Dünya Ekonomisi ve Türkiye Ekonomisi Tahminleri

IMF’nin Dünyanın Ekonomik Görünümü başlıklı raporunun yenisi (Ekim 2019 tarihli) bugün yayımlandı. IMF kadrosunun kendine göre yorumları, analizleri var. Ben bunlara girmeyeceğim. Çünkü benim de kendime göre kısmen farklı bazen de aynı yönde görüşlerim var. O nedenle bu rapordaki verileri kullanarak önce dünyanın sonra da Türkiye’nin ekonomik durumunu özellikle büyüme yönünden ele alacağım.

Dünya Ekonomisinin Gidişi
2011 – 2018 arasında yüzde 3,6 ortalama yıllık büyüme sağlamış olan küresel sistemin 2019’da yüzde 3,3 büyümesinin beklenmesi resesyon endişelerini haklı gösteren bir beklenti. Buna karşılık IMF, 2020 yılında büyümenin yeniden yüzde 3,6’ya yükseleceği tahminini yapıyor.

ABD, Euro Bölgesi, Japonya ve Çin ekonomileri bize kabaca dünyanın özetini veriyor. O nedenle bu dört ekonominin büyümesine bakalım.

2019 yılında dünya ticaret hacmindeki yıllık büyümenin yüzde 3,4, 2020 yılında ise yüzde 3,9 dolayında olması bekleniyor. 2011 – 2018 arasında yüzde 4 oranında büyümüş olan dünya ticaretinde özellikle 2019 yılında ivme kaybı yaşandığı görülebiliyor. Önce kur savaşları ve ardından gelen ticaret savaşlarının dünya ticaret hacmi artışında böyle bir düşüş yaratması anormal bir durum olmasa gerek.

2019 yılı için ABD’nin yüzde 1,8 ve 2020 yılında yüzde 1,7 oranında büyümesi bekleniyor. 2011 – 2018 arasında yıllık ortalama yüzde 2,2 hızla büyümüş olan ABD ekonomisi açısından gerek 2019 gerekse 2020 yıllarına ilişkin tahminler ciddi bir ivme kaybı beklentisini yansıtıyor. Fed’in niçin faiz artırımını terk edip faiz indirimine döndüğünü ve niçin parasal sıkılaştırmadan vazgeçip yeniden parasal gevşemeyi gündeme aldığını bu oranlar net biçimde gösteriyor.

2019 ve 2020 yılları için Euro Bölgesine yönelik büyüme tahminleri sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,5. Bu oranların 2011 – 2018 arasında sağlanan yüzde 1,3’lük orandan pek farkı yok. Bu, Avrupa’nın gelecek yılda da toparlanamayacağını gösteriyor. Bu durumda Avrupa Merkez Bankasının parasal gevşemeye önümüzdeki yıllarda da devam edeceği açık olarak ortaya çıkıyor.

Japonya için öngörülen büyüme oranları 2019 için yüzde 1 ve 2020 için yüzde 0,5. Bu oranlar Japonya’nın durağan durumdan çıkamayacağını ortaya koyuyor. Japonya yıllardır önce mali gevşeme yaptı sonra parasal gevşeme yaptı ve halen parasal gevşemeye devam ediyor. Buna karşılık bir türlü durgunluktan çıkamıyor.

Uzunca bir süre çift haneli oranlarda büyümeyi başarmış olan Çin’e ilişkin tahminler 2019 yılı için yüzde 6,3 ve 2020 için yüzde 6,1 oranındaki büyüme beklentilerini yansıtıyor. 2024 yılına ilişkin tahmin ise yüzde 5,5. Bu, bize Çin’in, Japonya benzeri bir ivme kaybına devam edeceği izlenimi yaratıyor. Yıllar yılı küresel sistemin adeta lokomotifi olan Çin’in bu duruma düşmesi önümüzdeki dönem için küresel sistemde sıkıntıların devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye Ekonomisine İlişkin 2019 ve 2020 Tahminleri
IMF’nin 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin Türkiye tahminlerini hükümetin Yeni Ekonomi Programında (Orta Vadeli Program) yer alan tahminleriyle karşılaştırmalı olarak verelim ve bu tahminler üzerinden yorum yapalım.

IMF
IMF
YEP
YEP
Göstergeler
2019
2020
2019
2020
Büyüme (%)
0,25
3,0
0,5
5,0
İşsizlik Oranı (%)
13,8
13,7
12,9
11,8
Enflasyon
13,5
12,0
12,0
8,5
Bütçe Dengesi/GSYH (%)
-2,8
-2,5
-2,9
-2,9
Cari Denge/GSYH (%)
-0,6
-0,9
0,1
-1,2

IMF’nin ve hükümetin 2019 ve 2020 tahminleri arasında önemli farklar var. IMF’nin hükümete göre iyimser olduğu tek alan bütçe açığı. Onun dışındaki bütün göstergelerde IMF daha kötümser. Bugün elimizdeki verilerle bu oranlara baktığımızda 2019 yılı büyüme oranı konusunda IMF’nin tahmininin daha olabilir göründüğü, buna karşılık 2020 yılında hükümetin tahmininin, geçmiş yıllar deneyiminden hareketle, daha anlamlı göründüğünü söylemek mümkün. İşsizlik oranı konusunda IMF’nin 2019 tahminiyle hükümetin 2020 tahmini bana daha uygun bir bileşim gibi görünüyor. Enflasyon oranı konusunda 2019 yılı için hükümetin tahminini tutarlı buluyorum. Buna karşılık 2020’de eğer büyüme yüzde 5 dolayında olacaksa enflasyonun düşmesi değil artması beklenmeli. Ki bu durumda IMF’nin 2020 tahminini esas almak daha anlamlı olacak. Bütçe dengesinde ben hükümetin her iki yıla ilişkin tahminlerini, yine büyüme oranı çerçevesinde daha tutarlı buluyorum. Cari dengede 2019 yılında hükümetin tahminini 2020 yılında ise IMF’nin tahminini esas alırdım. Eğer 2020 yılında yüzde 5 büyüme yakalanacaksa cari açık mutlaka artacaktır.

Sonuç
2020 yılı küresel sistemde ekonomik sıkıntıların devam ettiği bir yıl olacak. Bu sıkıntıların büyüyüp büyümeyeceği ve yeniden bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği ABD’nin dünyaya karşı tavrına yakından bağlı olacak gibi görünüyor. Özellikle ticaret savaşları gelecek yıla damgasını vuracak: Ya bu savaş devam edip bütün sisteme yayılacak ve bütün sistem zarar görecek ya da ABD ve Çin bir orta yolda anlaşıp bu işi sonlandıracaklar.

2020 yılı Türkiye açısından da kolay bir yıl olmayacak. Türkiye açısından sorunlar risklerin ne şekilde çözüleceğine bağlı. CDS primi açısından dünyanın en riskli 5 ekonomisinden birisi konumunda bulunan ve yapısal reformlara başlamayı da göze alamayan Türkiye’nin bu risk meselesini nasıl çözebileceği yanıtlanması oldukça zor bir soru.

Yorumlar

  1. 2020 yılı küresel sistemde ekonomik sıkıntıların devam ettiği bir yıl olacak. Bu sıkıntıların büyüyüp büyümeyeceği ve yeniden bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği ABD’nin dünyaya karşı tavrına yakından bağlı olacak gibi görünüyor
    Yani Trump başkan olursa yeniden aynen devam edecek savaş diyebilir miyiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bizim ev ekonomisini çözemiyorum, millet küresel ekonomiyi çözmüş, helal olsun, ne diyelim.

      Sil
    2. Burada bir çözümden ziyade tespit var.

      Sil
    3. Eğitim şart diyeceğim ama yeter mi bilmem. Evinin ekonomisini bile çözmeyen ABD'liler, dünya ekonomisine yön verecek güçte ki Trump'ı seçiyor. Şimdi Amerikalılar eğitimsiz diyebilir miyiz? Eğitim yanında akıl ve ahlakta lazım herhalde. Biri eksik olsa Trump'ı başkan yapıveriyorsun.
      Şimdi
      ABD 2008 krizi nedeniyle (dünya tarihi boyunca görülmemiş olan ) dünyanın rezerv parası olan dolar miktarını 4 katına çıkardı. Sonuç 11,12 yıl sonra yine kriz. Çözüm ABD'nin yine para basması.
      Aklımıza kullanıp, para basmak krizi çözmeyecek belki (o da mechul) ekonomiyi bir süre daha yüzdürür desek. Sen ne anlarsın diyecekler. Bu kadar çok para basarsan paranın bir değeri kalmaz. Tarihte bunu yapan her devlette sonuç felaket olmuştur. Örnek Almanya, şu anda Venezuela. Üstelik bu bastığın para dünya rezerv parası. Dünyayı felakete sürüklüyorsun desek. Ekonomist misin? Git evinin ekonomisiyle uğraş derler. Hollanda merkez bankası parasal sistem çökerse sistemi yeniden çalıştırmak için altın bir seçenek diye demeç verir. Sen böyle giderse sistem çökecek dersen Kahin misin derler. Velhasıl olanlara bakıp aklını kullanırsan ayrıksı (marjinal) olduğun için suçlu olursun.

      Sil
  2. 19defa İMF ile imzalayan Türkiye ekonomisinin bağımsızlığı kazandırmak oldukça zor. Bağımsızlığı yükselmedikçe gene İMF masasına yola açar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye ekonomisinin bağımsızlık sorunu asıl olarak içerideki siyasetle söz konusu. Dışarıyla sorun daha az.

      Sil
  3. Elinize sağlık hocam. Mevzuyu ön yargılardan uzak bir şekilde ele almışsınız her zamanki gibi.

    YanıtlaSil
  4. Hocam merhaba emeğinize sağlık.
    Şuanki durumun gösterdiği gibi talepteki düşüş ciddi resesyon getirir. Çünkü halk artık parasını piyasaya sürmek istemiyor siyasi riskler ve güvensizlik bunu getirecek sonrası o güveni kazanmak çok zor olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önümüzdeki günler çok farklı gelişmelere gebe olabilir.

      Sil
  5. Genel çerçeveyi sunan bir yazı olmuş. Teşekkür ederiz üstad.

    YanıtlaSil
  6. Hocam, damat bu rakamları Tüyik başganı ile bir akşam revize ederler, YEP öngörülerini doğrularlar.

    YanıtlaSil
  7. Hocam, yerli ve milli araba üretmek için hükümet Vosvos u ülkeden çıkarmış diyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hükümet o yatırımı çok istiyor ve destekliyordu, böyle bir şey yapması imkansız.

      Sil
  8. Hocam bizim ekonomi çok sağlam ben bunu ciddi olarak görmeye başladım.

    1- Batı ile ilişkileri bozduk, AB den koptuk,
    2- Hak, hukuk, adalet, özel mülkiyet dokunulmazlığı rafa kaldırıldı,
    3- Hükümet, elinden geleni yaptı, ohal filan yetmedi,
    4- Damat ekonomiyi batırmak için herşeyi yaptı, yetmedi,
    5- Ülke savaş mıdır operasyon mudur nedir ondan yaptı, yetmedi,
    6- Yabancı yatırımcı da çıktı,

    Ama ekonomi hala gidiyor, bunlar memlekete bir şey yapamadıysa, bundan sonra
    hiç bişi olmaz.

    Bence siz de ceketi alın güneye inin, sahilde uzatın ayaklarınızı denize, sıcak sıcak yazın aklınıza gelenleri, bizim ekonomiye artık hiç bişi olmaz.

    Ben an itibarı ile ekonomi takibini bıraktım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam 2258,

      Reis Trumba "Asla ateşkes ilan etmeyeceğiz, sonuna kadar devam edeceğiz" demiş.

      Reis böyle dediyse, ateşkes yakındır, bizim ordu bir bahane ile Suriye'den çekilir.

      O yüzden 5 numarayı listeden çıkarabilirsin.

      Sil
    2. Eğer arabanızın lastikleri tubeless ise lastik patlasa da bir süre gidersiniz.

      Sil
    3. Adsız16 Ekim 2019 01:46 haklıymışın dediğin çıktı :)

      Sil
  9. Hocam kolayı var,

    Şaaak bi yüzde on zam yaparım kamu mallarına,
    memur şaşırır, işçi ay sonunu nasıl getirecem der,

    Ardından şaaak bi yüzde on da vergilere koyarım,
    Öyle bir şaşırırlar ki!
    esnafın feleği şaşar, iş adamı nereden bulurum bunca parayı der,

    Ardından şaaaak bi yüzde on da tüm gelmiş, gelecek alacaklara koyarım,
    Çil yavrusu gibi dağılırlar.

    Demek ki zorlanınca paramız varmış, ödeyebiliyormuşuz,
    ekmek arası bulgurla da ay sonu geliyormuş,
    battaniye ile kışı gül gibi geçirebiliyormuşuz derler.


    Devletimiz sağolsun.

    YanıtlaSil
  10. Hocam, reis amerigayla anlaştı galiba,
    Amerikan bakanları çifter çifter gelmeye başladılar ülkeye,
    Baktılar, uzaktan tehdit ile olmuyor bu işler,
    Kuzu kuzu konuşmaya geliyorlar.

    YanıtlaSil
  11. işsizlik en az yüzde yirmidir.
    gerisi yalandır.üstelik giderek yükseliyor.
    iktidarın umurunda mı hayır onların denklemine göre ne kadar yoksul o kadar muhtaç ne kadar muhtaç o kadar destek demektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esasen geniş işsizlik oranı yüzde 18 dolayında. Ki bence Türkiye'deki gerçek işsizlik oranı odur.

      Sil
  12. Dünya ekonomisinin görünümü ile IMF/YEP tahminleri arasındaki farkı çok net özetlemişsiniz Hocam, elinize sağlık. Bu arada 2020 yılı için büyümeyi IMF de yüksek hesapladığı hâlde enflasyon oranını 2019'a göre az da olsa düşük tutmuş. Bunu küresel enerji fiyatlarında bir düşüş beklentisi olarak yorumlayabilir miyiz?

    Bir de tablonun altındaki, ".... buna karşılık 2000 yılında ..." kısmındaki tarih "2020" olacak galiba.

    E.U.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelttim, teşekkür ederim

      Sil
    2. Eğer yanlış okumadıysam “Dünya ekonomisinin gidişi” başlığı altındaki 1. ve 3. paragraflarda,
      2011-2018 dünya ekonomik büyümesine ilişkin iki farklı oran verilmiş.

      Baktım ki henüz gören yok,hemen atlayayım dedim. :)

      Sil
  13. Merhba burada böyle bir yazı mevcut böyle bir şey mümknmü?

    https://kredi-bilgi.com/ciftcilere-hibe-kredi-destegi/

    YanıtlaSil
  14. Cinin ortalama buyume orani son 40 yila bakarsak %6.5e geliyor.
    Onumuzdeki yillarda Cinde yaslanma demografik egilimler daha da belirgin olacak. Kisaca %5.5lerin altina inmedikten sonra bir sorun yok. Dahasi Cin toplumu tuketime ac ve acik bir toplum japonya gibi degil. Japonya kisisel ve ulke baglaminda da zengin olduktan cok sonra dusuk buyume surecine girdi. Bu baglamda Cin dusuk buyume surecine girse bile zenginlesmek icin kitlesel manada yer var dahasi tuketmek icin hala doymamais bir pazar. Bu vesile ile Ekonomik karar vericiler ve para politikasi bakimindan ic tuketime yonelik herhangi bir gevseme ic pazari hareketlendirebilecek ve buyumeye ivme katacak boyutta. Japonyada ise boyle bir sey soz konusu degil 90lardan beri.
    Son tahlilde son 40 yilin buyume ortalamasi 6.5 olan bir ekonominin bu seviyenin altina inmesi yumusak inis nitelendirilebilir bunun 5.5lu seviyelere gelmesi ise korkulacak bir durum degil unutmayalim ki Cin hala tasarrufla ve cari fazla ile buyuyor ic tuketimle buyumuyor her ne kadar gecmise kadar olmasa da. Bu nedenle ic tuketime yonelik manevralarin buyume surecini 6li rakamlarin altina indirmeyecegini dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  15. Eger bir gun Turkiye Normallesirse SENATO sistemi yaninda nasil -18 alti oy kullanimiyorsa +65 ustununde oy kullanmayacagi bir doneme girilecek cunku cok nefret kazandilar bu +65ler sadece TRde degil neredeyse tum dunyada! ve bu gittikce artiyor benden soylemesi!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla dogru soyluyorsun.
      bknz: Brexit!

      Sil
    2. 07.52
      Senato butun ileri demokrasilerde cagdas uygar ulkelerde ister baskanlik sistemi olsun ister parlementer sistem olsun vardir.
      Senato demokrasinin gucler ayriliginin olmazsa olmaz uygulamasidir varligidir.
      Turkiyede eger 1982 Anayasasinda Senato kaldirilmasaydi iyi kotu devam ettirilseydi bunun yaninda millet meclisinde secim sistemi dhont yerine milli bakiye sistemine dayali secim olsaydi suan inan cok farkli yerde olurduk.

      Milli Bakiye sistemi bana gore secim sistemleri arasinda en adil sistemdir. Hem siyasal istikrari gozetir hem de %1 oy alan partileri farkli goruslerinde mecliste temsil edilmesine olanak saglar.
      Ornegin; 100 kisilik bir meclis olsun A Partisi %30 oy oraniyla 30 vekil x partisi %2 oy oraniyla 2 vekil cikartabiliyor. Dhont sisteminde ise baraj isterse 0 olsun kucuk partilerin yerelede yuksek oy alsalar bile oylari buyuk partilere yaziliyor yani farkli gorusler meclise yansimadigi gibi buyuk partiler arasinda parcalanan oylar siyasal istikrari da etkiliyor milli bakiye sistemine gore koalisyon ortami daha cok olusuyor. Yani her yonden zarar.
      Turkiyede secim sistemi milli bakiye sistemi ya da dar bolge secim sistemi uzerine olmalidir.
      Bana gore millet meclisi milli bakiye sistemi senato dar bolgeye dayali olmalidir.

      Sil
  16. Karşılaştırmalı tablonun altındaki paragrafta 2000 yılı değil de sanırım 2020 olması lazım.

    Teşekkürler hocam değerlendirmeleriniz bize ışık oluyor.

    YanıtlaSil
  17. FEDin ve ECBnin yaptigi parasal genislemeden ulkemizde nasiplenir mi? Avrupali ABDli yatirimcilar yine gelir mi?
    O eski gunlerdeki gibi yasar miyiz bol para bol kredi dusuk doviz kuru yuksek buyumeli gunler?
    Yapisal reformlari bu hukumet sizce rafa mi kaldirdi yoksa uygulama asamasinda mi?
    Enflasyonda kalici ve istikrarli bir dusus bekliyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye, bu risk primiyle bu gelişmeden fazlaca yararlanamaz.
      O eski bol dövizli günler artık uzak bir hayal.
      Yapısal reform anlayışları farklı. Mesela bilimsel eğitimden ne anladığımız konusunda ya da yargı bağımsızlığının ne olduğu konusunda arada dağlar kadar fark var.
      Enflasyon düşüş kalıcı olmayacak ne yazık ki.

      Sil
  18. R. Emre ÖZEL16 Ekim 2019 09:00

    1 hafta üzerine gelen bir yazı. Mahfi Bey için uzun bir süre. Bu süreçte sağlığınızdan endişe ettiğimi belirtmek isterim. İçim rahatladı. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen içimden bir şey yazmak gelmiyor. Sağlığımda sorun yok. Sağ olun.

      Sil
    2. Sizin branş zor hocam, insan bazen yazmak istemez normaldir.
      Benim mesleğim Bilgisayar Mühendisliği, yazılım üzerine çalışıyorum.
      Yabancı dilde yazıp, içerik hazırlıyorum.
      Ben de bazen yazmak istemiyorum, ancak, konu o kadar çok, yaratıcı içerik
      üreten o kadar çok ki, insanı bir konu içine çekiyor, sonra yazmaya başlıyorsunuz.

      7/24 yazsam,tüketecek bir kitle mevcut, onlara yetişmek çok zor.

      Sizin alanınız, bilgi yanında tecrübenin çok derin, dil bilgisinin de iyi olması gereken bir alan, tabi insanların anlık içerik heveslerine de cevap vermek gerek. Sizin tüketicilerin bir kısmı da sizi başkaları ile hemen kıyaslıyor, büyüçülük bekliyor, bak dediğin çıkmadı diyor, bilgisi olmadan fikir üretiyor!

      Benim alan tüketen insan konusunda daha rahat, hiç politika yok, saf bilgiyi yorumlamak, daha az tepki çekiyor, bilgisi artan teşekkür ediyor.

      Sizin işiniz çok zor hocam, benim açımdan ise sizi okumak çok keyifli, size kolaylıklar dilerim.

      Sil
  19. Hocam elinize sağlık, sadece küçük bir sorum var. IMF' nin enflasyon tahminlerinden baktığımda 2019 yılı için %15,7 - 2020 yılı için %12,6 görüyorum. Siz yukarıdaki tablonuzda enflasyon için güncelleme yapmayı atlamış olabilir misiniz? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz yıllık ortalama enflasyon oranlarını almışsınız ben yıl sonu oranlarını alıyorum. Çünkü genel olarak yıl sonu oranları konuşuluyor.

      Sil
  20. Türkiye'de işsizlik sorunu yoktur.

    Türkiye'de gençlerin iş beğenmeme sorunu vardır.

    Üniversite mezunu gençler işsiz işsiz gezeceğine, sokaklarda tırnak makası satarak gül gibi geçinip gidebilirler. Niçin tırnak makası satmıyorlar da, tembellik ediyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Trolümüz geldi.
      Kardeş sana buradan ekmek çıkmaz, millet senin boş yorumuna atlamaz.
      2001 yılında bunun limoncu versiyonları vardı, sokakta limon satsa diyenler.

      Sil
  21. %0,25 ve %3 büyüme bize ne getirecek hocam? Daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk, daha fazla yolsuzluk, daha az saydamlık, daha fazla hamaset, daha az aydınlanma, daha fazla kin ve nefret edebiyatı, daha fazla adaletsizlik, daha fazla sömürü, dünyadan daha fazla yalıtılmışlık, ABD'ye daha fazla bağımlılık, eğitimi daha fazla medreseleştirmek, daha fazla imam ve hatip yetiştirmek, daha fazla vergi, daha fazla zam, daha fazla cinayet, tarım bakanlığının deyişiyle "tağşiş" edilmiş gıdaları daha fazla yemek dışında...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reis te bu yüzden, bu büyüme rakamlarını beğenmiyor, en az yüzde 5 büyütmek istiyor ekonomiyi.

      Sil
  22. Mahfi bey

    Ertuğrul Tokdemir'i tanıyor musunuz?

    Kendisiyle yapılan son röportajı izlemek ister misiniz:

    https://www.youtube.com/watch?v=xMMyZZEbuNw

    YanıtlaSil
  23. hocam avrupa neden suriyedeki operasyon kınıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avrupa artik YORGUN!
      Avrupa artik BIKKIN!
      ortadogudaki savaslardan anlasmazliklardan sacmaliklardan insanlarin birbirni oldurmesinden bikmis birbirini oldurenler avruapaya kaciyor orda birarada yasiyor hatta benim bildigim ticaret yapiyor ortakliklar kuruyor
      Avrupada artik bikkinlik var.

      Sil
  24. Hocam elinize, aklınıza sağlık.

    YanıtlaSil
  25. Merhaba hocam, Türkiye neden yapısal reformlara başlamayı göze alamıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapısal reformdan hepimizin anladığı aynı şey değil. Siyasal iktidar yaptıklarının yapısal reform olduğunu düşünüyor mesela.

      Sil
  26. Hocam kamu bankalari dolar satarak piyasayı bir şekilde sakinlestirdigi söyleniyor!
    Kamu bankalarının sattığı dolarlar kime ait ? Bu dolarları tekrar yerine koymaları gerekirse daha aşağı seviyeleri mi hedefliyorlar ? Yapılan işlem risk teşkil etmiyor mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen ben siradan bir vatandas icin hatta amerikali icin dolar faizi %1.5-2 arasinda
      Ama bizim devletimiz borclanirken kamu bankalari eliyle dolar uzerinden risk primi yuksek oldugu icin %7den borclaniyor.

      Yani siradan kisiler bireylerden daha yuksek faizle borclaniyor bizim devlet. Normalde devletlerin kredibilitesi bireylerden daha yuksektir ve faiz oranlari bireylere gore bayagi bayagi dusuktur. Sen % 2ile dolar borcu alirken AKP %7yle borclaniyor Bankalarda bu parayi TLye cevirip piyasaya kamu banakalari eliyle dolar veriyorlar boyle dolar dusuyor
      Buna da doviz dusuyor Ekonomi ucuyor diyorlar.

      TC devleti %7 ile borclanirken TC vatandasi %2 ile bilemedin %3le borclanabiliyor

      Iste ekonom9nin geldigi nokta.

      Sil
    2. Kamu bankaları için;

      Döviz satışı yapıyorlar, kendi sermayelerinde o miktar döviz olmadığı için, borç aldıkları dövizi satabilirler.

      Peki nereden borç alabilirler?

      Kendileri uluslar arası piyasalardan alabilir, faizi yüksek.

      Kendi müşterilerinden döviz hesabı olanların dövizlerini diğer müşterilerine satabilir.

      MB dan arka kapı işlemleri ile gelen MB net rezervini satabilir.

      MB da Net Rezerv kalmamış ise başka bankaların zorunlu karşılıklarının arka kapı yöntemi ile MB tarafından kamu bankasına aktarılan kısmını satabilir.

      Günün sonnunda bu işlemlerden hangisi yapılıyor diye bakmak için,
      Ülke ihracat fazlası ile döviz kazanıyor mu? Hayır.
      Ülkeye net yatırımlar ile bu miktarda döviz geliyor mu? Hayır.
      Ülkeye net dış kaynak döviz transferi var mı? Hayır.
      Ülkede eskiden gelme stok döviz var mı? Hayır.

      O halde bir yerden borç alınan dövizler satılıyor.

      Peki satılan döviz miktarı nasıl borç alınan dövizden daha fazla oluyor?
      Türkiye döviz basıyor mu? Hayır.
      O zaman DTH dediğimiz, fiziken olmayan dövizi (dth) bankalar, fiziken olmayan döviz talebini (dth) bastırmak için satıyor.

      Peki yurt dışına çıkan döviz nasıl çıkıyor?
      Bankaların borç olarak aldıkları dövizi yurtdışına çıkmak isteyene vermeleri veya daha önceden stok bulunan fiziki dövizi vermeleri ile veya fiziki dövizi olan müşterilerinin hesabını DTH a çevirip onların paralarını vermeleri ile o fiziki döviz dışarı çıkıyor.

      İçerde bu durum sürdürülebilir mi?
      Evet, çünkü olmayan döviz talebini(dth) olmayan döviz satışı (dth) ile sonsuza kadar karşılayabilirsiniz.

      Peki ne zaman bu durum patlar?
      Yurtdışına çıkarılan fiziki döviz miktarı, Türkiye'deki fiziki döviz ve altın miktarının belli bir seviye üstüne çıktığında patlar.

      Patlarsa ne olur?
      MB bankası yükselen döviz fiyatına karşı bankaları korumak için DTH'ları bir gecede TL hesabına çevirir. Veya ondan önce şunu da diyebilir, tüm DTH sahiplerine işlem günlerindeki TL-Döviz kuru karşılığı olan TL verilecektir.

      Sil
  27. Görünüşe göre, Türkiye bize göre Suriye harekatı, Batı dünyasına göre Suriye işgali sonunda, Suriye'den çekilip Kürtlere ve Suriye Hükümetine savaş tazminatı ödeyecek.

    (Sanırım, Türkiye tarafı direk tazminattan ziyade, kuzey Suriye'de askerimizin girdiği bölgelerde ücretsiz altyapı, bina yapımı, yıkılan yerlerin molozlarının taşınması, bazı sosyal yardımların tesisi, gıda ve yiyecek yardımları vesair konuları üstlenip, iç kamuoyuna Suriye'ye yardım ediyoruz tarzı bir propaganda yapmak istiyor.)

    YanıtlaSil
  28. Türk Ekonomisinin kredi derecelendirme notları yatırım yapılabilir seviyelerin altında kaldığı için, uluslararası büyük sermaye gruplarının yatırım yapmaları çok zor.

    Büyük ekonomilerin yaptıları parasal politikaların etkisi bu sebeple biraz daha az olacak.

    Gelişmiş ülkelerde 2000li yıllar öncesinde biriken sermaye, kontrolsüz şekilde Çin gibi ülkelerde aşırı büyümelere sebep oldu. Gelişmekte olan ülkelere bu miktarda sermayenin kontrolsüz ve düzensiz girmemesi gerekirdi.

    Hızla ve kontrolsüz sermaye hareketinin bir kaç türlü etkisi oldu, birincisi, anavatanlarındaki machine ve ekipmanlarındaki yatırım ve büyümeleri düşürücü etki yaptı, beşeri sermaye ile üretilen ürün ve hizmetlerde artış yaşandı. Gelişmekte olan ülkelerde ise kontrolsüz ve hızlı makina, techizat ve üretim artışlarına, ürettikleri düşük son malzeme fiyatları ile gelişmiş ekonomilerde enflasyon düşüklüğüne sebebiyet verdi.

    Bir başka konu, hızlı üretim ve yükselen karların geniş toplum kesimine yayılmasını sağlayabilecek politikalara gelişmekte olan ülkeler adapte olamadılar. Gelişmiş ülkeler için bile 50 ile 100 yıl süren bu süreci 20 yılda yaşamaları imkansızdı.

    Kapitalist bir gelişme için, gelişmekte olan ülkelerin de en azından, sermaye üretip, sürdürülebilir borç kapasitelerini artırabilmeleri önemliydi. Bu olmadı, aksine dünya büyümesinin bir kısmı gelişmiş ülkelerin borçlanabilme limitleri ve onun gelişmekte olan ülkeler ile ilişkisine bağlı kaldı son on yıldır. Gelişmekte olan ülkelerdeki parasal genişlemelerin enflasyonu hissettirmemesinin bir sebebi de bu oldu, o paralar direk halk ve çalışan kesimlere tüketim olarak yansımadı. Bankacılık sistemi içinde absorbe edildi, çalışan kesimlerin kredilendirilerek borç ile tüketimlerinde kullanıldı.

    Sistemin belki en önemli emniyet ayaklarından olabilecek, gelişmekte olan ülkelerin, sermaye hareketlerini serbest bırakabilme yetkinlikleri bir hukuki zemine dayandırılmadan gerçekleştirildi.

    Bana göre şimdi yaşadıklarımız bunların göstergesidir.

    Sıkıntıların bir kısmı da Türkiye örneğinde yaşadığımız gibi, kurumsal ve hukuki altyapısı olmadan zenginleşen ülkelerin siyasi otoriteleri, 2000-2010 yılları arasında yaşadıkları zenginliği sürdürebilmek istiyorlar. Kapitalizmin doğası gereği, bu olmayınca da geçmişteki sermayenin kaynağı olan ülkeleri suçlayıcı iç politikalar üretiyorlar. Türkiye'de ve benzeri gelişmiş ülkelerdeki batı karşıtı yayınların artışının en önemli sebeplerinden birisi de bu.

    Bu konu üzerine çok yazılır, özet ile benim görüşüm bu şekilde. Önümüzdeki dönemde, Batıyı direk hedef almasa bile bazı gelişmekte olan ülkelerin milliyetçi politikalar ile, bazı gelişmiş ülkelerin askeri veya politik hedeflerine saldırı düzenlemesi olasıdır.(Misal Türkiyenin sürekli Ab ve Abd politik ve askeri hedeflerini tehdit etmeye çalışması, halka sürekli batı bitti propagandalarının yaygınlaşması gibi...) Bu tarz milliyetçi davranışlar, finansal sermayenin yine anavatanlarında yatırımlara yönelmesine, anavatanlarında ise satın alma güçlerinin düşmesini kabul ederek devamına sebebiyet verebilir.

    Dünyanın farklı kutuplarındaki, sermaye ve askeri güç farklılığı sebebiyle gelişmekte ve gelişmiş ülkeler arasında bir dünya savaşı çıkması olasığı çok düşüktür. Ama gelişmekte olan ülkelerin politikalarından kaynaklı, ciddi kıvılcımlar çıkması normal olacaktır.

    YanıtlaSil
  29. Hocam neden hiç kripto paralarla ilgili yorum yapmıyorsunuz? ya da altınla ilgili? mesela tüm dünya merkez bankalarında olduğu gibi bizde de altın stoklanıyor neden? bu yakın bir krizin habercisi değilmi? birçok ekonomist bir-iki yıl içinde dünya finans krizi beklentisi içinde, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada yazıyorum. Ama yatırım tavsiyesi vermediğim için genel olarak yazıyorum.
      Bir iki yıl uzun zaman. 2020 tehlikeli.

      Sil
  30. Türkiye Ekonomisi derken, Türkiye Politikası daha ön planda gidiyor.

    Ben, Suriye ve Kürt bölgesine ödenme ihtimali olan savaş tazminatı duyumlarını aldıktan az sonra, 9 ekim tarihli şu mektup basına sızdırıldı. Ben okurken Türk haber kanallarında daha yoktu bu mektup, 7 gün önce yazılmış.

    Mektubun orjinalleri şuradan görünüyor.

    https://www.nbcnews.com/politics/donald-trump/don-t-be-tough-guy-trump-s-extraordinary-letter-erdogan-n1067746

    https://www.theguardian.com/us-news/2019/oct/16/trump-letter-erdogan-turkey-invasion

    Trump, Erdoğan'a direk hitap etmiş. Mektubunda "Don't be a Tough Guy", "Don't be a Fool" diye hitap etmeyeydi iyiydi. (Bizim eski Babıali gazetecilerinin savunmasıyla, "Tough Guy" veya "Fool" demedim, "Tough Guy" veya "Fool" olma dedim diye bir savunmada bulunabilir, kendi aralarındaki ilişkiye karışmam.)

    Hayatımda çok şükür hiç kimse yaptığım işten dolayı bana bu şekilde aşağılayıcı konuşmadı, hatta hiç bir şekilde yaptığım işi küçümseyemedi. Eminim, tamamınızda da böyledir. Benim bu yorumumu okuyan kişiler arasında eminim herkes bu tarz sözleri söyleyen bir muhataba çok uygun bir cevabı anında verir, sanırım bizim devlet büyükleri! vermemişler ki cevabı göremedik. (Bu üslubu görünce bizimkinin üslubu bunun yanında muhallebi çocuğu gibi kalıyor.)

    Bu lafları Putin okuduğunda, ne düşündü acaba? İnsan Putin ile görüşürken Putin'in de bu mektubu okuduğunu bilerek görüşecek. Putin'i geçtim, Afrika'nın kabile reislerine kadar tüm liderler bu mektubu okudular. Bu kişi ile muhatap olduklarında akıllarından neler geçer?
    Liderleri de geçtim, yanında çalışan danışmanından çaycısına, şöförüne kadar herkes bunu biliyor!

    Gerçekten zor durum.

    Şimdi, politik kısmını bıraktığımızda Türkiye'ye ekonomik olarak yansımaları nasıl olur sizce?
    Ekonomik pazarlık gücü, politik yaptırım gücü, dış ekonomik ilişkilerin muhatabiyet seviyesi ve bunun iç ekonomiye yansımaları...

    İşte, bu gibi sebeplerle ekonomi bilimi çok çetrefilli bir daldır. Bazen burada bile mühendis kökenli arkadaşlarımız ekonomistleri beğenmiyorlar.

    Somut evrendeki, somut varlık olan insanın random (rastgele) davranışlarının modellenmesi için malesef fizikçi, mühendis, kimya (evet bazı finansal formüller atomların davranışını modellemeye çalışan kuramlardan da türetilebiliyor) ve hatta yeni moda quantum fiziğindeki parçacık hareketlerinin ekonomideki zaman seri analizlerine uygulanmaya çalışılması gibi, somut denilen bilim alanlarındaki bilgiler de yeterli gelmiyor. Ekonomistleri, pozitif denilen bilimlerdeki bilgiler de besleyemiyor.



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turkiye onumuzdeki donemde ciddi ekonomik yaptirimlarla karsi karsiya. Bu asamada piyasalardan normal akislardan bahsetmek pek mumkun degil. O normal zamalarin durumu.

      Sil
    2. Tabi, Trumba ananı da al git diyemiyor, vatandaşına dediği gibi.
      Vatandaşa demek kolay, vatandaş üstelerse korumalar ile dayak atarsın olay biter,
      şimdi görelim karizmasını.

      Muhallebi Çocuğu güzel sıfat olmuş, dilinize sağlık.

      Ekonomik ambargo konursa, saraylının hayatından bir şey gitmeyecek tabi,
      yine en iyi yemekleri, yine en iyi doktorlardan tedavileri, yine en iyi arabaları,
      yine en iyi uçakları kullanacak. Olan sana bana olacak, bizim hastanelerimizde ilaç olmayacak,
      saray, konak sahiplerine özel uçakla, özel kargo ile ilaç gelecek.

      Sil
  31. Kapitalizmin tüm unsurları işlevsizdir. öngörülerini de hiçbir şekilde ciddiye dahi almıyorum. ne dünya ne de türkiye ekonomisiyle ilgili!. bugün abd ab olsun birçok gelişmekte olan ekonomilerde olsun tasarrufların ve borçlanılan likiditelerin büyük kısmı sanal piyasalarda sanal zenginlik yaratmak için kullanılıyor. burada büyük fark borçlanılan sermaye gerçek olup kazançlar kaldıraçlar tamamen sanaldır. sanal yani sandırılan zannedilendir. oysa bu piyasa mekanizması yakında bu büyük sanallığı realize ettiğinde büyük yıkım yaratacaktır. ımf de sanal değerler üzerinden perspektif oluşturuyor ki büyük hatadır. üretim protezlerinden ciddi derecede kopmuş piyasa yapıları üzerimize gökdelenler gibi çökecektir. fed bugün milyarlarca dolarlık alımlar yapıyor ama repo faizleri yine %2 nin üzerinde seyretmeye devam ediyor. ciddi likidite sıkışması var çünkü yazımın başlarında özellikle belirttiğim gibi likidite benim matrix piyasalar dediğim finansal piyasalara mobilizasyon hale getirilmiştir. benzerini dünyanın büyük bölümünde de görebiliriz. hindistanda büyük ölçekli bir banka iflasta. çin de gölge bankacılık zirveleri zorluyor. ingilterede tarihi bir turizm seyahat firması üstelik milyonlarca müşterisi vardı batmıştır. zombi şirketler biraz faiz artırılınca dökülme trendine girdi ve hemen imdat demeye başladılar. ımf bunları görmezden gelerek tahminler yapıyor bu yüzden de sistemik hastalığın ağırlığının farkında değil tahminimce. biz zaten müzmin hastayız son yıllarda ciddi derecede artırdık yanlış üzerine yanlışlar yaparak ve faiz indirerek hastalıklarımızı palazlamaya devam ediyoruz. şimdilik siyasal olarak küresel güçlerin istediklerini yaptığımız için sıkıntı çıkarmıyorlar ama iktisaden gerçekte batık durumun kenarındayız. şimdilik kırılganlıkları görmeyi fiyatlama hareketinde bulunmuyorlar. abd de borsanın milli gelirine oranı 2008 krizinde %135 civarlarındaydı bugün ise aynı oran %141 dedir. ab pmı verileri sert gerileme yaşamaya başladı. çinde bile gerileme var. keza İngiltere ve Japonya da isviçrede de! global resesyon yaklaşıyor bu önce tahvil bono hemen sonrasında borsa balonlarının patlamasını getirecek gibi görünüyor. ımf de kalmış hala dünyanın büyümesi ki hele hele hala türkiyenin büyüyebileceğinden dem vuruyor. zayıf olasılıktır. biz 2020 ve sonrasında sert küçülmelere katlanmak zorunda kalabiliriz tahminimce. arjantin'le yarışırız artık.

    YanıtlaSil
  32. Mahfi bey

    Lise mezunuyum ama yazdıklarınızdan çok şey öğreniyorum.

    Teşekkür ederim.

    Not: Çiçek gönderemediğim için özür dilerim.

    YanıtlaSil
  33. Sevgili Batarel iyi guzel fakat biz artik devlet degiliz. Kabile muz devleti bile degiliz.
    Devlet kurumlari cumhuriyet zaten coktan yikildi.

    Sadece kabile sadece muz toplulugu durumuna geldik.

    Afrikadan beter yani.
    Atladiginiz bir sey var:

    'bizimkinin uslubu bunun yaninda muhallebi cocugu kaliyor' demenize sasirdim.

    Hafiza unutuyor maalesef.
    Biraz hatirlatayim muhallebi cocuklarini, kim daha muhallebi anlayalim:

    17 yildir devletimiz ekonomisinden ordusuna kurumuna kadar cokertildi dagitildi.

    Bu operasyonlar, iktidar cemaat ABD eli ile yapilirken

    iktidar medyasi ve iktidarin kendisi hic de muhallebi cocugu gibi konusmuyordu.

    Tum Dunya'ya kibirli ust perdeden atip tutuyor, ulkemizi bilerek kasten kucuk dusuruyor komik rezil kepaze ediyordu.

    Uzatmayayim kisa keseyim:

    Daha gecen hafta Macron'a Fransa'ya 'ayagi camurda oten horroozz' diye manset attilar. Boyle hitap edilirken , bu nasil dil uslup konusan olmadi.
    Bu hakaretten birkac gun sonra akp reisi Macron'u hicbir sey yokmus gibi hic cekinmeden utanc duymadan Baris Pinari'na destek istedi.

    Daha geriye gideyim:
    Merkel'e Almanya'ya nazi kopekleri , Merkel'e nazi kopegi derken; mansetler agizlari salyalari akan yandas medya boy boy zevkten dort kose saldirirken; Hollanda'ya da kopekler derken, Hollanda bizi bu cirkef usluplardan dolayi bilmem ne aile bakani olan bir zati ensensinden tutup atmadi mi ?

    Bunlar nasil dis diplomasi dili oluyor ? Bir disisleri bakani var. Ayakustu ingilizce bilen herkese cirkin sokak agziyla konusan bu iktidar mi muhallebi cocugu ?

    Daha geriye gidelim:
    Putin'i , Rus ucagini dusururken
    montajci santajci yandas Sabah medya grubu

    sanki teksas katliamcisi gibi at ustunde Putin'i yariciplak halde fotolarini yayinlayip
    seri katil oldugunu,
    anasini katlettigini, sizofren manyak oldugunu yazmadi mi ?

    Bu nasil bir dil ? Nasil bir muhallebi bu ?
    Peki bunlarin hesaplari sorulmayacak mi ?

    Devletimiz adina cirkef hakaretlerle usluplerle ile dis politika yuruten iktidar ve yalaka medyasi bunun hesabini vermeyecek mi ?

    Daha da gideyim mi ?
    Obama'ya ne hakaretler vardi ?

    Daha neler neler ?

    Ulkemiz bunca bir cahillige gomulmusken, Trump'in mektubu mu muhallebi kalir, yoksa super zeka dis iliskilerimizi yuruten iktidar mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam 1514,

      Adam bizim reise resmi yazı göndermiş, akıllı ol demiş.
      Yoksa aklını alırım demiş.

      Bizdeki sokak gazetelerinde atılan manşetler ne olursa olsun,
      bizim reis resmi yazı olarak ağzının payını verebildi mi?

      Sil
    2. Unknown 17 Ekim 2019 15:14,

      Rus uçağı düşürüldükten sonra Moskova'larda bizim heyetin ne yalakalıklar yaptığını unutuyorsunuz. Sabah ne yazarsa yazsın, devlet yönetimi sabah akşam özürler diliyordu.



      Sil
    3. Cumhurbaşkanı’na hakaret nedeniyle ceza maddesi kalksın. Yeni sistemde, cumhurbaşkanı, başbakanın üstlendiği icrai görevi yapmaktadır. Eskiden daha sembolik bir görevdi. Hiçbir ülkede icranın başına hakaret diye özel bir ceza maddesi yoktur. Mevcut bu madde demokrasi düzeyimizi düşürür. Herkes icranın başını hapse girermiyim diye düşünmeden eleştirebilmeli. Erdoğan’da ya da yeni cumhurbaşkanları da bu eleştirileri dinleme, göğüsleme olgunluğuna, demokrasi mantalitesine sahip olmalı.

      Sil
  34. Mahfi hocam,

    Haftasonu planınız yoksa, "uzun dönem işsizlik"le ilgili ayrıntılı bir yazı yazar mısınız?

    2014'ten beri işsizim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada yazıyorum ama yine yazmak lazım haklısınız.

      Sil
  35. Hocam öncelikle yaptığınız analiz her zamanki gibi dillere destan sade ve anlaşılır olmuş. Emeğinize sağlık. IMF tahminlerine göre %0,25ten %3,00 e çıkan büyüme neden istihdamda ancak %0,01 lik bir artış yaratabiliyor?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi