Krizler Eskisi Kadar Etkilemiyor

Alışmak; yadırgamaz duruma gelmek, bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek, intibak etmek, sürekli ister olmak, bağlanmak, bağımlılık kazanmak, evcilleşmek, ehlîleşmek gibi anlamlar taşıyor. Ben burada yadırgamaz duruma gelmek anlamını kullanacağım.  

Kriz (buhran, bunalım); bir mekanizmanın mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen beklenmeyen bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç kalınan olumsuz bir durumu ifade ediyor. İşletme söz konusu olduğunda kriz, beklenmeyen ve önceden sezilmeyen, hızlı bir şekilde yanıtlanması ve yönetilmesi gereken, şirketin önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek, mevcut değerlerini, amaç ve varsayımlarını tehdit eden gerilim durumu olarak ortaya çıkıyor. Ülke veya genel ekonomi açısından baktığımızda krizi; güç dönem, bunalım, buhran olarak tanımlayabiliyoruz. Konu bölgesel veya küresel düzeye geldiğinde ise birden fazla sayıda ülkede ortaya çıkan bunalımların bütün bir bölgesel ya da küresel sistemi etkilemesi halinden söz ediyoruz demektir.

Krizleri kaynaklarına göre finansal krizler, ekonomik krizler, siyasal krizler, sosyal krizler, teknolojik krizler gibi bir ayrıma tabi tutabiliriz. Ekonomi açısından bakarsak işletme krizleri, sektör krizleri, ülke krizleri, bölgesel krizler veya küresel krizler olarak ayrılabilir. Eğer bir şirketin veya ülkenin kendi sorunlarından kaynaklanan bir krizden söz ediyorsak bunu iç kriz olarak tanımlayabiliriz. Buna karşılık işletmenin herhangi bir finansal sorunu yokken ülke ekonomisinde ya da finans sisteminde ortaya çıkan bir krizden etkilenmesi söz konusu olmuşsa bu işletme açısından bir dış krizdir. Bir ülkenin kriz yaratacak derecede önemli herhangi bir finansal ya da ekonomik bir sorunu yokken dış dünyada yaşanan bir krizden etkilenerek krize girmesi halinde ülke için dış krizin etkisi söz konusu olmuş demektir.

Dünya ekonomisi, küresel krizin başlangıcı olarak kabul edilen 2008 yılı ortalarından bu yana siyasal, sosyal, ekonomik ve finansal çalkantılar yaşıyor. Bu kadar çalkantıya karşın piyasalarda ve ekonomilerde kriz yaratacak bir ortam çıkmıyor. Bu ilginç gelişmeye yalnızca ekonomi gözlüğüyle bakmanın bizi yanlış yollara götüreceğini düşünüyorum. Konu daha çok psiko – sosyolojik bir gözlükle bakmayı gerektiriyor.

Bu gelişmenin iki nedeni olduğu kanısındayım: İlk olarak çalkantıların çok sayıda ve art arda gelmesinin yarattığı bir alışkanlık oluşuyor. İkinci olarak da bu alışkanlık insanları boşvermişliğe itiyor. Bu tıpkı deprem ve sonrasında gelen artçı sarsıntılar gibi. İlk deprem insanlarda büyük korku yaratıyor. Sonra gelen artçı sarsıntılarda hemen sokaklara fırlıyor insanlar. Artçı sarsıntılar devam ettikçe insanlar bu duruma alışmaya başlıyor. Peş peşe tekrarlanan olaylar giderek korkuyu geriye iterek onun yerini bir boşvermişlik tepkisinin almasına yol açıyor.

Bugün yaşadığımız olgu aşağı yukarı budur. Türkiye’nin son dönemde karşılaştığı olaylara finansal piyasalardaki tepkilerle birlikte baktığımızda, bu kadar olayın karşısında piyasaların ve ekonominin büyük bir direnç gösterdiğini görebiliyoruz. Büyüklüğü ne olursa olsun tekrarlanan olaylar insanlarda ve piyasalarda önce bir alışkanlık sonra boşvermişlik tepkisi yaratıyor. Ve bu ikisi bir araya geldiğinde krizlerin etkisini minimum düzeye indiriyor.

Yorumlar

  1. Müsadenizle hayır sayın hocam...

    Artık "kriz" yok. Yani eskiden olduğu gibibirden kalpten vuran ve anında götüren şeyler pek yok artık.

    Bunun yerine artık kronikleşmiş kanserler var. Hafifler, ani vuruşlar ya yok ya çok az ama sürekli olarak bünyeyi eritiyorlar. Bu nedenle kitleler ve bireyler de adı kötü bu hastalığın kanıksanmış halini yani sürekli aklın bir köşesinde olmasını ama ümit ve sürekli uğraşma ile geçmesini bekliyorlar. Alınan tedbirler aniden götüren türü ortadan kaldırdı ama artık herkes cebinde hapları ile geziyor ve hastaneye gidip gelmek alışkanlık haline geldiği için bu durgunluk hali var.

    Kötü benzetme için özür dilerim.

    Teşekkürler ve saygılar,

    İ.İ.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba hocam. Türk halkının krizlere karşı tutumu hakkında rasyonel davrandiklarini düşünüyor musunuz? Yoksa sadece alışkanlık mi bu direnci sağlayan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İrrasyonellikleri rasyonelleştirmek de bir anlamda kötü durumlara alışkanlık sağlamak olsa gerek.

      Sil
    2. Savaşın içinde çiftleşmek ve çocuk yapmaya devam etmek gibi. Demek ki insan bu duruma bile uyum sağlayıp neslin devamını saglayabiliyor. Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Enteresan varlıklarız vesselâm. Syg.

      Sil
    3. Mahfi hocam müsaade ederseniz birşey soracağım. Yanitlarsanız çok memnun olurum.
      Son bir aydır foreksle ilgileniyorum. Az gelişmiş toplumlarda bu tarz spekülatif hareketler yaygın olurmuş ki maalesef geçim sebebiyle ben de onlardan biriyim. Sizin de foreks ve kaldıraçlı işlemler hakkında az çok bilginiz vardır diye tahmin ediyorum. Bugün okuduğum bir eğitim kitabında bu piyasada işlem yapanların kişisel yatırımcılar, finansman şirketleri ve hatta merkez bankalari olduğundan bahsediliyor. Forekste bize verilen 1/100 kaldıraç oranıyla 1000 dolar teminatla 100.000 dolarlık alım veya satım yapabiliyorsunuz. Kaldıraç oranları kişiye göre değişebiliyor. Örn. Avustralya'da 1/500 oran var. Şuraya geleceğim. Demem o ki bize verilen kaldıraç 1/100 ise Merkez Bankasına verilen 1/1000, belki de 100.000 olmalı. Yani MB 1/1000 den bile hesaplarsak sadece 1 milyon usd teminatla 1 milyar usd yi piyasada alıp satabilir ve bu şekilde piyasayı istediği yönde hem de rezervlerine hiç dokunmadan manipüle edebilir. Aynı şekilde varlık fonuyla borsada alım satım yapılarak herşey yolunda havası pekala verilebilir diye düşünüyorum.
      Krizler eskisi kadar etkilemiyor demişsiniz ya belki de bu yüzdendir siz ne dersiniz?

      Saygılar ve sevgiler hocam.

      Sil
    4. Türkiye'nin TEK ekonomi kanalı Bloomberg HT de enflasyon, işsizlik, büyüme, not indirimi vb. veriler kötü geldiği zaman program yapımcısı, analist ve yorumcuların streslerinin yükseldiğine, kızardıklarina, seslerinin titrediğine ve kelimeleri özenle seçtiklerine hiç dikkat ettiniz mi? İçişleri Bakanı sebepsiz yere istifa ediyor, şirketler ve bankalar hk. not indirimi geliyor ve yorumda borsa bundan etkilenmez deniyor. Hakikaten etkilenmiyor da. Garip.

      Dünyanın en büyük 18. ekonomisinde neden sadece 1 tane ekonomi kanalı var. Arz ve talep mi diyelim. Millet eğlence, yarışma, evlilik, yemek programları ve birbirinin kopyası olan dizilerle neden uyuşturuluyor? Ekonomiden anladığımız altın, dolar veya ucuz kredi bulursak ev almak mı?

      Bunların üzerinde düşünülmesi ve sorgulanması gereken önemli konular olduğu kanaatindeyim.
      Saygılarımla

      Sil
    5. Tabi hatta MB Varlık Fonu ile iddiaa da oynasın, at yarışı da oynasın. Zaten olacağı o, tam olur. Az gelişmiş ülke için normal bunlar.

      Sil
  3. İnsanlar ve firmalar o kadar borçlu ve çaresiz ki düzenim bozulmasında ne olursa olsun diyerek hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Nede olsa bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen ataların torunlarıyız.

    Saygılar

    YanıtlaSil
  4. 2020ye kadar dunya ekonomisi boyle gider. demografik olarak onumuzdeki 2 sene icerisinde avrupada issizlik duser buyume bu seviyelerde devam eder. amerikada hala faizler artma beklentisi devam eder. cin ic talebi harekete gecirir.Turkiye yine boyle faiz kur nflasyon issizlik denklemiyle dusuk buymeyi de katarak surece katilir. emtialar yukselir petrol 70 dolarda takilir. boyle dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  5. Hocam yazınıza katılmakla birlikte kendimce küçük bir ekleme de yapmak istiyorum. Dediginiz gibi üst üste yaşanan krizlere karşı insanların ve piyasaların tepkisi alışkanlık ve duyarsizlasma oluyor. Ama bence bu kendiliğinden olan bir şey değil. Yukarıdan bir yerlerden özellikle boyle hissedilsin, düşünülsün diye yoğun bir yönlendirme çalışması yapılıyor. Dört bir yandan yapilan bu yönlendirme çalışmaları sonucunda da olaylara verilmesi gerekenden tepkiler minimuma indiriliyor. Peki bu iyi mi yoksa kötü mü diye bakarsak bana göre halının altına pislik attığımızda onu müsait bir zamanda oradan alıp çöpe atıyorsak sorun yok ama sürekli halının altına pisliği atıp biriktirirsek, sonradan temizlemezsek o zaman er ya da geç büyük bir pislik bizi bekleyecektir.

    YanıtlaSil
  6. Hocam ABD de 2008 den beri dolar basiliyor ve artan para arzi paranin degerini dusuruyor olmali bu yuzdenmidirki fed dolarin faizini arttiramiyor bi türlü. Ayni sekilde hem arzi 6 katina cikmis dolar hem faiz arttirm surecindeki dolar bunlar birbiriyle celişmiyormu? Aydinlatirsaniz sevinirim simdiden tesekkurler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bu kadar fazla dolar enflasyon yaratamıyorsa faizi artırmanın çok bir anlamı yok. Ama bu fazla dolar sonunda enflasyon artışı yaratacaksa ve bu şimdiden hissedilmeye başlanmışsa o zaman faiz artırımına başlamak mantıklı. Böyle bakarsak çelişki kayboluyor.

      Sil
    2. Sayın hocam bu arada Bloomberg başta olmak üzere çeşitli kanallarda 2017 itibarıyla ABD'de resesyon olasılığının çok güçlü olduğu yönünde haber ve yorumlar var. 2017 için olaılık %67 iken 3 yıl sonrası için %92 deniyor. Acaba bu daha bir durgunluktan kurtulmadan tekrar bir diğerine girme anlamına mı geliyor? Bu durumda artık yeni bir QE serisi beklemenin anlamı da olmayacaktır herhalde ve durumlar iyice karışacaktır. Bu konuda bir görüş ya da beklentiniz var mı acaba? Sizin genel tahmininiz krizin kalkınmakta olan ülkelere atlayacağı yönünde idi ki bu oldu ya da oluyor denebilir şu anda. Öte yandan ya kriz atlatıldığı sanılan 1. dünya ülkelerine geri dönerse?

      Saygılar...

      Sil
  7. 2oo8 global krizi aslında sadece finansal türev ürünlerin yarattığı karmaşa ile, bir nevi saadet zincirinin kopması ile açıklanamıyor bence artık. Bu sadece yıkımı başlatan son bir domino darbesi. Aslında çökmekte olan bir global ekonomik/siyasal düzen belki de aslolan.
    Artan dünya nüfusu, buna rağmen ekonominin temel kurallarından birisi olan kıt kaynaklar kuramı, teknolojinin istihdamdaki rolünün sürekli olarak artması, yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik sistemlerimin kendi içindeki finansman dengesindeki zorluklar, global gelir dağılımının her geçen gün daha çok bozuluyor oluşu, orta/üst gelir sahibi kesimin sadece veya en çok teknolojik araç gereçlere talep göstermesi(ki ego tatmini bu talebin bir alt kirilimi, sosyal statu göstergesi) buna paralel market cap anlaminda teknoloji devlerinin ilk siralara çıkması, yeni cağın gerekliliklerine inovasyon gösteremeyen çok sayıda şirketin kum saatlerindeki kumların hizla tükenmeye devam edişleri, dünya lideri ekonominin içsel dengelerini kısmen sağlamış oluşu, oldukça düşük düzeye gerileyen işsizlik oranı ve tempolu istihdam rakamları, buna eşlik eden kişisel gelirde pozitif kimildamalar fakat buna rağmen halen eflasyon yaratma konusundaki zayıf kapasite, bir kumar oynanıp faiz artırımlarına devam edilmesi ve bu durumun zaten daha da zayıf seyreden dış alemi daha da baskilayacak olması paradoxu (Abd'nin dış alemi),
    Örneğin japonya'nin 10 yillardir her türlü parasal\mali önlem paketine rağmen durgunluktan çıkamıyor olması, avrupa kıtasının kendi ic bolunmuslukleri ve güçlü/güçsüz ekonomiler olarak ayrismalarinin sürmesi, borç/gsmh oranlarindaki inanilmaz bozulmalar, üstelik büyüme oranları bu denli yerlerdeyken bu artan borçların nasıl ödenebileceği kurgusunun bilinmezligi/belirsizligi...
    Mahfi bey sanki konular artık makale boyutunu fazlasıyla aşmış konumda ve sizden uygun zamanınızda "dünya finansal sistemi nereye gidiyor?" konulu kitap çalışması belki :)
    Her bir yazdığım belki satir başları ancak cok derin tez konuları ayni zamanda.
    Karmaşık konulari basitleştirme adına var olan inanilmaz beceriniz bu durumu sosyal sorumlulugunuz haline getirmekte diye düşünürüm üstadım..Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru saptamalar.
      Evet gerçekten de bu blogu zorlamaya başladı konular. Bazen yazdığım şeyi çok uzattığım kanısına kapılsam da dönüp baktığımda aklımdakilerin dörtte birini yazmamış olduğumu düşünüyorum.Teşekkürler katkınız için.

      Sil
    2. Ben de bugüne kadar Dünya Ekonomisi'nin uzun vadede rasyonel olmadigi dusuncesine sahibim. Afrika,Çin gibi somuru alanlarinin tukenmesi ile yuksek karliliklarin cogunluk icin son buldugu gorunuyor.

      Sil
  8. Hocam Merhabalar;
    Suanda krizlerin etkilerinin minimum hissedilme sebebi olusan yadirgamazlik derken, ayni zamanda toplumun krizi algilamayarak ani parasal tepkiler vermemesi de diyebilir miyiz? Veyahut onceki donemlerde yasanan krizlerde, krizlerin derinlesmesinde toplumun yarattigi parasal panigin etkisi ne derecedir? Halihazirda devam eden yadirgamazlik durumunda bir tikanma sozkonusu olabilir mi, faiz-para dengesi bozulursa ekonomideki konjonktur mortgage krizine dogru bir gidisat sergiler mi?
    Tesekkurler
    Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii bunlar da mümkün ve aldırmazlığın belki de içinde yer alıyor.

      Sil
  9. Devlet eliyle kriz yok algısı yaratmak için kamu ve özel sektör eliyle döviz piyasaları ve borsa da spekülasyon yapılıyor olması bizim krizi tam algılamamızı önlüyor olabilir mi ? Açıklanan ekonomik verilerin de veri setlerinin istenilen rakamlara ulaşılmak için devamlı değiştirilmesi.

    YanıtlaSil
  10. Sayın Eğilmez, dış ekonomik kriz her ülke için etkili oluyor. Bizim özel iç ekonomik krizimiz dış ekonomik krize ilave oluyor ve katlanarak etkileniyoruz. Bizim ekonomik iç krizimize duygusuzlaşmamız bana bir halk deyimimizi hatırlatıyor "AR DAMARIMIZ PATLADI" yani artık hiç bir şeyden utanmıyoruz, hiç yüzümüz kızarmıyor. Yani değer yargılarımız yerle bir edildi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra "BİR MİLLETİZ TERÖRE, DARBEYE ÜLKEYİ YEDİRMEYİZ" sloganları her yere asıldı. Ancak bu millet neden "HIRSIZLIĞA, YOLSUZLUĞA, ADALETSİZLİĞE, HAKSIZLIĞA, SAHTEKARLIKLARA, ADAM KAYIRMALARA ÜLKEYİ YEDİRMEYİZ" demiyor? Neden böyle sloganlar her yere asılmıyor? Değer yargılarımız içinde neden SAYGINLIK, DÜRÜSTLÜK, GÜVENİLİRLİK değerlerimiz yok? DARBE ve TERÖRE çok reaksiyon gösteriyoruz da neden HIRSIZLIKLARA, YOLSUZLUKLARA,ADALETSİZLİKLERE, HAKSIZLIKLARA, SAHTEKARLIKLARA, ADAM KAYIRMALARA aynı reaksiyonu göstermiyoruz. Galiba artık "AR DAMARIMIZ PATLADI" yani SAYGINLIĞIMIZ, DÜRÜSTLÜĞÜMÜZ, GÜVENİLİRLİĞİMİZ KALMADI. Bu durum sadece ekonomi alanında değil, edebiyat, sanat, spor, gazetecilik gibi diğer bütün alanlarda da kendini gösteriyor. Bizden sonrakilere , torunlarımıza hiç de iyi bir ortam bırakmıyoruz. SAYGINLIĞI, DÜRÜSTLÜĞÜ, GÜVENİLİRLİĞİ silmek çok kolaydır, ancak bunları tekrar yükseltmek nesiller sürer. Temel değerlere dönmek her şeyin esasıdır diye düşünüyorum, acaba yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar doğru saptamalar ki ekleyecek bir şey bulamadım. Katkınız için teşekkür ederim.

      Sil
  11. Sn hocam, yakın bir gelecekte konut kredisi krizi yaşama ihtimalimiz var mı? Kredi temerrüt riski söz konusu mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar büyük bir devlet desteği var ki bu alanda kriz olma ihtimali olmama ihtimalinden daha küçük görünüyor.

      Sil
  12. Kriz Türkiye için eski dinamiklerle tanımlanamaz hocam. Bu sadece alışkanlık ile ilgili bir konu değil. Ayrıca, alışmak ile açıklanacak bir durum hiç değil. Temel sebep, makro ekonomik altyapının sağlam olması. Bu iktisadi kalkınmasını belirli bir seviyeye yükseltmiş, borçlanmasına ve kamu maliyesine çeki düzen vermiş, bambaşka bir dönem. Bu yeni bir dönem. Yeni Türkiye...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O dediklerinizden çok da emin olmayın. Fed 3 kez faizi artırsın bakın neler oluyor.

      Sil
    2. Fed faiz artışı bizden bağımsız bir etken, kaygılanmak faydasız. IMF'ye borcunu tamamen bitirmiş, kamu maliyesini disipline etmiş, borçlanma rasyolarını AB kriterlerinin dahi altına, Italya, Ispanya, Yunanistan gibi ülkelerin hayal edemeyeceği seviyelere çekmiş, büyümesi AB ortalamasının 2 katı olan, genç dinamik ve alt yapı yatırımlarını süratle ve kararlılıkla devam ettiren bir ülke... FED faiz arttırırsa etkilenir mi, etkilenir tabi, ama kriz sözcüğü lügattan uzun bir süre için çıkmıştır hocam.. Yadırganacak bir durum olmaz, rahat olun lütfen...

      Sil
  13. Acaba bu yazdiginizi Yunanistan'daki bir ekonomist yazabilir miydi? Insanlarin ya da Venezuella'daki bir ekonomist yazabilir miydi? Direcimiz yok ondan ekonomimiz bu halde diyebilirler miydi?

    15 sene once direncsizmiydik yoksa baska eksiklerimiz de mi vardi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her iki ülkede de benzer bir durum var. Oralarda krizler daha etkili oluyor o nedenle tepkiler daha fazla. Ama benzerlikler çok. 15 yıl önce sermaye hareketleri böylesine serbest değildi. İşin anahtarı orada. 1923 - 2001 yılları arasındaki 80 yılda Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin toplamından fazlası 2007 yılında geldi Türkiye'ye.

      Sil
    2. bu ülke için iyi birşey mi başarılı bişey mi

      Sil
  14. Gunaydin hocam
    Son zamanlarda dikkatimi çeken bir olay mevcut, bütün mağazalar indirimde. Dikkat çeken yanı normal alışık olduğumuzdan daha uzun süre ve hemen hemen hepsinin aynı zaman süreci içinde bu olaya dahil olması. Aklıma ortadoğudaki siyasi olaylar sebebiyle olabilitesi geldi ilk edapta. Sizin yorumunuzu merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ticarette bir durgunluk var. O nedenle indirimler sürüyor.

      Sil
  15. Merhaba hocam.
    Haddime değil, fakat bir konuda değerli görüşlerinizi paylaşmanızı umuyorum. Keynes’in, Büyük Buhran zamanında kaleme alıp yüz yıl sonrasını öngördüğü bir makalesi var, başlığı: “Economic Possibilities for our Grandchildren” (http://www.econ.yale.edu/smith/econ116a/keynes1.pdf)

    Ayrıca bu konuda, farklı iktisatçıların görüşlerini bir kitapta toplamışlar. Siz belki okumuşsunuzdur, burayı takip eden arkadaşlara da tavsiye olması adına aşağıda linkini veriyorum.

    Keynes’e Dönüş:
    http://www.idefix.com/Kitap/Keynese-Donus-Torunlarimizin-Ekonomik-Olanaklari/Der-Gustavo-Piga/Egitim-Basvuru/Is-Ekonomi-Hukuk/Ekonomi/urunno=0000000394010

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitabı okumadım ama kitaba kaynak olan “Economic Possibilities for our Grandchildren” makalesini okudum.

      Sil
    2. Keynes'in öngörüleri hakkında ne düşünüyorsunuz hocam? Çok mu iyi niyetli değerlendirmiş sizce?

      Sil
    3. Keynes'in pek çok görüşü haklıdır ama bence teorisi genel değil özeldir.

      Sil
  16. Hocam MB'nin faiz indirimini hepimiz eleştiriyoruz enflasyon artacağı için. Eleştirelim ama şöyle de bir durum yok mu? Bugün MBnin faiz indirimi bankaların mevduat ve kredi faizine yansımaz deniyor. Yansımazsa enflasyon da artmaz. Kredi ve mevduat faizi değişmez sadece MB boş yere bankaları ucuza fonlamış olur.
    Ne düşünüyorsunzu hocam bu konu hakkinda?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman faiz indirmeye gerek yok. Madem bu indirim ne mevduata ne de kredi faizine yansımayacak niye hükümet bu işle bu kadar uğraşıyor? Bıraksın faizi olduğu yerde. Başka işlerle uğraşsın.

      Sil
    2. Bilmem farkindamisiniz ama hukumet kirk yilda bir faizden bahsediyor, ancak ana akim ekonomistler faizden baska bir seyden bahsetmiyor. Sanki ekonomi = faiz. Fabrika mi kurulsun yeni bir banka mi diye sorsaniz, Cin varken Turkiye'de uretim yapmanin cok sacma oldugunu, gozu kapali yeni bir bankanin ekonomi icin ne kadar onemli oldugu konusunda methiyeler duzerler.

      Ayrica MB faizi indirse bile bankalarin faizi indirmemesi komik otesi bir durum olur.

      Sil
    3. Elbette ekonomi = faiz değil ama faizi yanlış kurgularsanız her şey yanlış gider. Önemlidir yani. Siz yabancıya 7 - 8 puan reel faiz kazandırırken yerli tasarruf sahibinden üste faiz alırsanız (negatif reel faizle) o zaman tasarruflar bizde niye artmıyor deme hakkınız olmaz. Bu ilişkileri yanlış kurarsanız faiz birden = ekonomi oluverir.

      Sil
  17. Hocam bu durum sadece bize mi mahsus yoksa Abd Abye de mahsus diyebilirmiyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün küresel sistemde aynı durum egemen. Bizde terör olayları çok sık tekrarlanır olduğu için bizde daha etkili olabilir.

      Sil
  18. hocam merhaba.finansal analiz nasıl yapılır ? bankada finansal analiz yapabilmek için hangi konuları bilmek, nelere hakim olmak gerekir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mali Tablolar Analizi çalışarak başlayın. Bu konudaki kitaplardan birisini alıp okuyun.

      Sil
  19. Hocam iyi günler,
    Bence boş vermişlik değil ama ona benzer bir durum var. Şöyle ki, Türkiye'de "kriz" dediğimizde anladığımız şey öncelikle döviz kurlarındaki anormal ve kalıcı yükselme (arkasından ekonomik küçülme vs. gelebilir).
    Bu noktada biz geçmişte bir gecede %100den fazla devalüasyonlar gördüğümüz için bizim "anormal" kavramımız daha yukarılarda. Yani örneğin %15-20 devalüasyon bizim için kriz olmuyor.
    Diğer husus ise "kalıcı" kavramında. Bu konuda da dünya finans piyasalarında "müzik devam ettikçe dans etmeye devam ederiz" durumu sürüyor. ABD, AB ve Japonya bol ve ucuz para, politikasına devam ettikçe dans da devam edecek.
    Bu günkü yazısında Abdurrahman Yıldırım bu konuda benzer şekilde şunları söylemiş:
    "...küresel piyasalarda risk alma iştahının şimdiye kadar yüksek seyretmesidir. Bol ve ucuz paranın devam etmesi ve getiri arayışının varlığıdır. Hatta gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları beklenmediği kadar iyi gidiyor ve yılın önemli bir döneminde pozitif seyretti. Hatta geçen yılki 735 milyar dolarlık net sermaye çıkışının ardından bu yıl gelişmekte olan ülkelerden 446 milyar doların daha çıkması bekleniyordu. Ancak gerçekleşmeler bunun tersine gelişiyor..."
    Bu nedenle henüz "kriz" durumuna gelmedik. Bilmem ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı aynı şeyi düşünüyorum. Ama bu sonsuza kadar sürecek bir durum değil.

      Sil
  20. Türkiye o eşikleri çoktan aştı bence de hocam. Kriz olmaz artık. Zaman zaman ufak tefek aksamalar elbette yaşanır, ama ekonomi bilinci çok çok iyi durumda. Avrupa batıyor asıl, onlar ne yapacak acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu, bana 1990 başlarında Özal'ın söylediği sözleri hatırlattı nedense.

      Sil
    2. 2009'dan beri avrupa batıyor, bir batamadı gitti :) hala kişi başına düşen gsyh'ye baktığımızda Almanya 4.5, Fransa 4, en kötü İspanya bile 2.5 katı Türkiye'nin. Keşke Türkiye batsa diyor insan :):)

      Sil
  21. Karamsar olmak için bir sebep görmüyorum ben. Bazı aksayan yanlarımız var şüphesiz ama artık kriz demeyelim lütfen. O dönemlerin bittiğini tahmin ediyoruz, alışkanlık değil bu, aşmakla ilgili bir merhale söz konusu. Enseyi karartmayın hocam, hem bakın balık mevsimi de başlıyor: http://www.hurriyet.com.tr/balik-hasreti-bitiyor-40210760

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.theguardian.com/world/2016/jul/28/1mdb-inside-story-worlds-biggest-financial-scandal-malaysia

      Sil
    2. The Guardian'in darbe icin yazdiklarini okusaniz Ataturk mezardan kalkmis da ordunun basina gecmis sanirsiniz.

      Bunlarin algi yonetme konusundaki referanslari bu.

      Okuyamayanlar icin yazinin ozeti de su. Ayni bizim Riza'da oldugu gibi, petrol zengini Malezya'nin paralari ABD'ye dert olmus. Isvicre hesaplarini didikliyorlarmis. Clinton vakfina UBS'nin yaptigi 2 milyar dolar bagis dert olmamis da, tee Malezya'nin paralari dert olmus. Hem Suudi'ler hem Malezya zarar etmedigini aciklamis, ama ABD yok yok siz zarar ettiniz demis. 48 yasinda Isvecli Bankaci birisiyle evlenip cocuk yapip taylandda luks otel acacakken bes parasiz kalan bir kizcagizin aglamalari da The Guardian'i cok etkilemis onlar da duyarliliklarindan haber yapmis.

      Gecin Allah askina bu isleri ya. Kimbilir altinda ne oyunlar var, bunu gormek icin su yaziyi okumak yeter. Olayin ozu 2 paragraf, o 2 paragrafa gelene kadar, restoran menusundeki yemegin fiyatina kadar yazmislar, arastirmaci 'gazeteci'ler. Malezya'da da bizdeki gibi liberal cok demek ki malzeme uretme gayretine girmislre.

      Sil
    3. Bu tür karşılıklı yalan dolanı engellemenin tek yolu fonu denetletmektir. Fon denetlenir gerçekler çıkar ortaya tartışma biter.

      Sil
    4. O fondaki 10milyar dolar havaya uçtu. Başbakanın banka hesabından 1 milyar dolar çıktı. Amerikanin niyeti belli fakat gerçekler de ortada. Malezyada 2 senedir gündemde, dünden bugüne değil.

      Sil
    5. Adsiz 16:17 , bu isler sadece ABD'nin derdi degil, ABD, Isvicre ve Singapur basta olmak uzere 5-6 ulkenin derdi cunku ABD onderliginde gelismis ulkeler, para aklamanin onune gecmek istiyorlar ve kendi finansal kurumlarinin bu islere yataklik etmesini istemiyorlar. Eger kanitlanirsa esas baslari yanacak olan kurumlar Goldman Sachs, BSI gibi uluslararasi bankalar. Yoksa Malezyaymis falan Amerika icin nerde oldugunun cok onemi yok. Ustelik Amerika bu olayla ilgilenmeseydi, paralar Amerika'da kalacakti. Su anda olayin ustune gidildigi icin, hele de para aklama kesinlesirse, bu paranin Malezya'ya geri donme ihtimali var. Bu arada 1MDB zarar etmedigini aciklamissa niye default'a dustu? Niye borclarini odeyemedi? Bu tur devlet fonlarinin amaci yatirim yapmaktir, sanat eserleri toplamak degil. Bilgine.

      Sil
    6. Adsiz 15:11, bilgilendirdiginiz icin tesekkurler. ABD nin ve gelismis ulkelerin ozellikle Isvicre nin kara para ya karsi mucadele ettiklerini ogrenmis oldum. Allah onlardan razi olsun. Malezya halki onlara minnettar olmali, keske yoneticilerini bu ulkeler atasa. Muhtemelen malesyalilar icin en dogru olani onlar bilir. Zaten ABD'nin kime zarari dokunur ki? Iyi ki sizin gibi uyanik insanlar var da bilgileniyoruz.

      Sil
  22. sayın hocam bence boşvermişlik,ALIŞMIŞLIK degilde tüm dünyada bir kiriz oldugu için ve bu kirizi önlemek içinde bol para basıldıgı ,ABD-AVRUPA GİBİ ÖNDE GELEN MERKEZ BANKALARININDA ÇÖP SEVİYESİNDEKİ TÜM KAGITLARA ALIM GARANTİSİ VERMESİ .BATIK BANKALARA SAHİP ÇIKMASI YATIRIMCILAR ÜZERİNDE İYİ KÖTÜ GÜVENCE YARATTI.YANİ AMİYANE TABİRLE MÜZİK ÇALIYOR DANSA DEVAM MODU VAR.BENCE HERKES ELLER TETİKTE BEKLİYOR.O YÜZDEN BAZEN FİNANS PİYASALARINDA SERT DÜŞÜŞLER OLUYOR.NE ZAMAN BU DÜNYA KİRİZİNİN DÜZELECEGİ BİLİNMEZ AMA DÜZELME EMARELERİ ARTIKÇA,BOL PARALAR ÇEKİLDİKÇE ASIL DURUM O ZAMAN BAŞLAYACAK,EKONOMİSİ NİSPETEN İYİ OLAN ÜLKELER ÖN PLANA ÇIKACAK.BENCE BU ÖN PLANA ÇIKACAK ÜLKELER ARASINDA TÜRKİYE OLMAYACAK VE JEOPOLİTİK,SİYASİ,TERÖR OLAYLARI,MERKEZ BANKASININ BAGIMSIZLIGI GİBİ DURUMLAR OLUMSUZ OLARAK FİYATLANMAYA BAŞLAYACAK.İŞTE O ZAMAN TÜRKİYE EKONOMİSİ SAGLAM DURURSA BEN BU EKONOMİYE YABANCILARIN GÜVENDİGİNİ ANLAYACAGIM.SAYGILAR İYİ GÜNLER

    YanıtlaSil
  23. Sayın Eğilmez,

    Geçen başka bir yazınızda da yazmıştım, bu kadar olumsuzluğa rağmen dolar ve euro neden hala tahmin edilen seviyelere yaklaşamıyor diye. Sizden cevap alamamıştım ve hazır cevap arkadaşın biri hemen Fed'i öne sürmüştü. Fed de önemli bir etki tabii ki fakat neler neler yaşıyoruz son yıllarda. Buna rağmen hala aşırı bir reaksiyon olmuyor yabancı para birimlerinde. Belki de bahsettiğiniz bu etki önemli olabiliyor karşılaştığımız sonuçlarda. Ancak önemli olan bu böyle devam edecek mi? Nereye kadar böyle gidecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında hazır cevap arkadaşın öne sürdüğü gerekçe oldukça doğru. Bu işler Fed'in faiz artırımına kadar sürecek. Ondan sonrası ancak yapısal reformlarını yapanlar için sürdürülebilir görünüyor.

      Sil
    2. Açıkçası ben Fed'in faiz artırımlarından ziyade Türkiye'de yaşanan bu ağır sosyal ve ekonomik durumların sonuçlarının ileride Türkiye ekonomisine daha ağır sonuçları olabileceğini düşünüyorum.

      Sil
  24. zafer bayrami etkinlikleri ve kutlamalari sehitlerimiz ve dini hassasiyetlerimiz yuzunden iptal edilmesini nasil karsiliyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son derecede yanlış buluyorum. Bir yandan normal yaşantımızdan taviz vermemeliyiz çünkü teröristler bunu istiyor deyip bir yandan bunu yapmak bence tutarsızlık. Ayrıca bir ülkenin kurtuluş savaşını sonuçlandırmış olan böyle bir zaferin hangi gerekçeyle olursa olsun kutlanmaması hiçbir şekilde açıklanamaz.

      Sil
    2. Yorumunuzun altına imzamı atarım, kesinlikle her taraflarından tutarsızlık akıyor bunu diğer olgularda da görebilirsiniz.

      Sil
    3. AHL deki patlama ve can kayıplarının ardından düğün dernek köprü açılışı yapmıştık. Daha dün gibi hatırımda.

      Sil
  25. (1/2)

    Sizi yıllardır takip eden biri olarak, yazı/demeçlerinize katılmadıklarım yok denecek kadar azdır. Bu yazınızın da katılmadıklarım arasında olduğunu belirtmeliyim.

    Şunu düşünebilirsiniz, "zaten 'Adsız'sınız, buraya iki-üç kelime yazıp gideceksiniz, niçin sizin söylediklerinizi kafama takayım ki..."

    Mesele, şahsınızın yazdıklarımı kafaya takıp takmamasından önce, tahlil/tespit yaparken, "alışmışlık sendromu"na kişinin kendisini de ister istemez kaptırabilmesidir. Buna, benzer açıyla, "mesleki sürmenaj" da denebilir. Yani, yıllarca icra ettiğiniz mesleğinizde izlediğiniz yöntemler, yazdıklarınızı-düşünüşlerinizi kontrol etme mekanizmalarınız, bazı anlarda, "yılların alışkanlığı" olması sebebiyle, tahlil/tespitlerinizi, sizin beklentileriniz doğrultusunda yapmanıza yol açar; bunu farkedemeyebilirsiniz. Ama "gerçekler" sizin beklentilerinizin tam tersi de çıkabilir.

    Türkiye'de ekonomik kriz "var." Zaten siz de "yok" olduğunu iddia etmiyorsunuz yazınızda.

    Türkiye'de ekonomik krizin "varlığı" ile birlikte, "bastırılmış ve her an kükremeye hazır suskunluklar" daha yaygın. Yani "alışmak", "krizler eskisi kadar etkilemiyor" pek söz konusu değil. Kişilerin "susuyor" olması, "krizlerden eskisi kadar etkilenmediği" anlamını ortaya koymuyor.

    Hanehalklarının satın alma güçlerinin "düştüğü"nü ve "düşmeye devam ettiği"ni, siz de bir iktisatçı olarak gözlemliyorsunuzdur.

    Türkiye'de son 3 yıldır, tek tek bireylerin veya yeni evlenmiş çiftlerin, ailelerinden ayrı "kendi ayakları üzerinde durmak amacıyla" bir süreliğine yaşamalarından sonra borç batağına saplanıp, yine ailelerine dönüp "borç" istemeye başladıklarını da gözlemliyor musunuz? Dikkat ederseniz, size, koca koca holdinglerin çöküp/çökmemesinden değil, bir toplumdaki en küçük yapıtaşı olan "birey" veya "hanehalkı"ndaki "borçlanma" ve "borcu geri ödeyememe" gibi bir kanserden bahsediyorum.

    Şunu soranlar çıkabilir, "parası kalmamışsa, elbette, ailesinden borç isteyebilir. Bunun kime, ne sakıncası var?"

    Burada mühim olan husus, işaret ettiğim "sakıncalı hâlin" seviyesinin ne kadar yükseldiğini sizlere hatırlatmak. 1980/90'larda borçlanma ve geri ödeyememe oranları ile, 2010'lu/16'lı yıllardaki borçlanma ve geri ödeyememe oranları arasındaki "uçurum"a dikkat ederseniz, özellikle "genç kuşakların" niçin ailelerinin kapısına "borç" için daha hızlı koştuğunu daha net anlarsınız.

    Olayı, en küçük yapıtaşı olan "birey" veya "hanehalkı"ndan başlatıp, daha "makro" düzeye ulaştığınızda, "yumurta" şekli ile "piramit" şekli arasında bir şeklin, Türkiye ekonomisi ve sosyolojisini teşmil ettiğini görürsünüz.

    >>>>>

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eleştirileriniz için teşekkür ederim. Asla kafama takmamak gibi bir şey söylemem. Tam tersine son derecede saygı duyuyorum benimle fikir paylaşmanıza. Sonuçta ben doğruları bilen ve söyleyen bir kişi değilim. Ben görebildiğim, anlayabildiğim şeyleri elimden geldiğince objektif olarak yazıyorum. Ama her yazdığım şey doğrudur diye bir iddiam olamaz tabii.

      Sil
    2. Yanlış açıdan baktıkça göremeyeceksiniz, gördüğünüzü sanacaksınız.

      Mahfi Bey yeniden dirilişinizde kendinize bir tutam perspektif ekletmeyi unutmayın.

      Sevgiler...

      Sil
    3. Adsız 15.36 bu yazdıklarınız bir kriz durumu içinde olduğumuzu gösteriyor zaten ve Mahfi Hocanın belirttiği kanıksamışlık durumu ile açıklanabilir bu kriz göstergeleri ile tepkisiz yaşama durumumuz. Türkiyede patlamaya hazır suskunlar yok çünkü gerçekten de umudu kalmadı insanımızın. Susmayana çapulcu deniyor ve ülkenin en az yarısını üstlerine salamakla tehdit ediliyor.

      Sil
  26. (2/2)

    Şirketlerin "iflas erteleme başvuruları"nın tarihte görülmemiş seviyelere yükselmesi,

    Konut satışlarındaki hızda yavaşlama emareleri,

    Şirketlerin, "işe alma" ve "işten çıkarma" sirkülasyonunun, haftalık periyotlara kadar inmesi (Marmara-Ege-Akdeniz'de sadece 3 günlük sözleşmeler milyonu geçmek üzere),

    "BES"in zorunlu hâle getirilmek istenmesi için her fırsatın denenmesi,

    "GSS prim borcu"nun, ötelenip, daha da büyümesinin yolunun açılması,

    "Atanamayan öğretmenler"in intiharlarının artması,

    "Üniversite öğretim görevlileri"nin, ek işler de yapabilmek için, kanun değişikliği talebine hazırlanması,

    Mültecilerin, "istihdam/işsizlik tabloları"nda kapladığı alanın, ülkenin "büyümesine katkı"dan daha çok, hâlihazırda var olan sorunların daha da derinleşmesine yol açmaya başlaması ("ucuz iş gücü" ve "kayıt dışı istihdam" ilk sıralarda),

    Fabrikalardaki, organize sanayi bölgelerindeki "kitlesel işten çıkarmalar"ın çığ gibi büyümesi,

    Bankalardan geri ödenmesi şartıyla çekilen "her tür tüketici kredisinin" neredeyse ödenemeyecek duruma gelmesi,

    "Net hata noksan" ile gelen paranın kaynaklarının bilinmemesine ek olarak, bu paranın "büyümeye katkı" sağlayacak ve "istihdam yaratıcı" sektörlerde kullanılıp/kullanılmadığı ile ilgili sağlam/güvenilir verilerin olmaması,

    Listeyi çoğaltabiliriz...

    15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmüş olması, toplumun birçok kesimini "ele ele tutuşuyor gösterebilir" son 45 gündür.

    Unutmayınız:

    "Parasızlık", "para kazanamama korkusu", "açlık", "aç kalma korkusu" gibi "en temel sorunlar" büyümeye devam ettiği müddetçe; darbe ve hattâ "iç savaş tehdidi" bile umursanmaz hâle gelebilir.

    "Umursamazlık süresi"nin ne kadar olacağı ise, hanehalklarının daha ne kadar "suskun" kalacağına, dayanabilme güçlerinin ne kadar olduğuna bağlı.

    Evet, "borç yiğidin kamçısıdır", ama, "borç bulamayacak kadar parasızlığın sürekli arttığı bir ülke"nin iç savaş hâlinden de farkı yoktur!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardesim ekonomi iyi moralini bozma. Kuresel ekonomi ve bu ekonomiyi yonetenler gercekten bu krizleri yaratmis olsalardi su ana kadar cozerlerdi. Bu kadar cok yuklenilmemeli kuresel ekonomi oyuncularina.

      Sil
    2. Adsız - 18:03

      Durum, "moral bozukluğu" meselesini çoktan aştı.

      Yukarıda yazdıklarım arasına birkaç paragraf "küresel oyuncular da bizlere şunları şunları yaptı ama" diye yazsaydım, sorumluluklarımızı yine, her zaman yaptığımız gibi başkalarının sırtına atarak sıyrılmaya çalışıyor olurduk.

      "Borç" meselesini ciddiye almadığımız sürece, "küresel güçlerin sinsi plânlarına" gerek kalmadan, biz, yani Türkiye, kendi kendimize krizi patlatıp, "suskunluğun" yırtılmasını sağlayacağız zaten! Eğer bu da bir "musibet"se, "hayırlı!" bir musibet olacağa pek benzemiyor! "Parasızlık" ve "açlıkla" ıslah edilmek, daima tehlikelidir!

      Şu kısmı, hem sayın Eğilmez, hem sayfanın bütün ziyaretçileri dikkatle tahlil etmeli:

      Hanehalklarının satın alma güçlerinin "düştüğü"nü ve "düşmeye devam ettiği"ni, siz de bir iktisatçı olarak gözlemliyorsunuzdur.

      Türkiye'de son 3 yıldır, tek tek bireylerin veya yeni evlenmiş çiftlerin, ailelerinden ayrı "kendi ayakları üzerinde durmak amacıyla" bir süreliğine yaşamalarından sonra borç batağına saplanıp, yine ailelerine dönüp "borç" istemeye başladıklarını da gözlemliyor musunuz? Dikkat ederseniz, size, koca koca holdinglerin çöküp/çökmemesinden değil, bir toplumdaki en küçük yapıtaşı olan "birey" veya "hanehalkı"ndaki "borçlanma" ve "borcu geri ödeyememe" gibi bir kanserden bahsediyorum.

      Burada mühim olan husus, işaret ettiğim "sakıncalı hâlin" seviyesinin ne kadar yükseldiğini sizlere hatırlatmak. 1980/90'larda borçlanma ve geri ödeyememe oranları ile, 2010'lu/16'lı yıllardaki borçlanma ve geri ödeyememe oranları arasındaki "uçurum"a dikkat ederseniz, özellikle "genç kuşakların" niçin ailelerinin kapısına "borç" için daha hızlı koştuğunu daha net anlarsınız.

      Olayı, en küçük yapıtaşı olan "birey" veya "hanehalkı"ndan başlatıp, daha "makro" düzeye ulaştığınızda, "yumurta" şekli ile "piramit" şekli arasında bir şeklin, Türkiye ekonomisi ve sosyolojisini teşmil ettiğini görürsünüz.

      Unutmayınız:

      "Parasızlık", "para kazanamama korkusu", "açlık", "aç kalma korkusu" gibi "en temel sorunlar" büyümeye devam ettiği müddetçe; darbe ve hattâ "iç savaş tehdidi" bile umursanmaz hâle gelebilir.

      "Umursamazlık süresi"nin ne kadar olacağı ise, hanehalklarının daha ne kadar "suskun" kalacağına, dayanabilme güçlerinin ne kadar olduğuna bağlı.

      Evet, "borç yiğidin kamçısıdır", ama, "borç bulamayacak kadar parasızlığın sürekli arttığı bir ülke"nin iç savaş hâlinden de farkı yoktur!

      Sil
    3. Dediğiniz gibi öncelikler değişti. Öncelik artık karın doyurmak ay sonunu denk getirebilmek. Ben kendi adıma artık çok fazla sokağa çıkmıyorum masraf olmasın diye. Benim gibi binlercesi de vardır eminim. Bir piramid vardı Maslow gibi bir şeydi adı. Alttaki öncelikleri tamamlamadan bir üste çıkamıyordunuz. Sanıyorum ki çoğumuz üstten alt basamaga indik. Teşekkürler açıklamalarinız için. Hocam saygilar sevgile

      Sil
  27. Hocam, piyasalardaki riskin (geçmiş dönemlerin aksine) ağırlıkla yerli yatırımcıda değil yabancının üzerinde olmasının da önemli bir etkisi var diye düşünüyorum. Elindeki hisse varlığı ya da sahip olduğu döviz varlığının erimesine direnç gösteriyor...

    YanıtlaSil
  28. hocam piyasalarda fed den artırımı beklenen faizin adı ne ? ve bizdeki ona karşılık gelen faizin adı ne ? Hocam siz mb dışardan yatırımları kaybetmemek için faizleri düşürmemesi gerektiğini söylüyorsunuz konuşmalarınızda. Peki abd de fed faiz artırımı kararı alırsa bunu hangi amaçla almış olur.yani bizdeki gibi dışardan gelen yatırımları kaybetmemek için mi,sonuçta onlarda enflasyon sorunuda yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed, bankaların birbirlerinden borçlanacakları miktarlar için faiz belirliyor ve eğer bunu bulamazsan ben veririm diyor. Bizde bunun tam karşılığı yok ama en benzeyeni TCMB'nin politika faizi.
      Fed faizi enflasyon artışa geçerse onu önlemek için alacak. Sonuçta ortalıkta dolaşan trilyonlarca dolar var ve bunlar günün birinde ABD'ye dönmeye başlarsa sorun çıkacak.

      Sil
  29. Hocam çinin yaklaşık 10 tr. dolarlık milli gelirine hong kongun milli geliri dahil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hong Kong dahil değil. O, ayrı bir ülke gibi işlem görüyor.

      Sil
  30. Hocam dikkatimi çeken çok iyi bir özelliğiniz var.
    Biri sizi haksız yere terbiyesizlik yaparak eleştirse bile ona tepkiniz çok sert olmuyor. Ama bazen bazıları araştırmadan etmeden cahil cahil şeyler yazınca bunu yaparken size karşı saygılı bir dil kullansalar bile tepkiniz çok sert olabiliyor.
    İşte bu sizi diğerlerinden farklı ve bilim insanı yapan.

    YanıtlaSil
  31. Hocam 2013 yılında finans sektörü reel sektörü dış borç konusunda geçmiş. Bunun nedeni fed'in 2013 yılında varlık alım programını bititeceğinı duyurmasindan sonra sıcak paranın azalması ve borçlanmaya muhtaç kalınması mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Finans sektörü reel sektöre göre daha kolay borçlanabiliyor. En küçük bir sıkıntıda reel sktör borçlanması düşüyor.

      Sil
  32. Malezya hikayesi tam bir manipulatif Batı hokkabazlığı ! Medeni Anglosakson hür medya ve yaşasın özgür Amerika sayesinde, dikta ile baskılanan bir Asya ülkesindeki pislikler (!) ifşa ediliyor. Kaçıncı numara bu, hep aynı senaryo versiyon bin bilmem kaç !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanki Malezya Fonunu kendiniz denetlemiş kadar eminsiniz bu işlerden. İlginç.

      Sil
  33. Hocam işsizlik fonundan sadece işçiler mi yararlanıyor?

    YanıtlaSil
  34. Hocam bu size ait göstergelerde kamu artı özel borç stokunda özel özel sektör mü yoksa özel bütçeli kuruluşlar mıdır belediyeler kitler falan mı.

    YanıtlaSil
  35. Bankaların kaydi paradan verdikleri borç ile ilgili çok komplo dönüyor hocam. Ne kadar komplo olduğunu anlasam da zayıf noktasını tam kavrayamıyorum. Bu konuda yazar mısınız?

    YanıtlaSil
  36. Bir sabah uyandığımızda, İş Bankası'na kayyum atandığı haberi ile karşılaşırsak, ekonominin gidişatı ne olur Mahfi hocam? Az-çok bir tahminde bulunur musunuz? Kur ne olur? CDS ne olur? Kredi derecelendirme kuruluşları ne der? Yabancı yatırımcı ne der?

    YanıtlaSil
  37. Hocam genel ifadesiyle konjonktur dalgalanmalari sizce neden olur? Herhangi bir teoriye yakin hissediyor musunuz kendinizi ?

    YanıtlaSil
  38. Hocam merhaba bankalar ile finans kurumları arasındaki temel fark nedir?? saygılar işleyiş anlamında (faiz ve kar payı olarak sormuyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Finans kurumları (BDDK,SPK) gibi kuruluşlar tasarruf sahiplerinin haklarını korur, piyasanın bankalatın daha etkin çalışmasını sağlar. Merkez Bankası ise para basma hakkı olan tek organdır ve faiz enstrümanıyla piyasaları yönlendirmeye çalışır.

      Sil
  39. Hocam Merhaba,

    Politika faizi şu anda bankaların mevduata daha fazla faiz verip fon toplamasından çok daha makul seviyede, bankalar MB'dan 1 haftalık repo yoluyla borçlanırken elindeki 10-12 puanlık tahvil ve hazine bonolarını verip 3-4 puan kar ediyor. Artı bu borç aldığı paraları da ortalama 15 puan faizle kredi verip burdan da 6-7 puan kar ediyor.

    Hocam öğrenmek istediğim, bankaların bu verdiğim örnekte kar marjı basitçe bu şekildemi oluşuyor?

    Birde hocam bu yapılan repo ihalesinde hangi bankanın ne kadar borçlanacağını MB nasıl regüle ediyor?

    Sonuç da herkes bu makul seviyeden borçlanıp kredi hacmini olabildiğince arttırmak ister.

    YanıtlaSil
  40. “Düşüncelerini söylemeye korkanlar sonunda
    söyleyemeyecekleri şeyleri de düşünmemeye başlar”

    Bunun üstüne sizden konjeonktürel bir yazı çıkar ve tadından yenmez. Yazar mısınız hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmem. Aslında bu iki cümle bir kitaba bedelmiş. Kendi yazdığımı beğendim :)

      Sil
  41. Hocam Japonyanın borç oranı niye çok yüksek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya yıllardır çok yüksek bütçe açıkları veriyor.

      Sil
  42. Hocam Merhaba,

    Bankalar uluslararası bankalardan borçlanırken belli bir regülasyon sözkonusumudur?

    Sonuç olarak faizleri ekside olan ve piyasayı fonlamak için can atan ülkelerden, bankalar kredi çekip özsermayelerini arttırdıktan sonra iç piyasayı 15 puanla fonlayarak yüksek karlar elde edebilirler.

    uluslararası para dolaşımının işleyişini bilmediğimden anlamaya çalışıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En önemli regülasyon piyasa mekanizmasının yarattığı rekabettir. Daha ucuza kredi veren bankalar pahalıya verenin engeli olurlar.

      Sil
  43. Bu gelişmenin iki nedeni olduğu kanısındayım dedikten sonra ilk nedeni açıklamışsınız sadece ikinci nedenini göremedim. Bilginize.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Bloga aktarırken bir cümle silinmiş. Ekledim. Teşekkürler uyarı için.

      Sil
  44. Üstad merhaba, size konu ile fazla ilgisi olmayan, belki çok basit ama kafama takılan bir soruyu sormak istiyorum. Üstad bildiğiniz gibi merkez bankasının piyasayı etkileme yollarından biri repo ihaleleri. Eğer yanlış bilmiyorsam merkez repo ihalesi yaptığı zaman piyasaya para vermiş oluyor. Üstad sorum şu; repo yani repurchase agreement türkçeye geri alım anlaşması diye çeviriliyor , bu durumda merkez bankasının repo yapması piyasadan para çekmesini ifade etmesi gerekmez mi? üstad bununla ilgili mb terimler sözlüğü ve 2016 yılı tl işlemleri uygulama talimatlarını okuduğumda farklı sonuçlar çıkıyor. Kısaca sormak istedğim şu üstad; repo ve ters repo tanımları merkez bankası üzrinden mi tanımlanıyor yoksa bankalar üzrinden mi? İlginiz ve anlayışınız için çok teşekkür ederim. Hayırlı geceler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Repo ve ters repo bankacılık terimleridir. Bankalar müşterileriyle bu işlemleri yapabilirler. Eskiden enflasyon çok yüksekken ve insanlar paralarını bankaya günlük yatırırlarken bankalar repo işlemiyle para toplayıp faiz verirdi. Enflasyon düştükçe repo işlemi bankalarda azladı ve kurumlara yönelik uygulanır oldu.
      MB'de bu işlemleri açık piyasa işlemleri için kullanır. Repoda, MB, bankalara likidite verirken onlardan ellerindeki tahvili alıp onlara kredi verir. Ters repoda ise, MB, bankalardaki fazla likiditeyi çekmek için kendi elindeki tahvilleri onlara verip onlardaki parayı çeker.

      Sil
    2. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim, iyi günler.

      Sil
    3. Senin Tam olarak cevabını almak istediğin soruyu anladım burak. Bu akşam arar seni cevabını veririm

      Sil
  45. Sayın hocam katılır mısınız bilmiyorum tespitlerime göre türk ekonomisindeki en büyük sorun faiz enflasyon açmazı. Referans aldığımız gelişmiş ülkelerde düşük faizle düşük enflasyon birarada gözlenirken biz de ikisi arasında bir ödünleşme mevcut. Birini aşağı çekince diğeri uçuyor ya da tam tersi. Bunun nedeni ise ülke içinde üretimin yetersiz oluşu. Bunun nedeni ise tasarrufun düşüklüğü. Bu da faize bağlı ama bence bizim gibi geliri orta düşük seviyedeki toplumlarda gelire daha çok bağlı olduğunu düşünüyorum. Gelirimizi nasıl arttırabiliriz dersek sizin dediğiniz her alanda yapısal reformlara önem vererek yüksek katma değerli ürün yaratarak yapabiliriz. Bu olduğu zaman düşük faiz ile düşük enflasyon birarada olacak. En önemlisi gelir artacak toplum daha müreffeh olucak gelir arttığı için yatırım artıcak ve işsizlik azalarak büyüme artacak. Reçete bu. Asıl sıkıntı şu bunu yapmak biraz külfetli ama işin sonundaki nimeti büyük olacak.

    YanıtlaSil
  46. dünya iqtisadiyyatı necədir mahf bəyim

    YanıtlaSil
  47. Ortada bir kriz varsa onu sadece ertelersin. Krizin havası yavaş yavaş alınarak sönmez. Eğer öyle bir şey olsa ona kriz denmez.

    Krizin oluşmasının en önemli nedeni, hatanın anlaşılamaması ya da geç farkedilmesidir. Bu noktada hata çoktan yapılmış ve sonucu çekmek zorundasınız. Hatayı hata ile kapatmaya çalışarak anca ertelersiniz. Ancak sonuçta bir gün bunun bedelini ödersiniz.

    2001 krizi buna güzel örnektir. Veya Çin in, büyüme rakamlarında sahtecilik yapması sonucu maruz kaldığı sıkıntının daha çok derinleşmesine yol açması.

    Türkiye de ise deneme yanılma ve kandırılma şeklinde devlet yönetildiği için elbetteki kriz vuracak.

    YanıtlaSil
  48. hocam tcmb başkanı "CHE GUEVARA" yı eşkiya olarak görüyor. Siz Che guevara'yı nasıl bilirdiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu söyleyen TCMB Başkanı değil TBMM Başkanı. Che Guevera, Latin Amerika'nın emperyalizmden kurtarılması için yaşamını ortaya koymuş bir kahramandır. Emperyalizme karşı savaşmış bir ulusun meclis başkanının böyle bir söz sarf etmesi TBMM adına ve Türkiye Cumhuriyeti adına büyük bir talihsizliktir.

      Sil
    2. kuba ve diger latin amerika ulkeleri ile aramizin bozulmasina neden olabilir mi

      olursa bu bizim icin ihracat odakli bir pazarin kaybedilme riskini tasir mi.

      Benim bildigim Turkiye, bu bolgeye ihracat odakli bakiyor siyasi odakli bakmaktan cok. Hatta bizim bu bolgeden ithalatimiz yaptigimiz ihracatimiz karsisinda yok denecek kadar az. Ve yine bu bolge ucuz isgucu kategorisinde rakiplerimiz olmasina karsin textil sanayinde dunyada uretim sathinda hic denecek kadar yoklar.Tekstili ulkemiz satiyor bir arkadasimi ithalat firmasi bu cografyada var. Daha da ileri giderek AK parti hukumetleri bu bilgilerden yola cikarak taa ilk hukumetten beri bu bolgeye ticari geziler duzenlemekte. Tum bu bilgiler isiginda ne soyleyecksiniz ilerisi icin ticari munasibetlerimiz dogrultusunda.

      Sil
    3. sehven tcmb yazmışım düzeltmeniz için teşekkürler.

      Sil
    4. 60larda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına karşı abd saflarında yer almış bir insandan ne bekleniyor ki? Kendine yakışanı söylemiş ismail bey.

      Sil
  49. Hocam Türkiye'deki bir yerli firmanın yurtdışında üretime başlaması bizim ödemeler dengesinin finans hesabında açığa neden olur ve yapacağı üretim bizim hanemize yazılmaz değil mi?
    Peki bunun dışında olumlu yanları da var mıdır ve daha fazla mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açığa neden olan şey bu şirketin buradan dışarıya sermaye götürmesidir.
      O şirket dışarıda kazandığı paraları Türkiye'ye transfer ettikçe bizim hanemize gelir yazılır.

      Sil
  50. “Düşüncelerini söylemeye korkanlar sonunda soyleyemeyecekleri
    seyleri de düşünmemeye baslar” demiş Giovanni Sartorinin bu sözü üstüne sizden türkiye reelinde dehşet bir yazı çıkar hocam.
    Lütfen bu sözü baz alıp üstüne türkiye gerçeğini aktaran bir yazı bekliyoruz.
    Saygılar

    YanıtlaSil
  51. Mahfi Bey yazdıklarınıza ek olarak şunları da sık duyuyorum:

    "İş var. İş beğenmiyorlar."

    "Çalışmamak günahtır. Bu sebeple, işsizler günahkârdır. Bir an önce tembelliği bırakıp, çalışmaya başlamalılar."

    Siz neler dersiniz bu sözler hakkında?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İş var iş beğenmiyorlar söylemine inanmıyorum.

      Sil
    2. Buna ben de katilmiyorum. Bu soylem cok tehlikeli bir soylem. Ha bu soylem su sartlarda gecerli olabilir
      a- kisinin hic bir meslegi yoktur hatta okuma yazmasi dahi yoktur. Is bulunur is begenmez.
      b- Ulkede herhangi bir ulkede issizlik orani % 5in altindadir. bu hem beyaz yakali hem mavi yakali isler icin gecerli homojen orandir. Kisi piyasada is arzi bollugu arasinda is begenmez
      c- Ulkede sosyal taraflar sosyal calisma haklarini cok net belirlemistir uygulanmasida reeldir. Kisaca ise giren kisi ulkemizdeki gibi uleeen girsek de paramizi vermiyorlar mantigi guvensizligi yoksa bu ulkede yani ise giren emeginin karsiligini hukuk ve sosyal sartlar halinde aliyorsa bu kosulda is bulup da calismiyorsa bu onerme dogrudur.

      Not yukaridaki onermeler malesef turkiydeki sartlara uygmuyor istisnalar haric.

      Sil
  52. İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: "Avrupa'ya talebe yollanacaktır."

    Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe...

    Lüks gibi gelen bir şey...

    Ama şansımı denemek istedim.

    150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz.

    Benim ismimin yanına, Atatürk, "Berlin Üniversitesi'ne gitsin." diye yazmış.

    Vakit geldi, Sirkeci Garı'ndayım; ama kafam çok karışık.

    Gitsem mi, kalsam mı?

    Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?

    Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.

    "Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var."

    "Benim" dedim.

    Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:

    "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz."
    İmza: Mustafa Kemal

    Okuyunca, düşündüklerimden olağanüstü utandım.

    "Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme." dedim.

    "Düşünün, 1923'te, o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?"

    Çok başarılı oldum.

    Ülkeme alev olarak döndüm.

    Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü'nü kurdum.

    Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

    Ben kim miyim?

    Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım...

    ORDİNARYÜS PROFESÖR DOKTOR SADİ IRMAK

    YanıtlaSil
  53. 1)Hocam KİTlerin borcu kamu borcumudur?
    2)MB dışarıdan ve içeriden borçlanır mı bunun bir anlamı olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) KİT'lerin borcu kamu borcudur, ama merkezi yönetim borcu arasında değildir.
      (2) MB, borçlanmak amacıyla borçlanmaz. 1980'lerde borçlanırdı, bu kaldırıldı. Şimdi borçlanmıyor. Ama piyasa likiditesini düzenlemek üzere veya bankaların ellerindeki fazla parayı yatırmak istediklerinde bunları kısa vadeli alarak borçlanmak amacıyla olmasa da borç almış oluyor.

      Sil
  54. Krizler hastalıklar gibi. Yıllarca tuzlu ne varsa götürürsünüz ama zamanı gelince bir anda bardağı taşıran damla misali aniden felç olursunuz. Şu sıralar irili ufaklı şoklar yaşanıyor ama ekonomileri acil servise götürecek vakit henüz gelmedi. Mesela amerikan borsası hangi değerleme yöntemini kullanırsanız kullanın aşırı değerlidir(vücutta bolca tuz var). Hatta fed gelecek yılın büyük bölümünde faiz artırırken bile borsa yükselmeye devam edecektir çünkü düşüş için vakit gelmedi. Vakit geldiği zaman hemen her olumsuz veriye piyasalar abartılı tepkiler verecektir. Piyasalar düştükçe reel ekonomiye yansıyacaktır.

    YanıtlaSil
  55. Hocam iyi çalışmalar ben akdeniz üniversitesi ziraat fakültesi tarım ekonomisi bölümüne yerleştim bu sene. İkinci üniversite olarak maliye, iktisat, kamu yönetimi,uluslararasi ticaret gibi bölümleri ikinci üniversite olarak Anadolu üniversitesinde okumam iş alanını genişletti mi? Sınavlara çalışırsam KPSS yi kazanabilir miyim ? Özel sektörde katkısı olur mu is konusunda yoksa bir işe yaramaz mı ? Olursa hangi bölümü onerirsiniz tedekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir çabanın işe yarayıp yaramayacağı tamamen size, sizin bu ikinci bölümü ne kadar ciddiye alıp ne kadar çalışacağınıza bağlı. Eğer sırf diplomam olsun diye değil de hakkını vererek okursanız mutlaka işe yarar. Özel sektöre mutlaka katkısı olur. Özel sektör düşünüyorsanız işletme veya finans okuyun.

      Sil
  56. Sam Harris isminde bir düşün insanı, yazar var.

    "Ahlakın Coğrafyası: Bilim, İnsani Değerleri Nasıl Belirler?" kitabını ve diğer kitaplarını okudunuz mu?

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/ahlakin-cografyasi-bilim-insani-degerleri-nasil-belirler/400878.html

    ---
    Bilim, ahlak ve hayatın amacı gibi insani değerleri belirler mi?

    Bu, kadim bir tartışmanın en temel sorusu olup, verilen cevap bağlamında örtük bir uzlaşının da bulunduğu bir sorudur.

    Ahlak ve hayatın amacı gibi insani değerlerin gerek bireysel düzeyde “öznelliği”, gerekse de toplumsal düzeyde “kültürel göreceliliği” anlayışı en radikal muhafazakârlarla en ilerici düşünceye sahip felsefecileri ve bilim insanlarını, “Bilimin, insani değerler hakkında söyleyeceği hiçbir şey yoktur.” önermesinde birleştirmektedir. Bu uzlaşı, en radikal söylemlerin toplumsal düzeyde hoşgörüyle karşılanmasına ve giderek eleştiriden muaf tutularak bir kutsallık zırhına bürünmesine yol açmaktadır.

    Sam Harris kitapta bu toplumsal uzlaşıya sert bir eleştiri getirerek ahlakın ve insani değerlerin bilimin çalışma konusu olacağını ve fizik biliminin yasalarına benzer evrensel ahlak yasalarının keşfedilmeyi beklediğini savunuyor. Bu savunusunu, ahlaki ilkeleri ve yasaları din ya da erdemler gibi maddi olmayan düşünsel dünyada arayanların aksine bilinçli varlıkların esenliği üzerinde temellendirir. Ahlak ve hayatın asıl amacı hakkındaki soruların, aslında bilinç sahibi varlıkların esenliği ile ilgili sorular olduğunu ileri süren Sam Harris’e göre bu değerler bilimsel olarak anlaşılabilecek gerçeklerdir. Ona göre bilinçli varlıkların esenliği, tümüyle dünyadaki olaylara ve insan beyninin durumuna bağlıdır.
    ---

    İzlenimleriniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sam Harris'in kitaplarını okumadım ama okuyacağım.

      Sil
  57. Sayılar da konuşsun:

    2003'de brüt dış borç: 144 milyar dolar (144.161)

    2016'nın ilk çeyreğinde brüt dış borç: 411 milyar dolar (411.502)

    Türkiye'de her çocuk, 5200 dolar borçlu doğuyor.

    "Ekonomik kriz yok" diyen herkese saygıyla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. felsefik iktisat31 Ağustos 2016 00:25

      sayılara fazla güveniyorsun.
      Bahsettiğin yıllar arasında 13 sene var. Bu sürede;
      -Ekonominin hacmi ne kadar gelişti?
      -Yeni normal kavramını biliyor musunuz?
      -Sürdürülebilir borç nedir?

      Sil
    2. borc yigidin kamcisidir. Bize borc verenler niye borc veriyor dusundunuz mu hic. Ondan sonra konusun. Hele bir dusunun. Bize borc verenler bizim uluslarasi sayginligimiz kredibilitemiz ve icerideki yapisal donusum cabamiz ve istikrarimiz ekonomideki guvenimiznnedeniyle guven vermemiz dis dunyaya bu vesile ile borc veriyor. Borc veren kesesinden veriyor. Bu hukumete cok borcladiniz diye elestiriler var bunlara soylenecek tek soz var yav sana ne kardesim sen mi borclaniyorsun...
      Turkiye dis dunyadan en ucuz borclanan bir ulke bunu istikrar ve huzur ortamina borclu. Ayrica bu borclarla biz borc odemiyoruz eski iktidarlardaki gibi ulke kalkinmasi icin gerekli imar altyapi islerini yapiyoiruz.Kisaca aldigimiz borclar yatirima gidiyor huzur ve istikrara refaha akiyor.

      Bakin turkiye imfye borcu vardi sifirladi niye yazmadiniz hatta simdi imf bizim kapimizda borc dileniyor. Lutfen tarafsiz olalim. Turkiye iyi yolda ilerisi icin turkiyenin gelecegi pasparlak. Darbe mutesebbisi karsisinda ekonomi toplum dimdik durdu sarsinti olmadi tum toplum kesimleri birbirleriyle kenetlendi. Boyle bir topluma kim borc vermez. Siz isi gucu olan dik duran adama borc verirsiniz sanirim issiz egik adama borc vermezsiniz boyle dusunelim.

      Sil
    3. Son 15 yıl ve günümüz Türkiye'sinden bahsediyorum: "Yiğit" denen şey yok, kendilerini yiğit "zannedenler" var.

      Borç verenler, borcu verdiği kişinin/kurumun/ülkenin, anlık güvenilirlik seviyesine değil, 5-10 ve hatta 50-100 yıllık geleceğine yönelik projeksiyonlar tutarak karar verir. Eğer, borcu verenin projeksiyonu tuttuğu an ile, geçen süreden (aylar/yıllar) sonra, "kendini yiğit zanneden" istikrarı bozucu hamleler yapmaya kalkarsa, borç veren, parasını-yatırımını garantiye almak için, çeşitli yollara (legal/illegal) başvurabilir. İllegal yollara başvursa bile, ortalık yatıştığında, niçin illegaliteye başvurduğunu da izah edip, kendini aklayabilir.

      Bu ülkenin (yani: Türkiye) "devleti" har vurup harman savurarak borçlanıyorsa, bunun hesabını, muhasebe kayıtlarını sormak benim hakkım. Çünkü, vergiler benim cebimden çıkıyor!

      IMF kimsenin kapısından borç dilenmez. Web sitesine girerek, "borç alma ve borç verme regülasyonu"nun nasıl işlediğini öğrenebilirsiniz.

      Türkiye Cumhuriyeti "devlet"i de, "özel sektörü" de; "hazır & sıcak para" ile ayakta kalan bir ülkedir.

      Ülkede yapılan "üretim", büyümeyi (GDP) göğüsleyecek kapasitede değildir. Eğitim, sanayi ve "yükte hafif pahada ağır" üretim modelleri yerlerde sürünmektedir.

      Ekonomik büyüme "bilime dayalı eğitim ve yüksek teknoloji ihracatı yapabilecek düzeyde sanayi" ile taçlandırılmazsa, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinin etkisi çabuk geçer!

      Kendinizi, darbe girişiminin önlenmiş olmasıyla oyalayabilirsiniz, ama bizi oyalayamazsınız. Unutmayın, sizin çocuğunuz da 5200 dolar borçlu, ve bu borç sürekli artıyor...

      Veriler daima aklınızda kalsın:

      2003'de brüt dış borç: 144 milyar dolar (144.161)

      2016'nın ilk çeyreğinde brüt dış borç: 411 milyar dolar (411.502)

      Türkiye'de her çocuk, 5200 dolar borçlu doğuyor.

      "Ekonomik kriz yok" diyen herkese saygıyla...

      Sil
  58. hocam arkadaşımla bugün tartıştığımız konuda yardımcı olmanızı istiyoruz.klasik okul ekolünün babası fizyokratlar desek doğru olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. felsefik iktisat31 Ağustos 2016 00:21

      iktisadın tepesinde filozoflar bulunur hatta diğer başlangıç kolu tevrat ve incile kadar gider.
      Siz klasik iktisattan adam smitten öncesini soruyorsanız Quesnay'a bakın.

      Sil
    2. Olmaz. Klasik ekonomi okulu Adam Smith ile başlar. Fizyokratlardan önce Merkantilistler var.

      Sil
  59. Hocam, tedavüldeki para miktarı neye göre belirleniyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. emisyon hacmine göre

      Sil
    2. Tedavüldeki nakit para miktarını (M0) belirlemede bir ölçü yok. Ama genellikle MB'ler reel büyümeye göre M= miktarında bir artış yapmayı tercih ediyorlar.

      Sil
  60. Hocam reel faiz ve yatırımlar arasında bir ilişki var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reel faizin oranına bağlı (alternatif maliyet). Reel faiz çok yüksekse yatırımdan daha çok kazandırıyor demektir bu da yatırıma gidecek parayı (orta düzey) faize dönderir.

      Reel faizim getirisi yatırım karına göre düşükse o zaman (alt düzeyden üst düzeye kadar) para yatırıma kayar.

      Bu varsayımlar rasyonel mantık çerçevesinde ve ceteris paribus (faiz ve yatırım dışındaki her şey sabit iken) ilkesi altında altında yapılmıştır.

      Sil
    2. Reel faizin oranına bağlı (alternatif maliyet). Reel faiz çok yüksekse yatırımdan daha çok kazandırıyor demektir bu da yatırıma gidecek parayı (orta düzey) faize dönderir.

      Reel faizim getirisi yatırım karına göre düşükse o zaman (alt düzeyden üst düzeye kadar) para yatırıma kayar.

      Bu varsayımlar rasyonel mantık çerçevesinde ve ceteris paribus (faiz ve yatırım dışındaki her şey sabit iken) ilkesi altında altında yapılmıştır.

      Sil
    3. Sağol dostum cevabın için ama bence reel faiz tasarruf yapmaya elverişli değilse insanlar yatırıma yönelmez diğer tasarruf araçlarına yönelirler (gayrimenkul,hisse senedi vs.). Çünkü bir tasarrufçu için sil baştan yatırıma girişmek zahmetli bir iştir.
      Ama mesela bir yatırımcı reel faizleri çok yüksek bulursa tasarruf yapmaya yeltenebilir. Çünkü yatırımdan tasarrufa geçiş daha kolaydır.
      Yani kendi soruma cevap vermiş olayım reel faizlerler yatırım arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Tabi emin değilim Mahfi hocam aydınlatabilir misiniz? Teşekkürler.

      Sil
  61. hocam düşük enflasyonun ne gibi zararları olabilir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüklüğün derecesi önemli % 2 -3 ise pek zararı olmaz. Sıfıra yakınsa insanlar para harcamamaya başlıyor. Ekonomi durgunluğa giriyor.

      Sil
  62. mahfi bey merhaba, süleyman demirel zamanında boğaziçi köprüsü (1500mt) 21 milyon dolara malolmuş. turgut özal zamanında fsm (1500 mt)125 milyon dolar 3.köprü 3 milyar dolara malolmuş. 3.köprü maliyeti nasıl acaba. finansmanlar kimler. biz mi ödedik bu paraları . bilgi verir misiniz mahfi bey. siz de olmasanız yandık valla.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür projeler kim tarafından yapılırsa yapılsın ve kaynak kim tarafından nereden sağlanırsa sağlansın sonuçta bedelini biz öderiz. Bu köprü yap işlet devret sistemiyle yapıldı. Hem sağlanan kredide Hazine garantisi var, hem de üzerinden geçecek araç sayısında Hazine garantisi var.
      YSS Köprüsünün uzunluğu 2164 metre maliyeti de 3 milyar dolar.
      (1) Köprü paralı olduğu için geçiş bedelini biz ödeyeceğiz (3 USD + KDV karşılığı TL.)
      (2) Eğer günde 135 bin araçlık geçiş gerçekleşmez daha düşük kalırsa farkı Hazine ödeyecek (nasıl ödeyecek? Bizim vergilerimizle)
      (3) Eğer kredinin geri ödenmesinde şirket bir sıkıntıyla karşılaşır da parayı geri ödeyemezse Hazine ödeyecek (yani bizim vergilerle)

      Sil
    2. 1969 1987 ve 2014 deki dolar ayni dolar degil.dolar reel olarak da nominal olarak da kiymet yitirdi.

      Sil
    3. peki bu köprü için şu ana kadar yapılan masrafları kim karşılası kimlerin cebinden para çıktı. devletin mi yoksa onu yapan şirketin mi burada takılıyorıum...

      Sil
    4. Hocam köprü bir yatırım projesi dinamiği içinde finansal matematik objektifliği ile değerlendirilirse daha doğru olur diye düşünüyorum. Projekte edilen fon akımlarının "garanti" (popülist lügatta "peşkeş") edilen ödeme planı ile vurgulanması, indirgenmiş bugünkü değerin iskonto oranındaki indirgeyici faktörü belirlediği unutulmamalı. Bunlar çok büyük volümlü altyapı yatırımları ve dünyada pek çok örneği ile mukayeseli olarak anlatılmalıdır. Aksi halde yanlış yönlendirme enfrastraktürel renovasyonda lüzumsuz bir popülist algı ile gelecek yatırımları inkıtaya uğratabilir veya en azından yatırım hevesinde metal yorgunluğu yaratabilir. Bu yorumum, mevcut projelerin ideal denklemlerle kurgulandığına işaret olarak da değerlendirilmesin lütfen. Saygılarımla.

      Sil
  63. Krizler çoğunlukla asimetrik informasyon nedeniyle oluşur. Örnek: bizim bilmediğimiz(henüz) şeyleri TCMB biliyorsa kriz potansiyeli vardır. Türkiyede neler olduğunu ve ne yanlışlar yapıldığını hemen hepimiz biliyoruz. Görece gençler bilmiyordu. Onlarda bu son olaylarda nasıl bir ülke olduğumuzu öğrendiler. Bence bu yüzden krizler bizi fazla etkilemiyor.

    YanıtlaSil
  64. haberlerde türk askeri yani natoya üye olduğumuza göre nato askeri, nato yapımı bir silahla vurulduğunu gösteriyor. çok garip değil mi mahfi bey...

    YanıtlaSil
  65. Hocam artık Emekli sandiği, Bagkur, Ssk fiye birşey kalmadı mı? Herkes aynı sigortaya mı bağlı? Bir de Türkiyede bir sigortaya bağlı olmayan kisiler var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalmadı hepsi SGK da toplandı. Sigortaya bağlı olmayanlar hala var.

      Sil
  66. Hocam Kolay Ekonomi ve Ekonomi Politikası kitaplarınızın Ödemeler Dengesi Altıncı El Kitabına göre güncellenmiş halleri ne zaman çıkar acaba ?

    Şu anda piyasada

    Kolay Ekonomi kitabınızın 12. Baskısı ( Şubat 2016)
    Ekonomi Politikası kitabınızın 21. Baskısı ( Mart 2016) yer alıyor. Belirli bir tarih varsa öğrenmek çok isterim hocam. Çünkü elimdeki baskıları arkadaşlarıma hediye ettim. Şuanda bazı bilgilere tekrar etmek istediğimde elimde kitabınız bulunmadığından bakamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunları yenilemeye başlıyorum. Sonra yayınevine yollayacağım.

      Sil
    2. Hocam peki bu kitaplardaki verileri de güncelleyecek misiniz ? Mesela kolay ekonomide en son 2012 verileri vardı. Hem Türkiye hem de dünya ekonomileri açısından 2012-2015 verilerini de bulabilirsek muazzam olur gerçekten. Ama tabi ki bu güncellemeler yeni yorumlar eklemeyi , dolayısıyla fazla zamanınızı alabilir ama eminim siz yine bizler için en faydalısını düşüneceksiniz o nedenle içim çok rahat.

      Sil
  67. http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video_haber/593333/Yasli_adami_iterek_otobusten_kovdular.html

    halk, 71 yasindaki adami az daha linc ediyordu.

    YanıtlaSil
  68. Hocam işsizlik sigortasından sadece hizmet akdine tabi olanlar mı yararlanmaktadır. Peki bu haksızlık değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuyu bir sosyal güvenlik uzmanına sorun isterseniz benim uzmanlık alanım değil.

      Sil
  69. hocam mali tablolar analizi ile ilgili kitap önerir misniz ?

    YanıtlaSil
  70. Hocam FED faiz artırır mı sizce ? Bide faiz artarsa büyüme azalacak abd ekonomisi bunu toparlar mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyüme azalacak ama büyümeyi kollarken belki enflasyon fırlayacak. FED'in işi kolay bir iş degil her koşulu dikkate almak zorundalar.

      Sil
  71. kolay ekonomi kitabini okumaya calistim. Anlamadim.Ozel bir universitede Iktisad ve finansta cift dal yapiyorum babamin sirketinde part time calisiyorum. Ya sorun ben de ya sizde. Niye anlamadim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka işler deneyin. Eğer ille bu işleri yapacaksanız üniversite değiştirin. Ya da babanızın şirketinde çalışmayın. Adamcağıza yazık olmasın.

      Sil
  72. Hocam arada film tavsiyesi de yapsanız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sırp filmi.

      Sil
    2. Film değil de bu aralar peş peşe izlediğim iki diziyi tavsiye edeyim: İlki The Night Of. İkincisi de Sherlock. İlkinin IMDB puanı 9,1, ikincisinin 9,3. İkisini de çok beğendim.

      Sil
  73. 1) varlık fonunun içindeki varlıklar tamamen devlete mi ait olacak. Mesela bir holding bir miktar para koyup o paradan elde edilen gelirden pay alabilir mi? Kar payı gibi?
    2) varlık fonunda sadece para mı olacak tahvil,bono,hisse senedi vs. varlıklar olacak mı?
    3) varlık fonundaki varlıklar belirli bir yerde saklanacak mı yoksa BİST gibi dijital ortamda mı olacak?
    4) varlık fonundaki varlıklar ile direk doğrudan yatırım yapılacak mı yoksa bu varlıklar tasarrufa yatırılarak bankalar tarafından kredi olarak mı kullandırılıp doğrudan yatırımlara ulaşacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Böyle bir imkan söz konusu değil.
      (2) Her türlü varlık olabilir. Gayrimenkul dahil.
      (3) İkisi de olacak.
      (4) İkisi de mümkün.

      Sil
  74. Mahfi bey bir kamu kurumu özelleştirildiģinde varsa borçları onlar da satim alan sirkete mi devrediliyor yoksa önce borç ödneiyor sonra özellestirme mi yapiliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz yöntemlerin ikisi de olabiliyor. Anlaşmaya bağlı. Fiyat ona göre belirleniyor.

      Sil
    2. Peki Türkiyede AKP döneminde yapılan özelleştirmelet hangi şekildeydi?

      Sil
    3. Ağırlıklı olarak borçlarıyla satış şeklinde olarak biliyorum.

      Sil
  75. Hocam bir yüksek lisans tezinde geçiyor. Çin'deki borçluluk ve yatırımlarda azalma finansal krize yol açabilir ve dışarı bağımlı gelişmekte olan ülkeleri finansal açıdan zor duruma düşürebilir diye. Bu hangi mekanizma ile işler?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çin, ekonomisini büyük ölçüde yabancı sermaye yatırımları ve ihracat gelirleriyle çeviriyor. Yüksek büyüme oranının önemli bir bölümü buradan geliyor. Yani Çin'de içeriye dönük üretim dışa dönük üretim gibi fazla yüksek değil. Öte yandan Çin'in borçluluk oranı çok yüksek. Her yıl GSYH'sının yaklaşık % 30'u oranında borç ödemesi yapıyor. O nedenle yabancı sermaye girişinde bir aksama olur da borç ödemesi sorunla karşılaşırsa Çin zor duruma düşer. Bu da bütün dünyayı etkileyecek bir gelişme yaratır. Çünkü Çin ekonomisi çok büyük. Çin'de ortaya çıkacak bu tür bir gelişme oradan parasını alamayan yabancı yatırımcıların bu kez bu gelişmenin yayılacağı korkusuyla gelişme yolundaki ülkelerden paralarını çekmeleriyle sonuçlanabilir. Bu da gelişmekte olan ülkeleri çok zor durumlara düşürebilir.

      Sil
  76. Hocam, şu fotoğrafın hikayesini biliyorsanız anlatır mısınız?

    Bilmiyorsanız, hikayeyi sulandırmadan anlatan, sağlam link varsa yazar mısınız?

    https://pbs.twimg.com/media/CrGrnNsXEAAHbRe.jpg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bilmiyorum bilen birisi buraya yazarsa öğrenmiş oluruz.

      Sil
  77. Necmiye Alpay bildiğim kadarıyla dilbilimci bir akademisyen, bilimkadını.

    Fikirlerini beyan eden insanları hapse atmak garabetinden nasıl kurtuluruz Mahfi hocam?

    Necmiye Hoca'nın durumu hakkında neler dersiniz?

    Fikirlerden niçin bu kadar korkuyorlar Mahfi hocam?

    Düşünmekten korkulur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de öyle biliyorum ama açıkçası tam da tanımıyorum. Eğer mesele düşüncelerden dolayı gelişmişse benim kesinlikle katılmadığım bir durum. Ama dediğim gibi meselenin içyüzünü bilmiyorum. Bu aralar her şey toz duman. Hangisi doğru hangisi yanlış ayırt edilemiyor.

      Sil
  78. Mahfi Hocam merhaba,
    yazınızdan bağımsız fakat, Japonya'nın neden enflasyon üretemediği ?
    ve neden enflasyon'a ihtiyacı olduğu'nu anlayabileceğimiz bir yazı ele almanız mümkün mü?
    bizim ekonomi derslerinde okuduklarımız ile Japonya ekonomisi bambaşka çalışıyor.
    ilginize teşekkürler.
    Saygılarımla,
    Halil Özman

    YanıtlaSil
  79. Hocam selamlar.
    Dogrudan yabancı yatırimlar cari açığı ne şekilde finanse eder. Portföy yatırımlarının finanse etmesini anlıyorum çünkü bankalara likitide sağlıyor. Ama dyy ülkeye zaten parasıyla girip yatırım yapıyor. Sadece ülkede üretim yapıp istihdamı artırırlar. Cari açığı nasıl finanse ederler?

    YanıtlaSil
  80. hocam mali tablolar analizi ile ilgili kitap önerir misniz ?

    YanıtlaSil
  81. Hocam finansçı ve ekonomist arasındaki fark nedir?

    YanıtlaSil
  82. Hocam Ntv sizi kesinlikle hak eden bir kanal değil. Neden yönetimi eleştirmeye bu kadar tahammülsüzler anlayabilmiş değilim.

    YanıtlaSil
  83. Hocam bölgesel kalkınma ile ilgili kitap onerebilirmisiniz.saygilar

    YanıtlaSil
  84. Hocam merhabalar..Bill Gross negatif enflasyonla dünya ekonomisinin düzelmeyeceğini ve Mart 2017ye kadar Fed'in 2 faiz artırması gerektiğini söylemiş.Bu konuda ve Bill Gross hakkında fikriniz nedir?
    Saygılar

    YanıtlaSil
  85. Hocam ABD kendi dış borçlarını para basıp ödese olmaz mı? Böyle bir hakkı var ayrıca ödediği borçlar da dış borç olduğundan ödedigi para kolay kolay ABDye dönüp enflasyon oluşturmaz.

    YanıtlaSil
  86. Okuduğunuz son 3 kitabın, okuyacağınız ilk 3 kitabın isimlerini yazar mısınız?

    YanıtlaSil
  87. Hocam Çin ekonomisi de gittikçe borçlarını ödeyemiyor ve dış sermayeye bağımlı. Sizce şu durumda Çin'in de Kırılgan Beşli grubuna dahil olması gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  88. hocam fed faizi bundan sonra kaç kez artırmayı düşünüyor (ne zaman artırılacağını hesaba katmadan). Hangi faiz düzeyine ulaşmak istiyor ve buna ulaşmak için tek faiz artırımı mı yoksa azar azar mı öngörüyorsunuz?
    bir de bu faiz mevzusu ne zaman biter hocam yani ne zaman biz artık haberlerde "fed faiz toplantıları yaptı" gibi şeyler duymayız. teşekkürler.

    YanıtlaSil
  89. İzin verirseniz Mahfi Hocam'dan önce ben bir öneride bulunayım: Şüphesiz bu alanda çok değerli isimler var, ama özellikle değerli hocam Öztin Akgüç'ün Mali Tablolar Analizi isimli kitabı başucu kitaplarındandır.

    YanıtlaSil
  90. Hocam merhabalar.
    Yeni planlanan BES ile eski BES arasındaki temel farklar nelerdir?

    YanıtlaSil
  91. Hocam konu dışı bir soru sormak istiyorum. Et ve Balık kurumu özelleştikten sonra niye başarı sağlayamadı fiyatlar eskisinden daha yüksek. Halbuki devletin üretim yapmayıp özele devretmesi bu piyasanın canlamması fiyatların düşmesi gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  92. Hocam devlet çalışanlarına maaşları ne şekilde öder vergi gelirlerinden mi yoksa para mi basar?

    YanıtlaSil
  93. Merhaba hocam. Bir konuda yine yardımınıza ihtiyacım var. Ekonomideki açık kavramı üzerine bir yazı hazırlamam gerekiyor.Önerebileceğiniz okuma,makale ya da bir kaynak var mi? Ya da nereden başlayabilirim neler yazabilirim?

    YanıtlaSil
  94. Hocam finansal, reel , sosyal ve siyasal alanda da rasyonel beklentiler teorisi'nin çalıştığını görmek mümkün sanırım yazdığınız bu yazıdan.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi