Maliye Politikası Devreye Giriyor
Para politikası niçin maliye
politikasına tercih ediliyor başlıklı yazımda bunun nedeni olarak şu şekilde
özetleyebileceğim üç konuya değinmiştim: (1) Maliye politikasında kararı hükümet
alıyor ve dolayısıyla fatura hükümete çıkıyor. Oysa para politikasında kararı
Merkez Bankası alıyor ve husumet Merkez Bankası’na yöneliyor. (2) Halkın büyük
çoğunluğu para politikasının faiz oranları, APİ ve karşılıklar politikası gibi
araçlarının ayrıntılarını bilmediği için alınan kararların nereye varacağını
bilmiyor. Oysa maliye politikasında örneğin vergileri artırınca hükümete
yönelik tepkiler hemen büyüyor. (3) Para politikasında karar alma, uygulama ve
sonuca gitme süreleri maliye politikasına göre çok daha kısa ve hızlıdır. (http://www.mahfiegilmez.com/2012/08/para-politikas-nicin-maliye-politikasna.html)
Aynı yazının sonunda şöyle bir
cümle vardı: “Önceliği para
politikasına vermek ve maliye politikasını da onu destekleyecek biçimde
yönlendirmek günümüz ekonomi politikası yaklaşımının temeli haline gelmiş
bulunuyor.”
Gerek Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası, gerekse
hükümetin izlediği program cari açığı düşürmek suretiyle yumuşak inişi
başarmayı hedefliyor. TL’nin geçen yıllara göre değer kaybetmiş olması ithalatı
pahalı hale getiriyor ve oldukça etkili oluyor. Bunun sonucu olarak da ithalat
ve dolayısıyla cari açık düşüyor.
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan iki düşüş olgusu var:
(1) Büyüme düşüyor, (2) Cari açık düşüyor. Bu ikisi ithalat nedeniyle birbirine
bağlı bulunuyor. Çünkü Türkiye, büyümesi için gerekli hammadde, ara malı ve
yatırım malını ithal eden bir ülke. Tüketim malı ithalatı toplamın yüzde 15’i
dolayında, kalan yüzde 85 ise bu saydığımız mallardan oluşuyor. Dolayısıyla
bunlar pahalı hale gelip yeterince ithal edilemeyince büyüme de düşüyor.
Büyümenin düşmesi iç talepteki düşüşle paralel. Çünkü dış
talepte düşüş olsa da ihracatımız artarak devam ediyor. İç talep düşüşü demek
harcamaların düşmesi demek. Türk vergi sisteminde toplanan vergilerin yüzde
65’i KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. Harcamanın düşmesi demek
toplanan dolaylı vergilerin de düşmesi demek.
Cari açığın düşmesi büyük ölçüde ithalatın düşmesiyle aynı
anlama geliyor. İthalatın düşmesi ise ithalden alınan KDV ve ÖTV gibi vergi
gelirlerinin (ki toplamda oldukça önemli paylara sahipler) düşmesiyle aynı anlamı
taşıyor.
Bu durumda büyüme ve cari açık düşerken vergi gelirleri de
geriliyor ve dolayısıyla bütçe açığı yükseliyor.
Ekonominin yavaşladığı ve bundan şikayet edildiği bir ortamda
kamu harcamalarının artması sonucunda bütçe açığının büyümesi bir anlamda
otomatik stabilizatör etkisi yaratır. Kamu harcamaları artmışsa insanların eline
harcamak için daha çok para geçer. Bunlar harcanınca da ekonomi canlanmaya
başlar. Ama konu vergi gelirlerinin düşüklüğünden kaynaklanan bir bütçe açığı
ise o zaman bütçe açığı otomatik dengeleyici işlevi görmez, beklentilerin daha
da bozulmasına yol açar.
Türkiye gibi kredi notu yatırım eşiğinin altında olan
ekonomilerde cari açık ile bütçe açığının (ikiz açık) karşılıklı görünümleri mevcut
kredi notunun daha da düşmemesi için önemlidir. Hükümetin, henüz Avrupa
ekonomileri kadar açık vermeyen bütçeyi toparlamak için maliye politikasını
para politikasının yanında devreye sokma telaşının temel nedeni budur.
merhabalar;
YanıtlaSilhocam, bir zamanlar radika gazetesinde yazarken üçüz açıktan bahsetmiştiniz. bir önce yayınlamış olduğunuz bir tablo mevcut ve bu tabloda devlet + özel borc stoku gecen yıllara nazaran oldukca artmış durumda o tablodan yola cıkarsak hem ıhracat hemde ıthalat dusuyor. sankı bır durgunluk hissedıyorum. bundan 6 ay önce arkadaşlarla nerdeyse kötu olacak seviyede gelir vergisinin düşürülmesi tezimi konuşmustuk bir ara sizede yazmıştım ve şimdi bu kanun olarak yayınlanacak. harçlar+asgarı ücretlıye vergı ındırı 125 tl. diğer taraftan bütçe açığı artıyor. sorum şu
1. borç stogu özel sektorden mı kaynaklanıyor kamu sektorunden mı?
2. su anda vaz geçilmiş olan gelırler ilerde daha fazla şekide mi dönecek?
3. avrupadakı krız, talep dusmesı hepsi üçüz açığın habercisi mi?
teşekkür ederim ilgiyle takip ediliyor yazılarınız saygılar...
cari açık zoraki düşürülüyor say kanunu geçerli değil bu durumuda göz önüne katalım hocam ve bu zorakilil avrupadaki gibi sonuçlar doğurma imkanı olduğunu varsayarsak
SilTürkiye yeniden büyümeye dönmeden gelirler geri dönmeyecek. O zaman da cari açık büyüyor. Yani ekonomi politikasını yürütenlerin karşısında tam olarak 40 katır veya 40 satır seçimi var. Türkiye üçüz açıkta oradan oraya savruluyor.
SilEğer Obama seçilir de Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçilerin kontrolünde kalırsa otomatik bütçe kesintilerinin yanında bir de yeni bir "borçlanma tavanı" krizi çıkar gibi. Böyle bir durum %80 ihtimal ikinci dibe yol açar. Hükümetin Ekim 2013 yerel seçimler öncesinde ikinci dibin etkilerini bertaraf etmesinin ancak ve ancak dış yardım/IMF desteğiyle olabileceğini düşünüyorum. Bence Romney'in seçilmesi daha olumlu bir senaryo olur çünkü Demokratların Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elde etmesi mucizelere bağlı. En azından borçlanma tavanı konusunda problem yaşanmaz.
YanıtlaSilEkonomi için romney ama bugün yediğin hurmalar hesabı acısı da çıkar elbet. Adam sendikalara karsi duruyor. Sendika karşıtı birini koltuğa oturtmak biraz zor bence. Ama suriye konusunda daha agresif obama ya göre.
SilRomney in yaptığı son gaf ise bence puan kaybettirir kendisine.
ABD'de işler biraz karışık. Hangisi seçimi kazansa sorunlar ortaya çıkacak gibi görünüyor.
SilHocam, yazınızı okuduktan sonra aklıma şöyle bir soru geldi: İlkokulda Yerli Malı Haftası'nda, yerli malı kullanımının, sadece evden getirdiğimiz kek, börek, çörek gibi besin maddelerini tüketmek anlamına gelmediğini anlatabilseydik; kendi kaynaklarını, en etkin şekilde değerlendirebilen, hammadde ve ara malı ihtiyacını kendi kaynaklarından oluşturabilen ve kendi malına güvenen bir ülke olabilir miydik? Mikro bir fikir ama makro etkileri büyük olabilir gibi duruyor.
YanıtlaSilişin derinine dalacağız evet bu konuda haklısınız iktısat tarıhınde şöyle gelışır cağlar tarım çagı sanayı çagı teknolojı çagı ulu onderımız cumhurıyetın kurulmasından sonra tıgem adını verdıgımız bır kurum kurar ve o dönemde tohum gelıstırme araştırmaları başlar lakın ondan sonra kı donemlerde tıgem bır hiç olur ve bız bugun tohumların nerdeyse %80 nını 1950 den sonra kurulan ısraılden alıyor. yanı bız zıplayarak ılerlıyoruz hiç bır çağı dogru dürüst tamamlayamadık.
Silnot: israil bir çöldü!!!
aslında para politikası daha hızlı karar alması gerekirken hükümet biraz daha dişini sıkarak maliye politikası ile işi yürütmeye çalışıyor. Gerek faiz gerek zorunlu karşılıklar, ROK filan bence maliye politikasını desteklemek için sürekli oluşturuluyor zaten amaç bağımsız bir merkez bankasının elinden ne gelir..
YanıtlaSilGelecek yıl seçim olması önlemlerin bu yıldan alınmasına yol açmış görünüyor.
SilCuma günü erdem basci ekim kasım aralık aylarında enflasyon düşecek dediğinde önce şaşırdım. Sonra da güldüm. Ertesi gün vergi zammı geldi. Merkez bankası başarılı olabilir de eziyeti neden halk çekiyor. Laffer egrisini hatırlamakta fayda var.
YanıtlaSilBaşçı'nın söylediği doğru. Çünkü geçen yılın Ekim ayında yüzde 3,27, Kasım ayında 1,73'lük aylık enflasyon oranları vardı. Bunlar bu yıl Ekim ve Kasım aylarında yarısı kadar gerçekleşse enflasyonda düşüş olacak. Yani bir çeşit baz etkisiyle oluşmuş aritmetik.
SilTürkiye enflasyon deneyimi konusunda master yapmış bir ülke.Fakat Türk halkının ekonomi politikalarına sığmayan bir ekonomik davranışsal kalıbı var.Okullar açılırken veya yaz tatilinde ya da bayram dönemlerinde alışverişlerini artırırlar.(diğer bir ifade ile talep yaratırlar.)bu da mevsimsel etkilerden kaynaklanan enflasyonu olduğunda (ortalama olarak) daha yüksek gösterir.Bence Sayın Başçı'nın da söylemek istediği bu.Çekirdek enflasyona göre önümüzdeki kış aylarına doğru talep yavaşlaması ile brlikte enflasyon en azından geçtiğimiz aylardan daha düşük seyredecek.
SilAyrıca Yukarıda belirttiğiniz gibi sıkı maliye politikası tedbirleri devreye girdi.Bu durum enflasyonu daha da aşağı çekeceği kanısındayım.Tabiki ceteris paribus demekte fayda var.Maliyet kısmı ve dışsal etilerden kaynaklanan durum sabit varsayılırsa...
Sıkı maliye politikası vergi artışı ve kamu zamlarıyla devreye giriyor. Bunun kısa süreli etkisi enflasyonu artırmak biçiminde olacak. Çünkü maliyetler artıyor. Orta uzun süreli etkisi ise enflasyonu düşürmek yolunda olacak, çünkü fiyatlarda ve vergilerdeki artış talebin kısılmasına yol açacak. Ayarlamaların bu yıldan yapılmasının nedeni gelecek yıl seçim olduğu için bu tür ayarlamaların yapılmasının zor olacağının öngörülmesidir.
Silçelişkiye düştüm şimdi! Benim nacizene fikirim harçların ortadan kaldırılması ve asgari ücretlilerde vergi indiriminin olması talebi artırmak şeklinde yorumlamıştım. Evet diger yandan ötv artıyor bir kaç malda yapılan ötv bence ithalatı kısmak amaçlı diğer yandan iç piyasayı destekleyi talebi artırıcı bir politika söz konusu. paranın cepte kalması k çarpanını da dikkate aldığımızda büyümeyi sağlayıcı bir etki yaratacağını düşünüyorum.
Silhocam yanlışım varsa düzeltebilir misiniz?
Hiçbir yanlış yok. Baştan vgiler artıyor seçime doğru da asgari ücretten vergi kaldırılıyor.
SilHocam zamlar sonrası enflasyonda yukarı yönlü baskı faizlerde de aynı yönlü etki yapacağından yabancı yatırımcı için not artırımını bile beklemeyi gereksiz kılıyor aslında:)
YanıtlaSilÇok doğru.
Silhocam ikiz açık durumunun merkez bankasının para politikasına etkileri neler olabilir? bu konuda yardımcı olabilirseniz çok sevinirim...
SilÖncelikle eline sağlık.
YanıtlaSilBir kaç sorum olacak.
1. Sizce bu önlemler bütçe açığını azaltmak için yeterli olacak mı?
9 Milyarlık bir gelirden söz ediliyor.Bu yeterli olmayacaktır nacizene görüşüm..
Doğalgaz ve elektriğe de zam gelmesi bekleniyor.Bunlarda kısa vadede enflasyonu tetiklemeycek midir.Yılsonu enflasyon beklenti 6.5 sizce gerçekçi midir?.
[MB başkanı başarılı .Politik baskılara şimdilik direniyor.Sayın Babacan da aklı selim,mantıklı bir insan.Ancak bunlar tek başına yeterli olmuyor sanırım.]
Ayrıca Otomobil sektöründeki ÖTV artışı, zaten sıkıntıda olan sektörü daha da olumsuz etikilemeycek midir?
2.Romney'in seçilmesi, Ortadoğuyu kan gölüne çevirmez mi. Romney'in İslam karşıtlığı ve ekonominin savaşla canlandırılması, en azından arkasındaki lobinin isteği değil mi.
Ayrıca büyük ekonomik durgunluklar hep savaşla sonuçlanıyor.
Biraz konumuz dışında olsa da bu konuda sizin dağerli görüşlerinizi ve sezgilerinizi merak ediyorum.
teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla.
sabah yapmış olduğumuz ekonomi değerlendirmesinde İran ile İsrailin savaşa girmesi Türkiye için olumlu olabilir talebi canlandıran bir etki yarata bilir. orta doğuda bir istikrar sorunu bir petrol krizine neden olabilir. buda emtia fiyatlarının artacagına delalet eder. Bence İran ile İsrail savaşa girdiğinde çok mükemmel bir strateji izlenmeli bu sayede cari açık daralır döviz rezervi artar iç piyasada enflasyon olgusu oluşa bilir. Umarım savaş olduğunda kazançlı olan taraf oluruz. Iraktaki gibi kötü bir tablo karşımıza çıkmaz. Ambargo koyup bu savaştan en ganimet sahibi olmayız umarım.
Silhocam bu arada kredi notundan bahsetmişken, geçenlerde s&p kibarca uyardı. bölgeniz iyi ama suriye ye dikkat edin yoksa görünümünüzü değiştiririz diye. zafer çağlayan da hemen gerekli cevabı verdi (!)
YanıtlaSils&p nin ne dediği umrumda değil diyerek :)
Türkiye'nin kredi notu bir süre artmaz.
Silbir de erdem başçı nobel alır mı tartışması, Joe Parkinson ve Daniel Dombie adlı yabancı gazeteciler in, merkez bankamız için ya nobel kazanacağını ya da rezil olacağını söylemişler. o tartışma buradan geliyormuş.
YanıtlaSilNobel teorik çalışmalara veriliyor.Finasal piyasalardaki uygulamalara değil.
SilBabacan, MB'nı desteklemek amacıyla, esprili bir şekilde, Erdem Başçı başkanı Nobel almalı demişti. Tartışma buradan geliyor.:)
Aynen öyle. Siz şimdiye kadar Nobel kazanmış bir Merkez Bankası Başkanı duydunuz mu? Kazanan varsa eski teorik çalışmalarından dolayı kazanmıştır. Drdem Başçı olsa olsa yılın en başarılı Merkez Bankası Başkanı seçilir.
Silhocam, yazınızdan ayrı olarak şu soruyu sormak istiyorum. Bu sabah cnbc e deki program da, yapılan son zamlarla birlikte Türkiye de enflasyon kaygısı oluşmaya başladığından bahsedildi, yayına Londra dan katılan bir yorumcu da Avrupa için de gelecekte en büyük kaygının deflasyon olabileceğinden bahsetti ve deflasyonun enflasyondan daha büyük bir tehlike olduğunu vurguladı. Ancak ben neden deflasyonun genel olarak enflasyondan daha tehlikeli olduğunu anlayamadım, yardımcı olursanız sevirim. İlginiz için teşekkür ederim iyi günler.
YanıtlaSilEnflasyonda çözüm daha koldır. Oysa deflasyonda ekonomi çökmeye başlar ve canlandırılması çok zordur.
SilÖncelikle yazilarini sıkılmadan takip ediyorum.
YanıtlaSilson yillarda gordugum tablo aslnda ulkemizin bi cikmaza girmis oldugu fakat bunun vatandaslara daha gec yansitildigidir. Sadece son donemde olan bir acik degildir bu oncesinde de vardi tabi. Fakat bu sefer isin icine maliye politikasi girince tabiki daha gozle gorulur ve anlasilir oldu.insanlar artk avrupada en hizli buyuyen ulke hikayelerinin maliyetinin ne oldugunu yapilan zamlarla anladilar sizinde dediginiz gibi buyuyoruz ama maliyeti ne!
Türkiye'nin ekonomik açıdan bir çıkmazda olduğunu söylemek bence çok doğru değil. Ama eğer yapısal reformları geciktirmeye devam edersek çıkmaza doğru gireceğimiz doğru. Aksi takdirde eldeki barut bitince orta yerde kalacağız.
SilÜstad, Burak Tekin'e verdiğiniz cevapta "deflasyonda ekonomi çökmeye başlar ve canlandırılması çok zordur" diye yazmışsınız ama bugünkü finansal/parasal sistemde deflasyon mümkün değil ki! 1930'ların başında deflasyon mümkündü çünkü altın standardı vardı. Altın satndardı olunca merkez bankası sınırsız rezerv yaratamıyordu, haliyle mevduat sigortası da yoktu. Mevduat sigortası olmayınca ABD'de 9.000'in üzerinde banka iflas etti ve M2 para arzı 1929'da 47 milyar dolar iken 1933 'te 32 milyar dolara indi. Dolaysıyla fiyatlar da düştü, yani deflasyon oldu. Bugünkü sistemde mevduat sigortası var ve merkez bankaları sınırsız rezerv yaratabiliyorlar. Bankalar iflas ettiği zaman hemen hemen tüm zararlar ve yükümlülükler (en başta mevduatlar) kamunun üzerine kalıyor. Bütçe açıkları ve kamu borç stoku artarken, mevduatlarda önemli bir azalma olmuyor çünkü mevduatların arkasında devlet var. Eğer bağımsız "merkez bankaları" devlete likidite vermeyi reddederlerse çok büyük ihtimal bir gecede "bağımsızlıkları" bir kanunla ellerinden alınır. Para arzının önemli derecede azalmadığı bir ortamda da deflasyon olmaz. Belki 3-5 ay yıllık TÜFE negatif değer alabilir ama ona deflasyon denmez. Deflasyonu bir tarafa bırakın, böyle bir ortamda tam tersi yüksek enflasyon söz konusu olur. Parasal sistemin bugünkü hali veriyken "deflasyonun" kitleleri korkutma amaçlı bir "myth" olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilPiyasada paranın bol olması yani likidite sorununun olmaması deflasyon olmayacağı anlamına gelmiyor. O paraları harcamaya hazır bir tüketici kitlesi de gerekiyor. Yoksa paraları basıp dağıtsanız da eline geçirenler harcamayıp kenarda tutarsa önce durgunluk, sonra resesyon en sonunda da deflasyon olabilir. Japonya'da bütçe açıklarını yüzde 8'lere kadar çıkardıkları ve harcamaları artırarak paraları saçtıkları halde durgunluk ve resesyon yaşandı uzun zaman.
SilÜstad, zaten yanlış kavram kullanılıyor. "Deflation" değil "stagnation" kavramı çok daha uygun. Deflasyon kelimesi zaman zaman "öcü" gibi kullanılarak yatırımcıların dolar ve ABD hazine kağıtlarını terk etmemesi, altın başta olmak üzere emtiaya fazla ilgi duymaması sağlanmak isteniyor. Sonuçta hem enflasyon hem durgunluk da bir arada olabiliyor. Durgunluk olması için illa ki deflasyon olması gerekmiyor.
SilPara ve maliye politikaları içinde hangisinin daha ağır basarak büyüme ve büyümenin tetiklediği diğer değişkenler üzerinde ne gibi etkiler yapacağını merak etmekteyim. Ancak, maliye politikasının sıkılaştırıcı etkilerinin para politikalarına göre tüketim psikolojisi üzerinde daha olumsuz etkiler yaparak T.C.M.B.'nin iç talebi canlandırıcı etkilerini öldüreceği kanaatindeyim.
YanıtlaSilArda Bey, "üretmeme, üretememe, rekabet edememe" gibi öyle büyük problemlerimiz var ki, para ve maliye politikalarının feriştahı gelse işe yaramaz. Doluya koyuyoruz olmuyor, boşa koyuyoruz dolmuyor. Geçenlerde babamın arkadaşı bir tıp profesörü bana şunu dedi: "öyle pırıl pırıl gençler var ki iş kaygısıyla tıp fakültesini tercih etmişler. yazık bu çocuklara. bunların mühendis olması lazım. beni faşist, insan hakları düşmanı filan sanma ama ömürlerini prodüktivitesi düşük insanları hayatta tutmakla heba edecekler." Galiba haklı.
SilZaten bu yüzden sürekli yapısal durumla ilgili olarak vurgu yapıyorum. Sadece para ve maliye politikası yetmez, yapısal düzenlemelere de gidilmeli. Bu, bir türlü olmuyor.
SilÇok doğru. Türkiye yapısal reformları yapmadığı, onların maliyetine katlanmayı ertelediği sürece günübirlik başarılar ve başarısızlıklarla durumu idare etmeye devam edecek.
SilSayın hocam selamlar,
YanıtlaSilaslında maliye politasını devreye sokan ana etmen inanılmaz savunma harcamalarının artışı olabilir mi? aslında incelense mayıs-eylül dönemi askeri-savunma harcamaları bu zamları zorunlu kılıyor sanırım...
saygılar
Mutlaka bunun da etkisi var.
SilHocam yazılarınız için emeğinize ve elinize sağlık,
YanıtlaSilSayın bakanın 'vergi oranlarını enflasyon kadar arttırdık' açıklaması için ne diyorsunuz? Çok komik ve bilinçsiz kitleyi kandırmak için yapılmış bir açıklama değil mi? ben mi yanlış düşünüyorum? Maktu bir vergi olsa enflasyon oranında arttırılmasını anlarım da , zaten değer üzerinden alınan bir oransal vergiyi arttırmak ve bunun açıklamasını 'enflasyon oranında arttırım yaptık' demek komik ve saçma geliyor bana. Siz ne düşünüyorsunuz?
İşi maktu ve nispi vergi meselesine getirince çok haklı bir yorum oluyor sizin yorumunuz. Tamamen katılıyorum.
SilHocam öncelikle elinize sağlık.
YanıtlaSilEkonomi Bakanlığı birkaç ay önce bir ithalat haritası oluşturmuştu. bu haritada Türkiye'de üretilen malların %43'nün ithal ham madde ve aramalına bağımlılığı belirtilmişti. Sonrasında yeni teşvik yasasında stratejik yatırımlar adı altında yeni bir başlık belirlediler. bu başlığın belirlenmesindeki temel amaç aslında ithalat bağımlılığını azaltmaktı. Bir yandan da 2023 için 500 milyon dolar ihracat hedefi var tabi. bütün bu gelişmelerin sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi kısa ve orta vadede vergi azalmasına sebep olacağını bununda bütçe açığını arttıracağını tahmin etmiş olmaları gerekmez mi? Benim asıl merak ettiğim neden maliye politikasını bu denli uygulamaya koymak için neden şimdiye kadar bekledikleridir?
Teşekkürler.
İhracatın % 43 ithalata bağımlı olması ve ithalatın 500 milyar dolara çıkmasının hedeflenmesi demek aslında vergi gelirlerinin de artması demek. Çünkü ithalde alınan vergi miktarımız oldukça yüksek. Ne var ki 2012 de ithalat düşüyor ve işler tersine gelişiyor.
SilMaliye politikasını devre dışı tutmaktan amaç para politikasıyla durumu idare etmeye çalışmak arzusundan kaynaklanıyordu sanırım. Böylece fatura hükümete çıkmamış olacaktı. Ama yürümeyince şimdi maliye politikasını yardıma çağırdılar.
konj dalgalanmaların olduğu genişleme aşaasında , bütçe dengesi için kamu harcamalarının azaltılması gerekli midir ? hocam yazınız mükemmelsoru sormak istedim.
YanıtlaSilHocam tmm olarak anlayamadım türkiye büyümeyi desteklemek için maliye politikasını yeterince kullanmakta mıdır 4-5 maddeyle açıklayabilir misiniz
YanıtlaSil