir konu ararken karşıma çıktı makale, dikkatle ve ibretle okudum.
    Bilim felsefesi, toplumsal etik, sürdürülebilirlik işte bu dedim kendi kendime.
    Teşekkürler sayın eğilmez.
    Kaleminiz kırılmasın,
    Başınız hiç eğilmesin dilerim.
    Ali Rıza Malkoç
    arm.web.tr

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı