Özetle Ödemeler Dengesi (1975 - 2011)


Bir ülkenin ödemeler dengesi o ülkede yerleşik kişilerin ve kurumların yurt dışında yerleşik kişi ve kurumlardan aldığı ve onlara sattığı mal ve hizmetler ile bu işlemleri yürütebilmek üzere yaptığı finansal faaliyetlerin toplamıdır. 

1975 yılından 2011 yılı sonuna kadar Türkiye’nin ödemeler dengesinin gelişimi aşağıdaki grafiklerde özetlenmektedir.


FOB İhracat (mavi çizgi), FOB ithalat (kırmızı çizgi), dışticaret açığı (yeşil çizgi)
1980'lerin ortasına kadar aşağı yukarı paralel bir gelişim çizen ihracat ve ithalat o tarihten sonra kopmaya başlamış görünüyor. Bunun temel nedeni 1980'lere kadar ithal ikamesine dayalı bir sanayileşme politikası izleyen Türkiye'nin 1980'lerin ortasına doğru bu modeli terk ederek ihracata dayalı sanayileşme modeline geçmiş olmasıdır. Daha çok ihracat belirli ürünleri ve özellikle de enerji gibi girdileri üretemeyen Türkiye açısından daha çok ithalat anlamına gelmeye başlamıştır. Dışa açılma ister istemez iç tüketimi de dışarıya açmış ve ithalatın bir bölümü de iç tüketimi karşılamak için yapılmaya başlamıştır. Bunun sonucunda ithalat, ihracattan daha hızlı artmaya başlamıştır. Dışticaret açığında ortaya çıkan artış bunun sonucudur. 
Cari Açık
Dışticaret açığına ek olarak görünmeyen kalemleri de içeren cari açık, 1975'den 2000 yılına kadar 1994 krizi sırasındaki artış dışında makul düzeyde kalmaya devam etmiştir. Cari açıktaki ilk büyük sıçrama 2001 kriziyle yaşanmış ve izleyen yıllarda cari açık büyümeye devam etmiştir. 2009 yılındaki toparlanmanın temel nedeni küresel krizin getirdiği ekonomik küçülmenin sonucudur. 



Açığın Finansmanı: Doğrudan yabancı sermaye (mavi çizgi) ve portföy yatırımları (kırmızı çizgi)
Cari açığın finansmanında en önemli kaynaklardan birisi Türkiye'ye yatırım amacıyla gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı, ikincisi krediler (bankalara yollanan yabancı mevduat da bunun bir parçasıdır) ve borsada hisse almak amacıyla getirilen portföy yatırımıdır. 1990'lara kadar oldukça düşük düzeylerde seyreden bu iki kalem 2000'lerden itibaren sıçrama göstermiştir. Cari açık büyüdükçe bu finansmanın artması da normaldir. Çünkü daha yüksek cari açık demek daha fazla ithalat demektir. Ve eğer iç tasarrufları artırma olanağı yoksa (ki Türkiye'de tam tersine 2000'lerde tasarruf oranı düşmüştür) daha fazla ithalat ancak daha fazla dış finansmanla mümkün olabilir.   


Net Hata ve Noksan
Ödemeler dengesinde kaynağı bilinmeyen giriş ve çıkışları gösteren net hata ve noksan kalemi 2000'lere gelinceye kadar inişli çıkışlı bir gelişim izlemiştir. Kriz yıllarında eksi değer alan bu kalem krizlerden hemen sonraki yıllarda artı değer almıştır. 2001 krizinden sonra sürekli artı değer taşıyan net hata ve noksan bu dönemde ülkeye kaynağı saptanamayan döviz girişleri olduğunu göstermektedir. Kaynağı saptanamayan döviz girişleri 2011 yılında 12 milyar dolara yakın bir düzeyle zirve yapmıştır.  





Yorumlar

  1. Sonuç olarak ülkemizde kaynağının ne olduğunu bilmediğimiz cok fazla miktarda para var. Ve biz bu parayı şirketler/firmalar ya da devlet olarak kendi açığımızı kapatmak için kullanıyoruz. Bir başka deyişle, yatırım amaçlı değil ama borcumuzu kapatmak için kullandığımızı söylemek yanlış olmaz. Herhalde bu paranin da bir sahibi var ve sahip de bunun karşılığını isteyecektim. Bu konudaki yorumunuzu öğrenmek isterim değerli Hocam.

    YanıtlaSil
  2. Son krizde de görüldüğü gibi tasarruf, kemerleri sıkmak, harcamaları düşürmek kulağa hoş geldiği gibi herşeyin çözümü olmuyor. Avrupada yapılan kemer sıkma politikalarının abartıldığı görüşünde olan kişi sayısı az değil. Zaten bu güne kadar çözdükleri pek birşey yok gibi görünüyor. Buna bağlı olarak krizin çözümü için harcamaları artırıp üretimin artması, işsizliğin o oranda azalması vs. ekonomik döngünün devam etmesi de bunun alternatifi.
    Dışarıdan gelen ve kaynağı bilinmeyen para için net hata ve noksan kalemin kriz sonrası artıda olması siyasi ve istikrarın bir nevi göstergesidir. Kaynağı ne olursa olsun para güvenli bir yer arayacaktır. Önemli olan gelen para buraya yatırım olarak mı geliyor yoksa sadece sıcak para girdisi mi. Yani önemli olan paranın kalıcı olması.
    İçeride üretilmeyen ve dışarıdan ithal edilen ürünlerin tüketimine dayalı bir tasarruf nasıl başarılabilir? Bunun başarılabilmesi için gerçekleştirilebilecek toplumsal bir hareket imkansız mıdır?

    YanıtlaSil
  3. Serdar Kelleci;
    Gelen paranın sıcak para mı?tasarruf için mi geldiği noktasının sınırını çizmenin yolu da çok değerli hocamızın belirttiği üzere(çoğu iktisatçı karşı çıksa da )Türkiye halen yatırım yapılabilecek ülkeler arasında ise ; tobin vergisinden geçmekte.
    Yaklaşık 1 haftadır çeşitli kaynaklardan 2001 krizini incelemekteyim; cari açığın yine sorun olduğu o yıllarda bankacılık sisteminin birilerine peşkeş çekilmek için çökertildiği, ülke döviz rezervlerinin 2 gecede nasıl eritildiğini tekrar anımsadım.
    Şimdi günümüzde cari açık daha da sorun haline gelmiş, bankaclık sistemi 2001 krizinden nasibini aldığı için düzgün işlemekte fakat m.b. dövize müdahelerle ülke rezervlerini eritme ısrarını sürdürmekte.
    Şu an belki döviz rezervimiz kötü seviyelerde olmasa da;(ki bu da tartışılabilir;değerli hocam eğer bilgi verirse; şu an Türkiye'nin cari açığının döviz rezervine olan oran verisi makul düzeydeler mi? ve bu veri ne kadar önem taşımakta?)m.b. nin döviz ihaleleri tutumu doğru bir politika mı?

    YanıtlaSil
  4. mahfi hocam, tasarruf oranlarımız sizinde belirttiğiniz üzere gerçekten az. ve katma değeri yüksek alanlar yerine başka amaçlar güdülerek yanlış alanlara yatırımlar yapılıyor. taşı suyla değirmen daha ne kadar döner bilemiyorum ama kısa vadeli politikalarla vurun abalıya diyerek günü kurtaranlar dışarıda gittikçe olumsuzlaşan tablonun yansımaları bize sirayet ettiğinde suçu kime atacaklar bakalım. gene olan güngör hocanın deyimiyle ayşe hanım teyzeye olacak gibi. sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Yurtdışı turundan yeni döndüm o nedenle gecikmiş de olsa toplu cevap yazayım. Her şeyden önce değerli görüşlerinizi paylaştığını için teşekkür ederim. Sıcak para da var soğuk para da var. Yalnız son yıllarda sıcak paranın ağırlığı biraz artmış durumda. Cari açık kadar onun finansman kalitesi de önemli. Bizde bu kalite biraz düşük. İşin bu yanı da endişe verici.

    YanıtlaSil
  6. bizim ülkemizde grafiklerin bu denli yer değiştirmesi normaldir.Borsamız avrupa da ki borsaların pek çoğuna göre boyut olarak ufak olsa da yabancı yatırımcı sayısı bakımından manidar rakamlara ulaşmış durumda.ara malı ithal edip işleyip ihracat yaptığımız ve fazla kara bırakmayan ürünler ile bunu elde ettiğimiz için ,doğrudan yabancı sermaye de pek uğramadığı için genelde kırmızı çizgi ile belirtilen finansal araçlardan para kazanan kesimler gelmekte..sanırım kilit nokta bu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kilit nokta orası ve bu, yani finansman kalitesinin düşüklüğü, cari dengenin kendisinden daha da tehlikeli bir durum.

      Sil
  7. hocam, ekonomimizde tasarrufların sermaye mobilizasyonlarına dönüşümlerinde kalitesizlik var diye düşünüyorum.örneğin:ister içsel isterse de dışsal olsun gözlemlerim genellikle gayrimenkul,avm ve perakende vb.gibi mikro ölçekte kar maximizasyonlarını artırıcı ancak makro ölçekte yeterli düzeyde katma değer yaratmayan ve çoğunlukla tüketimi artırıcı yönde sermaye yığılımlarının büyük olduğunu görmekteyim.bence yatırım kalitemiz düşük ve bu yatırım yapımız da cari açığı artırıcı şekilde3dir.bu konudaki fikirleriniz nedir hocam?.saygılar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı