Ben Düşündükçe Var Dünya
Bu yazım Radikal Gazetesinde 12.02.2004 günü yayınlanmıştır.
Pazar günü annemi kaybettim.
Cumhuriyet'in ilanından bir yıl önce doğmuştu annem. Cumhuriyet'in ilk kuşağı
arasında yetişmiş, Cumhuriyet'in ilk heyecanlarını yaşamış, cumhuriyet eğitimi
almıştı. Küçücük bir ortaokul öğrencisiyken kim bilir hangi heyecanlarla
söylemişti Onuncu Yıl Marşını.
Yaşamı boyunca ne bir kişiyi kırdığını, ne bir kişiyi incittiğini gördüm. Hiç kimsenin arkasından olumsuz bir şey söylediğini duymadım. Hiç kimsenin de onun arkasından.
Babamı kaybedeli de 12 yıl oldu. İnsanın babasıyla ve annesiyle ilişkileri
farklı gelişiyor. Benim için annem, her üzüldüğümde derdimi paylaşabileceğim
bir kucak demekti. Çocukken bütün başarısızlıklarımı onunla paylaşırdım. O,
beni teselli eder, babamın tepkilerine karşı korumaya alırdı. Babam ise ancak
annemin çözemeyeceği kadar büyük dertlerle karşılaştığımda zorunlu olarak
başvurduğum bir sığınak gibiydi. Bütün başarısızlıklarımı annemle, başarılarımı
ise babamla paylaşmış olduğumu çok sonraları fark ettim.
Çocukken, hatta gençken onların bir gün gelip de benzer sorunlar için bana ve
kardeşlerime sığınacağı asla aklıma gelmezdi. Sonra bir gün bir baktım ki biz
onların sığınağı olmuşuz. O zaman anladım sığınılacak bir kucak açmanın
dünyanın bütün sorumluluklarından daha ağır olduğunu. Bu sorumluluğu ilk
hissettiğimde annemin ve babamın yıllar yılı bu ağır yükü bize hiç fark
ettirmeden nasıl taşıdığını ise hâlâ anlayabilmiş değilim.
30 yıldır şeker hastasıydı annem. Yüksek tansiyon sorunu vardı. Bu
olumsuzluklara karşın çok yakın zamana kadar sağlıklı yaşadı. Son bir yılda
sağlığı bozulmaya başladı. Son birkaç haftada ise bozulma gittikçe hızlandı ve
yaşamının sonuna geldi. Vasiyeti gereği babamın mezarına defnettik annemi.
Babamın ve annemin ortak mezarının başında varoluş ve yok oluş düşüncelerine
dalıp gitmişken aklıma Ömer Hayyam'ın bir dörtlüğü düştü:
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok,
Kızıl dudaklar, mis kokulu
şaraplar yok,
Sabahlar, akşamlar, sevinçler,
tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok
o da yok.
Yaşadığımız benzer durumları Mahfi hoca güzel anlatmış ama varlığın yokluğun en güzel ifadesi Hayyam'da tabi.
YanıtlaSilSağ olun.
SilBugün benim de annem olmadan geçirdiğim ilk anneler günü. Annesi hayattaysa insan kaç yaşına gelirse gelsin kendisini çocuk zannediyor. Ömer Hayyam "ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum" diyen Epikür'ü duymuş mudur bilmem ama akıl için yol bir. Anneleri hayatta olanlar onların kıymetini bilsinler derim...
YanıtlaSilÇok doğru, çok güzel ifade etmişsiniz. Hayyam muhtemelen Epikür'ü biliyordu.
Silhocam anneye ve babaya rahmet diliyorum.
YanıtlaSilSağ olun
SilAllah rahmet eylesin
SilÖlüm ötelerden bir haber
YanıtlaSilHiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber...
Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun
Hocam annenizin manevi şahsında vefat eden annelerimize rahmet diliyorum
Çok teşekkür ederim.
SilSayın Eğilmez, sizlere Sabır, metanet temenni ederim. Vefat eden annenize ve daha önden giden Babanıza, Allah rahmet eylesin, Nurlar , Işıklar, Huzurlar içinde uyusunlar, bir birlerine kavuşmuşlar, tekrar buluşmuşlar.
YanıtlaSilHocam anneciğiniz nur içinde yatsın. Sizlere de sabırlar dilerim.
YanıtlaSilKaybınız için üzgünüm
YanıtlaSilnur içinde uyusun rahmetli
YanıtlaSilMahfi Hocam, ben de annemi 2,5 yıl oldu kaybedeli. Babamı ise 27 yıl önce kaybettim. Anne ve babanın yoklukları çok zor ama anne kendini her yönüyle her zaman hissettiriyor. Katılır mısınız bilmem ama baba anneyi aratıyor ama anne babayı aratmıyor neredeyse.
YanıtlaSilNe mutlu onlara. Sizin gibi muhteşem bir evladı ülkemize ve hatta Dünyamıza hediye etmişler. Işıklar içinde yatsınlar. Ruhları sonsuza kadar huzurlu olsun...
YanıtlaSilHayyam, Hasan Sabbah, Nizamülmülk, 3 ü de aynı hocaların talebeleri, belki de aynı medrese (Sabbah ile Hayyam aynı medrese de, Nizamül-mülk ayrı olabilir).
YanıtlaSilHayyam'da, ben gibi, İslam dışıdır. Müslüman toplumda bedenen yaşayıp, ruhen toplumun dışındadır.
Ben gibi Afganistan'da çok şey öğrenmiştir, ben hayatı, dini, tanrıyı Afganistan'da öğrendim.
Hayyam, matematikde bilemediği rakama şey ismi verir, şeyi bulmaya çalışır. 3. dereceden şeylerin oluşturduğu parabol şekilleri daireler ile kesiştirip, 3.derecedeki denklemleri geometri yolu ile çözmüştür.
Hayyam, Türkiye, İran cenderesinde yaşayıp, sonsuzluğa, varlığa, evrenselliğe uzanmak isteyenlerin dostudur.
Birleşmiş Milletler Viyana ofisinde bir heykeli vardır.
Baba adamdır vesselam, ona atfedilir: "Yalan doğrudan kaçar, Güneş yalnız da olsa ışık saçar, Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar."
Çok çalışkandır, saatinin boş geçmediği söylenir, bana çok ilham vermiştir.
gi*cee0De&18Bc4j
Hocam anne ve babaniz icin rahmet dilerim. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
YanıtlaSil
YanıtlaSilHocam emin olun ki anne ve babanız sizin gibi değerli bir insan yetiştirdikleri için huzur içindeler. Buna kuşku yok...
İlk yurtdışı görev yerim, Temmuz 95 Saraybosna idi. 19. yaşıma girecektim o yaz, Kötü olayların olacağı haber alınmış, engellemek için bizler seçilmişiz.(Emin değilim ama büyük ihtimalle başbakanlık, bakanlık altyapıyı hazırlayamamış bir kaç gün gecikmeli gittik, yine emin değilim lojistik için Çevik Bir Paşa insiyatif alıp bizi bir şekilde bir kaç gün, bir hafta gecikmeli de olsa gönderdi, Sn Cumhurbaşkanı Demirel duyduğuma göre geç de olsa varlıkları bile katliamı durdurur demiş.)
YanıtlaSilGecikme olunca, önceden belirlenen helikopter iniş yerinin etrafı tutulmuş, pusuya inmişiz. Malzemeler inip helikopter gidince ateşe başladılar, Tim komutanımızın tecrübe ve saniyelik uyarıları bizi hayatta tuttu, ama çok sevdiğim tıp hocamızı hemen yanımda şehit verdik, kanı üzerime düştü. O gün ilk kez adam öldürdüm, 8 kişi vurdum. 9 askerdik, 11 sırp özel kuvvet akrebi, 40 küsür milis olmak üzere 50 üzeri kişiyi temizledik, ateş kestiler, bayrağı diktik. (Sanırım, Sn Cumhurbaşkanının öngörüsü oldu, biz toprak basınca, katliam durdu.)
Teker teker köy evlerini gezdik, anaların çocukları için ne fedakarlıklar yaparak öldüklerini gördüm, o zaman şahit oldum, bir annenin yavrusu için fedakarlığının sınırı kendi hayatının ötesidir. Ormanda kaç yavru, ölmüş anasının sakladığı yerde, anasının koyduğu yemekle hayatta kalmış.
Annelerin hakkı ödenmez.
JV7emKk6eYJD#6&p
Rahmetli annem 1919 doğumlu geleneksel Anadolu Kadını idi. Kötülük bilmez, üzerimizde otoriter bir baskı kurmazdı . Bizim olumlu yetişmemizde emek harcardı. Başkası hakkına dedikodu yapmaz, dürüst ve namuslu bir kadın idi. Bize nasihat çekerdi; "Başkasının malında gözünüz olmasın, dürüst ve ahlaklı olun" derdi. Elinden geldiği kadar bizleri okuttu, Cumhuriyetin çocuğu olarak yetiştik. Anneler Günü Kutlu Olsun.
YanıtlaSilSayın hocam. Aynı duyguları paylaştığımız ne mutlu bana.
YanıtlaSilHocam merhabalar sizi geçen sene tanıdım bir kaç yazınızı okumuştum bir yıldır yazdığınız bütün yazıları ve eski yazılarınızı okuyorum 10 tane kitabınızı okudum diğerlerinide okuyacağım önerdiğiniz kitaplarında bazılarını okudum arkadaşlarla konuşurken sürekli sizin kelimelerinizden alıntı yapıyorum umutlu olmayı öğrendim sizden sanatın bilimin büyüsünü tadını sizin sayenizde tatmaya başladım çok şey öğrendim sizden her şey için teşekkür ederim hocam
YanıtlaSilAnne babanızdan Allah razı olsun sizin gibi değerli Türk milletine çok faydalı bir insan yetiştirmiş. Allah rahmeti ile muamele etsin.
YanıtlaSilOnların sayesinde sizin gibi insan yetişmiş. Sizin sayenizde bizler birşeyler öğrenmeye başladık size ve ailenize hürmet ederim.
Allah rahmet eylesin. Cok guzel bir yazi , Emeginize saglik. Selamlar.
YanıtlaSilHocam, Allah rahmet eylesin annenize, Allah sabır versin size.
YanıtlaSilNurlar içinde yatsınlar, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHocam inşaat maliyeti yıllık %32 artmış. İnşaat sektörü cirosunu %27 artırmış. Maliyet %32 artarken, cironun %27 artması, nette zarar anlamına gelir mi?
YanıtlaSilŞansım yavermiş, anneannemin annesi ile 7 yaşıma kadar görme imkanım oldu, 7 yaş çocuğu ne bilir denilebilir ama hissediyorum; İç Anadoluda küçük bir şehirde doğmuş yaşamış bir kadındı, bağnaz değildi, genç kızların rahat bırakılmasını, kızların iş üretmesini, kızların okula gönderilmesini, erkekler arasında çalışmasını teşvik ederdi, o kadar net bunları hatırlıyorum ki çünkü etrafı ile bu konularda hep tartışırdı, kızları kısıtlayanlara hep kızardı, hele kızlarını dini eğitime gönderenlere ...
YanıtlaSilBabannemin annesini tanımadım, ben anne karnında iken vefat etmiş, diğer büyüklerden duydum, Üsküdar hanımefendisi, sarayda yetişmiş, paşaya verilmiş, paşa kocasını çanakkale'de kaybedince hamile haliyle küçük anadolu kentine yerleşmiş, oğlunu kendi büyütmüş, belinde iki silahla gezermiş. Onda da bağnazlık yoktu, aksine kadınların albenili, güzel, bakımlı, makyajlı, çekici olmaları gerektiği, mutlaka ellerinden satabilecekleri bir hüner üretebilmelerini savunurmuş. Büyüklerden çok duydum, o da etrafı ile hep kadınların rahat bırakılması hakkında tartışmış. Hep duyardım, tartışmalardan sıkılınca, bana bi b.k diyemiyorsunuz çünkü belimde makina var, kendi zayıf avratlarınızı döversiniz dermiş. (ki dedem çok küçükken şehrin ileri gelenlerinden biri sokakta asılmış, adamı lafı bitmeden vurmuş, aile kan davası güdememiş korkmuş, barışmışlar.) Benim askeri okula gönderilmem için vasiyeti vardı, asker olunca vasiyetini de yerine getirmiş oldum.
Her ikisi de Osmanlı'nın son dönem okumuş ve okumamış kadınlarından, onları ailemdeki diğer kadınlar ile kıyaslıyorum, zamanla bu kadınların nesli bağnazlaşmış, çevre yetkinliklerini kısıtlamış. Günümüz İstanbul kadınları da, güvensiz ve güvencesiz. Hep birilerinden korunmaları için yasa, hep birilerinden yardım, hep birilerinden beklenti içindeler... Günümüz Türk kadını bağnazlaşmış, bilgisizleşmiş, hakkını söke söke alması gerektiğini unutmuş, pısmış. Devletin din ve ırk temelli propagandasının kölesi olmuşlar.
Erkek de kadının yansıması, askerde binlerce genç erkeği görünce, annelerini de görmüş olursunuz. Çünkü o erkekleri anneleri yetiştirdi. Annelerin nasıl temel pedagojik eğitimden bi haber olduğunu 20 yaşındaki gencin hareket ve karakterinden anlarsınız. Askerde kısıtlı çevrede hep derdik, keşke Türk kadınları da bir şekilde askeri eğitim alsa da toplumu toparlasa. Toplumu kadın toparlar, eğitir.
Umarım bir gün Türk kadını, erkeği ile tam eşit haklarda sosyal hayatta yerini alır.
X0d$b$$73MN%Rmeu
Başınız sağ olsun. Saygılar
YanıtlaSil