Büyüme Başka Şey Gelişme Başka
Günlük konuşmada çoğu kez birbiri
yerine kullandığımız bu üç kelime ekonomi biliminde üç farklı durumu ifade
ediyor. Ekonomik kalkınma, ekonomik gelişme ve ekonomik büyüme. Önce bunları
tanımlayalım.
Ekonomik kalkınma, bir ülkede ya
da bölgede yaşam standartlarının yükselmesidir. Yaşam standartları dediğimiz
zaman gelir, tüketim ve tasarruf gücü gibi maddi kavramların yanı sıra eğitim,
sağlık, kaliteli yiyecek ve su gibi genel kavramları da kastediyoruz. Bunu
ölçmek için önerilen birçok endeks arasında en çok kabul göreni Birleşmiş
Milletler tarafından yayımlanan “insani gelişmişlik endeksi” dir.
Ekonomik gelişme, aslında
ekonomik kalkınmadan çok farklı bir kavram değildir. Daha çok kalkınma
aşamasını tamamlamış ve yapısal değişim içine girmiş ekonomilerin durumunu
anlatmak için kullanılır. Gelir ve refah sorununu bir anlamda çözmüş olan
ekonomilerin, sosyal alanlarda, eğitimde, hukuk alanında, demokraside, kültürel
yaşamda ilerlemesini tanımlamakta kullanılır. Birleşmiş Milletlerin “insani
gelişmişlik endeksi” bu kavramdaki ilerlemeyi ölçmekte de kullanılır. Kalkınmayı
ve gelişmeyi ölçmekte kullanılabilecek bir başka veri seti de Dünya ekonomik
Forumu tarafından açıklanan “küresel rekabet raporu”dur.
Ekonomik büyüme, bir ülkede ya da
bölgede insan ihtiyaçlarını karşılayacak olan araçlarda ve ürünlerdeki artış
olarak tanımlanıyor. Bunu ölçmenin en kestirme yolu bir ekonominin ürettiği
ölçülebilir bütün değerlerin piyasa fiyatından karşılığını ifade eden GSYH’da
bir dönemden diğerine reel (fiyat artışlarından arındırılmış) bir artış olup
olmadığına bakmaktır.
Bu üç tanıma baktığımız zaman
büyümenin ötekilerden farklı bir şey olduğu ortaya çıkıyor. Büyüme öteki ikisi
için “sine qua non” (olmazsa olmaz) koşuludur. Yani bir ekonomi büyümedikçe,
geliri ve refahı artmaz, geliri ve refahı artmayan bir ekonomide yaşam
standartlarının artması, eğitimin kalitesinin yükselmesi mümkün olmaz.
Ekonomiler gelişme derecesine
göre ikiye ayrılıyor: (1) Gelişmiş ekonomiler, (2) Gelişmekte olan ekonomiler. IMF’nin
sınıflandırmasına göre İlk grupta 34 ülke, ikinci grupta 150 ülke yer alıyor.
Gelişmiş ekonomiler kendi içinde
üçe ayrılıyor: (1) Çok gelişmiş 7 ekonomi. Bunlar G 7 ülkeleri olarak bilinen
ABD, Japonya, Almanya, Kanada, İngiltere, Fransa ve İtalya. (2) Diğer gelişmiş
ekonomiler. Bu grupta 23 ekonomi bulunuyor: Avusturya, Belçika, Kıbrıs,
Estonya, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Hollanda,
Portekiz, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, İspanya, Avustralya, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, İzlanda, İsrail, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve İsviçre. (3) Yeni
sanayileşmiş Asya ekonomileri. Bu grupta 4 ekonomi yer alıyor: Hong Kong,
Singapur, Kore ve Tayvan.
Gelişmekte olan ekonomiler kendi
içinde ikiye ayrılıyor: (1) Yükselen piyasa ekonomileri, (2) Gelişme yolundaki ekonomiler.
Yükselen piyasa ekonomileri grubunda bazılarına göre 20, bazılarına göre 40
dolayında ülke bulunuyor. Bunlar arasında ön sıralarda yer alanlar Çin, Rusya, Brezilya,
Hindistan, Türkiye, Meksika olarak sayılıyor. Gelişme yolundaki ekonomiler
grubu gelişme aşamasından daha çok kalkınma aşamasında bulunan Afrika ve Asya
ülkelerini kapsıyor.
Uluslararası karşılaştırmaları
sadece GSYH büyüklüğü ya da kişi başına düşen gelirle yapmak bize ülkenin
gelişmişlik derecesini göstermez. Toplumun GSYH gibi maddi kaynaklarının yanı
sıra eğitim kalitesi, yaşam kalitesi, kültür düzeyi, hukukun saygınlığı gibi
maddi olmayan serveti de gelişmişlik derecesi açısından önemlidir. Bunu
irdeleyebilmek için elimizde iki farklı kaynak var. İlki Birleşmiş Milletler
Teşkilatı tarafından hazırlanan İnsani Gelişmişlik Raporu, ikincisi Dünya
Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Küresel Rekabet Raporu. Her iki raporda
da ölçümler endeks kullanılarak yapılıyor.
İnsani gelişmişlik endeksi
Önce Birleşmiş Millet
Teşkilatının hazırladığı İnsani Gelişmişlik Endeksini ele alalım (kaynak: UN,
Human Development Report 2011.) Bu endeks: Doğumdan itibaren yaşam süresi ve bu
yolla sağlık, okulda geçirilen ortalama süre ve bu yolla eğitim, kişi başına
düşen gelir düzeyi ve bu yolla yaşam standardını ve sonuçta hepsini bir araya
getirerek insani gelişmişlik derecesini ölçmeyi hedefliyor.
2011 yılını kapsayan insani
gelişmişlik endeksine göre ilk grupta yer alan ve çok yüksek insani gelişmişlik
endeksine sahip ülke sayısı 47. İkinci grup yüksek insani gelişmişlik endeksine
sahip 47 ülkeyi kapsıyor. Türkiye ikinci grubun 45’inci sırasında yer alıyor.
Yani genel olarak bakarsak Türkiye, insani gelişmişlik endeksinin 92’nci
sırasında bulunuyor. İnsani gelişmişlik endeksi Türkiye’den iyi 91 ülke
bulunmasına karşılık 95 ülke bu açıdan Türkiye’den geride yer alıyor. İnsani
gelişmişlik endeksi Türkiye’den iyi olan ülkeler arasında Azerbaycan, İran,
Ermenistan, Bosna Hersek, Kazakistan, Arnavutluk ve Libya dikkat çekiyor.
Türkiye’nin kişi başına geliri bunlardan yukarı olmakla birlikte insani
gelişmişlik sıralamasındaki yeri bunlardan geride bulunuyor.
İnsani gelişmişlik endeksi bizde her
ne kadar Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinde olduğu kanısı uyandırsa da bunun
yansımasının farklı olduğunu anlatıyor. Türkiye’nin yüksek bir GSYH’ya (dünyada
227 ülke arasında 17’nci sırada) ve orta düzeyde kişi başına gelir düzeyine (dünyada
226 ülke arasında 86’ncı sırada) sahip olduğunu biliyoruz. İnsani gelişmişlik
endeksinde de ortalarda yer aldığını (187 ülke arasında 92’nci sırada) görmüş
bulunuyoruz.
Küresel rekabet gücü
Şimdi de Dünya Ekonomik Formunun
hazırladığı Küresel Rekabet Gücü tablolarını ele alalım (kaynak: World Economic
Forum, The Global Competititveness Report 2012 – 2013.) Bu rapordan Türkiye
ilgili önemli verileri derleyerek aşağıdaki karşılaştırma tablosunu hazırladım.
142 ülke içinde yerimiz
|
Türkiye
|
Gelişmişliğe
yakınlık
|
Mülkiyet hakları
|
72
|
38
|
Fikri mülkiyet hakları
|
108
|
74
|
Kamu harcamalarının yerinde kullanılması
|
72
|
38
|
Devlet politikalarında şeffaflık
|
44
|
10
|
Yatırımcıyı koruma
|
47
|
13
|
Altyapının kalitesi
|
34
|
0
|
Otoyolların kalitesi
|
42
|
8
|
Elektrik arzının kalitesi
|
73
|
39
|
Sabit telefon hattı sayısı
|
53
|
19
|
Rüşvetin önlenmesi
|
68
|
34
|
Yargı bağımsızlığı
|
88
|
54
|
Polisin güvenilirliği
|
103
|
69
|
Firmaların etik davranması
|
65
|
31
|
Denetim standartları
|
86
|
52
|
Çocuk ölümleri
|
79
|
45
|
Yaşam süresi
|
85
|
51
|
İlköğretimin kalitesi
|
100
|
66
|
İlkokula kayıt oranı
|
52
|
18
|
Ortaöğretime kayıt oranı
|
85
|
51
|
Eğitimin kalitesi
|
94
|
60
|
Matematik ve fen eğitimi kalitesi
|
103
|
69
|
Okulda internete erişim oranı
|
64
|
30
|
Yerel rekabetin yoğunluğu
|
13
|
0
|
Tekel karşıtı politikaların etkinliği
|
33
|
0
|
Verginin etkinliği
|
122
|
88
|
İşe başlama için gerekli işlem sayısı
|
34
|
0
|
Kadının işgücüne katılımı
|
133
|
99
|
Finansal hizmetlerin ulaşılabilirliği
|
43
|
9
|
Bankaların sağlamlığı
|
33
|
0
|
Yeni teknolojiye ulaşılabilirlik
|
52
|
18
|
İnovasyon kapasitesi
|
71
|
37
|
Bilimsel araştırma kurumlarının kalitesi
|
89
|
55
|
R&D harcamaları
|
62
|
28
|
Ortalama
|
70
|
36
|
Önce bazı açıklamalar yapayım:
(1) Burada 142 ülke sınıflandırmaya alınmış durumda. Gelişmiş ekonomilerin
tamamı (34) bu sınıflandırmada yer aldığı halde gelişme yolundaki ekonomilerin
bazıları burada yer almıyor. Bu durumda her kategoride ilk 34 arasında yer
almak o kategoride gelişmişlik düzeyinde olunduğunu, ilk 34 içinde yer alamamak
gelişmişlik düzeyinde olunmadığını gösterir dersek yanlış olmaz. (2) Aynı kabul
çerçevesinde bakarsak şöyle bir mantık yürütme de doğru olur: Türkiye, herhangi
bir kategoride ilk 34’den ne kadar uzaktaysa gelişmişlikten de o kadar uzak demektir.
Yani gelişmişliğe yakınlık başlığını taşıyan sütundaki sayı ne kadar büyükse
gelişmişliğe o kadar uzak, ne kadar küçükse o kadar yakınız demektir. Sayı
sıfır ise o alanda gelişmiş ekonomiler düzeyindeyiz demektir.
Ortalama olarak baktığımızda
Türkiye’nin, en iyiden en kötüye doğru yapılan sıralamada 142 ülke arasında 70’inci
sırada yer aldığını görüyoruz. Bu sonuç bizi, gelişmişlik kategorisinden 36
sıra uzakta bir yere götürüyor.
Tablodaki kategorilere tek tek
baktığımızda karşımıza şunlar çıkıyor:
5 kategoride gelişmiş ekonomiler
düzeyinde bulunuyoruz. Bunlar: Altyapının kalitesi, yerel rekabetin yoğunluğu,
tekel karşıtı politikaların etkinliği, işe başlama için gerekli işlem sayısı ve
bankaların sağlamlığı.
4 kategoride gelişmişlik
düzeyinden çok uzakta olmadığımız anlaşılıyor. Bunlar: Otoyolların kalitesi,
finansal hizmetlerin erişilebilirliği, devlet politikalarında şeffaflık ve
yatırımcıyı koruma.
3 kategoride gelişmişlik düzeyine
ulaşabilecek duruma ilerlediğimiz anlaşılıyor. Bunlar: Sabit telefon hattı
sayısı, ilkokullara kayıt oranı ve yeni teknolojiye erişilebilirlik.
8 kategoride gelişmişlik
düzeyinden oldukça uzakta olduğumuz görülüyor. Bunlar: Mülkiyet hakları, kamu
harcamalarının yerinde kullanılması, elektrik arzının kalitesi, rüşvetin
önlenmesi, firmaların etik davranması, okullarda internete erişim oranı,
inovasyon ve AR-GE harcamaları.
13 kategoride gelişmemiş
olduğumuz ortaya çıkıyor. Bunlar: Fikri mülkiyet hakları, yargı bağımsızlığı,
polisin güvenilirliği, denetim standartları, çocuk ölümleri, yaşam süresi,
ilköğretimin kalitesi, ortaöğretime kayıt oranı, eğitimin kalitesi, matematik
ve fen eğitimi kalitesi, verginin etkinliği, kadının işgücüne katılımı,
bilimsel araştırma kurumlarının kalitesi.
Türkiye’nin GSYH’sı 2011 yılsonu
itibariyle 772 milyar dolar, kişi başına geliri de 10.000 doların üzerindedir.
2011 yılında yüzde 8,5 oranında büyümüş ve en hızlı büyüyen 15’nci ülke
olmuştur.
Küresel rekabet gücü
karşılaştırmaları bize Türkiye’nin gelişmişlikten henüz uzakta olduğunu, bu
yolda yapması gereken çok şey olduğunu ve bunların ekonomiden çok sosyal
alanlarda olduğunu anlatıyor.
Bir ekonominin büyümesi, yani
GSYH’sının artması ve dolayısıyla kişi başına gelirinin artması, toplumun
refahının artması demektir. Burada bireysel gelir artışının adaletli olması
gerektiğini yani gelir dağılımının düzgün olması gerektiğini de vurgulamamız
gerekir. Aksi takdirde büyümeden sağlanan gelir artışı sınırlı sayıda grupların
eline geçiyorsa o zaman büyümenin gelişmişliğe fazlaca bir katkısı olmaz.
Bu tablonun bize gösterdiği asıl konu,
büyümenin gelişmişlik için yeterli olmadığı gerçeğidir. Türkiye’nin GSYH’sı ve
kişi başına geliri artmakta ama eğitim kalitesi, yargı bağımsızlığı, fen
bilimlerinde ilerleme, kadının işgücüne katılımı, fikri mülkiyet hakları gibi yaşamsal
konularda gelişmişlik düzeyi yükselmemektedir. Fikri mülkiyet haklarının
korunmadığı, yeterince bilim adamı yetiştirilmeyen yerde icat yapılmaz. Kadının
işgücüne katılmadığı yerde kadın erkek eşitliği gelişmez. Eğitimin kalitesinin
artırılamadığı yerde bağımsız düşünebilen insanlar yetişmez. Yargının bağımsız
olmadığı yerde adalet olmaz. Polise güven olmayan yerde hırsızların sayısı
artar.
Hocam yine cok iyi ve faydalı blr calisma olmus elinize saglık...peki hocam gelismis ulkeler içinde kıbrıs ve yunanıstan gibi ulkeler varken bizim veya rusya nın olmamasının nedenı bu saydıgınız egıtım yargı bagımsızlıgı vs sorunlarımı tesekkurler hocam
YanıtlaSilHem onlar hem de kişi başına gelir bizden yüksek.
SilYıllar önce ismini şu an hatırlayamadığım bir iktisatçının bir çalışmasını okumuştum (political economy konusunda uzmanlaşmış bir iktisatçıydı). Çalışmanın ana konusu aklımda, şöyle: bir ülkenin gelişmiş bir ülke olabilmesi için ortalama bir kuşak boyunca (25-30 yıl) yüksek oranda net tasarruf yapması gerekiyor. İç tasarrufları yetmediği için dış tasarruflara yönelen ülkelerin kalkınmada belli eşikleri aşamadığını belirtiyordu. Makalede bununla ilgili ampirik veriler de vardı. Net tasarruf ise brüt iç tasarruflardan sabit sermaye tüketiminin (yıpranmasının) çıkarılmasıyla hesaplanıyor. TÜİK sanırım Türkiye için bu tarz verileri açıklamıyor veya hesaplamıyor. Brüt iç tasarruflar dolaylı yoldan, yani toplam yatırımlara cari denge eklenerek hesaplanıyor. Bizim son 10 yılda brüt iç tasarruf düzeyimiz GSYH'nin ortalama %14-15'i dolayında gerçekleşmiş. Sabit sermaye tüketimini bilmiyoruz ama ABD'de son 10 yılda sabit sermaye tüketimi GDP'nin %12-13'ü kadar olmuş. Bizde de o civar bir gerçekleşme olduğunu kabul edersek (çünkü 2 ekonomi tüketim, ihracat ve sanayinin GDP'deki payı gibi parametrelerde birbirine benziyor) demek ki net tasarruf düzeyimiz çok düşük. Adını hatırlayamadığım iktisatçının kriterine göre kalkınmış ülke olmamız da epey zor görünüyor.
YanıtlaSilGerçekten de tasarrufların düzeyi gelişme açısından çok önemli.
Silhocam tam da bu konuda görüş almak için sizi arayacaktım draghi tahvil açıklaması yapınca gündem de değişti ve yine harikulade yazmışsınız; sade, net ve açıklayıcı,
YanıtlaSilsevgiler...
Çok teşekkür ederim
Silonceki yaziniz da insani gelismislik endeksine atfen yaptigim yorumun uzerine bu yaziyi yazmanizdan kendime pay cikardim ve kendimce mutlu oldum. yaziniz icin tesekkur ederim gercekten mukemmel bir ozet. Benim merak ettigim bu husustaki gelisim egrimiz. ornegin 1935 yilinda bu konuda dunya uzerinde hangi siradaydik. ve bir husus daha, ulkemiz ekonomik programlarinda boyle bir gelisme amacimiz mevcutmu.
YanıtlaSilBu yazı büyük ölçüde önceki yazıldığı zaman hazırdı sizin yorumunuz tam üstüne denk geldi. Haftaya yayınlayayım derken sizden gelen yorum üzerine tamamlayıp yayınladım. Ne yazık ki geçmişe fazla gitme imkanımız yok çünkü bu tür veriler son yıllarda yayınlanıyor. Bir de eski veriler farklı derlemelere dayandığı için karşılaştırmaya uygun görünmüyor. Bir zamanlar çok ciddiye aldığımız artık o kadar ciddiye alınmayan kalkınma planlarımızda amacımız ilk zamanlarda kalkınmak sonraki zamanlarda ise gelişmişlik düzeyini artırmaktı.
SilAsagidaki linkten 1980 den bu yana Turkiye'nin gelisim egrisine ulasabilirsiniz.
Silhttp://hdrstats.undp.org/en/countries/profiles/TUR.html
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhocam ben de türkiye nin karnesinde hangi notların düşük olduğunu yazacaktım ki tablonun altında belirtmişsiniz.
YanıtlaSilkadının işgücüne katılımı
verginin etkinliği
denetim standartları (son zamanlarda gıda ve damacana sular ile birlikte bariz bir şekilde kesinleşti diyebiliriz)
ilköğretimin kalitesi (kalabalık sınıflar, bazı bölgelerimizde aynı derslikte değişmeli olarak farklı sınıfların ders görmesi
polisin güvenilirliği (polis devlet yaşantısını en iyi anlatan film costa gavras ın "z" isimli filmidir bana göre. kesinlikle izlenmeli:
http://www.imdb.com/title/tt0065234/ )
kamu harcamalarının yerinde kullanılması (makam aracı sayısına bakmak ya da model yılına bakmak bile kafi)
ve de her şeyden önemlisi fikri mülkiyet hakları. bir ülkenin kendi insanına verdiği önemdir bana göre.
bunlar hep karnemizdeki düşük ve de göze çarpan notlar.
bir de işin inovasyonda eksiklik olduğu görülüyor. 21. yüzyıl bana göre inovasyon yüzyılıdır. ama henüz bu trendi gören ülke sayısı oldukça az. sanırım dokunmatik ekranı telefona koyan ve bunu güzelce pazarlayan steve jobs ile keskinleşti bu çağa girmemiz.
(ilk dokunmatik telefon tabi ki apple dan gelmedi)
inovasyon için bir kitap okumuştum merak edenler için belki işe yarar:
10 inovasyon emri-TOM KELLEY
gsmh yüksek ama bu kişiye indirgendiğinde pek yansımıyor. cevap oldukça basit zaten.
verginin etkinsizliği ve de gelir dağılımındaki eşitsizlik.
bu bölüm de çok acı ne yazık ki:
"İnsani gelişmişlik endeksi Türkiye’den iyi olan ülkeler arasında Azerbaycan, İran, Ermenistan, Bosna Hersek, Kazakistan, Arnavutluk ve Libya dikkat çekiyor. Türkiye’nin kişi başına geliri bunlardan yukarı olmakla birlikte insani gelişmişlik sıralamasındaki yeri bunlardan geride bulunuyor."
Değerli yorumunuz ve önerileriniz için teşekkürler. Gavras'ın Z'sini görmüş ve çok beğenmiştim. Kelley'in kitabını da ilk fırsatta edinip okuyacağım.
SilBizim durumumuz bu açıdan çok net: Biz ortada bir yerde kalmış durumdayız. Gelişmişliğin maddi adımlarını atıyoruz yollar, binalar, tüneller yapıyoruz ama sosyal adımlarını atamıyoruz. Hukuku geliştiremiyoruz, eğitimi ileri götüremiyoruz, bilim adamı yetiştiremiyoruz. Çünkü kafamız karışık. Doğulu muyuz batılı mıyız ortadoğulu muyuz henüz ona karar verebilmiş değiliz.
Sayın Mahfi Hocam bu değerli yazınız için ayrıca teşekkür ederim. Söyleyeceğim şudur ki; eğer bir ülkede bir şeylerin gelişmesi isteniyorsa AR-GE çalışmalarına ayrılan bütçeye bir bakmak lazım ve bu sadece teknolojiye harcanan olmamalı. Sosyal alanların gelişmesi için sivil toplum örgütlerine, düşünce enstitülerine ayrılan kaynaklara bakmak ve buradan çıkan önerilere ne kadar önem verildiğine bir göz atmak lazım. Hakikaten de GSYİH nın büyümesi gelişmiş olduğumuzu göstermez ama oy kazandıran da bu rakamlar desem yanılmış olmam galiba.
YanıtlaSilDoğru bir sonuç.
SilTürkiyenin şu andaki durumuna ayna tutmuşsunuz bende hep merak ediyordum diğer ülkelere göre ne durumdayız diye yararlı oldu elinize sağlık. Hocam bu verileri yayınlayan örgütlerle ve bunları hangi tarihlerde açıkladıklarına dair bir çalışma mevcutmudur.Takip edebilmemiz açısından.
YanıtlaSilTeşekkürler. İnsani Gelişmişlik Raporu her yıl Birleşmiş Milletler tarafından, Küresel Rekabet Raporu da her yıl Eylül ayında World Economic Forum tarafından yayınlanıyor.
SilBenim de etrafımda gözlemlediğim karıştırılan tabirlerdendir ekonomik büyüme ile ekonomik kalkınma aynı durumu depremler içinde geçerli şiddeti ile büyüklüğü karıştırılıyor gerçi medya hangi rakam büyükse onu öne sürüyor büyüklük ya da şiddet olarak. Bir de World Economic Forum un Türkiye raporundaki bazı kriterlere Türkiye'de yaşayan biri olarak katılmıyorum.Son olarak yargı bağımsızlığı kriterine gelince (88) verilmiş,değerleme hangi tarihte yapılmış bilmiyorum ama Adli Yargı Hakim Adaylarını Seçme Sınavı soruları BİLE alınmış-çalınmış-verilmiş-satılmış bir ülkede eğer biraz daha çaktırmadan yapabilselerdi bu işi o hakimler mahkemede şeref üstüne yemin isteyeceklerdi kendileri adaleti sağlayıcılar olarak şerefli gibi. Bu duruma nasıl değerlendirme yapılır ki kaç puan verilir. Daha söyleyecek o kadar çok şey var ki..
YanıtlaSilOralara girersek hiç çıkamayız işin içinden.
SilSayın hocam, elinize sağlık. İngilizce olarak ifade edersek büyümeyi growth, kalkınmayı development, gelişmeyi de progress olarak mı çevireceğiz? Literatürde nasıl? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Aslında ilk ikisi aynen dediğiniz gibi ama ekonomik gelişme için ayrı bir deyim kullanılmıyor. Gelişmiş ekonomi olarak advanced economies veya industrialized economies deyimlerini kullanıyorlar.
SilHocam ellerinize saglık çok güzel bir calışma, benim merak ettigim 10 yıl önce Türkiye bu tabloda neredeydi? Durumumuz daha mı iyi idi yoksa ekonomik büyüme ile gelişmişlik yolunda bir adım atabildikmi?
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Geçmiş veriler aynı düzeyde değil ama bazılarında daha iyiymiş
Siliz bazılarında daha kötü. Ortalama olarak bakarsak yavaş da olsa iyiye gidiş var.
Elinize sağlık, faydalı bir çalışma olmuş.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilTam anlamıyla başyapıt bir yazı olmuş hocam elinize emeğinize sağlık...
YanıtlaSilhocam gsyh artmasıyla refah sevıyesı artmıyor bu yanlış bır dusunce. gelır adletsızlıgının oldugu tum toplumlarda bu boyle. arabıstanın mıllı gelırı yuksek ama toplumun refah sevıyesı yerlerde cunku petrol paraları sadece bırılerıne akıyor. turkıyede durum aynı hele son yıllarda mıllı gelır arttı dıyerek ınsanlar gelırlerı artmıs gıbı gosterılıyor fakat refah sevıyesı yerlerde hatta cogu borc batagında. dolayısıyla gsyh artmasıyla refah sevıyesı bızım gıbı toplumlarda aynı oranda artmaz.
YanıtlaSil